101. Bölüm

56. Yasak Meyve

Yalives Doğan
kambersizyazar

Hoşgeldiniz❤❤❤

LÜTFEN YORUM VE BEĞENİ BEKLEDİĞİMİ UNUTMAYIN. Beni yalnız bırakmayın.

55 Beğeni olunca 57. Bölümün önyazısı yayında olacak. Ne kadar çabuk olursa o kadar hızlı yeni bölüm gelir. Yeni bölümü yetiştirmek için daha fazla çabalarım ama sizde çabalayın. Yorum yapıp yapmamak size kalmış, sayı yok. Yorum yaparsanız mutlu olurum.💞

__________

"Anne! Bu konuda diretecek misin?"

"Murat! Ne demek istiyorsun, diretme katiyyen yok. Lütfen kıza kötü davranma. Seni hak eden tek kadın."

"Geldiğim gibi başladık, öyle mi? Siz bilirsiniz." Telefonu annesinin yüzüne kapatıp gözlerini yumdu.

"Defol bu evden, hemen."

"Önce konuşalım. Konuşmasak bile eskisi gibi yatağa..." Devam etmesine fırsat vermedi. Daha kötü sonuçlar oluşmasın diye büyük bir sabırla kadının kolundan tuttuğu gibi kapıya doğru sürükledi.

"Murat bebeğim sakin ol. Beni tanımadın mı? Bırak kolumu, Murat konuşalım. Sana kendimi açıklayacağım. Bizim bakış açımız bile aynı. Kabul etmemek doğru olmadığı anlamına gelmiyor. Biz aynı uçaktayız. " diyerek kendini kurtarmaya çalıştıysa da, Murat tarafından önemsenmemişti. Kapıyı açıp kolunu öne doğru itti.
"Ne hakla evime girersin? Hiçbir zaman davet etmedim hep sen geldin, anla artık o dönem bitti. Ben eski Murat değilim güzelce söylüyorken dinle. Bugün, yarın, ertesi gün ve bütün günler sana zerre ihtiyacım yok. Sevdiğim, sadakat ile bağlı olduğum başka bir kadın var. Onun yanında olup olmamak önemli değil ki, tek bir kadına bağlıyım her yönden. Bir daha aynı hareketi yaparsan pişman ederim. Bunu çok iyi biliyorsun." Konuşmasının bitimiyle kapıyı üstüne kapattı. Kadının kapıyı tekmelerken söylediği küfürleri takmadan yatağına geçti.

Yarım saatlik huzurlu uykunun ardından kulağına dolan sesle gözlerini kırpıştırıp söylenerek başını yastığa gömdü. Dış kapının önünde ses geliyordu. "Bebeğim lütfen aç kapıyı. Beni bir dinle."

"Daha halen gitmedi mi? Ahh kulağım şişti. Melek'den önce tanıdığım bütün kadınlar neden bu kadar basit ve lanetli?" Söylenerek ayağa kalkıp şortunu giydi. Yatarken üstüne bir şey giymeye gerek duymamıştı.

Rezillik katlanmasın diye kapıyı açıp eliyle içeriye buyur etti. Aynı naziklik kapı kapandığı anda kalmamıştı.
"Demet Şahan, derdin ne senin? Başkasına ait olduğumu anlamayacak kadar ne vadedildi? Beş dakika konuşmana izin veriyorum, konuş." diyerek tv koltuğuna oturdu. Kızgın yüzünü genç kadının mutlu olmuş yüzüne çevirdi.

Demet Şahan, yüksek sosyetenin iş kadını görünümlü, baba parasının arkasına saklanan kadınlardan sadece biriydi. Alımlı ve seksi sayılabilecek bir vücudu vardı. Ve vücudunu kullanmayı çok iyi biliyordu. Birçok erkekle yatak ilişkisi olmuştu. Her zengin kadının istediği, arzu ettiği bir erkek olduğu gibi Demet'in de gönlünde ki erkek Murat'tı. Onunla evlenmek istiyordu. Murat diğer erkekler gibi somurtkan değildi. Çekici ve her kadının aklını başından alacak konuşması vardı. Sohbet ettiği hiçbir kadın ondan uzak durmak istemiyordu. Murat açık ilişki yaşamak isterse yanında olduğu sürece Demet onaylıyordu. Tek istediği Murat Arsel'in eş ünvanını almaktı. Onun gibi bir erkeğin eşi olmak büyük bir şanstı. Demet'in bu yoldaki en büyük destekçisi Ulviye hanımdı.

İlk görüşmeleri Murat'ın annesinin isteğiyle iki yıl önce olmuştu. Onların lügatında para parayı çekiyordu. Görüşmeleri Murat'ın alaycı konuşması yüzünden fiyasko olmuş. Bir hafta sonra da gece gündüz dur durak bilmeden Demet'in aramasıyla ikinci görüşmeyi yapmışlardı. İkinci görüşme beklediği gibi olunca Murat'ı kendine bağlamak için yatak arkadaşı olmayı önermişti. Dört ay boyunca ara sıra birlikte olup Murat'ın sıkılmasıyla ayrılmışlardı. Ama Demet için bu asla yeterli değildi.

