@kambersizyazar
|
Merhaba, lütfen beğeni ve yorum yapmayı unutmayın.
❤❤❤ Melek bir çırpıda dosyayı alarak içeriğini okumaya başladı. Hiçbir şey anlamasa da sonuna kadar okuyor, anlam çıkarmaya çalışıyordu. Bir süre sonra gözü, boş bir ifadeyle, masanın kenarında telefonu ile oynayan patronuna takıldı. Kendi kendine 'Ne sinir bozucu adam' diye mırıldanarak, dosyayı incelemeye devam etti. "Beş dakika kaldı. Çabuk ol biraz, deve kuşu gibi dosyaya gömülmüşsün." Murat'ın bariz tehdit kokan sesini duyduğu gibi Melek göz ucuyla bakıp kafasını salladı. Daha panik olmuştu... Sonra ayağa kalkarak Murat Arsel'in önüne dikilip, elindeki dosyayı önüne fırlattı. Giydiği topuklu ayakkabısını Murat'ın dizlerine vurup konuşmaya başladı. "Senin gibi patronun ben var ya... Ağzına tükürürüm zengin bebeee. Sen kimsin ki beni küçük görürsün angut. İstifa ediyorum sıçan. Seni uzaktan görsem bile erkek demem tipsizzz... Salata kafa." Murat korkmuş gözleri ile Melek'in ona olan davranışlarını izlerken, uzaktan bir ses duyuldu. "Sekreter bozması daldın gittin daha halen okumadın mı?" Gözlerini açıp gördüğü küçük haz dolu hayalin gerçek olmadığını farkettiği gibi, yutkunarak başını tekrardan dosyaya gömdü. İlk defa bu kadar lafa karşılık veremiyor, kurduğu hayallerde sadece ona laf söyleyerek hakaret edip vurabiliyordu. Murat tek kaşını kaldırdı elindeki telefonu masanın üstüne indirerek, elini Melek'e doğru uzattı. Ne olduğunu anlamasa da, Melek de kendi elini uzatıp tebessüm ederek karşılık verdi. Murat'ın bu durum hoşuna gitmişti. Hınzırca gülerek, Melek'in elindeki dosyayı çekip aldı. "Dosyayı ver dosyayı. Hayırdır sen ne sandın ki elini uzattın? Çok komik bir kız olduğunu şimdi daha iyi anladım. Çok eğleneceğim seninle." "Komik!!! Ben mi komiğim? Kafamı allak pullak ettiniz. Daha fazla ne yapabilirsiniz, şiddet içeren bir merakla bekliyorum. Ve inanın bende bu davranışlarınıza karşı cephe alabilirim. Tırnak içinde söylüyorum, cephe alırım." Tek kaşını havaya kaldırdı. Şirket telefonunun sesi ile nefes almadan sonlandırdığı cümlesini bitirip, sinirden kızarmış gözlerini yeni patronuna cevirdi. "Sakın burada olduğumu söyleme her kimse, dışarı çıktığımı söyle..." demişti Murat, arayan kişinin babası olduğunu büyük bir ihtimalle biliyordu. Melek şirket telefonunu eline alarak sinsi bir gülüşle başını tamam dercesine salladı. "Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?" Boğuk ama güçlü bir ses cevap verdi; "Yanındaki patronun olacak dana'ya ver, çabuk..." Melek hiç düşünmemişti dananın kim olduğunu. Bulunduğu ortamda bu kelimeye en çok uyan adama baktı. "Tabi efendim bir dakika..." diyerek patronuna uzattı telefonu. "Murat bey sizi istiyorlar..." "Yok de yok...Hadi hadi." Melek yine telefonu kulağına götürdü. "Efendim yok olduğunu söylememi istiyor. Şu an da burada, istemeden sizi kandırıyorum. Yalan söylemekten nefret ettiğimi bilin. Kusura bakmayın. Burada yokmuş!" Telefon birden üstüne kapandı. Murat kaşlarını çatmış, sinirli bir halde Melek'e bakarak; "Sen şimdi ne yaptın?" "Sizin benden istediğinizin ,tam tersini efendim." Tebessüm etti. "Sebep? Sana ne dedim aklın mı almadı dediklerimi?" "Evet efendim aklım almadı." diyerek devam etti "Siz dediniz ya boş kafa ile içeriye gir. Aklım dışarıda kalınca istem dışı yanlış