@karaatli
|
Dostluk hayatımızın temel taşlarından biridir. Biri seni üzdüğünde, haksızlığa uğradığında, başına iyi ya da kötü bir şey geldiğinde, başın sıkıştığında veya hayatında çok önemli bir değişim olduğunda her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatacağın bir dosta ihtiyaç duyarsın. Eğer bu hayatta gerçekten güvenebileceğiniz bir dostunuz bile yoksa gerçekten yalnızsınız demektir. Uyandığımızda saat öğlen olmuştu. İlayda, ben ve Selin benim odamda uyumuştuk. Kaan ve Mete'ye de salona yatak yapmıştık. Hepimiz zar zor ayılmıştık. Önce güzel bir kahvaltı ettik. Sonra da sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkadık ve oturup biraz daha sohbet ettik. Hayatımda ilk defa bu kadar samimi bir arkadaş grubu ile iç içeydim. Yanlarında mutlu ve huzurlu hissettiğim dört insanla birlikteydim. Benimle param için görüşenler gibi değil; doğal, sade ve cana yakın insanlar... Bu gece konser vardı ve Mete konserden sonra Selin'e açılacaktı. İkisini bir arada görmeyi iple çekiyordum. Keşke İlayda da benim kadar mutlu olsaydı. Onun derdi hepimizden büyüktü. Kaan'ın bir başkasından hoşlandığını sanıyordu. Kaan neden böyle bir yalan söylemişti onu da bilmiyordum ama yalan olduğuna emindim. Birbirlerine olan ilgileri çok kolay bir şekilde görülebiliyordu. Zaman hızla ilerliyordu. Konser vakti gelip çatmıştı bile. İlayda ve Selin çok güzel olmuşlardı. Zaten ikisi normalde de çok güzel kızlardı. İlayda'nın yüzüne ahenk katan çilleri ve Selin'in bakmaya doyulamayacak kadar güzel gözleri vardı. İlayda konser için pek heyecanlı durmuyordu. Çünkü dün geceden beri aklı halâ Kaan'nın hoşlandığını söylediği o kızdaydı. Kaan'ın bu durumu bir şekilde toparlaması gerekiyordu. Yoksa İlayda'yı kaybedebilirdi. İkisi sabahtan beri birbirlerine karşı tek bir cümle bile kurmamıştı. Mete ve Selin de aralarındaki bu gerginliğin farkındaydı ama onların da ellerinden pek bir şey gelmiyordu. Hepimiz giyindikten sonra salona geçtik. Kaan bizi görünce ıslık çaldı. ''Vay be! Bu ne güzellik böyle hanımlar. Göz kamaştırıyorsunuz.'' Biz Selin ile birlikte Kaan'a güldük ama İlayda hiçbir tepki vermedi. Bunu gören Kaan birden ona doğru döndü. ''Özellikle de siz. Gerçekten gözümü sizden alamıyorum İlayda hanım.'' İlayda ve biz Kaan'dan gelen bu harekete şaşırmıştık. Yine de İlayda çok yüz vermemeye çalıştı. ''Teşekkür ederim Kaan, sen de harika gözüküyorsun.'' Dedi yan gözle bakarak. İşte vakit gelmişti. Hepimiz sırayla evden çıktık. Çocuklar bir taksi çağırmışlar. alelacele taksiye bindik. Mete taksiciye yolu tarif etti. O kadar fazla trafik vardı ki neredeyse konserin başına yetişemeyecektik. Taksiden indiğimizde heyecanla konser alanına baktım. Bu konser Kolpa grubunun konseriydi ve ben bu gruba resmen aşıktım. Ama bir türlü konserine gidecek fırsatım olmamıştı. İşte şimdi bu fırsatı gerçek arkadaşlarımla elde etmiştim. Mete'nin karşıdan bana kaş göz yaptığını gördüğümde usulca yanına gittim. ''Ne oldu?'' Diye sordum merakla. ''Nil bana yardım et ne olur, çok heyecanlıyım ve korkuyorum. Hatta vazgeçmek üzereyim.'' Resmen heyecandan titriyordu. Yerinde