Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@karaatli

Bazen hayat bizi istemediğimiz tercihleri yapmaya zorlar. Bu tercihin sonunda ya senin ya da onun canı yanacaktır ama bundan kaçamazsın. Bu yüzden en doğru kararı verip pişman olmaman gerekir. Bu da bazen o kadar zordur ki; gecenin karanlığında denizde kaybolmaya benzer.


Aradan birkaç gün geçmişti. Artık düşünmekten harap olmuştum. Babam bile bendeki sorunu görebiliyordu. Evimde olan saldırıdan sonra babam hiçbir yere tek başıma gitmeme izin vermiyordu. Bu durum da bunalmama sebep olmuştu.


Okula gittiğimde Barış ve Mert sürekli burnumun dibinde bitiyordu. Barış sıra arkadaşımdı, Mert ise sürekli teneffüste sınıfımın önünde dolanıp benimle konuşmaya çalışıyordu. Bana o öpücüğün ne anlama geldiğini soracağını bildiğim için sürekli ondan kaçmaya çalışıyordum. Barış ile tüm dersler boyunca tek bir kelime dahi etmiyorduk. İkimizde fazlasıyla gergin ve sessiz bir şekilde oturuyorduk. Ben halâ bir sonuca varamamıştım. Bu yüzden de böyle olması en iyisiydi. Son ders beden olduğu için spor salonuna gittik. Maalesef ki Mert'in sınıfıyla aynı saatte beden dersimiz vardı. Ben de onunla yalnız kalmamak için bizimkilerin yanından ayrılmamaya çalışıyordum. Yine de sürekli yanımıza gelip duruyordu. Aslında normal zamanda çok rahatsız edici bir durum olsa da yine benim yaptığım bir şeyden dolayı olduğu için sesimi çıkartamıyordum. Mert'in sürekli yanımızda dolaşmasından sadece ben değil Mete ve Kaan da rahatsız oluyordu.


''Ya bu çocuk niye sürekli dibimizde?'' Dedi Kaan haklı olarak.


''Yemin ediyorum ki Kaan kardeşimiz bu sefer haklı.'' Mete bıkkın bir şekilde iç çekti.


''Çocuklar, gerçekten çok üzgünüm ama merak etmeyin halledeceğim.'' Onlara karşı mahçup olmuştum.


''Senin halletmen gereken bir şey mi var Nil?'' Kaan'ın sorusuna ne cevap vereceğimi bilemedim. Mete ve Kaan durumu öğrenirlerse bana çok kızabilirlerdi. Bu sefer Selin ve İlayda'ya da bir şey anlatmamıştım.


''Sahi Nil sen o gün Mert ile ne konuştun da bu çocuk sana böyle sümük gibi yapıştı?'' Kaan'ın sorusuna herkes önce güldü sonra da hak verdi.


''Şey biz öyle havadan sudan konuştuk işte.''


''Nil, yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun.'' İlayda kollarını kavuşturup bana imalı bir bakış attı.


Tam konuşup her şeyi itiraf edecektim ki Nehir geldi. Hepimiz meraklı gözlerle ona baktık. Benimle konuşmak istediğini söyledi. Ben de kabul edip peşinden gittim. Kaan'ın ben giderken ''Ne olacak bu kızın hali? Konuşmak isteyenleri bitmiyor.'' Dediğini duydum ve arkamı dönüp ona dil çıkardım. O da gülüp aynı şekilde dil çıkardı.


Nehir beni okulun hiç gitmediğim boş bir odasına getirdi. Burası depoya benziyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Mert'in kardeşinin benimle ne gibi bir işi olabilir ki diye düşündüm. O da çok geçmeden beni aydınlattı.


''Şimdi merak ediyorsun ne konuşmak istediğimi.'' Sesindeki imanın sebebini anlamaya çalışıyordum.


''Doğru, evet merak ediyorum.'' Telefonunu eline aldı ve gülümseyerek bana doğru çevirdi. Ekrana baktığımda resmen şok geçirdim. Barış ve benim aramızda geçen o öpücüğün fotoğrafını çekmişti.


