110. Bölüm
Yalives Doğan / Resmen Aşık / 59. Zaten Aşığız

59. Zaten Aşığız

Yalives Doğan
kambersizyazar

YORUM VE BEĞENİ yapmayı lütfen unutmayın.

_________

"Neden bizi buraya sürükledin?" dedi Esila, kelimeleri tek tek söylemiş eline aldığı çatalı sıkıyordu. Murat, kuzeninin ölümcül bakışlarına aldırış etmeden karşısında telefonuyla oynayan Melek'e bakarak dudaklarını büktü.

"Benimle konuşmamak için telefonun dibine kadar girmene gerek yok her şekilde konuşacağız." Duymamazlıktan geldi. Bugünlerde en iyi yaptığı şeydi.

"Biz niye buradayız? Ben şu anda başka yerde olmak istiyorum." Melek'in ona yaptığını o da Esila'ya yapıyordu.

Esila için bu davranış tabak, çanak her şeyi dökmesi için büyük bir sebep olsa da yumruklarını sıkmak ve konuşmakla yetinecekti. Bir gıdım fazlası işleri olduğundan daha karmaşık yapacağını biliyordu.
"Bak şuna beni duyuyor mu?" dediği gibi oturduğu sandalyeden parmağını Murat'a doğru sallayarak dişlerini sinirle gıcırdattı.
"Murat olacak sivri biber tohumu, bugün Salih ve ben buraya gelmeyecektik. Beni eve davet etmişti ama şimdi ikimizde şeker bekleyen çocuklar gibi senin konuşmanı bekliyoruz. Birde konuşmak için restoranta niye getirdin bizi? Biz İkbal teyzenin yemeklerini yiyeceğiz, bu yemekleri değil." dedi somurtarak, masadaki menü listesine beşinci defa bakıp masaya indirdi.

Murat bıkmış bir ifadeyle garsonu yanına çağırıp boşalan bardağa su doldurmasını isteyip dudak payı bırakılana kadar suyla doldurulan bardağı ağzına dikip içti.
"Bedduakolik kapat çeneni! Sen ve yanındaki kibarcığı ben getirmedim, siz peşimizden geldiniz. Seninle bir ara katille olan sohbetini dinleyeceğim, o zamana kadar bana bulaşma." Oturduğu sandalyeden sıkılıp değiştirmek için kalktı.

Karşı masadaki boşta duran sandalye'yi alarak oturdu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Kıvırcık saçları başına açtığı durum yüzünden terlemiş, yağlı duruyordu. Bu durum onu rahatsız etse de çaktırmadan peçeteyi saçlarına götürüp elinden geldiğince kurutmak için uğraştı.
"Şimdi daha rahatım." diyerek başını arkaya doğru eğerek sırıttı. Yaptığı her şeye sadece Esila burun kıvılıp, laf dalaşına giriyordu.
"Şomdo daha rohotum... Adam'daki keyfe bak! Sorduğum sorulara cevap verecegine sandalye beğeniyor."

İki kuzenin tartışması masadaki bir kişinin bilerek dikkatini çekmiyordu. Melek başını telefondan kaldırmadan oyun oynarken, Salih yanında ki kadını sakinleştirmek için elini tuttu. Bu şekilde oturmak Esila'nın hoşuna gitmiş olsada burada kalmak gibi, delice bir niyeti yoktu. Salih'in evine gitmeli ve kur yapmayı sürdürmeliydi.

Murat, Melek'le devam etmek istediğini söyledikten sonra kızı buraya çekiştirmeseydi kendisi de peşlerinden gelmeyecekti. Salih'e dönüp göz kırpıştırıp önüne döndü. Genç adam bir şeyler yapacağını yaramaz çocuk gibi davranmasından anlamıştı lakin bozmaya hiç niyeti yoktu. Esila sözleriyle kendisine dokunmadığı sürece tatlı, yaramaz bir kız çocuğu izlenimi bırakıyordu.

"Bak Melek'ciğim, bu hıyar seni aldattı, terk etti."

"Esila! Çok olmuyor musun? Melek kulaklarını çabuk kapat!" Murat ayağa kalkıp Melek'in elindeki telefonu masaya indirdi.
"Sonra devam edersin. Kulaklarını kapat ne olur ne olmaz aklın karışır." Esila, marja basılmış araba gibi sesini bir ton daha yükseltmişti.
"Ben sana demiştim. Bu dolma biber, kafasını birkaç gün içinde duvarlara vurur. Bak gördün mü, vurdu. Kızı gördüğün anda fikrin değişecekse neden yaptın?"

"Senin yüzünden çıldırtma beni! Esila, sus ve kapa çeneni... Salih sustur şunu..."

"İnan bana elimden gelenin fazlasını yapıyorum. Ama şu da var ki... Ne diye susturmaya uğraşayım, o susması gereken yeri bilir." dedi kendinden emin bir tavırla. Sözlerinde biraz atmış olabilirdi aslında tamamen çarpıtmıştı. Esila'yı istese de susturamazdı, üstüne susacağı yeri bilmeyen nadir kadınlardandı. Yinede yanında olduğunu göstermek için bu şekilde söyleme gereği duymuştu. Murat başını dikleştirip belli etmeden Melek'e bakıp gözlerini kaçırdı. Eline yine telefonu almış tepkisiz oyun oynuyordu.

"Bak tatlı kankam, ölüm döşeğine yatmadığı sürece kuzenimi affetme."

"Seni affetmiş beni de affeder. Kapa çeneni!"

"Sen kapa çeneni! Ben pişman olduğumu hatırladığım an söyledim. Ben katil değilim sen duygu katilisin." Yalancı bir gülümseme sundu. Murat gözlerini yumdu burnundan soluyarak açtı.

"O olayı her ayrıntısı ile bana anlatacaksın. Seninle uğraşmıyorum bazı belirsizlikler var diye. Melek'i öldürmeye çalışmadığına beni inandırmak zorundasın. Bana bunu borçlusun."

