Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. Bölüm

@kaoscandiraskiimm

Kitap hakkındaki düşünce ve yorumlarınızı buraya yazarsanız sevinirim.

Yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar

------------------------------------------------------

Kendimi saat 5.30'da uyandırmaya alıştığım için sabahın köründe kalkmıştım ve ne yapacağımı bilmiyordum.

 

Acaba aşşağı kata inip kahvaltı mı hazırlamalıydım? Ama izin almadan mutfağa girdiğim için kızabilirlerdi.

 

Bir süre bunu düşündüken sonra odada kalmaya karar vermiştim.

 

Dün odaya girdiğim gibi uyuduğum için odayı doğru düzgün inceleme şansım olmamıştı bu yüzden odayı incelemeye karar verdim. Çok büyük bir odaydı ve ferah bir şekilde dizayn edilmişti. Aynı zamanda odada bir kapı daha vardı, tahminimce banyoydu. Kapıyı açtığımda tahminlerimin doğru olduğunu gördüm, bu kapı bir tualete açılıyordu. Tualetde oda gibi beyaz ve bej renklerinde, ferah bir şekilde dizayn edilmişti.

 

İç ses: Adamlar resmen özel olarak tualet tasarlamışlar.

 

Haklısın valla.

 

İç ses: Tabi ki haklıyım. Ben haklı olmayacağım da kim haklı olacak? Allah Allah.

 

İç sesime göz devirip tualetten çıkıp odaya girmiştim.

 

Yatağıma oturmuş ve saate bakmıştım. Saat daha 6.00'dı.

 

Bir süre boş boş yatağımda oturduktan sonra ders çalışmaya karar vermiştim.

 

Çantamdan ders kitaplarımı çıkarıp odadaki çalışma masasının üzerine bırakmıştım. Üvey ailem beni sadece ilk okula göndermişti. Okula gitmek için yalvardığımda ise ilk öce dövüp sonrasında önüme abimin ve kuzenimin eski ders kitaplarını atmışlardı. Yıllardır o kitaplardan çalışıyordum. İlk başlarda zorlansam da sonralardan alışmıştım. Daha doğrusu alışmak zorunda kalmıştım.

 

Saat 8 olduğunda kapım çalmıştı. Masadan kalkmış ve üstümü düzeltip ilk önce kilidi sonrasında ise kapıyı açmıştım.

 

Kapıyı çalan kişi Baran bey'di. Kapıyı açtığımda uyanık olmamı beklemiyormuş gibi şaşkınlıkla bana bakmıştı. Bakışlarında bir art niyet yoku fakat yine de rahatsız olmuş ve yerimde kıpırdanmıştım. Bunu gören baran bey "Kahvaltı edeceğiz. Hazırlanıp aşşağı in." dediğinde onaylar anlamda başımı salladım. Bunu gören Baran bey merdivenden inmeye başlamıştı.

 

Tualete girip son kez yüzümü yıkadıktan sonra ilk önce tualetten sonra ise odadan çıkıp merdivenleri inmeye başladım.

 

Aşşağı kata indiğimde yemeğin nerde yendiğini düşünmeye başaldım. Büyük ihtimalle yemek odaları vardı ve orada yiyorlardı. Ama ben o odayı nasıl bulacaktım?

 

Seslerin geldiği yere gittiğimde yemek odasını bulmuştum. Herkes masada oturuyor ve sohbet ediyordu.

 

Ben içeriye girdiğimde derin bir sessizlik olmuştu.

 

Kapının önünde dikilmeyi bırakıp masadaki boş olan tek yere yani Mert bey ve Aras bey'in arasındaki sandalyeye oturdum. Ben oturduğumda Halit bey "Afiyet olsun" dedi ve herkes tabağına bir şeyler alıp kahvaltı etmeye başladı.

 

2 gündür yemek yemiyordum ve gerçekten çok acıkmıştım ama bir dilim ekmek ve bir parça peynir yedikten sonra doyacaktım. Her zaman olduğu gibi.