duramıyordu. ''Tamam sen sadece sakin olmayı dene. Ben sana yardım edeceğim.'' Rahatlatıcı bir ses tonu kullanmıştım. ''Konserden sonra tanıdığımın bir barı var, oraya gidelim diyorum. Orada ona şarkı söyleyeceğim.'' ''Peki ben senin için ne yapabilirim?'' Diye sordum gülümseyerek. ''O zamana kadar Selin'in bana karşı en ufak bir duygu kırıntısı bile hissedip hissetmediğini öğrenebilir misin?'' İstediği şeye karşılık güldüm. Çünkü bu gerçekten çok basitti. ''Tabii ki merak etme. O iş bende.'' ''Çok teşekkür ederim. İyi ki geldin Nil.'' Gözlerindeki minnettarlığı gördüğümde duygulandım. O İlayda'ların yanına döndüğünde kısa bir süre gökyüzüne baktım ve gülümsedim. Sonra ben de onların yanına doğru gittim. İlayda beni gördüğünde heyecanla kolumu çekiştirdi. Neler olduğunu anlamaya çalıştım. ''Ne oldu?'' Diye sordum meraklı bir ses tonuyla. ''Şuraya bak!'' Eliyle işaret ettiği yöne doğru baktım ve orada Nehir ile Barış'ı gördüm. Nehir, Barış'ın koluna girmiş ona gülerek bir şeyler anlatıyordu ama Barış'ın aklı başka yerde gibiydi. Yinede ikisinin birlikte Kolpa konserine gelmesine çok sinir olmuştum. O an bir aptallık yaptım. Bunun nasıl sonuçlar doğuracağını düşünmeden yaptım bunu. Cebimden sinirle telefonu çıkardım. İlayda'ya arkamı döndüm ve Mert'i aradım. Telefon ikinci çalışta açıldı. ''Alo Mert, merhaba.'' ''Nil?'' Ses tonundaki şaşkınlığı elle tutulur derecedeydi. ''Kolpa konseri var da...'' ''Evet biliyorum.'' Dedi devamını bekler gibi. ''Gelir misin?'' Onu konsere çağırmıştım, yanıma. Bu yaptığım çok kötü bir şeydi. Onu boş yere ümitlendirmiş olabilirdim. Telefonda kısa bir süre sessizlik oldu ve sonra yaşadığı şoku atlattı. ''E..vet evet! Tabii ki gelirim.'' Sesindeki mutluluk kendimden iğrenmeme sebep oldu o an. Artık davetimi geri alamazdım. ''Tamam. Burada görüşürüz.'' Dedim donuk bir ses tonuyla. O ise benim aksime çok heyecanlıydı. ''Görüşürüz güzellik.'' Telefonu kapattıktan sonra cebime koydum ve yanımda duran kayanın üzerine oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp düşünmeye başladım. Nasıl böyle bir şey yaptığımı düşünüyordum. Biraz sonra daha da pişman olacağımdan habersizdim. Bir çift ayağın önümde dikildiğini gördüğümde yavaşça başımı kaldırdım ve orada Barış'ın o güzel gözleriyle karşı karşıya geldim. Ne yapacağımı bilemedim ve refleks olarak ayağa kalktım. ''Merhaba.'' Dedi gülümseyerek. En ufak bir gülümsemesiyle bile kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. ''Merhaba?'' Ses tonum soru sorar gibiydi. Anlamadığım bir nedenden güldü. ''İyi misin? Az önce pek iyi görünmüyordun da.'' Bunu sorarken sırıtıyordu ama bu çok masum bir sırıtmaydı. ''İyi olmaya çalışıyorum. Sorduğun için teşekkür ederim.'' Dedim ben de tebessüm ederek. Ben öyle dedikten sonra benim az önce oturduğum kayanın üzerine oturdu ve biraz yana kayıp yer açtı. Bana baktı. Oturmamı istiyor gibiydi. Ben de isteğini yerine getirdim. Birkaç saniye konuşmadan öylece etrafa baktık. Konser alanı çok kalabalıktı. Bu görüntü beni biraz bunaltmıştı. Fark etmeden iç çekmişim. ''Çok düşüncelisin Nil.'' Yüzünü direkt olarak bana doğru