@karadenizperisi61
|
2 Gün Sonra... Zeynep'in Ağzından,
Son dokunuşlardı saçlarımda ki parmakların hareketleri. Aynadan kendime bakıyordum içim buruk bir şekil de. Evleniyordum, aradan geçen iki gün sonra imza atılacaktı. Düğün sabahı hazırlıkları devam ediyordu. Aşağıda harıl harıl çalışmalar olurken, ben burada İstanbul'un suların da boğulurken aşağıda çalışmalar devam ediyordu. " Evet nihayet bitti Zeynep hanım. Gerçekten de bu model size çok yakıştı. " Ayna da kendime baktım. Kah küllerim toplu bir halde alnıma düşerken, arkadan saçlarım ise toplu halde bir modelle duvakla tutturmuştu. " Biz toparlanıp çıkalım işimiz bitti. Tekrardan mutluluklar dileriz. " Derin bir nefes vererek ayağa kalktım. Gelinliğe tutunarak ilerledim pencereye doğru. Arka tarafta ki hareketlilik devam ediyor yavaş yavaş misaifirler geliyordu. Bugün bir imza ile geri dönüşü olmayan bir yola giriyordum. Bir berdele kurban gidiyordum daha doğrusu. Bu hayat, benden çok şey almıştı . Her şeyimi kaybetmiştim. Kurduğum hayallerimi, annemin adını yaşatacağım bir hayalim dahi kalmamıştı. Canım yanıyordu, abim için yapıyordum ama canım yanıyordu. Gelen misafirler yerlerini alırken, ben dışarıyı izlemeye devam ettim. Sırtı dönük Seher'in abisini görmüştüm. Bu tarafa doğru dönüp bakışlarını benim üzerime yerleştirmiş öylece baktı. O da kardeşi için yapıyordu bunu. Bu evlilik kardeşini hayatta tutsun diye. Yoksa aşiret bırakmayacaktı ikimiz de gayet iyi biliyorduk. Ben bakışlarımı kaçırıp sırtımı cama çevirdiğim de bakışlarını benden çeksin istemiştim. Gerçek değildi, ikimizin de bir noktası vardı. O nokta da benim abim, Mahir'in de kız kardeşi seherdi. O sırada kapı çalmıştı. Gir komutu verdiğim de bakışlarımı kapıya çevirmiştim. Açılan kapının eşiğinde beliren bir sima belirmişti. Ve ben o simayı tanıyordum. Yüzüme yayılan gülümsemem ile kollarımı açarak bana doğru gelen abime kocaman sarıldım. Buradaydı, sarılıyordum ona. Çok özlemiştim abimi. Sımsıkı sarılmak istiyordum. Hiç bırakmak istemiyordum onu. Ben böyle düğün hayal etmemiştim. Kırmızı kuşağımı hep abimin bağlayıp çözmesini hayal ettiğim bir düğün olsun istemiştim ama olmamıştı. Ayrıldım, elleri arasın da duran yüzüm hüzün parçalarıyla doluydu. Ama abimin bakışları hayran olanası... Öyle güzel bakıyordu ki, üzülmek elde değildi. Gözümden bir damla yaş döküldü sonra benden habersiz. Ben istemiyorum bu evliliği. Kaçmak uzaklaşmak istiyorum ama aşiret bizi bulurdu. Önce seheri sonra abimi öldürürlerdi. Bunu da yapıp abimleri kör karanlığa bırakmak istemiyordum. " Başka türlü hayal ederdim düğününü. " Deyişiyle buruk bir tebessüm ile baktım abime. Abim anlatırdı düğünümü hep hayal olarak. Hani bazı abiler kıskançlıktan ölürlerdi ya kardeşlerini paylaşamıyorlar diye , benim abim bambaşka birisiydi. Boğazım düğüm düğüm olmuş zar zor cevap vermiştim. " Olsun yine de gördün. " Dedim ve sonra da devam ettim istemeye istemeye. " Kaderden uzaklaşamazsın. Kader seni bulursa bir daha bırakmaz. Bunu seninde biliyorsun. " Dedim. Başıyla onayladı. " Gerçekte olmasa bu evlilik, sen yüzünde ki gülümsemeyi eksik etme. Senin bu gülümsemene hiç bir şeye değişmem abim benim. Güzel gözlüm. " " İyi ki geldin abi. " Demiştim başımı göğsüne yaslayarak. Biraz böyle durmak istiyordum. Akşam olmak üzere ve hava kararacaktı. Bu yüzden abime son vedamdı. " Şarkı falı yapalım mı?. Hani eskiden yaptığımız gibi hı?. " Diye sorarken başımı göğsünden ayırıp baktım. Onayladım usulca. " Ama sana özel yapalım. Çünkü gerçekte olmasa bu senin günün. Bu şarkıyı nerede duyarsan duy, hep sana kalkan olacağımı bil tamam?. " Başımla onayladım usulca. Ben çok şanslı bir kardeştim. Beni böyle seven bir abim olduğu için. " Tamam, zaten saate de çok var. Yapalım bir tur fal. " Cebinden telefonunu çıkarmıştı. Abimle beraber ikili koltuğa geçip oturmuştuk. Müzik listesini açarak inmeye başladı aşağılara doğru yavaş yavaş. Buruk bir tebessümle bakıyordum abime. O sırada durdurdum. Müzik çalmaya başladı. Sezen Aksu'nun şarkısıydı. " Hasret oldu, ayrılık oldu, Hüzünlere bölündü saatler, Gördüm akan iki damla yaş , Ayrılık da sevgiyle beraber... " Ben sadece öylece boş boş dinliyordum kulağımın içerisine yayılan şarkının ritimlerini.
