Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm: sarmaşık...

@kanliiviskii

Ölüm kadar aniden çıkar bazı gerçekler. bazı hayatlar ölüm kadar gerçek ve bazı hayatlar Yaşam kadar yalandı.

 

Hangisi daha zordu. Yaşayana sormak gerekir bunu. insan hiç bir zaman kendini en esesından haklı görmemeli. İnsansın haksız da çıkarsın, haklı da çıkarsın. Sorun şu ki insanoğlu haklı olduğunda kendini üstün görüyor, haksız olduğunda kendi kendine acıyordu.

 

Bazen hiç bir şey yapmanız değil de sadece ve sadece insan olmayı denemek gerekirdi.

 

Düşünüyordum aklımdan çıkmıyordu o geceki mavi gözler o karanlıkta bile parlayan mavi gözler. O adam kimdi, ihtiyar ile bağlantısı neydi ? Yada benim karşıma neden hangi amaç ile çıkmıştı.? Aklımda çok soru vardı aslında. Ama sorularımı cevaplayacak adam yoktu. O gece oradan ayrılmadan önce bana söylediğini unutamıyorum

 

'İnan bana anka kuşu daha çok görüşeceğiz.'

 

Bunu söylerken daha çok karşılaşacağımızı söylüyordu biliyordum ama yine de düşünmeden edemiyordum.

 

Bu gökyüzünü gözlerinde taşıyan adam kim. ?

 

Evet gökyüzünü gözlerinde taşıyor. çünkü gözleri öyle bir maviye sahipti ki. Karanlıkta gördüğüme yemin edebilirim. Ama ya yanılıyorsam ya sadece bir yanılsamaysa. Ya gözleri mavi değilse.

 

-Sende büyüyünce kendine olan güvenini mi yitiriyorsun ne yaşlanıyor musun yoksa alin.?

 

" abartma iç ses alt tarafı 24 yaşındayım. "

 

-Aman ne de küçüksün senin evlenme yaşın gelmiş kızım ayrıca bence sen adamı beğendin acaba ismi ne kaç yaşında yakışıklıydı da hee

 

" sen ne kadar yavşak bir iç ses'sin öyle, birde saçmalayan tabi. fazla konuşuyorsun gerçekten sen anca riv riv et sonuçta benim beynim şişiyor. "

 

-Ahh ne buna inanamıyorum peki öyle olsun bir daha konuşmuyorum ama haberin olsun kırıldım hemde çut diye .

 

" gerçekten mi susacak mısın? Hiç sanmıyorum kendine asla engel olamazsın iç ses "

 

-Göreceğiz.

 

" göreceğiz "

 

İç ses ile uğraşılmazdı gerçekten.

 

Aynanın karşısına oturmuş kızıl saçlarımı tarıyordum.

 

Derince yutkundum. Kimse benim saçlarımı taramamıştı bu güne kadar. Saçlarıma annem ve benim elimden başka hiç bir el değmemişti. Değsin de istemezdim. Saçlarım uzundu, annem saçlarımı çok severdi. Üstelik böyle kızıl olmasına bayılırdı.

 

Seni çok özledim anne.!

 

Annemden başka şefkatli bir el görmemiştim, tanımamıştım, hissetmemiştim.

 

üzerime ince askılı bir tişört ve şort giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Odamdan çıkarak aşağıya indim. Kızlarla olan evimiz iki katlıydı alt katta ece ve kardelen'in odası üst katta ise benim odam vardı. Bunun dışında da benim ufak bir evim vardı her cinayet sonrası arınmak için. Annem beni bu halde görseydi içi sızlardı hep masum kalmasını istediğini kızı bir katil.

 

 

Salona geçtim ece koltukta televizyon izliyordu kardelen ise mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.

 

" günaydın " dedim ece'ye aynı şekilde karşılık verdi mutfağa kardelen'in yanına gittim

 

" günaydın " dedim.

 

" günaydın alin "

 

Tezgahın üzerinden bir limon alıp ikiye ayırdım. İkiye ayırmak? Acaba bir sonraki cinayetimde birini ikiye mi ayırsam?

 

- yapmadığın şey sanki

 

Doğru tekrar yapabilirim ama eğlenceli oluyor.

 

Kardelen bana bakıp yüzünü ekşitti " şunu sabah sabah nasıl yiyebiliyorsun alin ya "

 

Söylediğine takılmadan limonu bir kenara bırakıp kahvaltı için Kardelen'e yardım ettim sofrayı kurup oturdum biraz şaşırdılar çoğunlukla kahvaltıya oturmam. Bugün oturmuştum.

 

" söyle bakalım Ece hanım sevgilin nasıl biri?" Dedim konu açmak için çokta umurumda değildi nasıl biri olduğu.

 

" gayet iyi bir Alin beni seviyor "

 

" öyle mi neden bu kadar eminsin ne kadar süredir sevgilisniz ki 3 ay? 6 ay? Kaç ay ha? Yada gün?"