''Senin ne mal olduğunu önce buradaki herkese anlatmayı düşündüm. Ama sonra bunu kullanabileceğimi fark ettim. Abimi öptükten hemen sonra kendini benim sevgilim Barış'ın kollarına attığını abime nasıl açıklayacaksın Nil?'' Söyledikleri karşısında donakaldım.


''Barış senin sevgilin değil.'' Dedim önce. Neler olup bittiğini algılamaya çalışıyordum.


''Biz onunla sadece küçük sorunlar yaşadık. Tekrar birbirimize dönmemiz an meselesi!'' Bağırarak üzerime yürüdü. Deli gibi davranıyordu.


''Benimle bu ses tonuyla konuşamazsın. Haddini bil yoksa ben sana bildiririm!'' Artık kendimi savunmaya geçmiştim.


''Sen orada duracaksın Nil. Asıl ben sana haddini bildireceğim. Şimdi gelelim asıl meseleye.'' Elindeki telefonu yüzüme doğru salladı. Sonra da konuşmaya devam etti. ''Eğer Barış'ın peşini bırakıp abimle birlikte olmazsan bu gördüğün fotoğrafı okul grubuna yollarım. Böylelikle tüm okula rezil olmakla kalmazsın. Ailende her şeyi öğrenir.''


Bütün vücudum öfkeyle kaplanmıştı. Beni resmen tehdit ediyordu. Benim de buna boyun eğmemi bekliyordu. Ama bu o kadar kolay olmayacaktı. Ben bu yaşıma kadar kimseye boyun eğmemiştim. Ailem beni böyle birilerine boyun eğmem için yetiştirmemişti.


Yüzüme yalandan korku dolu bir ifade yerleştirdim ve ona doğru birkaç adım attım.


''N'olur bunu yapma.'' Ona çok korktuğumu düşündürttüm. O ise blöfümü gerçek zannedip yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi.


''Dediklerimi yaparsan hiçbir şey olmayacak.'' Gözlerim bir anlığına elinde duran telefona kaydı. Önce gözlerinin içine aynı korkmuş ifadeyle baktım. Sonrasında işleri biraz çirkinleştirmem gerektiğini fark ettim. Önce telefonu elinden hızla çekip aldım sonra da yüzüne tokadı bastım. Bu on sekiz senelik hayatımda attığım ikinci tokattı. İlkini abisine atmıştım. O daha yaşadığı şokun etkisinden çıkamadan fotoğrafı telefondan sildim.


''Bir daha sakın beni tehdit etmeye kalkma.'' Diyerek yürümeye başladım.


''Seni mahvedeceğim! Bu burada kalmayacak beni duydun mu?'' Diye arkamdan bağırdığını duydum. Hiç cevap vermeden yürümeye devam ettim. Spor salonuna geri döndüğümde bizimkileri bıraktığım yerde göremedim. Etrafa bakarak onları aradım. Ama karşılaştığım kişi Mert'ten başkası değildi.


''Mert lütfen beni biraz rahat bırakır mısın?'' Sözlerim onu üzmüştü.


''Ama Nil konuşmamız gerektiğinin farkında olman lazım.''


''Bak ben bu durumdan sıkıldım. Artık hayatımda hiç kimseyi istemiyorum. Lütfen beni rahat bırak.'' Sözlerim keskindi.


''Halâ onu istiyorsun.'' Dedi kaşlarını çatarak.


''Ya sen anlamıyor musun? Hiçbirinizi istemiyorum. Defolun gidin hayatımdan, benden uzak durun!'' Sesim istemsizce yükselmişti. Etraftakiler bize bakıyordu. Nasıl olduysa Barış sesleri duyup gelmişti.


''Neler oluyor burada?'' Diye sordu tüm ciddiyetiyle. Onu gördüğümde sinirle gülmeye başladım.


''Sende geldiğine göre ekip tamamlandı. Ne güzel olduk biz böyle değil mi?''


