Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Tehdit

@kambersizyazar

 

Yorum ve beğeni yapmayı lütfen unutmayın.

 

❤❤❤

Ayağını bugün ikinci kez bacağına geçirdi.Murat Arsel yere kapaklandığı gibi gülerek konuşmaya devam etti.

"Sana tecavüz etmişim gibi davranma. Böyle devam edersen dudaklarından öperim. Boşuna dayak yemeği kaldıramam." Melek önünde ki adama şaşkınlıkla bakıyordu. Tehdit etmişti ve dediğini yapan biriydi. Kendini geri çekip oradan uzaklaşmak istedi. Arkasında ona dokunan eli farketmeseydi.

"Melek iyi misin? Murat sen niye yerdesin?" Melek arkasına döndüğünde, karşısında Salih şaşırmış halde Murat'ı kaldırmaya gitti. Şimdi rezil olacağını düşünüyordu. Sapık patronunu bir nevi dövdüğü içinde, işten kovulacaktı. Göz ucuyla karşısında birbirleri ile konuşan iki yakışıklı adamı gördüğünde. Daha fazla eli ayağına karışmaya başladı.

Salih birçok kadın için birkaç kusuru olmasa, mükemmel bir erkekti.

Murat ise yakışıklı olması dışında Melek'in aşık olunacak erkek kategorisine dahi girmiyordu. Murat bir yandan Salih ile konuşurken Salih başını çevirdiği anda ,elini boğazına götürüp sen bittin şekli yaparak daha fazla Melek'i korkutmaya çalışıyordu. Sert kabuklu bu kızın, korkmuş halini zevkle izliyordu. Salih telefonda gelen mesaja cevap verdikten sonra Murat'a döndü.

"Yerde ne yapıyordun sen?"

"Zemin ne kadar sağlam onu inceliyordum."

"Bana düşmez ama, patron olduğunu nasıl unutursun? İşin gücün saçmalık şimdi de zemindeki mermerler mi?"

"Ya bir unutmama izin vermedin ki? Sayende duvara yapıştırılıp etrafa ben patronum diye avazım çıktığı kadar bağırıp, insanların tahammül güçlerini emeceğim. Nasıl fikir sana uyar mı?" Ellerini ceplerine koydu. Salih varla yok arası tebessüm ederek duvara baktı.

"Onu bunu bırak. Baban bugün ikna etmek için ortaklar ile konuşacak. Fazla bir şansımız yok ama yine de denemek istiyor."

"Babama söyle, kolay gelsin. Benim dışarıda, peşimde kuyruk olmuş sekreterim ile işim var." diyerek etrafta sağa sola gezinen Melek'in yanına gitti. Bir anda koluna girdi. Melek bu hareket karşısında daha kötü bir sonuç çıkmasın diye tepkisiz kalmıştı. Patronu ile çaresiz asansöre binerken Salih'e başıyla selam vermeyi unutmadı. Kapı kapandığı gibi yine ellerini beline yerleştirip diz kapağına vuracakken Murat asansörün üstünde ki kamerayı gösterdi. Şanslı günüydü Murat Arsel'in... Melek'in ağzı ne kadar kötüyse, yumrukları da o kadar kötü iz bıraktığını fazla görmediği için fazlasıyla şanslıydı. Derin bir of çekerek kenarda asansörün durmasını bekledi.

Asansör nihayet durmuştu ama garaj bölgesinde. Birlikte çıktıktan sonra Murat Arsel'in son model kırmızı arabasının yanına gelip;

"Adres yanında mı?" diyerek kıza döndü.

"Mahir bey'in adresi mi?" dedi.

"Hayır senin adresin...Bazen akıllı mısın,deli misin diye düşünüyorum? Tabii ki Mahir bey'in kaldığı otelin adresi." Melek artık laf yetiştirmekten bıktığı patronuna cebine sıkıştırdığı adresi verdi. Murat arabaya geçip yan koltuğun kapısını Melek'e açıp oturması için eliyle çağırdı. Bütün kızlara kibar davranan bu adam. Konu baş belası sekreteri olunca kibarlığı ucundan göstermek ile yetiniyordu. Melek tereddüt edemezdi. İş saati olduğu için arabanın rahat koltuğuna kendini yerleştirdi. Tam rahatlamak için oh çekecekken. Murat elinde ki telefonu karşısında şok üstüne şok yaşayan sekreterine uzattı.

