Yeni Üyelik
4.
Bölüm

BÖLÜM 4 [Çeşme]

@kaosnurrr

Hare, Hakan, Tarık ve ben balkonda okey oynuyorduk. Eylül'de salonda Marsupilami izliyordu. Hakan, Harenin abisidir.

Hakan abi, Hare ve benden 3 yaş büyüktü. Elini masaya vurduğunda irkildim.

"Hangi piç taş çalıyor amına koyayım" Hare ellerini havaya kaldırdı ve başını geri getirerek gıdığını ortaya çıkardı.

"Abi valla ben bişi yapmadım. Sen domuz Tarığın eline bak, kesin o çalmıştır"

Hakan abi ya sabır çekerken, Tarık, üzerine atılan iftiradan dolayı elini alnına koydu. "Allah'tan korkun kâfirler" bana dönerek "Gülüm sen hariç" demişti.

Hare cırtlak çıkan sesi ile lafa daldı bir anda "Ateist lan Manolya! Kedi kesiyor, geçen ben gördüm. Mahalledeki kediler neden azaldı sanıyorsunuz."

Kaşlarımı çatıp Harenin kafasına bir tane geçirdikten sonra, bende dahil oldum konuşmaya. "Ulan bu yalancılığın yüzünden, cehennemde zebaniler sana kırbacı ver edecek! Bende; Ebu Cehilin karısı, Ebu Cehilin altına odun taşıdığı gibi, senin altına odun taşıyacağım. Görgüsüz gavur"

Tarık ve Hakan abi kahakaha etmaya başladıklarında sinirlerim bozulmuş olacak ki bende gülmeye başladım.

Hiçbiri normal değildi ki bende normal değildim.

Biz gülerken salondan gelen Eylül esniyordu. Uykusu gelmişti küçük yaramazın. Eylül'ü kucağıma aldığım gibi balkondan çıkmak için adımladım.

"Eylül'ün uykusu gelmiş, ben eve gitsem iyi olacak. Zaten akşam yemeğini hazırlamam lazım, sıra bende."

Benim cevap vermemle Tarık da ayağa kalkmıştı.

"Ee o zaman bu gün yemeği sizde yiyeceğim. Şimdiden afiyet olsun bana." Derin bir nefes alıp sabır çekerek evden çıkmak için eşyaları topladım. Ondan önce Eylül'ü Tarık almıştı. Hare ve Hakan abi yerinden bile kalkmamıştı.

Günün bilmem kaç saatini beraber geçiriyorduk normaldi gelip gitmem onlar için. Terliklerimi giyip elimdeki çanta ile asansörün önüne gelmiştim. Tarık Eylül'le koyu bir sohbet içerisindeydi.

"Ne olacahmışın sen?"

Tarığın koluna hafifçe vurup bana dönmesini sağladım. "Antep ağzı ile konuşma. Eylül'de alışmasın."

Tarık Kucağındaki Eylüle dönerek "Bu anan ne diyo kız?"

Eylül kahkaha atmaya başlayınca Tarık yanağına sulu bir öpücük kondurdu. "Anem cok cey dio ben diynemiyom"

Asansörden içeri girdiğimizde sitemle bu ikiliye döndüm. "Tarık sana bundan sonra menemen yok. Eylül hanım size de mozaik pasta yok. Ne haliniz varsa görün!"

Eylül Tarığın kucağından inmek için hareket ettiğinde Tarık onu yere indirmişti. Eylül hemen bacağıma yapıştı.

"Ane küşme! Ane küşme noluy" bir kaç saniye umrumda değilmiş gibi davrandım, ama bacağıma sarılan şey o kadar tatlıydı ki kıyamadım.

Eylül'ü koltuğunun altından tutup yukarı kaldırdım. Yanağından öptükten sonra "Her zaman anneyi seç tamam mı?" Boynuma sarılan Eylül geri çekildiğinde cevabını kendi gibi tatlı vermişti.

"Timam"

Asansörden inip, bina ve siteden de çıktıktan sonra Tarık yine bize eve kadar eşlik etti. Eve geldiğimde babannemin yanına gittim.