"Anlatmak istersem anlatırım." Melek'e tekrar döndü. Murat'ı delirtmek istiyordu. "Sakın affetme! Kapında köle olsa hizmet ettir yine de affetme."

"Esila yeter! Gerçekten kendimi zor tutuyorum."

"Affetme ölsün yokluğunda, yine de dönüp yüzüne gülümseme." dediği gibi Murat bir bardak suyu hışımla Esila'nın suratına fırlattı.
"Sen ne cesaretle affetme diyorsun? Bunlara sebep olan sensin, sen." dedi sinirle.

"Lanet olsun Murat, karşında bir kadın var! İkinizde birbirinizi kışkırtıp durmaktan vazgeçin. Sonu iyi olmuyor. Farkında mısınız bilmiyorum ama sinir bozucu..." dedi Salih, masanın üstünde duran peçeteyle Esila'nın yüzünü sildi.
"Esila iyi misin? Neden inat yapıyorsun anlamıyorum!" demesi işe yaramasada söyledi. Esila'nın siyah gözleri buğulanmış, dizleri üstüne koyduğu ellerine bakıyordu. Nefesini hızla verip alması şimdilik ağlamamasını sağlamıştı.

Melek göz ucuyla Esila'ya bakıp iç çekti. Çok uzatmıştı ama Esila'nın bilerek yaptığını biliyordu. Murat'ı zorlayarak yapacakları konuşmayı öne çekmek istiyordu. Bu sayede barışıp yine eskisi gibi kardeş olurlardı. Ama Esila da durma diye bir şey yoktu. Murat bardakla su dökmese devam edeceğini hepsi biliyordu.

Ayağa kalkıp masadaki su dolu sürahiyi hepsinin gözü önünde Murat'ın kafasına döktü. Bilerek Esila ağlamadan önce yapmıştı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yine yerine oturup oyununa devam etti.

Boğazın en güzel yerine konumlandırılmış restoranda ki herkes Esila'nın yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Şimdi gözleri önünde Murat'a da sürahi ile su dökülünce herkesin kafası tamamen başka tarafa döndü. İki masa arkasında, iş toplantısı için gelen on kişilik grup, elli yaşlarında altı kişilik kadın grubu, birkaç sevgili gördükleri manzara karşısında başka tarafa dönmüş hiçbir şey görmemiş gibi sohbetlerini kaldıkları yerden devam ediyordu. Cam tarafından oturan bir çift haricinde bu duruma herkes üzülmüştü.

"Ah Melek ah! Bunu başka biri yapacak bana. Şu anda var ya..." Eline alabildiği kadar peçete alıp yüzüne saçlarına değdirdi.

"Kendimi savunmaktan yoruldum." Gömleğinin birkaç düğmesini açıp yakasını silkeledi. Aşırı yorulmuştu. Sorun yorulması da değildi. Melek'in keskin tavrı her yolu kapatıyordu. Onu sevdiği için gittiğini, bir türlü kabul ettirememek ölüm gibiydi. Sevdiği kadın artık uzaklaşmak ister gibi davranıyordu. Bırakıp gitmek istedi, onu da yapamıyordu. Bu kadarına hakkı var mıydı yok muydu şu anda o da bilmiyordu.

"Bayan Kapya pişmanlığım senin içinde bir şeyleri tetiklemiyor mu? Hep yabancı mı olacaksın?" Melek telefondan başını kaldırıp yüzüne baktı. Ne diyeceğini düşündü sonra Esila'ya bakıp gülümsedi. "Biz zaten yabancıyız. Murat, birinin yüzüne su atarken iki kere düşünmen gerekiyor. Sana biraz önce yaptığım bizim aramızdaki sorun ile alakası yok. Hata yaptığın anda, aynı hata başkası tarafından sana da yapılabilir. Kardeş çocukları olmak böyle olmalı. İkinizde inat edip bir şeyleri bozmadan rahat etmiyorsunuz. Konuşun ve aranızdaki şu sorunun çözün artık. Aranıza girmekten malzeme olmaktan çok sıkıldım."

"Ne demeliyim, söyleyecek cümle bırakmıyorsun. Sen bana söz hakkı bile tanımıyorsun. Kafanda tek düşündüğün bu beni aldattı. Çekip gitti, neden niye niçin sorgulamak yok. Bütün hıncını almana izin veriyorum. Yine rahat etmiyorsun." Öyle olsun der gibiydi bakışları. Murat da Esila'ya su attığına pişman olmuştu.

Onlar konuşurken yan masada açık kızıl renkte boyattığı saçlarını yaptığı topuzla daha gösterişli hale getiren kadın, dudaklarını yalayıp kocasına kıkırdayarak parmakla Melek'lerin bulundukları masayı gösterdi. Genç kadın fazla kilolarını giydiği mavi dar elbise yüzünden daha ortaya sermişti. Mavi lensli gözleri, izlediği bu durumdan fazlasıyla hoşnuttu. Kocası onun tam tersiydi. Aşırı zayıf, esmer, üflesen düşecek türdendi. Adam jöleyle parlattığı saçlarını dağıtıp böbürlenerek, karısının yanağını okşayıp, yüksek sesle acımasız sohbete tırnak işaretlerini bastı.
"İyi ki akşam yemeği için buraya gelmişiz. Acayip insanları gördükçe ne kadar şanslı olduğumuzu anlıyoruz. Biz ideal çiftiz." Masadaki içkisinden bir yudum aldı.
"Tahmin etseydim telefonla kızın yüzüne atılan o suyu çekip sosyal medyaya yüklerdik. Kendimizi sadece çekiyorduk son anda gördüm telefonu çevirene kadar konu kapandı. Takipçilerin gülmekten yerlere yarılırdı."

