Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@kalinka.kalinkovq

 

Caner. Yerde yatan kişi Canerdi.

Gördüğüm görüntüyle resmen yerimde dondum kaldım. Kaskını çıkarmışlar başı kanıyordu ve gözleri çok hafif aralıydı. Şoku üzerimden atıp endişeyle yanına çöktüm ve yüzünü ellerimin arasına aldım. "Caner! Caner lütfen bana bak! Gözlerini sakın kapatma!" Etrfata ki insanlara seslenerek, "Ambulansı aradınız mı?" diye sordum, sesim istemsizce yüksek çıkmıştı aralarından bir adam cevap verdi, "Evet hanım efendi, az önce aradım. Siz tanışıyormusunuz?" dedi. Onu cevapsız bıraktım ve cebimden telefonumu çıkartıp Zehrayı aramaya başladım telefon ikinci çalışta açılınca onun bir şey demesine izin vermeden konuştum, "Zehra beni dinle Beratı ara ve az sonra vereceğim adrese gelin." dedim endişeyle.

Zehra, "Melis neler oluyor neredesin sen? Sesin endişeli geliyor." dedi.

"Caner kaza yapmış Zehra biraz sonra ambulans gelince gittiğimiz hastaneyi öğrenip size mesaj atarım sen Beratı ara."

Telefonu kapadım ve tekrar Canere odaklandım gözleri neredeyse kapanmak üzereydi. "Bana odaklan tamam mı! Sakın kapama gözlerini, yalvarırım kapama! Sakın bana gıcıklık olsun diye uyuma yoksa uyanınca çok pis kavga ederiz." Kanlı dudağında çarpık bir gülümseme oluştu ve zar zor da olsa konuşarak, "Dövmeni bana yaptıracağına söz verirsen uyumamaya çalışırım." dedi ama gözleri artık tamamen kapalıydı. "Söz." dedim hiç düşünmeden, "Senden başkasına yaptırsam ne olayım! Sen sadece uyuma! Hadi aç gözlerini lütfen." Gözlerim dolmuştu ve boğazımda bir yumru oluştu. Tekrar az önce konuşan adama bakarak, "Ne zamandır bu halde?" dedim. "20 dakika falan herhalde abla. Az ileride ki kafeden çıktım tam o anda bir arabayla çarpıştılar ama arabayı kaçtı." demesiyle kan beynime sıçramaştı. "Am- Ambulansı ne zaman aradınız peki?" diye sordum biraz önce zar zor gözlerini açan Canere bakarak. "Bir 10 dakika oldu." diye cevapladı adam. Tekrar başımı salladım.

"Endişelendin mi benim için yoksa?" diye sordu zar zor Caner. Konuşmakta bile zorlanıyorudu ama hala benimle uğraşıyordu.

Ona cevap vermek yerine, "Çok fazla ağrın var mı?" diye sordum oda sadece gülümsedi hiç cevap vermedi yada veremedi bilmiyorum. Beynim çalışmayı bıraktı sanki bir an.

"Gözlerin dolmuş." dedi

"Farkında değilim." Farkindaydım.

"Endişeleniyorsun işte niye kaçıyorsun bundan."

"Kendine pay çıkarma Dövmeci. Ayrıca şuan bunun hiç zamanı değil."

Siren sesleri duyuldu. Sonunda gelmişti ambulans, her şey çok hızlı gelişti o andan ititaberen. Ceneri sedyeye aldılar ve ambulansa bindirdiler, bende sağlıkçılardan birine hangi hastaneye kaldırılıcağını öğrenip ilk önce Zehraya mesaj atmıştım ardından kendi motoruma binip ambulansı takip ettim. Bir süre sonra hastenin önünde durunca hızlı bir şekilde indim ve kaskımı çıkartıp sedeyenin yanına koştum, "O iyi mi?" diye sordum sağlıkçılardan birine bilincinin tamamen kapandığını gördüğümde. "Hanim efendi ben size bir şey söyleyemem doktor değilim." dedi "Lütfen sakin olun." Olamıyordum vicudum zangır zangır titriyordu, midem bulanıyor ve başım dönüyordu. Caneri acile soktuklarında koridorda öylece dikilemeye başladım. Çok geçmeden Zehra ve Berat geldi ama beni şaşırtan şey Selinin de onlarla beraber olması. Ben bu yenganede onu tamamen unutmuştum. Berat hızla yanıma gelip, "Nerede?" diye sordu endişeyle, "Nerede Caner?" Parmağımla acili göstererek, "Acile aldılar." dedim titreyen elimle ve sesimle. Zehra ve Selin iki yanıma gelerek bana destek oldular.

