Yeni Üyelik
3.
Bölüm

BÖLÜM 3 [Abi]

@kaosnurrr

18/06/2008 ÇARŞAMBA

 

"Kanka sonra bana dedi ki; Senin orada ne işin var gidemezsin gelemezsin ayağı çekti. Tabi ben durur muyum yapıştırdım lafı. Benim boynumda görmediğim bir tasma varda sen mi tutuyorsun gerizekalı dedim. Sonra bana verdiği bilekliği yüzüne çarptım."

Bir saattir aralıksız konuşan Hareyi dinlerken, ömrümün beş yılı gitmiş olabilirdi. Ama konu birazda benim ilgimi çekmiyor değildi.

"Ayrıl kanka ben arkandayım" Hare elinin içinde yuvarladığı kurabiye hamuruna bakmayı kesip, bakışlarını bana çevirdi.

"Salak mısın Manolya? Ayrıldık ya zaten" biliyordum ama dinlemiyorum. Aklım Eylüldeydi. Büyük ihtimalle anne anne diye ağlıyordu, babannemin kucağında.

"He tamam" piçliğine böyle davranmak hoşuma gidiyordu.

"Bırak şimdi Furkan'ı da biz gel gelelim asıl konuya. Yeni askerler gelmiş." Kaşlarımı çatıp ona döndüm.

"Oha Hare bu nasıl olabilir? İnanamıyorum" Kaşlarını tekrar çatmıştı.

"Of. OF Manolya, birisi bizim iki ya da üç kat yukarıya taşınmış." Elimdeki börek tepsisini fırından çıkarıp, kare kare bölmeye başladım. "Kaç yaşındaki bir amca? Bu sefer komutan oğluna tutuldun herhalde?"

Hafif gülerek içinde hamur biten mavi kabı tezgaha fırlattı.

"Ne amcası bee Söyle taaaaaş gibi adam. 23-24 yaşlarında."

"Hare sen 16 yaşındasın. Bende 16 yaşındayım." Bu küçük hatırlatmam ile yerinde oflayarak zıpladı. "Ya bak kesin bizim yetişkin olduğumuz dönemlerde, bunlar evlenecek. Bize yakışıklı erkek kalmayacak."

Böreği doğramayı bitirmiş altına peçete koyduğum saklama kabına koyuyordum. "Sen kendi adına konuş. Ben evlenmeyeceğim."

"Tarık peşinde koşarken mi? Birazcık aklın varsa o çocuğa nikahı basarsın" Elimdeki kutuyu bırakıp Hareye döndüm.

"O benim arkadaşım." Hayatımı bile emanet edebileceğim bir kardeş gibi gördüğüm birine nasıl o gözle bakabilirdim ki? Gerçi bakmayı denemiş ama bakmamıştım"Ona kardeş gözüyle bakıyorum" diyerek son noktayı kendimce koydum. Olmayan şeyleri olduramazdık değil mi?

"Bak kızım ben zartı zurtu bilmem o çocuk sana kardeş gözü ile bakmıyor hiç de bakmadı, bakmazda." Hare elinde yuvarladığı kurabiyi de tepsiye koyduktan sonra, tepsiyi fırına verip bana doğru döndü. "Ayrıca Eylüle ismini o vermedi mi? Seni o gün oradan alan kişi Tarık değil miydi?"

Derin bir nefes verdikten sonra başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım. Hare ise konuşmaya devam etti. "Eee daha ne istiyorsun çocuk Zeus gibi bildiğin. Yakışıklı, kaslı, uzun boylu, zeki, seni seviyo, ayrıca çok güzel mangal yapıyo"

Bulaşık olan kapları yıkamaya başladığımda ona da cevap vermeye başladım. "Bak o be-" anında sözümü kesti.

"Just a friend lafı duymak istemiyorum. Ya Tarık ile evlenirsin ya da memelerini bir kere göreyim"

Elimi yıkayıp telefonu elime aldım ve Tarıkla konuşuyormuş gibi yapmaya başladım. "Alo Tarık imamı çağır nikah kıyacağız"

Harenin kahkahaları mutfağı doldururken bende gülmeye başladım.

