Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@karamel_makiyatou

Okulda idim ve ders boştu. Bu yıl kütüphaneye gittim. Stefan Zweig - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabını bulmuştum. Uzun süredir arıyordum, şu an bulmanın sevinci ile okuyorum. "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ha?" Sesin geldiği yöne bakmak için başımı kaldırdım ve Oğuz ile karşılaştım. Her zamanki gibiydi. Yani nefes kesici idi.

 

Tebessüm ile, "Evet. Uzun süredir okumak istiyordum. Şimdi kütüphanede bulunca okumak istedim." Gelip yanıma oturdu. Bana bir süre baktı, ben de ona. O bana yaklaşmaya tenezzül edene kadar devam etti bakışmamız. Yutkundum ve ne olduğunu idrak etmeye çalıştım. O ise dudaklarımı öpmeye başladı. Bu öpüş daha önce hoştu ama şu an rahatsız ediciydi.

 

Beni kendine yaklaştırdı, oturduğum sandalyeyi kendine çekerek. Belime sarıldı ve bunu devam ettirdi. Onu itmek istediğimde benden ayrıldı. Yani onu itmeme gerek kalmadı. "Sana olan özlemimi giderebiliyorum ama dudaklarına olan özlemim... Seni seviyorum Ada." Öylece kaldım. Tanışıklığımız bir ay bile değildi. Nefes nefese birbirimize baktık sadece.

 

Ona karşılık vermeyeceğimi anladığında ellerini belimden çözdü. "Özür dilerim." Bir şey demedim. Sadece susup kitaba döndüm. Beni seviyordu ama duyguları karşılıksız idi. Hem benim neremi beğendi de sevdi. Hani o kadar güzel bir kız değilim. Kendimi kandırıyorum. Çok güzel bir kızım ve bu yüzden çok fazla kişinin dikkatini çekmeyi başarıyor idim. Keşke böyle olmasaydı. Çünkü böyle olunca da çok fazla istemediğim, yabancı temasa maruz kalıyordum. Çok fazla taciz ediliyor idim.

 

Ben sessiz sedasız ağlamaya başlarken bir çift kol beni sardı. İlk başta irkildim ama daha sonra kimin geldiğini anladığımda başımı ona yasladım. "Sakin ol." Dedi. Benden sakin olmamı bekliyor. Ben ise ağlamaya devam ediyorum.

 

"Nasıl sakin olayım?"

 

"Sen Ada Timurtaş'sın, yaparsın."

 

"Yapamam..." Dedim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. O ise yerinden kıpırdamadı ve benim yanımda durdu.

 

Özledim seni, Eda.

 

Sensizlik çok zor be ikizim. Benden daha çok dayanırdın sen. Niye gittin? Niye beni tek bıraktın ikizim? Senin için değerim bu muydu?

 

Ama kendime ve sana sözüm var.

 

Yaşayacağım. Senin hayallerini gerçekleştireceğim. 'Yapacağız' dediğimiz şeyleri senin adına da yapacağım.

 

Sen benim Eda'msın.

 

Ben senin Ada'nım...

 

*

İlahi Bakış Açısı

 

Bartu, ilk defa kendine ayırdığı evde bu kadar fazla uzun süre kalmıştı. Gelen aramalara ve mesajlara dönmemiş hatta telefonunu kapatmıştı. Salonundaki L koltukta uzanıyordu. Bir süre dinlenmek istiyordu. Ta ki kapısı çalınana kadar. Çiçek Teyze olmadığını biliyordu, oğlunun mezarına gitmişti. Geriye sadece bir kişi kalıyordu:

 

YEŞİL!

 

"Belasın Yeşil, bela." Diyerek mırıldandı. Başını öne eğip sağa sola salladı ve güldü. Kapıyı açtığında karşısında yeşillere bürünmüş, kocaman yeşil gözlerini açıp Bartu'ya bakan Yeşil vardı.