 

Tabağıma bir dilim ekmek, bir parça peynir ve üç tane zeytin alıp yemeye başladım. Umay hanım tabağıma aldıklarıma bakıp "Bu kadarcık şeyle doymazsın ki kızım. Biraz daha yesene." dediğinde ufak bir tebessümle "Pek aç değilim, kusura bakmayın." dediğimde anlayışla gülümsemiş ve "Peki o zaman, öyle olsun" demiş ve yemeğini yemeye devam etmişti.

 

Halit bey yemeğini bitirdiğinde ufak bir tebessümle bana bakmış ve "Seni kendi okulumuza aldırmak istiyoruz kızım." dediğinde resmen gözlerim parlamıştı. Okula gidecektim. Hemen heyecanla "Tabiki, çok teşekkür ederim" demiştim. Bu dediğimle Pars gözlerini devirmiş ve "Heyecana bak. Sanki ilk defa okula gidecek" dediğinde derin bir iç çekmiştim.

 

Hala masada oturuyor ve sohbet ediyorduk. Daha doğrusu onlar sohbet ediyor ben ise dinliyordum.

 

O sırada telefonum çaldı. Arayan kişi çalıştığım kafedeki patronumdu. Has s*ktir, ben işe gitmeyi unutmuştum. Masada bakışlar üzerine döndüğünde Halit bey "Kim arıyor kızım?" diye sormuştu. Eren bey "Kim olucak, altına yattığı adamlardan biridir" dediğinde Aras bey ve Pars bey gülmüşlerdi.

 

Halit bey elini sertçe masaya vurmuş ve bağırmadan ama korkutucu bir sesle "Seni son kez uyarıyorum Eren! Ağzını topla!" dediğinde hafifçe titremeye başlamıştım. Cihan bey titrememi görüp bir şeyi çözmek ister gibi bana baktığında titrememi durdurmak için bütün kaslarımı sıkmaya başlamıştım.

 

Kısık bir sesle "Çalıştığım kafedeki patronum arıyor." dediğimde Umay hanım "Kızım, aç istersen telefonu." dediğinde hafifçe kafamı tamam anlamında sallayıp telefonu açmıştım.

 

Telefonu açtığım anda bağırmaya başlamıştı. "Neredesin sen?! Senin yüzünden müşterimiz azalıcak!" gibi şeyler söylerken "Özür dilerim efendim, sadece biraz karışık bir durumdayım ve..." diye açıklama yapmaya çalışırken sözümü bölmüş ve "Kovuldun!" diyip telefonu yüzüme kapamıştı.

 

Derin bir nefes verip telefonumu masaya bırakmıştım. Halit bey "Ne oldu kızım?" diye sorduğunda "Kovuldum" demiştim. Bunu söylememle birlikte Aras bey büyük bir kahkaha atmıştı "Kovulmayı nasıl başardın? Beceriksiz." dediğinde başımı masaya eğmiştim.

 

Umay hanım Aras bey'e kızgın bakışlarını yollarken Aras bey susmuştu. Halit bey "Sıkma canını kızım. Hem liseyi bitirmeden çalışmanı istemiyorum." dediğinde başımı kaldırman tamam anlamında sallamıştım.

 

Bu gün günlerden Çarşamba olduğu için tüm abi takımı ve Halit bey evden gitmiş ve evde sadece Umay hanım ve ben kalmıştık.

 

Umay hanım tebessüm ederek bana bakmış ve "Benim odamda birkaç işim var kızım. Bir problem yada isteğin olursa çekinmeden bana söyleyebilirsin." demiş ve odasına çıkmıştı.

 

Yaklaşık 45 dakika boyunca evi keşfetmiştim. 1. katta salon, mutfak, yemek odası ve bir tualet, 2. katta Mert beyin , Aras beyin , benim ve Pars beyin, 3. katta Miraç beyin, Cihan beyin, Eren bey'in ve Baran beyin, 4. katta ise Umay hanım ve Halit beyin odası vardı. Aynı zamanda evde asansör vardı! Bildiğimiz asansör!

