Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@kalinka.kalinkovq

Kapılar sonuna kadar acıktı oysa çıkarken kilitlediğime eminim bu sokakta ki evler hepsi müstakil zaten ve bahçe kapısına kadar her kapı sonuna kadar acıktı. İçeriye doğru temkinli bir adım attım ve elime anahtarımı alıp sivri ucunu parmaklarımın arasından çıkardım.

İçeriye girdiğimde salonu kolaçan ettim ve boş olduğunu anladığımda İçerki odalara girdim. Sonunda evin tamamen boş olduğunu kanaat getirdiğimde bu sefer de evde çalınan eşya var mı diye kontrol ettim. Yatak odamda ki biriktirdiğim para kutum ve annemin hediye ettiği altın küpe ve kolyelerim yoktu. En sonunda polisi aramak için çantamdan telefonumu çıkardım. Polisi aradıktan sonra Zehrayı aramak için telefonumu tekrar kulağıma getirdim. İkici çalışta açıldığında, "Zehra!" dedim telaşla elimi anlıma koydum. "Evime hırsız girmiş." Zehra tiz bir çığlık atıp, "NE!?" diye bağırdı. "Sen iyi misin?" diye sordu hemen ardından da. Başımı görmeyeceği halde aşağı yukarı salladım ve; "İyim merak etme zaten karşılaşmadık eve geldiğimde kapılar acıktı ve annemin hediye ettiği takılar yoktu." dedim, "Ama ne yapacağımı bilmiyorum polisi aradım ama hala biraz endişeliyim."

Zehra; "Tamam biz Beratla geliyoruz şimdi yanına." dedi.

"Berat mı? O Canerin yanında değil mi? Tek mi bıraktı onu kırık ayağa ile?"

"Merak etme tek değil başka bir arkadaşları yanında onunla kalacakmış iğleşene kadar." deyince anladığımı belirtir sesler çıkardım.

Yarım saat sonra hem polisler hemde Zehralar yanıma geldiğinde polise ifade ve çalınan mücevherin bulunması için gerekli bilgileri verdiğimde polisler gittiler.

Berat; "Ne gündü ama olaylar hiç bitmedi." dedi.

Zehra da onu onaylayarak; "Evet yorucu bir gündü." dedi.

"İnşallah daha bir olay olmadan kapatırız geceyi." dedi tekrar Berat.

Zehra yanıma gelip, "Bu akşam bende kal istersen." dedi. Onu onayladığımda içeriye girip bir kaç parça eşyamı aldım Zehra da benimleydi, "Aysel teyzeye haber verdin mi?" Başımı hayır anlamında salladım, "Haber vermiş olsaydım polisten bile önce burada olurdu. Şimdi endişelendirmek istemiyorum yarın yanına gidip söylerim."

"Şimdi söylemedin diye ağzına sıçar senin." dedi Zehra hafif sırıtarak. Bende gülerek onayladığımda sırt çantamı sırtıma taktım ve Zehralar arabayla giderken ben moturuma bindim ve Zehranın evine sürdüm.

Çok sürmeden Zehraya vardığımızda Berat bize veda edip evine gitmişti. Bizde Zehrayla güzel bir yemek iyip sohbet edip uyumaya dağıldık.

Odama girdiğimde bir iki dakika tavanla bakmıştım sonra telefonumu alıp saate baktım 22:00 geliyordu. Canerin nasıl olduğunu merak ediyordum ve yazmak istiyordum ama acaba çok mu geç yazmak için diye düşünmeden edemiyordum. Ben cebeleşirekn ellerimin arasında ki telefon çaldı. Ekranda ki Dövmeci yazısını görünce affalladım, telefon halla ısrarla çalmaya devam ederken en sonda açtım ve kulağıma getirdim ve "Alo." dedim. Hemen ardından Canerin sesi doldu kulaklarıma.

"İyi msin az önce Beratla konuştum evine hırsız girmiş dedi."

"İyim." dedim "Karşılaşmadık zaten eve gittiğimde yoktu."

"Sen neredesin peki kendi evinde kalma istersen bana gel bu gece." dedi.

İstemsizce gülerek, "Beni eve mi atmaya çalışıyorsun?" diye sordum.

"Ne alaka kızım!?" dedi hemen, "Senin için diyorum ben bunu. Hem ben öyle birisiyim?"

