@karaatli
|
Kalbim deli gibi atarken gökyüzüne kaydı gözlerim. Gökyüzü siyahtı. Gecenin karanlığına bürünmüştü. Ama içinde parlayan milyonlarca yıldız vardı. Gökyüzünün mavisine karşı gecenin karanlığı... Saat çok geç olmuştu. Hâlâ derin düşünceler içerisindeydim. Barış ve Ayaz arasında benim yüzümden bir tartışma çıkmıştı. Birbirlerine vurdukları an gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Sıkıntıyla iç çekerek cama yaklaştım. Odamın camından Ayaz'ın oturduğu ev görünüyordu. Gözlerim oraya kaydı. Şimdi ne yaptığını, ne düşündüğünü merak ediyordum. Birden kollarına düştüğüm an yaşanan gerilim geldi gözümün önüne. Bana olan bakışlarını hatırlayınca garip hissettim. Kimdi bu çocuk? Neden birden benim hayatıma dahil olmuştu? Sessizce gökyüzüne baktım. Simsiyah bir gökyüzü... oysa gökyüzü mavi olurdu, doğrusu buydu. Ya da biz öyle görmek istiyorduk. Mavi sıcak bir renkti, insanı aydınlatırdı. Siyah ise karanlık ve bunaltıcı değil miydi? Belkide yanılıyorduk. Belki de biz siyah rengi hiç tanımaya çalışmadık. Düşüncelere daldığım sırada telefonuma bildirim geldi. Bu saatte kim olabilir? Diye düşündüm. Komodinin üzerinde duran telefona doğru birkaç adım attıktan sonra uzanıp telefonu elime aldım. Ekranı açtığımda ellerim buz kesti. Bilinmeyen bir numaraydı mesaj atan. Korkuyla yatağa oturdum. Titreyen ellerimle mesajı açtım. Seni görebiliyorum prenses. Hemen elimdeki telefonu yatağa atıp pencereye koştum. Camı aceleyle kapatıp perdeyi çektim. Vücudum korkudan kas katı kesildi. Yere çöküp başımı ellerimin arasına aldım. Sanki bir korku filmi içerisindeydim. Sabaha kadar orada öylece uykusuz bir şekilde kaldım. Gözümü bile kırpmadım. Hava aydınlandıktan birkaç saat sonra yerden kalktım. Çok uykum vardı ama okula gitmem gerekiyordu. Banyoya gidip yüzüme sürekli su çarptım. Ayılmaya çalışıyordum ama uyku ağır basıyordu. Bir şekilde hazırlandım ve kahvaltı bile etmeden evden çıktım. Neredeyse yürürken uyuyacaktım. Apartmandan çıktığımda Ayaz ile karşılaştım. Uykulu da olsam yüzünün asık olduğunu anlayabiliyordum. Beni gördüğü halde selam bile vermediğinde şaşırdım. Karşı kaldırımda beni hiç fark etmemiş gibi yürüyordu. Dün ki kavgadan dolayı bana kızgın olduğunu düşündüm ama peşinden gidip ne olduğunu soracak halim bile yoktu. Aynı anda okula vardığımız için neredeyse kollarımız birbirine değiyordu ama yine de bana selam vermedi. Sessizce okul kapısından içeri girip sınıfıma doğru yürüdüm. Resmen yürürken içim geçiyordu. Sınıfa girip yerime oturdum ama sınıf boştu. O an hatırladım. İlk iki ders beden dersiydi. Şimdi buradan kalkıp spor salonuna gitmek çok zor gelmişti ama yine de yoklama listesinde yok yazılmamak için gitmem gerekiyordu. Ayağa kalktığım sırada sınıfa Nehir'in girdiğini gördüm. Direkt olarak bana doğru geldi. Birden beni ittirdi. Geriye doğru sendeledim. "Önce sevgilim şimdi de kuzenim ha?" Ne demeye çalıştığını anlamak için bile mecalim yoktu. "Ne saçmalıyorsun bilmiyorum ama hiç halim yok o yüzden lütfen defol git buradan." Diyerek elimle onu kenara itmeye çalışıp sınıftan çıktım. Peşimden geldiğini bile fark etmedim. "Buraya gel!" Beni bir anda saçımdan tutup karşı duvara attı. Ağzımdan sadece küçük bir "ah!" Çıktı. Nehir tekrar benim üzerime geldiğinde elini kaldırdı. Bana tokat atacağını anlamıştım. "Bana bir tokat borcun var." Dedi sinirden deliye dönmüş gözlerle. Tam tokadı indiriyordu ki biri onu bileğinden kavradı ve geriye doğru itti. Onun Ayaz olduğunu gördüğümde ne diyeceğimi bilemedim. "Sen ne yapıyorsun? Delirdin mi kızım sen?!" Ayaz öfkeyle Nehir'e doğru yürüdü. "Ayaz anlamıyorsun o kız..." Nehir cümlesine devam edemedi çünkü