Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.bölüm: korku tohumları

@kanliiviskii

Medya Alin Sarmaşık

 

Keyifli okumalar

 

 

 

İLAHİ BAKIŞ AÇISI

 

Genç adam sigarasından derin bir nefes çekti her nefes çekişinde aklına anka kuşu lakabını taktığı kadın geliyordu.

 

" Alin Sarmaşık " diye fısıldadı kendi kendine dün gece içine çektiği kokusu sanki her sigarayı çektiğinde içine doluyordu kokusunu asla çözememişti ancak hafif sigara koktuğuna kanaat getirmişti.

 

Ve tekrar bir nefes daha çekti içine.

 

Her nefes çekişinde Alin canlanıyordu zihninde gri gözleri gök gürültüsünü andırıyordu. kalçasına kadar uzun düz kızıl saçları, beyaz teni, küçük kalkık burnu, dolgun dudaklarıyla ne kadar inkar etse de etkileyici bir kadındı tabi boyunu da hesaba katmak gerek bir kadına göre fazla uzun bir boyu vardı.

 

Mankenlere taş çıkaracak fiziği ile Alin Sarmaşık kesinlikle mükemmel bir kadındı.

 

Genç adam kendini sorguladı neden bu kadını düşünerek sigara içtiğini sorguladı. Biraz zaman geçtikten sonra çalışma odasının kapısı açıldı ve içeri Yağız girdi.

 

Yağız Yankı için bir arkadaş ve dosttan daha ötesiydi kardeşi gibiydi.

 

" abi" dedi Yağız müsade ister gibi.

 

" gel Yağız bende seni bekliyordum" Yağız bir süre yüzüne baktıktan sonra bir şeyler düşündüğünü anladı sorma gereği duydu.

 

" ne düşünüyorsun?"

 

Genç adam yamuk bir gülümsemeyle cevap verdi " anka kuşunu " gizleyecek bir şeyi yoktu Yağız güvendiği sayılı insanlardan biriydi.

 

" o kadın kesinlikle bir manyak bunu anladım sadece ayrıca istediğinde gerçekten fazla acımasız olabiliyor o depoyu patlatırken onu da geçtim o adamı diri diri yakarken ki rahatlığını görmen gerekiyordu resmen zevk aldı. "

 

" tahmin etmek zor değil "

 

" ne yapmayı düşünüyorsun peki?"

 

" plan değişikliği " diye karşılık verdi Genç adam.

 

Yağız kaşlarını sorgularcasına havaya kaldırdı. Yankı konuşmaya başladı.

 

" başta sadece görmek istedim o levent denen pisliğin onu nasıl birine çevirdiğini ama şimdi görüyorum ki durumu düşündüğümden daha vahim "

 

" bu hale gelmesindeki en büyük pay senin değilmiş gibi davranıyorsun " dedi Yağız kaşlarını çatarak.

 

" bunun için beni suçlamayı bırak Yağız elimde olmadığını biliyorsun nasıl ki Alin o zaman çocuktu bende çocuktum inandım Alin daha iyi olur sandım, yanıldım "

 

" biliyorum abi sadece söylemek istedim unutma diye "

 

"Unutmam merak etme abicim " Genç adam sıkıntıyla nefesini dışarı verdi.

 

" Pekala ne yapmayı düşünüyorsun " diye sordu Yağız.

 

" o şerefsizin istediğine ulaşmasına engel olacağım hatta olacağız "

 

" o nasıl olacakmış?"

 

Genç adamın yüzünde şeytanı bir gülümseme belirdi gözlerindeki parıltılar görülmeye değerdi.

 

" sen sadece bana ayak uydur ve dedikelerimi yap. Yağız, Alin'e çok dikkat etmeni istiyorum. her zaman bir adım arkasında olmanı bunu nasıl yapacağın sana kalmış ister arkadaş ol ister dost anladın mı beni? "

 

Anlamıştı. Tüm dediklerini yapacaktı ama bu soruya cevap vermedi.

 

" Alin'den etkilendin kabul et abi " Yağız herşeyi es geçerek merak ettiği soruyu sordu.

 

" etkilenmemek şans değil sadece bir olasılıktı " kabul etmedi ama red de etmedi.

 

Yağız derin bir nefes alarak ellerini dizlerine yaslayıp ayağa kalktı çıkmak üzere. kapıyı açıp çıkmadan önce odaya bomba etkisi yaratacak sözleri bıraktı.

 

" bu arada Alin'le ortak olursan levent'e istediğini verirsin istediğini almak daha kolay olur üstelik sen hemen etkilenmişken işin zor Yankı Karanlık çok zor "

 

Yankı herşeyin farkındaydı ama bir kez olsun mantığını dinlemeyi red etti Alin'in aksine.

 

Bilgisayarının başına oturup merak ettiği ve tek bir bilgi dahi öğrenmek için can attığı ismi araştırmaya başladı. Elini ağır ağır klavyede gezdirdi ismi yazana kadar ardından yavaşça arama tuşuna bastı bir bilgi bulmak ümidi ile bir şey bulamayınca ısrarla ismi tekrar yazdı ve tekrar yazdı sadece bir bilgi bile olsa işine yarayacağını düşünüyordu.

 

Ve ismi tekrar yazdı.

 

Alin Sarmaşık.

 

Bir şey bulamdıkça geriliyordu anladığı bir şey vardı Alin Sarmaşık kolay lokma değildi hemde hiç anladığı bir diğer şey ise Alin istemedikçe onunla ilgili hiç bir bilgiye ulaşamayacağı gerçeğiydi.

 

Bu ne kadar sinirlerini bozsa da gülümsedi genç adam. İlk defa kalbinde hissettiği Bu duyguyla başa çıkmanın zor olacağını da anlamıştı yine de pes etmeyi aklından bile geçirmedi içinde, derinlerde bir yerlerde sonunu biliyor olsa bile.

 

Bir an sadece bir an genç adam aklından bir süredir çıkmayan kadının geçmişini ailesini eski hayatını merak etti aklından geçirmeden edemedi katil olmasaydı olmak zorunda bırakılmasaydı Alin'in nasıl bir hayatı olurdu? Yine böyle dümdüz tepkisiz biri mi olurdu? Yoksa oda yoldan geçerken bir kediyi sever miydi?

 

Aklına üşüşen görüntülerde Alin bir kediyi kucağına almış seviyordu.

 

" bu kadına ne kadar da ters düşünceler bunlar " diye fısıldadı kendi kendine.

 

Haksız da sayılmazdı Alin bıçaklarla oynamayı seven bir kadındı kedileri sevmesini beklemek saçmalıktan ibaret kalırdı.

 

Yankı hissettiği bu duyguların ne olduğunu anlamasa da kafasını duvara geçirme isteği ile dolup taştı. Şimdiden böyle hissediyorsa ileride ne olacağını düşünmek bile istemedi genç adam.

 

" Pekala bu kadar oyalanmak yeter " dedi kendine

 

Masanın üstünden Alin'den aldığı usb'yi alıp çalışmalara başladı içerisindeki tüm bilgileri alıp en ince ayrrıntısına kadar aynı ama işe yaramaz bir versiyonunu yerine koydu. Aklından ' Caner bunu görünce göt gibi kalacak ' demeden de edemedi henüz Caner'i görmemesine rağmen hiç hoşlanmadığı çokça belliydi.

