@karaatli
|
Üç gün boyunca okula gitmemiştim. Neler olup bittiğinden pek haberim yoktu. İlayda ve Mete beni üç gün boyunca her gün arayıp mesaj attılar. Onlar da neden okula gelmediğimi merak etmişlerdi. Ben de hasta olduğumu ama iyileşmeye başladığımı söylüyordum. Hafta sonuna girmiştik artık. Üçüncü hafta da bitmişti. Evde yatıp dinlenmek bana biraz olsun iyi gelmişti. Yine de arkadaşlarımı özlemiştim. Babama da hasta olduğum konusunda yalan söylemiştim. Bu durumdan ben de pek hoşlanmıyordum ama başka türlü evde kalamazdım. O da bu yalan yüzünden sürekli işten eve gelip beni kontrol ediyordu. ''Nil, kızım iyi misin?'' ''Çok iyiyim baba, sanırım artık iyileştim. Bu üç günde evde dinlenmek bana çok iyi geldi.'' Ve yeni bir yalan daha. ''Çok şükür. Bugün de diğer günler gibi kötü olsaydın itiraz kabul etmeyip seni doktora götürecektim.'' Buna karşılık yalandan güldüm. ''Üşüttüm herhalde ya.'' ''Bu arada bir görüşme için bu hafta sonu İzmir'e gitmem gerekiyor. İstersen benimle gelebilirsin ya da evde kalıp biraz daha dinlenebilirsin.'' ''Evde iyiyim baba. Teşekkür ederim, sen beni düşünme keyfine bak.'' ''Tamam güzel kızım.'' Kapımı kapatıp çıkmıştı ki yeniden çağırdım. ''Hafta sonu eve arkadaşlarımı çağırsam sorun olur mu?'' Diye sordum merakla. ''Hayır babacığım, istediğiniz gibi takılın ama geç saate kadar dışarıda durmak yok, biliyorsun.'' Ufak uyarısını da yapıp gitti. Ben de hemen telefonumu elime alıp İlayda ve Mete ile bir grup açtım. PATLICANLAR NİL: Bu akşam bana gelin İLAYDA: Pijama partisi mi? var yaşasınnnnn!!!!!! METE: Konum atman yeterli knk :) NİL: Kaan ve Selin'i de almayı unutmayın. Ben de numaları olmadığı için ben gruba ekleyemedim. İLAYDA: Okeyyy :)) METE: Tamamdır. Konuşma bittikten sonra gruba evin konumunu attım. Sonra da oturup onları beklemeye başladım. Saatler çabucak geçti. Bir ara markete gidip onlar için yiyecek bir şeyler aldım. Biraz sonra zilin çaldığını duydum ve koşarak kapıya gittim. Mete, İlayda ve Kaan kapıdaydı. ''Ee hani Selin?'' Diye sordum merakla. ''Reis önce bir hoş geldiniz der insan.'' Dedi Kaan içeri girerken. ''Valla Kaan'a katılıyorum yavrum.'' İlayda'ya gülerek göz devirdim. ''Sen ne zaman Kaan'a katılmıyorsun ki canımın içi?'' Eğilerek kulağına doğru fısıldadım. Kıpkırmızı olmuştu. Konuyu değiştirerek onlara salonu işaret ettim. Salona geçtiklerinde tekrar sordum. ''Selin nerede cidden?'' Diye sordum. Kaan gülmeye başladı. ''Nil reis sen Selin'i bayağı bir sevmişsin.'' ''Kaan şu yastığı şimdi kafana fırlatacağım.'' Tehditkar ses tonumu kullandım. ''Tamam tamam. Abisi çıkmasına izin vermediği için gelemedi.'' Bunu duyunca üzüldüm. ''Hadi ya, kötü olmuş.'' Suratım asıldı. ''Evet ben de çok üzüldüm ama yapacak bir şey yok.'' Dedi Mete somurtarak. ''Bir fikrim var.'' Diye ortaya atladı İlayda heyecanla. ''Nedir?'' Diye sordum merakla. ''Seninle birlikte gidip abisiyle konuşalım. Kızlar gecesi yapacağız deriz. Biraz da yalvardık mı oldu bu iş.'' İlayda'nın bu fikri bana mantıklı gelmişti. Mete anlık olarak heyecanlandı. ''Hadi gidin o zaman!'' İlayda, Kaan ve ben Mete'ye bakıp gülmeye başladık. ''Sakin ol şampiyon, getirecekler prensesini.'' Mete, Kaan'a eline geçen ilk yastığı fırlattı. Biz