...
Kol düğmelerini de bağladığın da boy aynasından vakalarını da düzeltip birkaç adım geri atarak kendisine baktı. Artık hazırdı, içinde ki öfkeyi dışarıya vurmaya... Asla Mahir Eroğlu'na mutlu olma şansı tanımayacaktı Yılmaz. Arkasına döndü. Yatağının üzerinde ki deri ceketini alıp üzerine giyerken, yatağın üstüne düşen bir fotoğraf görmüştü. Resmi eline aldı ve baktı. O resim esraya ait bir resimdi. Kurşun sesi kulakların da yankılanırken kendi cezasını kendisi vermişti. Hatırladıkça Mahire olan öfkesi bin kat daha artmıştı. Yerin dibine sokacaktı onu. Avucu arasına sakladı resmi. Buruş buruş yaptı sonra. Çünkü içinde ki acı öfkeye dönmüştü. Neredeyse aynı mahallede büyümüştü esra ile beraber Yılmaz. Ama bir kere bile kendisini görmeyen kadın, aşkını başkasına teslim etmişti. Bunu öğrendiğin de serilmişti üzerine karanlığı. Mahir'in o mahalleye gelmesiyle başlamıştı her şey. Ama sonu kaybetmek olmuştu. Şimdi sevdiği kadın mahir yüzünden mezar da, mahir ise birazdan berdel niyetine düğün yapacaktı. Ama öyle bir şeyin olmasına izin vermeyecekti. Avucunun için de buruşturduğu resmi ayağının dibine düşmesini sağladı. Sırtını yatağına çevirip odasının kapısına doğru gitti. Kapıyı kendine doğru çekip açık bırakarak odadan çıktı ve merdivenleri inerek dış kapının önün de durdu. Onu da açarak dışarıya çıkmış ardından kapıyı kapattığın da büyük bir gürültü oluşmasını sağladı. Bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Derin bir nefes verip hazırlattığı arabaya doğru yürürken eliyle işaret etmişti çıkıyoruz diye. Şoförü hızla yerini alırken, kendisi de arka kapısını açıp içine binerek üzerine kapatmış. Ceketinin yakalarını düzeltip kendini toparladığın da, telefonun melodisi sessizliği bozmuştu. Histerik bir gülüş atıp ceketinin iç cebinden telefonunu eline aldı ve ekrana baktı. Arayanın ekran da ' sıla. ' yazısını görünce kulağına yaslamıştı. " Sen neredesin düğün başlamak üzere yoksun!. " " Geliyorum işte sıla. Amma telaş yaptın sen de. Az kaldı merak etme. " Diyerek aracın çalışması ile beraber evinin önünden ayrılmış hala sıla ile telefon da konuşuyordu. Öfkeli sesi kulaklarına doluyordu çünkü. " Biraz acele et. Neredeyse imza attılar sen yoksun. Anlaşmayı böyle yapmadık biz. " Demesiyle göz devirdi Yılmaz. Gerçekten bıkmıştı bu kızdan. Ama bu son isteğiydi. Bu yüzleşmeden sonra kendisi atacaktı bütün adımlarını. " Geliyorum işte tamam!. " Diye bağırdı Yılmaz. " Bak, ben o Mahir'in mutlu olmaması için buradayım. O berdel yakın da gerçeğe dönecek. İzlediğim her dizi de her saniyesi onlarla geçti günüm. Ama arada da intikam var merak etme. " " Tamam, bekliyorum. Ben biraz daha oyalamaya çalışabilirm. Sen de elini çabuk tut. " Alayla konuştu. " İstanbul trafiği malum. Bakacağız artık. " " Öff dalga geçmek sana yaramıyor biliyor musun?. Hadi kapat geliyorsan gel. " Diyerek telefonu kapatmasıyla arabanın içi sessizliğe dönüşmüştü. Bakışlarını cama çevirdi Yılmaz Azer. İstanbul'un en ihtişamı olan mavi denizini izlemeye başlamıştı. ' sen benim hayatımı mahvettin Mahir. Ama bende seni yakmaya geldim. Bu istanbul andım olsun ki seni yaktığıma şahit olacak. ' demişti kendi kendine.