 

Çatalını tabağa bırakıp sandalyede geriye yaslandı ve kollarını önünde bağladı

 

" 1 yıldır sevgiliyiz Alin" dedi 1 yıl mı ? Hangi ara?

 

" neden haberim yok bana bahsetmedin hiç "

 

" sana defalarca kez bahsettim Alin ancak sen Yağız' la tanışmaya tenezzül etmedin " dedi bu konu için kırgın olduğu belliydi. Ve ben daha çok kırılacağını bile bile konuştum.

 

" tanışmaya tenezzül edeceğim biri olmadığı içindir " dedim.

 

Kırgınlıkla gözlerime baktı kısık sesle " o benim sevgilim Alin" dedi soru sorar bir sesle

 

" evet o senin sevgilin Ece ve sevgilin beni ilgilendirmiyor bence "

 

Neredeyse gözleri doldu diyebilirim Ece fazla duygusal bir kız herseyi çok abartıyor şuan gibi ne yani sevgilisiyle tanışmak için can atmamı falan mı bekliyordu benden ?

 

Benden bir şey söylememi bekledi muhtemelen belki de özür dilememi ama yapmadım tek kelime etmeden yemeğimi yemeye devam ettim özür dilenecek bir şey yoktu. Ece hızla sofradan kalkıp odasına gitti bir kaç dakika sonra giyinmiş bir şekilde geldi ve hızla evin kapısını çarparak dışarı çıktı.

 

" sence biraz abartmadın mi Alin?" Dedi Kardelen.

 

" hayır "

 

" Bence kırıldı "

 

" olabilir "

 

" özür dilemeyecek misin?"

 

" hayır "

 

" peki konuşmayacak mısın onunla?" Dedi ısrarla.

 

" gerek duymuyorum konuşacak bir sey yok"

 

Anlıyorum kırıldığını düşünüyordu ve muhtemelen kırılmıştı da zaten ama anlamsız bir şey için peki ben neden kırılacağını bile bile onunla öyle konuştum?

 

Bazen kendimi anlamıyorum.

 

- Ben seni anlıyorum.

 

Harika! Ben bile kendimi anlamazken beni anlayan bir iç sesim vardı.

 

Kendimle çelişmeye son verip Kardelenin kahverengi gözlerine baktım ve konuşmaya başladım.

 

" bak sana yanlış veya saçma gelebilir ama Ece'nin bir erkeğe verdiği değeri anlayamıyorum hak ettiğini de düşünmüyorum açıkçası " dedim

 

" hadi ama Alin herkes senin gibi erkeklerden nefret etmiyor "

 

" ah keşke tek sorun o olsaydı ama yine de bana yanlış geliyor mesela ben bir erkeği sizden çok sevmezdim "

 

" sen bizi hiç sevdin mi ki Alin?"

 

Pekala bunu beklemiyordum... hayır kesinlikle beklemiyordum

 

Kardelen son sözünü söylemiş ve sofradan kalkıp odasına gitmişti bana ise sadece arkasından omzuna kadar gelen aslıında kahverengi olan ama turuncuya boyadığı saçlarına bakmak kalmıştı.

 

- merak ediyorum da söylediği şeyden dolayı kırıldın mı?

 

" kırılmak mı? Ah yapma iç ses böyle saçma bir şey için kırılmam "

 

- kırıldığını biliyorum

 

" bir bok bildiğin yok kapa çeneni sadece "

 

Hayır kırılmadım bende olan bir duygu olduğunu düşünmüyorum sadece... kendimi sorguluyorum Kardelen haklı mı? Gerçekten onlara hiç onları sevdiğimi hissettirmedim mi kendimle çelişmekten nefret ediyorum kesinlikle.

 

Başımı yemek masasına yaslayıp bir süre öylece bekledim gerçekten Ece'yi kırmış mıydım yanlış bir şey söylediğimi hâlâ düşünmüyorum ah her neyse.

 

 

   ⏳ 

 

 

Elimde çakmakla önümde benzin ile ıslatılmış depoya bakarken yalnızca ıslık çalıyordum.

 

Aslında bu daha önce halletmem gereken bir konuydu ama oda bugüne kaldı ne yapalım omuz silkip içeride olan insanları umursamadan çakmağı benzine doğru attım ve işte şov başlasın. Yanıma bıraktığım sandalyeyeyi tutarak arkamdan sürükledim ve depodan uzağa sandalyeye ters bir şekilde oturdum dudaklarımdan hâlâ ıslık kesilmemişti.

 

İçeride olan kişiler kesinlikle masum değildi tahmin ediyorum ki şuan her biri bir yere kaçışıyordur ama kaçamazlar ki kaçsalar bile öldürürüm bu kadar basit.

 

İçeride tam 18 kişi vardı hepsi de piçlerin önünde gidenleriydi ve az sonra hepsi nalları dikecekti.

 

- bir gün sende nalları diyeceksin inan bana

 

" elbette ben nalları sikerken sende dikeceksin biliyorsun kafamda olduğun için otomatikman sende ölürsün "

 

- Ah şunu hatırlatıp durma. Ayrıca hadi ateşe verdin verdin niye film gibi oturup izliyorsun ?