ilayda ile biraz daha güldük. Sonrasında kalktık. Ben ceketimi aldım ve çıktık. Selin'in evini bilmediğimiz için Selin'den konum istedik. Biraz hızlı yürüyerek yarım saatte evin önüne gelmiştik. İlayda ile birbirimize baktık. İzin alamama ihtimali bizi korkutuyordu ama şansımızı denemekte fayda vardı. Üç basamak merdiveni çıkıp zile bastım. Kapı birkaç saniye sonra açıldı. Açan kişi Selin'in annesi olmalıydı. Hemen arkasında da heyecanla bekleyen Selin vardı. ''Merhaba efendim.'' ''Merhaba kızlar buyurun. '' Dedi kadın gülümseyerek. ''Biz Selin'in sınıftan arkadaşlarıyız.'' Dedi İlayda aynı şekilde gülümseyerek. ''Hoş geldiniz kızlar, geçin içeri.'' ''Yok biz aslında sizden izin almak için geldik. Bu gece ilayda ve Selin ile benim evimde proje ödevini yapalım dedik. Sonra da biraz film izleriz diye düşündük. Tabii ki siz de izin verirseniz.'' Kadın önce biraz düşündü. Sonra da arkasında duran Selin'e baktı. ''Ben bir abisine sorayım. Sizde kapıda kalmayın isterseniz, geçin içeri.'' Ayakkabılarımızı çıkardık ve içeri girdik. Selin hemen yanımıza gelip bize sıkıca sarıldı. ''Çok teşekkür ederim beni bırakmadığınız için.'' Bir daha sarıldık. Biz sarılırken Selin birden ''Abi.'' Diyerek bizden ayrıldı. İlayda ile birlikte arkamızı döndüğümüzde gördüğüm kişi beni büyük bir şoka uğratmıştı. Resmen elim ayağım boşalmıştı. Yüzüm bembeyaz olmuştu. Karşımdaki kişi de benim gibi şoka girmişti. Ortamda oluşan sessizliği İlayda bozmuştu. ''Merhaba, biz Selin'in sınıftan arkadaşlarıyız. Birlikte yapmamız gereken bir proje ödevimiz vardı da. İzniniz olursa Selin'i de alıp arkadaşımız Nil'in evine gideceğiz ve bu gecelik orada kalacağız.'' İlayda sustuğunda Enes bana doğru geldi. Ne yapacağımı bilemeden karşısında hiç kımıldamadan dikildim. ''Demek artık Selin'in sınıf arkadaşısın öyle mi?'' Diye sordu birden. Kendimi toparlayarak soğukkanlı bir şekilde ona baktım. ''Selin'in abisi olduğunu bilmiyordum.'' Herkes sessizce bizi izliyordu. Enes tebessüm etti. ''Buna kader mi diyorduk?'' Diyerek güldü. Ona olan öfkem dinmişti ama artık ondan hiç hoşlanmadığım gerçeği değişmemişti. ''Hayır buna talihsizlik diyoruz. Seninle yeniden karşılaşmak isteyeceğim son şey bile değil. İzninle sadece arkadaşımı alıp gideceğim.'' Onu fena bir şekilde terslemiştim ve o da bundan pek hoşlanmamıştı. ''Böyle konuştuktan sonra kardeşimi alıp gidebileceğini mi sanıyorsun?'' Dedi öfkeli gözlerle. İlayda araya girmek istedi ama izin vermedim. ''Nil öyle demek istemedi...'' Sözünü yarıda kestim. ''Tam olarak da öyle demek istedim. Tüm malımı mülkümü kaybettikten sonra beni terk edip ortada bıraktıktan sonra seni ilk gördüğüm yerde boynuna atlamamı falan mı bekliyordun Enes?'' Selin'in ''Ne?!'' dediğini duydum. ''Enes söylediklerim karşısında utanmış olmalıydı ki beyaz yüzü kıpkırmızı olmuştu. ''Sanırım ailen senin bir para avcısı olduğunu bilmiyordu.'' Son söylediğimle beraber Enes gözlerimin içine baktı ve hiçbir şey söylemeden ceketini de alıp çıkıp gitti. İlayda ve Selin şok içinde yüzüme bakıyorlardı. Enes ile karşılaşıp içimden geçenleri yüzüne söylemek bana çok iyi gelmişti doğrusu. ''Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.'' Selin abisi adına çok mahçup