 

 

Genç adam işini bitirdikten sonra derin bir nefes alıp koltukta geriye doğru yaslandı. İçinden milyonlarca kez kendine lanet etmek geçiyordu sırf bu kadını bu kadar düşündüğü için.

 

Yankı kendini kandırmayı çok iyi beceren biriydi şimdi de tam olarak bunu yapıyordu etkilendiğini red etmedi evet ama kabul de etmedi ve Yağız kapıdan çıktığı an bu düşünceyi red etti sadece ufak bir hoşlantı yakında geçer diye aklından geçirdi.

 

Ama genç adamın bilemdigi bir şey vardı kalbe söz geçmezdi ve çoğu zaman neye olmaz denilirse olurdu duygularının onu nerelere sürükleyeceğini tahmin bile edemezdi.

 

Yankı kendini kandırmakta usta olduğu gibi duygularını saklamakta da bir ustaydı kaç kere kaç kişiyi öldürmek istememesine rağmen öldürmüştü? Kaç kere acıdığı kişileri öldürmüştü en duygusuz haliyle hemde.

 

Elbette oda öldürüyordu ancak Alin'in aksine işkence cektirmeden bir oyuncak gibi oynamadan direkt kafasına sıkıyordu öldüreceği kişinin oyalanmayı sevmezdi.

 

öldürmek; bazen zor bir kavramken bazen anlamsız bir kavram olabiliyordu ilk katil olduğunda ciğerlerine dolan yoğun kan kokusu ne kadar rahatsız ediciyse bir müddet sonra kan kokusu ihtiyaç gibi nüksediyordu vücuduna bu isteği red etmek ise tam olarak bir bağımlıyı uyuşturucudan koparmak gibi bir şeydi. Yani nasıl ki hasta istemediği sürece iyileşmezse bir katil de istemediği sürece kandan uzaklaşamazdı.

 

Yada bazen tam aksine ne kadar istese de uzaklaşamazdı Yankı'nın yaptığı tam olarak buydu istemiyordu kan koskunu solumak bazen midesi bile bulanıyordu ama o kadar alışmıştı ki kan kokusuna artık normal geliyordu.

 

Ancak o en azından bir hafta bile birini öldürmeden durabilirdi lakin Alin her gün birini öldürüyordu. Neredeyse 2 yıldır işlediği her kusursuz cinayeti takip ettiriyordu en fazla 3 aydır kendi takip ediyordu her cinayette ise Alin onu şaşırtmayı başarıyordu.

 

Yağız'ın dediği gibi Alin birilerini öldürmekten zevk alıyordu kan kokusu ona parfüm kokusundan farksız geliyordu. O kadar alışmış ve benimsemişti işte öldürme kavramını.

 

Yankı bir an aklından geçirdi sigara kokusuna karışık olan kan kokusu olabilir miydi acaba? Ama bir yandan da bunun mümkün olmadığını düşünmeden edemedi.

 

Aklına nüfus eden düşünceler damarlarındaki kanın kaynamasına neden oluyordu. Buna anlam veremedi.

 

" ne oluyor bana böyle? "

 

Kendi kendine konuşması ona garip hissettirdi sanki... sanki... Alin gibi bir an sadece bir an Alin gibi kafayı üşütüğünü düşündü.

 

" aman istemez gerçi kadın en deli halinde bile zeki nasıl bir şeyse artık anasını satayım "

 

Kesinlikle Yankı'ya göre bu gidişat hiç iyi değildi. Küfür ederdi ama Alin kadar değil ki zaten ilk görüşte Alin'in ona piç demesinden anladı ne kadar küfür kullandığını.

 

Koltuğunda arkasına yaslanıp saçlarını elleriyle karıştırdı koyu kahve saçları esmer teniyle ve mavi gözleriyle uyumlu bir dans içerisindeydi. Kaslı vücudu her Alin'i düşündüğünde geriliyordu.

 

Yankı yakışıklı aynı zamanda karizmatik ve çekici bir adamdı ama Alin'in dikkatini kesinlikle bunlar çekmemişti sadece ve sadece mavi gözleri genç kadının dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı.

 

 

ALİN SARMAŞIK

 

 

Bıçağı elime alıp ışığa tuttum. İşte bu bu sefer olmuştu olmak zorundaydı. Bu normal bir bıçak değildi zehirli bir bıçaktı bıçağın demir kısmına işlenmiş bordo sarmaşık ve siyah yılan bıçağı farklı kılıyordu bıçağın sapı ise üzerine küçük küçük kelebekler işlenmiş ve kırmızı güllerle süslenmişti.

 

Olması gerekenden daha küçük bir boya sahip olan bıçak göründüğü kadar güzel etkiler bırakmayacaktı uzun zaman üzerinde çalışmıştım mekanizmayı nihayet çalışır hâle getirmiştim zor ve yorucu oldu ancak yaptım ki bu sefer bir hata olması gibi bir şey yoktu bu sefer olacaktı.

 

Bıçağın sapönda bulunan küçük siyah düğme zehirli diye bas bas bağırıyordu bu bıçakla biri bıçaklansa normal bir bıçakta nasıl tepki verilirse öyle bir tepki verir ama bu düğmeye basılırsa işte o zaman asıl olay başlar.

 

Bu düğmeye basıldığı an bıçağın sapında yer edinmiş çeşitli maddelerle elde edilen zehir insan vücuduna nükseder ve yavaş yavaş acı vererek öldürürdü bu bana göre işkenceden bile beter olurdu. Etkileyici, güzel ve benzersiz kolay olmamıştı bunu yapmak binlerce kez denemiş ve binlerce kez kaybetmiştim.

 

Masanın üzerinden bir bez alarak bıçağın üzerinde biriken tozları güzelce sildim tertemiz olan bıçak birazdan insan kanı ile süslenip parıl parıl parlayacaktı.

 

Masadan kalkıp biraz uzağımda olan küçük odaya doğru yürüdüm elimi kapıya attığım gibi kapı gıcırtıyla açıldı. Ve beni karşılayan manzara tam olarak şuydu;

 

Sandalyeye eli ayağı bağlı başı önüne eğik baygın bir adet şerefsiz ve karanlığın gölgesinde kendine yer edinmiş suretinde neler olacağını biliyormuş gibi duran bir adet yaşlı bunak.

 

" olduğuna inaniyor musun?" Dedi ağır ağır pürüzlü sesiyle bıcaktan bahsediyordu.

 

" evet"

 

" emin misin ?"

 

" evet " dedim tekrar

 

" dene o halde küçük " bana küçük demesinden nefret ediyorum ama bu güne kadar bırak ismimle soyismimle bile seslenmemisti bana. Bu bazen sinirlerimi bozsa bile üzerinde durduğum bir konu değildi.

 

Sandalyeye bağlı adamın yanına giderken onu öldürmem için suçlarını bilmeme gerek yoktu tahmin edebiliyordum zaten bıçağı Masanın üzerine koyup buzlu su ile dolu kovaya doğru ilerledim odadaki rutubet kokusu ne kadar ciğerlerimi rahatsız etse de umursamadim. Buzla dolu kovayı kafasından aşağı boca ettim.