''Ne demeye çalışıyorsun Nil? Anlamıyorum.'' Barış söylediklerim karşısında şaşkınlığını gizleyemedi.


''Bıktım diyorum. Senden de, Mert'ten de, Mert'in o aptal kız kardeşinden de bıktım. Artık beni rahat bırakın. Kendi içinizde yiyin birbirinizi.'' Cümlemi bitirdikten sonra daha fazla orada durmadım ve hızla spor salonundan çıktım. Artık biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı. Çünkü olanlara dayanacak gücüm kalmamıştı artık. Bahçede biraz nefes almaya çalıştım. Yavaşça gözlerimden akıp giden yaşlara daha fazla engel olamamıştım. Ben böyle çaresiz bir şekilde ağlarken yanıma bir kız geldi. Önümde dikilirken bana bir mendil uzattı. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Masmavi gözlerini gördüğümde içime aniden bir rahatlama geldi. Sanki tanıyormuş gibi hissettim. Fazlasıyla aşinaydım bu yüze ama bu kızı daha önce hiç görmediğime emindim.


''Teşekkür ederim.'' Diyerek bana uzattığı mendile uzandım. Burnumu çekerek yeniden ona baktım.


''Oturabilir miyim?'' Diye sordu kız. Başımla onayladım.


''Ne üzdü seni bu kadar?'' Diye sordu. Ona doğru döndüm. Mavi gözleri, sarı saçlarıyla bir bütünlük sağlamıştı. Teni fazlasıyla beyazdı. Zayıf bir kızdı. Ayrıca çok güzeldi. Ama sanki çökmüş gibiydi.


''Uzun hikaye.'' Diyebildim sadece. Kız gülümseyerek elini bankın üzerinde duran elimin üzerine koydu.


''Uzun hikayeleri severim.''


Derin bir nefes alıp verdim. Kıza karşı anlam veremediğim bir rahatlık oluşmuştu içimde. Sanki o da benim kadar yaralıydı. Önüme dönüp konuşmaya başladığımda o da sessizce beni dinlemeye başladı.


''Bu okulda iki çocuk var. İkisi de birbirinden nefret ediyor. Ve bir tanesi bana kör kütük aşık ama diğeri beni başta sırf öbür çocuktan intikam alabilmek için kullanmaya çalışmış. Bu arada bu kullanmaya çalışan çocuk da eskiden bana aşık olan çocuğun kız kardeşiyle sevgiliymiş. Hatta inanmazsın ama bana aşık olan çocuk da beni kullanmaya çalışan çocuğun kız kardeşiyle sevgiliymiş ama kızla aralarında bir şeyler olmuş. Ne olduğunu tam bilmiyorum. Sonrasında iki tarafta birbiriyle düşman kesilmiş. Şimdi de ben çıkmaza düştüm çünkü bir tarafta bana aşık olan çocuk var var diğer tarafta ise...'' Ben daha cümlemi tamamlayamadan kız konuştu.


''Benim abim var.'' Büyük bir şaşkınlıkla kıza doğru döndüm.


''Ne?'' 


''Doğru anladıysam Mert ve abim Barış'tan bahsediyorsun'' Emin olmak için sormuştu.


''Evet ama ben... ben ne diyeceğimi bilemiyorum.'' Kız kibarca tebessüm etti.


''Olaylara abimin bana anlattığı kadarıyla hakimim Nil.'' Dedi kız.


''İsmimi biliyorsun.'' Dedim kaşlarımı kaldırarak.


''Evet çünkü abimin son zamanlarda anlattığı tek şey sensin.'' Bu sefer kaşlarımı çatmıştım.


''Anlamadım, ne demek istiyorsun?'' Diye sordum.


