@karadenizperisi61
|
Duyduğu gürültü ile aralamıştı gözlerini Zeynep. Dışarıdan gelen gürültü havaya karışmaya devam ediyordu. Yatağın da oturur pozisyonuna geldiğin de ise, üzerinde ki şikeyi kenara iterek ayağa kalktı ayakları seninle buluşurken. Penceresine doğru yürüdü ve durdu. Perdeleri iki yan tarafından iterek açtı ve gün ışığının içeriye sızmasına izin vermişti. Aşağıda gördüğü görüntü ise kanını donduran görüntüydü. Babaannesinin yalvarışları kulaklarına işlerken, babasının kendi öz oğluna silah doğrulttuğunu görmüştü. Ve abisinin yanında ise bir genç kız olduğunu görmüştü. Merak etmişti bu durumu görmesinin ardından. Sırtını pencereye doğru çevirip kapıya kadar yürüdüğün de kendine doğru çekti ve odasından çıkarak merdivenlere doğru ilerledi. Merdivenlerden aşağıya inip arka bahçenin kapısından dışarıya çıktığı vakit kapı eşiğin de onları öylece izlemeye başlamıştı. Babaannesi oğlunun silah tuttuğu koluna tutmuş sıkmaması için yalvarıyordu. Abisiyle yanında ki genç kızın elleri birleşmiş halinde görünce iyice merak etti. Ağır adımlarla üzerinde ki pjama takımıyla beraber ilerleyip olanlara şahit olmaya hazırlanmıştı. İyicene yaklaştığın da, gördüğü genç kızın yüzünü net bir şekil de durmuş öylece durgunluğa girmesine sebep olmuştu. Çünkü bu kızı tanıyordu. Boğazı düğüm düğüm olmuştu. Genç kız ile göz göze geldiklerin de ise ne yapacağını bilememişti . Urfanın en büyük aşiretlerinden, Eroğlu aşiretin kızıydı bu. Seher Eroğlu. Aklındakiyle abisinin yaptığı şeyi düşünüp doğru olmasını istemiyordu. Çünkü urfalı olduğunu kendisi biliyordu. Orası namus ve ırzına düşkün olan bir yerdi. Abisinin böyle bir şey yapacağını tahmin edemezdi. " Galip bırak o silahı bırak!. " Zeynep iki dudağı aralanmış şaşkın bakışlarıyla hala tanıdığı kız ile abisine bakıyordu. Bu büyük bir skandaldı babası için. Çünkü Eroğlu aşiret ailesinin içini dışını iyi bilen oydu. Zaman sanki durmuş akışını yavaşlatmış gibiydi. Şimdi anlamıştı abisinin ne zamandır ortadan sürekli kaybolup gelişini. İş seyahati bahanesi ile meğerse Urfa'ya gidip geliyordu. Bu yüzdendi bu gidip gelmeleri. Şimdi ise Eroğlu aşiretin kızının elinden tutmuş babasının silahı ile burun burunaydı. Şimdi ne olacaktı?. Urfa aşireti kabinesi toplanıp abisinin ölüm fermanını mı imzalayacaktı bu namus için?. Abisine düşkündü Zeynep. Annesini doğduğu anın saatin de kaybetmiş abisinin elinden tutarak ayakta kalmıştı. " İster vur baba. İster bana bağır kız ve çağır. Ben Seher'i seviyorum ve onu başka birisiyle evlendirmeye razım gelmedi. " Gerilmişti Zeynep'in bütün bedeni. Sadece susarak olanları izliyordu. " Ulan hayvan herif!. Sen kimin kızını kaçırdığının farkında mısın?!. Urfanın en büyük aşiretin ailesinin kızının elini tutuyorsun!. " Babasının öfkeyle çıkan sesine susarak şahit oluyordu tüm bu olanlara Zeynep. Abisinin nasıl böyle bir hata yaptığını hala anlamıyordu. Seviyordu evet, ama gidip rıza alabilirdi . Gerçi hoş o taraf rıza vermek nedir bilmezdi. " Baba Seher'in kim olduğu önemli değil benim için!. Ben Seher'i zamanın başından beri seviyordum ve hepte sevdim!. Bugün de nikahı kıydık!. Kimse artık karımı benden alamazlar!. Onlar işini Halletmeden sen önden başla!. " " Seviyor diyor hala!. " Susarak sırtını onlara dönüp eve doğru ilerledi Zeynep. Urfanın aşiret kurallarını tahmin edebiliyordu az