 

- götü donmuştur şimdi. Bu şekilde uyandırmak zorunda mıydın?

 

" en eğlenceli şeklin bu olduğuna karar verdim ve uyguladım "

 

Yaşlı bunak sorgulamadı kendimle konuştuğumu sanmıyordu çoğu kişinin aksine iç sesimle konuştuğumu biliyordu.

 

Beni bu kadar tanımasına bir an sinir olsamda boşverdim ve işime döndüm.

 

Adam buzlu su etkisiyle aniden gözlerini açtı ancak bilinci hâlâ kapalı sayılırdı. Başka bir sandalye alıp tam karşısına sandalyeyi ters çevirip oturdum biraz zaman verdim kendine gelmesi için ne de olsa zamanımız bol.

 

Kendine geldiğinde yavaş yavaş başını kaldırdı önce bana sonra etrafına en son arkamda oturan yaşlı bunağa bakıp tekrar bana döndü neler olduğunu anlamaya çalıştığını görebiliyordum. Yüz ifadesini gizleyemiyordu korkuyordu ancak aynı zamanda yüzünde bir rahatlama da vardı düşündüğü şuydu; bir kadın ve yaşlı bir adam bana ne yapabilir ki?

 

Neler yapabileceğimi bilse bana kalmadan kendisini o öldürürdü.

 

" sen kimsin? " Dedi en son pürüzlü sesiyle.

 

" sana kim lazım " dedim göz kırparak.

 

Yüzüme anlamaya çalışır gibi bakıyordu. " Selim için mi çalışıyorsun ne istiyor benden yine?"

 

Selim denen kişi düşmanı olmalıydı. Dediğini es geçerek yüzüne baktım.

 

" hadi seninle bir anlaşma yapalım sen bana yediğin haltları söyle seni acısız öldüreyim ama ben yediğin haltları sana söylersem seni bir denek gibi kullanırım tercih senin" oyun oynamayı seviyorum ve bunun gibi şerefsizlerle oynamak çok zevkli.

 

" ne? Ne diyorsun sen? Çabuk beni çöz bu saçmalıkla uğraşamam"

 

" saçmalık mı? Alındım gücendim ben burada sana ciddi ciddi tercih hakkı sunuyorum sen diyorsun illa şerefsizlik yapacağım öyle değil mi?"

 

 

" bak eğer Selim'e çalışıyorsan söyle ona ne isterse veriririm isterse yine para veririm sen Selim'e mi çalıyorsun? "

 

Nedense bu işin altından bir bok çıkacağını düşünüyorum.

 

" evet Selim'e çalışıyorum "

 

İhtiyar bunu beklemiyor olacak ki gözleri şaşkınlıkla açıldı oysa benden her boku beklemesi gerekiyordu!

 

" ne istiyor benden yine? Para mı istiyor? Para istiyorsa veriririm ona "

 

" yok ne istiyor biliyor musun? Bana dedi ki; istediğini sor söylemezse öldür sence Selim senden ne istiyor olabilir?" Yüzüme öyle bir maske takmıştım ki yalan söylediğimi anlaması imkansızdı anlamadı da zaten.

 

" Selim beden iki şey ister genelde ya Para yada kardeşim "

 

Aptal adamın hali de bir başka oluyor tabi!

 

" kardeşin mi? Neden kardeşini istiyor senden ?" Dedim tahmin etmek zor da değildi tabi.

 

" tabikide birlikte olmak için " bunu o kadar rahat söylemişti ki bir an üzerine atlayıp boğmak istedim.

 

" sende buna izin mi veriyorsun? Neden ?"

 

" eğer istediğini vermezsem bana zarar verir bana zarar vereceğine kardeşime versin hem benim sayemde hayatı erkenden öğreniyor daha ne yapabilirim ki onun için "

 

Midem bulandı, beynime kan sıçradı işte şimdi bittin sen götbellek!!

 

" peki kardeşin bunu istiyor mu?" Yüzüme öyle bir umursamazlık maskesi takmıştım ki düşmesi imkansızdı.

 

" hayır. Her defasında çığlık çığlığa gidiyor Selim'le "

 

Histerik bir şekilde güldüm " öyle mi?" Dedim ürkütücü bir sesle sesimi işittiği an gözlerinde tedirginlik ve yanında korku gördüm.

 

Yine de korkusuz görünmeye çalışarak " öyle " dedi.

 

Sandalyeden kalkıp masaya doğru ilerledim. Elim ne kadar bıçaklarla, demirlere ve bir sürü keskin alete gitse de yaptığım bıçağı aldım. Sabırlı olmalıydım zaten elimde ölecek yalnızca öncesinde üzerinde bu bıçağı denemem gerekiyordu.

 

Sadece biraz sabırlı ol Alin biraz.

 

Derin bir nefes alıp üzerine doğru yürüdüm bir bana bir elimdeki bıçağa bakarken korkuyla geri çekilmeye çalıştı ama başarısız oldu.

 

Saçlarını tutup başını geriye yatırdım yüzüne sert bir yumruk geçirdim.

 

" oh be dünya varmış" dedim sevinçle. Bunu yapmam gerekiyordu ama bu bana yetmedi yüzüne bir yumruk daha geçirdim bir tane daha ve bir tane daha en son kırılma sesi geldiğinde uzaklaştım ondan.

 

Elimdeki kanı bir bezle temizledim ve kanlı yüzüne baktım.

 

Tekrar sandalyeye oturdum bu sefer düz bir şekilde bacak bacak üstüne atarak oturdum ve bıçağı elimde döndürmeye başladım.

 

" ee keyfin yerinde mi?.... Selim" ismine özellikle baskı yaparak söyledim. Aptal herif bana oyun oynamaya çalışıyordu anlamsız bir hamleydi ama Selim diye bahsettiği kişi kendinden başkası değildi. Sanırım çocuk kandırdığını düşünüyordu bu götbellek!

 

Bu ilk defa yaptığı bir şey değildi ne zaman yakalansa ve onu yakalayan kişinin kendisini tanıdımadığına emin olsa başka biri gibi davranır kendini arka plana atar aslında güzel bir fikir ama aptalca.

 

" ne sandın kendini başka biri olarak gösterirsen seni bırakacağımı falan mı? " gözlerindeki şaşkınlık görülmeye değerdi. Hiç bir cevap vermiyordu.

 

" aptal herif. " diye söylendim sinirle yine de söyledikleri gerçekti.

 

Kardeşine tecavüz ediyordu... kanım dondu midem daha fazla bulandı.

 

Bıçağı alarak ayağa kalktım yanına yaklaştım.

 

" gerçekten bende olmasam seni ve senin gibileri kim silecek bu dünyadan? " sözümü bitirir bitirmez bıçağı sertçe karnına sapladım normal bir bıçak olsa belki bu kadar acömazdı ancak çığlığı odayı doldurdu. Bıçağın üzerindeki tuşa basıp zehrin vücuduna yayılmasına izin verdim. Boynumu kıtlatıp ellerini ve ayaklarını çözdüm.

 

" y-yap" zorlukla konuşuyordu. " yapma " diye bitirdi sözünü acı acı inleyip çığlık atıyordu. Gülümsedim

 

" Selim Selim Selim " adını söyleyip başımı iki yana salladım " kardeşin çığlık atınca yapma diyince sen durdun mu Selim? Hayır öyle değil mi? "

 

Gözlerini Yüzüme dikip başını belli belirsiz salladı.