 

" ateşe vermedim birazdan havaya uçuracağım." Dedim sakince bazen can sıkıcı olsa da iç ses ile konuşmak iyi geliyordu en azından bana deli olmadığımı kafamdaki ses hatırlatıyordu.

 

- yooo gayet de delisin kim demiş deli olmadığını deli artı manyak artı psikopat ve bilmem ne.

 

" senin bu gün çenen açılmış kes sesini iç ses halletmemiz gereken işler öldürmemiz gereken puştlar var"

 

- kendi adına konuş ben kimseyi öldürümüyorum ki sen öldürüyorsun zihnin değil ellerin kana bulanıyor.

 

" zihnim ellerimden daha kanlı "

 

İç sesle olan iç açıcı! Konuşmaya son vererek elimdeki siyah eldivenleri biraz yukarı çekip tam elime oturmasını sağladım.

 

Cebimden telefonumu alıp bir kaç kod girdikten sonra depoya yerleştirdiğim bombaların tuşuna bastım tam 1 dakika sonra gerçek anlamda! Hepsi nalları diyecekti.

 

Öldükleri için üzülmüyorum aksine seviniyorum çünkü İçeride olan pezevenklerin hepsi uyuşturucu kaçakçısı ve yapamadıkları halt kalmayan ibneler dünyadan bir pardon aynı anda 18 şerefsiz silecektim daha ne olsun?!

 

Aslında ben bir şey yapmadım kesinlikle! Ben masumum hepsi kendi ayaklarıyla ölüme geldiler bugün yapacakları mal satışı için hepsi buraya toplanmıştı yurt dışına yüklü uyuşturucu sokma derdindeydiler buradaki çocukların hayatını yeterince mahvetmemiş gibi birde yurt dışındakilere o kirli ellerini sürmeye kalktılar.

 

Çalan telefonuma bakmadan açtım biliyorum Caner olduğunu

 

" ne yapıyorsun sen Alin? Adamlarımız daha İçeride ayrıca henüz dışarı çıkarmadığımız mallar da var sana talimat vermeden neden zamanlayıcıyı çalıştırdın?" Sesi öfkeli geliyordu.

 

Çokta olmayan! Sikimde

 

Gözlerimi devirerek sevince cevap verdim. " bilmiyordum " dedim dudaklarımı büzerek külliyen yalan tabikide biliyordum. Sözlerime durmadan devam ettim. " yapacak bir şey kalmadı maalesef İçeride kalan malları bırakın yeteri kadar aldınız zaten ve adamlarına söyle çıksınlar çokta uzatma en fazla geberirler bence sende onu bunu bırak ta kıçını kurtar çünkü sadece 30 saniye kaldı "

 

" ne? Bunu şimdi mi söylüyorsun "

 

" boş konuşmasan söyleyecektim biri sana ne kadar konuştuğunu söylemeli "

 

" bunu daha sonra sana ödeteceğim Alin sarmaşık! " dedi öfkeyle

 

Öfkesini siktiğim öfke görmemiş

 

" evet tabi memnuniyetle bekliyorum ama bence sen götünü kurtarmaya bak Caner hadi koş evladım koş kurtar götünü kolay gelsin hadi eyvallah "

 

Hiç beklemeden yüzüne kapattım telefonu yaptığımız şey tam olarak buydu içerideki adamları önce yakmak sonra depo ile havaya uçurmak tabi havaya uçurmadan önce yerine ulaşacak uyuşturucuları almak ki bu sayede içerideki yaşlı bunaklar öldükten sonra iş direkt oğullarına geçecek - sonuçta bir pislik silinince yerine başkası gelir- uyuşturucuları almak ise tamamen onları zarara sokmak ve peşlerine tehlikeli adamlar takmak çünkü uyuşturucuyu alacak kişiler mafyadan farksızdı.

 

10 saniye kaldığını görünce dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı bu iş fazla eğlenceli olacaktı ben bunları düşünürken Caner nefes nefese yanıma gelmişti bile nefes almaya çalışarak konuşmaya başladı.

 

" buradaki işimiz bitti Alin yürü gidiyoruz " dedi gözlerimi gözlerine dikerek sakin bir sesle " bana emir verme " dedim. Ve " ben burada kalıp izleyeceğim " diye ekledim

 

" ne? Bu izleyceğin bir şey mi sence sinemada değiliz farkındaysan çok istiyorsan seni sınamaya götürebilirim" alaylıydı sesi

 

" sana da tavsiye ederim bu film izlemek istediğin romantik filmlere yada evde tek başına izlediğin parnolara benzemez inan daha zevk verici "

 

Caner gözlerini kaçırarak ne diyeceğini bilemez bir halde durdu o konuşmayınca ben tekrar konuştum.

 

" bence sen git eminim kıçını çok seviyorsundur nalları dikmek istemezsin eminim ki bense en fazla burada kalarak nalları sikerim çokta kafana takma bas git "

 

Bugün çok fazla nallari dikmek - ve sikmek - ile ilgili cümle kurmuştum kesinlikle öyle evet. Caner ' ne halin varsa gör ' der gibi elini salladıktan sonra kıçının yüzünü bana dönüp yürüdü.