anlama oldu." Ellerini yapacak bir şey yok der gibi salladı. Murat yanına yaklaşarak Melek'in kolundan kavradığı gibi duvara doğru itti. "Cüş karşında insan var insan." dedi sırtı acımadığı halde acı çekmiş izlenimi veriyordu. O an da içeriye Fahri Bey girerek, Murat'ın boynundan tutarak sallamaya başladı. "Dışarıya çık sen kızım..." Melek başını eğerek sırtından elini çekmeden dışarıya çıktı. Yüzü üzgün görünse de bayram ediyordu. O kadar mutlu olmuştu ki, dağ, bayır, dere, tepe gezmiş dengesiz patronu azar işitecek diye... Onu bu işe alan kişinin büyük patron olmasını görmesi de mutlu etmişti. *** "Sen, sen, sen nasıl bir evlat olduğunun farkında mısın?"dediği gibi arkasına dönerek devam etti Fahri bey. "Ne istiyorsun? Toplantı'ya gelmek bu kadar mı zor senin için, bu saltanat çok mu fazla geldi?" "Baba,biraz daha sesini yükseltirsen bütün holding duyacak." "Sen daha halen dalga mı geçiyorsun? İşe yaramayan kişiliğini duysunlar. Belki halime birisi üzülür dua eder de hayırlı bir evlat olursun. İşimi bırakacağım oğlum herkesin korkulu rüyası olmuş." Boynu sinirden kasılmıştı. "Buraya geliyorum yetmezmiş gibi hayırsız evlat damgası yemek zorunda kalıyorum. Esila'nın yokluğu, senden çok bana ağır gelmeye başladı. O burada olsaydı, onu, ona şikayet etmekten bana sıra gelmezdi. Esila'nın cezası bitmesi için ne yapabilirim?" "Çocukça davranmayı kökünden bitirmekle başla. Sonra o püsküllü cadıyı düşünürsün." "Baba, sonra konuşalım istersen, simdi benim çıkmam lazım. Çok önemli işim var." "Bu kadar lafa rağmen, söyleyeceğin bu mu? Sonra konuşalım mı? Tövbe yarabbim ne günah işledim ki bana böyle iki deli verdin? Tamam git aklını başına al ve yarın on binince kez yeniden başlayalım." diyerek odayı terk etti. Murat arabasının anahtarını alarak dışarıya çıktı. Asansöre doğru ilerlerken Melek'in ona baktığını farkedip seslendi; "Hey boş beyin imza atamadım. Kulübe gidiyorum. İçimden bir ses bugün biraz yorulacağını söylüyor." Kaşları ona doğru kaldırdı. Melek gözlerini yuvalarından çıkacakmış gibi açıp arkasından nazikçe seslendi; "Murat bey bir imza sadece lütfen. Bekleyin hemen getiriyorum." Oda'ya koşarak dosyayı masanın üstünden alıp peşinden gitmek için koştu. Kapıya çıktığında Murat çoktan asansöre binip inmeye başlamıştı. Merdivenlerden aşağıya doğru hızlı bir şekilde inmeye başladı. En alt kata indiğinde artık arabasına binmişti. Derin bir nefes alıp, hemen danışmanın yanına gidip taksi istedi. Son olarak baş sekreteri arayarak ; "Merhaba bir şey soracaktım?" Sekreter umursamaz bir tavırla; "Yine ne soracaksınız?" "Şey diyecektim. Murat bey'in takıldığı kulüpler hangileri?" "Bu tür bilgileri vermek yasak. Başka işin yokmu?" "Verdiğiniz dosyayı imzalamadı..." "Sana bir görev verdim. Bugün o dosya burada olacak üzgünüm." dedi oysa kendisi bir haftadır imza attıramamıştı. Şimdi yeni sekreterin hiçbir bahanesini duymak istemiyordu. Baş sekreter telefonu Melek'in yüzüne kapattı. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bugün hayatının en kötü günü olduğunu bir kez daha anladı. Sekreter yardımcısını bu defa aradı. Üç kere çaldıktan sonra telefonun diğer ucunda kibar bir tonda cevap geldi. "Buyrun,nasıl yardımcı olabilirim?" "Şey lütfen belli etme benim olduğumu." "Tamam ama siz kimsiniz ki?"diyerek Hacer telefonunun diğer ucunda kıkırdadı. "Şey. benim Murat Arsel'in sekreteri. Yeni işe başladım hatırladınız mı? "Tamam hatırladım. Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?" "Murat Arsel'in takıldığı kulüpler hangileri. İmza atmadan gitti bulmam lazım." "Yasak nasıl verebilirim." "İmzası lazım senin verdiğini söylemem." "Takıldığı bir kulüp var." "İsmini verir misin çok acil?" "Tamam,bir dakika adresini bilgisayardan bulayım." Birkaç dakika sonra sekreterin tekrardan sesi geldi. "Red clup, adresi mesaj ile atıyorum. "Çok çok çok sağol kolay gelsin." Telefonu kapattığı gibi holdingin önünden bekleyen taksiye atlayıp Murat Arsel'i bulmaya gitti. *** "Hakan,viski ver Dewar's olsun."diyerek bar sandalyesine oturdu. "Oğlum daha açılmadı kulüp." "Açtın farzet, müşteri her zaman haklıdır hem bir kadeh viski istedik senden tapu istemedik." Zaten sinir olmuştu yeni sekretere birde yakın arkadaşının saat kuşatmasına takıldı. "Bu saatte ağır gelir çarpar seni. Hafif bir şeyler vereyim bari. Soda gibi." "Babam oldun yine başıma... Parasıyla değil mi ver işte?" Giydiği tişörtün yuvarlak yakasını ileri geri çevirmeye başladı. "Yine mi tartıştın babanla, şuursuz." Murat'ın alnına parmağıyla vurdu. Murat ellerini saçlarına geçirdi. "He...Ne yapacaksın? Dizinde uyutup pış pış mı yapacaksın?" "Babanın eşek yüküyle parası olsa ne yazar senin çalışmaya gönlün olmadıktan sonra." Gülmeye başladılar. Hakan, Murat'ın en yakın arkadaşıydı. Sırdaşı, dostu, kardeşi dokuz yıllık arkadaşlıklarında her zaman ikisi de deli olmaktan vazgeçmemişlerdi. Murat için, Hakan'ın işlettiği bu klüp sığınma, sinir atma yeriydi. Akşamları müzik eşliğinde sabahlara kadar eğlenir. Sabah ise bazen işe gitmek için kalkar, bazen ikindi saatine kadar uyurdu. Hakan kahkaha attı; "Buraya gelmen akıl işi değil senin ki burada."diyerek bar bölmesinde ki kıza baktı. Murat viskisini yudumlarken şaşkın bir bakış atarak; "Benim ki kim?"dedi. "Geçen gece götürdüğün var ya..." "Nereye götürdüğüm, ne diyorsun oğlum? Kafan mı kıyak düzgün konuşsana." "Bok yoluna, tövbe tövbe nereye olacak? Oğlum içki içersin sonra da benim elemanı götürüp..." Ellerini havaya kaldırdı. "Tövbe Allahım yanımda ki adamın başına çorap ör. Yoksa bu terbiyeli kulunu her daim günaha sokacak." Murat daha halen kim olduğunu anlamamıştı. Etrafına baktı göz ucuyla, sadece kenarda bar bölümde arkasına dönük barmaid vardı. Tebessüm ederek Hakan'a döndü; "Nerede kız?" "Kör müsün oğlum karşında. Bardakları siliyor, görmeden uçuş takımlarını ayarla ve git." Murat göz ucuyla kıza baktı. İçkili olduğunda yatağına aldığı kızların parlak geleceklerine bakmıyordu. "Şu barmaid mi benim ki? Fakir kızları sadece içkili olduğum zaman kadın olarak görüyorum. Bu huyumu törpülemem lazım." Alnını masaya koydu. "Kendi çevremde ki kızlar varken ,fakir ağzı çekmek hiç bana göre değil. " "Fakir ağzı çekmek istemiyorsan. Topukla buradan kardeşim." "Ne gideceğim,hatırlamıyorum bile..." Bar sandalyesinden düşmemek için kendini ileri geri yaparak ortaladı. "Gece olanlar gece'de kaldı." "Öyle olsun," dedi Hakan kıza dönerek devam etti. "Seval,bana bir viski getirsene." Hiç arkasına dönmeden cevap verdi kız; "Tamam patron getiriyorum." Bardağa doldurup getirdiği an karşısında Murat'ı gördüğü gibi kırmızı