Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kambersizyazar

3. Dul

 

Hoş geldin

______

 

Şilan odada sinirden bütün öfkesini akıtıp nefes aldı. Tek başına kaldığı elli metrekarelik evde gözlerindeki yaşları silip titreyen dudaklarını ısırıyordu. O gün babasının köye gönderdiği adam sanmasa uğraşmaz yüzüne bile bakmazdı. Yaptığı her şey de haklıydı. O kıyafetleri giyip onlar gibi konuşmasa bunlar yaşanmazdı. Tanımıyor gibi davransa da tanıdığına emindi. Yoksa neden böyle davranırdı ki insan. Gözlerini aralıklı perdeden sızan güneşe çevirdi. Eliyle oynayıp hüzünlenerek yine ağladı. Amcasının öldüğü günde güneş evini aydınlatıyordu. Herkes nefret etse de amcası onun için kahramandı. Köyünü düşmanlardan, babasından koruyan kahraman. Gassal vücudu yıkayamayacak halde böyle gömülsün demişti. Öyle de gömülmüştü.

Isırdığı dudağından akan kan kurumuş boğazına akınca düşüncelerinden sıyrıldı. Yüzbaşının tanımama oyununu devam ettirecekti. Ne de olsa birkaç gün sonra her şeyi unutup hayatlarına devam edeceklerdi.

 

"Ne yemek yapıyoruz?"

"Serbizer çorbası var dünden."

"Tek o olmaz ki şöyle Diyarbakır'a uygun yemekler yapmalı. Dün ne yaptınız?" Nazmiye hanım mahcup olmuş ne diyeceğini bilemeden Şilan'a baktı.

"Yemek yapmadınız mı? Doğunun misafirperverliği nerede demezler mi?"

"Vallahi korktum. Bir şey derler bir şey yaparlar ben senin yaptığını yapamam. Başımda kocam yok."

"Benim de başımda anam yok babam ve iki abim dağda terörist olmuşlar. Ne yapalım sinip üzerimize basmalarını mı bekleyelim?"

"Öyle demek istemedim anla beni işte."

"Sen beni burada bekle." Evden koşarak çıkıp muhtarın evine gitti. İmam ve birkaç köylü bahçede toplanmış askerlerin gelişini konuşuyorlardı. Şilan'ı görünce muhtar gözlerini devirdi.

"Ne oldu Şilan kızım." Haz etmedikleri halde damarına basmamaya çalışarak babasının gazabından korunuyorlardı.

"Köyümüze asker gelmiş kimse demedi mi karınlarını doyuralım?"

"Bizden nefret eden insanların karnını doyurmak akıl alacak bir mevzu değil." İmamın söze atılması diğerlerinin de onaylanmasını sağladı.

"Bana bak imam efendi. Koltuk sevdası gibi beş kuşaktır imamlık yapıyorsunuz. Din, ahlak örtün yok, nefret, öfke örtün Diyarbakır'ı kaplar." İşaret parmağını kaldırıp diğerlerini kapayarak imama uzattı.

"Görevini kötüye kullandığını Diyanete ihbar ederim. Diline sahip çık. İmam maaşı alıp işini yapmamak hangi kitapta yazıyor." Gözlerini diğer köylülere çevirdi.

"Yemin ederim hepinizi şikayet ederim devletin bütün kurumlarına. Akrep gibi zehir saçıyorsunuz." Dediğini yapardı yapacağını hepsi de biliyordu. Babasını hiç acımadan satan onları bozuk para gibi harcardı.

"Tövbe Estağfurullah El azim El kerim."

"Mazlum rolü oynama Allah'ın doksan dokuz ismini say desem yirmi de kalırsın. Köyümün adını kötüye kullanmayın." Sessizlikten yararlanıp Muhtarın yanına eğildi.

"Şimdi söyle misafirlere ne yemek yapalım?"

"Ne istersen kızım. Bizim hanımın yanına git erzak yağ hepsini versin."

"Zaten devlet fakirlere veresin diye vermişti." Devletin yaptığı erzak yardımını hiç bir zaman muhtaç insanlara vermiyor gece yarısı atlara yükleyip dağa gönderiyordu. Yıllardır olan bu durumu bir hafta önce öğrenmişti. İtibarı zedelenmesin diye cevap vermeden ayağa kalkıp Şilan'ın önüne geçti.

"Bunları sonra konuşalım kızım."

 

Muhtarın evinden aldığı üç pet şişe yağ, iki kilo tavuk ve inek eti, on kilo pirinç, sekiz kilo bulgur, beşer kilo kırmızı ve yeşil mercimek, iki kilo çay, yumurta, süt, un ile Nazmiye hanımın yanına döndü. Kadının eli temiz ve hamarattı her yemeği bilir güzel de yapardı.