"Sen?" dedim Seline bakarak ama nasıl devam edeceğimi bilemedim sandalyeye çöktüm ve başımı ellerimin arasına aldım, "Off özür dilerim Selin ya ben sana haber vermeyi unuttum ama siz nasıl beraber geldiniz?"

"Selin telefonda seninle konuşurken ismini söylediğimi duyunca yan masadan kalkarak yanıma geldi. Öyle böyle derken aynı kişiyi beklediğimizi anladık ve böylece tanıştık." diye açıkladı Zehra. Ben de tekrar Seline dönerek, "Özür dilerim Selin, ben Caneri öyle görünce aklım başımdan gitti sana haber vermeyi unuttum." dedim.

"Önemli değil canım sen canını sıkma." diyerek omuzumu okşadı. Berata baktığımdaysa perişan bir haldeydi. Sandalyeye oturmuş, dirseklerini dizlerine yerleştirmiş, stresle bacaklarını sallıyordu ve sol elini yumruk yapmış bir şekilde işaret parmağını dişlerinin arasına almıştı.

Hepimiz sus pus bir şekilde daha 20 dakika kadar daha öyle durduktan sonra nihayet doktor acilden çıkmıştı ve yanımıza geldi, "Hastanın yakınları siz misiniz?" diye sordu kadın. Berat hızla ayağa kalktı, "Benim!" dedi "Yani bizis." diye düzelti. Doktor gülümseyerek, "Ciddi bir durum yok başından derbe almış ama bir sorun içermiyor onun dışında kolunda ve bir bacağında ciddi kırıklar var ama alçıya alındıktan sonra kemikler kaynayana kadar fazla hareket etmezse hasta için daha iyi olur." Hepimiz rahatlamış bir şekilde nefes verdikten sonra Berat, "Görebilirmiyiz peki?" diye sordu. Doktor bizi onaylandıktan sonra geçmiş olsun dileklerini iletim gitti.

Odadaydık.

Hepimiz Canerin kafasına toplanmıştık ve karşımda ki görüntüye gülmemek için dudaklarımı ısırmaktan kanatacaktım. Canerin boynunda buyunluk, kafasında bandaj, elinde ve bacaklarında alçı vardı ve alçılı bacağa tavandan sarkan bir bez parçasıla havada sabitlenmişti. Odada ağır sessizlik hüküm sürerken arada gülmemek için boğazımı temizliyordum ve Caner bana öyle bir bakıyordu ki rengimin kırmızıya döndüğüne eminim. Caner en sonda artık bana, "Komik olan ne Melis?" deyince tutamadım kendimi ve kahkaha atarak, "Özür dilerim." dedim ama gülmeye devam ettim. Benim gülmemle Zehra ve Selinde kahkahalara boğulurken Beratta dayanamamıştı. "Gülün abi gülün. Ben burada ölümden döneyim size de eğlenmek için malzeme çıksın." dedi küskün bir şekilde. O böyle söyleyince hepimizin gülüşü yavaş yavaş durdu. Ardından Caner Seline bakarken, "Arkadaş kim?" dedi.

"Selin ben." dedi Selin, "Çok yakında şu güzelliğin üvey kardeşi olacağım." ve yanına giderek sağa elini uzattı ama Cenerin sağa eli alçıdaydı. Caner Seline tip tip bakışlarını yollarken bende gülmemek için kendimi sıkıyordum. Selin elini indirerek, "Özür dilerim." dedi ve sol elini uzattı. Caner tip bakışını sürdürerek elini sıktı. "Ben acıktım." dedi Caner kısa bir sessizlikten sonra ve Berata döndü, "Gidip bana iyicek bir şey alsana." dedi küçük bir çocuk gibi. Berat ayağa kalkarak, "İstediğin bir şey var mı?" diye sordu. Caner ondan sıcak bir çorba getirmesini rica etti. Berat çıkınca Selin ve Zehra da kantine gideceklerini söyleyerek yanımızdan ayrıldılar. Odada yalnız kaldığımızda az önce Beratın kalktığı sandalyeye oturdum.

