Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Geri Dön

@kambersizyazar

Merhaba 😍 Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın, lütfen...

 

____________

 

Kaybolan hayalleriyle çekişen içkinin, bedenine verdiği güç ile avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Geri dön lütfen! Anne yemin ederim inan! Çok canım acıyor."

Bağırması kesilince dudaklarını dişleriyle çiğnedi.

"Beni yanına al o zaman." demesiyle dediğinden caydı.

"Yok yok... Babam yalnız kalır değil mi? O yüzden ses çıkarmadan bekliyorum. İçim şişti ama..." Nefes alıp karanlık gökyüzüne baktı.

"Yoksa içki yüzünden mi şişti? Pis içki! Nerde o şişe! Beni sarhoş etmeye utanmıyor mu?" dedi ağzını sıkıca tutarak kıkırdadı.

"Salak Melek, annem duymasın. Annem gördüyse terlik yerine hortumla döver." Gülmeye devam ediyordu. Gözleri nemlenince burnunu çekti.

"Anneme çarpan o araba nerede? Benim güzel annemi nasıl öldürür?" dedi hizaya geçerek...

"İleri marş!" Diye sallanarak devam etti. Melek daha yirmi üçünde yaşıtlarına göre olgun, kendi iç dünyasında yalnız bir kızdı. Annesinin ölümü, sevdiği adamın gidişi sonrasında bambaşka biri olmuştu. Oysa iki yıl önce dünyanın en mutlu, en korkak kızı olduğunu düşünürdü. Kimse kendi kaderini bu şekilde yazmak istemezdi. Melek'in elinde olsaydı, şimdi bir şirkette yönetici asistanı olmuştu. Ne çok özenirdi zamanında küçük bir şirkette çalışan annesine... Melek için, biricik annesi kelimenin tam manasıyla dünyanın en iyi yeri ve en iyi patronuna sahipti. Evde ki günlük işleri bitirdikten sonra, annesinin bütün ikazlarına rağmen yardım için yanına gider. Bir şeyler öğrenmek için var gücüyle annesine destek olurdu. Şimdi ise ne Melek eski Melek'di, ne de onu küçük bir şirkette bekleyen sevgi dolu annesi vardı.

 

Annesinin ölümü Melek için büyük bir yıkım, küçük zararsız hayatını ters, düz etmişti. Evlilik hayalleri kurduğu adamda terk edince... Hiç yapmadığı alışkanlıklar hayatına dahil olmuştu. Mesela içki içmek gibi vücuda, hayatına zarar veren alışkanlıklar. Bırakmak istese hemen bırakırdı ama en çok anne özlemini bu şekilde atlattığını sanıyordu.

 

Eskiden, annesi varken şimdikinin aksine parmak ile gösterilen azimli, sabırsız, çalışkan, inatçı, kurnaz, akıllı bir kız'dı aklını, keçi gibi inadını ve kurnazca davranışlarını bazen sinir etmek için harcadığı da oluyordu.

Tabi Melek'den yaka silken, onu gördüğünde hoşnut olmayan bakışlarla, yolunu değiştiren birkaç kişide bahsetmeden olmaz. En yakın arkadaşının nişanlısı, Ahmet... Sinirli ve Melek'e karşı daima ön yargılı... Bazen herkesin içinde nefret söylemleriyle küçük düşürdüğü görülmemiş bir durum değildi. Ahmet yüzünde birkaç kişiden daha her konuda ihanet görmüştü.

 

Melek hiçbir konuda sessizlik ile çözüm arayan bir kız olmadı. Kavga etmekten, laf dalaşına girmekten üşenen bir kız da değildi. Yine de küçüklükten beri en yakın arkadaşı olan Sibel'in nişanlısının her yaptığına sessiz kalmayı seçmişti. Bu şekilde daha fazla yalnız kalmayacaktı.

 

Sonuna kadar her konuda fedakarlık yapacağı, belirsizlik içinde debeleniyordu. Ahmet ve onun yaşadıklarına göz yuman arkadaşı için dolmak üzere olan sabrı bitiyordu.

 

Yine, vücudu olduğu yerde zikzaklar çizerek yürürken, az da olsa eski günlerine geri dönmüştü. O kimdi ve şimdi kim olmuştu? Altı aydır babasına yalan söylediği her hafta sonu, içki içerek, bütün yaşadıklarını unuttuğunu varsayarak devam ediyordu.