çok. O yüzden düşünmek istemediğini belli ederek uzaklaşmak istemişti. Abisinin böyle bir şeyi nasıl yapabildiğine hala anlam veremiyordu. Sanki üzerlerine kara bulutlar çökmüş gibiydi. Seher'in abisini tanıyordu. Mahir Eroğlu , babası emekliliğe girerek bütün işlerini üzerine devrettiği tek varisi. Arka bahçe kapısına doğru ilerledi. Duvara tutunarak içeriye girdi ve sırtını duvara yasladı. Aklında ki düşünce korkutuyordu onu. Okuyordu, üniversite iki hem de . Bölümü de gastronomi. Annesinin adını yaşatarak kendisine bir kafe açmak istiyordu kendi emekleriyle , kendi birikimleriyle. Ama şimdi aklına öyle düşünceler yerleşmişti ki, eğer gerçekten de olursa kurduğu bütün hayallerini kaybedecekti elleri arasından. Bunun olmasını istemiyordu. Kurduğu hayallerini bir çöp gibi kenara atmak istemiyordu. Beynine yerleşen düşüncelerin arasın da savrulup giderken, omuzuna dokunulan el ile irkildi. Bakışlarını kendisine dokunan elin sahibine baktı ve Naz olduğunu gördü. Nurgül teyzenin kızıydı ve çocukluklarından beri en iyi dostlardı. " İyi misin kuzum?. " Sorusuna başını iki yana sallamıştı. Tek gözünden bir damla yaş dökülmüştü. Naz'ın yardımı ile beraber mutfağa geçip kahvaltı masasının sandalyesine oturmuştu onunla beraber karşılıklı. Olanları büyük ihtimal onun da duyması yüksekti. Buğulu bakışlarını Naz'a yasladı. " Ben evlenmek istemiyorum Naz. İstemediğim bir evlilik yapmak istemiyorum. " Demişti içinde beslediği çaresiz yaralı kız çocuğu ile beraber. Bir hayali vardı ve onu kaybetmek istemiyordu Zeynep. Eğer kaybederse yaşamanın ne anlamı olduğunu düşünmek bile istemiyordu. Eğer böyle bir şey olursa abisiyle bir ömür boyu bile konuşmaya bilirdi. Çünkü hayalini kurması için en az onun desteği sayesindeydi. O sırada kapı alacaklı gibi çalmaya başlamıştı. Zeynep bakışlarını Naz'dan çekip içeriye doğru çevirdiğin de ayağa kalkmış öylece bakıyordu. Burası Karadeniz. Şehir bölgesi olarak ise Trabzon. Trabzon'un en saygın ailesiydi Erinç ailesi. Ve şimdi ise böyle bir durumun içine düşmelerine ramak kalmıştı. Tedirgince bakışlarını Naz'a çevirdi . Aynı şekilde de gergin bakan arkadaşına şahitti Zeynep. " Evet içeride buyurun. " İçeriden gelen konuşmalar ile Naz'ı arkasına almış mutfağın kapısı kenarına doğru ilerlemişti. Kenara geçip yaslandıkların da kapıdan içeriye geçen genç dinamik olan bir adam ile yüz yüze gelmişti. Adamın siması tanıdık gelmişti. O yüzden hiç zorlanmamıştı. Buraya taa Urfa'dan gelen Seher'in abisi Mahir Eroğluydu. Bakışlarını üzerin de hissettiğin de hemen kendini geri çekip boş ifade ile nereye bakacağını bilememişti. Merdivenlere yönelip arkasına bile bakmadan koşar adımlarla yukarıya çıktı. Sağ çaprazda ki odaya geçip tam kapıyı kapatmadan içeriye girmiş, ardından ise Naz girerek kapıyı kapatmıştı. Şimdiden o kara bulutun bir parçası buraya düşmüştü bile. " Zeynep o muydu Seher'in abisi?. " Başıyla onayladı Naz'ın sorduğu sorusuna. Konuşmak istemiyordu. Hatta olacaklara bile şahit olmak istemiyordu. Yatağına doğru ilerledi ve üzerine oturdu. Daha fazla ayakta kalacak durumda değildi çünkü. Her şey bitmişti işte. Düşündüğü gibi her şeyi doğrulamıştı. " Zeynep susma lütfen bir şey söyle hadi. " Zaman zeynep için durmuştu artık. Eğer böyle bir şey olursa, buradan uzaklaşmak en iyisiydi. Ama yapamazdı, vakti dolmuş ondan önce hareket