Kaşlarımı çatarak, "Daha dün beni evine çağırıp ahtapot gibi sarmadın mı sen etrafımı?" dedim.

"Tamam yaptım bir eşeklik ama vallahi normalde öyle biri değilim ya. Hem hemen de saptır konuyu kendi evinde misin?"

"Hayır." diye cevapladım onu, "Zehrada kalacağım bu akşam."

"iyi madam." dedi bu sefer daha sakindi sesi.

"Sen nasıl oldun?" dedim bakışlarımı tavana çıkararak, "Ağrın var mı?"

"Hayır yok." Ve ardından anlaşılmaz bir şekilde konuştuğunda esnediğini anlamak zor değildi. Onu öyle düşününce bende esndim. "Geç oldu." dedi ardından, "Kapatayım en iyisi ikimizde yorgunuz. İyi geceler."

"iyi geceler." dedim. Telefonu kapattığımızda rahat bir pozisyon alarak çok geçmeden uyuya kalmıştım.

______________________________________

Gözlerimi şiddetli sarsılmalarla açtığımda odaya sızan ışıkla tekrar kapattım kulaklarıma, "Uyan artık ya öğlen oldu." diyen sesle neye uğradığımı şaşırdım. Deprem mi oluyor lan?! "Ya Melis kime diyorum ben?!" Onu takmadan kafamı yorganın içine biraz daha gömdüm. Çok geçmeden yüzümde bir flaş patladı ve gözlerimi zorlukla da olda açtım.

"Ne oluyor lan!?" dedim etrafa şaşkın bakışları atarak. Zehra gülerek telefonunda bir şeyler yapıyordu. Onu umursamayarak homurda homurda yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim arkamdan ise Zehranın, "Kahvaltı hazır balkonda bekliyorum." demesini duydum. Banyoya girip işlerimi halettim ve tekrar odama girip telefonu elime aldığımda satti kontörl etmek için açtım ve ekrana düşen instagramdan gelen bildirimlerimi gördüm. Ekranı açıp kontrol etti

zehrayalcinkaya sizi bir gönderiye etiketledi.

caneraras sizi takip etmek istiyor.

 

zehrayalcinkaya: Şu kızın uykusu mu daha ağır yoksa bir kilo demir mi? Cevap veriyorum tabikide uykusu!

beratisteoglum, caneraras ve 47 diğer kişi beğendi.

celladinkiziyim: insanlar uyurken bile güzel

babayorgun: yorgun işte niye zorluyon?

uykuyusevenlerbirligi: işte bir kişi daha bizden sizde uyumayı seviyorsanız takip edin

melisaakin: Seni dava etsem kazanırım biliyorsun değil mi?

Gülerek posta beğendim ve Canerin isteğini onaylayıp geri takip ettim. Kahvaltıya gittiğimde Beratı da görmeyi beklemiyordum tabi. "Berat? Günaydın?" dedim yerime otururken, "Günaydın." dedi Berat kahvesinden içerken. Zehra ortalıklarda gözükmüyordu.

"Sen ne zaman geldin?" diye sordum tabağına kahvaltılıklardan doldururken."

"Uyuyordun sen." diye cevapladı ağzına salatalık atarken.

Zehra elinde çayla odaya girince bakışlarım ona döndü, "Sonunda uyana bildin uyuyan güzel. Kış uykusuna uyudun sandık." Ona gözlerimi devirmekle yetinip kahvaltıya devam ettim. "Aysel teyzeye söylemen gerek şu hırsızlık olayını bu gün yoksa başka türlü öğrenirse çok kızar." Onaylayark başımı salladım, "Bu gün söyleyeceğim ama kesin ben sana ayrı eve cikma dedim konuşmasını yapacak. Her olayda bunu söylüyor geçen faturayı bir gün geç yatırdım onda bile söylendi." Berat kıkırdayarak ağzını dolduruyordu ve Zehra da ona katılarak güldü. "Mücevherlerden başka ne eksik?" diye sordu Berat. "Hiç bir şey. Ha, birde paralarım eksik." dedim.