"Lanet olsun." diye mırıldanırken tebessüm ederek telefonu eline alıp nereyi arayacağım bakışı attı. Karşısında duran egoist adama karşı, belli ki nefesini tüketmek istemiyordu.

"İlk numarayı ara ve gelemeyecegimi söyle. Sonra da çiçek yapması için rehberde hediye yazan şirketi ara. Her zaman yaptığı kırmızı gülleri hazırlasın, Ladin sokağa çabuk yollamasını söyle. Numara mı tanıyor zaten sokağın ismi yetiyor." Melek'in kızarmış gözlerine baktı. Hesap sorar gibi titriyordu.

"Hadi ne bekliyorsun? Sana da mı çiçek sipariş edeyim?" Hiçbir şey söylemeden telefonu arka koltuğa atıp haraket etmeyen arabadan inerek asansöre doğru gitmeye bir yandan da sesli söylenmeye başladı.

"Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?Patron olmanız,pisliklerinizi bana yaptırma hakkını size vermiyor." Sinirlenmişti...Tek derdi buymuş gibi, hizmetçi olarak kullanılmak fazlasıyla olmayan sabrını tüketiyordu.

"Eğer sen bu meseleyi çözersen... Bende Mahir bey ile görüşeceğim." diyerek arabadan çıkan yine Murat Arsel'den başkası değildi.

"İster görüşün ister görüşmeyin. Sizin saltanatınız yıkılır benim değil. Sizi duyan bu holdingin varisi siz degil, sanki ben olduğumu sanacak. Üzgünüm efendim, telefon hizmeti vermiyorum..."

"Nasıl istersen... Ben yatağımda uzanmış yatarken, sende bugün veya yarın kovulmak için beklersin. Belki aylığını bile alamazsın." Duraksamıştı, yüksek ihtimalle holding güçsüz oldukça ilk başta gidecekler arasında olması gerçekti. Yüzündeki sinirli ifadeyi kaldırıp hissiz bir şekle soktuktan sonra Murat'a yaklaştı. Hışımla indiği arabadan nazikçe tekrar oturup, arkaya attığı telefonu aldı. İlk başta ki telefonu açıp arama düğmesine bastı.

"Çalıyor..."diyerek arabadan çıkıp farkında olmadan Murat'a direktif verdi.

"Alo canım neredesin?" Melek öksürük ve küçük çaplı gülme krizine girdikten sonra. Ciddi bir şekilde, karşısında kendisine göre iniltiyle konuşan kızla konuşmaya başladı.

"Pardon efendim... Murat bey'in acil toplantısı çıktı. Gelemiyeceğini size belirtmemi istedi."

"Sende kimsin?" Sesinde ki inilti normal seviyeye inmişti.

"Sevgilimi ver bana,onunla konuşmak istiyorum." Sinirle bir of çekip, karşı taraf duymasın diye telefonun ağzını kapattı.

"Efendim,inanmıyor. Siz konuşsanız? Biraz daha yok dersen küfür edecek gibi." diyerek Murat Arsel'e uzattı.

Hiç tepki yoktu ve diğer uçtan cırlama sesleri geliyordu. Melek çaresiz yeniden kulağına götürürken Murat kaşlarını çatarak konuşmaya başladı.

"Sekreter! Sakın gay filan deme... Bu hatayı ikinci defa yapmana izin vermiyorum." Melek çaresiz başıyla onayladıktan sonra telefonu kulağına tekrar dayadı.

"Haber verdim ama toplantıdan çıkma şansı yokmuş." dedi.

"Ben kimim biliyor musun? Nesrin Birkan'ım sevgilime yanaşıp beni uzaklaştırmaya çalışan kaşarları bertaraf etmesini iyi bilirim. Erkeğim ile konuşmak için senin gibi birinden emir alacak değilim. Şimdi sekreter misin her kimsen meşgul etme beni, çabuk ver. Murat ile arama girecek kimseyi tanımıyorum."

"Ne alaka hanımefendi aranıza girmeyi bırak yakınınızda bile durmak istemem."

Dudağını sinirden ısırırken, kaşları çatılmıştı. Bu hakaretleri yüzüne karşı birisi yapsa hastanelik ederdi. Gel gör ki telefondan, hele ki yanında adamın bu tür kavgalardan hoşlandığını bildiği için kendine, sözlerine hakim olmaya çalışıyordu. Karşısında ki kadın her konuda cüretkar olduğunu kanıtlamış hiç susmadan kelimeler sarf etmeye devam ederken bu çok zordu.

Sinirlendiğini belli etmeden,sakin bir şekilde, Murat bey'den izin isteyerek telefon ile birkaç adım uzaklaştı.