 

İtiraf etmem gerekiyor sağlam bir götü var ama bu şerefsiz olduğunu değiştirmiyor. Son 5 saniye kala sandalyemi biraz daha geri çektim ki tam o anda gözümden kaçmayan bir şey oldu depodan biri kaçmayı başardı " seni şanslı " diye mırıldandım.

 

Hızlı hızlı koştuğu anda ve bam depo havaya uçar.

 

Alin sarmaşık hava yolları gururla sunar!. Ne güzel uçurdum lan öyle.

 

İçeriden kaçan it zar zor ayağa kalkıp tekrar kaçmaya yeltenince elimde döndürdüğüm bıçağı ona doğru fırlattım.

 

Ve bingo!

 

Tam sırtından vurup yere serilmesini sağladım yanına doğru ilerleyip sırtına sapladığım bıçağı çekip aldım yine kan elime bulaşmıştı eldiven olsa bile sandalyenin yakınına bıraktığım yarım bidon benzini alıp herifin üzerine döktüm hepsini çakmağimla depoyu yaktığım için çakmak yoktu yanımda ve kibritleri de sigaram için bırakmalıyım aman ne güzel.

 

Belimden silahımı alıp düşünmeden tetiği çektim geriye kalan ise alev alev yanan bedeni ve havaya uçmuş depoya göz kırpmak oldu.

 

Arkamı dönüp olay yerinden uzaklaşmaya başladım ortamda yalnızca yanan bedenin ve havaya uçan deponun çıkardığı cızırtılar ve topuklu ayakkabılarımın sesi vardı.

 

Çok zaman geçmeden bu seslere polis ve itfaiye sirenleri de eklendi. Adımlarımı hızlandırdım artık koşuyor sayılırdım en son Caner beni hatırlamış olacak ki arabası önümde durdu camı indirerek yamuk bir gülümseme ile bana baktı.

 

" sanırım kıçını kurtarma sırası sende haksızmıyım?" Dedi

 

Dediğine kulak asmadan yan koltuğa geçtim ve tek bir şey söyledim.

 

" bas gaza!"

 

" ayrıca sayende 5 adamımız da havaya uçtu "

 

" desene zavallılar nalları dikti "

 

 

   ⏳ 

 

 

Gözlerimi açtığımda sanki yıllardır uykudaymışım gibi hissettim yataktan kalkıp etrafıma bakındım burası benim odam değildi ama odamda uyuduğuma eminim ve bu benim yatağım da değildi aslında bu bir yatak bile değildi yerde yatıyordum.

 

Ayağa kalkıp etrafıma baktım ama hiç bir şey yoktu bembeyaz ve uçsuz bucaksız gibi görünen bir oda vardı sadece bir an aklımdan geçirdim bu odanın bir sonu var mı acaba diye.

 

Biraz ileride bir ayna duruyordu yavaşça aynaya doğru ilerledim kendime bakmak en azından gözlerime bakıp ne halde olduğumu anlamak için aynada kendime baktım bakmaz olaydım.

 

" siktir" sesim sadece fısıltıdan ibaret çıkmıştı. Bu da neydi böyle?

 

Üzerimde beyaz uzun ve kollu bir elbise vardı gri gözlerim rengini kaybetmiş gibi kıpkırmızı olmuştu gözlerime ne olmuştu böyle? Saçlarım ise...

 

Saçlarım...

 

Aynadaki yansımada saçlarıma dokundum.

 

" hayır hayır saçlarım " aynı kelimeleri belki de milyonlarca kez tekrarladım saçlarım çok kısaydı kalçama kadar gelen saçlarım şimdi omzuma bile gelmiyordu saçlarım kesilmişti Neredeyse yıllar sonra gözlerimin dolduğuna şahit oldum aynanın karşısında annem saçlarımı uzun severdi bu yüzden saçlarımı kesmedim hiç bir zaman yalnızca uçlarından alırdım her ay ama şimdi... annemin çok sevdiği uzun saçlarım kısacıktı neden?...

 

Gözlerime baktığımda daha da kırmızı olmuştu gözlerime ne olmuştu böyle?.

 

" iyi bak gözlerine çünkü öldürdüklerinin kanı var gözlerinde " uzaktan gelen bir kadın sesi neler söylüyordu böyle?.

 

Aynı şeyi tekrar edince arkamı dönmeye yeltendim ancak sadece yeltenmeyekle kaldım bir anda bileklerime dolanan zincirler buna engeldi bileklerimi çekerek zincirden kurtulmaya çalıştım ama bu mümkün değildi çok güçlüydü.

 

Bir anda bileklerim öyle çekildi ki yemin ederim zemine yapıştı dudaklarımdan acıyla bir çığlık koptu bir feryat belki de bir isyan. Durmadım haykırmaya devam ettim zincirlerden kurtulmak mümkün değildi beni yerin altına çekmek ister gibi çekiliyordu bilkelerim.

