Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 1

@karadagceren

Kopuzunda nağmeler Dedem Korkut söylüyor, Türk'ün şanlı askeri vurulsa da ölmüyor. Önde gider bozları, dolunayın kutları, Işık olun geceye gündüz edin yurtları.' Sözleri kulağımda çınlıyordu. Kulaklıkta çalan şarkı buydu. Alayda kalan kolilerden birazını daha alarak araca götürdüm.

"Asel," Müziği durdurup ardıma baktım. Seslenen kişi Nehir'di. Timdeki arkadaşım. Tim de sadece iki kadın asker vardı. Ben ve Nehir.

"Ben yardıma gelemiyorum, burada ihtiyaç varmış. Gittiğin ailelere benim yerime de sarıl, olur mu?" Dudaklarımda gülümseme belirdi. "Olur tabii ki, olmaz olur mu." Nehir öne eğilip bana sarıldı. Bende kollarımı omuzlarına dolayarak ona sarıldım.

"Hadi bakalım, yolcu yolunda gerek. Yardımları daha fazla bekletmeyelim." Nehir ile vedalaşıp araca bindim.

Kalkan Timi olarak yardıma ihtiyacı olan ailelere yardım kolileri hazırlamıştık. Gönüllü olan askerler ile birlikte o kolileri dağıtmaya çıkıyorduk.

Elim künyeme gitti. Sönmez yazan çelik künyeyi inceledim. Babamın künyesiydi...

Zihnimde on iki yıl önce yaşanan o kabus gibi gece canlandı. Annemle babamı kaybettiğim gece. Hemen sarsılıp kendime geldim.

Aradan yaklaşık kırk iki dakika geçmişti. Bir evin önünde durduk. Ev tuğladan yapılmış, çatısı ve duvarları hafif dökülmüş bir evdi. Arabadan inip bir koli aldım ve evin merdivenlerini çıkıp ziline bastım.

Yaşlı bir teyze kapıyı açtı. Gülümseyerek selam verdim. "Hayırlı günler, teyzeciğim." Elimdeki koliyi yaşlı kadına uzattım. "Askeriz biz, yardım kolisi dağıtmak için çıktık bu yola. Buyurun, bu sizin." Yaşlı kadın uzattığım koliyi alarak içeri koydu.

"Sağ olun, var olun güzel kızım. Sen de asker misin?" Kenarları kırışmış gözleri üniformamda gezindi. "Evet teyzem, bende askerim, Yüzbaşıyım ben." İçeriden genç bir kız çıktı. "Kim o nene? Kim gelmiş?" Yaşlı kadın bize baktı. Kırışıklıklarla dolu yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Vatanımızın kahramanları gelmiş yavrum." Bana tekrardan döndü. "Pek şerefli mesleğin vardır kızım, Allah sizden razı olsun. Dualarımız sizinle." Kolunu sıvazlayarak sarıldım.

"Benim torunum da asker olacağım diyor, inşallah onu da senin gibi görmeyi nasip eder bana yüce rabbim." Arkada hayranlıkla bizi inceleyen genç kıza baktım.

Cebimden bir kağıt kalem çıkardım ve numaramı yazdım. Arkada bekleyen genç kıza uzattım. "Ben Yüzbaşı Asel Sönmez, bu numara benim numaram. Beni arayabilirsin, sana yardımcı olurum." Genç kızın gözleri parladı. Boynuma sıkıca sarıldı.

"Çok, çok teşekkür ederim! Bu, benim için çok özeldi!" Yaşlı teyze ve torunuyla vedalaşıp tekrardan araca döndük.

"Asel Komutanım." Başımı sağ tarafımdaki Kürşad abiye çevirdim. "Sizi ilk defa bu kadar güleç gördük, yapmayın, etmeyin. Bu kadarına alışık değiliz."

Görende sürekli bağırıp çağıran, birilerine vuran bir komutan olduğumu düşünecek.

'Zaten öyle değil misin?' dedi içimdeki Bayan Çok Bilmiş Ses. Evet, ismi buydu. Bayan Çok Bilmiş Ses. '

Bayan Çok Bilmiş Ses, lütfen susar mısın?' kendi içimdeki sesi kendimce azarladım. Aferin Asel, böyle devam kızım.