"Ağrın var mı?" diye sordum.

"Yok." dedi tek düze bir sesle.

"Peki bir şeye ihtiyacın var mı?"

Yüzüme bakarak müzipçe sırıtırken, "Aslında var ama..." dedi.

"Ame ne?"

"Boş ver zamanı geldiğinde ihtiyacım olanı alacağım zaten." dedi.

Bu söylediğine karşı kaşlarımı çattım. Ne demek istediğini anlamamıştım ama altında kesin sapıkça bir şey yaptığına neredeyse eminim. Konuyu değiştirmek adına, "Kaza nasıl oldu?" diye sordum. Boyunluğun ve kolunda ki alcının izin verdiği kadar omuz silkti. "Yol ayrımı vardı öncelik bendeydi ama şerefsiz adam durmayıp üzerime son hızla sürünce ne olduğunu anlamadan yerdeydim. Adam kaçarken ayağımın üzerinden geçti pezevenk ozaman kırıldı herhalde." diye açıkladı.

"Keşke biri plakasını falan alsaydı da cezasını çekseydi." dedim elimi ayağında ki alçıya dokundurarak.

"Kadere bak en ihtiyacım olduğunda yine sen çıktın karşıma."

'Yine deyişi dikkatimi çekmişti ama üzerinde durmadım. "Neyse en azından bu vesileyle senden dövme sözünü de almış oldum." dedi yüzünde etkileyici bir gülümsemeyle.

Aslında haklıydı oldukça çekiciydi ve bunu her ne kadar ona söylemesem de onu beğeniyordum. "Dünyadan Melisaya, dünyadan Melisaya." diyerek sağlam olan elini gözlerimin önünde salladı, "Daldın gittin gözlerime. Biliyordum işte beni beğendiğini." Ona gözlerimi devirerek yetindim ama bu sefer itiraz etmedim söylediğini.

Çok geçmeden diğerleri de yanımıza geldiğinde güzel bir sohbete başlattık. Zaten beklediğim bir şekilde Zehra ve Selin çok iyi anlaşmıştı. Canere baktığımda sol elinle çorbayı döke döke iyiyordu ve bu onu sinirlendirmiş olmalı ki kaşığı tabağa bırakıp masaya yanından itti. Berat onu farkedip çorbayı ikisinin arasına çekti ve Canere kendi eliyle yedirmeye başladı. Caner gülerek Zehraya baktı ve, "İlk aşklar unutulmaz sevgili kumam. Bunu da ağlayarak günlüğüne yazabilirsin." dedi. Bunun üzerine Berat'ta, "Lan zevzevklik etme de iç şu çorbayı." dedi.

"Sen nasıl istersen aşkilatam." dedi Caner.

Hepimiz ona yüzümüzü buruşturduğunda, "Oğlum siz hiç sevilmemişsiniz ki." dedi Beratın uzattığı kaşığı ağzına almadan önce.

Dayanamayarak araya girdiğimde, "Böyle sevileceksem ömür boyu bekar kalayım lütfen." dedim.

Caner bana bir bakış attı ama ne bakış. O bakışlarını destekleyerek, "Çok büyük konuştun bak bu sözlerini sana yedirecek biri çıkar karşına." dedi ve bir yudum daha aldım çorbadan, "Kim bilir belki de çıktı hatta." dedi gözlerimin içine bakarak. Diğerleri lise öğrencileri gibi ooolamaya başladığında sessiz kalarak Canere bakmayı sürdürdüm.

 

Günün sonunda biz kızlar olarak evlerimize dağıldığinda Berat'ta referahcı olarak hastanede Canerin yanında kaldı. Evime döndüğümde kapıların geriye kadar açık olmasını beklemiyordum elbette. Temkinli adımlarla eve girdiğimde evin her yeri dağınıktı ve bir sürü eşyam kırıktı.

 

Bölüm sonu

Loading...
0%