Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Düzmece Düzen

@kambersizyazar

Selam arkadaşlar yeni bölüm ile karşınızda olmaktan gurur duyuyorum. Diğer bölümde sorun çıkmazsa akşama gelecek.

Yorumlarınızıda tabiki bekliyorum.

____

İki birbirine zıt kutup şimdilik antlaşma sağlamış gibi görünüyorlardı. Birbirlerine bakmak şöyle dursun, aynı karede olmak dahi istemiyorlardı. Bu yüzden ekstra çaba sarf ettikleri bir gerçekti. Melek asansöre giden Murat'ı izlerken, ilk zamanlarda ki gibi asansör gerginliği olmasın diye, merdivene doğru yöneldi. Arkasından herzaman ki muzip, sinirli haliyle Murat;

"Beni yukarı da bekletme sakın."diyerek asansörün düğmesine bastı.

Yine tek başına merdivenden yukarıya doğru çıkmaya çalışıyordu.

Garip bir durum olmuştu onun için. Üç gündür adımını atmayan patronu istifa edeceği gün beyaz bayrak sallamıştı.Yorgunluktan kurumuş dudaklarını temizleyerek dinlenmeden merdivenden çıkmaya devam etti.

Murat koridorda odasına giderken, bütün sekreterler bugün kötü birgün olacağını içlerinden geçirdiler. Nasıl geçirmesinler,inatçı bir patron yeni sekretere kafa tutuyordu. Salih ile karşılaşan Murat göz ucuyla selam vererek odasına geçti. Salih de hiç umursamadan arkasından gitti.

"Yine ne oldu Salih... Beni gördüğün her an peşimden gelmen artık sıkıcı olmaya başladı."

"Sayende,pisliğe doğru çekiliyoruz. Yabancı ortaklar son üç gündür seni soruyorlar. Telefonun kapalı, evinde yoksun. Sana ulaşmam için bütün yolları kapatıyorsun. Senin yüzünden Fahri bey zor durumda. Türk asıllı işadamı Malik Sarpak ile görüşmüşler. Eğer adam ortaklığı kabul ederse. Zarara girseler de bizimle olan ortaklığı fes etmeye hazırlanacaklar." dediklerinde ciddi olması, Murat'ın ilgisiz halini değiştirmemişti. Cebinde taşıdığı sakızı ağzına atıp umursamaz bir tavırla gülümsedi.

"Benimle ne alakası var bu durumun. Şimdiye kadar bensiz idare ediyordunuz, şimdi ne değişti?" dedi.

"Baban sana güvendi...Kendi geçmişini,kazandığı itibarı senin önüne serdi. Birçok defa uyardım, oğluna güvenme diye ama sana güvenmeye devam etti. Şimdi ise yaşayacağı zorlukları nasıl sana ve holdinge yansıtmayacağını düşünüyor."

"Seni dinlemeliydi. Başka bir şey yoksa beni bunaltmadan, babam için çalışmaya devam et." Koltuğa oturdu.

"Beni bugün daha fazla rahatsız etme."

"İnsanları yok etme arzun beni fazlasıyla yoruyor. Bu tavrını görmesem biri bana anlatsa katiyen inanmam. Sen eskiden beri şımarıktın ama böyle bencil değildin."

"Şimdi öyleyim."

"Kendi özüne dön o zaman seni tanımakta zorluk çekiyorum."

"Emrin olur şimdi dışarı çıkar mısın?"

İki adam, iki yakın dost iken... Şimdi sanki, düşman olmak için çaba sarf ediyorlardı. Gözlerinde dostluk adına bir şey kalmamış, iki güçlü adam olmuşlardı.

Birisi hayata doğduğu andan itibaren zorluk ile başladı. Diğeri annesinin karnında bile zenginliği iliklerine kadar tattı. Herkesin söylediği gibi bu zengin,fakir,güçlü,güçsüz kavgası değildi.

Bu Murat Arsel'in çalışma hayatına atıldığı andan itibaren Salih Saraç'a ödetmek istediği dostluğun diyetiydi.

 

***

 

"Geç kaldım,geç kaldım. Kavga etmek için bahane zaten arıyordu." Melek söylenerek koridoru arşınlarken, etrafında onu hor görenlere aldırış dahi etmiyordu. Koşmaya, koşarken de gözleriyle istem dışı Salih'i aramaya başladı. Neden arıyordu? Oysa Salih'in umurunda dahi değildi. Üç gün boyunca doğru düzgün konuşmamıştı bile.

Büyük bir suç işlemiş gibi etrafta ki insanlara aldırış etmeden adımlarını daha da artırdı. Artık emin olmuştu. Nefret edilen,kovulması için çaba sarf ettikleri bir sekreterdi. Hangisiyle uğraşacağını bilmese de, şimdilik patronu zararsız bir mikroptan öteye geçmeyecekti.

