Yeni Üyelik
11.
Bölüm

TURNUVA FİNAL PART

@kaplanfaruk

Kerkes yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı.

 

"Ahhh sanki yıllardır burada değilmişim gibi"

 

Kerkes kafasını kaldırıp etrafına baktı. İzleyicilerden ailesi ve arkadaşları hariç neredeyse herkes tahliye edilmişti. Yerde birkaç tane muhafız kanlar içinde yatıyorken olay yerine artık askerler gelmişti.

 

"Kerkees!"

 

Kerkes sese doğru döndü, annesiydi.

 

Kerkes yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladı. Etrafındaki gölge savaşçılat hala onlara verilen görevi yerine getiriyorlardı.

 

Askerler kerkesin ayağa kalktığını görünce toplanmaya başladılar.

 

"Geri çekilin. Gerisini ben hallederim"

 

Kerkesin emrinden sonra gölge savaşçılar yavaşça geri çekilmeye başladılar. Askerler boşluk oluşur oluşmaz doğrudan kerkese doğru koşmaya başladılar.

 

Kerkes gayet sakin bir şekilde tüm mühürlerini aktifleştirdi. Bu sefer kerkesin üstünde gri renkli orta uzunlukta bir elbise belirdi. Kerkes üzerine gelen ilk askerin sıyrılıp ense köküne vurdu, hemen ardından diğerinin kaburgalarının ortasına vurdu. Nefesi kesilen asker yere kapaklandı.

 

Kerkes doğrudan mergene doğru ilerliyordu. En sonunda kerkes koşmaya başladı. Askerler onu durdurmak için ona silah kullansalar da kerkes sisi kullanarak onları engelledi. Artık mergenle aralarında hiç kimse kalmadı. Askerler sis yüzünden hareket edemiyorlardı. Bazıları ise ilizyon görmeye başlayıp etrafa rastgele saldırmaya başladı.

 

"Merak etme mergen. Sana bir şey yapmayacağım. Sana sadece bir şey söyleyip teslim olucam"

 

Mergen kerkesi bu kadar sakin ve aklı başında gördüğü için aşırı şaşkındı.

 

"Sen nasıl başardın bunu?"

 

"Kurucu saolsun artık aydınlık mühürlerde en üst seviyedeyim. O yüzden dengeyi kurabiliyorum"

 

"K-kurucu mu?"

 

"Pardon hocan demeliydim herhalde"

 

Mergen kerkesin konuştuklarını dinledikçe aklında daha fazla soru oluşuyordu.

 

"Kerkes sakinleş ve--"

 

"Bence gayet sakinim değil mi mergen? Şimdi sana bazı şeyler söyliyip teslim olucam. Sabırlı ol bence"

 

Mergen en sonunda pes edip kerkesi dinlemeye başladı.

 

"Hatırlıyormusun 500 yıl önce kurucu kendi kendine bir odada konuşuyordu ve sen de seni çağırdığını zannedip yanına gitmiştin--"

 

"Sen nasıl bil--"

 

"Bir daha lafımı kesme mergen yoksa sis seni de içine alır"

 

Mergen sussada kerkes yine de sis ile mergenin ağızını kapattı.

 

"Herneyse içeri girdiğinde karanlık mühre ait bir cihaz vardı ve kırıktı. Sonrada seni apar topar kovdu evden. Hiç merak ettin mi kurucu bunu neden yaptı? Veya sonrasında ne yaptı diye?"

 

Mergen konuşmaya çalışıyordu ama sis yüzünden bir türlü konuşamıyordu.

 

"Sana tek bir şey söyleyeyim. O gün o cihazı ben kırdım. Sen içeri girince de beni görme diye dışarı kaçtım. Sen gidince de kurucu ile konuştuk biraz. Sonra da gördüğün gibi karşındayım"

 

Mergen şaşkınlıktan ne yapıcağını şaşırdı. Kerkesin tüm söylediklerini sindirmeye çalışıyordu.

