Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@kalinka.kalinkovq

 

 

Keyifli okumalar ♥️

 

Karşımda ki kadın bana kaşları çatık bir şekilde bakmayı sürdürürken, "Caner içeride." dedim arkamı göstererek. Beni umursamadan yanımdan geçip içeriye girince bir kaç saniye kapıda öylece dikildim. Sonunda kendime gelerek kapıyı kapadım ve bende içeri girdim. Salona geçtiğimde kadının Canerin yanına geçtiğini ve az önce benimle konuşurken ki sesine nazaran daha sıcaktı. "Caner," dedi harfleri uzatarak, "ay canım ne oldu sana böyle ya." Ses tonu bütün sinir sistemimi mahveden türdendi. "Berya senin burada ne işin var?"

Adının Berya olduğunu öğrendiğim kadının aksine Canerin kaşları çatıktı hatta baya öfkeliyidi. Berya soruyu umursamayarak, "Beni boş ver aşkım asıl sana ne oldu? Mustafa instagramda fotoğoraf paylaşmasa hiç bilemeyeceğim?"

Aşkım mı?

"Ne aşkımı Berya biz ayrılalı 3 ay oldu aş artık bu durumu yada psikiyatriste git, çünkü ciddi sorunların olduğunu düşünüyorum."

Ne oluyor bu aşağılık yerde?

Canerin yakınmalarına aldırış etmeden Berya bana dönerek, "Bu kim?" dedi. Bu mu? Pardon!? İstemsizce kaşlarım çatılarak karşımda ki kadına bakmayı sürdürdüm, kahverengi gözlere sahibti, aynı renkte saçları ve hatta biraz sarışın bile diyebilirdim. Gözleri hafif çekik, uzun boylu ,ama yine de benden kısa, olan bir kadındı. Şuan bile bana başını hafif kaldırarak bakıyordu hatta.

"Seni ilgilendirmiyor Berya gidermisin buradan. Seni evimde istemiyorum."

"Yeni sevgilin mi yoksa? Caner bunu nasıl yaparsın ya daha ayrılalı ne kadar oldu şunun şurasında!? Nasıl hemen başkasını buldun!? Hiç değerim yokmuydu senin gözünde." Bana bir bakış atıp baştan aşağı süzdükten sonra eliyle beni gösterip, "Üstelik benden sonra baya bir düşmüşsün." demesi ve sanki ben burada yokmuşum gibi şahsıma konuşması beni sinir edince ve artı olarak olay bana dönünce kenarda duramazdın elbette.

"Bende buradayım yalnız ve laflarına dikat edersen sevinirim." dedim sakin ama bir okadar da sert bir sesle.

Berya bana doğru bir adım atarak, "Etmessem ne olur?" demesi beni epey güldürmüştü.

"Erkek için hemcinsimle kavga etmem ama sen az önce benim şahsıma beni hiç tanımadan yorum yapabiliyorsan, kötü yorum yapabiliyorsan, hiç çekinmeden sana yeni tanıştığın biriyle nasıl konuşman gerektiğini anlatabilirim." dedim ve bende ona doğur bir adım attım neredeyse fısıldayarak, "Ama canın çok fazla yana bilir." dedim.

Kendimi övmek gibi olmasın ama az çok savunma dersleri almıştım, yada övmek gibi de olsun hiç farketmez. Berya kendini geri çekerek tekrar Canere döndü, "Kim dedim bu kadın Caner? Ne işi var senin evinde?"

"Asıl sen kimsin de Canerden hesap sorabiliyor ve evine bu şekilde gelebiliyorum?" dedim bende hafif sesimi yükselterek ve Canerin yanına geçtim.

"Ben onun eski sevgilisiyim canım." dedi ve o 'canım' kelimesinden akan sahtelik midemi bulandırdı.

"Adı üstünde "eski sevgilisi" bu sana canın istediği zaman evine bu şekilde gelebilme ve ondan bu şekilde hesap sorabilme yetkisi vermiyor. Hele sırf yanında başka bir kadın gördün diye aklına gelebilecek her cümleyi söyleme yetkisi hiç vermiyor."