 

Yorulduğum için odama gidip kapıyı kilitledikten sonra çantamdaki eşyalarımı çıkarmaya başladım.

 

Nereye gidersem gideyim bu çantayı yanıma alırdım. Bu çantada ders kitaplarım, kalem kutum, telefonum, şarj aletim, çocukluğumdan beri kullandığım ve içinde bebeklik fotoğraflarım dahil tüm fotoğraflarımın olduğu günlüğüm ve bu gün kovulduğum kafede çalışırken giydiğim önlüğüm vardı. Bu önlüğü saklayacaktım, sonuçta iyi, kötü bir sürü anı saklıyordu.

 

Ders kitaplarını masanın köşesine, kalemliği de kitpların üzerin koyduktan sonra şarj aletini şifonyerin üstündeki prize, telefonumu ise şarj aletine takıp günlüğümü şifonyerin çekmecesine koydum ve önlüğümü katlayıp kıyafet dolabının alt kısmındaki çekmecelerden birine koydum.

 

İstemesem de üzerimdeki kıyafetlerim kirlendiği için dolaptan bir eşofman ve uzun kollu bir body alıp giymiş, kirli kıyafetlerimi ise kirli sepetine atmıştım.

 

Telefonumun şarjının dolduğunu görünce telefonu şarjdan çıkarmış ve uzun bir süre internette gezmiştim.

 

Zil çaldığında odamdan çıkmış ve kapıya bakmak için merdivenden inip yürümeye başlamıştım.

 

Kapının önüne geldiğimde Umay hanım kapıyı açmış ve içeriye Mert bey ve Aras bey girmişti.

 

İkisi de Umay hanıma sarıldıktan sonra Mert bey beni görmezden gelmiş Aras bey ise omzuma çarpıp yukarı kata, odalarına çıkmışlardı.

 

Derin bir nefes alıp ben de odama çıkmış ve kapıyı kilitleyip yatağıma oturduktan sonra boş boş duvarı izlemeye başlamıştım.

 

Tahminimce 20 dakika sonra tekrar zil çalmıştı ama bu sefer kapıyı açmak için aşşağı kata inmemiştim.

 

Bir süre sonra kapım çalmıştı. Hızla yataktan kalkıp kilidi ve kapıyı açtığımda kapının önünde Mert bey duruyordu "Yemek hazır, hadi." diyip odadan çıktığında ben de onu takip etmiş ve yemek odasına doğru yürümüştük.

 

Yemek odasına girdiğimizde sabahki gibi oturmuş ve Halit beyin "Afiyet olsun" demesiyle yemek yemeye başlamıştık.

 

Normal bir şekilde yemek yedikten sonra hızla odama çıkmış ve kapıyı kilitleyip yatağıma uzanmıştım.

 

Bir kaç saat sonra telefonuma gelen mesajla yataktan doğrulmuş ve telefonumu almıştım.

 

Saat 00.03'tü. Bu saatte kim mesaj atardı ki?

 

Telefonda mesajlar kısmına girdiğinde mesajın üvey babamdan geldiğini gördüm. Bunu gördüğüm anda titremeye başlamıştım.

 

Üvey babam: Seni rahat bırakmayacağım söylemiştim Açelya. Bu arada Faruk ve Mehmet seni çok özlemiş.

 

Yazdıklarını okuyunca daha da titremeye başlamıştım.

 

Yazdıklarını düşünmemeye, aklımdan çıkarmaya çalışsam da yapamıyordum.

 

Su içmenin iyi geleceğini düşünüp hala deli gibi titrerken duvardan yardım alarak ilk önce kilidi sonrasında kapıyı açmış ve elimi duvardan bir saniye bile çekmeden mutfağa gelmiştim.

 

Titrerken mutfağın ışığını açıp raftan bir bardak almış ve içine su doldurmuştum.

 

Tam içeceken bardak elimden kaymış ve yere düşüp kırılmıştı.

---------------------------------------------------

Kestik

Okul açılacağı için sık sık bölüm atamaya bilirim.

Umarım güzel yazabilmişimdir.

1137 kelime

Loading...
0%