Bir süre sessiz bir şekilde kahvaltıya devam ettik ama birden Beratın, "Canerin iki gün sonra doğum günü var." demesiyle Zehrayla ikimiz bakışlarımızı ona çevirdik, "Sürpriz bir parti yapmak istiyorum ona ama sizinde yardımınız gerek. Tek başıma yapmak için çok gencim kızarsa tek bana kızmasın." demesiyle kaşlarım çatıldı. "Neden kızsın ki"? dedi Zehra benimde kafamın içinde ki soruyu sorarken. Berat omuz silkti, "9 yaşından beri kutlamıyor doğum gününü." dedi. Dayanamayarak, "Taksit taksit soylemesene şunu Berat! Neden kutlamıyor?" dedim.

"Kardeşi ölmuş 9'cu doğum gününde. Öyle bir günde kutlamam diyor. Anne ve babası bir kere ona sürpriz yaptıkları için kavga etmişti onlarla. Çok seviyordu kardeşini. Onu anlıyorum ama yine de 14 yıl geçti üzerinden ve iki gün sonra 23 olacak." diye açıkladı Berat.

Bir süre sessiz kaldım ne diyeceğimi bilemedim. Berat biraz çekilmekte haklı ama yine de bende Canerin yerinde olsam kardeşimin öldüğü günü bir parti vermezdim. Bu düşüncemi öne sürerek, "Parti olmaz." dedim. İkisininde bakışları bana döndü, "Hangimiz bizim için önemli birinin öldüğü gün parti yaparız ki zaten? Ama bu kutlamayacağımız anlamına gelmes kendi aramızda anne ve babası da dahil bir kutlama yaparız. Hem Caner kıssadan belki daha az kızar." dedim.

"Ama yine de sürpriz olsun." dedi Berat, "Yoksa Caner asla izin vermes kutlamamıza." Onu onayladığımızda kahvaltı bittiği için sofradan kalkıp el birliyle masayı topladık. Ardından oturup biraz sohbet ettik ama Zehra ve Beratın cıvıklığından daha fazla orada duramayarak odama gittim. Telefonumu elime alarak bu sefer kararsız kalmadan Cenerle sohbetimize girdim ve mesaj attım.

Melisa: Günaydın.

Fazla beklememe gerek kalmadan hemen cevap verdi ve bu istemsizce gülümsememe sebeb oldu.

Dövmeci: Günaydın.

Melisa: Nasılsın?

Dövmeci: Ben İyim ya sen?

Melisa: idare eder. Seni merak ettim sadece.

Dövmeci: Merak edilecek neyim var ki?

Melisa: Şey, kolun ve ayağın kırık, yürüyemiyorsun ya hani ondan dedim.

Dövmeci: Ha, ondan. Merak etme ya sorun yok hallediyorum ben ama canım sıkılmıyor değil Muratta işe gitti zaten kaldım tek başıma evde.

Melisa: İstersen gelebilirim :) (silindi)

Melisa: Arkadaşa ihtiyacın varsa gelirim (silindi)

Dövmeci: Ne yazıp yazıp siliyorsun?

Melisa: Hiç. Hiç bir şey.

Melisa: Tekmisin şuan evde?

Dövmeci: Evet :)

Melisa: O gülücük te neyin nesi?

Dövmeci: Normal bir gülücük işte ne olsun?

Melisa: 🤨

Dövmeci: Bana gelsene canım sıkılıyor :(

Melisa: Tamam geleyim bari.

Ne? Geleyim mi bari?! Biraz ağır başlı olsaydım bari kızım ne bu hemen tazı gibi atlamalar.

Dövmeci: Bekliyorum ;)

Ona görüldü attım ve çantama koyduğum kiyaftlerimden seçmeye başladım. Mavi dizlerinden yırtık olan kot pantolonumu, gri cropbumu ve üzerine de siyah ceketimi attım.

Çantamı da alıp diğerlerinin yanına çıktım.

Salona girdiğimde Zehra ve Beratı yapış yapış bir şekilde buldum tekrar. Gözlerimi devirerek, "Ben çıkıyorum." dedim kapıya giderek.

"Aysel teyzeye mi?" diye sordu Zehra.

"Hayır Canere." dedim. İlk önce bir birilerine baktılar sonra bana ama tüm bunları senkronize bir şekilde yaptılar.