"Naber Zarife sultan"

Mutfakta çantalara birşeyler tıkıştırma derdindeydi.

"Saa da manoşum saa da, hele yardım ed. Mangal yapicik"

Oturduğum sandalyeden kalkıp babannemin yanağından öptüm "Püü gavurun gızı neuçun sulucak öpersin"

"Nerde yapacağız mangalı? Neden daha önce haber vermedin?"

Babannem yorulmuş olacak ki mutfak sandalyesine oturduğunda bende karşısına dikildim. Kıçımı tezgaha dayadıktan sonra kollarımı göğüsümde birleştirdim.

"Anam ben de yeni öğrenmişem. Nazgül dediydi himcik, de hayde hazırlan!"

Derin bir nefes verdim. Mangalı severdim de uykum vardı biraz. "Nerde yapacakmışız?"

Babannem başına sardığı eşarbı çözdüğünde içinden 50 TL çıkardı. Çok garip para saklama mevzuları vardı. Aklımda cidden almıyordu.

"Çardakda yahu. Herkiş geliciymiş anam sen giyin kuşan. Bebenini de giydiredur ben bekliyim amma erken varak. Zühre muşmulası eller etleri. Yemem gari o ecnebi avradının elinden. Gusülsüzdür o şimdi. Günah guzum günah"

Babaannem doğu ağzının içinden geçerken normal bir şekilde konuştuğunu düşünüyordu. Eylül bu şekilde konuşmasa bari. Büyünce diksiyonunu düzeltmesi zor olur.

"İyi de kim götürecek bizi?"

Babannem sorduğum soruyu mantıklı bulmuş olacak ki direk cevapladı. "Tarık anasını babasını götüricikdir. Sordum gari Nazgüle, dedi Alihan komitan da gelicik sizi o getirir."

Kaşlarımı çatıp bir yukardan aldığım bardakla su içmeye başladım. O ne alakaydı?

"Of babanne! Elin adamının arabasına neden biniyoruz. Tarık iki sefer yapsın?"

Zarife sultan çözdüğü eşarbı tekrardan alnına bağlarken konuştu. "Sus gızz şükür et şükür! de hayde"

Babannemi istemsizce onayladıktan sonra duşa girdim. O sırada Eylül, kayu izliyordu. Duştan beş dakikada çıktıktan sonra, Eylül'ü duşa soktum. Kendime beyaz bir t-shirt altına da gri eşofman giymiştim. Eylül'ede aynı gözlerinin renginde yeşil bir elbise giydirdim. Saçlarını da tarayıp, kurutup en sonda da topladıktan sonra ayakkabılarını giydirip çıktık.

Babannemin elinde bir şeyler olan poşetler benim kucağımada Eylül'le merdivenlerden inip binanın demir kapısından çıktık.

Tam karşımda duruyordu. Ne zaman geldiğini bilmiyordum.

Bahçe kapısını bizim için açmıştı. Babannem bundan memnun olmuş olacak ki hemen teşekkür etmişti.

"Zahmet verdik gari kusura bakma guzum"

Arabanın bagajına çantaları koymuştu bile. Bende arka kapıyı açıp içeri geçtim. Eylül zaten kucağımadaydı.

Alihan abi ve babannem dışarda bir şeyler konuşup arabaya bindiler. Alihan abi dikiz aynasında baş selamı vermişti.

Koyu sohbetler içerinde Arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk.

Birbirlerini nereden tanıyordu gram bilgim yoktu.

"Zarife nene etrafta bildiğin kiralık evler varmı?" Sorusu benimde dikkatimi çekmişti. Bakışlarımı arabanın camından çektim.

"Noldu guzum?"

Derin bir nefes vermişti. Sanırım bu olay canını sıkıyordu.

"Ev sahibi evde durmayacaksan çık dedi de" sesinde biraz da olsa sinir tınısı vardı.

"Ula nedendir?"

Çok kısa bir an dikiz aynasından göz göze gelmiştik. Gözlerini hemen çekti. Ben hala ondan tarafa, öküzün trene baktığı gibi bakıyordum.