döndü. ''Ben hep düşünceliyim. Bu yeni bir şey değil.'' Dedim gülerek. Aslında o an ikimiz de aklımızdan ya da kalbimizden neler geçtiğini dışa vurmak ister gibi bakıyorduk ama sanki buna engel olan görünmez bir duvar var gibiydi. Yine de Barış o duvarı yıkabilmek için ufak bir adım atmaya karar vermişti. ''Seni konsere davet edecektim.'' Dedi birden. Yüzümü ona doğru döndüm ve bu cümlenin arkasından ne geleceğini merakla bekledim. ''Ama sonra bunun doğru olmadığına karar verdim.'' Kaşlarımı çatıp gözlerine baktım. Kafamı o kadar çok karıştırıyordu ki artık bunu durdurmam gerekiyordu. ''Madem bu doğru değil, madem sen kendi başına doğru kararı vermişsin; o zaman neden benden uzak durmuyorsun. Sanırım ikimiz içinde en doğrusu bu olacak Barış.'' İçimde biriken siniri ve hayal kırıklığını daha fazla bastıramadım. Ayağa kalkıp konuşmaya devam ettim. ''Okula geleli daha sadece birkaç hafta oldu ve sen geldiğim günden beri sürekli aklımı karıştırıyorsun. Ben... ben bunlara gelemem. Hayatımda yeterince sorun var. Bir de bu duruma seni ekleyemem..'' Durdum ve nefes aldım. Hepsini bir nefeste söylemiştim. O da şaşkın bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Ben de laf buraya kadar gelmişken yarım kalsın istemedim. ''Bak Barış farkındayım bunu söylemek için çok çok çok erken ama ben...'' Artık gözlerine bakamıyordum. ''Ben senden hoşlanıyorum ve eminim ki bunu onlarca kızdan duymaya alışkınsındır ama ben onlar gibi bu kafa karışıklığına vakit ayıramam. Olmayacak bir şeyin peşinden de koşamam. O yüzden artık konuşmasak daha iyi.'' Hiçbir şey söylemedi. Daha çok ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Daha fazla karşısında dikilip aptal durumuna düşmek istemiyordum. ''Kendine iyi bak.'' Arkamı döndüm ve hızla oradan uzaklaştım. Hızlı adımlarla bizimkileri aradım. O sırada karşıdan gelen Mert'i gördüm. Gülümseyerek bana doğru geliyordu. Ben dokunsalar ağlayacak bir durumdayken yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirmek zorunda kaldım. ''Mert.'' Kollarını açıp bana aniden sarıldı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemeden öylece kalakaldım. Ben tam bir şey diyecektim ki telefonum çalmaya başladı. Hemen kollarının arasından sıyrılıp telefonu açtım. ''Alo!'' Etrafta çok gürültü vardı. ''Alo! Nil reis, arkandayız buraya gel.'' Kaan'ın söylediği yöne baktım. Hepsi oradaydı. Hepsi garip bir şekilde bir bana bir de Mert'e bakıyorlardı. Sarıldığımızı görmüş olmalıydılar. Mert'e doğru döndüm. ''Bizimkiler orada! Gel.'' Mert beni takip ediyordu. Onu bizimkilerin yanına götürdüm. Herkes teker teker Mert'e ''hoş geldin.'' Dedi. Sonra da sorar gibi bana baktılar ama ben bir şey diyemedim. Zaten konser de başlıyordu. Koşarak konser alanına girdik. Bir gitar solosunun ardından Kolpa grubu alkışlar eşliğinde sahneye çıktı. ''Evet millet! Hazır mısınız?'' Herkes ''EVET!'' diye bağırdı. ''Öyleyse ilk şarkımız aşka inanmayan herkese gelsin. Özellikle de aşktan korktuğu için inanmayanlara!'' Ve işte çalmaya başladı. 