Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Çapkın

@kambersizyazar

Yorum ve beğeni yaparak destek olur musun lütfen?

___

Kalemiyle son cümleyi de bitirdikten sonra eline aldığı tek sayfalık dosyayı hızla, Murat Arsel'in odasına doğru götürdü.

Derin bir nefes alarak kapıyı çalarken kendini oluşacak bütün durumlara alıştırmıştı.

Odadan kovabilirdi.

Bağıra bilirdi.

Hakaret edebilirdi.

"Gir." diye sesi duyduğu gibi içeriye girdi.

Gördükleri hoşuna gitmemişti. Kovma,bağırma,hakaret yoktu.

Ama...

Oyun konsolu masaya serilmiş sekreter Yaren ile araba yarışı oynuyordu. Tabi bir farkla sekreter kucağında gömleğinin düğmeleri açılmış. Zaten kısa olan eteği kalçalarına kadar çıkmış. Topuz yaptığı saçları elektrik çarpmış etkisinde. Hiç aldırış etmeden hem oyun oynuyorlar. Hemde cüretkarca birbirlerine dokunuyorlardı. Melek'in aklında üç soru vardı.

Yaren evlilik hazırlığında değil miydi?

Murat Arsel bilmiyor muydu nişanlı olduğunu?

Ve

Kusmak için yüzlerini mi hedef almalıydı?

Kapıyı çalarak içeriye çağrılmıştı oysa ki. Kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyordu. Gözlerini kahkaha atarak oynayan edepsiz çiftten ayıramıyor. Öksürerek varlığını belli etmeye çalışsa da, sanki balayı çifti gibi umursamaz bir halde önünde cilveleşiyorlardı. Holding bu durumdayken, Fahri bey bu haldeyken bile bunu yapması bardağı taşıran son damla olmuştu. Bir kere daha öksürdü. Bir kere daha,bir kere daha en sonunda durmadan şişen bolon misali patlayıp, bağırmaya başladı.

"Yeter bu nedir? Murat bey burası eviniz veya kerhane değil..." Şaşırmıştı Murat, bu kadın laflarını seçmeden kullanıyordu. Yanlış olan hiçbir durumu şimdiye kadar içine sindirmemişti. Çok konuşuyor, durmadan kavga ediyordu. Yine de susmayan, bağıran kadına hayran gözlerle bakmaktan kendini nedense alamadığını farketti. Tebessüm ederek izlemesi Melek'i daha fazla çileden çıkarmıştı. Bir anlık sinirle, patronunun kucağına yerleşmiş kızı bir çırpıda kolundan tutarak kenara itti. Ellerini beline koymuş, hesap sorar gibi ayaklarını yere vurdu. Artık olacaklardan Melek sorumlu değildi. Umursamaz bir halde dudaklarını büken Yaren'e döndü.

"Sen evleneceksin be, nasıl bir miden var senin? Varlığım bile sizi rahatsız etmedi. Baksana öksürük krizine girdim kafanızı bile cevirmediniz." Yaren saçlarını toplarken göz ucuyla Murat'a bakıp dudaklarını ısırdı. Murat ise sadece gülerek karşılık veriyordu. Melek için bu çok fazlaydı. Lafları hiç zoruna gitmemişti. Sanki görünmez birisi gibi orda durduğunu farketti. Elinde ki kağıda bakarak.

Yaren'e döndü.

"Bir daha patronumun yanında seni görürsem kimseye aldırış etmem. Seni evire çevire holdingin koridorlarında döverim. Unutmadan benim dövdüğüm hiçbir insan hastanede dört gün yatmadan düzelmez. Üçe kadar sayıyorum ya gidersin ya da ambulans gelir seni götürür. Mahalle yanarken bir şey saçını tararmış. Aklıma geliyor da dilime gelmiyor." Yaren bu sözler karşısında dona kalmış halde zar zor kendini dışarıya attı. Murat iki dakika içinde davranışına hayran olduğu kıza bakarak iç geçiriyordu. Kendini silkeleyip gözlerini ayırmadığı kıza döndü.

"Sekreter,sen her güzel an'a çomak sokar mısın? Yarışmanın en güzel anı'ydı. Beş dakika sonra gelemedin mi?" Gözlerini muzipçe yukarıya kaldırdı.

