Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@kalinka.kalinkovq

 

Keyifli okumalar 💜

 

"Belkız kalk hadi annem uyumaya devam ederse servisi kaçırır diyor kalk hadi." Abimin durmadan beni iteklemesini hiç kafama takmazken uyuma devam ederek yastığıma sarıldım. Dün gece geç uyudum.

Şu bilinmeyenle baya konuştuk.

"Bak hala uyuyor kalksana kız!" Abim beni bir kez daha sertçe ittiğinde huysuzlanarak uyanmak zorunda kaldım.

"Ya abiciğim ben anlamıyorum okul saat sekizde ben neden her sabah tam yedi'de uyandırılıyorum?" Üzerimde ki yorganları itelerken bir yandan da gözlerimi uvalıyordum. "Ne var yani sanki daha yarım saat uyusaydım?"

"Bir sebebi yok canımız öyle istedi." Diyen abim ise yine şaşırtmıyordu.

"Şuraya bak ya 25 yaşında kocaman adamın hobilerine bak. Acaba bu yüzden mi evde kaldın sen ya?" dediğimde gülen yüzü anında soldu.

"Canına mı susadın ha gülüm?"

"Üf tamam hadi annen şimdi damlar buraya in sen ben gelirim şimdi." Dediğimde bu sefer yüzünde bir ciddiyetlik belirdi.

"Annen mi? O senin de annen, seni 9 ay o taşıdı karnında, o getirdi seni bu yaşına. Saygısızlık yapma." Diyen abime göz devirmemek elde değildi.

"Bunu sabah sabah konuşmak istemiyorum abiciğim ayrıca herkes ana baba olsaydı yetimhaneler hiç olmazdı değil mi." dediğimde bu sefer göz deviren o oldu.

"Bu ne biçim ergenlik ya şuraya bak anneye babaya saygı da bitmiş." diyen abim yataktan kalkıp gitti.

He abim he kesin ergenlikten oluyor.

Kalkıp hazırlandım ve aşağa kahvaltıya indim. Babam her zaman ki yerinde oturmuş tabletten haberleri okuyordu, abim de kahvaltısını ediyor aynı zamanda da babama işle alakalı bir şeyler anlatıyordu. Annem de her zaman ki gibi hoşnutsuz ifadesiyle oturmuş zıkkımlanıyordu.

Babamın yanına gidip yanağından öptüm.

"Günaydın babacığım." dedim enerjik bir sesle.

Babam gülümseyerek, "Günaydın." dedi. "Hayırdır hanımefendi enerjiksin bu gün?" diye sordu.

"Ya sorma." diyerek araya girdi abim, "Sabah uyandıracağım diye yapmadığım şey kalmadı. Hanımefendinin uykusu kış uykusuna dalmış ayının kinden beter."

"Ayı mı dedin sen bana?" dedim sinirle.

"Hayır." dedi abim şaşırtmayarak, "Daha da betersin dedim."

"Baba şu oğluna bir şey de."

"Kenan uslu dur oğlum." diyen babamın koluna yapıştım. Canım babam ya. "Belkız sende oyalanma servis gelir birazdan hadi kızım yap kahvaltını."

Kahvaltı genel olarak abim ve benim dalaşmalarımla geçti. Annem arada benimle konuşmaya çalışsa da pek oralı olmadım. Babam ve abim ise neden böyle davrandığımı anlamaya çalışıyorlardı. Herhalde annesine düşkün bir çocuk nasıl bu hale geldi diye düşünüyorlardır.

Kahvaltı bittiğinde servisi beklemek için çıkacaktım ki abimin, "Gel seni ben bırakayım." teklifine gözlerimi kısarak karşılık verdim.

"Ne var aklında? Beni arabayla beraber uçurumdan mı atacakasın?" Normalde yalvarsam bile zor getirir beni okula. Neymiş efendim okulda ki kızlar ona aşık olacakmış o yüzden gelemezmiş.

"Saçmalama! Araba kaç para senin haberinde var mı?" diyişine de tabiki şaşırmadım. Abi işte.