Bol gülüşümeli saatlerden sonra ellerimizde poşetlerle daireden çıktık. Poşetlerin içerisinde her türden börek çörek tarzı şeyler bulunuyordu. Üç adım attıktan sonra asansörü çağırdım. Zaten bulunduğumuz katın 2 kat yukarısında bulunuyordu.

Asansör geldiğinde kapı açıldı. Yüzüne bakmadığım ama boyu benim boyumdan bir hayli uzun bir adam vardı asansörde. Hare de bindikten sonra konuşmaya başladı. Arada da kolumu çimdiklemeyi unutmuyordu.

"Eylül diye başımın etini yedin. Bir kere de beni sev yahu"

Hafif bir şekilde kıkırdadığımda ona dönüm. "Kendi doğurduğum çocuk varken seni niye seveyim ki? Belediye sevsin seni." Dedikten sonra biz kendi aramızda gülüşürken Asansör 7 kattaydi. Yanımızdaki adamı bize doğru döndüğünü hissettim.

"Sen kaç yaşındasın?"

Başımı kaldırıp karşımdaki haylice uzun adama baktım. Kısa saçları, yapılı bir vücudu vardı. Gözleri ise garip bir şekilde koyu maviydi. Hiç böyle bir göz görmemiştim.

Bir kaç saniye afallama durumunda bulunup harenin beni dürtmesi ile kendime geldim.

"16?"

Karşımdaki adını bilmediğim adamın kaşları çatıldı.

"Çocuk evliliği mi!?"

Derin bir nefes alıp asansörün nerde olduğuna baktım.

2. Kat

"Hayır"

Yüzü normale dönerken tek kaşı havaya kalktı.

"Akılsız başın cezasını çekiyorsun yani?"

O an size yemin olsun adamın kafasını yerde sürtmek istedim. Boyu buna engel olabilecek olsa da hayal etmekten zarar gelmezdi.

Ona sadece baktım.

Asansörün kapısı açıldığı gibi kendimi dışarı atıp, hızlı hızlı bina çıkış kapısına doğru yürüdüm. Arkamdan Hare sesleniyordu. Duymazlıktan gelip siteden çıktım. İlerideki çöp kovasının orada beklemeye başladım. Harenin tek başına girişten çıktığını gördüğümde sevindim. Tabii kısa süreceğini bilemeden. Arkasından gelene adama döndü bakışlarım. Gözleri bendeydi. Mahcup olmuş bir şekilde mavi gözlerini gözlerimden kaçırdı.

Umursamaz bir şekilde önüme döndüm.

"Manolya Alihan abi yanlış anlamış. Hadi gel sinirlenme"

Gözlerimi Hareden çekerek karşımdaki isminin Alihan olduğunu öğrendiğim adama baktım.

"Bu Alihan abinin ağzı yokmu? Her neyse yürü gidelim buz gibi oldular. Ayrıca her önüme gelen trafoya kafayı taksaydım ohoo. Yürü Hare"

Omzunu Harenin omzuna hafif çarptırıp ileri gitmeye başladım. Arkamı dahi dönmeden ilerliyordum. Otobüs durağına geldiğimizde Hare bir oh çekti. Ardından gelen otobüse binmemiz çok uzun sürmedi.

25 dakikalık otobüs yolculuğunun ardından Askeriyenin önünde indik. Ellerimizde ki posetleri zar zor götürerek giriş kapısına geldiğimizde kapıda nöbetçi olan Kazım Abi bize döndü. Daha sonra kapıyı açmaya başladı.

"Ooo cimcimeler hoş geldiniz"

Gülerek bizde selam verdikten sonra kapıdan içeri girip bina ya doğru ilerledik. Bir kaç dakika sonra yemekhanenin oradaydık.

Hare ben ve bir kaç bizim yaşlarımızdaki kızlar toplanıp askerlerimize haftada bir, yemeklik kek poğaça tarzında bir şeyler yapıyorduk. Bu durum 1 yıldır böyleydi.

Bu hafta sıra bizdeydi.