rujlu dudakları tebessüm ile doldu. Bardağı masaya indirip Murat'ın tarafına doğru geçip gözlerini hiç ayırmadan bakmaya başladı. Murat bakışlardan rahatsız olsa da hiçbir taviz veya hareket yapmıyordu. Hatırlamıştı, nasıl unuturdu kırmızı şişme dudakları. Dört gün önce içkili bir halde geceyi geçirdiklerini. Murat için çok olağan bir şeydi. Hakan'ın telefonu çaldığı gibi masadan kalkarak diğer tarafa geçince kız da hızlı bir refleks ile Murat'ın kolundan tuttu. Kırmızının en çırtlak tonu dudaklarını çevrelemiş kendine güvenen bakışları ile göz süzmeye başlamıştı. Murat kolunu hızla çekip ayağa kalkarak; "Şimdi, yanlış anlama ama bu samimiyet nedir? Bir günlük hatta anlık bir şey için yaptığın laubalilik fazla mide bulandırıyor." Kız şaşkın halde; "Ama benden hoşlandığını söylemiştin. Ben bambaşka biriydim gözünde." "Ne ben mi söylemiştim. Sende içkili konuşan birine inandın mı?" "Yalan mı söyledin bana?" "Bir gecelik yalan diyelim." Gözleri kapatıp, açtı. "İçkili olmasam, benim gibi biri senin gibi birisiyle aynı yatağı paylaşır mı? Aklın alıyor mu?" Seval sessiz ama ofkeliydi. "Bak senin bile aklın almıyor, bana sorarsan işinin başına geç. Rahatsız edilmekten hoşlanmam." Göz kırparak yerine tekrar oturdu.
Melek taksiye cebinde ki son parasını verip kulübün önüne geldi. Etrafta kimse olmamasını fırsat bilerek içeriye girdi. Loj ve rengarenk ışıklar ile bezenmiş gösterişli mekandan içeriye girdiği gibi Murat Arsel'i farketti. 'Allah'ın cezası babasına imtihan olmuş yetmezmiş gibi birde bana oldu.' diye geçirdi içinden. Elinde tuttuğu dosyayı kavrayıp hızlı adımlarla Murat Arsel'in yanına gitti. Arkasından yaklaşarak sessiz ve nazik bir tonda; "Efendim rahatsız ediyorum ama dosyaya imza atabilir misiniz?" Murat şaşkın halde; "Oha! Sen beni takip mi ettin?" diyerek yerinden kalkıp sinir bozucu kadının yüzüne baktı. "Yok efendim ne takip etmesi imzanın yetişmesi lazım. Lütfen şuraya imzalar mısınız?" "İmza için dedektif gibi peşimden mi geldin? Bu kadarı fazla olduğunu düşünmüyor musun?" dedi ve karşısındaki kadınlara sırtını döndü. Melek hesap sorar gibi Murat Arsel'in arka profilini inceliyordu. Tek kelimeyle bakmak için bile bakılmayacak biri olarak görüyordu. Tabii patronu olduğu için, birçok konuda fedakarlık yapmaya karar vermişti. "Şuraya bir imza atarsanız bende giderim. Sonra siz kaldığınız yerden devam edin." Mâkul bir öneri olduğunu düşünüyordu. Tabi Murat için lüzumsuz bir cümleden öteye geçmedi. Kendine çeki düzen vererek Melek Kapya'nın kolundan tutup köşeye çekti. Kulağına eğilerek sessiz bir üslupta; "İmza atma mı istiyor musun?" Melek gözlerini devirerek koluna asılan adamı kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Boşuna olduğu için kendini yormadan durdu. "Aaa tabii ki imza istemiyorum... Ya sabır, boşuna gelmedim peşinizden tabii ki imza istiyorum." Murat farkında olmadan Melek'in kolunu bir nebze daha sıktı. "Laf sultanlığı yapma. Bir daha söylemeyeceğim imza atma mı istiyor musun?" Kafasını salladı dosyayı göstererek Murat ise kızın kolundaki baskıyı hafifletip devam etti sözlerine; "Bu kıza öyle bir şey söyle ki bir daha buraya geldiğimde yanıma yaklaşmasın." Melek şaşkın bir halde Murat'dan gözünü ayırmayan kıza baktı. Başını eğerek ; "İyi de Murat bey ben ne söylersem söyleyeyim inanmaz ki bu kız. Baksana panter gibi bekliyor." "İmzayı unut o zaman." "Yok yok tamam ne dediğim önemli mi?" "Hayır önemli değil. Yeter ki aşk böceği gibi dolaşmasın peşimde." "Tamam anlaştık.