Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@kalless

Evin kapısının önüne geldiğimde olmaması gereken sessizlik vardı evde. Aklımda dolaşan tilkiler Oğuz'un evinde kal diyordu da ben hemen vazgeçmiştim, her topuğum ağrıdığında birine yük olamazdım.

Kapının kilidini açıp içeri girdiğimde mapushane sessizliği çökmüştü eve, babam televizyon izliyor annem meyve doğruyordu. Odaya rahat bir tavırla girecekken "Erdem gel." diye soğuk bir ses duydum annemden.

İçeri geçip oturduğumda annem uzunca beni süzdü ve "Biz neyi eksik yaptık? Eline veremediğimiz şeyler oldu ama biz seni bu yola itecek ne veremedik eline?" Diyince sessizce anneme baktım tekrar aynı muhabbet başlayacaktı anlaşılan.

İçimden bir ses sevgi demek istedi. Koşulsuz sevgi diyebilmek istedi ama diyemedi çünkü hep aynı muabbetti.

Annem sözlerine şu şekilde devam etti.

"Sabahtan akşama kadar milletin sesini, suyunu, tuzunu çeken biziz oğlum sana ne oluyor?!" diye sesini yükseltmişti babam ise televizyonu kapatıp bize dönmüştü.

Tekrardan sessizliğimi devam ettiriyordum çünkü annem işten geliyordu işi zordu ve yoruluyordu.

Bir anda annem ayaklanıp karşıma geçmiş, yakalarımdan tuttup yüzüme okkalı bir tokat geçirmişti.

Bunu beklemiyordum işte, yüzüme yediğim darbeyle yüzüm yana çökmüştü.

Annem hâlâ konuşmaya devam ediyordu "Seni okula yıllardır erkeksin milletin eline bizim gibi bakma, elinde mesleğin olsun karına çocuklarına güzel bir hayat yaşat diye yolluyoruz! Onca şeyi göz ardı ettik ergendir yapar, gençtir düşer bu hatalara dedik! Sen ne yaptın okulun birincisine yumrukla sırf sana çarptı diye saldırmışsın?! Müdür neden bir kez bile olsun bizi normal bir sebepten aramıyor!? Söyle oğlum derdin ne konuş neyi eksik yaptık?"

bu son sözleri söylerken annemin elleri yakamda gevşemiş, sesi incelmiş küçük bir sessizlikten sonra hıçkırıklara dönüşmüştü.

Oda biliyordu neyi eksik yaptığını neden hesap soruyordu ki?

Annemin ellerini yakamdan alıp tutarak iki eline küçük öpücükler bırakıp gözlerime kadar getirip gözlerime bastırdım. Ardından ellerini narince bırakıp alnını öpüp kendime çekerek sarıldım.

"Özür dilerim hiçbir şeyde iyi bir evlat olamayıp hep yüzünüzü kararttığım için." diyebilmiştim.

Yıllardır ağlamayan evladının sesi titremişti.

Babam bizi sadece izliyor birşey diyip dememek arasında kaldığı belliydi.

Anneminse hıçkırıklara sessiz içlemelere dönmüştü, tekrar yüzünü kendime çevirip gözlerini, alnını öptüm.

Annem sessizce iç çekip benden ayrılıp elini yüzünü yıkamaya gitmişti bende anahtarları cebime atıp hızla evden çıkıp mahalle parkına geçmiştim.

Şimdi ise bankta uzanmış elimde ki telefondan saatte bakıyordum. Saat gecenin birine geliyordu ve benim gözüme bir gram uyku akmıyordu.

Annem defalarca aramış Oğuzlardayım demiştim.

Yalandı bankta aç aç oturuyordum cebimde ki son parayı da içecek sigaraya ve internet kafeye harcamıştım.

İsrafsın sadece amına koyayım.

Aklıma gelen düşünceyle daha da sinir oldum. Demek Onur beni hocaya şikayet etmiş onuruna yedirememişti, o yüzden elini bana sürmemişti.

Sırf daha fazla haklı çıkmak için bu yüzdendi herşey.

Onur'un planı istediği gibi ilerlemiş beni evsiz bırakmış, istediğini almıştı.

İçimde ona dair zerre öfke kalmamıştı çünkü biliyordum ki bu yaptığı korkaklıktı. Nasıl bir erkek adam kendisiyle kavga eden birini hocaya şikayet edebilirdi? Onur şikayet etmiş çok gururlu ayaklarıyla istediğini de almıştı.