İçeri girdiğimizde zaten çoktan hazır bekleyen adamlara baktık. Onlarda bizi beklediklerini hiç de çekinmeden boş tabaklari yukarı kaldırarak göstermişlerdi. Gerçekten bu kadar çok mu seviyorlardı anlayamıyordum.

Poşetteki saklama kaplarını çıkardığımızda onlar çoktan sıraya geçmişti. Yavaş yavaş hepsine dağıtmaya başladık.

Artık kapların dibinde bir kaç tane kalmaya başladığında, bu işin beni biraz yorduğunu Hareye anlatıyordum.

"Zeytinli mi bu poğaça?" Daha bu gün aşina olduğum sesi duyduğumda başımı kaldırıp karşımdaki adama baktım.

Alihan Trafosu.

"He" mağaradan çıkmışlığımı hiç de saklamadan bizim buralarda nasıl konuşulursa öyle konuşmaya başladım.

"He değil. Evet denir. " İçimden sabır duasını okurken ne günah işlediğimi düşünüyordum.

"He tamam, bir dahakine öyle derim" tabağına poğaçadan bıraktığımda hala suratıma bakıyordu. Bir şey söyleyecek gibiydi. Büyük ihtimalle bir kaç saat önce olan boş boğazlığı yüzündendi.

"Adın ne?" Boş kutuları kapatırken aldığım soru ile duraksadım. Sana ne gibi bir cevap vermek istiyordum ama ülkem için, ben için, ve niceleri için savaşan bir adama -üstelik ki benden büyüktü- bu denli sinirli davranmak istemedim.

"Manolya Karaçelik" düz samimi olmayan bir cevaptı.

"Poğaçayı sen mi yaptın?"

"Kek ve şerbetli tatlılar hariç hepsini ben yaptım."

Aman kendini övmeden beş dakika durdun. Büyük rekor ŞOK ŞOK ŞOK bu bilgiyi nerene istiyorsan orana sok. AY KAFİYE YAPTIM! Bu arada adamın burnu lens mi aşırı iyiymiş

"Anladım. Eline sağlık" tabağı alıp yanımdan ayrılmıştı. nereye gittiğine şahsen bakmadım. Saklama kaplarıyla olan işimi bitirdikten sonra poşetleri ellerime alıp Hare ile birlikte Askeriyenin yemekhanesinden çıkmıştık. Uzun koridorda sohbet ederek ilerliyorduk.

Hare bir anda durarak bana bir soru yöneltti. Allah rızası için hiç mi susmazdı bir insan?

"Alihan abi sana ne dedi? Konuşuyordunuz gördüm"

Söylerken bile bir kaşı yukarıya kalkmış suratıma suratıma bakıyordu. Umursamazca omuz silkip "Adımı sordu" dedim ve yürümeye devam ettim. Bana yetişmek adına hızlıca bir kaç adım atıp önüme geçti. Suratıma bakarak geri geri gitmeye başladı.

"Oha abi kesin aşık"

Yerimde bir an durup ona salak mısın Cemile der gibi bakmaya başlamıştım.

"Salak mısın Hare? Yürü hadi boş konuşma eve hemen gitmem gerek" uyarımı yaptıktan sonra hızlı hızlı askeriyenin çıkışına gelmiştik. Fakat şansımı sikeyim ki saatte bir gelen otobüsü kaçırmış olduğumuzu fark ettik. Otobüs 50 metre önünüzde tangır tungur gidiyordu.

Durağa geçip oturduğumuzda dışarıdan kesinlikle ben garibanım diye bağıran bir görüntü oluşmuştu.

"Cemile vedatla kaçmış duydun mu?" Ayaklı gazete olan canım arkadaşım yine konuşmaya başladığında derin bir nefes aldım. "Yok duymadım. Ne zaman kaçmışlar?"

Biz konuşmaya başladığımızda konu koyu bir sohbete dönmüştü. Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden adımın başka birisi seslendiğinde o tarafa baktım. Durağın karşısında bize doğru gelen bir adat Trafo bulunuyordu.

Bu trafoda nasıl bir trafoysa kütür kütür. Allah sahibinden önce bana bağışlasın.

