Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Kovuldun Sözde Kaldı

@kambersizyazar

Bugün ilham benden yana dün ve bugün iki bölüm yazdım. Lütfen beğeni, yorum yapmadan geçmeyin.

____

 

"Sen,sen sen burda ne arıyorsun?" diyerek Murat, içeriye adım attıktan sonra kendini kaybetmiş halde kolunu tutup gözünün içine bakarak sözlerine devam etti.

"Söz vermiştin bana defolup gidecektin. Şimdi nasıl küçük beyninle beni kandırmak istersin? Ben sana güvendim ve toplantıya girdim." Sözünü tamamlamadan Salih, Murat'ın kolunu çekip her ihtimale karşı Melek'ten uzaklaştırdı.

Melek gayet sakindi.

Gelmeden hemen önce, etrafın tozlarını alıyordu. Yaptığı işe devam ederken kendinden emin, gözlerini kaçırmadan konuştu.

"Ben sözümü tuttum,ama siz benim ile alakalı öyle bir fikre kaptırmışsınız ki kendinizi..." Kıkırdadı.

"Benim bu kadar, saçma bir sebep yüzünden gideceğimi söylüyorsunuz." Elindeki bezi masanın kenarına bıraktı.

"Benim verdiğim söz toplantıya girmemem ile alakalı... İstifa ediyorum demedim sizin anlamak istediğiniz söz ile uzaktan yakından alakası yok.

Sakın bir daha kolumu sıkmaya çalışmayın. Sizin bencilliğiniz,kavganız sadece, üç adım uzakta olduğu sürece geçerlidir. Her attığınız adım için kendinizi olacaklardan sorumlu tutmanız gerek."

Murat Arsel karşısında dimdik duran genç kıza uzun uzun baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden odadan dışarıya çıktı.

***

Sekreter odasında sinirden kıpkırmızı olan yüzüyle, Murat Arsel'in geçtiğini gören sekreterler şaşkın halde birbirlerine bakarak neler olduğunu çözmeye çalışıyorlardı. Odada gelen sözleri tam olarak duymasalar bile az çok seslerden büyük bir tartışma olduğunu anlamışlardı.

Merve, bilgisayarda yazdığı sözleşmeyi bırakıp sakin bir şekilde Hacer'in yanına giderek;

"İçeriye girmemiz gerekiyor mu? Melek belki ağlıyor olabilir." dedi, birbirlerinin yüzüne baktıktan sonra Hacer de oturduğu sandalyeden kalkarak Murat Arsel'in odasına doğru gitmeye karar verdiler.

Diğer sekreterler de ayağa kalkıp meraklı bir şekilde arkalarından ilerlerken Hacer onlara doğru dönerek;

"Tamamlanmamış dosyalarınız yok mu? Yoksa eğer şimdi size getireyim. Çabuk yerlerinize burası meraklı olmanız gereken bir yer değil." Diğer sekreterler yerlerine geçerken her ihtimale karşı Merve'ye de yerine geçmesini söyledi.

Merve ile Hacer iş ortamında birbirlerine uzak iki arkadaş gibi görünselerde. İşten çıktıkları gibi yakın arkadaş, dostlardı.

Merve tebessüm ederek yerine geçti.

Hacer baş sekreterin yardımcısı olduğu için sekreterler arasında ikinci sözü geçendi. Adil, saygılı ve otoriter biriydi. Haksız yere kimseyi suçlamaz doğru bildiği hiçbir şeyi yanlışa cevirmezdi.

Baş sekreterin birçok defa yasak olan uygunsuz davranışlara göz yummuştu.

Kıyafetini düzeltip Murat Arsel'in odasının kapısına birkaç defa vurarak içeriye girdi.

İçeride hiçbir şey olmamış gibi, Melek etraftaki tozları alırken Salih elinde bulunan dosyayı incelemek ile meşguldü.

Salih'e selam verip Melek'in yanına yaklaştı. Salih durduğu yerden yanlış anlamasın diye belli etmeden onları izliyordu.

Hacer beyaz pürüzsüz elini Melek'in sırtına götürüp sıvazlayarak sessizce konuşmaya başladı.

"Sen iyi misin? İstersen bir lavaboya git ve elini yüzünü yıka."

Melek başını hayır dercesine çevirerek işine devam etti. Alışıktı, bağıran insanlara, bu tür ortamlarda ilk defa durmuyordu.

Sonradan yapılacak eziyetleri birkaç saat düşünmek istemiyordu. Hiçbir şey yapmadığı halde eziyet çektiren biri şimdi neler yapmazdı.

Birde Fahri bey vardı. Biricik oğluna bağırdığını duyarsa kovmaktan beter edeceği de gün gibi aşikardı.

Derin bir nefes alıp ciğerlerine çektikten sonra gözlerini Salih'e çevirdi.

Salih gülümseyerek karşılık verdi. Yine güzel gülüyordu zor zamanlarda bile gülmesini biliyordu.

Merve, beyaz güzel yüzüyle içeriye girip Salih bey'e selam verdikten sonra Melek'e yaklaşıp koluna dostane dokundu.