 

Çığlıklarım devam ederken karşımdaki ayna bir anda kırıldı darmadağın oldu aynanın en büyük parçası hızla üzerime doğru gelmeye başladı gözlerim fal taşı gibi açıldı bileklerimi zincirden kurtarmaya çalıştım ama nafile ve sadece bir kaç saniye göğsümün tam ortasında bir acı ve beyaz elbiseyi kirleten kırmızı sıvı.

 

Zincirler hâlâ bileklerimdeydi ama gevşemişti hatta baya uzun bir zincir olmuştu nefes almakta zorluk çekerken elimi göğüsüme doğru götürdüm kana dokunmak ister gibi dokundum da kan elbisemde kırmızıyken elimde bir anda simsiyah oldu.

 

Ne olduğunu nasıl bir transa girdiğimi anlamadan elimi beyaz elbisenin üzerine sürdüm ben elimi temizlemeye çalışırken gözümdeki ayna parçası yere düştü bu acıyla çığlık atmama neden oldu yere düştüğü gibi gerçek anlamda tuzla buz oldu.

 

Bir an sadece bir an nefes alamadığımı hissettim ayakta daha fazla duramayacak kendimi yere bıraktım gözlerim kapanmadan ve nefesim beni terk etmeden önce tekrar aynı sesi duydum bir kadın sesi ince ve tiz

 

" kaç Alin kaç kendinden kaç bir an bile durma kendinden kaç olabildiğince uzaklaş kendinden "

 

 

Elim boğazımda bir şekilde hızla yataktan fırladım üzerimdeki pikeyi hızla iterek balkon kapısına koştum her adımda yalpalıyordum elim boğazımda nefes almaya çalışırken belki de kendimi ben boğuyordum elimi boğazımdan çekip balkon kapısını zar zor açtım kendimi dışarı attım.

 

Dışarıda nefes almam gerekirken daha da daraldı nefesim

 

- sakin ol bu gerçek değil

 

Bu gerçek değil. Bu gerçek değil. Bu gerçek değil.

 

Siktir... Bu gerçek gerçekten nefesim tükeniyordu kendimi ölüme hiç bu kadar yakın hissetmemiştim aslında ölmek için gerçekten güzel bir gece ama daha öldürmem gereken çok kişi var.

 

Elimi boğazımdan çekip dizlerimin üzerinde yere çöktüm derin derin nefes almaya başladım her havayı içime çektiğimde boğazıma bıçaklar saplanıyor gibi hissediyordum.

 

Kabus yine kabus görmüştüm saçma sapan şeyler genelde gördüğüm kabusları hatırlamam keşke bunu da hatırlamsaydım lanet girsin.

 

Balkonda ne kadar süre kaldım bıkmıyorum ama saatleri devirdiğime eminim nefesim düzelmişti ama hâlâ havayı içime çekerken boğazım ek olarak ciğerlerim çiziliyor gibi hissediyordum derin bir nefes alıp elimi yere bastırarak ayağa kalktım.

 

Soğuk bir duş iyi gelirdi duş aldıktan hemen sonra yatağa girdim gördüğüm kabusu düşünmemeye çalışarak gözlerimi sıkıca yumdum.

 

Yarın işim vardı usb yi o yaşlı bunağa götürüp onun kopyasını alacaktım ve artık usb yi Caner'e teslim etmek zorundaydım şüphelenirlerdi yoksa.

 

Daha fazla düşünmeyi reddederek gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

 

⏳ ⏳

 

 

Sabah daha kızlar uyanmadan uyanmış yine buz gibi bir duş almış ve biraz olsun nefes almak için dışarı çıktım.

 

Motorumu uçsuz bucaksız ama yeşillikleri ve hafifi esen rüzgarıyla insanı kandıran uçurumun dibinde durdurdum.

 

Kocaman ağacın dibine oturdum sırtımı ağaca yaslayarak tek dizimi kendime çekerken diğer ayağımı da uzattım kolumu dizimin üzerine koyup yüzümü koluma yasladım.

 

Nefesim daralıyordu nefes almakta güçlük çekiyordum uzun saçlarımı hafif hafif uçuran rüzgar bile beni sakinleştirmeye yetmiyordu sabah saatlerinin en erken saatiydi belki de hâlen geceydi çünkü hava hâlâ hafif karanlıktı gözlerimi gökyüzüne çevirdim gökyüzü gri'ydi.

 

Aklıma yine o adam geldi gözlerinde gökyüzünü taşıyor demiştim ama şu an şu saatte gökyüzünü o değil ben gözlerimde taşıyordum sanki her zaman mavi olan gökyüzü herseye herkese meydan okur gibi gri renge bürünmüştü

 

Tıpkı gözlerim gibi.

 

Orada kaç saat uçuruma bakarak dalıp gittim bilmiyorum ama kullanıma sesler geliyordu durmadan ısrarla gelen bir ses biraz duruyordu sonra tekrar başlıyordu.

 

İdrak etmem geç olsa da sonunda sesin telefonumdan geldiğini anladım telefonu alıp arayana baktım.

