Yeni Üyelik
9.
Bölüm

★7.Bölüm★

@kaleminsesi1905_01

Medya Barış Efe'nin kıyafetleri

 

Kaan

 

Kerem bey düşünür gibi korumanın yüzüne bakıyor.

 

Ben ise soyadına takılmıştım Buğra ile bir bağlantısı var mı?

 

Kerem bey kafası ile onaylayarak oturduğu yerden kalktı.

 

"Tamam Veysel geliyorum."

 

İsmini yeni öğrendiğim korumaya döndüm.

 

Veysel...

 

Onayı alan Veysel kafası ile selam verip kapıdan dışarıya çıktı.

 

"Kaan, sende gel oğlum eğer istersen."

 

Kararsız bakışlarımı Melek hanıma yolladım kal derse kalacağım.

 

Gözünü iki defa kırptı. Mesajı aldığımda elinin üstüne öpücük kondurdum.

 

Ömer bey Kerem beyin yanından Ece'yi kucağına alıp kalktı.

 

Barış Efe'yi kucağıma almam ile yüzümü Afif buruşturdum yine doldurmuş altını.

 

"Kerem bey ben Efe'nin üstünü halletip gelsem olur mu?"

 

"Tabii Oğlum biz inelim."

 

Odadan çıkıp kapıyı kapattı. Merdivenleri es geçip asansöre yürüdüler Kerem beyin ayağından dolayı merdivenleri pek kullanamıyordu.

 

Bende girdiğimde Ömer bey benim kaldığım odanın kat numarasına bastı ardından salonun olduğu kata.

 

İneceğim kat geldiğinde asansörden çıktım ve kaldığım odaya yol aldım.

 

Odaya girdiğimde kucağımda ki oğluma baktım.

 

Bana alt dudağını büzerek bakıyordu bu ağlamak üzere olduğunu söylüyordu. Onun dilinden.

 

Banyo yaptırsam iyi olacak aslında banyo ya yol aldım girdiğimde etrafa baktım Barış Efe için bir köşede küçük küvet var.

 

Ve kendisi için banyo malzemesi.

 

Suyun ısısını ayarlayıp oğlumun üstündeki her şeyi çıkardım.

 

Dolan suya koyduğumda ilk elimi tuttu boşta kalan elim ile bir güzel hallettim.

 

Bornoza sarıp kıyafet odasına gittim onu iyice kurulayıp üstünü gri tonlarında giydirip beresinide kafasına geçirdim.

 

Haliyle benim üstümde ıslandığı için üzerimi kendi kıyafetim ile değiştirdim.

 

Siyah keten pantolonumu üstümede beyaz kazağımı giydim.

 

 

Salon bir kat aşağıda olduğu için merdivenleri kullandım.

 

Giriş yaptığımda gözler bana döndü bende Kerem bey ile Ahmet Bey'in arasına oturdum.

 

Gelenlere bakıp kısa bir baş selamı verdim. Onlarda bana aynı şekilde karşılık verdi.

 

İkisini de tanımıyordum ne yarım kalan konuşmaya devam ettiler.

 

Gözümün kenarından genç olana baktım o direk bana bakıyordu bende bakışlarımı kaçırdım.

 

Oğlum ayaklarını salladığında yere bıraktım.

 

Apalayarak yürüdü oyun alanına doğru.

 

İki defa poposunun üstüne düştü düşüp ağlayan oğlum sanki hiç düşmemiş gibi devam etti.

 

Son bir ayda düşe kalka yürümeye başlamıştı.

 

Oyun alanına giremediği için kafasını bana döndürüp baktı.

 

Oğlumun yanına gitmek için yerimden hareketlenmiştim ki Ahmet bey omzuma dokundu ona döndüğümde çenesi ile bir yeri gösterdiğinde oraya baktım.

 

Yiğit bey oğluma doğru yürüyüp onu kucağına aldı yanağına öpücük kondurup oyun alanın içine bıraktı.

 

Tebessüm ettim.

 

"Kaan bey " Bana seslenen kişiye baktım gelen kişilerden genç olan seslenmişti.