Ayrılığın ardından Murat'ı ne kadar tehdit ettiyse de işe yaramayınca bir süre uzaklaşıp özlemesini umdu, Murat adını bile anmayınca farklı bir taktik geliştirip Ulviye hanımın onayı için çabaladı. İstediği olmuştu şimdi Murat'ı kendine bağlamak için elinden geleni yapmaya hazırdı.

****

Hacer, Murat'ın geldiğini öğrenmesiyle dört dosyanın düzenleme işini halletmeye başladı. Yarın geldiğinden masasında görmek isteyebilme ihtimali bile yeterliydi. Her şeyi ayrıntılı olarak yapmak için diğer sekreterlere talimatlar verdi.

Temizlikçi kadın her gün Murat'ın odasını düzenli ve temiz olmasını sağlıyordu ama yeterli değildi. Ayşe sekreter, odanın dip köşe temizliğini yaparken, Yaren büyük bir dikkatle fincanları özel deterjanla temizledi.. Hacer ve Suzan da dosyaların düzenleme işiyle uğraşıyordu.

Murat'ın başka ülkede yaptığı işleri Fahri bey sayesinde herkes öğrenmişti. Murat'a olan saygı, aldıkları bilgiyle kademe olarak tepelere çıkmış. Herkesin heyecanlanmasını sağlamıştı. Murat şirkette yokken namı herkesin dilindeydi. Bu hale gelmesinin en büyük mimarı Melek Kapya ise kimsenin aklına gelmiyordu. Bütün alkışlar, övgüler Arsel Holding in yakışıklı varisineydi

Esila, elindeki telefonla bir yandan Hakan'la konuşuyor. Bir yandan da odasına yeni konumlandırdığı aynadan eteğinin pilesine bakıyordu.

Kendini her kötü hissettiğinden gittiği tek mekan klüp, başını omzuna koyduğu tek adam Hakan'dı. Arkadaşlıkları git gide anlam taşımaya, boyut atlamaya başlamıştı. Tabii bu sadece Hakan için geçerliydi. Esila'nın Hakan'la alakalı duygusal bir düşüncesi yoktu. En yakın ikinci arkadaşı ve erkek olarak rahat olduğu Murat'dan sonra tek kişiydi.

Genç kadın, Salih'e olan duygularını kendi içinde olmasa da ona göstermemeye çalışıyordu. Evine uğramıyor, Yağmur'un yanına Salih'in olmadığı zamanlarda gidiyor ya da telefonda konuşuyordu. Bu sabah peçete ile ağzını silip dudağını ellemişti. Uzun bir zaman sonra ilk yan yana oluşu bugündü. Onu elde etmek istiyorsa Melek'in dediğine göre böyle davranması gerekiyordu. Uzak ve gizemli.

Melek'e olanların en büyük sorumlusu kendisiyle, önüne geçemediği duygularıydı. Salih'in hayatıyla ilgili bütün konularda mantıklı düşünme yetisini kaybetmesi bu hale getirmişti. Oysa ki bir buçuk ay önce, Salih'i aşkına inandırana kadar bu yoldan dönmeyeceğini kendine söz vermişti. O aşk yaşamıyordu. Yaşadığı aşk böyle devam ederse aşk onu tüketecekti. Durma vaktinin geldiğini acı bir tecrübeyle anlamış olması, geri dönmemesi için bütün yolları kapatıyordu. Artık Salih'den çaba bekliyordu. Kendisi çaba göstermeyecekti.

Günler önce belki adım atar diye Salih'in önünde dimdik durmuş.
"Her şey bittiği gibi sana olan aşkımda bitecek!" demişti. Bu cümle Esila ve Salih'in hayatında milad oldu. Artık Salih'in peşinden gece gündüz koşan o deli kız yoktu. Esila'nın karşısında aşkını istemediğini belirten bir adam da yoktu. Unutulmuş gibi, durgun bir denizde balık misali yüzüyorlardı. Binlerce balığın arasında birbirlerine bakmayı unutan iki balık olmuşlardı.

Esila, koridora geçip Hakan'la sohbet ederken Ayşe'nin kuzeninin odasından çıktığını görünce telefonu kulağından çekip yanına gitti.
"Tatlım, bu odada ne arıyorsun?"

"Murat bey yarın şirkete geliyormuş. O yüzden temizlik." demesiyle Esila hızla telefonu kulağına dayadı.
"Hakan duydun mu? O öküz haber vermeden nasıl gittiyse öyle geliyor. Yarın mutlaka sabahtan şirkete gel hesabını birlikte alırız. Gün içinde gideceğim ya da aynı saate ayarlayalım." Ayşe'nin şaşkın bakışları arasında yanından geçti.

"Esila yavrucuğum gece geç saatlerde çalışıyorum sabah dedin mi uyuyorum. Denk getirmesek bile bugün ilk boşlukta uğrarım."

"Tamam anlaştık..." diyerek telefonu kapatıp arkasında ki kıza aldırış etmeden uzaklaştı. Esila, odasına giderken Salih'in odasının önünde durup tereddüt eşliğinde çekinerek kapıyı çalıp bekledi. İçerden gelen gel sesiyle nefesini vererek girdi.

"Esila, sen ne zamandan beri kapıyı çalıyorsun? Ya kapıyı tekmeler yada gizlice girdiğin için, şaşırdım." dedi Salih, odasına gelen misafir nedeniyle yüzü gülüyordu.

