48. Bölümden önyazı
"Murat ile aranda ne var? Bir şey var ama ne kadar ciddi, soru bu olmalıydı?" diye sordu Esila, elindeki bir dilim ekmeği koparmadan ağzına götürdü. Melek soruyu duymadan iki saniye önce bol köpüklü ayranını içmekle meşgul olduğundan, soruyu duyduğu gibi ağzındaki bütün ayranı Esila'nın yemeğine püskürttü.
"Ayy yemeği mi mafettin! Melek ne oluyor sana, abime aşık olduğunu söyleme sakın? Abim sana aşık onu anlıyorum da."
"Ne aşkı ya! Öyle bir şey yok. Olmadı, olmayacak, olmamalı, neden olsun?" demesiyle önünde ki peçeteyi alarak ağzını sildi. Bakışları ister istemez başka yönlere kayıyordu. Ne diyeceğini ne yapacağını bilmeden ayranı ağzına dikti. Bu sayede konuşmaya fırsatı olmayacaktı.
"Üstümü de yemeği de mafettin, boğazında kalsın emi!" dedi Esila tıslayarak, Melek birden ağzında ki kalan bütün ayranı da püskürttü.
"Ya yine mi. Off ya yüzüm gözüm ayran oldu."
"Gerçekten de bedduaların tutuyormuş." dedi, ağzından çenesine doğru akan ayranı diliyle temizledi. Esila inanamaz gözlerle önce Melek'e sonra kendi yemeğine baktı.
"Bedduam keşke tutmasaydı. Murat'a aşık değilsen ne diye her yere birlikte gidiyorsunuz?" diyerek birbirlerine bakıp kaşlarını kaldırdılar.
"Sekreterim ya hani!" Esila inanmayan gözlerle yalancı bir gülümseme sundu.
"Gözümle şahit oldum seni yiyecek gibi bakıyor! Koridor köşelerinde seni sıkıştırıp öpüyormuş, çalışanlar da söyledi. Murat bir kadının peşinden gitmez, gitmezdi. Şimdi her an dibinde, sen kavga ederken salak bir sırıtış oluyor yüzünde. Geçen gün kavga ettiniz arkandan çok güzel konuşmuyor mu dedi? Hiç güzel konuşmuyordun." Melek ne diyeceğini bilmeden dinliyordu.