"Offf aşkım popi olurdum. Suyu kızın yüzüne attıktan sonra telefonu bana döndürüp şoka girmiş gibi bakardım. En sonunda da you are crazy derdim." Kahkahaları havada uçuşuyordu.

Melek, yaşanılanları tatmin edici bulan insanların eğlenen yüzlerine bakmamaya çalışarak Esila'ya sarıldı. Arkadaşının insanlar içinde rezil edildiği zaman ne denli yaralandığını çok iyi biliyordu. Konuşulanları duyduğuna da emindi. Sırtını sıvazlayarak buğulanmış siyah gözlere gülümsedi ve Murat'a seslendi.
"Görüyorsun değil mi? Sakin kalmak için ne yapman lazım? Esila reklam malzemesi olmamalıydı."

"Yine kendimi sana inandıramayacağım ama öfkeden doğru düşünemedim. Bir anda elim gitti. Kendi yaptıklarını unutması beni sinir ediyor. Bu beni haklı göstermez." Pişman olmuştu, Esila'ya karşı soğuk davransada küçük düşmesi en az onun kadar içini açıtmış ve öfkelendiriyordu.
"Hem sende benim üstüme su attın. Eşitlendi."

"Kimse seninle alay etmiyor benimle ediyor." Esila dudakları titreyerek yine önüne döndü.

"Salih." dedi Melek arkadaşına bakarak.
"Esila'yı arabaya götürsene ıslak ıslak hasta olacak." diye bahane uydurdu. Bir an önce uzaklaşmasını istiyordu.

"Haklısın, kafam allak pullak oldu." Kolundan destek alarak belini tuttu. Salih kolay kolay boşluğa düşen bir adam değildi. Konu Esila olunca, her şey normalin üstünde hareketlerle anlam kazanıyordu.
"Hadi gidelim." Esila gözlerini kısarak başını salladı.

Onlar kapıdan çıkarken Murat başını eğmiş yere ayağıyla vuruyordu.
"Bu işi yayılmadan düzelt!" dedi Melek tıslayarak Murat ondan önce kalkıp dışarı çıktı. Melek de Esila ve kendi çantasını alıp kapıya doğru yürürken biraz önce konuşan kadının sesini yine duydu.

"Ne oldu şimdi, gösteri bitti mi? Ayy çok sıkıcı aşkım."

"Yırtarım o ağzını! Vallahi de billahi de yırtarım." Son sabrı da bu konuşmayla tükenmişti. Yüzüne yerleşmiş sinsi gülümsemeyle yanlarına gitti. Adam ve kadının şaşkın bakışları arasında önlerindeki tavuk yemeğine elini daldırdı.
"Aaa, iğrenç ne yapıyorsunuz siz?" dedi kadın kulak tırmalayan sesiyle.

"Bu kadar yağlı yemeyin diye elimle yağını çekiyorum. Hem kocanız ve siz aynı öğünleri yemeniz haksızlık. Siz tombiş olduğunuz için salata, eşiniz dal parçası olduğundan yağlı yemek yemeli." Elindeki tavuğu adamın önüne attı.Tek kaşını kaldırıp gülümsedi.
"Rızık zamanı."

"Pardon da ne oluyor? Gelip yemeğime elini daldırdınız üstüne hakaret ediyorsunuz. Bir kere ben tombiş ayy kilolu değilim gözlerinize dikkat edin." diyerek kadın ayağa kalktı. Mavi gözlerini kocaman açarak dikti. Melek, elini çantasından aldığı mendille güzelce silip mendili de salatanın üstüne atması adamın da ayağa kalkmasına sebep olmuştu. Melek gözünü kadından ayırmadan masaya ellerini yerleştirdi.

Normalde en son yapacağı şey bile değildi dış görünüş ile alay etmek ama bugün ayrıcalık yapabilirdi.
"Balık etliyim diyerek balina gibi çıkan kadınları kamu spotu maiyetinde bilboardlara asmak istiyorum. Göz var nizam var. Ben senin ayı mı yoksa tavşan mı olduğunu anlamıyor muyum? Siz iki silik av mı arıyordunuz?" demesiyle kadın başını ovalamaya adam da onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Hanım efendi, karımla düzgün konuşun. Yoksa sizi şikayet ederim." Karşısında korkarak geri çekileceğini düşünen kadının elini beline koyması karşısında sustu.

"Size ne demeli bey efendi? Elli kilo erkek mi olur? Ben bile kadın halimle elli beş kiloyum. Ne o öyle çin malı gibi üflesen düşecek."

"Aaa kocama ve bana ne hakla hakaret ediyorsunuz? Hayatım hemen ara polisi bu kadından şikayetçiyim." demesiyle Melek, kadının yanına yaklaştı. Ayağının üstüne ayağını koyup bir süre öyle kaldı.
"Ayağım!"

"Dövmek için milyonlarca sebebim var. Dövmemem için bir sebep söyle, belki kabul ederim. Kardeşimin yüzüne su atıldı diye gülmek çok mu hoşunuza gitti." Saçlarını eliyle havalandırıp geri çekildi.
"Başkasıyla eğlenirken oh ne ala sizinle eğlenirken aaa ne yapıyorsunuz. Ne mi yapıyorum, sizin yaptığınızı. Aşağılıyorum aynı davranışınızı size uyguluyorum. Benim çok hoşuma gitti." Elbisenin kollarını yukarı doğru kaldırıp devam edeceği an da bir el onu yakaladı.

"Melek! Ne oluyor burada." Murat'ın arkadaşının restoranı olduğunda odasına gidip selam vermeye gitmiş, geldiğinde ise kavgayı görmüştü. Melek'i yanına çekip korkudan bakakalan insanlara baktı.
"Bunlara ne yaptın?" diye fısıldadı. Melek omzunu aşağı yukarı kaldırıp dişlerini göstererek güldü.

İlk şoku atlatan kara kuru vücuduyla adam olmuştu. Melek'i işaret ederek parmağını salladı.
"Mahkemelerde süründüreceğim."