"Epeydir gelmiyorum odan hep aynı. Artık kapı da tekmelemiyorum." Kaç gündür Esila'nın yanından sessiz sedasız gitmesi ruhunu alıp yüksek bir dağda bırakıyormuş gibi hissettirirken şimdi farklıydı. Esila, istemesede sandalyeye oturdu ayak ayak üstüne atıp kolunu masaya dayadı.
"Murat gelmiş."

"Haberim var." dedi Salih, elinin altında ki tableti kenara itti.
"Sana haber vermedi mi? Beni aramasına şaşırdım ama seni aramamış olması fazla şaşırttı. Bilmediğim bir durum mu var?"

"Kendince bana sürpriz yapacak. Murat işte... Bana ne kadar bağlı bilirsin. Benden kopamıyor öküz."
"Bilmem mi?" Salih gülümseyerek bakarken Esila gözlerini masada ki Yasemin ve Yağmur'un resimlerine odaklamış inceliyordu. Yasemin'i hayatında bir kez görmüştü. İş yerinde Salih'e sarılıp öpüşürken, bu görüntü yıllardır beyninden silinmiyordu. Resmi eline alıp yere atmak, üstündeki camın kırılmasını keyifle seyretmek istiyordu. Onun yerine eline alıp Yasemin'in yüzüne bakarak Salih'e, aklına gelen ilk soruyu sordu.

"Çok sevdin mi?"

"Çok sevdim mi değil de, ikisini ne kadar çok sevdin daha uygun. Şu kâinat içimdeki sevgiyi anlatmaya yetmez. İkisinin benim yanımda yerleri apayrı." diyerek ellerini boynuna götürüp gülümsemesini genişletti.
"Karımın mükemmel bir gülüşü, sade bir kişiliği vardı. Düşünceli, merhametliydi. Kızım ise ben ve ölen karımdan kalan tek yadigar. O dünyanın en güzel küçük kızı. İkisini de çok seviyorum." diyerek Esila'nın elindeki çerçeveyi alıp yerine koydu.

"Salih, Yasemin de bende olmayan her şey var. Baksana resme! Doğuştan tam bir anne. Çok istediğim ama bende olmayan özellik. Bu eskiden, beni deli ediyordu."

"Şimdi!" diyerek yerinden kalkıp Esila'nın önündeki sehpaya oturdu.

"Esila, bazı şeylerin ikimiz içinde değişiyor olması tedirgin ediyor." Gözlerini Esila'dan ayırmaması ikisi içinde zor bir durumdu.

"Seni unutuyorum. Elime geçen bu şansı kullanacağım. Seni unutmak için önüme sunulan bu şansı kullanacağım." demesiyle uzaklaşmak için ayağa kalkıp tökezleyerek Salih'in kucağına düştü.
"Özür dilerim isteyerek yapmadım." dedi allak bullak olmuş halde. Kucağına düşüp debelenmek istediği bir durum değildi. Bu kadar güzel konuştuktan sonra böyle bir durum olmamalıydı. Salih'e dönüp tekrar özür dileyecekken genç adamın gülmemek için dudağını ısıran halini görünce daha fazla utanarak odadan koşarak çıktı. Bir dakika bile orada durursa, kontrolünü kaybede bilir. Eskiden yaptığı gibi aşkını haykırırdı. Onu unutmuş gibi yapmak, delilikti. Sanki her yaptığı çok akla yatıyormuştu da şimdi saçma olmuştu. Hayatı absürd komedi dalında ödül alacak kıvamda olduğunu nasıl olur da şimdiye kadar anlamazdı.

Esila, dudağını ıslatıp gözlerini yumdu. Koca koridor dar gelmiş, fanusun içinde debeleniyordu. Beş dakika önce unutmak için yapılması gerekenler listesinde bir şeyleri yıkmıştı. Konuşmak, sesini duymak, duygusal sorular sormak yasak olduğu halde kendini tutamamıştı. Konuşmuş, sesinin tınısıyla mest olmuş, duygusal sorular sormuştu. En kötüsü de kucağına atlamış gibi düştüğü pozisyondu.

Esila, odasına doğru giderken elindeki telefonun çalmasıyla duraksadı.
"Direk mi söylesem yoksa sürpriz mi yapsam." dedi, ekrandaki numaraya bakıp telefonu açtı.
"Melek, bu saatlerde aramazdın. Beni mi özledin?" diyerek odasına geçti. Masadaki dosyayı aldığı gibi küçük L koltuğa ayaklarını uzatıp devam etti.
"Müjde mi isterim." demesiyle Melek telefonun diğer ucunda müjde kelimesinin bütün içeriğini anlamıştı.
"Murat mı geldi? Söyle ona gözüme gözükmesin. Ya da söyleme ben önce onu dinlemek istiyorum. Ayy kalbim çok hızlı atmaya başladı. Ölecek gibiyim. İş yerinde mi? Benim yanıma gelecek mi, off yani ne zaman gelecek? En iyisi ben oraya geleyim. Nerde diyorum söylesene?" Konuşma sırasında Melek'in dudaklarından dökülen her cümle çok hızlı çıkmıştı. Aldığı derin nefesle oturduğu yerden ayağa kalktı. Masanın üstüne indirdiği su dolu bardağını başına dikip elini kalbine koydu.
"Kalp masajı bilen biri de yok yanımda. Ölürsem sevgilisi geldi heyecandan nalları dikti der, mahalledeki sevenlerim."