"Efendim,kendinizi mutlu etmek istiyorsanız. Yani bu kadar hız yarışlarına meraklıysanız. Size başka bir önerim olacak."

"Nedir bayan çok bilmiş? Can kulağımla seni dinliyorum." Kulaklarını eliyle tuttu.

"Size ait olmayan kadınlardan uzak durun mesela... Evliler, evlenmek üzere olanlar sizin paranıza kansalar bile, sizin bir erkek olarak onlara kucağınıza değil, kapıyı göstermeniz gerekiyor. Zaten dünya'da aptal insandan fazla ne var? Siz farkında değilsiniz ama o kadına yaptığınız sizin için keyif, nişanlısı için utançdır."

"Onun bileceği iş."

"Sizin de bileceğiniz bir şey bu? Ahlak kuralları herkes için geçerli."

"Yani diyorsun bekar ve aptal kızlarla takıl." Elini çenesinin altına yerleştirdi.

"Tamam nerde, ne zaman, saat kaçta?" Bir adım yaklaştı.

"Yemeğe çıkartayım seni?"

"Nefesiniz size fazla geliyor herhalde, bana kaydığınıza göre... Sizinle en fazla topluluk halinde şirket yemeğine çıkarım. Belki beni anlamadınız. Ben size beş beden büyük gelirim. Başka kapıya,burda size ekmek yok."

"Ciddiye alıp birde cevap mı verdin? Şimdi söyleyeceğin bir şey yoksa dışarıya çıkabilirsin." Melek şaşkın halde karşısında duran umursamaz adama baktı. İçinden can alıcı küfürleri sıralıyordu. Nasıl bir dengesizlikti.

Murat kadınları hiçbir şeye zorlamaz, ikna edici konuşmazdı. Ona söylenen 'hayır' durması için önemli bir kaynaktı. Tabii durduğu anda karşısında ki insanı sinir edecek bir duruma sokardı. Elindeki kağıdı yüzüncü kez sapık olduğuna şahit olduğu patronuna uzattı. Eline aldığı gibi gülerek okumaya başlayan Murat, göz ucuyla Melek'e baktıktan sonra masanın üstüne bıraktı. Kaldığı yerden oynadığı yarış oyununa devam etti. Melek şaşırmış halde, ne diyeceğini bir anda bilemedi.

Bu adam onun için, yüz kat daha fazla dengesiz,

baş belası,

umursamazdı.

"Okudunuz mu kağıdı." diyerek baktığı patronuna hiçbir tepki almayınca tekrar etti.

"Okudunuz mu dedim efendim."

"Okudum,beğenmedim yazdıkların bana hitap etmiyor."

"İyi de size hitap etmesi için vermedim ki. Adres Mahir bey'in kaldığı otel. Çok zor buldum. On tane otel de kayıt yapmış kafa karıştırmak için."

"Yeter..." diyerek ayağa kalkarak masanın diğer ucunda ayakta bekleyen Melek'in karşısına geçti. Tek nefes vardı aralarında. Hırs ile örülmüş keskin tek nefes.

Adam boğazını temizledikten sonra devam etti sözlerine.

"Tamam aramızda barış sağladık. Ama şimdiden pişman oldum. Beni yönetme gibi bir sevdan mı var? Sen sadece bir sekretersin fazlası olmak için şansın yok. Şimdi çık dışarı senin yüzünden tek başına oynamak zorundayım yarışı."

Dedikleri ağırdı...

Melek için kavga,istifa sebebiydi.

Ama...

Kendisini bir kenara bırakıp babasını düşündü. Zor ikna olan bir patrona karşı ne yapabilirdi? Aklında deli sorular birbirlerine zarar verirken. Bir anda küçük bir kıvılcım yandı beyninin sağ köşesinde. Boş bakan gözlerinin yerine kendinden emin gözler devraldı.

Bu adamda bulunan özgüven neydi? Hiçbir şey yapmadığı halde kendisini bir numara olarak görmesi. Dünya umurumda değil başlığı altında yaşaması ölüm sebebiydi.

Melek, karşısında çocuktan farksız adama bağırmamak için kendini zor tutuyordu.

Söylenilen bütün kelimeleri takmıyor gibi yapmaya karar verdi. Belli ki patron, sekreter ilişkisi aralarında olmayacaktı.