İmzayı at konuşayım." "Önce git konuş...Sonra imza iste." "Yok...Kusura bakma imzayı at ben de konuşayım." Dosyanın imza atılacak yerini gösterdi. "İyi iyi tamam ver atayım imza... Şam şeytanı bilir misin?" "Yok." "Aynaya bak." Göz devirerek zoraki gülümsedi. İmzayı aldıktan sonra Melek güvenli, bencil bir bakış atarak kızın yanına gitti. Kulağına yanaşıp ; "Yanlış anlama ama patronum sana göre değil." Kız tebessüm ederek Murat'a baktı. "Şaka mı bu bir gece geçirdik. Nasıl bana göre değil? Bilakis tam da bana göre sadece farkında değil." Melek kaşlarını kaldırıp sessizce devam etti. "Erkek arkadaşı var. Kendisiyle arada çelişiyor. Sana zarar vermek istememişti. Onu anla ve onu özgür bırak. Anlarsın ya biraz farklı." Nefes alarak devam etti. "Sevdiği adam için ülke değiştirecek. O sebepten bu dosyaya imza attı." Elindeki dosyayı gösterdi. "Kimsenin bilmesini istemiyor. Sevdiği adama kavuşmak için, her şeyi göze aldı." Kız şaşırmış ve inanmaya başlamıştı. Ne de olsa Murat'ın imza attığını görmüştü. Gözleri genç adama acınası bakmaya başladı. Murat'ın yanına gidip elini kalbine götürüp başını eğdi. "Nasıl bir erkek bu kadar bencil davranır. Seni anlamakta güçlük çekiyorum. Lütfen kendine ve karşında ki kadınlara artık zarar verme." diyerek sarıldı ama bu sarılma tutkudan çok uzaktı acı çeken adama teselli amaçlı bir sarılmaydı.
Hakan telefonunu kapatıp Murat'ın yanına giderken, gördüğü manzara karşısında şaşırmış, gözlerini dikmiş bir halde izlemeye başladı. Seval kırmızı şişmiş dudaklarını titreterek; "Saygı duymam gerekiyor. Kırgınım yine de tek geceyi unutacağım. Hayatın kararmasın sende unut." Murat tebessüm ederek kafasını sallayıp yanında ki dostu Hakan'a baktı ikisi de anlam verememişti. Kız yanlarından uzaklaşırken. Hakan gülerek; "Nasıl kurtuldun? Birde üzüldü kız senin haline. Kanser veya Aids olduğunu mu söyledin, dengesiz?" "Bilmiyorum, bende şok oldum. Yeni sekreter bir şey dedi." Kafası karışmıştı. Melek başarmanın verdiği haz ile salına salına Murat ve Hakan'ın yanına geldi. Hakan'a bakıp gözleri ile başını eğerek selam verdi. Murat kıvırcık saçlarını karıştırarak; "Nasıl hallettin." dedi halen Seval'e bakıyordu. Melek gülerek dosyayı iyice ne göğsüne bastırdı. "Sonra anlatsam size..." diyerek Hakan'ı işaret etti. "Hakan ile aramızda gizli bir durum yok anlat nasıl oldu?" "Şey olduğunuzu söyledim." "Ne olduğumu söyledin." "Şey ışte biraz..." Hakan birden kahkaha atmaya başladı. Murat şaşkın bir halde neden güldüğünü anlamamış boş bakışlar ile bakıyordu. Hakan'ın ise gülmekten nefesi kesilmişti. Biraz soluklanıp konuşmaya başladı; "Sana gay demiş kardeş..." Murat olduğu yerde kala kalmış Melek'e bakarken Melek başını dik bir şekilde kaldırıp elindeki dosyayı sıkıca kavradıktan sonra kanuşmaya başladı; "Efendim, yarın görüşmek üzere dosyayı yetiştirmem gerekiyor." Hiç dinlemeden koştu arkasında Murat'da peşinden bağırarak olduğu yerde sinirle söylendi. "Sen bela mısın? Birde kaçıyor seni yakalarsam çok kötü olacak." _____
Teşekkürler okuduğunuz için❤❤❤
Lütfen yorum ve beğeni yapmayı unutmayın.
|
0% |