"Ne?" dedim etrafa bakarak, "Ne oldu?" Hala tip tip bakışlarını sürdürmeye devam ettiler sonuda Zehra, "Canerin evine gidecek kadar samimi olduğunuzu bilmiyordum." dedi ama bakışlarında ki imayı görmemek imkansızdı.

"Arkadaşı yanında yokmuş canı sıkılıyormuş beni çağırdı." dedim.

"Beni niye çağırmadı peki?" diye atladı hemen Berat.

"Sizinle uğraşamam." dedim ikisine de sırtımı dönerek. Arkamdan Zehranın söylenmelerini duydum, "Git tabi git bekletme Caneri."

Aldırış etmeden binadan çıktım ve aşağıda parkerttiğim motoruma binerek daha önce gittiğim eve sürmeye başladım.

Nihayet vardığımda motordan inip kapıya yaklaştım tam çalacakken durdum. E bu çocuğun ayağı kırık nasıl açacak bana kapıyı. Çantamdan telefonu çıkarıp onu aradım açtığında, "Daha gelmedin mi ölüyorum sıkıntıdan." dedi ama sesinde sahtecilik yüz metre öteden bile belli oluyor. Canı sıkılmıyordu.

"Geldim." dedim buna aldırış etmeden, "Ama kapıyı nasıl açacaksın kalkamıyorsun yerinden. Eh, benimde özle güçlerim olmadığına göre?"

"Kapının sağa tarafında bir saksı var onun altında yedek anahtar kapıyı öyle açabilirsin." dedi. Saksıyı kaldırdım ve dediği gibi anahatarı orda bulup kapıyı açtım. O arada zaten telefonu kapatmıştı.

Ayakkabılarımı çıkartıp, "Ben geldim." dedim içeriye bağırarak.

"Salondayım." diye bağırdı Caner. Adımlarımı orya atarak içeri girdim. Caner elinde bir gofretle oturmuş, daha doğrusu uzanmış, bir şekilde Müge anlı izliyordu.

Yanına yaklaşıp ona baktım o ise, "Hoş geldin." dedi gofreti banada uzatarak. Bir ısırık aldım ve, "Hoş buldum." dedim, "Ama bu programı annem bile izlemiyor." dedim gülmeme engel olamazken. Omuzlarını silkti, "Can sıkıntısına bir bir çözüm. Sarıyor." dedi. Kumandayı aldım ve televizyonu kapadım anında bakışları bana döndü, "Ben burdayım şuan daha eğlenceliymdir." Yüzünde muzip bir gülüş oluştu, "Eğlendir beni ozaman." dedi ve göz kırptı. Bu çocuk ne kadar arsızdı böyle. Arkamda ki yastığı ona fırsatım ve isabet ettiği an bir sızlanma sesi geldi. "Bir de sen kır kafamı tam olsun." dedi yastığı geri fırlatırken. Ona gülmeden edemedim. "Haketmiyorum diyemezsin." dedim bana yandan kötü bakışlar atarken, "Ayrıca bu gün pazartesi ama bana dövme yapamayacak haldesin." dedim.

"Tek elle bile yaparım ben. Nerene yaptıracaktın?"

Gözlerine bakarak, "Kasığımıa." dedim.

Bir iki saniye boş boş baktı ve, "Komiksin." dedi, "Espiri yeteneğini belden yukarı doğru kullanmalısın bence."

Gözlerimi devirerek, "Sen daha da komiksin ama. Şaka yapmıyorum."

Bu saniye de bakışları değişti, "Ciddimisin?" diye sordu. Başımı salladım cevap olarak. Bir şeyler dedi ama daha çok altı aylık bir bebeğin konuşması gibiydi. Ona kaşlarımı çatarak, "Ne dedin?" dedim yanına kayarak. Omzu silkti. "İğleştiğim an yaparız dövemeni." dedi ama daha çok yapmasam beni si- kapının çalmasıyla düşüncelerim yarım kaldı. "Birni mi bekliyordun?" dedim. Ona bakarak. Hayır anlamında başını salladı, kapı bir kes daha çalınca açmak için yerimden kalktım.

Büyük adımlarla kapıya gittim ve açtım. Karşımda uzun kahverengi saçlı bir kadın vardı. Beni gördüğü an kasları çatıldı ve, "Sen kimsin? Caner nerede?" dedi.

Loading...
0%