Zorunlu bir barışın uzun sürmesini umut ederek, en sonunda önüne geldiği patronunun kapısını çaldı. İçeriden sesler gelmesine aldırış etmeden, inatla çalmaya devam etti. İki dakika sonra kapı Murat Arsel tarafından hışımla açılarak, aynı hızda dışarıya çıktı. Melek şaşkın halde dengesiz patronunun nereye gittiğini gözleriyle takip ediyordu. Daldığı kahverengi gözleri omuzuna aldığı sıcak bir dokunuş uyandırdı.

"Merhaba Salih bey...Şey Murat bey." Lafı ,şaşkınlığı bitmeden, Salih koluna girerek asansöre doğru götürdü.

Afallamıştı...

Şaşkındı...

Öfkeliydi...

Ne yapacağını şaşırmış halde karşı koyamadan gelen asansöre Salih ile bindi. Tam konuşmak için kendini toplamışken, asansör üst katta durarak kapısı açıldı.

Belli ki durmak için zaman yoktu.

Zaten durması, nefes alması için hiç zaman verilmemişti. Fahri bey'in odasının önüne geldiklerinde, içeriye girip, misafirlerin oturması için ayrılan sandalye'de oturdu. Bu hareketi görse kızacaktı baş sekreter, laubalilik den hoşlanmazdı. Ölse de ayakta beklemesi lazımdı. Ama Melek birçok kuralı zaten yıkmıştı. Bir sekretere yakışmayan her davranışı sergiliyordu. Kapının açılmasıyla, içeriye başı dik elinde dosyalarla,baş sekreter ve yardımcısı Hacer girdi. Baş sekreter yanlış bir olay görse de, susacağı yeri bildiği için, göz göze gelmeden dosyaları masanın üstüne indirdi. Bilgi vermek için ayakta beklemeye başladı. Melek, karşısında ona bakan tehditkar bir çift gözü farketmiyordu. Oturduğu yerden not defterine büyük bir itina ile bir şeyler karalıyordu. Farketse ayağa kalkıp,yaptığı hatanın farkına varacaktı.

Fahri bey, Murat, Salih koyu bir tartışmanın ,şimdilik baş kahramanlarıydı.

Fahri bey;

"Bana yaşattığın en büyük zarar ile karşı karşıyayım. Bir babanın evladına sonuna kadar güvenmesi bile senin için faydası olmadı." Fahri bey, odanın içine vuran güneşin yaydığı ışığa baktı. Başını baktığı noktadan çekmeden devam etti.

"İki yıldır sadece bu holding de sorun çıkartıyorsun. Yine de bir umut, sadece küçük bir umut için her yaptığın sorunda seni değil, sadece etrafında işini kolaylaştıran insanları kovuyorum." Başını kaldırdı.

"Sen benim oğlumsun ama hayatım senin ellerinde yok olmasını büyük bir zevkle izliyor gibisin. Bu holding babamdan bana yadigardı. Benden sonra da sen oturacaktın. Tabii bu zararın altından sağ çıkmayı başarırsak." Bu sözler can acıta bilirdi, Murat yerine başka birisi olsaydı. Kendini beğenmiş, suçlu olsa da kendinde suçu aramayan bir insan için bu sözler, ikna edici gelmiyordu. Çalışmak,boyundurluk altına girmek zaten umurunda değildi. Holdingin kapanması bir yerde onu mutlu bile ediyordu. Ve babasının ondan nefret etmesi için son cümleyi kullanmıştı.

"Buranın kapanması neden seni üzdüğünü anlamıyorum. Zaten emekli olduktan yaklaşık bir ay sonra benim yüzümden kapanır. Bari senin önünde olsun ki, ben sonradan dert etmeyeyim." Saçlarını eliyle havaya kaldırdı.

"Hadi ben odama gidiyorum. Bu sohbetler on dakikadan sonra bana fazla geliyor."

Herkes duymuştu... Olanlar üç kişi arasında değildi. Baş sekreter gözlerine inanamaz bir halde Murat bey'e odaklamış, yardımcı sekreter ise istemeden Fahri bey'in duyduğu sözlerin etkisini izliyordu. Salih bu olanlara inanamıyordu Murat şımarık ama çok akıllı biri olduğunu hep düşünürdü. Parayı, insanlarla dalga geçmeyi abartmadan severdi. Bu denli düşüncesiz olduğuna şahit olmamıştı.

"Dengesiz manyak ne derdin var ise söyle uzun yoldan zarar veriyor eşek." dedi dudaklarının arasında.