'Haklı olduğumu biliyorsun.' Gözlerimi devirdim. Haklı olmasından nefret ediyordum.

"Kürşad abi, büyük falan dinlemeyeceğim artık. Bin şu arabaya da gidelim da! Ne etseydim, yaşlı kadıncağızı dövse miydim?" Kürşad abi ellerini teslim olur gibi başının yanına kaldırdı.

Önümüzdeki altı saat boyunca iki yüzden fazla yardım kolisi dağıtıp kışlaya geri döndük. "Çok yoruldum be!" Başımdaki bereyi çıkartarak Baran'ın ensesine şaplak attım.

"Komutanım, gene ne yaptım? Kur'an çarpsın bir daha yapmayacağım!" Ardından kısık bir sesle ekledi. "Eliniz de ağır zaten..."

"Oğlum, şehit oğlu şehit kızı Asel Komutan. Ne bekliyorsun?" Uras'a boş gözlerle bakıp ilerledim. Tam kapıdan çıkacakken hepsine döndüm.

"Sabah saat beş buçukta talim sahasında olmayanı yakarım." Üstü kapalı tehdidimi hepsi anında algıladı.

Evet, ailemin takip ettikleri aile yolunu ben de takip etmiştim. Yıllarımı vatan uğruna harcayarak, Al Bayrağın gölgesinde büyümüş, yüzbaşı ve tim komutanı olmuştum.

Adımlarım İshak Yarbayın odasını buldu. Kapıya vurup içeriden emir gelmesini bekledim. "Gel." Sesini duyduğum an kapı kulpunu indirip odaya girdim.

"Yüzbaşı Asel Sönmez." Kendimi takdim edip ellerimi arkada birleştirmiş bir şekilde yarbayın yanına ilerledim. "Yardım kolileri ailelere dağıtıldı, yarbayım." İshak Yarbay başını önündeki dosyalardan kaldırdı. "Tamamdır Asel, çıkabilirsin."

Biraz duraksadım. "Yarbayım, kusuruma aldırmazsanız, benim sizden bir ricam olacak." Yarbay tek kaşını çattı.

"Biraz arazide dolaşmak için izin isterim sizden. Bir kaç saat." Yarbay bir eli ile çenesini sıvazladı. "Tamam, gidebilirsin." Başımla yarbaya selam verip odadan çıktım.

"Kürşad Abi," Yemeğini yiyen Kürşad Abi anında bana döndü. "Ben araziye gidiyorum, burası sende." Kürşad Abi, sağ elini göğsüne vurarak onayladı beni. Hemen alayın önündeki arabalardan birine bindim ve gaza basıp boş araziye çıktım.

Burası bana iyi geliyordu. Çevrede bina olmadığı için yıldızların ışığı karanlık geceye doğuyordu. Örgü yaptığım kızıl saçlarımı açarak hafifçe esen rüzgarda dalgalanmasına izin verdim.

Elim tekrardan göğsümün üzerine denk gelen künyeye gitti. İyice inceledim çelik künyeyi. Başımı kaldırıp soğuk havayı ciğerlerime doldurdum. "Allah'ım," Diye mırıldandım sessizce gecenin karanlığına. "Ne olur, bana yardımcı ol. Annemle babamı utandırma, Ya Rabbim." Bir süre daha oturup yıldızları izledim.

Arabanın kaputundan inerek tekrardan geri dönmek için arabaya bindim. Tam gaza basıp ilerleyecektim ki, silah seslerini duymamla olduğum yerde kaldım.

Hemen başımı kaldırıp etrafı inceledim. Arabanın torpidodan dürbünü alıp etrafı kontrol ettim.

Gözlerim düşmana takıldı. Teröristler.

Kahretsin, yanıma savunma malzemesi olarak hiç bir şey almamıştım. Bir tek tabancam vardı. Tabancamı elime alarak arabanın içine iyice saklandım. Hemen cebimden telsizimi çıkarıp alaya bağlandım.

"Söyle, Sönmez?" İshak yarbayın sesi, yakından gelen bir kurşun sesiyle kayboldu. Kafamı çıkarıp iki el ateş ettikten sonra tekrar eğildim. "Komutanım, düşman etrafımı sardı. Yanımda ekipmanlarım yok. Mermim az komutanım." İshak Yarbay'ın küfür mırıldandığını duydum.