görünüyordu. Ben de ona doğru gittim ve sarıldım. ''Boşver, artık önemi yok. Hadi gidelim artık, çocuklar bekliyor.'' Üçümüz birlikte evden çıktık ve yürümeye başladık. İlayda sessizce yürüyordu. ''İyi misin sen?'' Diye sordum. ''İyiyim iyiyim ama içimde bir sıkıntı var.'' ''İstersen biraz oturalım.'' Dedi Selin. ''Yok yok iyiyim kızlar. '' Yürümeye devam ettik. Eve varmamız yarım saati bulmuştu. Hava yine kararmış sayılırdı. Apartmana vardığımızda bizim dairemizin posta kutusunun açık olduğunu gördüm. Durup içine baktım. İçinde bir mektup var gibi görünüyordu. Merakla dışını incelerken üstünde şöyle bir yazı gördüm: Nil İbrahimoğlu'na... Mektubun nereden geldiğini merak etmiştim ama yine de arkadaşlarımın yanında açmanın doğru olmadığını düşünerek cebime sıkıştırdım. Sonra da koşa koşa üst kata çıktık. Cebimden anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Kaan ve Mete anahtar sesini duyunca merakla kapıya koştular. Mete yanımda Selin'i görünce sevinçten ne yapacağını bilemedi. ''Çok hoş geldiniz!'' Diye bağırdı birden. Hepimiz ona bakarak gülmeye başladık. Selin ise gülmek yerine kızarmıştı. O an anlamıştım Selin'in de Mete'ye karşı bir şeyler hissettiğini. Bu beni çok mutlu etmişti. Gerçekten yakışıyorlardı. Hepimiz salona geçip oturduk ve sohbet etmeye başladık. Ve sonra her liseli gencin kesinlikle oynadığı o şişe çevirmece oyununu oynadık. ''Evet Nilciğim sıradaki soru sana geliyor.'' Diyerek güldü İlayda. ''Yolla gelsin.'' Dedim özgüvenli bir ses tonuyla. ''Söyle bakalım Mert ile okul çıkışında ne yaptınız? Sizi gördük, yanımızdan geçip gittiniz arabayla. '' Ani gelen soruyla ne yapacağımı bilemedim ama yine de onlara yalan söylemem doğru olmazdı. Bu yüzden de her şeyi tüm çıplaklığıyla anlattım. Hayretler içinde beni dinliyorlardı. ''Oha lan şaka mı?'' Kaan'ın tepkisi beni biraz olsun güldürmüştü. ''Lan asıl şeyi düşünün: Barış ve Mert ne zaman birbirine girecek bakalım Nil için?'' Mete'nin söylediği şeyle birlikte irkildim. ''Ne? Saçmalama Mete! Öyle bir şey olmayacak.'' Mete ve Kaan birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. İlayda da onlara kızdı ve beni sakinleştirmeye çalıştı. ''Merak etme yavrum hiçbir şey olmaz. Bu aptallar seninle dalga geçiyor sadece.'' Kızgın bir şekilde yeniden onlara baktı. Onlar ise gülmeye devam ediyorlardı. ''Neyse sıra bende.'' Dedi Selin konuyu değiştirmek istercesine. Şişeyi çevirdi ve şişenin ucu Kaan'a denk geldi. Selin de anlamadığım bir şekilde bana bakıp sırıttı. ''Evet Kaan, soru geliyor. Hazır mısın?'' ''Ben doğuştan hazırım çok sevgili sıra arkadaşım.'' ''Öyleyse söyle bakalım; senin şu sürekli yüzünü kızartan ve kalbini deli gibi attıran kız kim?'' Selin'in sorduğu bu soruyla ortamda bir sessizlik oluştu. İlayda'nın korkuyla Kaan'a baktığını gördüm. Kaan ise kıpkırmızı olmuştu. Kimse Selin'den böyle ucu keskin bir soru beklemiyordu. Hepimiz merakla Kaan'ın cevabını bekledik. ''Kanka yani yeri mi şimdi burası? Hem cevabını bildiğin sorular sormak pek adil bir durum sayılmaz bence.'' Kaan'ın bu sözleriyle Selin'in o kişiyi bildiğini anlamış olduk. ''Tamam, ben bu kişiyi diğerlerinin de öğrenmesinin vaktinin geldiğini düşünüyorum.'' Selin kendinden çok emin bir