Esila, heyecanı arttırmaya çalışırken telefonun ağız kısmını tutmuş kıs kıs gülerek bilerek konuşmuyordu. Melek'in sesi normal düzeye gelince daha fazla beklemesini istemedi.
"Yarın işe geliyormuş. Ben şimdi yanına gidip kulağını çekeceğim. Yarın da sen çekersin. Sayemizde eşek kulaklı olur."

"Direk kendi evine mi geçti?" Bir şeyler içini kemiriyordu.
"Bana uğramadan, aramadan, nasıl kendi evine geçer? Esila, rica ediyorum söylemek istediğin bir şey varmı? Benden ayrıldı mı? Salak gibi beklemiş olamam değil mi? "

"Saçmalama! O senden ayrılır mı? Murat bildim bileli manyaktır. Bence kesinlikle mükemmel bir sürpriz yapacak. Öğrenirsem o yapmadan söylerim. Seni insan üstü seviyor."

"Öyle mi diyorsun!" İnanmak istedi.
"Bende seviyorum ama onun beni sevdiğini... Kötü düşünmek, telaffuz etmek istemiyorum. İnşallah sen haklısındır." Kafası karışmıştı.

Melek, telefonu kapatıp mutfakta yarım bıraktığı işine devam etti. Kalbinin en ücra köşesi bir ay sonra heyecandan titriyordu. Gözleri köpüklü tabaklara bakarken aşkla bakıp gülümsüyordu. Kötü düşünmek negatif düşünceden öteye gidemezdi. Her şey düzelecek, yarım kalanlar tam olacaktı. Bir daha bırakmaması için uzun bir laf gevezeliği tabii ki yapacaktı. Lakin önceliği kokusunu içine çekmek, doyasıya sarılmak, kıvırcık saçlarıyla oynamaktı. Heyecanı bulutlar misali göklere çıkmış, gökkuşağı olmuş yere serilmişti. Doğanın bütün izlerini yaşıyordu. Çiçekler gibi açmış, deniz misali canlıydı. Kış gibi heyecandan titriyor yaz gibi cıvıl cıvıldı. Yarın olması için hemen uyumak, aldığı haber sayesinde uyumamak istiyordu. Bir tarafı doyasıya oksijen isterken diğer tarafı havasız kalmak için tutuşuyordu. Dengesiz, hayalperest, pervasız olmuştu. Şimşek çaksa peşin sıra yağmur gelecek diye dışarı çıkıp bekleyecek durumdaydı.

Soru sormak yerine gördüğü anda sarılmak istiyordu. Çok beklemiş, bu süre zarfında çok özlemişti. Bulaşıkları yıkadıktan sonra odasına gidip yarın giyeceği kıyafetlerini çıkardı. Hem güzel hemde Murat'ın beğeneceği tarzda olmalıydı. Sonra ne olacağını bilmediğinden sade bir kıyafet çıkarıp ütülemek için masanın üstüne indirdi.

****
Esila, odasında incelediği son dosyayı da imzalayıp Hacer'e verdiği gibi oyalanmadan holding'den çıktı. Murat'ın evine bir an önce gitmek istiyordu.

Arabanın üstündeki aynadan göz makyajını silmeye başlamıştı ki kapının açılmasıyla küçük bir çığlık atarak elindeki peçeteyi yere düşürdü.

"Bende gelmeye karar verdim." demişti Salih, yere düşen peçeteyi alıp Esila'nın şaşkınlıkla bakan yüzüne gülümsedi.
"Seninle gelmemin sebebi arabayı evde unutmuşum."

"Sen arabayı evde unutmazsın. Her zaman bindiğin taşıtı niye unutmuş olasın?"

"Yanlış anladın evdeydi tamire gönderdim. Yani burada araba yok." Ceketini çıkartıp arka koltuğa bıraktı. Esila halen Salih'e bakıp düşünüyordu.

"Makyajını silmeyi tamamla da gidelim."
"İlk defa benim arabama biniyorsun. Ve ilk defa aynı yere birlikte gidiyoruz." dedi fısıldayan bir tınıyla.

"Öyle mi oldu? Devamlılığı olması dileğiyle acele et yolculuğu başlatalım." Esila makyajını silip arabayı çalıştırdı. Salih kendi arabasının çıkış kapısına yakın mesafede olduğundan biraz tedirgindi. Esila'nın görmemesi için dua ediyordu. Söylediği yalana çabuk inandırmıştı, ne de olsa sabah kendi arabasıyla geldiğini Esila bilmiyordu. Park alanından uzaklaşınca koltuğa iyice kurulup rahatladı.

Esila, Salih'in beklenmedik ilgili hareketleri yüzünden etraftaki diğer arabaları bile görmüş değildi. Rengarenk çizgilerin yanından gitmek desek daha doğru olurdu.Trafik kuralları yüzünden ceza rekoru kıran bu kadın, Salih kızmasın diye bütün levhalara, ışıklara, hızına dikkat ediyor. Sollayan, belirtmeden şerit değiştiren arabalara da anlayışla bakıyordu.
"Gördün mü, çok tatlı, sağ sinyali yakmadan önümüze geçti. Tatlı it herif! Onu yakalarsam tebrik edeceğim."

"Trafikte bu tür şeyler olur."