"Sen kimsin ya?" dedi yine bana doğru bir adım atarak.

"Sevgilim!" Canerden gelen bu kelime ve bileğime dolanan parmakları benimde şaşkınlık içinde ona dönmemi sağladı. İrice açılmış gözlerle ona bakarken oda bana bakıyordu, "Ve biliyormusun Berya ben kalkıp yapamadığım için, malum ayağım falan kırık, seni bu evden atabilme yetkisine sahip." Bunu söylerken bana bakıyordu. Bakışlarını tekrar Beryaya çevirdiğinde, "İstersen o seni yaka paça kovmadan sen çık git! Kapının yerini biliyorsun."

Ben bakışlarımı Canerden çekemezken Beryanın, "Ne haliniz varsa görün!" dediğini duydum ve az sonra dış kapının sesi doldu kulaklarıma. Canerin de bakışları en sonda bana döndüğünde artık nasıl bakıyorsam, "Bakma bana öyle." dedi mahçup bir şekilde, "Öyle demeseydim başımızı iyip duracaktı ve hatta yediği onca lafa rağmen burada durmaya devam edecekti." Biraz da olsa şaşkınlığı üzerimden attığımda kendimi Berya gelmeden önce oturduğum yere attım, biraz oturdum ama daha sonra yerimde rahat edemeyince kalktım Canerin uzandığı koltuğa oturmak için yastık üzerinde olan alçılı ayağını kaldırdım, yastığı alıp kucağıma koydum ve yastığın üzerine de onun ayağını koydum. Canerin gülen sesini duyunca ona baktım.

"Teması seviyormusun yoksa?"

"Hayır nefret ederim." dedim hiç düşünmeden.

Başını salladı, "Ben biraz temas bağımlısıyım ondan sordum." bende başımı salladım ve bu hiç bir zaman işime yaramayacak bilgiyi beynimin odalarında bir yerlerde kilitledim. Muhtemelen bunu hep hatırlayacağım ama konumuz bu değil. Sessizlik olunca, "Her eski sevgilin evine bu şekilde geliyor mu?" dedim neden konusunu açtığını bilmediğim bir şekilde. "Genel olarak eski sevgililerim yok, eski sevgilim var." dedi.

"O ne demek?" dedim anlamayacak.

"Yani Berya benim ilk sevgilimdi."

Şaşkınlıkla ve birazda şüpheyle bakan gözlerimi üzerine diktim ve, "Hadi canım ordan! Yeme beni!"

"Yerim ki seni." dedi çapkın bir gülüşle.

"Bak gördün mü? Flört etme yeteneğin okadar büyük ki eminim dişi maymunla bile flört ediyorsundur sen. O yüzden hayatta inanmam ilk sevgilinin o kız olduğuna."

Gülerek başını iki yana salladı ve, "Tamam yakalandım."

İğrenir bakışlar atarak, "Gördüğüm ilk Pick me erkeksin." dedim.

"Sadece şaka yapmak istemiştim."

Kesin öyledir dercesine kafamı salladım. Telefonumun bildirim sesi gelince hırkamın cebinden alıp baktım. Selinden mesaj gelmişti.

Selin: Akşama bize geliyorsunuz annenle :)

Selin: Doğum günüm için ve daha sonra oradan ayrılıp abim, sen, ben ayarladığımız mekanda partiliyoruz. Davet etmek istediğin biri varsa edebilirsin. Ben Zehrayı çağırdım bile oda sanırım sevgilisiyle gelecekmiş.

Tabi ya! Selinin bugün doğum günü vardı. Dün Anıl abi bizi davet etmek için şirkette gelmişti ama olaylardan sonra aklımdan tamamen çıkmış. Anneme de bu olayı söylemedim zaten, en iyisi başka şekilde öğrenmeden az sonra yanına gidip anlatmak.

Melisa: Ya çok özür dilerim kutlamayı unuttum ben. Dün Anıl abi söylemişti ama tamamen aklımdan çıkmış.

