@karaatli
|
YAZARIN ANLATIMIYLA: O gün Nil ve arkadaşları bir kafede olanları konuştular. Yaşananlar hepsini dehşete düşürmüştü ama hiçbiri arkadaşı olan Nil'den uzaklaşmayı aklının ucundan geçirmemişti. Dördü de Nil'e yardımcı olabilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı. Nil, onların bu yaklaşımından sonra arkadaşlarına biraz daha bağlanmıştı. Onlara baktığında tek gördüğü gerçek bir dostluktu. Bu da Nil için bu hayattaki en önemli şeylerden biriydi. Kafeden ayrıldıklarında Nil eve gidip babasına olanları anlatmaya karar verdi. Tam durumu anlatacaktı ki Nil eve girdiğinde babasını sandalyede bacak bacak üstüne atmış bir şekilde kapıdan onun girmesini beklerken buldu. Nil ufak bir şaşkınlıkla ''baba?'' dedi sorar gibi. Babası onu görür görmez ayağa kalktı. Nil'e sıkıca sarıldı. Nil babasının iyi olmadığını düşündü. ''Baba iyi misin?'' Babası gözleri dolu dolu kızının yüzüne baktı. ''Okulunuzda olanları öğrendim. Okul aile birliği grubunda duyurulmuş.'' Nil'in babası kızı için endişe duyuyordu. Çünkü bu olayların evdeki saldırıyla bağlantılı olduğunu biliyordu. Babası Nil'den bir şeyler saklıyordu ve Nil de bunun farkındaydı ama babasının cesaret edip her ne saklıyorsa bunu ona kendi isteğiyle gelip anlatmasını istiyordu. ''Baba merak etme ben iyiyim.'' Diyerek Nil tekrar babasına sarıldı. ''Geziye gidecek misin?'' Diye sordu birden babası. Nil o an babasının ne demek istediğini anlayamadı. ''Ne gezisi baba?'' ''Ankara gezisi kızım.'' ''Gezi bence bu olaylardan sonra kesin iptal edilmiştir.'' Dedim yere çantamı bırakırken. ''Hayır gezi iptal olmamış. Çocukların okuldan uzak kalması için iyi bir fikir olduğu kanaatine varmış müdür bey.'' Nil kaşlarını kaldırıp babasına baktı. ''Böyle bir durumda geziye falan gidemem.'' Dedi sıkıntılı bir şekilde iç çekerek. Bunca olan şeyden sonra eğlenmeye gitmek onun için doğru bir şey değildi. Ama babası onun aksine gitmesini istiyordu. ''Nil, git kızım.'' ''Ama baba ben...'' Nil bir şey söyleyemeden babası devam etti. ''farklı bir şehirde daha güvende olursun Nil. Burada okulunda bile güvende değilsin. En azından iki gün de olsa güvende olduğundan emin olayım.'' Babasının sözleri Nil'i çok üzmüştü. Babası da farkındaydı olayların birbirleriyle bağlantılı olduğunun. Nil daha fazla bir şey söylemeden başını salladı ve yerden çantasını da alıp odasına gitti. Kendini okul formasını bile çıkartmadan yatağın üzerine attı. Kafasını sağa sola çevirirken çalışma masasının üzerindeki test kitapları dikkatini çekti. İçini bir hüzün kapladı. O öldürülen kızın artık hiçbir geleceği olmayacağını düşündü. Üniversiteye gidemeyecekti, ailesiyle tatil yapamayacaktı, aşık olamayacaktı, arkadaşlarıyla her şey bittiğinde bir masanın etrafında toplanıp 'biz başardık' diyemeyecekti. Onun için hayat bitmişti. Sevdiği insanlar onun yokluğuna rağmen hayatına devam edebilecekti. ''En acı olan ölmek miydi, yoksa sevdiğin birinin öldürülmesi miydi?'' diye düşün Nil. Bu soruya bir cevap bulamadı. Yerinde doğrularak telefonunu eline aldı. Arkadaşlarıyla kurdukları gruba bir mesaj attı. PATLICANLAR Nil: Geziye gidecek misiniz? Kaan: Bunca olan şeyden sonra iptal edilmiştir. Mete: İptal edilmese bile böyle bir durumda gidilmesi doğru mu? İlayda: İptal edilmemiş. Selin: Evet, öğrencilerin okuldan uzak kalması için iyi olacakmış. Nil: Babam bu yüzden benim gitmemi istiyor. Sanırım gideceğim. Kaan: Sen gidiyorsan biz durur muyuz Nil kankam? Nil: Benim yüzümden kendinizi bir şeye zorlamayın lütfen. İlayda: yine saçmalamaya başladı bu kız. Selin: Ben de gideceğim. Hem kafamız dağılır. Mete: Eh, sevgilim geliyorsa bana da burada durmak yakışmaz. Kaan: Hahahahahaha! Mete: Ne gülüyorsun lan? Kaan: Ne kolpa adamsın sen ya hahahahahaha! Mete: Kaan, oraya