"Senin o parmağını... Bırak şunları döveyim." Melek'in bu konuşması Murat'ın ağzını tutmasıyla durmuştu.
"Ah be güzelim tut şu ağzını, küfür sakın etme." Melek ağzını tutan elleri ısırıp birkaç adım uzaklaştı.
"Sulanma... Hem şikayet etsin bakalım ne olacak. Tıfıl ile bodur peşinizi bırakmak gibi niyetim yok. Yarasa gibi üzerinize çökeceğim gözlerinizi açtığınız anda gözlerinizi çıkaracağım. Sizinle işim bittiğinde bir daha dalga geçerken yüz kere düşüneceksiniz."

"Git Esila'nın yanına ben burayı halledeceğim." Murat işler sarpa sarmadan Melek'in gitmesini Esila sayesinde sağlamıştı. Burada başına iş açacağına orada kuzeniyle birlikte kendi dedikodusunu yapardı. Bu her bakımdan daha iyiydi.

Melek'in gitmesiyle ikisi rahat bir şekilde masalarına oturup telefonlarından üç avukattan hangisini arayacaklarını düşünmeye başladılar. Her şeye burnunu soktukları için avukatlarla işleri çok oluyordu. Bu işlerde profesyonel bile denilebilirdi.

Murat telefonunu çıkarıp masanın üstüne indirerek boş sandalyeye oturdu.
"Şimdiden geçmiş olsun. Avukat mı arıyorsunuz? O kız şeytanın veliahtı. Bir şirkette çalışıyor." Genç kadın işten artıracağı için gözleri ışıldadı.
"O işyerinden kovdurmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Tazminat ve hakaret davası da açacağım."

"Mutlaka, benimde böyle çılgın zamanlarım olmuştu. Çok güzel anlardı."

"Ne zamanları..." adam merakla Murat'a döndü.

"Sizinle kavga eden var ya..." Başını üzüntüyle indirdi.
"Nerde bir hırsız, katil, yankesici, uyuşturucu baronu varsa kavgalarda en önde destek oldu. En yakın arkadaşı El Chapo'nun kızı Esilavator olduğu söyleniyor." Gayet ciddiydi.

"O adam kim?" İkisi aynı anda sormuştu. Murat dudaklarını inceltip başını salladı.
"Meksikalı uyuşturucu baronu. Çok tehlikeli, ben bu kızın yanında olmak zorundayım. Birlikte kalıyoruz akşamları iti, köpeği hep evimizde. Onları savunmak için gözüne kestirdiği adamları ortadan kaldırıp önlerini açıyor. Bende hizmet ediyorum onlara. Bazen kırbaçladığı oluyor beni. Durun size adresi vereyim de şikayet edin."

"Sen niye şikayet etmiyorsun?"

"Ettim ama o değil ben hapishaneye girdim. Sonra çıkınca beni tekrar kölesi yaptı." Ellerini göğsünün üstünde çarpı işareti yaptı.

"Her şekilde kullanıyor bedenimi. Sizi sevmiş olmalı yoksa size böyle davranmazdı. Benimle konuştuğu gibi konuştu. Eski günlerime döndüm. Bana da demişti yarasa gibi çökeceğini. Çöktü. Mahkemeye hemen verin sizin sayenizde kurtulurum. Yerimi alırsınız, arada kırbaçlanıp arada işkence ile günleriniz geçer." Dehşet içinde birbirlerine bakarak ayağa kalktılar.
"En iyisi bu konuyu unutmak. Hanım efendiye hürmetlerimizi söyleyin."

"Gitmeden telefon ile ne çektiyseniz onu da silin. Arkanızda kanıt bırakmayın."

"Hemen siliyoruz hemen." dedikleri gibi arkalarına bakmadan koştular. Murat da herkesten özür dileyerek ayağa kalkıp arkadaşının yanına tekrar gitti. Restoranın kamerasını da silerse Esila için tehlike tamamen kalkardı. Görüntünün silinmesi için birkaç kelimesi yetmişti. Arkadaşına;
"Evleneceğim kadın biraz deli, doludur. Tartışmayı sever, videoyu silersen düğüne davet ederim. Geldiğimiz andan itibaren arka masanın gittiği ana kadar silinse yeterli." demişti. Hemen müdürü arayıp Murat'la birlikte hallederek el sıkışmışlardı.

****

"Hadi ama Esila şu kapıyı aç." diyerek üçüncü kez kapının koluna asılıp cekti. Salih'le birlikte arabasının yanına gelmiş. Sonrasında Esila arabadan bir şey alacağını söyleyerek arabaya binip bütün kilitleri kapatmıştı. Genç adamın endişesi daha fazla yalnız kalmak isteyen kadının bulanıma girmesiydi. Arabanın önüne geçip kaportasına hafifçe vururken bir taraftan da konuşuyordu.
"Şu kapıyı açar mısın? Murat'ın yaptıklarına sessiz kaldığım için mi yapıyorsun?" Esila kelimeleri telaffuz etmek yerine ağzını oynatıp "Evet" dedi.

"Üç ay önce Murat ve senin tartışmalarınıza karışmamam konusunda ağır bir dille beni uyarmıştın. Şimdi de karışmadığım için mi sinirlisin?" Yine ağzını oynatıp "Evet" demişti.

"Tamam, bir daha sana yanlış yaparsa onu döverim demiyorum ama göz dağı veririm. Hadi kilitleri aç." Başını arabalar arasında duran Murat'ın arabasına çevirdi. Gözünü ondan ayırmaması için direktif verip arabanın yanına koştu. Her tekerleğine birer tane tekme atarak.
"Bu Esila'yı sinir ettiğin için... Bu Esila'ya su attığın için... Bu Esila'nın arkadaşını aldattığın için... Bu da benim gibi bir adamı deli ettiğin için." dedi. Esila arabanın içinde gülerek izlerken kapının kilitlerini açtı. Kapıyı da açmıştı ama inmek gibi bir niyeti yoktu. Başını koltuğa yaslamış hiçbir şey olmamış gibi olan biteni izliyordu.