Odada kendini elindeki tablet ve notlarına vermiş sadece biri vardı Melek Kapya...

Tartışmaya göz ucuyla dahi bakmamıştı. Sanki ağır sözler televizyonda söylenmiş gibi umursamaz bir halde tablet'den bir şeyler bakıyor sonrada not defterine yazıyordu. Murat kendini beğenmiş bir halde Fahri bey ve Salih Saraç'ı orda bütün dertlerle baş başa bırakarak odadan çıktı. Kapı kapandığı gibi Melek önüne serdiği notları toplayıp peşine düştü. Asansörün düğmesine basarken bir yandan da eve gitmeyi düşünüyordu.

Kapısı açılıp, içeriye girdiği gibi, tam kapanacakken Melek de içeriye girdi.

İlk defa Murat sesini çıkarmamıştı. Sessizce düğmeye bastı. Belki bugünkü durumdan oda zarar görmüştü, belli etmese dahi. Melek, iki umursamaz yürek bir mantıkta bile duramazken, nasıl aynı fikir altında toplana bileceğini düşünüyordu. Başını kaldırmadan,yazdığı notu eline alarak tam okuyacakken kapı açıldı. Adam önünde,kız arkasında odaya doğru ilerlediler.

Odanın kapısına geldiğinde, Murat parmağını kızın alnına koyarak öteye doğru 'istenmiyorsun' der gibi itti.

Alışmıştı Melek, sükunet içinde yaptığı kabalığı izledi. Kapı yüzüne tokat gibi kapanırken elinde notlarla kala kalmıştı.

Daha sabah beyaz bayrak sallayan patronu bir anda yön değiştirerek eski sinir bozucu haline dönmüştü. Sekreter bölümüne giderek çabuk ama itinayla temiz bir kağıda not defterine yazdıklarını geçirmeye başladı. Aklında fikir vardı.

Tabi fikri kabul etmesini istediği umursamaz bir patron olduğunu var sayarsa elinden geleni kusursuz bir halde önüne sunmasıydı.

****

Fahri bey'in odasında ise işler hiç iyi gitmiyordu. Baş sekreter olabilecek durumları paylaşırken Hacer dosyalara baksın diye iki kopya olarak Fahri bey ile Salih'e veriyordu.

İç açıcı değildi, yabancı ortaklar dünyaca tanınan iş adamına yolları açmışlardı.

Kendileri Türkiye'de nam yapsalarda Dünya'ya açılan bir insanı karşılarına alacak güçte değillerdi.

Ellerini kır saçlarında gezdiren Fahri bey, bu işin sonuna geldiğinin farkındaydı.

Bir ömrü bir haftada heba olmaya doğru gidiyordu. Türkiye 'de herkesle başa çıkan büyük çınar, bu durumda çaresiz kilitlenmişti. Salih bütün dosyaları olabilecek bütün krizleri tek tek incelerken gözlerini bir an olsun Fahri bey'in üstünden ayırmıyordu.

Korkuyordu...

Birşey olacak diye...

Bir daha baba yerine koyduğu bu adamı göremeyecek diye. Kızgındı ama şu anda zaman ayıramayacak tek şey öfkesiydi.

Bir çözüm sunması lazımdı. Fahri bey'in mutlu olması için elinden kayıp düşmemesi için bir çözüm bulunmalıydı.

****

Melek, kalemiyle son cümleyi de bitirdikten sonra, eline aldığı tek sayfalık dosyayı hızla Murat Arsel'in odasına doğru götürdü.

Derin bir nefes alarak kapıyı çalarken kendini oluşacak bütün durumlara alıştırmıştı.

Odadan kovabilirdi.

Bağıra bilirdi.

Hakaret edebilirdi.

"Gir."diye sesi duyduğu gibi içeriye girdi.

Gördükleri hoşuna gitmemişti.

Kovma, hakaret, bağırma yoktu.

Oyun konsolu masaya serilmiş sekreter Yaren ile araba yarışı oynuyordu.

Tabi bir farkla sekreter kucağında gömleğinin düğmeleri açılmış. Zaten kısa olan eteği kalcalarına kadar çıkmış. Topuz yaptığı saçları elektrik çarpmış etkisindeydi. Hiç aldırış etmeden hem oyun oynuyorlar, hemde cüretkarca birbirlerine dokunuyorlardı.

Melek'in aklında üç soru vardı.

Yaren evlilik hazırlığında değil miydi?

Murat Arsel bilmiyor muydu nişanlı olduğunu?

Ve

Kusmak için yüzlerini mi hedef almalıydı?

_____

 

Beğeni ve yorum yapmadan lütfen çıkmayın.

Yeni bölümde görüşmek üzere...

 

Loading...
0%