"Fahri bey seni odasında bekliyor. Sonra da muhasebe'ye gitmeni söyledi ne yazık ki." diyerek gözlerini üzülerek yere devirdi. Melek'in şom ağzı yüzünden aynı dakikalarda korktuğu başına gelmişti. Elindeki beyaz bezi diğer malzemelerin üstüne indirip tekrardan derin bir nefes alıp kapıya doğru yöneldi. Salih kafasını kaldıramıyor belki de daha fazla utanmasını istemiyordu.

Sekreter odasına çantasını almak için girdiği gibi diğer sekreterler oturdukları yerden alaycı bakışlarla gülmeye başladılar.

Melek'in umurunda mıydı, değildi. Geldiği günden beri her yaptığına gülüyorlar alay ediyorlardı nede olsa.

Kavga etmeye bile değmeyeceğini düşündüğü için kulaklarını tıkadı.

Salih yerinden ayağa kalkıp hızlı adımlara asansöre doğru ilerledi. Aklında Melek'in haksız yere kovulmasını önleme isteği vardı. Fahri bey'le araları bozulma pahasına konuşmaktan çekinmeyecekti. Haksız olduğunu düşündüğü hiçbir konuyu susarak geçiştirmezdi.

Nefes kontrolü yaparken kendini sakinleştirmek için bir kaç eski anı canlandırmaya çalıştı. Beyninin anıya kapalı, kalbine yakın sol bölümünde.

Salih çok severek evlendiği eşini üç yıl önce kaybetmişti. Yirmi beş yaşında daha çok gençken çok severek evlenmiş. Bu evlilik küçük ama büyük aşk dolu yıllara bağlanmıştı.

Evlenmeden önce kanser hastası olduğunu bilerek sevdiği kadına evet demişti. Hastalığının her evresinde en yakınında var olmuştu. Bu aşkın kanseri bile yeneceğini düşünürken yenik düşmüşlerdi.

Salih elinde ondan kalan binlerce güzel anı ve dünyalar güzeli bir kız ile kalkalmıştı.

Mutluluğu kısa sürdü diye mutsuz değildi. Aksine aşk yanında sadece bir kaç yıl kalmasına rağmen aklında, hayalinde, kalbinde aşkı daha halen aynı güzellikteydi.

Kızı Yağmur'u düşünüp kendini sakinleştirmeye çalıştı. İşe yaramıştı kendini her şeyden bir anda kesmişti.

Asansör Fahri bey'in katına geldigi gibi ceketinin önündeki düğmesini ilikleyerek kapıyı çaldı. İçeriden oğlu konusunda çalışanlara katı kuralları ile ünlü Fahri bey'in sesi geldi.

"Gir içeriye ."Emri aldıktan sonra son bir kez daha nefes alıp içeriye girdi.

İçeride Murat Arsel ve bitmeyen tavan yapmış egosu eşliğinde gülmesiyle odayı daha fazla soğuk ortama sürükledi.

Salih, Fahri bey'in karşısına oturup tam konuşmaya başlayacakken kapı tekrardan çaldı.

Salih, Murat ile aynı anda bakarak gözlerini birbirinden rahatsız duyduğunu belirtircesine devirdiler.

Fahri bey tekrardan catallaşmış sesiyle;

"Gir içeri."diyerek ayağa kalktı.

Melek her şeyden haberdar halde içeriye kendinden emin girdi. Etrafında korkak gibi kaçan Murat, hangi ara buraya geldiğini anlamadığı Salih ve holdingin tek patronu Fahri bey vardı.

Melek kendi hakkını savunmak istiyordu. Ucunda ölüm yoktu nede olsa... Bari kovulurken kendini savunmak için her anı kollamaya çalışacaktı.

Savaşmayı seviyordu, Melek için savaş kim ilan ederse etsin sonuna kadar kabul ederdi...

Lakin bu savaşta,karşısında bulunan takıntılı ,yaramaz bir çocuk vardı. Çocuk ruhlu büyüklerden nefret ederdi bu yüzden. Ona göre çocuk ruhu bile büyüklerde kirli duruyordu.

Fahri bey'i selamlayarak başını dikleştirdi. Fahri bey sadece izlemek ile yetiniyordu. Karşısında genç, çalışkan,güçlü,çatlak bir kız duruyordu.

Salih sessizlikte kaybolmuş ortamı sesiyle bozdu.

"Fahri bey farkında mısınız bilmiyorum ama sizden ricam aklınızda bulunan yanlışı bitirmeniz. Çok özür diliyorum ama benim fikrime önem verdiğiniz için..."Daha sözünü tamamlamadan Fahri bey söze atılarak;

"Sen gidebilirsin Salih...

Her şeye rağmen yarın kriz toplantısı yapacaktık yoksa ben yanlış mı biliyorum?" diyerek Salih'in boş bakan gözlerine odaklandı. Salih kendine çeki düzen verip kafasını doğrular niteliğinde salladı. Bunun üstüne Fahri bey devam etti.