Melek de koşarak aralarına katılıp iki üç tekme arabaya geçirip Esila'nın yanına geçti. Şoför koltuğuna oturup Salih gelmeden kapıyı şimdi de Melek kapatmıştı.
Salih'in arkada sinirle tepinmesine aldırış etmeden sarıldı Esila'ya...
"Senin hakkında konuşan o çiftin canına okudum."

"Ciddi misin! Artık rahat bir nefes alabilirim. Midemdeki gazı çıkaramıyormuş gibi zorluk yaşıyordum. O biber tarlasının yüzüme attığı sudan çok, o dana ve buzağı beni sinir etmişti." Ağzını elleriyle kapatıp kıkırdadı.
"Biraz önce de ben kapıyı kilitledim. Tekrar restoranta gidip onların canına okuyup, okumamayı düşünüyordum. Tabii Salih'e bunu söylemedim eğer ögrense deli olduğumu düşünür." Ellerini önüne doğru açarak esnemeye çalıştı.
"Sözde bu akşam Salih ve ben flört edecektik. Adam tam da tatlı bir kıvama gelmişti. Neyse demek istemesem de şu adamın beni masumane bir duruşla bekleyen tipini görünce bir kez daha olacak diyebiliyorum. Aslında biz Salih'le çok zıtız o beyefendi ben çalgı cengiyim. Baksana halimize, kader denilen meret aynı karede bile durdurmuyor."

"Esila her şeyi Salih'e anlattın mı?" dedi birden.

"Hı hı..." diye geçiştirdi.

"Ne dedi? Fedakarlık yaptığın için seni daha çok sevmiştir."

Bilemiyorum." dedi kendi kendine bile itiraf edemiyordu.
"Kalbindeki sevgi mi yoksa benim aşkım mı onu yanımda olmaya zorluyor bilmiyorum. Anlattığımda çok üzüldü ama bu kadar. Bana yeterli geldi yine de aklım karışık." Boşluğa dalıp kafasını salladı.

"Birkaç gün önce Hakan'a telefonda anlattım. Anlatmadan önce çok işim var hızlı konuş demişti. Beni dinledikten yarım saat sonra işini bırakıp yanıma geldi. Sabaha kadar ben konuştum o dinledi." Gözlerini etrafta gezdirdi.
"Biliyor musun?"

"Neyi?"

"Hakan üzüldüğünde çok ağlıyor. O gece benimle ağladı, hiç durmadan. Sen bu kadar acı çekerken benim gözün kör müydü dedi. Salih'e de çok kızdı." Arada Melek'e bakıyordu dinliyor mu diye. Pür dikkat dinlediğini görünce devam etti. "Salih'i aradı öfkeliydi ama saygılı konuşmaya çalışıyordu. Onunla evlenmezsen ben evlenirim dedi. İstediği zaman inandırıcı olabiliyor."

Melek Hakan'ın hoşlandığını anlamıştı ama Esila anlamayacak kadar Salih'i çok seviyordu.
"Hakan bana da kızdı. Korktuğum, ağlamak istediğim zaman hep yanımda olacakmış. Birisine acımak istiyorsan önce kendinden başla dedi. Ben herkes için çok değerliymişim. Hakan çok sulu göz." Acı içinde gülümseyerek Salih'i düşündü.

"Çok seviyorum. Ben Salih'i çok seviyorum. Onun için ölümü göze alabilirim. İsterdim o da benim gibi sevsin. Çok zıt insanlarız."

"Bizde Murat'la zıt karakteriz demek isterdim. Biri uçarken diğeri tutarak yanından ayrılmazdı o zaman, ama nerdeyse aynıyız. Murat gitmek istedi ben yolları kapatmak yerine gitmesi için açtım. Şimdi ise barışmak istiyor bana gelecek yolları kapattım. Ben fakir edebiyatı yaparken ona zengin edebiyatı düşüyor. Anlayacağın aynı olsakta o ve ben aynı ormanın farklı odunlarıyız."

"Woha mükemmel söz..."

"Konu yine saptı. Şunu söyleyip kapıyı açalım. Seni harcamak için kollarını sıvayan çiftin önce yemeklerine elimi daldırdım. Sonra Alllah affetsin tipleriyle dalga geçtim. Biraz darp da ettim yani en sonunda Murat araya girip beni buraya gönderdi."

"Mükemmel. Kanımı yerde bırakmadığın için sağol emmioğlu."

"Sende sağol gardaş." Birbirlerine bakıp kahkahalar arasında kapının kilidini açtılar. Salih kapı açıldığı gibi iki kızı konuşturmadan arabaya binerek kollarını bağladı.
"Murat geliyor. Şimdi üçünüz arabaya binip kilitlemenizi bekleyemem. Kilitli olacaksa bende içinde olacağım." dedi dik bir duruşla, Esila genç adamın yanına oturup başını omzuna yasladı.
"Kötü birgün geçirdim. Birazcık böyle durup bana katlanman çok iyi gelecek." diyerek onları izleyen Melek'e göz kırptı.

"Siz dinlendikten sonra geç kaldığınız yere Yağmur'un yanına gidin. Beni merak etmeyin ben iyiyim." Onları arabanın içinde bırakıp Murat yaklaşmadan yanına gitti. Konuşmak ne olacaksa daha fazla dibe batmadan halletmek istiyordu. Murat, kırmızı arabasının üstüne basılan ayakkabı şekillerine bakıp gözlerini devirdi.

"Bitmeyen öfkenin çaresine bakalım. Yoksa ben çıldıracağım." Melek'i görünce adımlarını durdurup genç kadının kendisine gelmesini bekledi.
"Konuşalım ve bitirelim." diyerek Murat'a yalandan gülümsedi.