edip gelmişlerdi. O sırada ise aşağı da Seher'in yalvarış çığlıkları yakarıyordu. Gerçek dünyaya dönmüştü Zeynep. Ayağa kalkıp ne olduğuna bakmak için odasından yeniden çıktı. Merdivenin başına doğru ilerleyip birkaç basamak inip aşağıya baktığın da, Seher yüzüne bile bakmayan abisine yalvarışını izlemeye başlamıştı. O sırada ise babasının yüzünde ki pişmanlık ifadesini sergilendiğini görmüştü. Başı yere eğik, ellerini de önünde birleştirmiş öylece duruyordu. " Ne derseniz haklısınız beyim. Biz yaptık bir hata. Benim oğul senin bacını sevmiş aşık olmuş kaçırmış o aklıyla. Ama telafi edeceğiz yemin olsun ki. " Dedi ve devam etti. " Yeter ki kan davası olmasın. Siz ne isterseniz o olacak.. " Merakla dinliyordu aşağıda ki konuşmaları Zeynep. Seher'in abisinin ne diyeceğini duymaya hazır mıydı bilmiyordu tabi. " Kan dökülmesini istemiyorsan Galip efendi bizden bir kız alındı mı, karşılığın da bir kız alınır. " " Ne demek isterseniz ağam?. " " Demek istediğim berdel olacak. " Duyduklarıyla hafif sendelenip adımlarını yukarıya çıkarak öylece durdu. Sırtını duvara yaslayıp yere çömelmiş dizlerini kendine doğru çekmişti. Hayalleri yağmur damlası misali gibi yere vuruyordu ellerinin arasından kayarak. Konuşmaları artık duymuyordu Zeynep. Çünkü her şey onun için bitmişti. İstemediği bir evlilik olacaktı berdel üzerinden. Abisinin yaptığı hatayı üstlenecekti. Okuyup bitirmek istediği bölümü bitirip, annesinin mezarına mezuniyet elbisesiyle gelemeyecekti. Kuracağı kafenin adının annesinin adını vereceğini ona söyleyemeyecekti belki de. Usul usul göz yaşları akıyordu yanaklarından süzülüp yere yağmur damlası gibi konarak. Gözlerini kapatıp öylece kaldı. Çaresiz kalmışto.. Ne yapacağını bilemiyordu. O kadar çaresizdi ki, kalbi bir boşluğun içinde hapis olmuş kaybolmuştu. Eroğlu konağın da her şey normaldi. Ama aile olarak kimseler sessiz kalamıyordu. İçlerinde ki merak onları öldüreceklerdi çünkü . Seher'in kaçtığını ilk fark eden Mahir'e yakın olan Sıla fark etmişti. Sıla kendini bildi bileli Mahir'e aşıktı. Ve onun için her şeyi yapacak tehlikeye de razıydı. Yüzüne zafer gülümsemesi yerleştirmişti gizlice. Lakin, evin en büyük ağası öyle göstermiyordu. Yüzü sirke atıyordu. " Armağan ağam, merak etmeyin. Mahir bulacak Seher'i. Aşiretin verdiği cezayı elbet uygulayacaktır. " Demişti söze girerek. Armağan ağa ise bakışlarını Sıla'ya çevirdi. " Ah kızım, ben onu sevdiğine vermeyecek adam mıyım?. Ama planladığın gibi gitmiyor işte. Ne hesap vereceğiz o aileye biz. " " Biliyorum, çok zor bir durum. Gene de buna Mahir karar verecek bilirim. Ama siz böyle yapmayın. Yine tansiyonunuz çıkacak lütfen . " Demişti, ama bunların hepsi yapmacık bir düşünceydi. Tek derdi Mahir'di. Önüne dönüp düşünmeye başladı. Merak ediyordu içten içe. Mahir'in adamlarından birisinin gelişini gördü Sıla. Ne olacağını ne yapılacağını söylemeye gelmiş gibiydi , bakışlarından anlayarak. Ayağa kalktı gergin bir şekil de. Yüzün de anlamsız bir ifade vardı. Armağan Ağa'nın da ayağa kalkması ile beraber büyük sözüne yer vermiş susarak nelerin olacağını dinlemeye başlamıştı. " Haber var mı fırat?. " Sorusuna cevap verecek olan Fırat'a bakıyordu Sıla. Fırat " Mahirle az önce konuştum ağam. " Dedi ve ekledi. " Sıla'nın bahsettiği gibi Karadeniz'e kaçmış Seher. Erinç ailesinin oğlu Çınar