Yazarın Ağzından,
Vakit gelmişti. Zeynep abisinin yardımıyla merdivenden aşağıya inerken merdiven başın da bekleyen seher ile Mahirle göz göze gelmişti. Mahir ile beraber göz göze gelirken, bakışlarını kaçırıp abisine baktı. Merdivenin son basamağına geldiklerin de, Mahir'in kolunu uzatmasıyla koluna girerek ağır adımlarla nikah masasına doğru ilerlemeye başlamışlardı. Misafirlerin kocaman alkış eşliğinde de yürüyorlardı. Gülümsemeye çalışıyordu ama olmuyordu işte yapamıyordu. Bugün cenazesiydi Zeynep'in. Herkesin bakışlarını üzerinde hissediyor daha da geriliyordu. Nikah masasına geldiklerin de ise nikah şahitleri de gelmişti. Ardından da nikah memuru. Bakışlarıyla etrafı izliyordu. Sonra abisini görünce bütün içinde ki gerginlik son bulmuştu. O sırada sessizlik nikah memuru tarafından bozulmuştu. " Hepiniz Eroğlu nikahına hoş geldiniz diyor ve nikah ahdini başlatıyorum. " Demesiyle tekrar kocaman bir alkış gelmişti. Mikrofon zeynebe dönmüştü. " Gelin hanım, adınız soyadınız, anne adı baba adı. " Demesiyle boğazını temizleyip cevap verdi zeynep. " Zeynep Erinç. Anne adı Gül Erinç baba adı Galip Erinç. " O sırada aynı soru mahire yöneldi. " Damat bey, adınız soyadınız, anne adı baba adı. " " mahir eroğlu, anne adı melike eroğlu, baba adı Mehmet Eroğlu. " Nikah devam ediyordu. " Siz zeynep erinç. Hiç kimsenin baskısı altında olmayan, iyilikte, kötülükte, hastalıkta ve sağlıkta mahir eroğlunu eş olarak kabul ediyor musunuz?. " " Evet. " Dümdüz bir şekil de evet. Alkışlar çoğalmış göklere yükselirken aynı soru Mahire sorulmuştu. " Siz Mahir Eroğlu, hiç kimsenin baskısı altında olmayan, iyilikte, kötülükte, hastalıkta ve sağlıkta Zeynep Erinci eş olarak kabul ediyor musunuz?. " " Evet. " Mahir'in evet deyişi kocaman alkışlar eşliğinde olmuştu. " Ben de İstanbul belediyesi adına sizleri eş olarak ilan ediyorum ve aile cüzdanını gelin hanıma taklim ediyorum. " Dedi ve ekledi. " İmzaları atabilirsiniz. " Önce zeynepten başlayıp sonra da sehere kadar ulaşmış nikah ve şahit imzaları atılmıştı. Nikah cüzdanı kendisine verildiğin de, düğün salonundan içeriye giren Yılmazı kimse fark etmese de Mahir, bakışlarını yan tarafa çevirip bakarken gördüğü kişiyle durdu. Çünkü, simasın da tanımıştı yüz ifadesini. ' Yılmaz. ' diye fısıldadı kendi duyacağı şekil de. Bu tarafa doğru atılan adımları izledi ve nikah masasının karşısına geçerek göz göze yüz yüze gelmişti. Zeynep, bakışlarını sehere çevirdiğin de seher de bakışlarını zeynebe çevirmişti. İkili kendi aralarında mekik dokurken seherden çektiği bakışlarını Mahire çevirmişti. Öfke ve kin dolu bakışları yüzüne serildiğini görmüştü. Yutkundu, daha iki gün önce gördüğü adam ile şimdi düğün de yüz yüze gelmişti. Ne kendisi ne de seher bu konuyu açmıştı. " Merhaba Mahir. " Diye sessizlik Yılmaz tarafından bozuldu. Herkesin fısıldayarak kendi kendilerine bir şey konuştuklarına şahitti Zeynep ama kanıtlayamazdı. Mahir kin dolu bir ses ile " Ne işin var senin burada?. " " Davet edilmedim bir geleyim kendimi göstereyim dedim. " Üzerine doğru yürüyeceğini görünce her ne kadar istemeye olmasa da yaptıkları bir evlilikten, onu engellemesini engel değildi. Elini koluna yasladı. Bakışlarını yılmaza çevirdi. " Yanlış adamla evlendin Zeynep. Bu adam benim geleceğimi karattı. " " Kendi karattığın hayatını benim üzerime atma. " Diye Zeynep olanları dinliyordu. " Her şey senin hırsların ve kinin yüzünden gelişti. " " Artık buradayım Mahir Eroğlu. Sana bundan sonra mutlu olmak haram. " Deyişiyle sessizlik önce fırtına oluşmuştu. Ne olmuştu bu kader kin ve öfke?. İkisi arasında ki düşmanlık niyeydi bilmiyordu. Ama aralarında ki her neyse, ortam iyice gerilecekti.
Bölüm Sonu.. Şimdi işler kızıştı. Bakalım neler olacak?.. Mahir ile Yılmaz'ın arasında ki savaş ne kadar sürecek?. Diğer bölüm görüşmek üzere... |
0% |