 

Kardelen arıyordu ne kadar süredir burada kalmıştım ki? Gökyüzü hâlâ gri'ydi sabah mıydı?

 

Telefonu açıp kulağıma yasladım dedin bir nefes alıp konuşmasını bekledim.

 

" Alin?" Dedi hem soru sorarcasına hemde rahatlamış gibi geldi sesi.

 

" benim. Sorun nedir "

 

" a bir sorun yok merak ettim sadece seni sabahtan beridir yoksun akşam olmak üzere senden haber alamayınca merak ettim bir şey oldu sandım "

 

Ne? Akşam olmak üzere mi? Ben gün boyu burada mı kalmıştım?

 

Hassiktir gerçekten koca bir hassiktir.

 

" Anlıyorum merak etme ben iyiyim yarım saate evde olurum " sesim oldukça sakindi fazlasıyla olaması gerekenden fazla sakindi.

 

" peki dikkatli ol Alin"

 

" tamam "

 

Telefonu kapatmak üzereyken tekrar bana seslendi

 

" söylemeyi unuttum Yağız akşam yemeğine bize gelecek bir de yanında kuzeni gelecekmiş yurt dışından mı gelmiş ne bende tam anlamdım haberin olsun diye söyledim " Yağız kimdi lan?

 

Dur şimdi hatırlayacağım hatırlayacağım Yağız kimdi lan siktir oradan hatırlamıyorum böyle birini tanıdığımı da sanmıyorum Yağız kimdi lan

 

" Kardelen " dedim soru soracağımı belli eden bir ses tonuyla.

 

" efendim"

 

" sorması ayıp Yağız kimdi ?" Dedim

 

" şaka yapıyorsun dimi"

 

" hayır niye şaka yapayım gerçekten hatırlamıyorum kim olduğunu "

 

" sana inanmıyorum Alin gerçekten Ece sana kırmakta çok haklı "

 

" konuyu buradan niye oraya bağladın şimdi?"

 

Derin bir nefes aldığını ve sabır dilediğini işittim " çünkü Yağız Ece'nin sevgilisi bilmem hatırlayabildin mi?'

 

" yapma ya" alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.

 

" Alin lütfen sadece eve gel gerçekten insanı çileden çıkarırsın "

 

" biliyorum "

 

Cevap vermesini beklemeden Telefonu kapattım hadi Yağız'ı anladım da kuzeni ne alaka bu işte bir iş vardı her neyse yakında çıkar kokusu nasıl olsa.

 

 

Eve gelince anahtarımla kapıyı açtım içeriden sesler geliyordu salona geçince Ece ve Yağız'ı yan yana oturmuş sohbet ederken buldum sanırım Kardelen de mutfaktaydı

 

" sohbetiniz bol olsun gençler " dedim alaycı bir sesle

 

Yağız ayağa kalkıp karşıma dikildi elini bana uzattı sıkmam için hiç bir tepki vermedim dümdüz bir ifadeyle yüzüne baktım sadece kahverengi elmacık kemiğine kadar uzun olan saçlarını ortadan ikiye ayrılmış yüzünü açıkta bırakmıştı saçlarını kahverengi gözleri tamamliyordu esmer teni- tam esmer değil- ve hafif sakallarıyla güzel bir yüzü vardı uzun böyle abartılı olmayan kasları ve tişörtünden gördüğüm kadarıyla kolunda ve boynunda çeşitli dövmeleri ile gerçekten yakışıklı bir adamdı çok ta değil hani ama yakışıklıydı işte.

 

Elini sıkmayacağımı anlayınca konuşma gereği duydu.

 

" geçen gün tam olarak tanışmadık ondan yeniden tanışıyormuş gibi yapalım istedim senin için de sorun yoksa Tabi " dedi

 

Amaç? Sebep? Sorun? Sonuç? BOŞ

 

Yine de sahte bir maske takarak gülümsedim ve elini tutup sıktım.

 

" Alin Sarmaşık "

 

" Yağız Ege Karlı " diye kendini tanıttı bak sen şuna demek ikinci ismi Ege'ydi sevgilisi bile ona Yağız derken kendisine Ege demek fazla eğlenceli olacaktı.

 

Elimi çekerek gözlerinin içine bakıp " memnun oldum Ege" ismine bastırarak söylemiştim verdiği tek tepki yamuk bir şekilde gülümsemek oldu bilerek yaptığımı anlamıştı.

 

Onları salonda yalnız bırakarak mutfağa doğru ilerledim tamda tahmin ettiğim gibi Kardelen mutfaktaydı kahve yapıyordu ıslık çalarak beni fark etmesini sağladım.

 

Bana bakınca ona göz kırpıp " naber?" Dedim

 

" bilmem " Sesi garipti bir şey vardı anlamamak mümkün değildi.

 

" Kardelen neyin var sorun nedir "

 

" bir şey yok illaki bir sorun mu olması gerekiyor ?" Tedirgindi.