 

" o zaman ne sikime benden yardım istiyorsun? Sanki ben seni bu hale getirdim "

 

- yok canım hiç sen yapar mısın? O kendi kendini bu hale getirdi zaten senin ne suçun var ki

 

Ah iç ses bende nerede kaldı diyordum

 

" hayır kesinlikle benim bir suçum yok ben masumum "

 

- hayatımda senin kadar masum bir katil görmedim!

 

**_____**

 

Tamıtamına 1 saat 23 dakika 12 saniye 8 salise'dir sandalyede oturmuş Selim'in acı çekmesini izliyordum hakkettiği konusunda anlaşalım.

 

- kesinlikle hak etti anlaştık gitti.

 

Bıçağın daha doğrusu zehrin üzerinde etkisini görmek ve anlamak için onu sadece baksırla bırakmıştım böylelikle zehrin vücudu üzerindeki etkisini daha net görebilirdim.

 

 

Artık sesi çıkmıyordu sadece anlamsız sesler çıkarıyordu. İlk önce ağzından yeşil bir köpük ardından kan geldi bir zaman sonra ve artık vücudunun çoğu bölgesi mor ve yeşil renklerini almıştı.

 

Yine de ölmüyordu! Neden ölmüyordu bu? İlla kafasına mı sıkmam gerekiyordu yani?

 

Sanki karşımda küçüldükçe küçülüyordu zehir sandığımdan daha da etkiliydi. Öncesinde yalnızca bıçağın acısını hissederken sonra yavaş yavaş damarlara karışıyor bazı damarları tıkarken bazı damarları da patlayacak kadar şişiriyor ve yavaş yavaş kemikler eriyene dek işkence çektiriyor öncesinde vücutta kızarıklıklar oluşurken sonradan ağızdan yeşil köpük bir zaman sonra kan gelir vücut yavaş yavaş yeşil ve mor rengini alır çünkü artık zehir kemikleri eritmeye başlar içerisindeki maddeler yüzünden bıçağı saplandığı yerden çıkarmazsak kan gelmez bıçağın etrafı şuan bordo rengine yakın bir renkteydi ve öyle bir şişmişti ki patlayacak dereceye gelmişti.

 

Bu yaptığım bir icat veya bir buluş değildi, benim yaptığım zaten var olan tehlikeli maddeleri birleştirip ölümcül bir zehir yapmaktı ki, bence bunu benden başka insanlar da deniyor ve yapıyor bundan eminim.

 

Biri acil bir şekilde ölmek isterse kesinlikle bu zehirden daha güzel bir yol yoktu.

 

 

Bu gerçekten mükemmel bir şeydi!. Oturduğum yerden kalkıp çeşitli aletlerin dizili olduğu masaya doğru ilerledim. Elime uzun kalın demirlerden birini aldım, evet ölecekti ve evet çok fazla acı çekmişti ama bu bana yetmedi.

 

Elimdeki demirle yerde kıvranan Selim'e doğru ilerledim. Biliyordum ne yaparsam yapayım asla yetmeyecekti ama daha fazla oyalanmak istemiyordum.

 

Bu yapacağım tamamen o genç kız içindi. Kendi öz abisi tarafından istismara uğramak hemde defalarca kez... Bu nasıl bir şeydir bilemem ama onun adına intikam alabilirim ve bunu da hiç çekinmeden yapacağım.

 

 

Başında dikilerek mosmor olan yüzüne baktım.

 

" biliyor musun? Senin gibi piçler oldukça kadınlar ölmeye devam edecek ne kadar hepinize ulaşamasam bile elime geçeni mezarın altına sokmadan bırakmam hatta siz bir mezara bile layık değilsiniz sizi köpeklere yem edeceğim " Derin bir nefes alıp sözlerime devam ettim . " yani anlayacağın Selim senin için ölüm vakti geldi Azrailin nefesini boynunda hissediyor musun bakayım?" Derken nefesim onun çok yakınındaydı.

 

Moraran yüzüne, patlayacak gibi duran damarlarına son kez bakıp derin bir nefes çektim içime. Elimdeki ince ama sivri demiri havaya kaldırdım son nefesini vermeden önce biraz daha acı çekmesini istedim bu acıyı hissetmesini istedim ve istediğim olacak da.

 

Demiri hızlı bir şekilde malum bölgesine sapladim odanın beyaz duvarlarına sıçrayan kan ve bu pezevenkin acı dolu çığlığı bana gereğinden fazla zevk verdi. Karnına sapladigim bıçağı sertçe çektim çektiğim gibi karnından oluk oluk kan akmaya başladı. Çığlıkları yavaş yavaş dinerken artık acıdan sesi dahi çıkmıyordu ama yine de yaşıyordu.

 

" bu kadar eğlence yeter. Malum öteki dünyada zebaniler seni bekliyordur " belimden silahımı çıkarıp şarjörü kontrol ettim. Ardından silahı ona doğru tutarak kafasına sıktım. Odanın içindeki yoğun ve keskin kan kokusu daha da arttı sanki yerler kan gölüne dönmüş ellerim kan içinde kalmıştı.

 

Bir yandan ellerimdeki kanın şerefsiz bir insana ait olduğunu düşünerek kendimi rahatlatırken, diğer yandan da ne olursa olsun bir hayata son verdiğimi bir nefesi kestiğimi kendime hatırlatmadan edemiyordum.

 

Yanlış mı yapıyordum? Hayır. O masum kız bundan sonra rahat bir nefes alabilecekti sırf bunun için bile değerdi ellerimi kana bulamaya.

 

Silahı bir kenara fırlatıp hâlâ olduğu gibi yerinde oturan ihtiyara baktım. Yüzünde nötr bir ifade vardı az önce bir cinayet izlememiş gibi sakindi.

 

" burayı temizlersin artık " sadece gözlerini açıp kapatarak cevap verdi bu ' hallederim ' demekti. Kapıya doğru yürümeden önce yerde kanlar içindeki bedene döndüm.

 

" şştt Selim öteki tarafta havalar nasıl lan? " konuşurken ayağımla da ayağını dürtüyordum.

 

- Sana cevap vereceğini sanmıyorum.

 

Burun kvırıp odadan çıktım.

 

 

* **** *

 

 

"Nereden çıktı şimdi bu?" Dedim yorgunlukla.

 

" ya Alin lütfen ya çok bir şey istemiyorum ya sadece üçümüz birlikte dışarı çıkıp biraz kafa dağıtalım istiyorum " dedi Ece küçük bir çocuk gibi.

 

Aslında istediği gayet normal bir şeydi ancak ben dışarı çıkıp, bara gidip içecek kafada değildim üstelik yorgundum. Kafam soru işaretleriyle doluydu ve kafamdaki en büyük soru işareti ise Yankı Karanlık ile ilgiliydi.

 

Bu adam zihnimi çok meşgul ediyordu bir dürtü vardı ki içimde sanki bu adamın kim olduğunu bir an önce öğrenmem gerekiyordu.

 

Gerçekten bu gözleri gökyüzünü andıran adam kimdi?. Yankı Karanlık kimdi? Neden hayatıma girdi? Her hangi bir şey veya biri ile bağlantısı var mı? Ve en önemlisi bu yaşlı bunak ile arasında nasıl bir bağ vardı?