"Neden hala buradasınız?" O bana soru sorarken gözlerine değil üzerine giydiği üniformaya bakıyordum. Benim cevap vermediğimi düşünen Hare cevapladı sağ olsun.

"Otobüsü kaçırdık. Saatte bir geçtiği için diğerini bekliyoruz."

"Gelin sizi ben götüreyim. Saatlerce burada durmayın. Aileleriniz endişe eder." Gözlerimi üniformasından çekip gözlerine getirdiğimde cevap vermem gerektiğini hissettim.

"İyi götür" cevabım karşında biraz şaşırmıştı. Bu kadar kolay kabul etmemi beklememişti.

O önde biz arkada ilerlemeye başladık. Arabaya geldiğimizde Hare hızlıca arka kapıyı açıp bindikten sonra da binmeme izin vermeden kapatmıştı. Sokak ortasına sıçılmış köpek boku gibi hissetmiştim o an. Ön kapıyı açıp, içeri kendimi attığımda araba hafif(!) Sallanmıştı.

"Çüş! kızım yavaş ol" Kızım senin anandır.

"Alihan abi. Ben senin kızın değilim bana bir daha kızım diye seslenme." dedim. Ben sınırımı biliyorsam o da bilmeliydi. Bir kaç saniye arabayı çalıştırmadan, bana bakmıştı. "Tamam."

15 dakikalık bir yolculuğun ardından ki bu 15 dakika otobüsle 25 dakikaya çıkıyordu. Harenin evinin bulunduğu siteye gelmiştik. Hare inip elimdekileri aldıktan sonra bende kapıyı açmıştım ki Hare kapıyı bir anda kapattı.

"Alihan abi Manolyanın evi burada değil biraz ileride onu götürür müsün? Eylül merak eder"

Sinirle karşımdaki salak arkadaşıma bakıyordum.

"Gerek yok ben giderim, bu kadar bile fazla." Kapıyı tekrar açacaktım ki Alihan abi arabayı çalıştırdı.

"Tamamdır Hare abine selam söyle"

Arabayı sürmeye başlamıştı. Sinirimi belli etmek amacıyla, derin bir nefes verdim.

"Bu günkü boş boğazlığım için özür dilerim."

Başımı yanımda araç kullanan adama çevirdim. Elini cebine atıp sigara çıkarmıştı. Bir dal sigarayı dudaklarına götürdü. Bir askere nazaran ilginç bir şekilde biçimli ve gayet güzel elleri ile çakmağı çakıp tek elle arabayı sürmeye başladı. Tofaş ölüsünün içinde olmasak bundan etkilenirdim.

"Bunu ilk söyleyen kişi değilsin. İnan ki cidden umursamıyorum."

Sigaradan bir nefes çekip sigara tutan eliyle direksiyonu kontrol ederken diğer elini dışarıya çıkarmıştı.

"Kim yaptı sana bunu Manolya? Kim soldurdu seni?"

Söyledikleri adeta içime işliyordu. O an odağımı sadece onun ileri bakan mavi gözlerine getirdim. Ne çeşit bir gözdü bu?

"Çiçekli elbise. Çiçekli elbise soldurdu beni."

Yanımdaki adam sıkıntıyla derin bir nefes verdi.

"Ulan uğruna kendimi kurşunun önüne attığım ülkemin içinde, böyle orospu evlatları istemiyorum amına koyayım"

Kendi kendince sessizce söylüyordu ama ben gayet de duyuyordum.

Araf bakkalın önüne geldiğimizde bana döndü.

"Tam olarak nerede evin?"

Elimi kucağımdan kaldırıp sag taraftaki sokağı gösterdim.

"Bu taraftaki sokağın sonundaki kırmızı bina"

Tamam anlamında başını sallayıp aracı o tarafa sürmeye başladı. Evin önüne geldiğimizde arabadan indik. Hala bir şey söylemek istiyormuş gibiydi.

"Bu arada tam tanışmadık" elini bana doğru uzatıp konuşmasına devam etti. "Ben Alihan Atabey."