Farkında olmadan, hırs ile yoğrulmuş bir hamurun iki ucu olmuşlardı. Nefret vardı ama hırs hepsinden önce yerleşmişti kalplerine.

"Benimle yarışır mısın?"dedi kendinden emin bir şekilde kız.

Adamın dalga geçen bakışlarıyla karşılaşmış olsa da yarışmak istiyordu. Böylece kağıda yazdıklarını bir umut uygulardı.

"Sen benimle yarışmak mı istiyorsun? Mutlaka bir şey için şart koyacaksın?Şartın ne olacak? Ona göre kabul edip etmeyeceğime karar vereyim."

"Sadece sayfada yazılan adrese gitmek. Tek şart bu başka şart koymuyorum. Sen kazanırsan, bu konu hakkında tek kelime söylemeyeceğim."

"Tamam ama yenilmek gibi bir söz yoktur bende." Kız kendinden emindi. Annesi ölmeden önce,bbabası ile en çok oynadığı oyundu araba yarışı. İkili koltuğa geçtikten sonra oyun kollarını alıp oyuna başladılar. Murat play station oyunlarında çok iyiydi. Bütün zamanını ona harcar en yeni oyunları bilirdi.

Melek ise tam tersine en son iki yıl önce oynamıştı. Tabi oynadığı oyun bu oyunun eski versiyonuydu. Daha sonra elini dahi sürmemişti. Kazanmak için elinden geleni yapmalıydı.Başka çaresi yoktu. Etrafa,arabalara vura vura yarışı tamamladı Melek.

Elindeki oyun kolunu sinirden sıkıyordu.

Artık ikna etmesi için hiçbir zorlama yapamazdı. Çünkü yarışta beşinci olmuştu Murat ise birinci. Yenilmek sorun değildi. Sorun çocuk gibi davranan patronunu istediği şeye ikna edememe durumuydu.

Dudaklarını ısırıp, başını kaldırmadan dışarıya çıktı. Kahkahaları saymazsak, arkasından hiçbir söz, uyarı, alay edici laf söylenmemişti patronu tarafından.

Sekreter odasına geçip yerine oturduğunda Yaren ile göz göze geldiği gibi yanında aldı soluğu. Sanki kucağında darma dağın olan kendisi değilmiş gibi cüretkar bir şekilde Melek'e bakıyordu.

Melek ise kendi içinden binlerce küfür sayıyordu. En katlanamadığı hareketti. Başkasına ait iken başka erkeğe de sahip olma çabası.

"Nişanlı bir bayanın en son olarak bile yapmayacağı şeyi sen ilk başta yaptın. Eğer nişanlına bağlı degilsen, parmağında ki yüzüğü at. Ondan sonra sevgi mi dersin, tutku mu dersin..." Elini beline koydu.

"Biz kadının ve erkeğin gevşekliği diyoruz. Sen ne dersen de, istediğin erkeğin kucağına otura bilirsin." Sesini kimsenin duymaması için kısık konuşsa da, pek başarılı olamamıştı. Diğer sekreterler şaşkın halde Yaren'e bakıyorlardı.

Yaren saçlarını kadınsı bir şekilde dağıtırarak konuşmaya başladı.

"Canım senden önce aldım diye zoruna mı gitti?"

Melek'in kahverengi saçlarına parmağını dokundurdu. Dalga geçercesine sözünü tamamladı.

"Geç kaldın...Ben sen yokken de onun kucağında oturuyordum. Şimdi namus bekçisi gibi davranman beni ondan uzak tutmaz. İşinin başına dön beni rahatsız etme." Melek derin bir nefes aldı, inanamıyordu. Nasıl bir erkek başkasına ait kadını elinde oyuncak edebilirdi.

Gözünde ikiside ucuz ve aşağılık olmuştu.

Ne dese, ne yapsa da değişmeyen bakışlarında acizlik gören Yaren'in yanından uzaklaşıp kendi masasına geçti.

Bilgisayarda yabancı ortaklarla anlaşma yapmaya hazırlanan adamın adresini tekrar aldı. Murat umursamamıştı ama Salih bu konularda yardım ederdi. Hemen ayağa kalkıp Salih odasında mı diye Merve'ye sordu.