Patates ve soğan her tarlada çıkıyordu. Hemen onları da toplayıp hızlıca etli, patatesli bir yemek yaptılar. Yanına pirinç pilavı ve yayık ayranı. Tencereler ilk sıcağını bırakınca Nazmiye, Şilan cami misafirhanesine doğru yola koyuldu.

 

Askerlerin yediği konserve bir saat sonra tekrar açıktırmıştı.

"Komutanım beş günlük diyet programı mı yaptınız?" Gülüştüler.

"Hepimizin fit olması lazım." demesiyle kapı iki kere tıklayıp açıldı. Omuzlarında olan silahı ellerine alıp nişan almışlardı ki Nazmiye hanımı görünce afallamış bir şekilde indirdiler. Arkasından koca pilav tenceresini gövdesine yapıştırmış Şilan girdi. Göz ucuyla yer arayıp boş bulduğu yere yemekleri indirdiler.

"Size yemek getirdik." Nazmiye hanım dünün mahçupluğu ile yüzlerine bakamıyordu. Devletin askerini köylerine istemişlerdi ama yemek veremeyecek kadar korkak ve aciz hissediyordu.

Askerler heyecanla tencerelere bakarken Emre kollarını önünde bağlayıp şüpheyle kaşını kaldırdı.

"Zehir atıp atmadığınızı nereden bilelim."

"Olur mu öyle şey." Nazmiye hanım yemeğini korumak istercesine tencerenin kapağını açıp yemeği gösterdi.

"Gül gibi yemek."

"Kalsın." Taviz vermeden konuşması Nazmiye hanımın kapağı kapatmasını sağladı. Şilan tabağı alıp iki kaşık yemek iki kaşık pilav koyup önüne dikildi.

"İyi izle." Tabağın içindeki yemeği bitirip o da kollarını bağladı.

"Öldürücü veya bayıltıcı zehir beş dakikada etki göstermeye başlar." Herkes merakla ikisini izliyordu. Beş dakika dolunca Şilan öksürüp kalbini tuttu. Birden panikleyen askerlere Şilan kahkaha atarak karşılık verdi.

"Zehir olsa öyle olmam gerekirdi. Şimdi yemeğinizi yer misiniz?"

 

Savunduğu şey çürütülünce çaresiz yemeği kabul etti. Karınları doyan askerlerin morali düzelmiş daha hareketli olmuşlardı. Yemek bitene kadar Nazmiye hanım da Şilan da rahatsız olmasınlar diye dışarıda beklediler. Sonra kalanları toplayıp askerler ile Nazmiye hanımın evine götürdüler.

Emre kapıda yatsı ezanını dinlerken her şeyin normale döndüğünü bir an düşünmüştü. Ezan bittiği gibi anonsu duyup yanlış duyduğunu düşündü. İçeriden Bedir gelip anonsu tekrar edince doğru duyduğunu anlamıştı.

"Gerçekten yanımızda kız kaldıracaklar bizde ses etmeyeceğiz öyle mi?"

"Bu köyden dişi sineği bile onlara vermem gelip alsınlar bakayım." Emre öfkeden deliye dönmüştü. Ne demek dul kalmış kadınlar bu gece dağ patikasından gitmeleri, ne yapacaklardı onlara. Aklı almıyordu. O patikadan illa birileri gidecekse en çok hak eden yani kendileri olmalıydı. Gariban kadınlar yerine onlarla ölüm üzerine raks etmeyi dört gözle bekleyeceklerdi.

"Ne yapacağız?" diye sordu Bedir, aslında az çok tahmin ediyordu.

"Sence ne yapmalıyız? Yani her aşikarda dağ yolu bize göründü ama tek mi gitmeliyim yoksa Bedir aslanı ile mi?"

"Ayıp ediyorsunuz komutanım. İki kişi ile yüz kişiyi deviririz."

"O kadar da tevazu sahibiyiz." Konuşurken Şilan'ın elinde merdane ile koştuğunu görüp önce şaşırıp gülümsedi. Hoca da camiden çıkıyordu.

"Bana bak bana." Duymamazlıktan gelerek adımlarını hızlandırınca Şilan merdaneyi ona doğru attı.

"Tövbe Estağfurullah kafamı kırınca rahat mı edeceksin?" dedi hoca fazlasıyla tedirgin bir halde yutkundu.

"Kırılsın ulan utanmadın mı o anonsu yaparken. Allah belanı versin. O kadınlar dağa çıkıp ne yapacak?" Dibine kadar gelmişti.

