Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Mayıs yağmurudur sevgilim...

@kanliiviskii

Keyifli okumalar

 

****

 

 

 

İçimde bir şeyler kırılıyor sanki...

 

Tam kalbimde hâlâ geçen 4 yılın sızısı var...

 

Bazen düşünüyorum hemde çok düşünüyorum...

 

Acaba suçlu ben miyim diye...

 

Gözlerin hâlâ aklımda...

 

Gamzelerin... hayat çukurları...

 

Hakkın var mıydı sence de?...

 

Beni hayat çukurlarıma hasret bırakmaya...

 

Yargılıyorum gerçekten yargılıyorum...

 

Geçmişi...

 

Bugünü...

 

Yarını...

 

Geçen zamanı...

 

Açılan yaraları...

 

Ve çok yazık etmişiz sevgilim.. herşeyim...

 

Sen nesin biliyor musun?

 

Bence sen cennet görünümlü cehennemsin...

 

Anlıyorum ki bazı şeyler bazı yaralar kapansa bile izi kalır hemde çok derin...

 

En çok neye yanıyorum biliyor musun?...

 

Tutamadığımız sözlere yanıyorum...

 

Keşke tutabilseydik keşke yapabilseydik...

 

Şunu da fark ediyorum...

 

Seninleyken belki'lerim çoktu şimdi ise keşkelerim çok...

 

Böyle olsun istemezdim inana bana...

 

Ve sende istemezdin bilirim...

 

Hiç bir şey eskisi gibi değil biliyorum gelsen bile hiç bir şey eskisi gibi olmayacak sen bile ben bile biz bile...

 

Ellerin...

 

Gözlerin...

 

Gamzelerin...

 

Kokun...

 

Saçların...

 

Belki de ruhuh bile aynı olmayacak...

 

Gözlerinde her zaman bir toprak görürdüm...

 

Günü gelince beni gamzelerine gömüp gözlerindeki toprakla ört diye...

 

Aslında bakarsan çok şey yazmak istiyorum...

 

Ancak...

 

Şu saatten sonra değer mi emin olamıyorum...

 

Gitmeyecektin sözde...

 

Söylediğin çoğu şey de sözde kaldı aslında...

 

Dîlêmîn dêşî tû hin nê hâtî ( kalbim acıyor sen hâlâ gelmedin )

 

Hêsrêtâte pîr gîranê ( hasretin çok ağır)

 

Nabê yâr ( olmuyor yârim)

 

Bêtê nabê ( sensiz olmuyor)

 

Bir duysan sesimi anlarsın belki beni...

 

Ama ben anlayamıyorum artık seni...

 

Yada anlamak istemiyorum...

 

Bilmiyorum artık...

 

Yada bilmek istemiyorum...

 

Duvarlar üzerime üzerime geliyor anlıyorsun değil mi?...

 

İçimde bir şeyler inciniyor...

 

İçimde bir şeyler dökülüyor...

 

İçimde bir şeyler paramparça oluyor...

 

İçimde bir şeyler yok oluyor...

 

Keskin vedaların sızısı kalıyor...

 

Ve fark ediyorsun da...

 

Artık şarkılar bile ruhunu rahatlatmıyor...

 

Bir yerde okumuştum...

 

Hafif bir esinti sandım.. fırtınaymış diye bir söz...

 

Doğruluğunu sorguluyorum...

 

Baya haklı çıkıyor...

 

İçimde bir şeyler yarım kalıyor...

 

Ve son sözüm...

 

İçimde dolu gibi yağan mayıs yağmurudur sevgilim...

 

Mayıs yağmurlarıdır...

 

 

Sen seversin mayıs ayını.. yağmurlarını...

 

Peki hiç farkında mısın?.. yağmurlar gibi koktuğunun...

 

Sanma ki yağmurum kokusu yok var...

 

Ve sen o kokuyu üzerinde taşıyorsun...

 

Huzursuzum son günlerde...

 

Sanırım sana yazdığım onca mektup birden yok olduğu için...

 

Yada başka bir şey var ama benim haberim yok...

 

Merak ediyorum da bu bana oynadığın bir oyun mu?...

 

Yoksa ben mi kafayı yedim?...

 

Söylesene neden sana bu kadar çok soru soruyorum...

 

Cevapsız sorular.. hiç sevmem...

 

acaba ne kadar değiştin...

 

mesela beni hâlâ seviyor musun?...

 

Yada ondan önemlisi beni hatırlıyor musun?...

 

N'olur beni unutma...

 

Gülüşünü özledim...

 

Sesini özledim...

 

Seni özlemek birine bilmediği bir şeyi sormak gibi...

 

yada cevabını bilmene rağmen bir soru sormak gibi...

 

ama ikisinde de sonuç aynıdır...