"Ya zamanımın çoğu askeriyede geçiyor. Çoğu zaman göreve gidiyoruz. Daha taşınmamın üzerinden 1 ay geçmesine rağmen evde en fazla 4 gün durmuşumdur. Tabii her zaman böyle olmaz ama adam da haklı biraz, ne diyeyim ki?"

Askerdi. Zordu yaptığı iş. Her zaman özenirdim asker ablalara, abilere. Kendi hayatları pahasına savaşırlar, kimse isimlerini bilmezdi ama..

Babannem bir an sessiz kalmıştı. Düşünüyordu. Bilirdi her yeri, herkesi.

"Guzum himcik kiralık yer yohtur buralarda. Ama bizim alt kat boştur. İstersen gel yerleş"

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ne demek gel yerleş?

"Babanne?"

Gözlerimi tekrardan dikiz aynasina getirdiğimde bana baktığını görmüştüm. "Manolya istemiyorsa sıkıntı yok başka yerlere bakarım ben"

Babannem arasını dönmüş bana bakıyordu. Sonra döndüp Alihan abiye baktı.

"Sen Manolyayı nerden tanırsın?"

Bir anda bocalamıştı.

"Nerden olacak babanne? Harelerin orada oturuyor. İster istemez tanıştık."

Verdiğim cevapla babannem ikna olmuş olacak ki konuyu direk çevirdi. "Yavrum Alihan iyi çocuktur. Dağ guşudur. Tanırım Alihanın dümbük dedesini."

Kaşlarımı çatmıştım. Akraba mıydık şimdi?

"Nerden tanıyorsun nene?"

Zarife sultan elini dizine vurduktan sonra konuşmaya devam etti. "Ah o sülü yok mu! Ben gızıken nişanlıydık. Gaçtı gitti. Bıraktı ya beni o hergele!"

Babannem gençliğinde bir adama aşık olmuş. Nişanlanmışlar birde. Adamda nenemi bırakıp gitmişti İzmire. Genetikti sanırım bizde dram.

"Sülü dümbüğünün, gızının, oğlidir."

Anladım dercesine başını sallanmıştım ama gören yoktu.

Yolu yarılamıştık bile.

"Gel otur alt kata."

Dedim sadece. O beni ve vatanımı koruyordu. Bir sığır olsada -ki yakışıklı bir sığır- ona karşı bir borcum varmış gibi hissediyordum. Dağda taşta it kovalamak kolay bir şey değildir.

Dikiz aynasından bana bakarken konuşmuştu.

"Rahatsızlık vermek istemem"

Yahu kabul ediyorum işte! İstemem yan cebime koy diyo.

O değil de az buz yakışıklı değil ha? BAYA YAKIŞIKLI.

Sen bir sesini kes bence.

"Yahu gel otur işte Alihan abi. Ayrıca buna ben karar vermem."

Verirdim.

Abi deme lazım olur.

"Ane mamiş göjlü abiy bicim eve mi gelcek?"

Eylül'ü onaylamıştım. Ayrıca zaten evde durmadığı için pek de sıkıntı görmüyordum. Alt kat eşyalı bir evdi. Önceden bir öğretmen oturuyordu. Sonra tayini çıktı gitti.

Alihan abi teşekkür etmişti, ardından babannemle kira parası mevzusuna girdiler. Bende onları dinliyormuş gibi yaparak kafamda seneryo kurmaya devam ettim.

Seneryo önemli tabii

Pekde uzun olmayan bir yolculuğun ardından. Çardağa gelmiştik. Tanıdığım bir çok kişi oradaydı. Büyükler kendi aralarında rasgele, aniden karar verir ve birden mangal partisinde bulurduk kendimizi. Buraya ilk gelişimde babamla gelmiştik. Çardağın altından küçük bir çay geçiyordu. Çayın diğer tarafında mangallar için bir ocak ve buz gibi su akan bir çeşme vardı.

Diğer tarafta ise çardağın giriş kısmı ve hemen yanında bulunan çınar ağacı. Çınar ağacının çaya doğru uzanan dalına beşik yapılmıştı.