şekilde konuşuyordu. Kaan heyecandan resmen titremeye başladı. ''Hümeyra!'' Diye bağırdı aniden. İlayda'nın yüzündeki hayal kırıklığını gördüğümde bu oyunu bitirmeye karar verdim. ''Tamam bu oyunu yeterince oynadığımızı düşünüyorum. Artık film izlemeye geçebiliriz.'' Selin'in Kaan'a kaş göz yaptığını gördüğümde Kaan'ın yalan söylediğini anlamıştım ama bu konuya karışmak istemiyordum. İkisi de birbirlerine hazır olduklarında kalplerini açmalıydılar. İlayda'nın moralinin bozuk olduğu çok belliydi. Konu daha fazla uzamasın diye kimse bu durum hakkında bir şey söylemedi. Ben bir ara onlara içecek koymak için mutfağa kadar gittiğimde cebimde duran mektubu hatırladım. Elimi cebime götürüp mektubu çıkarttım ve açıp içinde ne yazdığına baktım. Enteresan bir şekilde tek bir cümle vardı. Senin için geliyorum küçük kız. Korku içinde mektubu elimden düşürdüm. Elim ayağım buz kesmişti. Bu da neydi şimdi? Geçen gün gelen isimsiz mesajdan sonra şimdi bu mektup bu işi bir eşek şakası olmaktan çıkarmıştı. Bu resmen bir tacizdi. Ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Babama bu durumdan bahsedip bahsetmemek konusunda ikilemde kaldım. O sırada İlayda mutfağa geldi. Ben yerden hızla mektubu alıp saklamaya çalışırken o çoktan bunu fark etmişti. ''Nil sen iyi misin?'' Diye sordu endişeli bir ses tonuyla. Yüzümden her şey okunuyordu zaten. ''İ...iyiyim.'' Diye kekeledim ama o buna inanmamıştı. ''Elindeki nedir?'' Diye sordu. ''Hiç.'' ''Lütfen bakmama izin verir misin?'' Diyerek elini uzattı. Ben de daha fazla ona karşı gelmedim ve elimdeki mektubu uzattım. Mektubu yavaşça elimden alıp içinde yazana baktı. Kaşlarını çatıp yeniden bana baktı. ''Ne bu?'' Diye sordu. ''Bilmiyorum.'' Dedim korkuyla. Dokunsalar ağlayacaktım. ''Sapık falan mı bu?'' Diye sordu sinirli bir şekilde. ''Bilmiyorum.'' Dedim yeniden ama bu sefer sesim titriyordu. ''Bundan birine bahsettin mi veya bahsedecek misin?'' Diye sordu. ''Hayır bahsetmedim ve bahseder miyim onu da bilmiyorum.'' ''Bu ilk defa mı oldu yoksa daha önce de oldu mu?'' Diyerek elindeki mektubu sallamaya başladı. ''Bir defa da mesaj geldi bilinmeyen bir numaradan.'' Telefonu açıp İlayda'ya mesajı gösterdim. İlayda daha da endişelenmişti. ''Nil, bu çok ciddi bir durum olabilir. Bir sapık sana kafayı takmış olabilir. Bundan birine bahsetmemiz gerekiyor.'' ''Hayır dur! Bak şu an hiçbir şey yok. İki tane saçma sapan bir mesajdan dolayı kimseyi telaşlandırmak istemiyorum. O yüzden sana yalvarıyorum; bu şimdilik aramızda bir sır olarak kalsın. Olur mu?'' Çaresizce İlayda'ya baktım. O da endişeyle bir bana bir de elindeki mektuba bakıyordu. ''Pekala, ama yeniden böyle bir durum olursa bunu babana söyleyeceksin. Anlaştık mı?'' Diye sordu. Başımla onayladım. Mektubu bana verdi. Ben de onu yeniden cebime tıktım. Sonra içecekleri alıp hiçbir şey olmamış gibi yeniden salona gittik. O gece öylece geçip gitmişti. Hepsi huzurlu bir uykuya dalmıştı. Yalnızca ben düşüncelerle boğuşuyordum. Yaşanan hiçbir şeyin mantıklı bir sebebi yoktu. Bazen bilinmezlikler; bizi çıkışı olmayan yollara sokar. Bu durum bizi kararsızlığa iter. Ve bazen yanlış kararlar verdiğimizde içimizdeki mutluluk ellerimizin arasından kayıp gider. |
0% |