 

ben özleyen sen özlenen...

 

Bu kadar cümle sarf ediyorum sana...

 

Ve sen gelmiyorsun belki de okumuyorsun bile...

 

İşte bu yüzden kırgınım sana...

 

Kalbime yağan mayıs yağmurudur sevgilim...

 

Ve sorumlusu sen..

 

 

Kêvokê( güvercin)

 

 

Derin bir nefes alıp kalemi kenara bıraktım başımı huzursuzca çalışma masamın üzerine koydum. İçimde kötü bir his vardı bunun olmasından nefret ediyorum.

 

İçimde kötü bir his var ve sebebini bilmiyorum. Belki de sebebi benin veya yaptıklarım veya düşündüklerim bilmiyorum artık hiç bilmiyorum. Düşünmek bile istemiyorum ama düşünmeden de edemiyorum.

 

Güney'in aniden çıkması bunca zaman sonra hemen ardından mektupların ortadan kaybolması. Ya Güney'in bu işte parmağı varsa umarım yoktur çünkü varsa gerçekten bu sefer benden çekeceği var demektir.

 

Aslında o eve girsem her şey çözülür gibi duruyor yada evi yaksam ve her şeyi kökten çözsem. Hayır hayır yapamam evi yazarsam mektupları başka yere bırakamam. Yine bir çelişkinin içine düşmüştüm ve çıkamıyorum bu sefer bir çıkış yolu da bulamıyorum varsa bile.

 

Elimde olmayan çoğu şey var herşeye rağmen mesela anılarımız aklıma gelince istemeden dolan gözlerim. Herkesin onu suçlu bulması bazen ben bile onu suçluyorum sonuçta kime neden suçluyor diye kırabilirim ki sonuçta. Şuan bana iyi gelecek tek şey uyku gibi geliyor ancak gözüme bir damla uyku girmiyor.

 

Gecenin bu saatinde ise nereye gidebilirim ki saat gece 2 suları gibi olsa gerek. Yavaşça oturduğum sandalyeden kalkıp ses çıkarmadan mutfağa doğru ilerledim.

 

Soğuk bir su içtim sanırım soğuk bir duş ta iyi gelebilir. Tam odama tekrar çıkacakken beni durduran şey bahçeden gelen seslerdi parmak uçlarında yürüyerek bahçeye çıktım hemen bir duvarın ardına saklandım olan biteni anlama amacı ile.

 

Ve tam o an beni şoka sokan ses ve söyledikleri.

 

" hayır manolya hiç bir şeyin farkına varmadı yani sanırım... emin değilim fark etmemesi için elimden geleni yapacağım... inanması gerek."

 

Ablamın sesi neler söylüyordu böyle? Asıl soru kiminle konuşuyordu bu şekilde. Karış taraf uzunca bir şeyler söyledi ardından tekrar ablam konuşmaya başladı.

 

Hadi konuş abla neye inanmam gerek söyle bana neler dönüyor?.

 

" anlayacağını sanmıyorum kafayı tamamen adar'ın geri gelmesi ile bozmuş.... " duraksayıp karışıyı dinledi ardından tekrar devam etti. " anlamıyorsun manolya hassas bu konu- "

 

Sözünü bölen şey benim yanlışlıkla bastığım çalının sesiydi. Kahretsin

 

Ablam sesi duyunca anında telefonu kapattı ondan önce davranıp hızla mutfağa geri döndüm. Hemen ardından ablam da geldi.

 

" manolya gecenin bu saatinde ne yapıyorsun sen burada " diye sordu asıl sen gecenin bu saatinde neler karıştırıyorsun abla?.

 

" su içmeye geldim abla olmadan kalmamış da hemde biraz hava almak istedim sen niye uyanıksın ?"

 

" ha beni uyku tutmadı da bende hava almaya çıktım işte " dedi

 

Eminim öyledir.

 

Ablam buzdolabına yöneldi ve hemen önce telefonunu tezgaha bıraktı. Dikkatini bir şekilde dağıtmam lazım ama nasıl.

 

" abla" dedim sorar gibi.

 

" efendim ablacım "

 

" gözlerim biraz yanıyor da acaba rica etsem odamdan göz damlalarımı getirebilir misin? Ben giderdim ama dışarı çıkıp acil nefes alman lazım temiz havaya ihtiyacım var " dedim

 

Ablam Kaşlarını çalarak bana doğru geldi gözlerime dikkatle bakmaya başladı.

 

" off kızım nasıl kızarmış ya biraz dikkat et kendine güzel gözlerine yazık " dedi. Ve daha başka şeyler de söyledi ama ben dalıp gittim geçmişe beni geçmişe götüren şey ablamın ' güzel gözlerine yazık ' cümlesiydi.