Ayaz onun üzerine yürüdü. "Bir daha herhangi birine el kaldırdığını görürsem fena olur Nehir. Şimdi defol git sınıfına dön!" Okul koridoru öğrencilerle dolmuştu ve ben bunu o an fark ediyordum. Nehir ağlayarak sınıfına doğru gidince Ayaz benim yanıma geldi. Eğilip "iyi misin?" Diye sordu endişeyle. Eğildiğinde dudağındaki yarayı yeniden gördüm. O yara benim yüzümden olduğu için üzülüyordum. "İyiyim." Ayağa kalkmaya çalıştım. Dün akşamdan beri ağzıma tek lokma bir şey koymamıştım. Bir de üstüne uykusuzluk binince halsiz düşmüş olmalıydım. "Aslında normalde olsa onu elimden kimse alamazdı ama bugün pek iyi değildim." Dediğimde gülümsedi. "Gel seni kaldıralım." Diyerek kolumun altına girdi ve beni ayağa kaldırdı. "Onun adına senden özür dilerim." Dedi ciddi bir yüz ifadesiyle. Cevap vermedim. Çünkü kendime geldiğimde ona haddini bildirecektim. Bu konunun tamamen dışına çıkıp bambaşka bir soru sordum. "Neden benimle konuşmadın?" Ayaz sorumu duyunca bana doğru kısa bir bakış atıp önüne döndü. "Çünkü sevgilin seninle sohbetimizden hoşlanmıyor." "O benim sevgilim değil. Biz ayrıldık." Dedim kaşlarımı çatarak. Ayaz iç çekti. "Peki ya kuzenimin sana aşık olmasına ne diyeceksin?" Bu sırada beni bir banka oturttu. "Kuzenin mi? Kim bana aşıkmış?" Anlamayarak siyah gözlerinin içine baktım. "Mert..." Halsiz olmama rağmen şaşkınlığımı gizleyemedim. "Şaka yapıyorsun değil mi?" Ayaz düşünceli bir şekilde gülümsedi. "Benim babam onun amcası oluyor. Benim soy adım Bozan, Nil." Hayal kırıklığı içinde başka yöne baktım. Gerçekten inanamıyordum. Bu okulda başıma bela olan kardeşlerin kuzeni olması beni çok fena afallatmıştı. "Anladım." Diyebildim sadece. Ayaz da yüzüme doğru eğilip tepkimi ölçmeye çalıştı. "Ne oldu?" Diye sordu merakla. "Onlardan pek hoşlanmıyorum. Sohbet etmeyi sevdiğim birinin onların akrabası olması garip oldu." Dediğimde Ayaz'ın resmen gözlerinin içi güldü. "Benimle sohbet etmeyi seviyor musun?". "Yani daha tanışalı sadece iki gün oldu ama anlamadığım bir biçimde senden gerçekten iyi elektrik aldım." Ayaz bu lafıma gülmeye başladı. Ama sonra yavaşça yüzündeki gülümseme yerini umutsuz bakışlara bıraktı. "Biliyor musun? Daha seni gördüğüm ilk anda beni etkiledin." Kaşlarım birden havaya kalktı ve şok içinde ona baktım. "Ne?" "Evet. Ben böyle şeyleri saklamayı seven biri değilim. Ama sonrasında eski yakın arkadaşımın eski kız arkadaşı çıktın hatta daha da kötüsü; kuzenimin aşık olduğu kız olduğunu öğrendim. Trajikomik. Öyle değil mi?" Eliyle rüzgarda dağılan saçlarını düzeltti. Ne diyeceğimi bilemedim. Açıkçası artık kime ne hissettiğimi de bilmiyordum. "Bu yüzden mi konuşmadın benimle?" Diye sordum en sonunda. "Nasıl konuşabilirdim ki? Kuzenimin aşık olduğu bir kıza farklı gözle bakmak zaten zordu, bir de o kızdan etkilenmeye devam ettiğimi bile bile onunla konuşmak doğru olur mu?" Sözlerinde haklılık payı olduğunu bilsem de iletişimimizi kopartmak istemiyordum. "Arkadaş olamaz mıyız?" Diye sordum bir umut. Çaresizce gülümsedi. "Nil, daha açık konuşmamı mı istiyorsun? Senden hoşlanıyorum. Seninle ilk konuştuğumuz günün sabahında bile seni görmek için can attım. Anlıyor musun?" Söyledikleri kalbimin hızlı atmasını sağladığında daha fazla ısrar etmeye cesaret edemedim. Çünkü anladım ki; ben de ondan etkilenmiştim. Ama Barış'a aşık olduğumu sanıyordum. Duygularımı yanlış mı anlamıştım? "En iyisi ben gideyim, zaten yeterince derse geç kaldım." Banktan kalktığımda Ayaz'ın dudaklarının arasından adım döküldü. "Nil..." yeniden ona doğru döndüm. O da ayağa kalkıp önümde durdu. "Bilmeni istediğim bir şey daha var." Meraklı gözlerle ona baktım. "Nedir?" "O gün kaçmanı