''Abim başta sınıfa çok güzel bir kız geldiğini ve ilk defa birinin güzelliğinden etkilendiğini söylemişti. Ama o kıza aynı zamanda Mert'in aşık olduğunu söyledi. Abim, Mert ile aramızda geçenlerden sonra bir yemin etmişti Nil. Mert'in gerçekten aşık olduğu bir kızı elinden alıp onun canını yakacaktı... ve işte maalesef Mert sana aşık oldu.'' Kız gözlerini gökyüzüne dikti ve üzgün olduğunu belli edercesine gülümsemeye çalıştı. ''İşin kötü tarafı abim de sana aşık olmuş.'' Duyduklarıma inanamadım.


Nasıl yani, Barış bana aşık mı?'' Kız hafifçe gülümsedi.


''Sanırım abim bunu sana söylediğimi duysa bana çok kızardı. Ama madem seni üzdü, o zaman cezalandırılması gerekiyor. Barış sana çok aşık Nil.''


''Ben...'' Gözlerim dolu dolu o kızın, abisinin gözlerini anımsatan masmavi gözlerine baktım.


''Sen de ona aşıksın. Öyle değil mi?'' Cevap veremesem de kız cevabı almıştı. ''Öyleyse git hadi konuş onunla. İnan bana abim bu hayatta görüp görebileceğin en dürüst, en güvenilir insanlardan biridir.''


Kızdan aldığım duygusal destekle birlikte göz yaşlarımı sildim ve ayağa kalktım. O da benimle birlikte ayağa kalktı. Bana elini uzattı, ben de elini sıktım.


''Tanıştığıma çok memnun oldum.'' Dedim tüm güler yüzlülüğümle.


''Ben de memnun oldum Nil. Bu arada ben Zeynep, kendimi tanıtmayı unutmuşum. Özür dilerim.''


''Öyleyse ben gidiyorum.'' Zeynep arkamdan bakarak bana el salladı. Ben de daha fazla beklemeden okulda Barış'ı aramaya başladım. Akla gelebilecek her yere baktım ama bir türlü onu bulamadım. Bakmadığım tek bir yer kalmıştı, spor salonu. Koşarak okulun binasından çıktım ve arka bahçedeki spor salonuna doğru ilerledim. Bahçedekiler ben koşarken bana bakıyorlardı. Spor salonuna girdiğimde bomboş olduğunu gördüm ama Barış'ın burada olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu hissediyordum. Teker teker soyunma odalarının kapılarını tıklattım ama ses yoktu. O sırada ilerideki malzeme odasından konuşma sesleri geldiğini duydum. Yavaşça oraya doğru ilerledim. Ben yaklaştıkça sesler netleşmişti. Barış ve Nehir konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını anlamaya çalışıyordum.


''Beni Mert'in yaptığı hata yüzünden terk etmeni hak edecek bir şey yapmadım Barış. İlişkimize bir şans daha vermeni hak ediyorum.'' Barış buna karşılık sadece susuyordu. Artık sadece onların iki adım ötesindeki duvarın arkasındaydım. Çok kolay bir şekilde fark edilebilirdim ama bu benim umurumda bile değildi şu an. ''Barış...'' Kızın ses tonundaki o yumuşama içime büyük bir endişe düşürmüştü. Yavaş ve temkinli bir şekilde onları görebilecek kadar eğildim ve Nehir'in Barış'a fazlasıyla yakın olduğunu gördüm. Barış ise öylece ona bakıyordu. Hareket dahi etmiyordu. Kalbim korkuyla deli gibi atıyordu. İkisinin bu kadar yakın durması beni kıskançlık ve korku duyguları içerisinde serbest bıraktı.


''Nehir.'' Barış bir anlığına durup düşündü ve konuşmaya devam etti. ''Haklısın. İlişkimiz bir şansı daha hak ediyor.'' Duyduklarımla birlikte kalbim ani bir sarsıntıya uğradı. O an son bir kez daha onlara bakmak için eğildiğimde ikisini öpüşürken gördüm ve bu sefer kalbimin paramparça olduğunu hissettim. Ağzımı ellerimle kapatıp koşarak oradan uzaklaşmaya başladım. Kimsenin göremeyeceği kuytu bir yere gidip ellerimle kapattığım ağzımı serbest bıraktım ve hıçkırıklarım dudaklarımın arasından uçup gitti. Bir yandan ellerimle göz yaşlarımı siliyordum, bir yandan da kimsenin beni izlemediğine emin olmaya çalışıyordum.