Erinç. " " Araştırdınız mı aileyi peki?. Sapsız birine kaçmasa bari. " Demişti baygınlık geçirecek gibi konuşurken. Sonra armağan beyin bakışlarını anlayarak sustu. " Mahir aşiretin verdiği cezayı uygulamacak ağam. Kan davası yerine Berdele karar verdi. " Dedi ve ekledi. " Kardeşine ne kadar düşkün olduğunu bir siz bilirsiniz. " Sıla duydukları ile anlamaya çalıştı. Öylece dumura uğramış gibi bakıyordu gözleriyle Fırat'a. Duydukları doğru değildi. Berdel olacakta ne demek diye iç geçirdi. Bu kadar zamandır Mahir'i beklerken bir başkası ile evlenmesine hayatta izin vermezdi. Mahir'i seviyordu Sıla. Onun hayatına girebilmek için taa diğer taraftan gelmişti. Mardin'den gelmişti buralara kadar. Annesiyle babasını bir başına bırakıp gelmişti buraya. O sırada sessizlik bozuldu. " Aşiret buna izin vermez Fırat. " " Aşirete söyleyin kan davası duracak berdel kıyılacak dedi ağam. Mahir'in son kararıdır. Evleneceği kızı alıp istanbul da anlı şanlı düğün yaparak berdeli duyuracaktır. " İçinde ki öfke büyümeye başlamıştı. Bastırmaya çalıştı ama yapamamıştı. Bulunduğu ortamı terk ederek yukarıda ki odalara çıkan merdivenleri kullandı. Misafir odasına girip kapıyı sertçe kapattı. Duydukları doğru olamazdı. Sıla, şimdi bu kadar beklediği adamın düğününe mi şahit olacaktı?. Ama bu asla olmayacaktı. Asla o kıza yâr etmeyecekti. Bir şeyler düşünmesi şarttı. Nasıl yıllar önce Mahir gerçek bir evlilik yapacak ve sevdiği kadını tam düğün günü gelin odasın da ölü bulduysa, aynı tramvayı da yaşatacaktı. Önüne geçen her kadını ezip çiğnerdi Sıla. Bu kızı da çiğneyecekti her kim olursa olsun. Asla Mahir'e kendisinden başka sahip olamazdı. " Asla ve asla olmayacak bu iş. Bir şeyler düşünmek şart oldu. Mahir'i o kıza kaptırmayacağım. " Demişti kendi kendine ve düşünmeye başladı. Aklına gelen ilk kişiyle durdu . Acaba olur mu diye düşünmedi de edemedi. Mahir'in en büyük düşmanı dünyanın öbür ucundaydı çünkü. Yatağın üzerinde ki çantasını alıp açtı ve içini karıştırarak telefonunu aldı. Bir zamanlar aynı kadına aşık olan iki adam. Ve bir adama aynı aşık olan iki kadın. İkinciyi ortadan kaldırmış olan kendisiydi Sıla. Atama rehberinden yılmaz ismine uzun uzun baktı. Numara aynı diye düşünüyordu. Numarayı yana kaydırıp kulağına yasladığın da derin bir nefes verip açmasını bekledi. Hala aynıydı ve uzun uzun çalıyordu. Tam kapatacağı esna da o tanıdık sesi duymuştu. " Sen beni arar mıydın Sıla hanım?. " Yılmaz'ın sesi kulaklarına yayılmıştı. Yılmaz ve Mahir iki şirketin varisi ve birbirlerine düşmanlardı. İkisi de aynı kadına aşık olmuştu ama ikisi de kaybetmişti. Gergince konuştu. " Yardımına ihtiyacım var Yılmaz. İstanbul'a gelme şansın var mı?. " " Neden geleyim Sıla?. " Dudaklarını gergince yalayıp söze girdi. " Mahir, berdel kıyacak. Kan davasını durduracak. " Demesiyle dalga geçer gibi kahkaha attığı sesi duydu. " Ha sen onu diyorsun. " Dedi ve ekledi. " Duydum, ee mutluluklar dilerim Mahir beye. " Diye kapatacakken engelledi Sıla Yılmaz'ı. " Mahir'i kaybedecek tek vaktim bile yok anlasana. Ya bu sefer geri dönmeyecek bir yola giriyor. Berdel bu sözünden dönmez Mahir. " Öfkesine şahit oldu. " Umurum da değil Sıla. Ben o şehre adım atarsam içimde ki volkan etkisi olan patlama ortaya çıkar. O yüzden boşuna arama beni. " Derdini anlatmaya çalıştı Sıla. " Yılmaz, lütfen bak ihtiyacım var