"Konuşmasına konuşalım ama bitirmeye niyetim yok." Murat'ın tehdit içermeyen lakin tehdit etmeye doğru giden kelimeleri konuşmanın taraflarını belli etmişti.

"Sana bir patron değilde sadece normal bir erkekmişsin gibi bakmak istiyorum. Şu anda, aklım ve mantığım işlemeden. İzin verir misin?" dedi genç kadın korkusuzca.

"Tabii ki, ben seninim." Melek'in onu incelemesi için muzipçe etrafında kısa bir tur attı. Dudaklarında güzel, tatlı bir gülümseme belirdi. Yakışıklı olduğunu pek ala biliyordu. Bir kadını nasıl etkileyeceğini de. Melek, önce yüzünü, saçlarını inceledi. Sevdiği adamdan çok ilk zamanlardaki gibi bakmayı uygun görmüştü. Sonra vücuduna gözlerini değdirdi. Kaç kızın izi vardı diye kendi kendine sordu. Ellerine baktı, kaç kıza dokunmuştu diye nefret edercesine sordu kendine. İçi sinirden ölüyordu.
"Sen!" dedi isyankar üslubuyla.
"Nasıl bana layık olduğunu düşünüp peşimden dolanırsın? Ben mi sana dedim beni aldat sonra dön dolaş gel diye? Ben mi dedim sinirlendiğin her an beni terk et, bir ay sonra gel diye? Ben mi dedim, benden nefret ederken bile beni sev diye? Hayır, hiçbirini ben demedim." İşaret parmağını adamın göğsüne bastırdı.
"Sana baktığım zaman senden çok yaptıkların şekil alıyor. Sana bakıyorum, seni görmüyorum. Bencillik, sorumsuzluk, ihanet, sadakatsizlik, pişmanlık hepsini sende görüyorum."

"Bitti mi?" diyerek arabanın yanına yaklaştı. Birkaç adım uzaklaşmak istiyordu. Vücudu bu kadından sonra başka bir vücutla temas etmediğini savunup, söylenen sözlerin pişmanlığını Melek'in yüzünde görmek istiyordu.

Salih ve Esila'nın park yerinden arabayla ayrılmalarıyla bir süre birbirlerini izlediler.

"Beni aldatırken ne düşündün? O kadının yanında veya o kadın senin göğsünde yatarken ne düşündün? Çok mu basit! Senin yaptığın her şeye susup tamah eden biri gibi mi görünüyorum? Önce kovmak için kollarını sıvıyorsun sonra barışmak için."

"Seni aldattığımı unut. Seni kovmak gibi niyetim de olmadı. Bu salak düşünceler aklını kemiriyor. Senden sonra hayatımda kadın yok. Bunlarda artık anlaşalım. O benim yatağımda yattı ben ise aşağıda." demesiyle Melek'e baktı. Gözleri dolmuş yumruklarını sıkıyordu.
"Ne fark eder. Yatağına nasıl yatırdın o kadını?" dedi içli içli yutkundu.

"Bilmiyorum gerçekten bilmiyorum. Senden uzaklaşmak için ne yapacağımı bilmeden onun insafına bıraktım. Yemin ederim bundan ötesi olmadı. Olsa kaç gündür peşinde dolaşıp seni geri ister miyim? Yalan değil senden başkası yok olmadı olmayacak." Murat'ın kendisine doğru geldiğini görünce eliyle durmasını emretti.

"Nasıl bana bunları layık gördün? Sanki kazada ben değil sen yaralandın, bu neyin nazı? Ölümle burun buruna kalan bendim sen değil. Kardeşinin istemeden yaptıkları seni bunalıma mı soktu? O zaman benim halimi anlayıp yanımda kalmalıydın."

"Beni yanında görmek istemeyeceğini düşündüm. Sana acı vermekten korktuğum için gittim."

"Bu durumda bana geri dönmen yanlış." dedi baskın sesini gözlerini kocaman açarak söylemişti. Sesi, titreyen elleri kendini belli etmiyordu. Kızgınlığının son demlerini yaşamaktan bile aciz görmesi korkmasını sağlıyordu. Yanından çekip gitmek için atılsa kolundan tutup gitmesine izin vermeyecek diye arabaya yaslanarak bir süre bekledi.

Murat da yanına gelip arabaya yaslandı. Ne diyeceğini bilmeden nasıl davranacağını düşünüp arabaya vurarak ritim tuttu. Kendi konuşmasını kendi de beğendiği söylenemezdi. Hele ki, bir kadının karşısında sağlam zemine oturmayan kelimeler kullanmak kesinlikle daha kötüye gitmişti. Melek'i tekrar yanında görmek, eskisi gibi sarılmak, izin almadan öpmek istiyordu. Öptükten sonra öldüreceğim seni diyen bakışların odak sahibi olmak istiyordu. Bir buçuk ay önce neden ani bir kararla terk ettiğini şimdi düşündüğü zaman anlamsız geliyor ve bu onu daha acınacak duruma düşürüyordu.

Korkmuş veya Melek'e haksızlık olarak görmüştü. Birlikte olmaları o anda yanlış gelmiş. Ayrılmanın en iyi yol olduğunu düşünmüştü. Şimdi pişmanlık içinde barışmak için çırpınıp duruyordu. Kollarını homurdanarak bağlayan, gözlerini yere değdirerek gideceği anı bekleyen kadına aldırış etmeden on adım geriye sonra on adım ileriye volta atmaya başladı. Konuşmak için uygun adım atmalı ve daha fazla Melek'i sinirlendirmemeliydi.

"Bak güzelim... Ben istiyorum yaşadığım şu zaman dilimi otuz yıl geçsin." dedi Murat, yürümeyi sonlandırıp gülümsedi.