 

" bence hevesini kırma Alin baksana çocuk gibi hevesli " Kardelen.

 

" Kardelen yorgunum. " sesimden yorgunluk akıyordu inansanıza be yorgun olduğuma.

 

Ece bana doğru gelip oturduğum koltukta hemen yanıma kuruldu. Her zaman yaptığı o yavru köpek bakışlarını atamaya başladı. Belliki bana karşı kırgın değildi artık unutmuş muydu? Sanmıyorum. Eminim Kardelen onunla konuşmuştur.

 

Yine de sırf o gün Ece'nin kalbini kırdım diye bile şuan ona bu geceyi borçluyum.

 

Ayağa kalkıp ellerimi çırparak kızlara baktım.

 

" Pekala hadi kalkın hazırlanın bakalım kız kıza eğlenelim bugün " dedim.

 

" hayırr kız kıza içelim lütfen " dedi Ece.

 

" kız kıza gezelim " dedi Kardelen.

 

" yes baby bu gece bizimdir " diye bağırarak odasına koştu Ece.

 

" bu kız deli" dedi Kardelen hayretle.

 

" arada yüklenen delilik normaldir benimle yaşamaktandır o" dedim keyifle.

 

Keyfim yerine gelmişti gerçekten bu gece üçümüz çok fena eğlenecektik işte bu kesindi.

 

- hazır olun millet harika üçlü geliyorrr

 

İç ses asla akıllanmayacak.

 

- tabiki bebeğim ne sandın

 

Elimi alnıma vurdum. " bebeğim mi? Hadi ama iç ses sende mi gaza geldin?"

 

- hıh ne gazı be aşk olsun

 

" göt lalesi " dedim adeta fısıldayarak.

 

- ne? Ne dedin?

 

" ' canım benimm' dedim "

 

- he tabi kesin öyledir. Oğlum sen niye hâlâ buradasın lan?

 

İç sese cevap vermeyerek odama doğru yürüdüm. İçeri geçip arkamdan kapıyı kapattım hemen hazırlansam iyi olacak kızlar özellikle de Ece o kadar hevesli ki hemen hazır olacaklarına neredeyse eminim.

 

Hızlıca bir duş alıp hemen dolabın kapaklarını açtım. Bir sürü elbisem vardı ama bu gece için elbisem yoktu.

 

Elbisem yok! Ben ne giyeceğim?

 

Dolabı ellerimle karıştırdım bir kaç elbise yatağımın üzerine attım ama hiç biri hoşuma gitmemişti. Aklıma gelen fikir le üzerimdeki bornozla odamdan çıktım. Salonun tam ortasında durdum.

 

 

" kızlarrr çabuk buraya gelim çabuk acil" diye bağırdım.

 

Her ikiside bir kaç saniye sonra tam karşımda durmuştu endişe ile.

 

" ne oldu Alin?" Kardelen.

 

" sen iyi misin?" Ece.

 

" giyecek elbisem yok." Dedim ellerimi iki yana açarak.

 

" nasıl yok" diye sordu Ece.

 

" dümdüz yok İşte "

 

Ece üzerine sarı mini bir elbise Kardelen ise kısa kot şort ve askılı giymişti.

 

" kızlar? " Dedim soru soracasına.

 

İkiside cevap istercesine gözlerime baktı. " benim bir fikrim var"

 

Bu gece herşeyi bir kenara bırakıp bir katil gibi değil normal bir genç kız gibi olacaktım ve belki de biraz çocuk gibi.

 

 

SAATLER SONRA...

 

önünde durduğumuz barın neon ışıkları ve yüksek sesli müziği dışarıya kadar geliyordu. İçeride hareketli bir müzik çalıyordu. Dikkatlice dineyerek müziğin sözlerini anlamaya çalıştım.

 

Abilere selam çatışmaya devam mı? Bu nasıl bir şarkıydı böyle?

 

Kızlara bakıp omuzlarımı kaldırıp indirdim. Kıyafette en son birlikte karar kılmış ve üçümüz de oldukça rahat giyinmiştik, tek sorun benim üçümüzün de aynı rengi giymesini istemesi ve üçüz gibi durmamızdı. Şuan bunu yaptığıma pişman oldum.

 

Üçümüz de siyah giymiştik. Üçümüz de siyah kot pantolon, siyah ayakkabı, ve siyah krop giymiştik. Kardelen bizi boşverip üzerine askılı giymisti tabiki siyah. Ece kolsuz sırt dekolteli bir krop giymişti ben ise uzun kollu dantelli arkası tamamen açık sadece ipler olan bir krop giymiştim.

 

Kardelen aramızda en rahat olanıydı yine saçlarını dağınık topuz yapmış ve sadece gözlerine siyah kalem çekmişti. Ece ise yoğun bir göz makyajını kırmızı bir ruj ile tamamlamıştı. Ben ise sadece bordo ruj sürmüştüm- ki ne giyersem giyeyim hep bordo ruj sürerdim- Ece saçlarını topuz yapmış ve sırt dekoltesini gözler önüne sermişti. Ben ise uzun kızıl saçlarımı tepemde sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Ne kadar yukarıda bağlasam bile saçlarım hâlâ uzundu sırtımı tam olarak örtemese bile iş görürdü.

 

Tekrar birbirimize bakıp bara doğru yürüdük kapıdaki dağ ayısı kadar iyi adamalara kimliklerimizi gösterip içeri geçtik içeri adım atar atmaz daha da yükselen müzik sesi insanlarla dolu olan mekan ve bolca alkol kokusu bizi karşıladı.

 

Ece kulağıma doğru eğilerek " bu gece sarhoş olmaya hazır mısın Alin?" Diye bağırdı yüksek müzik sesinden dolayı.

 

" Hiç niyetim yok buna " aynı şekilde kulağına bağırarak söyledim. Daha fazla konuşmadık çünkü gerçekten müzik fazla yüksekti az önceki garip müzik bitmiş yerini daha tempolu bir şarkıya bırakmıştı.

 

Birbirine vatoz gibi yapışmış insanları geçerek barmene doğru ilerledim. Sert bir votka sipariş ettim kendime. Dakikalar sonra genç adam bardağı önüme bırakıp hafifçe gülümsedi ve işine döndü.

 

Bardağı elime alıp kafama diktim tadı boğazımı yakarken aynı zamanda güzel olduğuna karar verdim. Gözlerimi etrafta gezdirip kızları bulmaya çalıştım.

 

Ece insanların arasında kendinden geçmiş halde dans ediyordu sarhoş olduğu her halinden belliydi.

 

Bu kız hangi ara içti de hangi ara sarhoş oldu acaba. Kardelen ise daha çok kendinde gibi duruyordu yanında bir adam vardı onunla sohbet ediyordu.

 

Aynı votkadan 2 bardak daha aldım hafiften başım dönmeye başladı.

 

- sözde sarhoş olmaya niyetin yoktu.

 

Sarhoş değildim bu kadar kolay olmazdım. Votka çarpmış olmalı dans eden insanların arasından sıyrılarak lavaboya doğru ilerledim. Yüzüme bir kaç defa soğuk su çarptım iyiydim gayet iyiydim. Yine de biraz dışarı çıkıp hava alsam iyi olacaktı.