 

" hayır ama bir şey var anlayabiliyorum sorun nedir anlat bana "

 

Bardakları sertçe tezgaha bırakıp sinirle bana baktı " sorun ne mi?" Soru sorarcasına çıkmıştı sesi.

 

İşaret parmağını göğüsüme yaslayarak " sorun sensin " dedi fısıltıyla.

 

" sorun senin umursamazlığın Alin duygusuzluğun, tepkisizliğin, ve düşünmeden ağzına geleni söylemen "

 

oysa bir şey söylemeden önce 3 kere belki de daha fazla düşünürdüm kırılmasınlar diye özen göstererek demek ki düşünmek yetmiyormuş.

 

Biraz geriye çekilip saçlarına daldırdı elini sinirle.

 

" bak hâlâ. Hâlâ tepki vermiyorsun Alin cidden bazen kalbin olup olmadığı konusunda şüpheleniyorum insan gibi davranımıyorsun Alin"

 

Çünkü ben bir canavarım eli kanlı bir katılım korkunç bir insanım bunlar üzülecek şeyler değil bunlar gerçekler.

 

Durmadan konuşmaya devam etti tek bir mimiğim bile oynamadan öylece durdum ve dinledim.

 

" biraz olsun sadece birazcık olsun duygularını hissetmeye çalış biraz olsun bir şey demeden önce düşün biraz olsun Alin biraz olsun bizi düşün bizi sev biraz olsun Alin sen biliyor musun Ece ne kadar ağladı sevgilisine laf ettin diye değil onu sevmediğini umursamadığını düşünüyor ve bende öyle düşünüyorum. "

 

Bunları dinlerken içimden garip bir sızı geçti olmaması gerekirdi anlamsız bir şeydi gözlerine nasıl baktım bilmiyorum ama sustu.

 

Tüm söylediklerini es geçerek sordum. " hani Yağız'ın kuzeni gelecekti nerede "

 

Derince yutkundu.

 

- keşke biraz bekleseydin

 

Benim yutkunmam gereken yerde o yutkunuyordu buda garipti işte. Dolu gözlerini saklamak için arkasını bana döndü ve " geldi zaten sen gelmeden hemen önce lavaboya gitmişti birazdan döner " dedi.

 

Göremeyeceğini bilmeme rağmen kafamı salladım saçlarımdaki tokayı çıkarıp saçlarımı özgürlüğüne kavuşturdum kendime sert bir kahve yaparak mutfaktan çıktım tam balkona yönelmiştim ki koridordan çıkan adamı gördüm.

 

Şaşırdım hayır şok oldum siktir hiç şaşırmadım.

 

Gözlerinde gökyüzünü taşıyan adam, koluna bıçak sapladiğim adam tam karşımda duruyordu.

 

Bir dakika bıçağım da onda kalmıştı

 

- takıldığı şeye bak

 

Hadi ama o benim en sevdiğim bıçağımdı

 

- senin en sevdiğin bıçaklar bitmiyor ki

 

Hayır kesinlikle onda kalan bıçağım favorimdi.

 

İç sesle olan konuşmaya son verip gözlerimi masmavi gözlerine diktim beni tanima ihtimali ne kadar yüksekti? Sonuçta o gece tamamen bambaşka biriydim.

 

Tanır mıydı? Pekala bal gibi de tanırdı hadi ama piç olduğu bunun gözlerinden belli be

 

Bana doğru ilerleyip tam karşımda durdu elini uzatma gereksinimi duymadan ismini söyledi bana

 

" Yankı Karanlık" bu adama zerre kadar güvenmiyorum ne Yağız'ın kuzeni olduğuna ne de isminin Yankı olduğuna biraz olsun inanamıyorum.

 

Başımla selam verip " Alin Sarmaşık " dedim sanki beni tanıyormuş gibi tanıdığına kalıbımı basarım.

 

Aynı şekilde başıyla selam verdi oda onu es geçerek balkona doğru yürüdüm salonun balkonu oldukça geniş bir o kadar da güzel bir manzaraya sahipti.

 

Kahvemi sehpanın üzerine bırakıp kendimi koltuklardan birinin üzerine bırakıp gözlerimi kapattım ne haltlar dönüyordu burada?

 

Yerimden kımıldamadan bekledim gelecekti biliyorum ve öyle de oldu dayılar sonra balkonun kapısı açılıp kapandı gözlerimi inatla açmadım.

 

Taki sesini duyana kadar.

 

" sen misafirlerini böyle mi karşılasın anka kuşu çok ayıp " Pekala bunun o geceki herif olduğuna net bir kanaat getirmiş bulunmaktayım.

 

Bacak bacak üstüne atıp yüzüne baktım hiç bir şey söylemeden. Gelip tam karşıma oturdu.

 

" sormak istediğin sorular olduğuna eminim Sarmaşık " dedi.

 

" sana soracak hiç bir şeyim yok Karanlık " vardı

 

" söylesene gerçekten Yağız ile kuzen misin ?"