"Neden? Sen yılların bir anda bitmesini istemezdin. Tam tersine yavaş yavaş geçmesi taraftarıydın." Yüzündeki tavır kızgın olduğunu açıkça gösteriyordu. Murat, aldığı cevabın isteksizliğiyle sevinerek devam etti. Konuşsun da nasıl konuşur ne derse desin diye düşündü. Doğru yolda olduğunu kesinlikle emindi.

"Neden mi? Çünkü bizim hikayenin ortasını merak ediyorum. Otuz yıl geçerse, evliliğimiz, çocuklarımız ve kesinlikle torunlarımız bile olur. Ben ölene kadar seni deli gibi seveceğimi biliyorum ama senin o zaman bile hem trip atıp, hem beni sevecek misin, merak ediyorum. Düşünsene benim dişlerim dökülmüş, saçlarım kel olmuş ortada on, on beş tane saç kalmış. Senin o güzel yüzünde her yıla ait kırışıklar, uzun dalgalı saçlarının yarısı beyazlamış, ağzın eskisi gibi argo konuşmuyor. Ne kadar mükemmel olur değil mi?" Gülümsedi. Mavi gözleri hafif kısılmış elmacık kemikleri çıkmıştı.
"Seninle geçireceğim her gün bu saçlarımdan vazgeçmek ne güzel olur." Kurduğu hayaller bile zannettiğinden daha fazla heyecanlandırmıştı. Kahkahalar eşliğinde aynı hayalde buluşmak istedi ama Melek, Murat konuşurken tepki vermemişti.

Genç kadın Murat'ın kurduğu hayallerle vücudundaki bütün kan şaha kalkmış olsa da belli etmeden dinledi. Korkuyordu bu adamın yanında en çokta ondan korkuyordu. Kendine rahatça bağlayabilir rahatça terk edebilirdi. Bugünü halletmek zor iken koca yılları düşünemiyordu. Melek'e hayaller romantik ve gerçek olabilecek düzeyde olmasına karşın yanlış gelmişti. Murat'ın düşünce yapısını çözemeyeceğini biliyordu. Yaptığı tek şey aşkı istemek ve bu uğurda bütün gücüyle savaşmaktı. Murat çok güzel savaşıyordu. Ayrılması için Melek elinden geleni ardına koymamıştı ama Murat bir kez bile tamam bende de bitti demedi. Melek ne yaparsa yapsın alttan aldı. Aşkına inandırmak için var gücüyle çabaladı. Bu adam çok güzel savaşıyordu.

"Elimi tutmaktan, en küçük darbeden korkup, kaçan birini seveceğime, ömrüm boyunca beni seven bir insanı sevmeye çalışırım daha iyi..." diyerek ellerini elbisesinin ceplerine yerleştirdi.

"O Sabri denilen adamdan mı bahsediyorsun?" Sinirlerine hakim olması imkansız hale gelmişti. Melek'in kollarını tutup aynı anda bıraktı.
"Bunu bana yapmaktan vazgeç! Seni ölesiye özledim başka bir erkeğin ismini bile duymak acı veriyor. Bana ait olduğunu düşünmek bu uğurda sana layık olmak için çabalamak... Neden bana şans vermiyorsun?

"Sana şans verdim. Bana bir şeyler anlatmaktan vazgeç." dedi umursamadan başını çevirdi.

"Sana yemin ediyorum, yaptıklarımdan pişmanım hemde çok... Eskisi gibi olalım, aşırı maharetli, mükemmel bir ilişkimiz olmasına gerek yok. Sadece bir şans ver sonra ne dersen kabulüm." diyerek yüzünü dikleştirdi.

"Tamam belli ki durmayacaksın. Bir şans vereceğim. Ama bu da olmazsa önüme çıkmayacaksın." Yutkundu, bu adamdan kurtulmak tahmin ettiğinden daha zordu. Bütün kalbiyle şans vermekte istiyordu. Arafta kalmıştı, gerçek Melek bitti dedi mi bitirirdi. Oysa şimdiki hali çok farklıydı. Bitirmek ve bitirmemek arasında gidip geliyordu. En kötüsü de affetmeyi iliklerine kadar istemesiydi. Kendisine göre bir şey ifade etmese de Murat'a göre zor bir şey yaptırıp zoru oynamayı seçti. Güven ve sevgisini istiyorsa dediklerini harfiyyen yaparak ona bağlılığını gösterecekti.
"Bütün şirketin, annenin önünde benden özür dileyerek ve aşkım için yalvaracaksın. Kabul edip etmemek o an yapacağın duruma bağlı. Aptal gibi gözükmeni istiyorum. Uyar mı?" Murat başını sallayarak arabaya tekrar yanaştı. "Zaten on beş gündür bunu yapıyorum. Yine yaparım." Bu kadar çabuk kabul etmesi genç kadının duygusal açlığına işkence ediyordu. O kadar çok istemesi canını yakmıştı. Şaşkınlığını belli etmeden Murat'dan üç adım uzaklaştı.
"Parmakların kırılmadığı sürece nereye gidersen git mesaj atacaksın. Esila'yı dinleyeceksin o sana anlatacak sende gerçekleri onun ağzından duyacaksın. En son olarak annenin karşısına geçip o ağzını Melek yırtmadan tatlı dilli olmasını söyleyeceksin." Tek kaşını sinsi bir gülüşle taçlandırıp kaldırdı. Genç adam gözlerini yumarak tamam demişti. Saatler önce annesine söylediği kelimeyi tekrar etmek zor değildi.

"Anne ağzından çıkan kelimeler Melek'in kulağına giderse seni ulu orta dövmez ama kuytu köşelerde dövebilir. Bende sadece izlerim. Ben onun tarafındayım. Onunla evleneceğim bu durumu kaldıramıyorsan evime, bulunduğum ortama ayak basma. Şimdiye kadar anneye ihtiyacım olmadı bundan sonra da hallederim. Senin değil benim onu sevmem yeterli. Ve inan bana çok seviyorum." demişti yine söylerdi.