"Kriz raporunu hazırla yarına hazır olursa çok sevinirim. Başka sorun yoksa gidebilirsin."

"Var, kafanızdaki düşünceyi lütfen yapmayın. İnanın herkes için en iyisi bu. Melek hanım hakkında sadece güzel kelimeler kullanabilirim. İş ahlakı Murat ile uyuşmadı diye kovmak bu şirkete yakışmaz."

"Yarın ki toplantıya hazırlan sana orada ihtiyacımız var." İstediği yanıt bu değildi Melek'in böyle saçma bir sebepten kovulması hoşuna gitmiyordu. Hayal kırıklığına uğrayarak odadan ayrıldı.

Kovulması zaten durdurulamaz bir şey olduğu halde, eli kolu bağlı olması onu sinir etmişti. Yine de Fahri bey'e kızamıyor ikinci babası olarak anlayış gösterip, her zaman yaptığı gibi susuyordu.

***

"Efendim,beni kovacak olmanız gerçekte olan olayı kapatmıyor. Murat bey yaşının aksine on yaşında ki bir çocuk gibi davranıyor. Ne yaptıysam oğlunuzu toplantı da küçük düşmemesi içindir. Çünkü rezil olmak için bütün gücüyle savaştı sadece kazanamadı." Melek konuşmaya devam ederken Murat aniden gülmeye başlayarak söze dahil oldu.

"Bana söz verdin... Defolup gideceğini söyleyerek beni sevindirdin. Şimdi olacaklardan ben değil sen suçlusun ben sadece çırpınmanı izlemek ile keyifleniyorum." Melek gözlerini umurumda değil bakışı atarak Fahri bey'e tekrardan döndü. Saçlarını düzelterek yeniden konuşmaya başladı.

"Efendim ben suçlu değilim... Lakin kovulacak olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Oğlunuz fazlasıyla kendini beğenmiş. Gereksiz, yersiz, hadsiz egosu var. Hiç bir şeyi dinlemiyor üstüne dinlemiş gibi ahkam kesiyor. Bebek midir nedir sadece kendisine kahve istedi hemde bulunmayan bir kahve. Toplantı mı yapıyor evcilik mi oynuyor belli değil. Elinden şekeri alınmış dört yaşındaki çocuk gibi mızıkcı." Murat'ın yüzüne doğru kaşlarını kaldırdı.

"Değerli patronumun hayatta ki tek ideali koca bir sıfır..."

"İki günde kafanda kurduğun bütün sicili mi dökmen beni fazlasıyla şaşırtı. Yine de karşımda boğulmak üzere olan birinin son çırpınışlarını zevkle izliyorum. Bayıl istersen birde." Murat da mavi gözlerini Melek'in gözlerine dikti.

Fahri bey şimdi de gülmeye başlamıştı. Melek, karşısında bulunan baba, oğul nefretini görmekten hiçte mutlu değildi. Daha fazla konuşmadan ,gitmek için son söz olan kovuldun lafını beklemeye başladı. Fahri bey gülmesi bitince masanın ortasına vücudunu yasladı.

"Bak kızım şimdi git muhasebeye başarından dolayı, ikramiyeni al."

Murat şaşkın halde ayağa kalkıp babasına bakarken Melek ne olduğunu dahi anlamamıştı. Fahri bey tekrardan yarıda kalan sözüne devam etti.

"Karşımda oturan benim işe yaramaz oğlum. Gerçekten de on yaşında gibi davranıyor. Dört yaşında gibi mızıkcı. Söylediğin bütün sözleri yazıya dök imzamı atayım." Göbeğini tutarak güldü.

"Toplantının kahramanı o değil sensin kızım. Gel de bir tebrik edeyim seni."

Melek tedirginlik içinde yanına yaklaşırken Murat hışımla babasına yöneldi.

"Baba sen neler diyorsun? Bu kız beni herkesin içinde aşağıladı, bana göre değil, ortama göre hareket ediyor. Her defasında kendini benden üstün görüyor. Kovmak için sana binlerce sebep sayabilirim. Akıllı numarası yapan raporu olmayan bir deli."

Fahri bey gülümseyerek Melek'e yaklaşıp eliyle omzuna dokundu.

"Bak kızım zaten anlamışsındır. Her şeyi sorun yapan bu adamı ben adam edemedim. Demek güzellikten anlamıyor. Çözümü aramak ile uğraşırken sen karşıma çıktın. Bu çocuğa ağzı iyi laf yapan biri lazım. Et ve kemik ayrımı yapmayacağım, eti de kemiği de sana ait."

Melek şaşkın olsa da Murat'ın karşısında üstün durumdaydı. Tek kaşını kaldırarak gülümserken sinirden gözleri kızarmış Murat'a dönerek;

"Sekreteriniz olarak size hizmet etmekten onur duyuyorum." diyerek reverans yaptı.

Kılıçlar çekilmişti...

____

Teşekkür ediyorum yen

i bölümde görüşmek üzere...Taze yorumlar ve begenileri aç vampirler gibi bekliyorum...

 

Loading...
0%