Melisa: Doğum günün kutlu olsun. İyi ki doğdun. :3*

Selin: Teşekür ederim canım ve önemli değil. Ama akşam gelmeyi unutma sakın.

Ona gideceğime dair bir mesaj yazdıktan sonra tekrar Canere döndüm, "Akşam partiye gelemek istermisin?"

--------------‐---‐------------------------

Annemin karşında oturmuş, ellerimi bacaklarımın arasına almış ve anneme dün gece ki hırsızlık olayını anlatmak için kendimle cebeleşiyordum. En sonunda annem hafif bir ses tonuyla yükselince, "Kızım bir şey söyleyeceğim dedin diktin beni buraya yarım saatir. İşim gücüm var." dudaklarımı da dişlemeye başladım. "Aşk olsun anneciğim benden değerli mi?" dedim işin şakasına vurarak. "Değil tabi ki kızım ama paran bitince istemeyecekmisin yine benden? Bende de olmazsa nerden vereceğim?" dedi haklı bir şekilde. Bir de bu var tabi paramın hepsi çalındı ben ne yapacağım ya? Anneme söylemek şart oldu.

"Anneciğim ben dün eve dönerken yolda kaza yapmış bir arkadaşımı gördüm." deyince annem dinlemeden konuşmaya başladı.

"Ne? Kaza mı? Nasılmış? İyi mi? Ağır mı kazası? O da mı motor sürüyor? Ay! Melis sana dedim bırak bu motoru sana güzel bir araba alalım diye. Sende kaza yapacaksın diye ödüm kopuyor be kızım."

"Anne biraz sakin olurmusun? Merak etme iyi arkadaşım konu da hu değil zaten. Ben arkadaşımı orda görünce onunla beraber hastaneye gittim. Eh, haliyle eve de epey geç geldim ama..." derin bir nefes alarak, "Hırsız girmiş anne dün eve." dedim en sonda gevelemeyi keserek. Annemden hemen bir, "Ne!?" geliverdi elbett. "Paramı ve hediye ettiğin takıları çalmış. Özür dilerim.

Annem oturduğu koltuktan kalkarak yanıma geldi ve beni de ayağa kaldırdı, "Sana bir şey oldu mu? Bir de o evde kalmaya devam mı ettin tek başına? Polise haber verdin mi en azından?" diye sorarken bir yandan da vicudumu yokluyordu elleriyle.

"İyim ben anne bir şey olmadı bana zaten karşılaşmadık hırsızla, ben eve geldiğimde yoktu. Zehrada kaldım dün gece ve evet polise haber verdim. Çalınan takılar için işlemlere koyuldular bile çoktan."

Annem beni kendine çekerek kocaman sarıldı bende anında karşılık verdim. "Takılar kimin umrundu kızım sen iste sana kuyumcu açarım sen yeter ki iyi ol." dedi sırtımı okşayarak.

Gözlerimi kapadım ve bu anın tadını çıkardım. Ardından annemle ikimiz biraz daha sohbet etmiştik. Ordan ayrılınca Seline hediye bakmaya gittim. Neyi sever bilemediğim için ilk başlarda çok kararsız kalsam da en sonunda bir kolye almaya karar verdim ve akşama kadar güzel bir kolye aradım ve en sonunda bulduğumda sevinçle avm'den ayrıldım. Bende doğum gününe hazırlanmak için ilk önce kuaföre gittim ve saçlarımı güzelce şekillendirdim.

Kendim de yapardım da hiç uğraşasım yoktu. Tabi şimdi kaskımı takınca biraz bozulacaktı ama kendim evde biraz düzeltebilirim herhalde. Eve geri döndüğümde güzel bir makyaj yaptım ve giyinme odasına gittim. Kendimi direkt kırmızı elbiselerin olduğu o dolaba yönlendirdim. Aradığım elbise ne çok kısa ne çok uzun. Abartılı değil ama çok sade de olmasın.