Etrafa biraz göz gezdirdiğimde Hare beni fark etmiş olacak ki koştur koştur yanıma geldi. "Ay bende seni bekliyordum zilli"

Kalabalığın yanına doğru ilerledik.Harenin annesi Nazgül, kanatları sosluyordu. Selam verdikten sonra Hare ile beraber ellerimizi yıkayıp soğan salatası yapmaya başladık. Tarık, Hakan abi ve babası Basri amca, mangalı yakıyordu. Turan da onları izliyordu.

O tarafa baktığımda Alihan abi de o tarafa doğru gidiyordu.

Bir saatin sonunda hazırlıklar bitmiş. Herkes masaya oturmuştu. Benim sağıma sırası ile Babannem, Hare, Nazgül teyze, diğer tanıdıklar yer alıyordu. Şahsen hepsini saymaya üşendim. Sol tarafımda da Tarık oturuyordu. Kendileri,bu halayın başı benim ulen, kafasına bürünmüştü. Tarığın karşısında Basri amca, Benim karşımda da Alihan abi oturuyordu.

Pek rahat davrandığı söylenemezdi. Büyük ihtimalle Nazgül teyzenin zoruyla gelmişti. Gariban Sülo bakışları atıyordu ve bu oldukça komikti. Bir an ona baktığımı anlamış, gözlerini gözlerime getirmişti. Bu haline güldüğümü de görmüştü. BÜYÜK REZLLİKTİ.

Asıl gariban Sülo sensin salak! Rezillik nerde Manolya orada. ALİHAN İÇİN ADALET. JUSTICE FOR ALIHAN. GERECHTIGKEIT FÜR ALIHAN. Yamete gudasai.

Anında sanki rezil olan ben değilmişim gibi elime aldığım tavuk kanadını Eylül'ün ağzına dayadım.

"Ye annem ye büyürsün"

Eylül aniden ağlamaya başlayınca bir an göz kırpıştırdım.

"Ane aci! Ane yaniyom" elime aldığım tavuk kanadına bir an baktım.

Acı kanat. Bizim için yapılan ekstra acılı

kanat.

Mal...

Elimle göz yaşlarını sildim. Fakat daha fazla ağlamaya başladı.

ELİNDE ACI KANAT SOSU VAR! MANAOLYA MAL MISIN!

"ANE YANDİM YANDİM HÜAĞĞĞĞĞĞ"

Babannem ayağa kalkmış benden Eylül'ü almıştı. İleride suyla yüzünü -çitilemişti- BABANNE BEN ÇOCUĞUMUN YÜZÜNÜ BEBEK KREMİYLE BÜYÜTTÜM!

Aga acı kanat sosunu da unutma. Küser yoksa acısı olmaz. Neyim ben? Espirimatör felan mı? Bu mükemmellik Antep'e fazla gelio omeygat

Az önce kafasına diktiği suyla Eylül'ün yüzünü yıkayıp gelmişti. Hala mal gibi dikiliyordum. Karşımdaki adama baktığımda elini burnunun üstüne getirmiş, bıyık altından gülüyordu. En azından narin gülüyordu. Çünkü yanımdaki maymundan beş dakika önce doğmuş olan varlık, tabiki de bu varlık Tarıktı. Anırıyordu.

"Komik mi hayvan Tarık KOMİK Mİ?"

Daha çok gülmeye başladığında ayağa kalkıp kafasına kafasına vurmaya başladım. Masadakiler hep bir ağızdan kahakaha atıyordu.

"Ya ne gülüyorsunuz ya! Dalmışım"

Yerime tekrar oturduktan sonra Babanneme döndüm.

"Hele Zarife sultan ver benim osuruk lelesini"

Eylül azıcıkda olsa sakinleşmişti.

Eylo özür dilerim bu kadar salak bir anan olduğu için.

Sikicem şimdi seni de ha!

Zaman ve mekan ver cınım. Ayrıca kapıda ücret alıyorum.

ALLAHIM SABIR!!

Amin.

"Ane bana osuyuk leleci deme! Gücel göjleriyimi yaktın zaten! Küştüm."