Bütün samimi tarafıyla sessizce Merve;

"Evet odasında... Sakın üzülme, seni tebrik ederim Yaren'e ders verdiğin için." dedi. Gözleri ışıl,ışıl parlayan kıza sonra da yanındaki masada aynı sıcaklıkta bakan Hacer'e döndürdü. Onu anlayan birileri vardı. Başıyla teşekkür ettikten sonra Salih'in kapısına geldi. Tam kapıyı çalacakken içeride ki ses durmasını söyler gibi kalbine savaş açmıştı. Salih gülüyordu. Telefonda kimle konuşuyor belli değildi ama gülmesi dışarıya kadar geliyordu.

"Tamam Yağmur söyle bakalım aşkım, akşam eve gelince ne istersin." Birisine içinden gelerek aşkım demişti. Bu söz Melek'in afallamasına neden olmuştu. Kalbi acımıyordu ama kendisiyle alakalı hayal kırıklığına uğradığını hissetti.

Daha yarım saat önce Murat bey'e ve Yaren'e yaptıklarının, iğrenç olduğunu söylemişti. Bu duruma üstün körü de olsa düşeceğini bilseydi bu kadar büyük konuşmazdı. Arkasına dönerek giderken farkında olmadan Murat ile çarpıştı.

Özür bile dilemeden koşarak uzaklaştı oradan. Murat omzuna çarptıktan sonra koşan kızın arkasında baka kalmıştı.

Merakına yenik düşüp gittiği yere doğru ilerledi. Asansör kapısının köşesinde sinmiş ağlayan bir kız görmesi en son tahmin edeceği şeydi. Ağlıyordu, gözleri sulanmış halde masum bir şekilde ağlıyordu. Neden ağladığını dahi bilmediği bu kızın yanına gitmek istiyor ama saçma bir tepki vereceğinden çekiniyordu.

Hakaret ederken görmüştü. İnsanların yanlışlarını yüzüne söylerken görmüştü.

Ama...

Bu denli savunmasız, ağlarken görmemişti. Yanına oturduğu gibi kızın kahverengi dalgalı saçlarına ellerini degdirdi. Sormak istese de ne olduğunu kendisi anlatsın diye bekledi. Kız başında Murat bey'i gördükten sonra utandığı için daha fazla göz yaşı dökmeye başladı.

"Yaşadıklarıma inanamıyorum." diye ağlarken Murat elini kızın küçük çenesine degdirip kendine dönderdi. Güzel, masum bir kızın nedeni belli olmayan göz yaşları, iflah olmayan duygusuz adamı etkilemişti. İlk defa ilgili bir erkek gibi kızın pembe yanaklarını okşadı. Küçük masum bir öpücük alnına değdirdigi gibi ikisinin gözleri birbirlerine zindan gibi kenetlendi. Bir anlık kendini kaptıran Melek, hışımla ayağa kalkıp Murat'ın yanağına tokat attı.

"Sen kimsin ki bir kadının en aciz olduğu andan yararlanırsın." diyerek Murat'ın göğsüne sertçe vurmaya başladı. Ağlaması bitmiş, sinirden yumruk atarak Murat'ı öldürmek istiyordu. Murat ise tokat yediği halde umursamadan gülerken, bir yandan da konuşmaya çalışıyordu..

"Abartma, bir şeyden yararlanmak istesem bu alnın olmazdı. Pembe sinirden buruşmuş dudakların olurdu."

Melek duyduğu sözle, ayağını bugün ikinci kez patronunun bacağına geçirdi. Murat Arsel yere kapaklandığı gibi gülerek konuşmaya devam etti.

"Sana tecavüz etmişim gibi davranma. Böyle devam edersen dudaklarından öperim. Boşuna dayak yemeği kaldıramam." Melek önünde ki adama şaşkınlıkla bakıyordu. Tehdit etmişti ve dediğini yapan biriydi. Kendini geri çekip oradan uzaklaşmak istedi. Arkasında ona dokunan eli farketmeseydi.

"Melek iyi misin?Murat sen niye yerdesin?"

 

____

Yorum ve beğeni yapmadan lütfen çıkmayın. ❤❤❤

 

Yeni bölümde görüşmek üzere...

 

Loading...
0%