Doğum günü kızı Selindi fazla ışıl ışıl olan bir elbise olmasına gerek yoktu ama çok sönük olmasına da gerek yoktu. Sonunda istediğim elbiseyi bulduğumda hayran bakışlarla elime alıp aynanın karşısına geçtim ve nasıl göründüğünü baktım. Hoş duruyordu. Vakit kaybetmeden üzerime geçirdim ve bir de böyle baktım üzerimde duruşuna. Tüm bedenimi saran bir elbise ve beyaz tenime çok yakışıyordu.

 

Elbiseye bakarken birden aklıma Canerle ilk tanıştığımız gün bana kurduğu cümle geldi ve daha farklı bir gözle bakmamı sağladı bu elbiseye.

"Kırmızı bence senin rengin."

Evet, ondan önce de kırmızı elbise giyiniyordum ve ende kırmızının tenime ne kadar yakıştığını görüyordum. Ama şimdi bunu üzerimde görecek olması beni heyecanlandırmıştı.

Annemin gelmesine daha 5-10 dakika vardı bende o sırada Canere yazmaya karar verdim.

Melisa: Hazırmısın? :)

Bir kaç dakika içinde görüldü oldu ve yazmaya başladı.

Caner: Evet neredeyse hazırım. Tek ayak ve tek kol biraz zorlasa da yine de hazırım.

İlk sorduğumda reddetmişti, sakat sakat mı gideyim oraya, diyerek olayı büyütmüştü. Sonra Beratı aradım ve bizi hastaneye götürmesini söyledim. Doktor buyunluğu çıkardı ve deynekle hareket edebileceğini söyleyince aldık. İlk önce tekerlekli sandalye düşünmüştüm ama sonra biraz abartılı olur diye deynek aldık.

Melisa: Görmek istiyorum fotoğoraf atsana merak ettim.

Caner: Sende atacaksan atarım ;)

Melisa: Olmaz ben sürpriz olsun istiyorum.

Caner: O zaman benim ki de sürpriz olsun.

Çok merak etsem de üstelemeyerek telefonu elimden bıraktım ve son kez tipimi düzelterek annemi dışarıda beklemek için çıktım. Fazla beklememe gerek kalmadan gelmişti bile zaten annem, beraber güzel bir araba yolculuğu geçirmiştik. En sonunda Serdar beyin evine ulaştığımızda bu sefer artık beni ve annemi kabul ettiklerini bildiğim o eve doğru yürüdüm. Kapıyı çaldığımızda Selin kocaman gülümsemeyle açtı kapıyı önce anneme ve sonra bana sardı kollarını, sarılışı içten ve samimiydi. "Hoş geldiniz." dedi gülümseyerek. Bu gün farklı bir güzel görünüyordu. Beyaz, kısa ve simli bir elbise giyinmişti. Esmer tenliydi ve bu renk seçimi ona çok yakışmıştı.

 

"Doğum günün kutlu olsun." dedim ve bende sarıldım ona, "Çok güzel olmuşsun ya." dedim.

"Gerçekten mi?" Diye sordu gülümseyerek, "Abimle babam fazla abartıtığımı söylediler." Deyince göz devirerek, "Sen onlara bakma erkeklerin moda anlayışı tartışılır zaten. Muhtemelen fazla açık buldular sana çok yakışmış bence." Gülümseyerek teşekür etti ve annemde doğum gününü kutlayınca içeri geçtik.

Salona girdiğimizde Anıl abinin yanında bir kız vardı ve Selinden öğrendiğime göre sevgilisiydi çünkü buradan direkt abim ve sevgilisiyle ayrılacağız demişti. Serdar abi bizi görünce ayağa kalktı ve gülümseyerek annemin yanına geldi ve elini beline attı, annemde omuzundan tuttu ve yanaklarından öperek selamlaştılar. Serdar abi bana dönerek, "Sende hoş geldin kızım." Dedi hoş buldum dedim ve onların bu halini seyre daldım. Annem mutlu görünüyordu.

Anıl abi yanında ki kızı tanıtmak için konuşunca dikattimi ona verdim.

