Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@karamel_makiyatou

Yağmacıları püskürtmüştük. Fakat Amy rahat durmamış ve emirlerimize, onu korumak için verdiğimiz emirlere karşı çıkmış ve yaralanmıştı. Şimdi ana şifacının yanınaydık. Ve diğer yaralı askerler.

“Bunu yapmamalı ve Steve’in yanında kalmalıydın, Amy!” Diye gür bir sesle konuştum. Bu ortamda sessizliğe sebep olmuştu. Kraliçeye adı ile hitap edilse bende böyle tepki verirdim. Lakin Ana Şifacı bu duruma sadece gülmüştü. Çünkü çocukken yaralarımızı hep o sarmıştı ve bize alışkındı.

“Tüm orduya ‘Kraliçeyi koruyun” emri de verildi Amy. Ölebilirdin.” Diye sakince konuştu Steve.

“Tamam hatamı kabul ediyorum,” dedi, “ve babamın bu gibi durumlarda yapmamızı emrettiği şeyi yapıyorum.” Dedi. “Artık bende sizin emriniz altındayım.

İkinci bir sessizlik.

Üç Yıl Önce…

Kral Jack ölümünün aklaştığını hissedebiliyordu. Bu yüzden öldükten sonra bile kızını korumak için bir şey yapacaktı.

“Stev ve Abel. İkinizin Cameron’dan bir farkı yok. Bu yüzden size emrimdir: Ben öldükten sonra kızımın canı tehlikeye girerse, tüm krallık sizin emriniz altında olacaktır. Amy’de sizin emriniz altında olacak. Cameron, Volkan Krallığında olacağı için bunu sizden istiyorum.”

Şimdi…

Askerlerden biri konuşmamıza dahil oldu. “Bize de açıklayabilir misiniz, efendim?”

Steve o askere baktı ve dümdüz bir şekilde cevapladı. “Hayır.” Kısa, net ve yeterli bir cevap. Bu sırada da Amy’nin yarası sarılmıştı.

Amy oturduğu yerden kalktı ve şifahaneden çıkmak için kapıya yöneldi. Kapı zaten açık olduğu için direkt çıktı. Bizde onun peşinden çıktık. Yemek salonuna gidiyorduk. Hizmetkarlar Amy’i görünce selam veriyorlardı.

Yemek salonuna vardığımızda masa çoktan hazırdı.

Elindeki tepsiyi bırakıp çıkacak olan hizmetkarlardan birini durdurdum. “Askerler için yemek hazır mı? Ve sizler için?” diye sordum. Gülümseyerek cevap verdi. “Evet efendim, bahçede.” Gülümsedim ve başımla onayladım. Ardından gitmesine izi verdim. Gösterişli masaya doğru ilerledim.

Ana yemek olarak sebze soteli bizon vardı. Yine aynı şekilde sebze garnitürleri ile süslenmiş ve lezzetlendirilmişti. Ama benim masada dikkatimi en çok çeken şey böğürtlen sosu ile harmanlanıp sotelenmiş olan sebzelerin bulunduğu tabaktı. İlginç ama güzel bir lezzetti. Geriye kalan beni ilgilendirmiyordu, tatlıya kadar.

“Ne yapmayı planlıyoruz Ab?” Diye sorduktan sonra orman meyveli kokteylinden bir yudum alarak yemeğe başladı.

“Kasabalara ve köylere inmeyi düşünüyorum.” Dedim ve tabağıma bir miktar sebze aldım. “Bilgi toplamalıyız. Çünkü yağmacı soygunlarına ve saldırılarına haydutlar ve çeteler de karşı koyar. Çünkü onların da işlerini etkiler. Saray askerleri ve muhafızları ile nadir iş birliklerindendir. Bu nedene asla saraya kadar ulaşamazlar. Lakin birkaç saat önce onların hepsini öldürdük. Sizce de şüpheli bir durum değil mi bu? Nasıl saraya geldiklerini öğrenmeli ve bir dahakine, olacaksa eğer, hazırlıklı olabiliriz.” Dedim ve suyumdan bir yudum aldım.

“Sonrasında da duruma göre diğer krallıklar ile bir toplantı düzenlenir.” Dedi Amy etinden bir lokma alırken. Başımla onayladım.

“Bende seninle geliyorum Ab,” dedi Steve. Başımla onayladım onunda. İki hep birden iyidir. Yani bize böyle öğretilmişti.

Orduda öğretilen ilk şey buydu.

“Tamam şimdi her şeyi bir kenara bırakıyor ve yemek yiyoruz. Çünkü savaştan çıkmışçasına açım.” Söylediğime güldüler ve yemeğe devam ettiler.

 

 

Loading...
0%