"Haklısın tamamen dediğini destekliyorum. Biz sürücüler olarak çok sakin olmalıyız." İki gün önce trafikte ettiği küfürlü kavgayı hatırlayıp kafasını salladı.

"Kavgalar kötü insanların işi."

"Esila bu konuda hemfikiriz. Trafikte kavga ucuz dalaşma şekli."

Murat'ın oturduğu villalarla konumlandırılmış büyük sitenin güvenliğini de geçtikten sonra arabayı park edip dışarı çıktılar. Tek kelime etmeden Esila önde Salih arkada kapıyı gelip birkaç kere vurdular. Bir dakika geçmeden kapı Demet tarafından açılmıştı. Üstüne giydiği beyaz gevşemiş bornoz, ıslak saçları, boynuna damlayan su'yla çok cüretkar duruyordu.

Esila arkaya doğru adım atarak villanın numarasına baktı.
"Doğru ev, doğru numara ama doğru kadın değil." diyerek ellerini beline koydu.

"Hoşgeldin Esila'cığım sende hoşgeldin Salih." dedi Demet, saçlarını yana doğru getirdi. Gevşeyen ipi düzeltip göğüs bölgesini biraz daha kapattı. "Söyleyeceğin kelime bu mu? Hoşgeldin, sence hoş geldim mi?" Esila'yla her görüşmesinde kavga ettiğinden biraz çekiniyordu. Yine de Ulviye hanım onun tarafında olduğu sürece bir sıfır öndeydi.

"Ayy kapıda böyle duruyorum. Lütfen gelin içeriye orada konuşalım. Murat'ı bilirsiniz her zaman ilgi istiyor. Bende o ilgiyi vermek için elimden geleni yapıyorum. Dağınıklığım o yüzden." demesiyle Esila kahkahaları arasında konuştu.
"Ciddi misiniz? Murat'ın ilgi ihtiyacını mı karşılıyorsun? Külahıma bile anlatamayacak kadar yalan söylüyorsun. Murat ve sen imkansız. Melek seni de onu da öldürür. Aldatması yine söylüyorum imkansız. Yalanları bırak, sen bizi içeriye mi davet ettin? Sen dışarı çık biz içeriye zaten gireriz. Şunda ki yüzsüzlüğe bak, hayırdır niye buradasın? Bütün kızlar aynı dana'ya mı girdiniz?" Dana dediği Murat'tı.

"Esila, lütfen kavga etme."

"Sen kadınların kavgasına karışma Salih! Beni içeriye bu kadın mı davet ediyor? Hemde bu halde. Sebep?" Demet'in yanına yaklaşıp bornozun yakasını düzelterek devam etti.
"Üstüne, ne döktün de bu bornozu giymeyi başardın? İmkansız, Murat ile bir şey yaşaman. Biz bizi biliriz cevap ver."

"Bardağım elimden kaydı. Sende anlamalısın ki o halde dışarı çıkamazdım." demesiyle Esila yere ayağını vurup kadının kulağına yaklaştı.
"Ya bu yalan hala kullanılıyor mu? Eskimedi mi? Ahh canım benim, bununla beni kandıra bileceğini nasıl düşünürsün? Parası olan basit bir kadın olduğunu ikimizde biliyoruz. Bizim camia senin gibilerle dolu. Murat'a g*tünü de açsan, sana bakmaz. Melek'i seviyor." Demet titreyerek kendini geri çekti.
"Beni aşağılamaktan vazgeç. İçeriye ister gir ister girme sana kalmış. Ulviye hanım burada olmamı istiyor sana laf düşmez." Arkasına dönüp içeriye yürüdü.

Esila, sinirden yumruklarını sıkarken Salih genç kadının omuzlarını tutup kendine döndürdü.
"Lütfen sakin ol. Mantıklı davranırsan mantıklı cevaplar alırız. Murat'ın böyle bir şey yapacağını düşünmüyorum."

"Sakin olmak senin için geçerli. Mantıklı görmediğim bir hareket karşısında mantıklı ve sakin davranacağımı bekleme. Murat ayısına gününü göstereceğim. Melek'i aldatmayı düşündüyse öldüreceğim." diyerek koşarcasına içeriye girdi.

Esila, mutfakta ki masada etini bıçakla kesmekle meşgul olan Murat'ın yanına oturup ayağına tekme attı.
"Melek bu görüntüyü görse ne der diye düşünmüyor musun? Kafana göre ülkeyi terk ettiğin için kızmaya gelmişken böyle bir durumla karşılaşmak ve bunu sevgiline haber vereceğimi hiç mi hesaba katmıyorsun? Bu mermer suratlının burada ne işi var ve sen neden kafana göre çekip gittin?" Murat istifini bozmadan yemeğe devam edince önündeki tabağı kendi tarafına çekti.
"Murat, suçluluk psikolojisi mi yapıyorsun? Bu sayede seni suçlamaktan vazgeçeceğimi düşünme. Bu kızın burada ne işi var? Melek burayı başınıza yıkar, bunu çok iyi biliyorsun. Nasıl böyle bir şey yaparsın." Murat, elini masaya götürüp amerikan mutfağın diğer tarafında duran Demet'e baktı. İlgisiz ve tamamıyla boş bakıyordu.