"Bu sevgilim Asena," dedi Asenanın belinden tutarak, "ve bunlarda Aysel abla ve kızı Melisa. Aysel ablayı nasıl tanıtayım bilemedim ama bir gün annem olarak tanıtmayı çok isterim." dedi en samimi bir şekilde. Anneme baktığımda utanmış bir şekilde yere bakarak sırıtıyorudu ve Serdar abi de gülerek, "İnşallah." deyince yanaklarının kırmızarmasına gülmeden edemedim. Annem mutluydu.

Asena anneme elini uzattı ve, "Memnun oldum Aysel hanım." dedi. Annem de elini bekletmeden sıktı ve, "Bende." dedi. Bana da sadece bir baş selamı verince bende aynısını yaptım.

Daha sonra hep beraber yemek yedik. Yemek bolca tatlı sohbet ve şakalarla geçti. Daha sonra biz Selin, ben, Anıl abi ve sevgilisi Asena gençlerin olacağı mekana geçmek için çıktık. Hediyeleri orada verecektik ve ben kendi hediyemi vermek için çok heycanlıydım. Asena Selinle sohbet ediyordu onlar zaten tanışıyorudu o yüzden onun için Selinle konuşmak benimle konuşmaktan daha makul gözüküyordu tabi.

Araba mekanda durunca heycanla indim ve beraber içeri girdik. Davetliler buradaydı ve çoktan eğlenceye başlamışlardı bile. Zehraya bakındım ama anlaşılan hala yoktular, Selin koluma dokununca etrafta fır dönen gözlerim ona döndü, "Siz isterseniz geçin oturun bende bir misafirlerle ilgilenip yanınıza gelirim olur mu?" dedi. Başımı sallayarak onayladım ve üçümüz oturmak için yer atamaya başladık. Anıl abi bize bir masa gösterince oraya gittik ve oturduk. Hareketli bir müzik çalıyordu ve sürekli değişen ışıklar sinirmi bozulsada bunu görmezden gelmeye çalışıyordum. Üzerimde birinin bakışlarının ağırlığını hissedince Asenya döndüm. Gözleri üzerimdeydi ve daha çok dalmış bir şey düşünüyor gibi görünüyordu. Ona gülümsediğinde daldığı düşüncelerden kurtulmuş gibi seyirerek bu sefer gözlerime baktı ve oda gülümsedi.

Tekrar etrafa bakınca Zehrayi gördüm. Köyü yeşil, askılı bir elbise giyinmiş ve aynı renkte topuklu ayakkabıları vardı. Saçlarını dalga yapıp iki yanına salmış ve oldukça şık görünüyordu.

 

 

 

Berat veya Caner ortalıkta yoktu ama. Zehra gülerek yanıma geldi bende onu görünce ayağa kalktım ve sarıldık. Tekrar yerimize oturunca Zehraya dönerek, "Diğerleri nerde?" dedim. Gözlerini devirerek, "Caner, "Deynekle gelmem ben." diye tutturunca Berat'ta ikna etmek için yanında kaldı. Dışarıdalar şuna." Gülerek yanından kalktım ve, "Ben ikna ederim onu." dedim. Zehra beni baştan aşağı süzdükten sonra, "Ona ne şüphe." dedi. Hiç bir şey demeden dışarı çıkmak için yürüdüm, arkamdan Anıl abinin, "Canerle Bedat kim?" deyişini duydum ama bunu açıklama işini Zehraya bıraktım. Gerçeği onlarda tam tanışmıyorladı ama olsun.

 

Dışarı çıkınca Beratın Caneri çekiştirek, "Yürüsene birader buraya kadar gelince mi deynekle olduğun geldi aklına. Bak Zehra içeriye girdi, canını yediğim çok güzel olmuş kurda kuşa yem ettim resmen güzelini, yürü de içeri girelim." deyince onun bu aptal aşık haline güldüm, belli seviyor Zehrayı. Ben gülünce sesimi durmuşlardı ve ikisi de bana baktı. "Sen gir içeriye Berat ben onu da alır gelirim şimdi." deyince Berat, "Eyvallah be baldız." deyp yanımızdan uzaklaştı. Caneri süzme gereği duyunca aşağıdan yukarı gözlerimi vicudunda gezdirdim. Siyah gömlek, siyah kumaş pantolon sade ama ona okadar yakışan bir ikili olmuş ki yutkunama gereği duydum. Spor yaptığı için fazlasıyla kaslı ve geniş bir vicudu vardı ve gömlek kaslarından dolayı vicuduna yapışmıştı.