"İyi peki madem sen bırak." dedim naz yaparak. Beraber arabaya bindiğimizde yol boyu atışmalarımız ve radyodan çalan şarkılar devam etti. Okulun kapısının önünde durduğumuzda aynı anda tam karşımızda lacivert bir audi durdu. Arabadan inerken merakıma yenik düşüp kimin ineceğine baktım.

Bizim sınıftan Tuna benimle aynı anda arabadan indiğinde bakışlarımız kesişti. Yan yana gelene kadar bu devam ettiğinde en sonunda konuşan o oldu, "Günaydın." demişti nadiren duyduğum kalın sesiyle.

"Günaydın" diye cevapladığımda benim sesim onun kinin yanında ince çıkmıştı. Normalde herkesten önce o olurdu sınıfta. Hatta bazen okulda kalıyor diye şüphelenmiyor değilim ama bu gün normalinden daha geç gelmişti. "Uyuya mı kaldın?" dedim hafif sırıtarak. Amacım ona takılmaktı.

"Hı? Ha şey ya evet akşam geç uyudum biraz." diye cevapladı beni. Soğuk bir tipti Tuna. Sınıfta pek konuşmaz ama bazen çok nadiren de olsa bize katılır ve ortamı neşelendirir. 5'ci sınıftan beri aynı sınıftayız ama muhabbetimiz sadece o nadir anlarda olurdu.

Beraber sınıfa doğru yürümeye başladığımızda sessizdik. Anlamsızca bir şeyler konuşmak zorundaymışım gibi geliyordu bana böyle anlarda o yüzden sürekli saçmalıyordum. "Ablan mıydı seni bırakan?" dedim. Bir kaç kez veli toplantılarından falan biliyordum ablasını.

"Evet, ablamdı." Annesini hiç tanımadığını biliyorum. Bir kere bizimle sohbet ederken söylemişti. O gün onun için üzülmüştüm. Hala da düşününce üzülüyorum. Sanırım anne konusunda ikimzde şansızıs.

Sınıfa girdiğimizde bir çoğunun geldiğini gördüm. Bakışlar ikimize döndüğünde Tuna hemen Şerefle oturdukları sıraya gitti bende Toparakla olan sıramıza. Önümde ki Sudenin omuzundan dürttüm oflayarak bana döndüğünde, "Ay ne var he omuzu deldin?" dedi ters ters.

Kendisiyle pek iyi anlaşamasak da seviyeli bir ilişkimiz vardı. Yani böbreğe ihtiyaç duysa ve benim kisi uysa veririm ama sınavda silgi istese vermem. Bana ne yani getirseydi silgisini.

"Toprak yok mu?" diye sordum.

"Yok gelmedi daha ben seninle gelir sanmıştım ama sen şaşırtmaya seversin." diyip göz kırptı ve önüne döndü.

Neyden bahsetiğini anlamadım ama çokta üzerinde durmadım.

Ders başladı ama Toprak hala yoktu. Uyuya mı kaldı acaba? İçimde ki merak duygusu git gide büyüdüğünde hoca görmeden sıranın altından Toprak'a mesaj attım.

Siz: Nerdesin lan sen?

Siz: Ders bitti pezo herif!

Siz: Nerde serserilik yapıyorsun yine?

Siz: Kaç kere diyeyim sana kızlar artık bad boy sevmiyor diye?

Bir süre bakmasını bekledim ama mesajlar hala tek tıktı. İyiden iye telaşlanmaya başladığımda ders bitmişti ama Toprak hala yoktu. Okula gelmemezlik yapmazdı gelmeyeceği zaman da muahakak bildirdi.

Sınıfta kilerden bir şey bilip bilmediklerini soruşturdum ama maalesef kimse içimi rahatlatacak bir şey söylemedi.

Biliyorum bazılarına bu tepkilerim abartı grlebilir ama böyle durumlarda kafamda bin birtülü senaryo dönüyordu. Bu engelleyemediğim bir şey maalesef.

Acaba Kainat teyzeyi mi arasaydım. Ama bu salak şimdi okulu falan ekmeye karar vermiştir istemeden pot kırarım falan olmaz sonra Toprağın dilinden bin yıl düşmem.

En iyisi Tuğrul abiye, yani abisine sormaktı. Telefonumu çıkarıp Tuğurul abiyi aradığımda bir kaç çalıştan sonra açılmıştı.