 

"Beyn geydiymm!" Dedi ve Bartu'nun bacağına sarıldı. "Şeyi çok üzledim, Bayyu!" Bartu'ya 'Bayyu' diyordu çünkü 'R' harfini telafuz edemiyordu. Bartu onu kucağına aldı ve Yeşil'i getiren abisine baktı.

 

"Bartu abi, bizim annemle bir yere gitmemiz gerekiyor. Ama Yeşil gelmemek için diretti. Hatta 'Bayyu' diye ağlamaya başladı. Bende getirdim." Dedi mahcup bir şekilde. Yeşil'e gözlerini kısarak baktı.

 

"Yeşil benimle." Daha sonra Yeşil'e baktı. "Bay bay yap Onur'a."

 

"Dit buydan Onnu! Ben Bayyu'nun yayında kaycam." Onur gözlerini kısıp kardeşine yaklaştı ve hesap sorar gibi elini kaldırdı. Ardından, "Ne diyorsun ya sen? Tipsiz!" Dedi. Yeşil dil çıkarttı ve Onur gülerek gitti. Yeşil'de hemen arkasından kapıyı kapattı. O kadar hareketliydi ki Bartu onu düşürmemek için ayrı bir efor sarf ediyordu.

 

"Bayyu, Yeşil'i öyzledi mi?" Diye sordu Yeşil. Bartu güldü ve küçük kızın küçücük, fındık kadar olan burnunu öptü.

 

"Evet. Peki Yeşil, Bayyu'yu özledi mi?" Yeşil kollarını iki yana açtı. Ardından "EVET!" Diye bağırdı ve Bartu'ya sarıldı.

 

"Yeşil, Bayyu'yu çoooott seyiyoyyy!!" Dedi Yeşil.

 

"Bayyu'da Yeşil'i çooook seviyor." Dedi Bartu.

 

Yeşil neşe içinde güldü. Bartu, kucağındaki küçük koz ile salona doğru yürüdü. Küçük kuzu L koltuğa bıraktıktan sonra ona döndü. "Evet, bugün Yeşillere Bürünmüş Yeşil'e soruyoruz. Film izlemek ister misin bakalım Küçük Bela?" Yeşil, kendisine 'Küçük Bela' denmesinden hoşlanmıyordu. Ama Bartu onun için başkaydı; Yeşil'in değimiyle Bayyu.

 

"Ne izliçez?" Diye sordu. Hemen ardından tombul yanaklarını şişirdi. Bartu elleri ile Yaşil'in yanaklarını söndürdü.

 

"Yeşil Hanım ne isterse."

 

"Şeyma seç!"

 

"Peki." Dedi Bartu ve düşünüyormuş gibi yaptı. Aslında bildiği bir film vardı. Daha doğrusu çizgi dizi. Netflix'te yayınlanan 'Unicorn Akademisi' isimli çizgi dizi. Fragmanını merak edip izlemişti -Yeşil için- Yeşil'in seveceğine emindi. "Buldum. Bir film biliyorum. Uzuuunnn ama çooook güzel." Dedi Bartu en sonunda.

 

Yeşil ağzını kocaman açtı. Şaşırmış gibi yapıyor ve Bartu ile oyun oynuyordu. Ama biliyordu, onun Bayyu'su onu kırmazdı, her şeyi bilirdi, onu severdi, ona kızmazdı. Bartu'yu işte bu yüzden çok seviyordu. Bartu onun Beyaz Atlı Prensi niteliğindeydi. "Ne peki?"

 

"Univorn filmi." Dedi Bartu. Yeşil gibi heyecanlanıyormuş gibi gözükmek için çaba sarf etmişti. Ama gerçekten heyecanlıydı. Yeşil ile izleyecekti filmini.

 

Heyecan ile oturdu yerine Yeşil. Bartu'da hemen yanına. Bartu filmi açtı ve izlemeye başladı. Dizine uzanan meleğe baktı. Ve düşündü.