Son dört mermim kalmıştı. "Hemen bir ekip yolluyorum!" Cevap vermemi beklemeden telsizi kapattı.

"Hadi Asel, hadi kızım. Yapabilirsin." Bir el daha ateş ettim. Yaklaşık yirmi kişiydiler.

Kahretsin, buradan çıkmamın imkanı yoktu!

"Çık dışarı asker!" Yankılanan sesi umursamadan kafamı saniyelik kaldırıp bir el daha ateş ettim. Son iki mermi.

Kolumda hissettiğim ani sızı ile bakışlarım koluma döndü. Vurulmuştum. Kan, siyah yeleğime işliyordu.

Aniden arabamın kapısı açıldı ve biri kolumdan sürükleyerek beni uzaklaştırdı. Uzaklaşırken arabayı da patlattılar.

Ormanlık alanda sürüklüyorlardı beni. "Sizi adi şerefsiz köpekler! Canınızı okuyacağım, kanım üzerime yemin ederim ki hepinizin eceli olacağım!" Kolumu kurtarmaya çalıştım.

"Rahat dur, Komutan Asel. Sen bize canlı lazımsın. Kor'un emri." Burnumu bir mendille kapattılar. Sonrası ise karanlık...

 

Alay...

"Kalkan Timi!" İshak Yarbayın içeri girmesiyle bütün Tim ayaklandı. "Emret Komutanım!" Hep bir ağızdan bağırdılar.

"Hemen hazırlanın. Yüzbaşı Asel'in etrafı sarılmış. Hemen araziye gidiyorsunuz!" Hepsinin yüreği korkuyla kasıldı.

Onlar sadece tim değil, aileydiler. Asel ise hepsi için zayıf noktaydı. Onlar için Asel, memleketlerinde bıraktıkları analarıydı. Geride bıraktıkları bacılarıydı. Belki, ardında bıraktıkları evlatlarıydı.

Asel, sert bir komutan olsa da timinin her ihtiyacında ilk o koşardı. Bir çatışmada onlara sıkılan kurşuna ilk önce o atlardı.

Kalkan timi hemen ekipmanlarını giyerek araziye doğru yola çıktılar. "Soysuz piçler. Hepsini kendi kanlarında boğacağım! Namussuz it sürü!" Hepsi öfkeliydi. Öfkeleri, onları canlı tutuyordu. Öfkeleri, düşmanın Azrail'i olacaktı.

Araziye vardıkları an hepsi beklemeden arabadan atladı. Gözleri etrafı aradı, Asel'i aradı.

Yoktu. Ne Asel vardı, ne de araba.

"Amına koyduğumun pezevenkleri!" Uras hızla yanmış arabanın oraya yöneldi. Asel'e dair bulabileceği her iz, altın değerindeydi.

"Bir şey buldum!" Arazinin çıkısına giden yolun ağzında yere çökmüş olan Koray'ın etrafına toplandı hepsi.

Koray'ın elinde bir künye vardı. Sönmez yazan künye, Esin'in babasına aitti. "Bu, Esin'in şehit babasına aitti. Esin bunu asla boynundan çıkarmaz." Koray'ın sözleri, gecenin ayazına mermi gibi düştü.

Kürşad Abi, telsizi alıp yarbaya bağlandı. "Yarbayım, arazi boş. Asel Komutan yok."

Yarbay sıkıntılı bir nefes çekti. "Alaya gelin. Görmeniz gereken bir şey var." Kürşad Abi, hemen geleceklerini bildirerek telsizi kapattı.

"Yarbay hepimizi Alaya çağırıyor." Koray, elindeki künyeyi cebine koydu. Hepsi, hızla arabaya atlayarak Alaya geri döndüler.

Bütün ekip, Yarbayın odasındaydı. "Kalkan Timi." Hepsi hazır ol komutuna geçti. "Beni oturarak dinleyin." Hepsi sandalyelere oturdu ve dikkatle Yarbayı dinlemeye başladılar.

"Elimize bir video ulaştı." Arkasını döndü ve arkasındaki bilgisayar başında bekleyen askerlere emir verdi. "Videoyu yansıtın." Büyük ekrana bir video yansıdı.

Videoyu görünce hepsinin kanı dondu. Asel. Asel, terörün elindeydi.

-BÖLÜM SONU-

Loading...
0%