 

Lavabodan çıkıp dışarıya doğru gittiğini düşündüğüm koridora girdim. Koridorda belli aralıklarla kapılar vardı biraz yürüdükten sonra beyaz demir bir kapı çıktı karşıma bu herhangi bir sokağa açılıyor olmalı.

 

Kapıyı açınca haklı olduğumu anladım ıssız sokak lambalarından uzakta Karanlık bir sokaktı.

 

Telefonumu çıkarıp Yağız'ın adını buldum.

 

- numarasını nereden buldun? Sana verdiğini hatırlamıyorum.

 

" vermedi zaten ben buldum " benim için numarasını bulmak hiçte zor olmamıştı.

 

Mesajlar kısmına tıklayıp mesaj yazmaya başladım.

 

Siz: gelde sevgilini al Egecik kendisi zil zurna sarhoş.

 

Siz: *konum

 

Yağız ( Egecik olan): sen kimsin? Sevgilimi nereden tanıyorsun? Ve neyden bahsediyorsun.

 

Gözlerimi devirerek kamerayı açtım orta parmağımı göstererek bir fotoğrafımı çektim ve gönderdim.

 

Yağız ( egecik olan) : manyak.

 

 

Cevap vermeden telefonu cebime attım. Sokakta biraz daha yürüdüm ve yürüdüm tam olarak sarhoş sayılmazdım en azından hâlâ düşünebiliyor mantığımı kullanabiliyordum. Müzik sesi kesilene kadar yürüdüm. Bir an sadece bir an takip ediliyorum gibi hissettim belki de ben öyle sandım.

 

Ama sezgilerim nadiren yanılırdı. Durdum sokağın ortasında gözlerim etrafı tararken dikkatlice sesleri dinlemeye başladım.

 

Tam o an arkamdan gelen hızlı adım sesleri ve boynumda ince bir sızı.

 

Kahretsin iğne yaptılar bayıltmak için olmalı. İğne yapanın kolunu arkamdan tuttuğum gibi ters çevirdim. Bacaklarımı koluna dolayıp parmaklarını elimin arasına aldım elindeki iğneyi çekip aldım parmağını sert bir hareketlerle kırdım. Kolunu bırakıp iğneyi hızla ve sertçe boynuna sapladım.

 

" gelin yakalayın lan şu orospuyu " diye bağırdı acıyla.

 

Bir kaç saniye sonra etrafım bir sürü adamla çevrilmişti. Parmaklarını kırdığım boynundaki iğneyi çıkarıp parmaklarını tutarak bana doğru geldi.

 

" şimdi nereye kaçacaksın bakalım küçük orospu "

 

" küçük mü? " Dedim gülerek " seninkinden daha büyük olduğum kesin " dedim gözlerimle malum bölgesini işaret ederek.

 

Biraz daha bana doğru geldi. " bana doğru gelmeye devam edersen son adımların olur döl israfı "

 

Beni takmayarak hızlıca bana doğru geldi saçlarımı tutup kafamı geriye yatırdı saç diplerim acıyordu işte bunu yapmayacaktı.

 

" ne yapacaksın ha şöyle bakalım kaltak ne yapabilirsin?"

 

Belime yerlestirdigim bıçağı yavaşça çıkardım hızlı ve çevik bir hareketle şah damarına sapladim kan üzerime sıçrayıp oluk oluk akarken eli saçlarımdan düştü.

 

Hiç kimse saçlarıma dokunamazdı hele bu şekilde asla dokunamazdı.

 

Etraftaki adamlar şok içinde kalmıştı. Tam bu fırsattan istifade kaçacakken başımın dönmesiyle dengemi sağlayamayıp yere kapaklandım.

 

" Pekala bu kadar yeter siz kızı alın siz ikiniz şu cesedi kaldırın bir yerlere atın " ne kadar kendinden emin dursa da sesindeki ufak korku ve endişeyi duyabiliyordum.

 

İki adam gelip beni kollarımdan tutarak ayağa kaldırdı başımı kaldırıp sarhoş olduğum belli olacak şekilde baktım onlara aslında sarhoş değildim ama iyi bir oyuncuydum.

 

" abi kız sarhoş " dedi adamlardan birisi.

 

" sarhoş mu?" Diye sordu hayretle az önce emir yağdıran " lan götler sarhoş kadın nasıl dövüştü iki dakika adamı öldürdü siz daha ayıkken bir bok yiyemiyorsunuz utanın lan kendinizden " diye devam etti.

 

Ne diyor lan bu?

 

- kulağıma ' ölmek istiyorum ' diyor gibi geldi.

 

Başım biraz daha döndü gözlerim kararmaya başladı. Beni bir arabaya bindirip ellerimi ve ayaklarımı bağladılar. Her iki yanıma birer kişi karşıma ise iki kişi oturdu.

 

" bu kadar korktuğunuzu belli etmeyin bari lan yarraklar " dedim. Kelimeleri zor telafuz ediyordum kelimeler ağzımdan yuvarnarak çıkıyordu- Tıpkı bir sarhoş gibi

 

Karşımda oturan genç çocuk gülmemek için dudaklarını birbirine bastırken yanımdaki diğeri başını yukarı kaldırarak sabır diliyordu.

 

" dileyince geliyor mu?" Diye sordum sabır dileyene hitaben.

 

Gözlerini bana çevirip " ne?" Dedi anlamayacak.

 

" sabır diyorum dileyince geliyor mu? "

 

" yok gelmiyor " dedi bıkkınlıkla.

 

" iyi gelirse bana da haber ver tamam? Azıcık bana da lazım da sabır " dedim kelimeleri yuvarlayarak.

 

Boynuma yaptıkları iğne yüzünden bayıldı bayılacaktım.

 

- o halde adamları darlamaya devam.

 

Karşımdaki genç çocuğa bakıp. " ştt yakışıklı beni bir çözsene be ya" dedim.

 

Gülmemek için kendini zor tuttuğu her halinden belliydi ancak söylediğim sözle ekstra olarak yanakları kızardı. Utanmış mıydı lan o?

 

" yok çözemem kusura bakma " dedi boğazını temizleyerek.

 

" ne demek kusura bakma? Şuan kusura baktım aşırı derece kusura baktım acil beni çözmen gerek şuan "

 

" neden?" Dedi merakla.

 

" çünkü beni kaçırıyorsunuz " oda benimle eğlenmeye karar vermiş olacakki,

 

" a öyle miymiş? Yapma be yeni haberim oluyor benim de" dedi

 

" lan döl başından beridir gördün herseyi yalan atma bana " kelimeler birbirine dolanarak çıkıyordu ağzımdan şuan ben bile sarhoş olduğuma inanabilirdim.

 

" bak çocuk yakışıklı çocuksun yazık etme kendine gel beni çöz ,seni bas göz edeyim "

 

" baş göz?"

 

" ayy evlendireyim yani salak jojuk" dedim çocuk kelimesi yerine jojuk diyerek.

 

Yanımdaki daha fazla dayanıyormuş gibi eline bir bez parçası alıp ağzımı bağlamak için bana doğru döndü.

 

" ananı sikim" dedim ve bu benim söylediğim son cümle oldu şuan için.