Bakışlarımı vicudundan çekip yüzüne çevirdiğimde onun da beni süzdüğünü görmem beni güldürmüştü. Bakışları elbisenin açık bıraktığı göğüs kısmında oyalanınca bakışların değiştiğini görmemek imkansızdı. Adımlarımı ona doğru yönlendirdim ve tam karşında durdum, bakışlarını gözlerime getirdi ve bu sayede göz göze gelmiş olduk. Dudağının bir köşesi kırıldı ve, "Selam." dedi etkileyici bir sesle. "Selam." dedim bende onun kadar etkileyici olmasını umduğum bir sesle. "Güzel olmuşsun. Hatta çok güzel olmuşsun." dedi bu seferde. Gülerek tekrar bakışlarımı üzerinde gezdirdim, "Sende fena değilsin. Hatta hiç fena değilsin."

Söylediğime sadece güldü sanki fazlasıyla yakışıklı olduğunun farkındaymış gibi.

"Gelmiyormusun?" diye sordum biraz daha yaklaşarak. Neredeyse dibine girdiğim için yüzlerimizin arasında ki mesafe azalmıştı.

"Gelmiyordum ama şuan fikrim değişti." dedi yüzümün her yerinde bakışlarını gezdirerek. "Hatta biliyormusun şuan Beratı okadar iyi anlıyorum ki."

Bu beni güldürürken geri çekildim ve ona arkamı dönerek, "Ozaman yürü hadi bizi bekliyorlar." Onu arkamda bırakarak tekrar içeriye doğru yürüdüm omuzumun üstünden ona baktığımda arkamdan geldiğini gördüm.

İkna etmek okadar da zor olmadı.

İçeriye girdiğimde Canerin yanıma gelmesini bekledim. Deynekle zorlandığını görünce koluna girdim bakışları anında bana döndü, "Bu gece kavalerim olacağını umuyorum." dedim ve onların berbar yürümeye başladım. "Onur duyarım."

Sonunda bizim kilerin yanına geldiğimizde hepsinin kaynaştığını gördüm. Anıl abi bizi görünce bakışlarını Canre dikti. Ayağı kalkti ve elini uzatarak, "Sen Taner olmalısın." deyince tam Caner diye düzelecektim ki Caner benden önce davranarak Anıl abinin elini sıktı ve, "Aslında Caner, siz?" dedi.

"Anıl ben." dedi Anıl abim, "Selinin ve Melisanın abisi."

İçim bir sıcacık olunca ilk önce Seline baktım ve onun da gülümseyerek bana baktığını görünce mutlu oldum. Hemen yanında Zehra vardı oda gülümseyerek bakıyordu.

Canerin, "Abin olduğunu bilmiyordum." demesiyle gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

"Öz değil ama benim için hiç bir şey farketmiyor biliyormusun?" dedi Anıl abim yerine oturarak ve ayaklarını iki yana açtı, kollarını da koltukların başlık kısmına koyup genişçe yayılarak. Caner başını salladı ve oturmak için koltukta boş olan kısmı göstererek, "Geçelim mi?" dedi, onu onaylayarak yerime geçecekken sırtımda elini hissettim bu beni gülümsetirken ona bakmadan geçip yerime oturdum. Çok geçmeden herkes sohbet etmeye başlamıştı ve bir biriyle kaynaşmıştı. Asnayla da artık arabada ki gibi soğuk değildik karşılıklı sohbet ediyor ve gülüyorduk.