engellemek için peşinden gelmedim. Seni otobüs molasında gördüm ilk defa. Çok güzeldin ve seni merak ettim. Bu yüzden o gün peşinden geldim. Amacım seninle tanışmaktı." Bu itirafı beni biraz olsun gülümsetmişti. Gülümseyerek oradan uzaklaştım ve spor salonuna doğru gittim. Hâlâ çok uykum olsa da Ayaz'ın söyledikleri kulaklarımdan gitmiyordu. Kafamın içinde sürekli tekrarlanıyordu. Spor salonuna gittiğimde Mete, Kaan ve İlayda'yı gördüm. Etrafta Selin yoktu. Okula gelip gelmediğini merak ettim. Bizimkilerin yanına gittim. "Günaydın." "Sen nerelerdesin? Yok yazdı hoca seni." Omuz silktim. "Aman be İlo! Boşver." İlayda benim bu tavrıma şaşırmıştı. Gözlerimi Mete'ye çevirdim. Çok mutsuz görünüyordu. Bu konuyu onunla konuşmaya karar verdim. "Mete, nasıl oldun?" "Çok iyi olduğum söylenemez." Sesi kısılmıştı. "Sesine ne oldu?" "Biraz hastayım. Boşver sen beni, sen nasılsın? Bayağı yorgun görünüyorsun." "Dün gece uyuyamadım." İlayda ve Kaan meraklı gözlerle bana baktılar. "Yoksa Barışçığın ile mi konuştun tüm gece?" Kaan kendince şakalar yapıyordu. "Hayır, dün gece yine o mesajlardan geldi." Onlara mesajı gösterdiğimde yüzlerindeki korkuyu gördüm. "Nil, bu iş çok ciddi farkında mısın? Polise gitmen gerekiyor." Mete haklıydı ama bunu zaten yapmıştım. Polis hiçbir şey bulamamıştı. Onlara böyle söyledim. "Peki ne yapacaksın?" Diye sordu İlayda. "Bilemiyorum. Sanırım babamla oturup konuşacağım. Bir şeyler biliyor gibi." Hepsi başıyla beni onayladı. "Çıkışta seni evine kadar bırakalım." Mete'nin bu teklifine karşılık İlayda güldü. "Onun sana ihtiyacı yok tatlım. Dağ gibi komşusu var." Mete anlamadığı için kaşlarını çatıp bana baktı. "Okula yeni gelen bir çocuk var, ismi Ayaz. Aynı zamanda komşum. Dün birlikte eve kadar yürüdük sonra da Barış yanlış anlayıp her şeyi mahvetti. Yine." Son cümlede yeniden sinirlendim. "Ne?" İlayda'ya dönüp dün olanları anlattım. Diğerleri de dikkatli bir şekilde beni dinlediler. İlayda eliyle ağzını kapattı. "İnanamıyorum!" Susması için işaret yaptım. "Senin bu talipler ne olacak peki Nil kankam?" Kaan benimle dalga geçiyordu. "Az önce de Ayaz benden etkilendiğini ama görüşemeyeceğimizi çünkü kendisinin Mert'in kuzeni olduğunu söyledi." Tek nefeste konuştum. "Oha ama artık!" İlayda şok üstüne şok yaşıyordu. "Peki sen?" Dedi birden Mete. "Ben ne?" Diye sordum. "Sen etkileniyor musun o çocuktan?" Mete'nin sorusu çok ani olmuştu. Çünkü daha duygularımdan emin bile değildim. Ayaz'ı da sadece 3 gündür tanıyordum. Bu yüzden bu soru için çok erkendi. "Bilmiyorum." Dedim sadece. O sırada bir mesaj geldi telefonuma. Telefonu cebimden çıkarıp mesaja baktım. Yine ve yeniden bilinmeyen numaraydı. Bu sefer açmaya cesaretim yoktu. Mete hemen durumu anlayıp telefonu elimden aldı. Kaan da Mete ile birlikte telefondaki mesaja baktı. Mete mesajı açtığında çatık olan kaşları bir anda havaya kalktı. Yüzünde dehşete düşmüş bir ifade vardı. Kaan da aynı şekilde başını kaldırıp bana baktı. "Nil..." dedi Kaan. O sırada Mete yere çöktü ve ağlamaya başladı. Neler olduğunu anlayamıyordum. "Mete ne oluyor?" Diyerek yanına çöktüm. İlayda da korkarak benimle birlikte çöktü. Mete elindeki telefonu bana verdi. Korku içinde telefonun ekranına baktım. Yine tek bir mesaj ve mesajda şu yazıyor: Bilinmeyen Numara Ne kadar üzücü; gruptan ayrılan biricik Selin'i kurt kaptı. Mesajı okuduğum anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Mete birden ayağa fırlayarak koşmaya başladı. Ben ise oracıkta kalıverdim. O adamlar Selin'i almışlardı ve biz hiçbir şey yapamayız. Birden gözlerim karardı. En son hatırladığım kafamı yere çarptığımdı. Karanlıkta kaybolup gitmiştim. |
0% |