Önüne dönüp tabağıma yığdığım kanatlardan bir tane aldım. Isırdıktan sonra kola da içtim.

"Tamam annem akşam barışırız." Eylüle yedirmekten yiyemediğim için kıtlıktan çıkmış gibi yemeye başladım. Tarık Eylül'ü babannemden almış. Kucağına oturtmuş yemek yedirmeye başlamıştı.

"Sen ananı bırak bana gel ben sana bakarım Eylül. Aç ağzını bak bu acı değil. Tabaktakileri bitirirsen seni motorla gezdirir ve şeker alırım. Tamam mı?"

Tarığa ağzıma tıktığım tavuklar yüzünden yanaklarım şişmiş bir şekilde baktım. Elimle bir dakika yapıp çiğneyip yuttuktan sonra lafa daldım.

"Annecim her adamın verdiği şeker yenilmez. Yeme onları pistir."

Tarık bir peçete alıp az önce ağladığı için burnu akan Eylül'ün burnunu sildi.

"Anecim ben büyüdüm. Şekey alicam adamı ben seçicem. Sonuçta çen o şekeyi yemicen ben yiycem."

Eylül konuşmayı bitirdikten sonra ağzı ile kirletiği bardaktan su içti. Tarık yine hayvan gibi gülüyordu.

Aynı zamanda elini arkaya atmış bana nah çekiyordu.

"El kadar bebeden de laf yedin ya, ben ölsem de gam yemem."

Masadaki diğeri de gülüyordu. Sinirlerim bozuldu ve kalktım.

"Afiyet. Olsun. Tarığın da boğazında kalsın. Geber Tarık geber."

Tarık daha çok gülmeye başladı.

"Bak böyle yaparsan bana aşık olduğunu herkes anlayacak"

Elime aldığım boş tavayı kafasına geçirdikten sonra ileri gidip çeşmenin önüne oturdum. Sinirden elim ayağım titriyordu. "Bok kafalı Tarık. Hele bir gel Manolya yardım et, şunu yap bunu yap de de göreyim! Ağzına sıçıcam senin. Pislik, götüne Toros dağını sokacağım bekle sen"

Elimle aynı zamanda suya vuruyordum.

"Oha yani hayatımda böyle küfür duymadım. Toros dağı he? Ben bunu kullanırım."

Arkama baktığımda şaşırmıştım. Alihan abi gelmişti.

KOCAM DA KOCAM. PAŞAM DA PAŞAM. EVİMİN DİREĞİ. GÖZÜMÜN NURU!

"Yalnız telif hakkı atarım"

Ellerini çeşmede yıkadıktan sonra yanıma oturdu.

"Nasıl atacaksın? Telif yazan bir kutuyu omuzlayıp kafama mı atacaksın? "

Kocamın da espiri yeteneği ne kadar güzelmiş. Espiri yaptı bir daha sevdim.

"Atamam boyum yetmez. Ayrıca ağır şeyler kaldırmıyorum"

At yalanı sikeyim inananı. Evde koltuğu sırtlayan bendim sanki.

"Doğru boyun kaç senin" bedeni tamamen bana dönüktü. Sanırım kendince benimle iyi anlaşmaya çalışıyordu. Pişmandı çünkü.

"1.67 kısa felan değilim. Sen uzunsun. Hormonlu yeşil bibere benziyorsun." İçimden geçirdiklerimi yanlışlıkla dışımdan söyleyince bir an utandım.

Gerçekten mi Manolya!

Söylediklerimin üzerine bir de benim tepkim eklenince, kahakaha atmaya başlamıştı.

"Yeşil biber ne ya! 1.90 boyundayım ben. Normal boy ortalamasına göre iyisin ama.. bana göre küçük süs biberine benziyorsun."

Benden bir cm kısa olan Hareye yaptığım zorbalıklar aklıma gelince sebepsiz yere üzülmüştüm. Demekki daha fazla zorbalamak lazımmış.