Genç kadın bilerek bir bardak içkiyi üstüne dökmüş peşin sıra banyoya kendini atmıştı. Pek ala ne yapmaya çalıştığını biliyordu. Murat, Demet'ten gözünü kaçırmadan ayağa kalktı. Salih'in yanından geçerken başıyla selam verip kadının önünde durdu.
"Daha inandırıcı olmak istiyorsan bornozu çıkarıp gömleklerimden birini giymen ve güvendiğin vücudunu bana ve etraftaki herkese göstermen gerekiyor. Bunu da ben mi sana öğreteceğim?"

"Sen iste yeter ki, olur." dedi Demet, kıkırdayıp soylenilenleri yapmak için üst kata çıktı. Esila ise sinirle ayağa kalkıp önündeki tabağı yere fırlattı.
"Sana Melek'e söyleyebilirim diyorum, senin yaptığına bak! Murat Arsel, yaptığın saçma davranışa bir an önce son ver. Çabuk bu evde işi olmayan kadını def et! Eğer onu aldattıysan seni affetmem."

"Affetmem... Bunu sen mi söylüyorsun? Tamam git söyle." dediği gibi Esila'nın boynunu hoyratça tutup Salih'in tüm itirazlarına rağmen kuzenini dışarı attı.

"Murat! Karşında duran senin kardeşin! Bu şekilde yaparak neyin hıncını alıyorsun?" dedi Salih, boynunu ovuşturup ağlamaklı gözlerle onu izleyen kadının yanına geçti. Murat açık olan kapının eşiğinde nefret edercesine Esila'ya bakıp yumruklarını sıktı.
"O benim kardeşim değil! O benim ailem bile değil. Annesi öldügünde acıyarak yanımıza alacağımıza, yetiştirme yurdunda kalmasını sağlamalıydık. Kendi menfaatleri dışında kimseyi önemseyen aptalın teki. Bu uğurda herkesi asıp keser. Sonra da pişmanlık gösterileri. Demet bile senden daha temiz. Onun tavrı belli, sen hep sinsice yaklaşıyorsun. Bütün hayatım boyunca kimsenin yapmadığı kötülüğü yaptın. Sen benim hayatımı benden çaldın. Hiç uğruna..." Yüzünü genç kadının ağlayan gözlerine çevirip nefret edercesine sarıldı. Esila titrerken, Murat uzun siyah saçlara dokunarak nefret kelimelerini harmanlayıp fısıldadı.
"Esila Altun, Demet'in burada olmaya hakkını benimle tartışmak yerine, senin bu eve gelip gitme hakkın varmı diye düşün. Senden nefret edeceğim hiç aklıma gelmezdi." diyerek geri çekildi.
"Şimdi yok ol! Bir daha evime gelirsen kötü olur. Bir daha yüzünü bana gösterme, sakın!" Kapıyı yüzlerine çarpıp içeriye girdi.

"Esila! Esila! Esila!" Genç kadın yüzünü avuçlarının arasında tutan adamın dediklerini duymuyordu. Salih tek eliyle genç kadını tutmasa yere düşeceğini bile biliyordu. Tek düşündüğü ne yapmıştı ki kardeşi olmadığını haykıran abisi böyle davranmıştı.

Esila mümkünmüş gibi yutkundu... Her durumda konuşmayı seven, bütün lafları iade eden bu kadın tek kelime edemeden dinlemişti. Vücudu, ağaç misali rüzgarın ince dalları parçalaması gibi yıkmış, tarumar etmişti. Yüzüne kapanan kapıya bakıp gözlerini sımsıkı kapatıp Salih'in omzuna yaslandı. Nefesi sık ve yorgundu.
"Murat her şeyi öğrenmiş." dedi içinden.

Murat, genç yaşta Fransa'dan geldikten sonra Esila'yla ne kadar kavga etse de kuzenden çok kardeşi gibi görüyordu. Öyle ki, Murat evini ayırmadan önce Esila'nın çikolata hırsızlığıyla alakalı birçok tatlı anısı mevcuttu. Şimdiyse hiçbiri anı olarak yanlarında kalmamıştı. Esila istenmediğini düşünüyor Murat etrafında görmek istemiyordu. Esila olayların tamamını biliyorken Murat kapı aralığından duydukları yüzünde çaresizliğin içinde tutunmaya çalışıyordu.

Esila, yumduğu gözlerini açıp dayandığı omuzdan ayrıldı. Güçsüzlükle kapıyı yumruklamaya başladı. O anda Hakan da arabasını park edip yanlarına koştu. Esila'nın ağlayarak kapıyı yumruklamasına anlam veremediği halde genç kadını kendine döndürüp sıkıca sarılıp saçlarını okşadı.
"Yavrum iyi misin? Ne bu hal?" Salih tek adım atmadan onları izliyordu. Engellemek için kendisiyle girdiği savaşı kaybedip müdahale etmeden o da yanlarına geçti.

"Murat, hakaret edip evinden kovdu." Salih'in cümlesiyle Hakan kapıyı hızlı bir tekme atıp bağırdı.

"Murat, gücün bu kıza mı yetiyor? Adamsan şimdi gel bende buradayım. Bacağına s*ıcayım hanım evladı." diyerek kapıya tekrar vurdu.