Arkasına döndü, patronu ile istediği arayı açtıktan sonra boğazını temizleyerek, cümlesini tekrar etti.

"Efendim Murat bey toplantıda... Anlayışınız için teşekkür ederim. Şimdi büyük bir sabır ayini yaptığımı düşünerek yüzünüze kapatıyorum."

"Bak daha halen utanmadan konuşuyor. Sevgilimi ver, yanında çalıştığın için mi bu kadar kendine güveniyorsun? Senin gibileri biliyorum ben."

"B*k biliyorsun." Murat'ın arabada olup olmadığına baktı yerinde olduğunu görünce telefona geri döndü.

"Yeter...Yeter anladın mı? Kaldırım taşı, tuvalet taşı, sifon pompası sen kimsin ki bana, kendi hakettiğin lafları sıralarsın. Sevgilin olacak adamın kaçıncı sevgilisisin, haberin varmı? Sustum diye kendini hangi caddenin gülü sandın. Allah belanı versin senin."

"Sen bana mı dedin bu lafları? İsmini ver, sekreter ismini ver çabuk."

"Senden korkan senin gibi erkek düşkünü olsun. Melek Kapya bir kağıda yaz unutma sakın. Birde buraya mutlaka kendin gel. Danışmaya ismini tanıt ki bana bildirirlerken yanlışlık olmasın." Konuşmaktan ağzı kurumuştu. Ağzında kalan son tükürüğü boğazına doğru bırakıp devam etti.

"Senin pazarda üç kuruşa tav olduğun vücuduna neler yapacağımı tahmin dahi edemezsin."

"Sen,sen,sen..."

"Ne sen sen yeter be. İnsanda biraz akıl olur mantık yürütür yalan borcum mu var sana niye yalan söyleyeyim. Toplantı var diyorsam, toplantıdadır. Herkesi kendiniz gibi görmekten vazgeçin"

"Seni sevgilime şikayet edeceğim, görürsün."

"Et tabii ki hemde hemen şikayet et... Elli, kollu, yedi ceddine selam da söyle, o anlar. Şimdi gevşek ağzını topla ve tanımadığın insana kendi lakaplarını takma. Hadi seni büyük bir hasretle bekleyeceğim bay bay..." Telefonu yüzüne kapattıktan sonra, küçük çaplı sevinç gösterisi yapıp kendi duyacağını tahmin ettiği bir tonda konuştu.

"Oh be, milletin sevgilisini biz adam ediyoruz." diyerek önüne döndü.

Murat ciddi bir şekilde arabaya dayanmış karşısında bir yığın küfür ederken hiç tereddüt etmeyen kızı izliyordu. Arabanın içinde sıkılmış bir süre sonra dışarı çıkmıştı Melek'in küfürlerini duyduğunda sadece dinlemekle yetindi. Evet küfür etmeyi çok iyi biliyordu. Karşısında ki ona söylediği her kelimeyi iade edecek kadar iyiydi bu konuda. Kendisiyle övünmesi bile, Melek'e göre mükemmel olduğuna dair bir davranış biçimiydi. Melek konuşulanları duymadığını düşündüğü için, Murat'ın yanına hallettiği başarının sevinci ile gitti. Murat ise karşısında ona doğru gelen ne tür bir bela olduğunu düşünüyordu.

"Tamam hallettim sevgiliniz anlayışla karşıladı..."

"Valla onun yerinde başkası olsa, o'da anlayışla karşılardı."

"Anlamadım efendim."

"Diyorum hadi kadını sözlerinle baya bir sıvadın. Benim yedi ceddimden ne istiyorsun?"

"Duydunuz mu?" Ağzını eliyle tuttu.

"Duymak mı? Valla erkek olduğum halde bilmediğim,birçok kelime olduğunu öğrendim sayende. Ben kendimi kavga ederken kötü bilirdim sen benden de kötüsün." dedikten sonra arabanın kapısını Melek'e açıp devam etti.

"Kabul senden az da olsa çekiniyorum. Ama şimdi sokak ağzı tartışmandan, korkulardan bahsetmeyecegim." diyerek şoför koltuğuna oturup yarıda bıraktığı sözlerine devam etti.

"Belli olmasa da iyi takımız biz ya. Hadi Mahir bey'in yanına gidip ilk yenilgi de kaçan ortaklarımıza sürpriz hazırlayalım."

____

Yeni bölümde görüşmek üzere...

 

Loading...
0%