 

" bana soracak bir şeyin olmadığını sanıyordum "

 

" o zaman yoktu şimdi var " dedim

 

" tamamm sana karşı dürüst olacağım gerçekten Kuzenim ve sormadan söyleyeyim gerçekten adım Yankı Karanlık inanıp inanmamak sana kalmış "

 

" neden sana güveneyim ?" Dedim tek kaşımı kaldırarak

 

" mantıklı peki... neden bana güvenmeyesin ki?"

 

Direklerimi dizime yaslayıp öne doğru eğildim sakin bir sesle fısıldadım.

 

" piç olsuğun gözlerinden belli " gözlerini anladım dercesine kapattı.

 

" yalnızca senden usb' yi istiyorum " yine mi aynı konu.

 

" Benden bunu isteyip durma ne yapacaksın o sikik usb'yi söylesene"

 

" levent beye götüreceğim "

 

" bak sana zerre kadar inanmıyorum piç kurusu ve o yaşlı bunakla bir ilgin olduğuna daha doğrusu onu tanıdığına da inanmıyorum yeterince net mi?"

 

" kesinlikle "

 

Ayağa kalkıp balkonun demirlerini tutarak şehrin manzarasına baktım gelen ayak sesleriyle yanıma geldiğini anladım. Hiç bir şey söylemeden telefonu bana uzattı önce yüzüne sonra telefona bakarak tek kaşımı kaldırdım gözleri bana almamı söyler gibi bakıyordu.

 

Telefonu alıp karşıdan gerçek sesi beklemeye başladım.

 

" usb'yi ona ver küçük " yaşlı bunak bu onun sesiydi şaka mı bu?

 

Dediği tek şey buydu sonra telefonu kapattı gözlerimi kaldırıp masmavi gözlere diktim elini yarattı telefonunu istediğini belli edercesine.

 

Sinirlere soluyup gülerek telefonu sert zeminle buluşturdum ardından hızla Yankı'nın yakasına yapışıp onu kendime çektim.

 

" ne haltlar peşindesin " sesim öfkeli bir o kadar da ürkütücü çıkıyordu tek bir tepki bile vermedi ne telefonunu kırdığıma kızdı nede yakasını bırakmam için bir çabaya girdi aksine konudan bağımsız bir şey söyledi.

 

" kokun güzelmiş anka kuşu " ahhhh sinirden kendimi yiyecektim Neredeyse.

 

Hızla göğüsünden ittirerek yüzüne sert bir yumruk geçirdim yanağını tutarak inledi

 

" elin de ağırmış kızım ya " daha fazlasını bile hak ediyordu hiç şüphesiz işaret parmağımı yüzüne doğru sallayıp " burada bekle " dedim sinirle.

 

" biraz pamuk getirsen de hiç fena olmaz dudağımı patlattın da "

 

Kesinlikle sesini umursamadan odama gidip usb' yi sakladığım yerden çıkarıp tekrar balkona döndüm hâlâ olduğu yerde bekliyordu yanına gidip usb'yi ona uzattım bir an gözlerine sokasım geldi neyse ki yapmadım.

 

Elimden alıp hemen cebine attı.

 

" yarın sana getireceğim merak etme "

 

" seni şuradan aşağıya atmama az kaldı bence sen siktir git" dedim gözlerimle aşağıyı göstererek " ona ne şüphe " diyerek Çıkışa doğru yöneldi.

 

"Sonra görüşürüz Sarmaşık " dedi gitmeden önce sonra bir şey hatırlamış gibi geri döndü tam sehpanın önünde durarak elini cebine atıp bir bıçak çıkardı.

 

" ha bu arada bıçağın bende kalmış emanete sahip çıkmak gerekir değil mi ?"

 

Ardından gitti masaya bıraktığı bıçağa doğru ilerleyip elime aldım bıçaktaki kan hâlâ olduğu gibi duruyordu yine de fazla kan yoktu omzuna fazla saplanmamış olsa gerek elimi bıçağın demirin yasladım üzerinde kazılı semboldr gezdirdim parmaklarımı bütün bıcaklarımda ve silahlarımda bu sembol vardı.

 

Yılan ve sarmaşık aynı anda bıçağı sararken boş aralıklarda küçük küçük kelebek ve kırmızı güller vardı bu sembolün aynısı kolumda da vardı sağ kolumda bileğimden başlayıp diyeceğime kadar ilerleyen bordo renginde bir sarmaşık ve sarmaşıkla birleşik gibi olan siyah yılan.

 

Sol kolumun en yukarısinda ise kırmızı güller olan ve arasından küçük kelebeklerin olduğu bir dövmeydi

 

Bu sembollerin anlami ise şu şekildeydi

 

Sarmaşık, soyadıma hitafen

 

Yılan, çeşitli zehirlere sahip olmak her bir zehir farklı olsa da hepsi öldürür

 

Kırmızı güller, ne kadar güzel olursa o kadar kanatır

 

Kelebek, ne kadar acımasız olsa da bir gün ölecek

 

 

Bordo ise aşık olduğum bir renk bunları kafamdan atarak neler olacağını düşünmeye başladım

 

Oyun yavaştan şekillenmeye başlıyordu hadi bakalım

 

 

BÖLÜM SONU...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%