Murat, saniyeler içinde kapıyı açıp Hakan'a sıkı bir yumruk indirmişti.
"Sana mı kaldı adamlığım hayvan herif?" Üzerine atlayıp birkaç yumruk daha attı. Hakan elini dahi kaldırıp vurmamış atılan yumruklara direnmemişti. Salih'in Murat'ı uzaklaştırmasıyla Hakan ayağa kalkarak kan içinde Esila'nın kolunu tuttu.
"İçin rahatladı mı? Zehra'nın evlendiği gün bende seni böyle dövmüştüm sende benim gibi hareket etmeden dayak yemiştin. Şimdi konuş bu kızın suçu ne?" dedi ağzından akan kanı koluyla silerek.

"Sana ne oğlum, defol git! Yediğin dayak az mı geldi?"

"İt herif! Hayırdır ne zamandır Esila'ya böyle davranıyorsun?" Murat öfkeyle Hakan'a yumruğunu kaldırıp vurmadan indirdi.

"Murat sen benim abim olamazsın. Ben suçlu olabilirim ama... Ne yaptığının farkında değilsin. Bunun bedeli ağır olur." dediği gibi Murat onu tutan Salih'ten kendini kurtarıp Esila'nın yüzüne tokat attı. Acıyla sendeleyerek yanağını tuttu. "Vurduğun elin içine tüküreyim. Yetti lan benim yanımda ne hakla kıza el kaldırırsın. Ne yapıyorsun oğlum? Senlik hareketler değil canımı sıkma." Hakan ile gırtlak gırtlağa gelmişlerdi.

"Hakan yalvarıyorum bırak. Hak ettim vallahi de bu tokadı hak ettim. Lütfen uzakta bekle." Esila ağlayarak istediği için Murat'ın dibinden ayrılıp köşeye geçti. "Sakın bir daha vurma." Murat gözlerini kırpmadan Esila'ya bakıyordu.

"Murat bir dinle beni. Ben bir anlatayım ondan sonra anlayacaksın."

"Daha halen konuşuyor musun? Senin yüzünden... Hiç yoktan senin kinin yüzünden ölümle yüz yüze geldi. Ya sen! Allahın cezası cevap ver? Ya sen benim için bundan böyle bir hiç olduğunu biliyor musun? Lan ben seni kardeşim gibi sevdim. Senin adın her geçtiğinde annen, baban ve küçük kardeşin yerine neden sen ölmediğini düşüneceğim. Senden her dakika bir kademe daha..."

"Yeter Murat!" dedi Salih, çökmüş kadını kendine doğru getirdi. Başkası konuşurken söz kesen biri hiç olmamıştı. Sonuna kadar dinler konuşma sırası kendisine gelmeden çıtını çıkarmazdı. Tabii bu yaptıkları Esila tartaklanmadan önceydi.
"Görmüyor musun? Saçmalamaktan vazgeç, Esila çok kötü durumda. Bu dediklerini anladığını bile zannetmiyorum. Kollarına asılıp, itmen, boğazını tutman, tokat atman ne demek? Bir daha benim yanımda veya bensiz bu kıza dokunma."

"Def olup gidin o zaman... Yoksa arkana sakladığın kızı öldürmekten keyif alacağım. Onun yaptığı gibi." Nefret kusuyordu.

Murat, ülkeyi terk ettiğinde Esila'nın sevdiği kadının öldürülmesi için adam tuttuğunu düşünüyordu. Bir hafta içinde Mahir bey ile katil'i bulmuşlardı. Katili günlerce konuşturmaya çalıştırmış öldürmeden önce Esila'nın verdiği bütün bilgileri öğrenmişti. Ama bir çoğu yanlıştı. Esila kendisi için tuttuğu katili Melek için tutmuş gibi anlaşılmıştı. Öldürmeden, ölüme yaklaştırması için verilen talimat, bütün kanının çekilmesine neden olmuş bu kuzeninden nefret etmesine ön ayak olmuştu. Şimdi etrafında en yakın iki arkadaşı ve kardeşim dediği insanların önünde tükürüğünde boğuluyordu. Esila'nın yaptığı affedilemezdi. Melek'i bir katile para verip nasıl öldürmeye çalıştığını üstüne Melek'in sessiz kalmasını anlamıyordu.

Kapının önüne beyaz gömleğiyle Demet de gelince Murat öfkeyle ellerini saçlarına geçirip etrafında dönmeye başladı. Demet'e dönüp sıktığı dişleri arasında tısladı.
"Bize bakmak yerine ucuz vücudunu al ve yukarı çık. Yatağımda beni bekle!" Bu sözlerin ardından Esila başını yukarı kaldırıp Demet'in yanına gitti. Ne kadarını bildiğini tahmin etmese de kiralık katili bildiğine emindi. Nefret etmesine, el kaldırıp vurmasına razıydı ama onun suçunu Melek'e yüklemek, onu aldatmasına göz yumamazdı. Parmağını sallayarak Demet'i işaret etti.
"Sakın yukarıya çıkma! Yemin ederim seni öldürürüm." Çıldırmış gibi bağırıyordu. Kendini korka korka Murat'a çevirdi. Yalvaran bir tonda sesini azalttı.
"Murat! Yalvarıyorum kendine gel." diyerek bir iki adım daha yaklaştı.
"Benim suçumu Melek'e ödetme." Genç adamın değişmeyen yüz hatlarına aldırmadan tekrarladı.
"Benim suçumu kendi aşkına ödetme!
Eğer bu davranışını devam edersen yemin ederim Melek'i ararım. Blöf yaptığımı düşünme..."