Onur konusunh boşverip olduğum yerde sıkıca iç içe geçmiştim.Gece olduğu için havalar soğumuştu.

Ellerimi başımın altına sokup cenin pozisyonuna geçmiştim ama hâlâ ısınamıyor bir türlü uyuyamıyor gözüme uyku girmiyordu.

Annemi kaçıncı ağlatışımdı bu? Ben böyle biri değildim. Neden böyle olmuştum? İki ilgi görmeyince böyle mi olacaktın Erdem? İlgi vermemek için işe girmemişler miydi zaten?! Neden beni bu hâle sürüklemişlerdi ki? Kendi tercihim miydi bu hâlde olmak?

Doğrusu ne vardı ki hâlim de?

İyi de benim elimi yıldızlara uzatıp kılımı kıpırdatacak hâlim bile yoktu.

Ailemi koruyacak babamın yanında duracak o erkek olmamıştım.

Babamla oturup sohbet edecek o erkek olamamıştım. Ben erkek bile olamamıştım.

Zayıf vücudum, fazla uzamamış boyum, sarı kıllarım vardı kadınsı bu bedenin altında neydim ki ben?

Cevabı çok basit Erdem sen;

İbne karının tekisin! diye gökyüzüne bağırmıştım ki gelen köpek havlaması ile sesim kökten kesilmişti.

Önümde Doberman türünde bir köpek oturmuş dilini çıkarmış kuyruk sallayarak beni izliyordu.

Ağzında akan salyalarla tekrar havlayınca oturduğum yerde dikleştim.

"Oğlum bakma lan öyle yeme lan beni bir deri bir kemiğim amına koyayım değmem valla. " diyince tekrar havladı.

"Siz kemik seviyordunuz dimi kafamı sikiyim!" diyince tekrar havladı.

"Yaklaşma lan!" diyerek elime geçen ilk şeyi ona tuttuğum halde üzerime doğru geliyordu.

Köpeğe sigara tutmuştum amına koyayım. Yakta bir tane içsin Erdem.

"Yaklaşma anam avradım olsun ki o kuyruğunu kedilerin önüne- SİKTİR OHA AMINA KOYAYIM!" diye bağırmıştım çünkü şuan kazağımı ısırıp beni çekiştiriyordu.

"Bıraksana lan it!" diye kolumu çekmeye çalışıyordum ki hırlama sesini duyana kadar, evet benden bu kadardı.

Hayvan korkulmayacak gibi değildi ki amına koyayım bizi yerdi lan bu.

Kazağımın ucunu tutup çekiştirmeye devam edince ayaklanıp "Al lan nereye götürüyorsan götür." dedim.

Köpek ağzıyla ısırdığı kolumu bırakıp koşmaya başlamıştı.

Arkasından koşup koşmamak arasında kalınca tekrar havladı böylelikle koşmam gerektiğini anladım, belki sahibine yada yavrusuna birşey olmuştu o yüzden beni çağırıyordu.

"Neyse lan sokarım ha böyle işe ne olacaksa olsun!" diyip peşine verdim köpeğin.

Köpek ara sokakları resmen geziyordu ve sonunda izini kaybettirmişti.

Yavaşlayarak sokak aralarına bakmaya başlamıştım ki duyduğum havlama sesine doğru koşup ara sokağa girdim.

Ara sokağa birkaç kez daha bakmıştım ama karanlıktan göz gözü görmüyordu diye başka sokaklara da bakmıştım.

Havlama sesinden olmasa karanlıkta ne bir köpek ne de birşey gözükmüyordu.

Elimde ki telefonla flaşı açıp ara sokağa doğru gidiyordum, köpeği görünce önünde ki çöp yığınına havlıyor ve ısırıp çekiştiriyordu.

"Al işte köpek amına koyayım sen neye inanıp gittin ki sanki film sahnelerinde yaşanan o olaylar olacaktı te Allah ya." diye söyleniyor bir yandan da köpeğin yanına doğru ilerliyordum.

Çöp daha da belirginleşmişti ki çöp üstünde yığılan montlu birini görünce "Oha" diye sözler ağzımdan çıkabilmişti sadece.

Çöp yığınına doğru hızlıca koşturdum köpek önünde ki montlu ortaokullu çocuğa havlıyordu.

Hızla eğilip çocuğa doğru flaşı tuttum, çocuk nefes alıyordu buda çok iyiydi.

 

Okul olduğu için kitap yazacak yada kendime ayıracak zamanım yok hata kusur varsa belirtin.

İyi okumalar.

(Sizce çocuk kim?)

 

Loading...
0%