Her geçen gün kendine zarar vermek için uğraş veriyor. Ona sunulan hayatı, kendine zindan etmeye uğraşıyordu. Yine böyle sıradan bir gecede, sokaklarda dolanıp kendi ile yüzleştiği dakikalarda. Karanlık sokağın bir ucunda ellerindeki biraları paylaşarak, aşağılayıcı bir erkek sohbetinin önünden geçerken kendini buldu. Korktuğu her halinden belliydi. Yine de bu sokakları çok iyi tanıyordu. Gecen zaman içinde, sokakta yaşayan, yaşamak zorunda bırakılan bir çok arkadaşı olmuştu. Bu çocukların ise sokakta yaşamadıkları belliydi. Melek verdiği tedirginliğin, davranış bozukluğuyla, vücudu bir oraya bir buraya tökezliyordu. Ayağına takılan taş yüzünden yere düşerek, düşünmeye başladı. Kalcası kaldırımın bozuk taşlarına değmiş bedeni fazlasıyla acımıştı.

 

Yanına doğru gelen adamlardan kaçmak zor olsa da, denemek için çaba sarf edip, son bir gayretle düştüğü kaldırım kenarından kalktı. Geldiği yöne doğru vücudunu döndürdü. Aç kurtlar gibi biralarından son bir yudum aldıktan sonra hızlı adımlarla Melek'e yöneldiler. Melek o kadar kolay lokma hiçbir zaman olmamıştı. Ayakkabılarını eline alıp içinden

"Aç köpekler, b...k yersiniz inşallah..."diye fısıldadı. Evet aç köpekler gibi davranıyorlardı. Ve evet bu adamları lağam çukurunda hayal etmek hoşuna gitmişti. Bu gece Melek, onların gözünde eğlence amaçlı bir kurban olmuştu. Ama bu kız her daim karşısında ki insanı ters düz etmeyi bilirdi.

 

Penguen gibi paytak, paytak herkesin yataklarında uyuduğu evlerin önünde, yürümeye bir süre devam etti. Peşinden gelmeleri yüzünden, paniklese de aldırış dahi etmiyordu. Evinin kapısına yanaştığı an da, koca yürekli babası geldi aklına... Onu bu halde görse kötü bir şey olabilirdi. Ne de olsa babasının gözünde eskisi gibi yaramaz, günahsız bir Melek'di. Yaramaz kişiliği daha halen devam ediyordu ama her insan gibi günahsız değildi. Dış kapının merdivenlerinden ikişer ikişer inerek tekrar sokağa çıktı. Sarhoş olduğunu, kimselerin görmesini istemiyordu. Altı aydır babası görmeden bunu devam ettirmişti. Arkasına baktığında, daha halen takip ettiklerini görünce kısık sesle bağırdı.

"Döverim sizi haaa! Bak getirmeyin beni oraya!" diye kaşlarını çatıp yürümeye devam etti. Sarhoş dudaklarından, annelerinden başlayarak sülaleyi kapsayan bir kaç küfürü de içinden söyledi. Kimse duymamıştı ama nedense içi rahatlamış ve az da olsa huzur bulmuştu. Gökyüzüne baktı, gece zifiri karanlık sokakta Melek ve kendilerini tatmin etmek için uğraş veren üç kişi dışında kimse yoktu. Evinin iki sokak arkasına kadar takip etmeye devam ettiler. Arabaların arkasında sinsice ilerleyip Melek'in takati bitip düşmesini bekliyorlardı. Melek birden duraksadı, yaşadığı semtin sisli kokusunu içine çekti. Yeşil boyalı apartmana bakarak avazı çıktığı kadar bağırdı.

 

"Sibel! Sibel! Sibel!" Ellerini beline koyup arkasına baktı.

"Kaybolun buradan, annem polis aptal heriflerrr!" diyerek avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Beni koyduğunuz yere kardeşinizi koymanız dileğiyle! Annemin polis olduğunu söylemiş miydim?" Dört parmağını kapatıp, orta parmağını kaldırdı adamlara.

"Son duanızı edin!"

 

Balkondan saniyeler içinde, pembe fiyonklu pijamasıyla en yakın arkadaşı Sibel belirdi. Melek'in sarhoş olduğunu anlayıp ,sessizce balkonun kapısını kapattı. Adamlar bir avcı edasıyla yanaşmaya başlamışlardı ki! Artık kafalarındakini uygulamaya baslayacak olmanın hazzı, kahkaha atmaları için yeterli bir sebepti. O anda dış kapı açıldı.