"Efendim Belkız?" demişti telefonu açar açmaz.

"Merhaba Tuğurul abi rahatsız ettiğim için kusura bakam ama sana Toprağı soracaktım. İlk derse girmedi mesajlarıma da bakmıyor merak ettim."

Tuğurul abi kısa bir sessizlikten sonra, "Sabah evden okula diye çıktı. Okulu mu ekti bu yoksa? Ama anlamalıydım her sabah onu bırakmam için yalvarıp bu gün bırakayım dediğimde red etmesinden." dedi. Sesinin biraz sert çıkışından dolayı acaba gerçekten pot mu kırdım diye düşünüyordum.

"Tamam ben bir bakayım sana haber veririm canım. İyi dersler sana." diyip kapatmıştı telefonu. İkinci ders zili çaldığında ise istemeye istemeye sınıfa doğru yürüdüm. Tüm ders boyunca Topraktan mesaj gelir mi diye telefona bakmaktan veya gelir mi diye kapıyı gözerlemektem derse odsklanamamıştım.

İkinci tenefüste ise artık iyice telaşlanmıştım. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde Tuğurul abiden veya Topraktan haber beklemekfeydim.

O anda telefonuma bildirim geldi. Topraktan geldiğini görmek içimi rahatlatmıştı ama mesajları okuduğumda endişem iki katına çıktı.

Toprağam: Dayak yedim

Toprağam: Okulun arkasında ki binadayım

Kalbim korkuyla hızlandığında o anda düşündüğüm tek şey yanına gitmek oldu. Koşarak bahçeye çıktığımda okulun arka kısmına geçip duvarın üzerinden atladım. Bahsettiği bina eski bir inşaat yeriydi. Çoğunlukla serserilerin tercih ettiği yerlerdendi.

İçinde Toprağaın olduğunu bildiğim için teredüt etmeden içeri girdim. "Toprak!" diye seslendiğimde boş binanın içinde sesim yankılanmıştı.

"İkinci kattayım," diye cılız bir ses duyuldu. Başımı merdivenlere kaldırıp baktığımda onu görmeyi umut ediyordum ama olmadı.

Merdivenleri hızlı hızlı çıkarak ikinci kata ulaştım. Etrafa hızlıca göz attığımda Toprağı en köşede bir duvarın dibinde yüzü gözü kan içinde olmuş bir şekilde gördüm.

"Toprak!" Endişeli sesim boş binada yankılandığına onun gözleri neredeyse kapanmak üzereydi. Yanına koşup kanlı yüzünü avuçladığımda gerçekten kötü görünüyordu.

"Kim yaptı bunu?" Sesim titrediğinde vücudumun da ondan bir farkı yoktu.

Toptaktan cevap gelmedi ama onun yerine başka bir ses duyuldu etrafta, "Toprak? Belkız?" Arkamı dönüp baktığımda Tunayı görmek beni şaşırttı.

"Senin ne işin var burada?" dedim şaşkınca. O ise hiç beni takmadan yanımıza gelip Toprağa baktı.

"Lan Toprak!" diyerek yanaklarına hafif tokatlar atıyordu. Toprağan gözleri artık tamamen kapalıydı. "Hadi yardım et de hastaneye götürelim." dediğinde bende sorgulamayı bırakıp dediğini yaptım.

Bir kolunun altına ben bir kolunun altına Tuna girdi. İkimiz onu inşaat alanından çıkardık. Bir süre taksi durdurmaya çalıştık en sonunda biri durduğunda hastaneye doğru yol aldık.

Korkudan öyle titriyordum ki eğer oturmuyor olsaydık ayakta duramazdım.

"Sen niye oradaydın?" dedim en sonunda arabada ki sessizliği bozarak.

"Sabahtan beri çok endişliydin en sonunda okuldan öyle çıkınca dayanamadım peşinden geldim. İnşaata girdiğinde kötü bir şey olduğunu anladım zaten."

Söylediklerine karşı sadece başımı salladım. Normalde olsa neden peşimden geldiğini de sorgulardım ama şuan bunu yapmak istemedim. O olmasaydı Toprağı hastaneye zor yetiştirdim.