'Şimdi bana öyle bir şeyler söyle ki durup dururken, tam hayattan vazgeçerken beni aşka inandır.' Aklıma Barış ile ilk normal sohbetimiz geldi. ''Sen olsan aşkı mı seçerdin yoksa gururu mu?'' ''Ben aşka inanmam.'' Yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. O sırada kalabalığın arasında onu gördüm. O da gülümsüyordu. Göz göze geldiğimiz anda bile gülümsemesi yüzünden kaybolmadı. Aksine gülümsemesi büyüdü. İkimiz de aynı şeyi düşünmüştük. Buna o an emin oldum. Mert birden kolunu omzuma attığında Barış'ın yüz ifadesi değişti. Mert'e doğru döndüğümde Mert yüzümü elleri arasına aldı. Kolpa bu sırada başka şarkıya geçti... Ölünmüyor Mutsuzluktan. ''Mert ne yapıyorsun?'' Diye sordum kaşlarımı çatıp ama artık her şey için çok geçti. Mert dudaklarıma yapıştı. Yaşadığım şok ve panikle birlikte hızla onu ittim ve çok sağlam bir tokat attım. O da neye uğradığını şaşırmıştı. Etrafımızdaki insanlar merakla bize bakıyordu. Durumu fark eden Kaan ve Mete, Mert'i alıp kalabalığın içinden çıkardılar. İlayda ve Selin de telaşla benim yanıma geldiler. ''Nil sen iyi misin?'' Oracıkta ağlamaya başladım. Tüm insanlar bana bakarken... Cevap verecek durumda değildim. Kızlar da beni kolumdan tutup kalabalığından arasından çıkardılar. Bir banka oturmamı sağladılar. Selin koşarak gitti ve bir yerden su bulup geri geldi. İlayda yanıma oturup kollarını bana sardı. Selin suyu içmemi sağladı. ''Nil iyi misin?'' Tekrar tekrar sordular. En sonunda kendimi toparlamayı başarabilmiştim. ''İyiyim. Sadece bir anlığına sinirlerim boşaldığı için oldu sanırım.'' Kendimi ifade etmekte biraz zorlanıyordum. ''Bu nasıl oldu? Seni öptüğünü gördüğümüzde şoka uğradık. Ne yapacağımızı bilemedik.'' İlayda durumu anlamayan çalışıyor gibiydi. ''Benim yüzümden oldu.'' Dedim. ''Ne?'' İkisi de anlamayan gözlerle bana bakıyorlardı. ''Sırf Barış'ı o kızla gördüğüm için Mert'i buraya davet ettim, ona ümit verdim. Benim yüzümden oldu.'' Kızlar birbirlerine baktılar. ''Sen Barış'tan hoşlanıyorsun değil mi?'' Diye sordu Selin. ''Bunu sormana gerek bile yok bence. Görünen köy kılavuz istemiyor.'' Dedi İlayda saçlarımı okşayarak. Biz konuşurken Kaan ve Mete'nin karşıdan bize doğru geldiklerini gördüm. İkisi de çok ciddi görünüyordu. Birden Mert'i oradan alıp götürdüklerini hatırladım. Ayağa kalktım ve önlerinde dikildim. ''Mert nerede?'' Diye sordum endişeyle. ''Gitti.'' Dedi Mete. ''Nereye?'' Diye sordum. ''Bilmiyoruz, yolladık gitti işte.'' Diyerek konuyu kapattı Kaan. Tekrar konsere dönmemeye karar verdiler. Onun yerine Mete'nin Selin için ayarladığı bara gitmeye karar verdik. Zaten burada ortalık iyice karışmıştı. Yürümeye başladığımızda Mete'nin benden istediği şey geldi aklıma. Bu yüzden Selin'e yakın yürümeye başladım. İlayda, Kaan ve Mete önden gidiyorlardı. Selin ve ben de arkada onları takip ediyorduk. Selin'in koluna girdim. O da bana bakıp sıcak bir şekilde gülümsedi. ''Daha iyi misin?'' Diye sordu. Gülümseyerek başımı salladım. Aramızda kısa bir sessizlik olduktan sonra konuya girdim. ''Biliyor musun? Geldiğim ilk günden beridir Mete ve seni birbirinize çok yakıştırıyorum. Aranızda inanılmaz bir uyum görüyorum.'' Selin kıpkırmızı kesilmişti. Söylediklerime inanamayarak yüzüme