Arada bir Selinin okulundan arkadaşları yanımıza uğruyor ve doğum günü kutluyorlardı yada Selin misafirlerle ilgilenmek için yanımızdan ayrılıyordu.

İlerleyen saatlerde pastayı kesmiştik ve hediye kısmına geçmiştik.

Herkes hediyesini verirken sıra bana geldi ve çantamdan paketlediğim kolyeyi çıkardım ve Seline uzattım heycanlı bir şekilde.

"Çok heycanlıyım hadi şimdi aç ne olur." dedim ellerimi bir birine çırparak. Selinde heyecanıma ortak olarak hediyeyi açmıştı. Kolyeyi gördüğünde, "Hiiii! Çok güzel!" dedi harfleri uzatarak. Siyah kelebekleri olan altın renkli bir kolyeyidi.

"Beğendim mi gerçekten? Görünce bana seni hatırlattı almak istedim." Kollarını bana dolayarak, "Beğendim tabi ki de çok güzel, çok hoşuma gitti."

"Sevindim beğenmene."

"Düşünmen yeter teşekkür ederim."

Yanına geçtim ve diğerlerinin hediyerini vermesini izledim. Daha sonrasında tekrar yerimize oturmuştuk ama bizim kileri dans etmek için kalkınca Canerle ben tek kalmıştık koltuklarda. Yan yana oturuyorduk onun eli koltuğun başlık kısmındayı oldukça yakındık ve dizlerimiz temas halindeydi. Bana daha çok yakınlaştığını hissettiğim an koltuğua daha çok sindim. Güldüğünü işitsem de dönüp ona bakmadım. Bir kaç dakika sonra yavaş bir müzik çalmaya başladığında çiftler dans etmeye başladı. Canerin nefesini boynumda hissedince kulaklarıma sesi doldu.

"Dans etmek istermisin?"

Fısıldıyordu. Nefesimi tenimi yakıp geçti.

"Ayağın kırık."

Nedensizce bende fısıldadığimda onun bana daha çok yaklaştığını hissettim.

"Yani? Bu yine de seninle dans edemeyeceğim anlamına gelmiyor?

Burnu saçlarımın arasındaydı. Bir anlık bir iç güdüyle ona döndüğümde dudaklarımız çok kısa bir anlığına bir birine deymişti. Canerin gözleri kapandı ve derin bir nefes çekti içine.

"Seni şimdi burada öpsem? Çok mu erken olur?"

Sorusuyla nefesim hızlandı. Öpecekmiydi?

Öpsündü.

"Bence geç bile kaldın."

Bir birimizden uzak değildik hatta biraz daha eğilse öpecekti. Niye egilmiyordu?

"Öyle mi dersin?"

"Senin yerinde olsam konuşarak vakit kaybetmedim?" Demem onu güldürmüştü.

"Sabırsızsın."

"Ve sende git gide sabrımı sınıyorsun.

"Öpmemi istiyormusun?"

"Şuanda istediğim başka bir şey yok."

Nefeslerim hızlı ve sıktı. Kalbim heyecandan deli gibi atıyordu ve kafamda sadece beni öptüğü sahneler vardı. Erken miydi yada geçmiydi biliyordum. Hayatım boyunca da bu şeylere fazla takılan biri olmadım sadece anı yaşamak istediğim zamanlar olurdu ve şuan onlardan biriydi.

Beni öpsün istiyorum ve hatta onu öpmek istiyordum.

Ben biraz daha yaklaşınca artık konuşsak dudaklarımız değecekti. Bunu bildiğim için, "Artık beni öpecekmisin?" dedim ve her dudaklarımın hareket edişinde onun dudaklarına deydi.

Bir anda bir elini belime atması ve dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissetmem bir oldu. Anında karşılık verdiğimde bir elim gömleğinin yakasına gitti. Yakasından tutarak onu daha çok kendime çektim. Öpüşü sert ve tutkuluydu, dudaklarımı dudakları arasında resmen eziyordu.

BİZ RESMEN ÖPÜŞÜYORDUK!

Bitiii!!!!!!

Loading...
0%