Bir elim hala Toprağın elindeydi. Toprakla çocukluktan beri arkadaşız. Ailelerimiz liseden beri arkadaş olduklarından kardeş gibi büyüdük. Abim ve Toprağın abisi Tuğurul da aynı bizim gibiydiler. Toprak benim arkadaşımdan öte kardeşim gibiydi, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. İlk ve orta okulda zorbalığa uğradığımda hep yanımda oldu. Şimdi ona bir şey olurda hayatımın büyük bir kısmını kaybedeceğimin bilincindeydim.

Hastaneye vardığımızda şöför abi ve Tuna, Toprağı hasteneye soktular bende giriş belglelerini doldurdum. Toprak çoktan 18 olduğu için ailesine haber verme gereği duymadılar ama ben yine de Vural amca ve Kainat teyzeye haber verdim. Muhtemelen Toprak daha sonra ağızıma sıçacaktı ama olsundu.

Yarım saat oldu hastaneye geleli. Doktor onun yaralarını temizleyip, dikiş atılması gereken yerlere dikiş atmıştı. 10 dakika önce de Toprak kendine gelmişti. Annesi Kainat teyze onu sarıp sarmalamaktan konuşmasına izin vermediği için hala neden bu halde olduğunu bilmiyorduk.

En sonunda Vural amca, "Kainat izin versen de çocuk konuşsa mı?" dediğinde müsade etmişti.

Tuna da hala bizimleydi tam benim yanımda duruyordu.

"Kim yaptı bunu?" demişti Tuğurul abi öfkeyle. Kendisi kardeşinin tek zorbası olabileceğini ve bu da sadece kendisi olacağını savunuyordu.

"Tanımıyordum abi," dedi Toprak. "Ama neden yaptıklarını biliyorum," dediğinde hayal kırıklığını gözlerinden okumuştum.

"Bana bak karı kız meselesi deme bu sefer de ben döverim." diyen Tuğurul abi ise zorbalığından ödün vermiyordu.

"Abi valla benim bir suçum yok. Bir kızla konuşyorduk belalı eski sevgilisi peşini bırakmıyormuş falan ama hallettim dediydi ne bileyim ben böyle olacağını." dedi ve üzgün bir sesle devam etti, "Kız da engellemiş zaten beni."

"Kızın numarası falan varsa ver de konuşup bulalım şu adamları," demişti Vural abi ama Toprağın yanıtı beni hiç şaşırtmadı.

"Boş ver baba kızı da zor duruma sokmayalım şimdi." Vural amca Toprağın ne kadar çocuk gibi davransa da böyle durumlarda mantıklı düşünebileceğini bildiği için pek üstelemedi. İçi rahat değildi ama o kızı da zor durumda bırakmak istemedi.

Tunaya döndü Toprak, "Sağol Tuna yardımların için."

"Önemli değil her zaman."

Doktor Toprağın bu gün daha kalması gerektiğini söylediğinde Tunayla ben okula dönmek için çıktık.

"Fikri hoca bize inanmayacaktır," dedi Tuna elleri cebinde yürürken.

"Muhtemelen evet," dedim bende onun gibi. "Neyse ki devamsızlık hakkım daha var. Senin devamsızlık ne durumda?"

"Hala var ama bu Fikrinin dilinden bizi kurtarmaz," dediğinde gülmüştüm.

"Teşekkür ederim Tuna." Dönüp ona baktığımda o da adımlarını durdurup bana baktı. "Sen olmasaydın tek başıma onu oradan çıkaramazdım."

"Önemli değil arkadaşız sonuçta." dediğinde gülümsemişti. Bende gülümsemesine karşılık verdiğimde yanımızda Tuğurul abimin arabası yanımızda durdu.

"Çocuklar hadi sizi ben bırakayım hem hocalarınızla konuşup durumu açıklarım.", dediğinde seve seve kabul ettik.

Yol Tuğurul abinin Tunaya sorular sormasıyla geçti arada bende katılıyordum.

Okula girdiğimizde sınıf ilk önce Tuna ve benim aynı anda kaybolmamızı konuşuyordu. Girdiğimizde ise çift şakalarna aldırmadan geçip yerlerimize oturuduk.

 

Loading...
0%