Bir kez daha Barış'a güvendiğim için pişman olmuştum. Bir kez daha beni ağlatmasına izin vermiştim. Bu yüzden de kendime kızıyordum. Dakikalarca o köşede göz yaşlarımı akıttım. Yanımda kimse yoktu. Kendimi yeniden yapayalnız hissettiğim bir duruma sokmuştum. En baştan beri Barış'a nasıl bu kadar koşulsuz şartsız güvenmeye çalıştığımı anlayamıyordum. Bana kendimi bu kadar kötü hissettiren bir insanı hayatıma neden bu kadar ısrarlı bir şekilde davet etmeye çalıştığımı da bilmiyordum. Bana aşık olduğunu düşünmek bile aptallıkken kendime bunu nasıl yapabildiğimi sorguluyordum. Sadece birkaç saat önce onunla alakalı olan tüm düşüncelerimi değiştirmeye hazırken şimdi ondan sadece nefret ediyordum. Aşk bu değildi. Aşk bu kadar zehirli olamazdı. Ya da ben aşkı tanıyamamıştım.


Sakinleştiğimi anladığımda ayağa kalktım. Telefonumu cebimden çıkarıp kamerada dağılmış saçlarıma baktım. Kendime çeki düzen verdikten sonra tekrardan cebime koydum ve sanki hiç mahvolmamışım gibi dimdik, güçlü bir şekilde yürümeye başladım. Yeniden ön bahçeye geçtiğimde Mert'i gördüm. Kenarda durmuş bir kızla gülüşüyordu. Sadece bir saniyeliğine göz göze geldik ama o bana düşmanıymışım gibi bakıp yeniden kızla sohbet etmeye başladı. Ben de yürümeye devam ettim. Biraz ilerde bizimkileri gördüm. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip yanlarına doğru ilerledim. Kaan beni görünce el salladı.


''Kanka! Nerelerdesin sen ya?''


''Buradayım, geldim işte.'' Yüzümde her ne kadar kendinden emin bir gülümseme olsa da sesim ruhsuz ve sakindi.


''Biz de tam okul gezisi hakkında konuşuyorduk. Gelecek misin?'' Diye sordu Selin heyecan içinde. Mete onun bu halini fark edince kollarını Selin'e dolayıp onu sımsıkı sardı.


''Ne gezisi?'' Diye sordum. Çünkü hiçbir şeyden haberim yoktu.


''Bir günlüğüne kalmalı bir şekilde Ankara gezisi yapılacakmış. Anıtkabir'e falan gidilecek.'' Dedi İlayda.


''Atamın huzuruna hep birlikte çıkmaz mıyız be kızlar?'' Kaan'ın sesindeki heyecan gözle görülür şekildeydi. Biraz düşündüm ve bu gezinin bana her şeyden uzaklaşmam için bir fırsat olabileceğini düşündürttü.


''Tamam gidelim.''


''İşte bu be!'' Kaan yerinde zıplarken bir anlığına İlayda'ya sarıldı. İlayda'nın yüzü kıpkırmızı olduğunda kısa bir süre gülümsedim.


Ankara gezisi benim hayatımda çok farklı bir yere oturacaktı ve ben bundan habersizdim. O gün aklımda sadece Barış ve yaşananlar vardı. Geleceği planlamak aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Tek düşünebildiğim Barış'a karşı olan öfkem ve nefretimdi.


Hayat aslında bu gibi durumlar için fazlasıyla kısaydı. Sadece ben yaşımın verdiği bir çocuklukla bunun farkına varamıyordum. Hayat benim için zordu ama zaman geçtikçe daha da zorlaşıyordu ve ben bunları kaldırabilecek büyüklüğe sahip miydim, bilemiyordum.

Loading...
0%