Çile bülbülün çile desen bile: Bazı şeyler olur; gitme kalma noktasına gelirsin ya, ha ışte ondan... İlahi aşk denilen noktada: Eskiden kalma bir alışkanlıkla; gökyüzüne bak dedim kendine, sizde öyle yapın bence... Kara kasıma kara gözüne diyerek, çocukları bir arada tutmayı bilmek gerek... Kahvenin yüz temizleyici olduğu gibi; insan kimseyi üzmemeli, kırmamalı kırılmamayı öğrenmeli... Durum davranış birliğinde; madem ki doğdu bu evrene, yaşaması için bir zaman verildi ona... Dedemin geceleri saymadığı gibi: Yaşı başı almalı; kendini bilmeli, yuh yuh demeden hemde... Bu ne diyemeden, beklemek yerine!? Hazır olmalı herşeye, şerefi dimdik durmasını sağlamalı...!
Sahi şeref neydi; duygu durum, değişmiyor muydu? Herkeste yıllar geçsede; bilmeli herşeyi, aynılık farklılık çiçek gibi açmaz... Haylaz olup: Sahillerde hayat süreceksin; hiçbir şey olmamış gibi, birçok şey olacak gibi beklentiyle... Bende gündelik; günlük olayları, sayarız ya hani... An be an şafak gibi ki; şahit olunan ne varsa, yolcu yolunda gerek derken bile... Al yazmalı; Yolda sağdan mı soldan mi demek bile, kader tesadüf den uzak herşey... Yanlık ve doğruluk gibi, ayna olur her kişi! Sana nenni olur ya, herşey... Sana: Çocuk ruhun; erçetin olup, seni dimdik korur herşeye karşı... Son mektup yazılırken bile; yazılıp silinen tekrar edilebilen, ne varsa...?
Fiko gibi; gol atabilirsin güne; yaşanılana istiyorum, ne olursa olsun diyebilene... Korkup sinmeyene; aşkı için direneme de, bir ah ile insanın ayıbı yok diyene... Kapın açık olsun... De evcil bir kuş; dışarıyı tanımazsa, grip nedir bilmez... Aynı: Eskilerin üstü kapatılıp; gününü gün ediyorsan, derleyip topluyorsam... Her şeyi; yine deyimlerden medet umur hale geliyorsan, tamamdir herşey... Yazboz tahtası bile işe yaramaz, özleyiş içinde kalmasın... Kuyu içine düşmüş gibi; yürekte bir ateş var demek, gereksiz...
De bu kimi mutlu edecek; İstanbul'da bilinmez değil mi; yer yer gezsende?... Kimi bu; kimi şu severlerle, sevap işlersim bilinmezdi.... Savaş içinde: Bir bakış açısı; seni beni onu iyi eder, değil mi? Yakılardan çıkıp; sapkın olmayıp, her adımı düşünmek gerekirdi... Yarası ne olursa olsun: İnsanlık mümkün değil; yok olur sanıyorsan, yanılıyorsun... Her hikaye; buna çıkıyordu, bir süre yazmayacağım... Yaşayacağım, ama? Bu anlarda: Bahsettiğimi unutmayıp; yine de erir diyerek, suya yazmadım ya! Sizinde söz etmeniz için: bakıp sonradan göreceğim; yeni türkü ezgilerine, yıllar sonra geri dönse... De; sınıfta kalınan noktalar varken, iyi olur... Benim onun için; memet, sen burada ne ararsın demek gereksiz... O olmasa; sende olmazdın, bunu bilerek göç dünyadan... Bil anla; bildir anlat, bakış açısı oluştur... Anlarsa ne âlâ; anlamazsa, su bilir... Ali: Seni bu dağdan tepeden; hiç gocunmadan, çelik gibi yürekle... De; benle onun arasında, uçurum olm
Aslında: Dev olan sen; çocukluğumda, beni korkut du... Mahallenin göçebesinde de: Böyle bir olay vardı da; kızın da, böyle bir sorunu vardı... Diyen duyulan; ne varsa, diğer kısma artık? Sadece: Bir defaya mahsus; ben doğdu ve hep hor gorulsem de? Ey sarhoş gülme haline diyerek! Zaten her yaptığının; gözüne batması gibiydi, göçebe durumunun... Sözü özü bile: Tepki gibi görünse de; insanoğlu bu, ayakta kalmalı idi...Yaşadığı mahalle; canı idi, ailesi olmasa da! Ağabeyin arkadaşı, ruh taşı oldu... Ki; ailesini anlatmaya çalıştı, ona!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.92k Okunma |
2.98k Oy |
0 Takip |
540 Bölümlü Kitap |