 

"Efendim."

 

Sorgular gibi baktım Galiba Vedat TAŞEL olması gerekiyordu.

 

"Vedat." Diye beni doğruladı.

 

"Efendim Vedat bey."

 

"Nasılsın." Arada resmiyeti kaldırdı ve ben bunu beklemediğim için afaladım.

 

"İyiyim siz?"

 

Kaşlarımı çatarak cevap vermiştim. Dudaklarını birbirine bastırıp alt dudağını ağzına yolladı.

 

Konuşmak istiyor ama istemiyor gibi duruyordu.

 

Yutkunup gözlerini benden kaçırdı.

 

Gözlerimi kısarak yüzüne baktım gözleri doldumu bana mı öyle geldi bilmiyorum ama içine derin bir nefes çekerek bana baktı.

 

"Ben buraya hem seni görmek için hem Buğra için geldim."

 

Yerimden dikleşerek yüzüme ciddi bir ifade taktım.

 

Soyisim benzerliğinden tanıdığına şaşırmamıştım.

 

"Neyi oluyorsunuz?"

 

"Abisi."

 

Duyduğum cevap ile kaşlarım otomatik olarak havalandı işte buna şaşırmıştım.

 

"Abisiyim derken?"

 

"Öz"

 

Bu defa kaşlarım sinirden çatıldı.

 

Ortamda sanki ölüm sessizliği vardı pür dikkat bana bakıyorlardı.

 

Bu defa gözlerimin hedefi Vedat beyin babasına aitti.

 

"Siz hangi yüzle benim yanıma gelirsiniz?"

 

İkiside sessizdi. Konuşmaya hakları yoktu ki.

 

"Buğra hastane köşelerinde ölüm ile savaşırken siz o zaman orada olmanız gerekiyordu."

 

Ellerimi yumruk yapıp iki yanıma koydum sinirden öyle titriyorlardı ki sakin kalmam gerekiyordu.

 

"O her Umut bekledi sizi. Odanın kapısı açıldığında sizden biri gelmesi için bekledi ama siz gelmediniz."

 

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime sakinleşmek için ama bir gram işe yaramadı.

 

"Son sözleri ne oldu bilmek ister misiniz?"

 

Yerimden ayağa kalktığımda ikisininde yüzüne baktım ağlamamak için direniyorlardı.

 

"Bana dedi ki eğer abim ya da babam ile karşılaşırsan söyle onlara ben onlara kırgın değilim."

 

Yanağımda hissettiğim ıslaklık ile ağladığımı anladım.

 

"Küsmedimde ben onları çok seviyorum bana bunu dediğinde ikimizde 11 yaşındaydık. Gözlerini kapatığında bir daha açamadı ben o yaşla ne yapacağımı bilemedim uyanması için bağırdım ama uyanmadı."

 

El yardımıyla göz yaşlarımı sildim Buğra benim ilk arkadaşımdı Atalay'ın yüzünden hiç arkadaşım olmamıştı.

 

"Siz çoktan geç kaldınız gelmek konusunda."

 

Burun çekme sesi ile Vedat'a baktım.

 

"Kaan oğlum." Kerem bey kolumdan tutup oturmam için afif çekiştirdi.

 

Oturduğumda ellerimi birbirine kenetleyip dizlerimi üstüne koydum bakışlarımda yerdeydi.

 

Ortadaki küçük masadan ses geldiğinde bakışlarım orayı buldu.

 

Bu kutu Buğra ile ikimizin kutusuydu. O kutuyu kaybetiğimde çok üzülmüştüm sağ elimi boynuma atıp orayı ovdum.

 

İkimizin anıları ve hayalleri ile doluydu, o doktor olmak istiyordu eğer iyileşirse hasta olan çocukları ücretsiz bir şekilde tedavi edecekti ama olmadı hep yarım kaldı.

 

Kutuyu elime alıp bacaklarıma koydum ama onu açmaya cesaret edemedim.

 

"Sen... Buğra'nın ilk ve tek arkadaşısın sen ondan bana tek hatırasın."