Uzattığı eline baktım bir kaç saniye, tutmadım elini. Gözlerimi tekrar gözlerine getirdiğimde elini geri çekip cebine sokmuştu. "Manolya Karaçelik." Dedim kısaca. Zaten söylemiştim.

Balkondan gelen sesle dikkatim tamamen dağıldı ve oraya baktım.

"Ane geymiş! Ane buydayim" Aynı benim gibi Yeşil gözlere sahip üç yaşındaki küçük kızıma baktım. Balkondaki demirlerin arasından elini çıkarmış sallıyordu. Bu haline gülmeden edemedim.

Yanımdaki adama bakmadan bahçe kapısını açtıp içeri girdim. Bina kapısını açtıktan sonra arkamı döndüm. Alihan abi arkasındaki arabaya yaşlanmış yukarı bakıyordu. Durduğumu fark ettikten sonra gözleri bana döndü.

"Sağol" çıktı bir anda ağzımdan. Ardından direk binaya girdim. Eve girdiğimde kapıyı açar açmaz. Karşımda zar zor dengesini koruyan, duvara kıçını yaslamış, sümükleri akarken bir yandan elindeki lolipopu yiyen bir adet Eylül'le karşılaştım.

"Ane!" Hızlıca gelip bana sarılmıştı. Hemen yanaklarından öptüm

"Eylül ne bu halin? Neden düzgün yemiyorsun"

"Ane duydama süyünce paylak olio bak" elindeki şekeri ağzında çevirdikten sonra dudaklarına sürmüştü. Kendince Glos yapıyordu.

"Çok güzel olmuşda saçına felan yapışmış hep."

Diğer adı hazır cevap olan kızım kucağıma aldığımda, konuşmaya başlamıştı. "Bıcı bıcı yapayalim"

Salona girdiğimde babannem çizgi film izlerken uyuya kalmıştı. Şaşıldık bir görüntü değildi. Salondan kucağımda Eylül varken çıkıp banyoya geçtik. Suyu ona göre ayarlayıp kısa bir duş aldırdım.

Alihan abinin beni bırakmasının üzerinden tam bir hafta geçmişti. Kucağımdaki Eylül ile Harelerin evine doğru yola koyulmuştum. Araf bakkalın önüne geldiğimde Tarığı görmeyi beklemiyordum.

Bizi görür görmez ayağa kalktı. 18 yaşında bütün mahalledeki kızların deli olduğu o çocuk olmuştu. Uzun boyu, Kısa siyah saçları, Sol gözünün altındaki ben, kalın dudakları ve tarlada babasının zoru ile çapa sallarken geliştirdiği kasları. Güzel bir görüntü yaratıyordu.

"Oooo Eylül hanım, Mano abi hoş geldiniz"

Kaşlarımı sinirle çattığımda gülmeye başlamıştı.

"Bana Mano abi deme Tarık! Öldürürüm seni"

Eylül'ü benden alıp yukarıya doğru kaldırdığında hala gülüyordu.

"Kızım sende hiç şaka kaldıramıyorsun yahu"

Ellerimi göğüsümde birleştirdimde kafamı hafif kaldırıp konuşmaya başladım.

"Bu şakanın neresinde gülüyorduk söyle de bilelim"

Eylül'ü omuzlarına koyduğunda elimdeki çantayı aldı.

Bir eliye çantayı tutuyor diğer eliyle de Eylül'ün elini

"Güzel şeylere gülerim ben Manolya. Seninle ilgili her şey güzel... O yüzden gülüyorum."

Cevap vermedim. Veremedim. Tarık her zaman yanında olmuştu. Benim ve kızımın hayatını kurtarmıştı. Beni seviyordu. Biliyorum gerçekten sevdiğini. Ama içimde hala ona karşı bir şeyler.. aşk anlamında bir şeyler bulamıyordum. Hayatımda en nefret ettiğim şey bir insanı kandırmak, gerçeği bilmesinden alıkoymaktı.

Denedim ona aşık olmayi kendi içimde denedim ama yoktu işte. Olmuyordu. Olduramıyordum. Ama o hiç vaz geçmiyor, aksine bütün duygularını bana belli ediyordu. Her geçen gün ona aşık olmadığım için kendimi suçluyordum.