 

Ablam daha başka şeyler de söyledi gözlerin kıpkırmızı olmuş vesaire vesaire muhtemelen uykusuzluktan başka şeyler de söyledi ve gitti ama ben hic birini duymadım sadece Geçmişin hayaletleri ile geçmişe daldım bir kez daha.

 

 

( 21 ağustos 2019)

 

 

Tekrar gözlerime üfledi ve tekrar öptü ve öptü tekrar tekrar. Oysa sadece toz kaçmıştı. Bazen ben nasıl bir şeyleri abartıyorsam oda abartıyor kabul ediyorum bu bazen hoşuma gidiyor tıpkı şuan gibi gözlerimden öpmesi çok hoşuma gidiyor.

 

ama her zamanki gibi abartıyor üst üste gözlerimi öpmeye devam etti bir yandan da beni azarlıyordu.

 

" ah be kızım bir kere de dikkat et güzel gözlerine yazık kevokâmîn ( güvercinim) " dedi.

 

" adar abartıyorsun alt tarafı toz kaçtı ya " diye karşılık verdim.

 

" ben bilmem toz falan senin gözlerin şuan acıyor mu acıyor "

 

" acımıyor " çünkü öptün.

 

" acıyor " dedi

 

"Ya acımıyor "

 

" acıyor diyorum "

 

" acımıyor "

 

" acıyor manolya " dedi

 

" acıyor adarr" dedim onu şaşırtmaya çalıştım aslında.

 

" hah acımıyor bende onu diyorum işte " ve başardım şaşırttım onu.

 

Ben ona gülerken oda neyi yanlış yaptığını düşündü fark edince " lannn" dedi oda benimle gülerek sonra susup bana döndü.

 

" ayıp değil mi kêvokâmîn insan hiç sevgilisini kandırır mi ?"

 

" evet " dedim hemen.

 

" demek öyle " demesi ile beni kendine çekip gıdıklamya başlaması bir oldu karnımdan huylanıyoum ve o bunu çok iyi biliyor.

 

" a-dar dur y- ya dur" gülmekten konuşamıyordum.

 

 

 

( günümüz)

 

Beni kendime getiren şey ablamın telefonundan gelen alarm sesiydi ablam henüz gelmemişti. Hemen telefonunu elime alarak açtım şifreyi tahmin etmek zor değildi ablam işte kendini o kadar çok seviyor ki doğum tarihini koyduguna neredeyse eminim.

 

Ve öyle de oldu şifreyi açtıktan sonra hızlıca arama kaydına baktım gördüğüm şey ile sinirlerim daha da gerildi gizli numara her kim aracıyla gizli numaradan aramış.

 

Sinirle telefonu yerine koydum öncesinde mesajlara da baktım ama tabiki bir şey yoktu.

 

Ne işler peşindesin abla.

 

derin bir nefes alarak odama doğru yürüdüm yolda tabiki ablamla karşılaştım gözlerimin iyi olduğunu söyleyip onu odasına yolladım bende Odama geldim.

 

Anında kendimi banyoya buz gibi suyun altına bıraktım soğuk su usulca bedenimi uyuştururken başımı banyo duvarına yasladım.

 

Bir türlü çözemiyorum neler oluyor böyle?.

 

Banyodan çıktıktan sonra direkt yatağıma girdim mektubu yarın yerine bırakabilirdim Pekala.

 

Kendimi derin uykunun kollarına bıraktım.

 

 

***********

 

 

İnsanın aslında kendisine karşı yine kendisinden daha acımasız biri yoktu. Nasıl hissedeceğini kendi belirler insan gerek seçtikleriyle gerek vazgeçtikleriyle. Sorgulayan bir biçimde geçiyor bazen hayat yada duruyor yerinde ama hayır elbet yürüyor bir şekilde.

 

Kim derdi ki o kadar yaşanan şeyden sonra onca anıdan sonra iyisiyle kötüsüyle bir çok anı biriktirmiştik merak ediyorum gerçekten kendimi bu hale ben mi getiriyorum yoksa yaşadıklarım mi beni bu hale getirdi getirmeye devam ediyor?.

 

Uyandığımdan beridir aynanın karşısında gözlerime bakarak kendimi sorguluyorum sorguluyorum ama tek bir cevap bile bulamıyorum. En son kendime gelmeyi başardım ve ayaklanıp odamdan çıktım salona geçtiğimde annemle ablam kahvaltı hazırlıyor o sırada da dedikodu onların değimi ile ' bilgi aktarımı ' yapıyorlardı mutfağa geçip " günaydın " dedim.

 

" günaydın" ikside aynı anda cevap vermişti annem bana döndü yüzündeki gülümseme ile ama beni görünce gülümsemesi söndü yavaştan hadi bakalım yine ne geliyor acaba!