baktı. ''Nil...'' ''Ne ama haksız mıyım? Hem sen de ona karşı boş sayılmazsın bence.'' Dedim ağzını yoklarcasına. Selin renkten renge girdi. Utançtan ölecek gibi duruyordu. ''Yani ben... bilmiyorum.'' ''Bana kalırsa böyle şeyler bekletmeye gelmez.'' Daha fazla bir şey söylemedim. O da bir şey demedi ve yürümeye devam ettik. Mete'nin bahsettiği bar konser alanına çok yakınmış. Mekanda şöyle bir göz gezdirdim. Çok hoş bir yere benziyordu. Burayı çok sevmiştim. Hepimiz bir masaya oturduk. Mete heyecandan yerinde duramıyordu. İlayda her şeyin farkında olduğu için Selin'i oyalamaya başladı. Ben de fırsattan istifade Mete'nin yanına gittim. ''Selin senden hoşlanıyor Mete.'' Dedim gülümseyerek. Mete söylediklerimden sonra az kalsın mutluluktan çığlık atacaktı. ''Sen ne diyorsun Nil?'' Sevinçten dört köşe olmuştu. ''Yolda onunla konuştum biraz ve artık eminim.'' Mete'nin gözlerinin içi parlıyordu. ''İnanamıyorum, heyecandan ölebilirim sanırım!'' Dediğinde elimi sırtına koydum. ''Yapabilirsin.'' Dedim tüm içtenliğimle. O da aynı içtenlikle gülümsedi bana. Daha sonrasında yanından ayrıldım ve bizimkilerin yanına döndüm. Kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Yanlarına oturdum ve kafamı yan tarafımızda duran uzun pencereye çevirdim. Gökyüzü gecenin karanlığına bürünmüştü. Yıldızlar birbirlerine yandaşlık ediyorlardı. Onlaara dikkatli bir şekilde bakarken aklıma birden Barış geldi. Konserde Mert beni öpmeden önce bana baktığını görmüştüm. Bu demek oluyor ki Mert'in beni öptüğünü de görmüştü. Sıkıntıyla oturdum yerde kıpırdandım. İlayda endişeyle gözlerini bana çevirdi. ''Daha iyi misin?'' ''Evet ama... Barış orada Mert'in beni öptüğünü görmüş olabilir ve yanlış anlamış olabilir.'' Diyerek içimdeki sıkıntıyı dışarı vurdum. ''Of şu Mert her şeyi mahvetti desene.'' İlayda Mert'e öfkelenmişti ama asıl öfkelenmesi gereken biri varsa o da bendim. ''Hayır İlayda Mert'in bir suçu yok. Ben ona ümit vermekle büyük hata ettim. Her şey benim yüzümden.'' Ellerimle dağılmış olan saçlarımı düzelttim. İlayda da iç çekti ve umutsuzca bana baktı. İkimizin de bir türlü aşktan yüzü gülmüyordu. İlayda susup sadece elimi ellerinin arasına aldı ve başını omzuma yaslayıp öylece oturdu. O sırada Kaan geldi ve eliyle İlaydanın saçlarını karıştırıp ona bulaştı. İlayda ise eliyle Kaan'ın elini itip onu dikkate almadı. Kaan bu duruma bozulmuştu belli ki. Ayağa kalkıp Kaan'a Mete'nin onu çağırdığını söyledim ve ben de peşinden gittim. Yarı yolda kolundan tutup Kaan'ı durdurdum. ''Kaan durur musun?'' Tüm dikkatini bana verdi. ''N'oldu Nil reis?'' ''İlayda ile dün geceden beri aranızda bir soğukluk mu var, bana mı öyle geldi?'' Diye sordum sanki sebebini bilmiyormuşum gibi. ''Bilemiyorum, bana karşı biraz tuhaf davranmaya başladı.'' Dedi yüzünü asarak. ''Sence bunun sebebi ne olabilir?'' Bir şeyleri ima etmeye çalışmıştım ve umarım o bunu anlayabilirdi. ''Bilmem. Sen bir şey mi biliyorsun?'' Diye sorduğunda Kaan'ın bu salağa yatma durumu beni sinir etmeye başlamıştı. ''Yapma Kaan aptal değilsin. Ayrıca İlayda'ya nasıl baktığını da defalarca gördüm. Birbirimizi