 

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama daha fazla uyanık kalmayı başaramadım alkolün de verdiği etki ile gözlerimi yumdum. Kendimi karanlığa bıraktım.

 

Bakalım bu işin içinden nasıl bir bokluk çıkacaktı.

 

 

BİR KAÇ SAAT ÖNCE...

 

Cesedi ihtiyara bırakıp evden çıkmış öldürdüğüm şerefsizin adresine doğru gidiyordum, biliyordum kardeşi buradaydı onu evde tuttuğuna emindim.

 

Motorumu evin önünde durdurup kaskımı başımdan çıkardım kapının önünde iki adam vardı muhtemelen bir çoğu bahçede ve evin içindeydi.

 

" buyurun kime bakmıştınız?" Diye sordu kapının önündeki ayı gibi olanlardan biri bunlarla dövüşsem bunlar beni zorlardı ama ben alırdım.

 

" sana baktım canım. "

 

" ne?" Kıt mı bu?

 

" diyorum ki sana baktım " tekrar ettim üzerine bastıra bastıra.

 

" sen kimsin?" Diye sordu bu sefer aynı kişi.

 

" ben mi? Ben Alin Sarmaşık " dedim masum masum.

 

" ne arıyorsun burada?"

 

" sorgudamıyız amına koyayım ya " yeterdi bu kadar çok bile dayanmıştım. Belimden ucuna susturucu taktığım silahımı çıkarıp hamle yapmalarına izin vermeden hızlı bir hareketle ikisini de vurdum. Elimde silahla bahçeye girdim. Temkinli adımlarla duvarların arkasında saklanarak ilerledim ev büyüktü bahçe de fazlasıyla genişti evin arkasından dolanarak arka tarafa doğru yürüdüm.

 

Tam da tahmin ettiğim gibi bir sürü koruma vardı burada. Bu Selim piçi ne kadar korkak böyle amına koyayım ya ! Daha kendisini başkaları koruyor birde adam diyor kendine göt.

 

Hepsinin üzerinde gözlerimi gezdirdim dikkatlice inceledim hepsini tek tek bunların hepsi ayı kadardı şimdi aralarına girip dövüşsem bunlar beni yerdi.

 

- yok be o kadar da değil.

 

" haklılık payın çok yüksek iç ses sonuçta benim kadar mükemmel bir insanı yenmek o kadar da kolay değil "

 

- mükemmel mi? Senin egonu sevsinler bazen o kadar egoist oluyorsun ki çekilmiyorsun.

 

" hı beni çekemeyen de ölsün amı a koyayım ya yok daha neler "

 

Adamları aynı şekilde tekrar inceledim bunların lideri hangisidir acaba? Bu tür adamların korumaları lider olunca genelde kendini bir bok sanar bu hiç şaşmaz, hepsinin arasında el kol hareketleri ile emir veren biri vardı kesinlikle lider o en azından kapıda öldürdüklerimden biri değildi bu da güzel haber.

 

Silahımı belime takarak cebime koyduğum Selim'in telefonunu elime aldım işime yarayacağını biliyordum. Rehbere girip isimlerde gözümü gezdirdim.

 

" şimdi hangisi şu ayı heriflerin lideri olabilir? " Dedim kendi kendime. " o piti pitii buldum senii" diye devam ettirdim salak Selim adını " Korumaların başı " diye kaydetmişti.

 

" salak insanlara bayılıyorum ya bir başka oluyor halleri "

 

Hızlı bir şekilde daha önceki konuşmalarını inceleyip Selim'in konuşma tarzını analiz ettim tamda düşündüğüm gibi emir kipi ile direkt yap diyen bir konuşma biçimi var.

 

- oysa senin elinde kedi gibiydi.

 

" her kedinin canı tatlıdır her kedinin de 9 cani vardır da bu kedi o kadar şanslı olamadı "

 

Hızlıca bir mesaj ve konum atıp adamları yönlendirdim sorgulamadan toplanmaya başladılar kalabalık gelmelerini söylediğim için arka kapıdan çıkacaklardı bu iyiydi en azından bununla da uğraşmayacaktım. Duvarın arkasında saklanmaya devam ederek adamlara seslerini duyabileceğim kadar yaklaştım.

 

" sence Selim bey neden böyle birden hepimizi topladı üstelik evde tek kişi kalmasın demiş kardeşini hiç yalnız bırakmazdı " dedi biri.

 

" ne bileyim amına koyayım yine başını belaya sokup göt korkusuyla bizi çağırmıştır her halde ki, kardeşinin sikinde olduğunu da sanmıyorum kendi canının derdinedir şimdi o " dedi bir diğeri. Acaba patronunuz arkasından böyle konuştuğunuzu duysa ne derdi.

 

Kafamı gökyüzüne kaldırıp" ştt Selim görüyor musun lan ibne. adamların arkandan dedikodunu yapıyor. " dedim gökyüzüne doğru.

 

- seni duyduğunu sanmıyorum.

 

" zebanilerle kovalamaca oynuyordur o şimdi "

 

Duvarın arkasında hepsi tek tek gidene kadar bekledim. Tam duvarın arkasından çıkacaktım ki evin kapısından içeri giren bir adam gördüm lanet olsun biri burada kalmıştı.

 

Kader iste ben öldürmeden işi bitirmeye çalışırken onlar kendi topuğuna sıkıyor. Uslu uslu gitseydin ya sende diğerleriyle yok illa öleceksin değil mi.

 

Bacağıma kemer ile taktığım bıçklardan birini elime alarak eve doğru yürümeye başladım topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesten başka ses yoktu evin çevresinde.

 

Sakinlikle kapıyı tıkladım o herif açacaktı biliyordum. Bir süre sonra kapı açıldı adam daha ne olduğunu anlamadan bıçağı kalbine sapladim hızlı bir hareketle bir bıçak daha alıp şah damarına sapladim kan yüzüme sıçrarken bıçakları geri alarak yerine taktım.

 

Kapıyı arkamdan kapatarak içeri girdim kocaman ev nerede şimdi bu kız? Evde büyük bir sessizlik hakimdi yalnızca topuklu ayakkabılarımın sesi vardı.

 

Tak, tak,tak

 

Bir kapıyı açınca karşıma banyo çıktı aynadaki yansımama gözlerimi diktim gri ve hissiz gözlerim, kızıl saçlarım, simsiyah giysilerim ve kanlı yüzüm ile kesinlikle bu kız benden korkardı. Hızlı hareketlerle yüzümdeki kanı temizleyiz banyodan çıktım.

 

Önüne geldiğim kapıya elimi uzatarak açtım yada sadece açmayı demedim, kapı kilitliydi.

 

Anlaşıldı kesinlikle kız burada. Şimdi sadece kapıyı açmam gerek. Ve anahtarı nerede bulacağımı çok iyi biliyordum.

 

Öldürdüğüm adamın yanına gidip ceplerini karıştırarak anahtarı buldum seri hareketlerle tekrar aynı kapının yanına geldim anahtarı kapıya yerleştirip açtım. Gördüğüm manzara asla görmeyi beklediğim manzara değildi.