"Haha çok komik bak gül gül oldum Alihan abi"

Alihan abinin bakışları arkama kaydığında arkamda bir şey olduğunu düşünmüştüm tam başımı çeviriyordum ki Alihan abi beni durdurdu.

"Sakın kıpırdama Manolya. Panik yapma. Hiç bağırma."

Ya yine noluyo lan?

Ebenin amı oluyo Manolya. Ben nerden bileyim. Fark ettiysen sen ne görüyorsan ben onu görüyorum. BU YÜZDEN HÂLÂ ALİHAN ATABEYİN KASLARINDAN MAHRUMUM İLERİ SARMA TUŞU YOK MU?

Sana mı sorduk?

Napim?

"Noluyo ya bir şey mi var arkamda."

Ayağa kalkıp bana bakış attı. Gözlerinden endişeli olduğunu anlıyordum. Yani sanırım öyleydi.

Müneccim mi oldun bir de başımıza.

"Sana dokunabilir miyim. Yani sırtına konmuş, elim kadar Peygamber devesini almak için. Yanlış anlama."

Peygamber devesi.

Bir böcek.

El kadar bir böcek.

El.

El kadar.

Böcek.

Peygamber.

Deve.

El kadar peygamber devesi böceği.

ANANI AVRADINI SİKEYİM. DAĞ TAŞ BİTTİ Mİ ULAN. YETMEDİ LAN DAĞ. TAMAM ÇOK GÜZELİM BİLİYORUM. AMA BİZDEN OLMAZ PİLEASE GİT!

"Dokunamazsın"

Gerginlikten sıçmanın ucuna gelmişken Tarığın sesini duymamla o yöne döndüm.

DOKUNAMAZSIN DEDİ YAĞH bir daha sevdim.

"Manolya sen sakin ol. Ben alırım böceği." Başını Alihan abiye çevirip devam etti. "Benden başka bir erkek ona dokunamaz. Dokundurtmam. Dokunan eli de kırarım. Kusura bakmazsın inşallah abisi."

Tarık bana doğru yaklaşıp. Önümde durdu. Elini kaldırıp el kadar olduğunu düşündüğüm. Ve düşündüğümden de büyük olan Peygamber devesini eliyle tuttu. Bir daha hiç bir şey beni tarığın sağ eline dokundurtamaz.

"Aç ağzını yemek geliyo"

Ayağa fırlayıp ileri doğru kaçtım.

"Tarık Bak öldürürüm seni uğraşma benle. İy nasıl tutuyorsun ya onu BAK KAFAM KADAR."

Tarık gülmeye başladığında çeşmenin arka tarafına böceği bırakmıştı.

"Bundan daha büyük bir şeye sahibim de neyse.. çok mu korktun?"

"Altıma sıçıyodum. Sıçmış da ola bilirim."

Tarığın yaptığı imayı es geçerek duymamış gibi davrandım. Alışığım bu mal versiyonuna.

Çardağa doğru ilerlediğimde ikisi arkamda kalmıştı. Gelip masaya oturdum. Karbuz kesmişlerdi. Bir kaç dilim ondan yemeye başlamıştım. Eylül üzerine her çeşit şeyden dökmüştü. Mümkünse bakmamaya çalıştım.

Bir kaç saatin ardından arabalara bindik. Bu sefer Tarık bizi götürdü. Tarığın annesi Sevim teyze, babası Tuna amca ve küçük kardeşi Turan Alihan abinin arabasına bitmişlerdi. Diğerlerinin zaten arabaları vardı. Bir gariban bendim yani anlaşıldığı gibi.

Babannemin 10 araba almaya yetecek kadar mal varlığı vardı. Ama kendisi meme bank ve pirinç çuvalı bankta saklamayı yeğliyordu.

Eve döndüğümüzde eşyaları yerleştirdik. Babannem içerde uzandı. Ardından Eylülü güzel bir duşa soktum. Bir çocuk saçına nasıl karpuz çekirdeği sokabiliyordu anlamıyordum.

 

...

MERHABAAAAAA

Bu bölümde gülelim ama dimi (lütfen)

VOTE ATIN. NOKTA. İKİ NOKTA..

Loading...
0%