 

"Neyse işim bittiğine göre teslim olma vakti"

 

Kerkes göz ucuyla boygaya baktı. Gölge savaşçılar yüzünden kaçmayı başaramamıştı. Kerkes tüm mühürlerini kapattıktan ve gölge savaşçıları yok ettikten sonra ellerini havaya kaldırıp teslim oldu.

 

Askerler kerkesin ertafını sarıp onu yakalayıp onu götürmeye başladılar.

 

"Hayıır durun abimi götüremezsiniz! İzin vermiyorum!"

 

Ayla ağlayarak askerleri durdurmaya çalışıyordu.

 

Ayşil,batur ve annesi kerkese ulaşmaya çalışıyorlardı.

 

"Sakin olun kimse bana bir şey yapamaz"

 

"Okadar da emin olma seni istediğimiz an öldürme hakkına sahibiz"

 

Dedi askerlerden birisi. Kerkes onu diyen askere dönüp baktı. Diğer askerlere göre daha uzun, gözlerinde caniliğin resmini görebildiğiniz bir kişiydi.

 

"Senin yüzünü unutmayacağım. Ve şunu bil ki eğer şimdi istersem hepinizi aynı anda kılımı bile kıpırdatmadan öldürebilirim"

 

Asker kerkesin başına silahı dayayıp

 

"Hadi ya öldürsene bakıyım nasıl yapıcakmışsın onu. Tüm mühürlerin şuan bizim kontrolümüzde hatırlatayım sana"

 

Komutanım onu öldürme yetkisi biz onu yakalayana kadar geçerliydi hem kurucunun öğrencisi de burada sakin olun.

 

"Karışma bana!" komutan askerleri suaturduktan sonra bana tekrardan yöneldi.

 

"Eğer akıllı olup bizim emrimize girersen seni çok yüksek konumlara çıkartabiliriz"

 

"Siz? Sanırım askeriyeden bahsetmiyorsun değil mi? Neydi adınız hmmm muhalifler. Sizin gibi çarpık görüşlü piskopatlara katılma niyetim yok"

 

"Seni p*ç! Sonrasında neler yaşanacağı umrumda bile değil! Bedelini öleceksin!"

 

Komutan bunu dedikten sonra kerkes sisi ortaya çıkartıp askerin etrafını sarmaya başladı.

 

"Durdur şunu!" dedi askerler silah doğrultmaya çalışarak.

 

"Neyi kaldırmamı istiyorsunuz ki" dedim sisi bir anda yok ettikten hemen sonra.

 

Komutan sinirli bir şekilde diğer askerlere emir verdikten sonra kerkesi götürmeye başladılar.

 

"Oğlum! Oğlumu bıra-"

 

Askerlerden birisi kerkesin annesini zorla susturdu. Kerkes bunu görünce sinirlenerek.

 

"Karışma lan ona! Eğer ki onların kılına zarar verirseniz hepinizin kabusu olurum!"

 

Kerkes son kısmı komutana bakarak söylemişti. Açıkça ona göz dağı veriyordu.

 

"Bırakın onları gidiyoruz. İşimiz bitti. Şimdilik..."

 

Komutanın emriyle askerler sadece kerkese odaklanıp onu götürmeye başladılar.

 

"Abii ama bu akşam bana ders vericektin"

 

"Merak etme ayla. Sana dersin en iyisini vericem"

 

Kerkes aylaya göz kırptıktan sonra askerler tarafından götürüldü. Yol boyunca kimse konuşmadığı için sessiz bir yolculuk olmuştu. Askerler kerkesi bilerek insanların içinden geçiriyor, insanların ondan nefret etmesini sağlamaya çalışıyorlardı. En sonunda şehir merkezinin biraz yakınındaki karakola götürüldü.

 

"Sakın bir sıkıntı çıkarayım deme. Burası şehirin en korunaklı yeri. Bizi kızdırırsan seni o sisin bile kurtamaz"

 

Komutan bu sözlerinden sonra kerkesi dört tarafı da kalın 3 kat demir parmaklıkların olduğu, parmaklıkların her tarafı için de ayrı ayrı onar asker hazır biçimde dönüşümlü silah doğrultuyordu.