"Bana aşık olmana gerek yok Manolya. Ben seni, sen beni sevmesen de severim zaten. Bu değişmedi değişmeyecek. Kendini kasmana gerek yok. Sen yanımda olduğun sürece ben zaten mutluyum."

Başımı yanımdaki adama çevirdim.

"Bilmiyorum mahcup hissediyorum sana karşı. Benim için öyle çok şeyler yaptın ki... Ben en ufak şeyi, aşık olmayı bile beceremedim sana karşı."

Tarık hafifçe güldü. Bazen omzunu aşağı yukarı yaparak Eylülü eğlendiriyordu.

"Aşk küçük birşey değildir Manolya. Küçük bir şey olsa Beş yaşında seni ilk gördüğümde Manol Manol diye tutturmazdım." İkimizde gülmeye başladık. Çocukluktan beri tanışıyorduk. Kendimi bildim bile Tarık yanımdadır.

Tarık varsa güven vardı benim için. Tarık varsa Eylül vardı. Aşk harici bütün duyguları onda hissederdim. Korkardım mesala ondan. Sinirlenince deli oluyordu. Ya da severdim onu. Bazende uçurumun kenarında sallandırmak geliyordu aklıma.

Ya da bazen beni öyle sinir ediyordu ki 40 parçaya bölüp, her parçayı 40 köpeğe yedirip, onları da 40 farklı ülkeye yollayasım geliyordu. Normaldi bence.

Aynen knk çok normalsin. Ucube gibi davranma. ÇOCUK AYAKLI KARİZMA AMK. YOK 40 PARCA, YOK BİLMEM NE, TARİK BENİ 40 PARCAYA AYIRSIN! Sen çekil aramızdan Manolya, ben Tarığımla aşk yaşarım.

Ona karşı sadece aşk besleyemedim. Ne bileyim bilemiyorum ki nasıl aşık olunur.

Googleye yaz

Nasıl aşık olunur?

Tarığın kaslarını görmek için hangi duayı okumak gerek ?

Kaslı adamlar ?

Adonis kasının altında ne var?

Askeriyeyi elinde -evlenmak isteyen var mi- pankartıyla basmak kanuna aykırı mı?

Asker adam ne ister?

Nasıl meme büyütülür?

Hayvanat bahçesine çocuk bırakmak günah mı?

Allah diyen kedi?

Siz benim iç sesime takılmayın. Düzgün bir konuşma yapmaya çalışıyorum.

Napim.

"Nereye böyle siz"

Tarığın sorusu ile kendime gelip bir kaç saniye düşündüm. Nereye gidiyorduk biz böyle?

"Ha şey Harenin yanına"

Anladım dercesine başını sallanmıştı.

"Talık abiy sana bişi diyim mii"

Eylül'ü konuşması ile bende ona dikkat kesildim. Konuşuyordu ama bazen ne dediğini cidden ben bile anlamıyordum.

"De bakalım"

"Anem başka biy abiynin yanından geldia. Ayabası vaydı. Göjü bööylee mamiş mamişti. Bana ey salladı."

Bir an duraksadım. Kızım ispiyonculuk mu yapıyordu?

Tarığın kaşları çatılmıştı. Koyu kahve gözleri bana dönmüş, bir cevap beklercesine bakıyordu.

Kıskanç Tarık Tufan Ayaz EZ BENİ GEÇ BEBEĞİM! HELELELELLE

"Askeriyeye bir şeyler götürdük Hare ile dönüşte otobüsü kaçırdık. Harelerin üst katlarında oturan Alihan abi getirdi bizi."

Abi kelimesini bastırmıştım. Önüne döndü ama hala kaşları çatıktı.

"Bir daha gideceğiniz zaman söyle ben sizi götürür getiririm. Laf çıkmasın şimdi"

Kaş çatma sırası bendeydi.

"Ha yani senle hiç laf çıkmayacak?"

Bu sefer gülerek bana döndü.