 

Oda bembeyazdı baştan aşağıya sadece küçük bir pencere vardı tek kişilik- yine beyaz- bir yatak ve sadece bir kapı vardı- muhtemelen banyo ve lavabo - birde ufak iki kapaklı ahşap bir dolap vardı ancak dikkatimi çeken bunlar değil kapıya en uzak köşede dizlerini kendine çekmiş beyaz elbiseli, kısa kahverengi saçlı ağlayan bir kız olmuştu.

 

Korkutmak istemeyerek fazla yakınına gitmedim. Sessizce ve güven veren bir sesle " hey" dedim.

 

Duyduğu ses onu şaşırtmış olacak ki yavaşça başını kaldırıp bana baktı şaşkınlıkla bana bakarken gözlerini hızlıca kapıya çevirdi.

 

" hey sakin ol kimse yok burada sadece ben varım sana zarar vermem korkma " sesimin titrediğini işitebiliyordum.

 

Hala aynı pozisyondayken cılız bir sesle " git buradan " dedi

 

" neden? Seni buradan götürebilirim, buradan gitmek istemez misin?"

 

" hayır beni buradan götüremezsin kimse beni buradan götüremez"

 

" gelmek mi istemezsin?" Asil sebebi gayet iyi biliyordum.

 

" izin vermez. Sen nasıl buraya girdin lütfen git buradan abim seni görürse hiç iyi olmaz "

 

" Benden korkma lütfen sana bir zararım olmaz " dedim çaresizlikle o kadar inanmıştı ki buradan çıkamayacağına onu buradan alıp götürmek zor olacaktı.

 

" korkmuyorum ki senden. Biliyorum ki ben bir kadın bana zarar vermez " dedi çocuk gibi bir sesle buna bu kadar güvenmesinin bir nedeni olmalıydı.

 

" o zaman benimle gel seni buradan görürebilirim seni kimse bulamaz özgür olursun "

 

" olmaz abim bulur beni lütfen sende git sana da zarar verir"

 

" veremez bana zarar veremez " dedim.

 

" verir o her kadına zarar verir bana da zarar veriyor ona da zarar verdi sana da verir lütfen git buradan " ona mı? Bu demek oluyordu ki aynı şeyleri yaşattığı başka kadın yada kadınlar da vardı.

 

Daha çok işkence ederek öldürmem gerekiyordu kesinlikle.

 

" nasıl Bir zarar? Sana ne yaptı " bildiğim bir soruyu sormaktan nefret ediyordum ama bana güvenmesi için onunla konuşmam gerekiyordu.

 

" o... Bana zorla dokundu, beni aç bıraktı, susuz bıraktı, dövdü sonra o bana yardım etmek isteyince onu... Onu öldürdü o sadece bana yardım etmek istemişti "

 

Daha fazla ayakta kalamayarak onun gibi yere ama ondan uzağa kendimi bıraktım. Konuşamadım konuşsam sesim titrerdi ama konuşmam gerekiyordu.

 

" bana adını söyler misin?" Sesim titremişti, insanları öldürürken titremeyen sesim masum bir kadının karşında titremişti ne diyeceğimi bilmiyordum hangi kelimeleri kurmam gerektiğini de bilmiyordum ama bir şekilde bu masum kızı buradan çıkarmam gerektiğini biliyordum.

 

" Pınar, senin adın ne? sen çok güzelsin adını merak ettim "

 

" Pınar sen çok masumsun seni buradan çekip alacağım birazdan birlikte çıkacağız buradan " dizlerimin üzerinde yavaşça korkutmak istemeyerek ona doğru gittim biraz " Alin ismim Alin " diyerek sorusuna cevap vermeyi ihmal etmedim.

 

" ismin çok güzel "

 

Gözlerimi kapattım derin bir nefes alarak gözlerimi açtım.

 

" Pınar seni buradan götüreceğim benimle gel lütfen artık burada kalmana gerek yok"

 

" olmaz abim bulur beni, yine döver zorla dokunur gelemem ben" dedi korkuyla. Bu kızı bu denli nasıl korkutmuştu

 

" hayır hayır Pınar abin hiç bir şey yapamaz o artık buraya gelemez ondan kurtuldun "

 

Bunun onu mutlu etmesini beklerken gözlerindeki korkuyu anlayamıyordum.

 

" n-ne, ne demek bu ?"

 

" Selim yani abin öldü Pınar " dedim durmadım benden nefret etmesini göze alarak " onu ben öldürdüm " diye devam ettim sözlerime.

 

Gözlerinin dolduğuna şahit oldum. Ağlayacak mıydı? O pislikten kurtuldu neden ağlayacaktı ki? Anlayamıyordum.

 

" abim, abim o öldü mü?" Dolan gözlerini benden saklamadı yada saklayamadı.

 

" benim abim öldü hayatta kalan tek ailem öldü " sürekli olarak aynı sözleri tekrar ederek hıçkıra hıçkıra ağlıyordu artık. Sürekli aynı sözler Selim gibi pisliklerin hak etmediği sözler.

 

Abim öldü tek ailem öldü

 

Abim öldü, tek ailem öldü

 

Abim öldü tek ailem öldü

 

Tekrar tekrar aynı cümleler canının ne kadar yandığını görebiliyordum ama anlayamıyordum.

 

Bu gün şunu anladım ki bu hayat abisi tarafından tecavüze uğrayan bir kadının abisinin ölüm haberini aldığında hıçkıra hıçkıra ' abim öldü' diye ağlaması kadar saçmaydı.

 

" tamam abim beni döverdi bana zorla dokunurdu ama beni severdi kimsem kalmamıştı ki benim ondan başka. " ne söylediğinin farkında bile değildi.

 

Yanına yaklaşamadım olduğum yerde durdum ve sadece sakinleşmesini bekledim. Kaç dakika belki de saat ağladı bilmiyorum ama zamanımız çok az kalmıştı gönderdiğim adamlar çok geçmeden tuzak olduğunu anlar ve buraya geri dönerdi.

 

" Pınar artık gitmemiz gerek " dedim kısık sesle

 

Ayağa kalktım yanına doğru ilerledim çok yakınında durmayarak elimi uzattım ona tutunup kalkması için bir süre gözlerime baktı ardından elime baktı, burnunu çekerek uzattığım elimi tutarak ayağa kalktı benden korkmasını istemediğim için elini bıraktım önden giderek yürümeye başladım peşimden geleceğini biliyordum.

 

Ne kadar hızlı olmamız gerekse de onun için yavaş yürüyordum geldiğim yönden yani bahçenin on kapısına ilerledim Pınar arkamdan gelirken kapının önünde kan içindeki iki adamı görmesi ile ufak bir çığlık atıp geriye çekildi.

 

" korkma onlar ölü sana bir şey yapamazlar" dedim sakince.

 

" onları sen mi öldürdün? " sesinde korkudan çok farklı bir ton vardı hayranlık gibi... Bu çok saçmaydı.

 

Sadece başımı salladım evet anlamında.

 

Bu sefer o benim elimi tuttu şaşırsam da bozuntuya vermedim. " teşekkür ederim " diye fısıldadı.

 

O an anladım ne kadar ağlasa da abisinin öldüğüne hem üzülmüş hem sevinmişti ama kalbinde hâlâ korku tohumlarının olduğunu biliyordum o korku tohumlarını öldürmek zaman alacaktı ama olacaktı.

 

 

BÖLÜM SONU...

 

Loading...
0%