getirme beni! Çarparım bir tane ağzına. Kaan: Hahahahahaha! Nil: Neyse o zaman hepimiz gidiyoruz sanırım. Kaan: Sağ baştan beni yaz patron! İlayda: Eveeet! Selin: Yaşasınnn! Mete: Beni şu adamın olduğu bir yere yazmayın. Kaan: Ağlayacaksan oynamayalım hahahahaha! Mete: Ya sabır! Konuşma bittikten sonra Nil telefonu elinden bırakıp derin bir nefes aldı. O an asla yapmaması gerektiğini düşündüğü bir şey yapmak istedi. Barış'ın da geziye gelip gelmeyeceğini öğrenmek istiyordu. Bunun için ona yazmak doğru mu diye düşünmeye başladı. En sonunda kendine engel olamayıp telefonu yeniden eline aldı. Önce ne yazacağını uzun bir süre düşünüp boş boş mesaj kutusuna baktı. Resmî olması gerektiğine karar verip içindeki o gerici heyecan ile yazmaya başladı. Barış Saygın Merhaba Barış, geziye gelecek misin? Sonuçta okulda olan olayın sebebini sadece ikimiz bildiğimiz için seninle konuşmak istediğim şeyler var. Umarım rahatsız etmemişimdir... Barış'a mesajı gönderdikten sonra telefonu yatağının üzerine attı. Cevap verip vermeyeceğini bile bilmiyordu. O an telefondan bildirim sesi geldi. Barış Saygın Geleceğim Nil, senin için orada olacağım. Nil, Barış'ın yazdığı bu mesajı görünce içinde yeniden Barış'a karşı bazı duyguların yeşerdiğini fark etti. Onu düşünmeden edemiyordu. Sesini duyduğunda bile kalbinin ritmi değişiyordu. Bu çocukta Nil'i çeken bir şey vardı ama adını asla koyamıyordu. Nil yine de ona bağlanmak istemiyordu çünkü Barış'ın ne olursa olsun bir sevgilisi vardı ve bu doğru olmazdı. Bu yüzden yazdığı mesaja bir cevap vermemeye karar verdi. Kafasını dağıtmak için masada duran test kitaplarını alıp soru çözmeye başladı. Boş boş oturmaktansa ders çalışmak daha iyi bir fikir diye düşündü. Bir süre kafasını derse vermeye çalıştı. Ama tüm o olan olaylar aklından çıkmak bilmiyordu. Bir kız sırf onun yüzünden cinayete kurban gitmişti. Bunun Nil'e verdiği vicdan azabı saatler geçtikçe artmaya devam ediyordu. Kimin bu kadar kötü bir niyetle liseye giden bir kıza musallat olabileceğini düşündü ama aklına en ufak bir isim bile gelmedi. Nil daha sadece 18 yaşındaydı. Gencecik bir kızdan ne isteyebilirlerdi ki? Nil tüm gece bunları düşündü. Aklında sadece bunlar vardı. Bu yüzden uyamadı ve uykusunu alamadığı için sabah yataktan kalkmakta zorlandı. Bir ara geziye gitmemeyi ve bütün günü yatakta geçirmeyi bile düşünmüştü. Yine de zor da olsa yataktan kalktı ve kendi içinde homurdanarak banyoya gitti. Uykusunun açılması için ılık bir duş aldı. Duştan çıktıktan sonra bornozunu giyip banyodan çıktı. Odasına geçip giyinmeye başladı. Saçlarını da tarayıp kuruttuktan sonra artık çıkmak için hazır olduğuna karar verdi. Dün gece gidecekleri gezi için hazırladığı küçük çantayı yanına aldı ve babasının yanına küçük bir buse kondurup okula doğru yürümeye başladı. Kapıdan çıktığı anda karşısında Mert'i görmeyi beklemiyordu. "Günaydın güzellik!" Mert'in ani çıkışı Nil'i korkutmuştu. "Ah! Mert korkuttun beni." Nil elini kalbine götürdü. "Pardon seni korkutmak istememiştim canım." Diyip elini Nil'in beline koydu. Nil, Mert'in bu hareketini şaşkınlıkla karşıladı. O an bir tepki veremedi. "İyiyim, tamam." Bir adım geri çekildi. Kendine geldiğinde gözlerini Mert'in gözlerine dikti. "Sen niye geldin bu arada?" Diye sordu merakla. "Ben seni okula götürmek için geldim. Hem yürürken sohbet ederiz." Mert'in haber bile vermeden kapısının önüne kadar gelmesi Nil'i sinirlendirmişti ama yine de bunu dışarıya vurmamaya karar verdi. "Anladım. Yani sen de geziye geleceksin?" Dedi sorar gibi. Mert onaylarcasına kafasını salladı ve eliyle Nil'e önden buyurmasını işaret ederek yürümesini istedi. Okula doğru yürümeye başladıklarında Mert hiç susmadan kendinden bahsetmeye başladı. O kadar çok konuşmuştu ki Nil bir yerden