sana. Mahir'i kaybetmek istemiyorum ben. Seninle bir olursak ikinci kişiyi aradan da çıkarabiliriz. " Demişti ve Yılmaz'ın içinde ki suskunluğu hissede biliyordu. " Ne zaman geliyor sevgili Mahir'in?. " Sorusuna rahat bir nefes vermişti Sıla. Bu sefer başaracaktı. Mahir onun olacaktı. Yâr etmeyecekti o kıza Mahir'i. " Kızı alabilirse bugün çıkarlarsa sabah burada olurlar. " " Tamam, haber edersin bana. " Deyişiyle telefon kapanmıştı. Kapanan telefonu kulağından çekti Sıla. Bu sefer olacaktı. Kendinden emindi genç kadın. Yıllar öncekinin gibi aynısı olacaktı. O kızı aralarından yok edecek ve sonrasın da ise her şey yoluna girip Mahir'i içinde çektiği bütün acıları yok edip kendisi radarına girecekti . Bütün ciddiliyetiliği ile yapacaktı bunu. Merdivenin son basamağını bastığın da durdu. Mahir , gözleri ile etrafını tararken aralık duran bir kapı fark etti. Oraya doğru yürüdü. Ağır adımla kapının aralığın da, yere çömelmiş boş gözler ile duvara bakan genç kız ile karşılaşmıştı. Kapıyı içeriye doğru iterek ardından kapattı. Yana dönüp yere eğdi bakışlarını. Parmakları arasın da tuttuğu bir kolye görmüştü. Kız daha yirmi bir yaşındaydı. Hakkın da her şeyi araştırmış her şeyini biliyordu. Hayallerinin inciğinden boncuğuna kadar. Omuzuna dokunmak için eğildi. Dokunurken irkilerek uzaklaştı kendisinden ve gözleri gözlerine dokunmuştu. Ayağa kalktı, aralarında ki mesafe biraz olsun azdı. Buğulu göz yaşlarını inceliyordu. Ağladığı barizdi. Çünkü göz yaşları yanakların da kurumuş öylece kalmıştı. Ama bu berdel olacaktı. Yoksa kardeşini bir daha kolları arasına alıp saramazdı. Onsuz bir hiçti. Annesinin emaneti olan kız kardeşini yersiz ölüme gönderemezdi. O yüzden aşiretin cezasını berdel ile karar vermişti. " Beni tanıyorsan eğer söylememe gerek yok galiba. " Deyişiyle söze girdi Mahir. Ama kızın gözlerinde ki o anlamsız bakışlarını üzerin de hissetmeye devam ediyordu. Sessizliği bozdu. " Ben seninle evlenmeyeceğim. " Durdu, Zeynep'in söylediklerine anlamsız işitti. Buna mecburdu, bu evlilik olacak berdel aşiret kararıyla onaylanacaktı. Ağır adımlarla ona doğru ilerledi Mahir. " Bu berdel olacak. " " Ben istemiyorum. " Demişti ısrarla. Mahir Zeynep'in bileğinden tutup kendine doğru çekti. Gözleri anlamsız bir ifadeye büründü tıpkı onun gözleri gibi. Tekrar etti . " Bu berdel olacak. " Dedi ve ekledi . " Eğer abin yaşasın istiyorsan, bu Berdele onay verip benimle evleneceksin Zeynep. Yoksa, abinin gözünün yaşına bakmazlar cezasını ben değil onlar keserler. " Demişti hiç düşünmeden. Artık bambaşka bir yolculuğa başlayacaklardı Mahir ile Zeynep. İkisi de kardeşleri için bir adım atmak zorundaydılar. Ama Zeynep istemiyordu bu evliliği. Abisi için elleri kolları bağlanmış öylece durarak Mahir'in gözleri içerisine bakıyordu öylece. Bileği parmakları arasına hapis olmuş şekilde öylece birbirlerine biraz da olsa az yakınlardı. Mahir ise gözleri gözlerine gidip geliyordu. Seher için bunu yapmak zorundaydı . Kız kardeşinin yaşaması için mecburdu. Yarın ise aşiretin hükümetine gidip bu konuyu yüz yüze konuşacak berdelin onayını alacaktı. Kan davası duracak , tek bir kan akılmayacaktı. Ne Seher için, ne de Çınar için..
Bölüm Sonu.. Sizce ilk bölüm nasıl oldu. Hoşunuza gitti mi merak ediyorum.. Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Görüşmek üzere.. |
0% |