"Blöf yapmadığını düşünmemi istiyorsan, ara..." diyerek dimdik durdu.

"Ne, yapayım! Aramak mı dedin? Gerçekten mi? Bu kötülüğü ona yapayım mı?" Duraksadı.

Hakan, ağzından çenesine doğru akan kanı Salih'in isim işlemeli mendili sayesinde durdurmuştu. Boğazına sızan kan yüzünden dişininde sallanıyor olması ihtimaller arasındaydı. Gözlerini Esila'nın dağılmış halinden ayırmadan çenesini ovuşturdu. Yanlarına gitse Murat'dan yine dayak yemeyip dayak atacaktı. O zaman sonuçları daha ağır ve çetrefilli olacağını düşünüp bekliyordu.

Murat, daha fazla konuşup sinirlenmek istemedi. Giydiği tişörtün kapalı olan düğmesini açıp vücudunda yer edinmiş sıcaklığı bir nebze'de olsa vücudundan defolup gitmesini bekledi. Esila, en fazla yabancı biri olabilirdi. Nefret ettiği, nefret etmeye devam edeceği bir yabancı... Arkasına dönüp kapıya kadar sakince yürüdü. Esila'nın yalvaran sesini duymak istemese de çaresiz duyuyor tepki vermeden yürümeye devam ediyordu. Tuşların ahenkli sesi kulaklarını tırmalayarak gerçeği tokat gibi yüzüne vurdu. Arkasına dönüp arama dese bile boştu. Ayrılmak için eline gelen yıkıcı fırsatı değerlendirecekti. Arsel soyismi sadece Melek'e zarar veriyordu. Konuşmadan yürümeye devam etti. Arkasında her tuş'ta "Murat" diyen kadına aldırmadan, Hakan'ın acıyan bakışlarına kafa yormadan, Salih'in koruma içgüdüsünü düşünmeden yürüdü. Ta ki, Esila'nın telefonun hoporlerinde Melek'in sesini duyana kadar... Sonra sadece sessizce dinledi yürümek aklına dahi gelmedi.

"Yine ne oldu Esila?... Yoksa sürprizi mi öğrendin sakın söyleme! Ben o anda görmek istiyorum." Bütün özlemini yerle yeksan etmiş, gözünden yaş gelmesine sebep olmuştu. Murat'ın ayrılmak için dayanacak gücü yok denecek kadar azalmıştı, duyduğu birkaç cümleyle. Sesini o kadar özlemişti ki, sesini öpmek istedi.

"Melek! Özür dilerim. Benim suçumu senin tertemiz gördüğün aşkına kesti. Murat farkında değil yaptığı kötülüğün." dedi Esila hıçkırarak, Melek şaşkınlıkla söylenirken sesi kuş misali canlıydı.
"Dengesiz misin kızım?" diyerek ofladı uzun bir müddet.
"Yarın büyük gün hem sevmem hem dövmem gereken biri beni beklediğini umarak uyumaya çalışıyorum. Çok heyecanlıyım biraz da korkuyorum. Bana olan aşkı ne durumda diye duymak istiyorum." dediği gibi Murat başını dikleştirip evine girdi. Kapısını kapatıp ağlayarak yere çöktü.

"Söyleme, bu şekilde söyleme... Seni o kadar çok seviyorum ki, kendimden uzaklaştırmaktan başka bir şey... Lanet olsun aklıma gelmiyor." diye göz yaşları içinde kulaklarını kapadı, başını bacaklarının arasına koydu.
"Delireceğim, onsuz yaşamayı düşünmekten delireceğim. Yeniden bana gel diyemem. Aynı acıları yeniden yaşa diyemem."

Esila, titreyen elini Salih'in bir anda yaptığı sıcak dokunuşuyla sakinleştirirken Hakan'ın uzaktan bakan dinlendirici bakışları kendini olmadığı kadar güçlü hissettiriyordu. İki adamın hiçbir şeyi bilmeden yanında olması daha fazla ağlamasına neden olmuştu. Elindeki telefonu kulağına götürüp gözlerini yumdu. Söyleyeceği cümlelerden sonra ne olacağını tahmin edemiyordu.

"Melek!" diyerek Salih'in elini daha bir sıktı. Bu sıcaklığı ilk defa hissediyordu.
"Benim yüzümden, bir katil tarafından ölümle yüz yüze geldin. Şimdiyse benim yüzümden o çok sevdiğin erkek başkasının yanında olmak istiyor. Özür dilerim arkadaşım, seni aldatmasına engel olamıyorum. Başka bir kadın odasında." Telefonun diğer ucunda Melek susmuştu, Hakan susmuş... Salih ise her zamanki gibi elini bırakmış duydukları yüzünden yanından uzaklaşıyordu.

Bazen doğru bildiğimiz yanlışlar yüzünden biterdi sonsuz aşklar. Biz oyuna hile kattık, kimse ses çıkarmadı. Bizde oyuna hileli devam ettik.

________________

55 Beğeni sınırı dolunca diğer bölümün önyazısı yayında olacak. Yeni bölümde görüşelim olur mu? Beni desteksiz ve yanlız bırakmayın.

Bölüm : 27.12.2024 08:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...