Murat, eline geçen bu şansı bütün gücüyle kullanacaktı. İşin ucunda rezil olacağı bariz bir gerçek olması bile fikrini değiştirmeye yetmedi. Melek'in kollarını aşağı yukarı dokunarak her anlamı taşıyan bir çehreyle baktı.
"Sana aşık olduğumu ne zaman anladım, biliyor musun? En saçma şarkı bile, aklıma sen gelince anlamlı gelmeye başlamıştı. İşte o zaman dedim bu kız bana özel... Seni terk ettiğimde bile hayatımda senden daha özel bir kızın olmayacağını kendime söyledim. Önüme aşmam için koyduğun bütün engelleri aşıp güvenini kazanacağım."

Cebindeki arabanın anahtarını çıkarıp bastı.
"Yıldızlar gökyüzünü esir almadan seni eve bırakayım. Yoksa seni görünce parlamaktan utanırlar." Arabanın kapısını açarak eliyle buyur etti.
"Kalbim'e bir kaç gün girmeyi reddediyorsun. İlk adım olarak arabama buyur edeyim sonra kalbim sana zaten bütün yollarını açmış, dilediğin zaman girersin. Çok çok çok çok uzun bir müddet kalıcı olarak elindeki nikah belgesiyle oturmanı bekliyor." Göz çevresinde ki bütün kırışıklar gülmesiyle belirgin olmuştu.

Melek, karşısında bir şaheser varmış gibi bakıp dudağını dişledi. İç sesi, dışa vurarak onun duygularına istem dışı tercüman oldu.
"Biz adama zaten aşığız bir kez daha aşık etmeye çalışıyor. Ayı ne olacak!"

"Hıı, bir şey mi dedin?" Murat'ın yüzü değişmişti. Gülmemeye çalışıyordu.

"Ne diyeceğim geç kaldım. Beni oyalamaktan başka bir şey bilmiyorsun. Romantik cümlelere kanacak kadar aşık değilim." diye atarlandı. Kuş olsa uçacak gibi mutlu olmuştu. Bir erkek tarafından çok sevilmek bunu her şekilde dile vurması Melek için bir ilkti. Murat içinde bir kadını kendi hayatı gibi sahiplenmesi bir ilkti.

Melek duyup duymadığı konusunda içinde hiç kuşku yoktu. Sessiz konuşmuştu duymasına imkan vermedi. Derin bir nefes alıp yaptığı davranışın kötü sonuç doğurmadığı için şükür etti.
Fısıldayan birini kolay kolay kimse duymazdı. Her şey Melek'in istediği şekilde gideceğinden genç kadın taviz vermeden adama bakıyordu. Murat ise Melek'in ağzından kaçan itiraf sayesinde içmeden sarhoş olmuştu.

___________________

Bu bölüme şans verip okuduğun için teşekkürler❤❤❤

Lütfen birkaç cümle yaz hikaye ile alakalı. Bu kadar hukukumuz yok mu?😂

YORUM VE BEĞENİ yaptıysan diğer bölümde görüşürüz, inşallah.

Bölüm : 01.01.2025 14:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yalives Doğan / Resmen Aşık / 59. Zaten Aşığız
Yalives Doğan
Resmen Aşık

80.28k Okunma

6.93k Oy

0 Takip
99
Bölümlü Kitap
1. Ne var ne yok2. Geri Dön3.Dost4.Haber Gelir Geriden5.Tembel Patron6.Melek7. Korkusuz Korkak8.Ağzı Bozuk9.Baş Belası10.Zorla Geleceksin11. Çelişki12. Kovuldun Sözde Kaldı13. Dostluk14. Düzmece Düzen15. Çapkın16. Tehdit17. Yalan Makinesi18. Melek Ve Yalancı Aşk19. Kimler Gelmiş20.Görev Bakışlar Hücum21. Saldırı22. Çöküntü23. Yoksa Kafayı Yiyeceğim24. Kılıçlar Fora25. Ağır Yaralar26. Yeniden27. Esila ve Sonsuz Aşk28. Bela Geldi Hoş Geldi29. Sabır30. Kum Torbası31.Başlangıç veya Bitiş32. Ölüm KalımÖnyazı33. Kalbe Şiddet AğırdırÖnyazı34.Seni Kimler AldıÖnyazı35. Yük DeğilsinÖnyazı36. Sevdiğim KadınÖnyazı37. O olabilir miydi?Önyazı38. Benimle Çıkar Mısın?Önyazı39. Unutulmaz TeklifKısa BilgiÖnyazı40. SalihÖnyazı41. Sen Miydin?Önyazı42.Cadı ile PazarlıkÖnyazı43. Kural 1 Hadi OradanÖnyazı44. Nefret Aşkı GüçlendirirÖnyazı45. Dalgacı KıvırcıkÖnyazı46. Tek Kıvılcım Bin Tutku47. Aşk Bildiğin YakarKalıcı BilgiÖnyazı48. Evlerden Irak OlsunÖnyazı49. Huysuz oğlunuzla ilgileniyorumÖnyazı50. Öptüm NefesindenÖnyazı51. GİTMEÖNYAZI52. Ben Yanında DeğilimÖnyazı53. Bitti Derken BaşlamakÖnyazı54. Her Zaman Deli Gibi SeveceğimÖnyazı55. Biz Kime Ait OlacağızÖnyazıKapak Tasarımı56. Yasak MeyveÖnyazı57. İntikam ÇanlarıÖnyazı58. Bana aitsinÖnyazı59. Zaten AşığızÖnyazı60. GüzelimZEHİRLİ AŞK kitap tanıtımıÖnyazı61. Yemişim KaslarınıYeni Hikaye Tanıtımı: KöleBiraz Ondan ŞundanÖnyazı62. Unutulan GerçeklerÖnyazı63. Ben İyiyim Baba
Hikayeyi Paylaş
Loading...