 

En ufak kaçma girişiminde öldürmek için bekliyorlardı.

 

"Galiba siz muhalifler tahminimden daha çok kök salmışsınız şehire"

 

"Tahmin bile edemezsin. Bize düşman olma hatasında bulunmuş dahi olsan hala geç değil. Mahkemede istediklerimizi söyle biz de seni en tepeye taşıyalım"

 

"Kalsın saol. Sizin köpeğiniz olma düşüncesi bile midemi bulandırıyor"

 

"Tch pislik"

 

komutan konuşmaktan vazgeçip odadan ayrıldı. Kerkes de yere oturup gözlerini kapadı.

 

Madem mühürlerimi kullanmamı istemiyorlar ben de mühürlerimi gizler öyle kullanırım.

 

Kerkes odaklanmaya başladı. Amacı evde kız kardeşi aylanın odasına koyduğu, ailesini koruması için yerleştirdiği gölge savaşçıya bağlanmaktı. Biraz süre geçtikten sonra kerkes aylanın odasındaki gölge savaşçıya bağlanmayı başardı.

 

Mühürü gizleyerek kullanmak için baya bi pratik yapmam lazım.

 

Kerkes aylinin odasında çok farklı bir manzara ile karşılaştı. Annesi gölge savaşçıyı kovmaya çalışırken gölge savaşçı ise konuşarak (evet konuşarak. Bende şaşırdım) görevinden bahsederek ayrılamayacağından bahsediyordu.

 

"Senin yüzünden oğlum hapiste şuan! Ne tür bir canavarsın sen! Evimde bir saniye bile duramazsın git burdan!"

 

"Benim görev var ayrılmak yapamam. Görev ayla ve evi korumak"

 

Gölge savaşçı konuşuyor mu yoksa yanlış mı duydum?

 

"Kaç defa söyleyeceğim sana kızımdan da oğlumdan uzak dur!"

 

"Yapamam görev var biz bağlıyız onunla biz ondan çıkıyoruz onun kolu gibi. O ne derse biz oyuz"

 

Yani dedikleri yalan değil. Ama konuşmayı nasıl öğrendi? Sanırım ben kurucunun anılarına bakınca mı öğrendiler. Ozaman zamanla daha iyi konuşmaya başlamaları lazım.

 

Kerkes konuşmayı kesmeye karar vererek gölge savaşçıyı kontrol etmeye başladı.

 

"Ben görevim sizi korumak. Ben dışarıdan sizi hep koruyacağım"

 

Bence iyi dedim

 

"Dışarıdan bile olmaz git artık"

 

Kerkes gölge savaşçıyı siyah sise çevirerek pencereden dışarıya çıkardı. Annesi görmesin diye de gidiyormuş gibi yapıp sakladı. Annesi pencereden dışarı bakıp gidip gitmediğini kontrol ettikten sonra

 

"İki gün sonra baban gelicek. Ozamana kadar dışarı çıkma sende bana yardım etmen lazım"

 

Kerkes annesi gittikten sonra gölge savaşçıyı tekrardan içeri soktu. Ayla bir an irkilsede annesi gibi davranmadı.

 

"Ayla benim abin. Şuan seninle ancak böyle iletişim kurabiliyorum kusuruma bakma"

 

"ABİ-"

 

"Shh sessiz ol annem gölge savaşçının döndüğünü anlamasın"

 

"T-tamam. Sen nerdesin abi şuan bana söz vermiştin ama hani çalıştıracaktın beni?"

 

"Maalesef kuzum yarın mahmekeye çıkacağım sonra da ne olur bilmiyorum. Ama sen merak etme seninle şimdi de antrenman yapabiliriz"

 

Gölge savaşçının şekili ve rengi yavaşça değişip bir oyuncak şeklini aldı.

 

"Şimdi gölge savaşçının burada olduğunu anlayamazlar. Hadi başlayalım antrenmanımıza"

 

Loading...
0%