"Dört kadın var dul. Kocaları ölünce sahibi siz mi oldunuz? Kim verdi size bu hakkı? Onların hayatı hakkında söz sahibi olduğunuzu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ağzına s*carım senin de sen anladın onların da."

"Şilan ayıp oluyor. Genç bir kızın ağzına küfür yakışıyor mu? Günahtır. Baban için ses etmiyoruz dediklerine." Dayanamayıp ağzından çıkmıştı. Bu deli kıza birinin ders vermesi gerektiğini düşünüyor ama o da dahil kimse buna cesaret edemiyordu.

"Evinin kapılarını iyice kilitle önüne taş tahta ne bulursan koy. Ben de Şilan isem o evi senin başına yıkacağım." Hoca korkuyla ne diyeceğini bilemedi. Kapıda askerleri görüp yanlarına koştu.

"Duydunuz mu beni tehdit etti." Emre şaşkınlıkla hocanın omuzlarını sıktı.

"Hoca efendi yaptığın anons götünde patlamış anlaşılan, olmayacak şeyler duyuyor birde utanmadan inanıp söylüyorsun. Ben hiçbir şey duymadım. Kız mağrur bir şekilde yanından geçip gidiyordu. İftira atma" Bedir'e omuz attı.

"Doğru değil mi kardeşim."

"Bende bir şey duymadım. Yemin bile ederdim ama her şeye yemin etmek günahtır. Sen bunları bizden daha iyi bilirsin hoca."

Hoca korkarak yanlarından ayrılıp evinin yolunu tuttu. Şilan içindeki öfkeyi halen kusamadığı için ağlıyordu. Belli de etmek istemiyordu.

"Dul kadınları ne yapacaklar? Kendilerine eş mi?" dedi Emre, Şilan'ın örgütle alakalı daha çok şey bildiğine emindi. Babası üst adamlardan biriydi duymuş olmalıydı.

"Birinin değil en az on, on beş erkeğin günlerce tecavüzüne uğrayıp öldürülecekler." Yutkunarak devam etti.

"Bunu kabul edip giden nice kadınlar var. Akıl alır gibi değil ama bu uğurda mücadele ettiklerini düşünüyorlar. Sonra pişman olduklarında ise kaya dibinde çürümüş bir ceset olarak bulunuyor. Teröristlere laf gelmesin diye sahip de çıkılmıyor. Sahipsiz mezarlıklar ailesi bilinen insanlarla dolu. Bu cahillik ile savaşmak mermiler ile savaşmak kadar zor." Göz yaşlarını silip başını dikleştirdi.

"Ben Neriman yengeyi sahipsiz bırakmayacağım."

"O belli zaten sana kolay gelsin."

"Asker olarak yardım etmeyecek misin?"

"Kendi ağzınla dedin isteyerek gidiyorlar ben ne yapabilirim?"

"Dağda pusu kurup öldüre bilirsin."

"Niye yapayım?"

"Asker olduğun için..." Tepkisiz bir duruşla kadına bakıyordu. Bilerek sinirlendirmişti o günkü deliliğin rövanşını minik de olsa yavaş yavaş almak istiyordu. Sinirlendirmek hoşuna da gitmişti. Öfkeden deliye dönmüş suratı çok tatlı görünüyordu. Dudakları sinirden titriyor kahverengi gözleri simsiyah olmuştu.

"Ne biçim askersin. Etmezsen etme yalvaracak değilim. Bari köye inmelerini engelle."

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın."

"Sen de rahat uyuma vicdansız pislik."

 

Saatler sonra

 

Namlunun ucunu adamın ağzına sokup tetiğe hiç düşünmeden bastı.

Şilan, arkadan Emre'nin tişörtünün bitiş kısmını tutmuş korkudan titriyordu.

"Uzaklaşma, iyice yaklaş." Emre'nin şefkat barındıran komutuna itaat edip mesafe bırakmadan yaklaştı.

"Ölmekten korkmuyorum. Korktuğum şey hiç suçun yokken seninde ölmen." Aciz kalmıştı babasının bunu yapacağını düşündüğü söylenemezdi. Bir köyü yok etmek sırf gücünü göstermek için bunu yapmak vicdansızlıktı.

"Ben onları oyalarım sen ekibini al kaç." Bunu içinden gelerek söylemişti. Bu durumla baş etmesi gereken onlar değildi kendisi olduğunu biliyordu.

"Ağlayıp durma aklımı senden alıp pisliklere veremiyorum. İki adamı yüzüne bakacağım diye ıskaladım

. Bana güven."

 

___________

 

Hoşçakal.

Yorum ve beğeni yaparak destek olur musun?

 

Loading...
0%