 

" kızım sen iyi misin?"

 

Hiç bir tepki vermeden " iyiyim" Dedim sadece.

 

" gözlerin kıpkırmızı olmuş ne iyisi sen ilaçlarını kullanmıyor musun manolya kızım alt tarafı damla kullan işte şunları gözlerinin böyle olması daha mı iyi " dedi sitemle annem. Annemi çok seviyordum her zaman beni düşünüyordu böyle genede yaptığım şeyler karışmasa da arada sorgular konu sağlığım olunca ise fazla endişelidir.

 

" ben iyiyim anne merak etme dün gece uyuyamadım ondan kızarmıştır sorun değil "

 

" uyuyamadın mı? Neden neyin var ki kızım? "

 

" hiç bir şeyim yok anne merak etme biraz uyurum geçer "

 

" tamam o zaman hemen odana çık uyu " dedi telaşla

 

" olmaz şimdi işlerim var gelince uyurum " dedim

 

" manolya ne işi işin sağlığından önemi mi kızım? " dedi kızarak annem.

 

" evet önemli anne sağlığımdan beden ve bir çok şeyden " hiç tereddüt etmeden söylemiştim bunları çünkü bunlar gercketi doğruydu.

 

Hiç bir şey ondan önemli değil.

 

" ben çıkıyorum " dedim ve salona yürümeye başladım. Annem hemen önüme geçip gitmeme izin vermedi.

 

" bir konuda anlaşalım sadece yarım saatin var hemen geleceksin sen gelene kadar da kimse kahvaltı etmeyecek anlaştık mı? "

 

Ne? Annem bana kural mı koydu az önce ? Sorguladı erken gelmememi istedi vay canına bu bir gelişme!!!

 

" tamam " dedim hemen " işim yarım saat bile sürmez merak etme anne " diyerek lafımı tamamladım ardından hızlıca evden çıktım ve hem cennet hem cehennem olan eve doğru yürümeye başladım.

 

Evin önüne geldiğimde mektubu hızlıca içeri ittim tam arkamı dönüp gitmeyi düşünürken aklıma mektuplar geldi tekrar kontrol etmeliyim eğer bu sefer de yerlerine yoksa bu sefer çıldırmam an meselesi kim benim adar'a yazdığım mektupları alırdı ki?

 

Dizlerimin üzerinde oturup tekrar içeriyi kontrol ettim bu şaka mı? Mektuplar içerideydi ama nasıl? Bir dakika bunlar hepsi değil sadece bir kaçı vardı ve kapıya yakın bırakılmıştı elimle almaya çalıştım ama olmadı.

 

Ayağa kalkıp etrafa biraz bakındım gözüme bir dal parçası çarpınca hemen alıp tekrar kapının yanına geldim ince dal parçasıyla tüm mektupları bir bir çıkardım.

 

 

5 tam 5 tane mektup vardı hepsini tek tek açıp baktım hiç birinde bir şey yoktu hepsi benim yazdıklarım dı... Biri hariç beşinci mektupta sadece kısa bir kaç şey yazıyordu. Yazana bakmadım cebime atıp elimdeki mektupları tekrar içeri ittim ve hızla oradan uzaklaşıp eve doğru gittim.

 

İçeri geçtiğimde kahvaltı çoktan hazırdı salona geçince annem bana kocaman sarıldı

 

" hoş geldin kızım " dedi. Neler oluyordu böyle annem hiç yapmadığı şeyleri yapıyordu bugün.

 

Tam masaya geçip oturacakken kapı çaldı ablam kalkmaya yeltenince " ben bakarım " dedim.

 

Kapıya doğru ilerledim ve kim olduğuna bakmadan açtım açtığım gibi kapıyı tam karşımda duran kişinin yüzüne kapatasım geldi.

 

" güney?" Sesim soru sorar gibi çıkmıştı. Güney'in burada ne işi vardı ona bir daha gelmemesini söylemiştim.

 

Burada bir oyunlar dönüyor ama ne herşey çok garip mektupların ortadan kaybolması ablamın dün akşam yaptığı o telefon konuşması gizli numaradan biriyle konuşması bu gün o evde sadece bir kaç mektup olması ve birinde sadece kısa birkaç cümle olması ve şimdi de güney'in karşımda olması.

 

Bunlar birbiriyle bağlantılımıydı yoksa bu işin içinde bambaşka şeyler mi vardı.

 

Bu karmaşık olayları çözmek zor olacaktı oysa o gelse hersey çözülürdü

 

Bakalım bu lanet olası küçük oyunlar beni neyin içine soracaktı belki de tüm bunlar bir tuzaktır

 

Kim bilir

 

 

 

BÖLÜM SONU...

 

 

 

 

 

Loading...
0%