"Çıkarsa çıksın. İşime gelir. Basarım nikahı sana. Bu kız benim namusumu aldı, benimle oynadı, alnıma kara leke sürdü derim."

Bunları söylerken bile kahkaha atıyordu. Manyak mı ne?

Abi ben okeyim amk NAMUSUMSUN BUNDAN SONRA BENİM, TARIK EFENDİ. ELİNE ERKE- AY PARDON gay panik KADIN ELİ DEĞMEYECEK BRE HA! OQNDİWBDİWBDİW

Sus Allah'ın belası sus

Kınayı getir aney!

Google'a bu sefer ben yazı yazacağım

İç ses öldürme teknikleri?

İç sesi nasıl sikerim?

İç ses neden susmuyor?

İç ses kapatma tuşu?

Hadise ifs-

Sonu okumayın.

Harelerin sitesine girdiğimizde hala gülüyordu mal.

"Ya Allah rızası için sus bak çocuk var yanımda küfür edemiyorum sinirlendirme beni."

Daha şiddetli gülmeye başlamıştı. Benimde sinirlerim bozuldu herhalde. Bende gülmeye başlamıştım çünkü.

Bloğa girmeden Alihan abiyi gördüğümde bir an duraksadım.

"Aaaa mamiş göjlü abiy"

Tarık gülmeyi bırakıp zaten bizden tarafa bakan Alihan abiye baktı.

"Demek mavi gözlü abimiz buymuş. Benim gözlerim daha güzel bir kere"

İkinizde karın kaslarınızı açın karar vereyim? YANİ sapıklık diye düşünmeyin karar vermek için şey ettim ben yani .

O da bizimle birlikte binaya girdiğinde bana dönerek

"Merhaba" dedi.

"Merhaba Alihan abi"

Tarık bir anda Alihana elini uzatmıştı.

"Bana merhaba yokmu abi? Kırılırım yapma. Ben Tarık bu arada. Tarık Tufan Ayaz."

Abi kısmını bastırarak söylediğinde ALLAH'IM BENİ YOK ET diye içimden çığlık atmakla meşguldüm.

"Alihan Atabey"

​​​​Abi bu neeeeeeee ŞAMPİYONLAR LİGİNE Mİ GELDİK! BUNLAR BENİ MEME KASLARİ ARASINDA ISITSIN MALUM ÖNÜMÜZ KIŞ SOĞUK OLUR YANİ!!!!

Önümüz sonbahar. Yazdayız gerizekalı.

Asansör geldiğinde Tarık omuzundan Eylülü indirdi. Bende kucağıma aldım hemen. Ama Eylül inatla Alihan abiye -ona değil koyu mavi gözlerine- bakıyordu. Alihan bu durumu fark etmiş olacak ki. Eylüle doğru eğilmişti.

Kucağımda olduğu için ister istemez bana da çok yakın oluyordu.

"Göjlerin niden öle?" Kızım hiç düşünmeden elini adamın gözlerine dokundurduğunda arkamdaki adamın derin bir nefes verildiğini duydum.

"Allah öyle yaratmış" diyip Eylül'ün yanağından makas aldı.

8. Katta duran Asansörden inmeye başladık. O ise 10. Kata çıkıyordu. Kapıyı açmış zaten bizi bekleyen Hareyi gördüğümde. Yüzümü ekşittim. İma ile bakıyordu orospu.

Arkamdaki adam tam adım atacakken bir soru daha yönelttiğinde duraksadım.

"Bu gün gelmediniz siz?"

"İki haftada bir geliriz biz." Dedikten sonr hemen açık kapıdan içeri girmiştim. Tarıksa adama sana ne yarram dercesine bakıyordu.

 

...

Selamlar rahat rahat test çözebilesiniz diye bölüm attım ĞAÖSKWIWPWMDPWJDPW

Yazılı olarak kalan 6 bölümümüz daha var 9. Bölüm 5k kelimelik hemde (nasıl yazmışım amk ohayani)

BEĞENMEYENE BÖLÜM YOK

Yorumda yapın ki okuması eğlenceli oliyo

Nehse Cicişler bıbı🫴🏻😝

Loading...
0%