kandırmayalım.'' Söylediğim şeylere karşı Kaan panik haline girdi. ''Ne gördün, neyden bahsediyorsun?'' Hızlı konuşmaya başlamıştı ve etrafa bakıyordu. ''Yani diyorum ki acaba akşam Hümeyra'dan hoşlandığını söylediğin için mi sana karşı böyle davranıyor acaba?'' Ve ben bunu söyledikten sonra Kaan arkasını dönüp İlayda'ya baktı. Yeniden bana baktığında yüzünde ufak bir tebessüm gördüm ama sonra kendini toparladı ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. ''Neyse bunu biz seninle sonra bir masaya yatıralım Nil reis. Şimdi Mete'yi kontrol edelim, bakalım ne durumda.'' Başımla onayladım ve peşinden gittim. Mete'yi gördüm. Oradan oraya koşuşturuyordu. Kaan yanına gidip sakinleştirmeye çalıştı. ''Abi sakin olamam birkaç dakika sonra sahneye çıkıp onun için şarkı söyleyeceğim ve ona aşkımı ilan edeceğim.'' ''Bak kardeşim; oraya çıkıp krallar gibi şarkını söyleyeceksin sonra da kıza bu elindeki gülü uzatıp aşığım sana diyeceksin. Rahat ol Meteciğim.'' Kaan gülerek Mete'yi rahatlatmaya çalışıyordu. İşe yaramış gibi gözüküyordu. ''Evet doğru haklısın lan. Gidiyorum ben o zaman.'' ''Evet haklıyım tabii ki. Git hadi.'' Birbirlerine bir beşlik çaktılar ssonra da sarıldılar. Mete arkada duran kapıya koştu ve son kez dönüp bize baktı. İkimize de gülümsedi. Sonrasında kapıyı açıp sahne kısmına geçti. Biz de diğerlerinin yanına gittik. Selin orada sahneye arkası dönük bir şekilde oturmuştu. Mete'nin sahneye çıktığını o dışında hepimiz görüyorduk. Mete elindeki gülü yanında duran masaya bıraktı ve mikrofonu eline aldı. Arkadan müziğin sesi gelmeye başladı. 'Toprak yağmura ben sana aşık olduk yeniden imkansız gibi görünen bu mesele...' Can Ozan'ın şarkısını söylemeye başladı. Selin müziğin sesini duyduğunda arkasına dönmüştü. Mete'nin şarkı söylediğini görünce şaşırmıştı. Hepimiz bir Selin'e bir Mete'ye bakıyorduk. Onların gözleri birbirlerine kilitlenmişti. Selin'in gözlerinin dolduğunu gördüğümde ben de duygulandım. İkisi de çok güzel insanlardı. Mutlu olmalarını istiyordum. Mete şarkıyı bitirdiğinde mikrofonu yerine koydu ve gülü masanın üzerinden alıp sahneden indi. Elleri zangır zangır titriyordu ama yine de Selin'in gözlerine bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. Selin'e doğru ufak adımlar atıyordu. Hepimizin yüreği ağzımızdaydı. Selin, Mete'nin ona doğru geldiğini gördüğünde ayağa kalktı. İkisinin arasındaki mesafe kapanmıştı artık. Mete elindeki gülü ona uzattı. Selin önce güle baktı sonra da ellerinin arasına aldı ''Hiçbir çiçek senin kadar güzel değil, hiç kimse senin kadar masum değil benim için.'' Dedi Mete birden. Selin cevap vermeden sadece dinliyordu. ''Üç senedir her gün okula senin güzel gözlerini görebilmek için geliyorum. Rüyalarımda seni görebilmek için gece yatmadan önce sadece seni düşünüyorum ve sırf seni bir başkası fark etmesin, gözlerimin önünde başkasına aşık olma diye her gece dua ediyordum. '' Mete eliyle saçını düzeltti ve derin bir nefes aldı. ''Selin... bana bir şans verir misin?'' Bütün bunlar olurken telefonuma bir mesaj geldi. Cebimden çıkarıp baktığımda Bilinmeyen Numara yazdığını gördüm. |
0% |