 

Melek kurtarıcılarını gördüğü gibi sesini biraz daha yükseltip.

"Yandınız oğlum siz...Bu parmak size bipp anladınız siz onu." Üç delikanlı başlarına bela gelmesin diye uzaklaşırken, Melek kahkahalar atıyordu.

"Kaçmayın pislik herifler. Lağam fareleri. Tam dövecektim siz geldiniz." Elini bir oraya bir buraya çevirerek kahkaha atmaya devam etti.

 

Sibel gözlerini devirerek yanına yaklaşıp.

"Kapa çeneni lütfen...Şu elini de yere indir." Melek dudaklarını büküp en yakın arkadaşına sarıldı.

"Benim arkadaşım olmazsan, o ayı Ahmet'i çiğ, çiğ yerim. Offf karnım çok açıktı."

Sibel ve kardeşi Selim koluna girip içeriye taşıdılar.

Sibel, kimsenin görmesini istemiyordu. Deliler gibi sevdiği nişanlısı Ahmet'in yasak koyduğu halde en yakın arkadaşına arkasına dönememiş, her zaman ki gibi bu gece de yardımına koşmuştu.

 

Melek adının tam tersine Ahmet'im gözünde bir şeytan, belayı peşinde getiren yalancı biriydi. Hiçbir zaman ona güvenmiyordu. Sibel'i ondan uzaklaştırmak için elinden geleni yapması nefret ettiğini anlaması için yeterli bir sebepti.

 

Sibel, odasında ki kanepeye beyaz bir çarşaf örtüp yatması için yalnız bıraktı. İçkinin etkisiyle saniyeler içinde uyuya kalmıştı.

 

Sabah saatleri güneş sanki tokatlar gibi yüzüne vururken ,kendi evinde olduğunu zannetmesi içten bile değildi. Sibel odaya girene kadar hiç birşeyi tam olarak hatırlamıyordu. Sarhoşluğun verdiği halsizlik ve yorgunlukla etrafına göz gezdirdi. Karşısında üç ay öncesine kadar her gün görüştüğü. Şimdi ise haftada birgün bile görüşmediği en yakın arkadaşının evi olması daha zor bir durumun içine atmaya yetmişti. Yüzü kıpkırmızı oldu başını duvara döndü kendinden emin bir şekilde.

"Bir daha yaşanmayacak bu olay." diyerek elinde olmadan gülümsedi.

 

Sibel ise duvara yaslanmış bakışlarıyla hesap sorarcasına bakıyordu. İsteksiz bir nefes alıp, konuşmaya başladı.

"Kaçıncı söz bu kendini düzeltmek için hiç çaba sarf etmemen beni delirtiyor. Dünkü rezilliklerini saymıyorum bile. Senin yüzünden ne kadar zor durumda kalıyorum farkında mısın? Benim sana olan zaafımı kullanıyorsun. Biz seninle arkadaşız, hizmetçin değilim..."

Bu sözler Melek'in canını yakmıyordu. Nefesini tutarak sadece;

"Özür dilerim bir daha olursa eve alma..."diyebildi.

 

Yaşadığı süre boyunca dört kişiyi sevmişti. Babası, vefat eden biricik annesi, birkaç cümleyle bahane üreterek giden sevgilisi ve çocukluk arkadaşı Sibel. Babasına hiç kıyamaz, üzülmesin diye onun yanında yaşadığı hiçbir sorunu yansıtmazdı. Annesi ise onun baştacıydı bir anda kaybetmişti. Çocukluk aşkı Sabri, ailesi yüzünde Melek'i terk etmişti. Melek ve Sibel'e gelecek olursak onlar çocukluk arkadaşıydı. Son üç aydır araları fazla iyi olmasa da Ahmet ile nişanlandıktan sonra yavaş yavaş uzaklaşmalar baş göstermişti. Annesinin ölümü de zaten aşırı yıkmıştı. Normalde yapmadığı kötü alışkanlıkları annesinin ölümünden sonra tek kaldığı için belki de başlamıştı. Melek çoğu zaman kıskanıyordu Sibel'i Ahmet'den, belki yaptığı çocukluktu ama kendine engel olamıyordu. En zor zamanlarında, Ahmet ondan çalmış hissine kapılıyordu.

 

______

 

Hikayeme ve bana sabredip okuduğ

unuz için,canı gönülden teşekkürler...

 

Yeni bölümde görüşmek üzere...

 

Loading...
0%