 

Alayla yüzüne baktım konuşan babasıydı.

 

Hiç bir şey demeden elimdeki kutu ile oradan uzaklaştım.

 

Bana verilen odanın içindeki koltuğa oturdum kutuyu da önümdeki sehpanın üzerine bıraktım.

 

Bebek mavisi rengiydi sevdiği renkti ve ben o renkte kutu bulamadığım için karton alıp ikimiz bir olup onu yapıştırmıştık. Rengi solmuş kenarları yıpranmış.

 

Kapağın üstünde ikimizin ismi yazıyordu 'Dünyanın en iyi iki arkadaşı Buğra ile Kaan' renkli kalemler ile yazmıştık.

 

Elimi o yazının üstünde gezdirdim. Buruk bir tebessümle baktım. Gözümün önüne gelen anı ile gülümsemem büyüdü.

 

"

 

"Kaan lütfen bak yorulursun ila o renk olacak diye kanun yok ki."

 

Anlımın ortasında oluşan çukur ile baktım.

 

"Sen o rengi seviyorsun gerekirse Ankara'daki tüm kırtasiyeleri dolaşır bulurum."

 

"Şöyle yapalım o zaman karton ile yapıştırıcı olsun hem daha iyi olur."

 

Kafamı sallayıp onayladım bir çırpıda hastane odasından çıktım oradan da hastaneden buraya yakın bir kırtasiye vardı Barış amcanın verdiği harçlıklarım ile alışveriş yapmıştım simlerden ve renkli boya kalemleri aldım.

 

Odaya girdiğimde bulduğumuz kırmızı kutunun dışını karton ile kapladık.

 

"Bu kalemleri ile simi neden aldın ki."

 

"Süslemek için aldım."

 

Yapıştırıcı ile dalga dalga sürüp süreüğümüz yere simlerden döktüm.

 

Kutunun üstünede yazdığımızda bitmişti.

 

"Banu abla seni bu defa odaya kesin almayacak bak sana her yerimiz sim oldu."

 

"

 

Öyle de olmuştu bende gizliden girmiştim.

 

Kapağını açtığımda ilk karşıma çıkan Barış amcanın ikimizin çektiği bir fotoğraf karşıladı onu elime aldım arkasını çevirip baktım ikimizinde adı yazıyordu.

 

İki tane katlanmış zarf vardı biri benimdi diğeri Buğra'nın benim adım yazan zarfı alıp açtım.

 

"Gelecekteki ben merhaba büyük ihtimal bunu okuyorsan Buğra ile planladığımız meslekleri olduk demektir.

 

Zaten senin mesleğin belli Asker olmak ...

 

Buğra ise çocuk doktoru.

 

Sevgilerimle Kaan :)

"

İkimizinde planları suya düşmüstü Buğra kansere yenik düştü benim ise atılan suçtan dolayı men edilmiştim.

 

 

Sabah kahvaltıda kimse dünkü konuyu açmadı sessiz bir şekilde yapılıyor.

 

Kerem bey, ben, Büşra hanım ile Mehtap hanım ve çocuklar vardı.

 

"Oğlum."

 

Kerem beyin bana seslenmesi ile ona baktım.

 

Elini ceketinin iç cebine atıp cüzdanını çıkardı içinden üç tane kart çıkardı.

 

"Kimlikleri avukata halletirdim. Bu da limitsiz kartın senin."

 

Bana uzattığında sadece kimlikleri aldım.

 

"Ben kartı kabul edemem Kerem bey."

 

"Ailede herkeste var oğlum bu karttan kabul edersen beni mutlu edersin."

 

Umutsuz vaka gibi baktım ama oda elime tutuşturdu.

 

"Kullanmasanda kullanma cüzdanında bulundur."

 

İtiraz etmek için ağzımı açmıştım ki elini susmam için havaya kaldırdı.

 

"İtiraz kabul edilmez."

 

Peçete ile dudaklarının kenarlarını silip ayağa kalktı.

 

Selam canlarım ben geldim 😊

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

 

Mutlu kalın ❤️❤️

 

Loading...
0%