sonra sıkılıp dinlemeyi bırakmıştı. Zaten pek ilgisini de çektiği söylenemezdi. Nil sabırla okula varmayı bekledi. Daha sonrasında gezi otobüsüne koşup Mert'ten kurtulmayı planlıyordu. Zaten Mert'in bu halleri hiç hoşuna gitmemişti. En son ki konuşmalarından sonra Mert'in artık onun yanına asla yaklaşamayacağını düşünürken birden kendini yine onun yanında buldu. Mert'e karşı beslediği tek duygu olan arkadaşlık duygusu da kaybolup gitmişti. Artık içinde bulunduğu durum aşk üçgeninden çok kaçan kovalanır olayına dönüşmüştü ve Nil bunu istemiyordu. "...ve işte basketbol takımının kaptanı olabildim." Mert cümlesini bitirir bitirmez Nil onu eliyle kolundan tutup durdurdu. "Mert." Nil'in ses tonundaki ciddiyet Mert'i tedirgin etmişti. "Söyle güzellik." Dedi yine de tedirginliğini belli etmemeye çalışarak. "Bak bu zamana kadar hiç net davranmadığımın farkındayım. Seni üzdüğümü, kırdığımı da biliyorum ve hatta benden nefret etmeni sağladığımı da. Ama artık bir noktada bazı şeyleri anlaman gerekiyor. Ben seni..." Mert şiddetle Nil'in sözünü kesti. "Sus Nil!" Mert'in ani çıkışıyla Nil korktu. "Mert ne yapıyorsun sen?" Dedi kaşlarını kaldırmış bir şekilde. "Ben senin bana bir şans vermeni sağlayana kadar durmayacağım. Günün sonunda benim kollarıma koşacaksın. İlla benim olmayacaksan da Barış'ın da olmayacaksın." Mert'in gözlerindeki o tehlike sinyalleri Nil'i büyük bir şoka sokmuştu. Mert'in ona karşı takıntılı olduğunu biliyordu ama durumun bu kadar ciddi olduğunu o da bilmiyordu. Hiçbir şey diyemeden koşarak Mert'ten uzaklaştı. Bir ara peşinden gelip gelmediğini kontrol etmek için arkasına döndüğünde aniden birine çarptı. Bu kişi Nehir'di. Nehir öfkeyle Nil'i ittirdi. "Önüne baksana!" Nil, Nehir'e karşı bir tepki veremedi çünkü halâ az önce Mert ile yaşadıklarının şokunu üstünden atmaya çalışıyordu. Nehir bu durumu fırsat bilerek Nil ile uğraşmaya başladı. Önce onu kolundan tutup salladı. "Kime diyorum ben küçük sıçan?" Nil bu lafın üzerine biraz da olsa kendine gelip Nehir'e doğru döndü. "Ne diyorsun sen be?" Kolunu Nehir'in elleri arasından kurtardı. "Sana isminle hitap etmem hoşuna gitmedi mi?" dedi Nehir alaycı bir gülümseme ile. "Bana bak Nehir, seni öldürürüm! Duydun mu beni?" İkisi de tam birbirlerinin üzerine atlayacakken Kaan ve Mete olayı görüp oraya doğru koştular ve ikisini de kollarından tutup zaptetmeye çalıştılar. "Kızlar sakin olun!" Diye bağırdı Kaan Nehir'i tutmakta zorlanarak. "Nil ne yapıyorsun kızım? Kendine gelsene!" Mete Nil'i kontrol altına alamıyordu. "Bırakın! Bırakın öldüreceğim bu su yılanını." Nil eliyle Nehir'e uzanmaya çalıştı ama Mete zor da olsa engel oldu. "Asıl ben seni geberteceğim küçük sıçan!" Kaan baş edemeyeceğini anladığı anda bağırmaya başladı. "Bana bak yelloz! Benim Nil kankama kimse bulaşmamak. Ağzını yırtarım valla." Kaan ellerini beline koyup kadın taklidi yapmaya başladı. Kaan'ın bu halini gören herkes şaşkın gözlerle ona bakmaya başladı. Nil ve Nehir bile durmuş ona bakıyorlardı. Sonra Nil ile Mete bir anda gülmeye başladılar. Nehir de onların bu durumda bile eğlenebilmelerine bozulup hiçbir şey demeden arkasını dönüp çekip gitmişti. Mete, Nil ve Kaan gülmeye devam ediyorlardı. "Kaan o halin neydi öyle ya?" Nil gülmekten zar zor konuşmaya çalıştı. "Ne bileyim ya, bir anda içimden geldi. Neyseki kavgayı ayırabildim." Kaan terlemiş olan alnını eliyle sildi. Üçü de otobüse doğru yürümeye başladılar. İleride İlayda ve Selin'i gördüler. Selin koşarak Mete'ye sımsıkı sarıldı. Mete de elleriyle Selin'in güzel dalgalı sarı saçlarını okşadı. "Hadi bakalım millet! Ankara yolcusu kalmasın." Diye bağırdı Kaan büyük bir heyecanla. Herkes otobüse bindikten birkaç dk sonra otobüsler çalıştı. Ve tüm okul Ankara'ya doğru yol aldılar. |
0% |