 

Çiçek Teyze beni oğlu için seviyor. Peki Ya sen Yeşil? Neden Bartu abini, daha doğrusu Bayyu'nu seviyorsun? Ben senin gibi bir masumun sevgisini hakedecek ne yaptım? Sen tertemizsin. Ben ise en kirlilerinden... Sen meleklerin vücut bulmuş halisin. Ben iblisin vücut bulmuş haliyim.

 

Neden ben? Neden abin varken beni abin olarak görüyorsun? Neden beni seviyorsun? Ben senin sevgini de haketmiyorum. Ama sen beni severken mutluysan sorun yok. Sadece sevgine kayık mıyım, işte orasını bilmiyorum. Ama layık olmak için ekstra efor sarfedeceğim.

 

Bartu, bunları düşünürken telefonunu açtı. En son arama beş gün öncesine aitti. Biliyordu, kimse artık onun için endişelenmiyor idi. Telefonunu kenara bıraktı ama bir kişinin araması sonucu telefonunu eline aldı...

 

İlahi Bakış Açısı

 

Bartu, Yeşil'le Beraberken Ada,

 

Ada, Arsen'in ona verdiği, elindeki kitaba gömülmüştü. Güzel bir romandı. Pek sevmezdi popüler kültür romanlarını ama bu romanı sevmişti.

 

Ben yedi katilin arasına düşsem ne olurdu acaba? Gerçi bende de beş tane abi var.

 

Demir. En deli dolu ve çocuk ruhlu olan.

 

Mert. Olgun bir yapısı var, korumacı ama içindeki çocuk ölmemiş.

 

Adal. Üniversite için başka şehre gittiği için onunla hiçbir şekilde iletişimim yok. İnşallah olacak.

 

Vural abim. Abi dediğim tek abim.

 

...ve Bartu... Kim olduğunu biliyorum ama bilmiyorum. Çözemiyorum. Uzun süredir yok. Özledim sanırım...

 

Saçmalama!

 

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp kitaba devam etti. Yani devam etmeye çalıştı. Bartu'dan uzun süredir haber alınamıyordu. Endişeleniyor, özlüyordu onu. Şimdi ne yaptığını merak ediyordu. Arsen'in bir şey yapmış olmasından korkuyordu.

 

Çünkü onun gözlerindeki Bartu Timurtaş öfkesini görmüştü.

 

Kitabın ayracını içine koyarak kapattı kitabı. Dudaklarını kemirmeye başladı, stres doluydu. Endişeleniyordu. Herkes o olmadan hayatına devam ediyordu ama Ada onsuz yapamıyor gibiydi. Çünkü onun varlığı bile ona yetiyordu. Fakat şimdi ondan haber yoktu.

 

Telefonunu eline aldı. Mesaj yazmak ve aramak arasındaydı. Mesaj yazmadı. Aranan istedi ama olmadı. Nedenini bilmiyordu. Ne yaptığının farkına vardı.

 

Saçmalama kızım? Eda olsa böyle mi yapardı ya?

 

Sen niye seni taciz eden birini merak ediyorsun? O SENİN TACİZCİN!

 

İYİCE SAÇMALIYORSUN! Nefes al nefes ver. Eda ne derdi: 'Yanlış karar almamak için iyice düşün. Sağlıklı düşünebilmek için sakın kal. Sakın kalmak için derin derin nefesler al...' hadi.

 

Ada, derin derin nefesler almaya başladı. Kendini daha iyi hissetmeye başladı. Bartu ile iletişimi ilk zamanlardaki gibi olacaktı. Çünkü ne yaptığını o an daha iyi fark etti. Onu taciz eden kişi ile normalleşiyordu. İyice saçmalamaya başlamıştı.

 

Kitabın ayracını kitabın kaldığı kısmına koydu. Kitabı yanındaki komodinin üstüne koydu. Odasından çıkıp Arsen'in odasına gitti. Arsen'in kapısı ve odasının ışığı açıktı. Kapıdan baktığında Arsen'in saçma sapan bir pozisyonda uyuya kaldığını gördü. Elinin olduğu yerde, yatak dışındaki sol eline baktı. Telefon ile oynadığı yere düşen telefondan belli idi. Üstünü örtmeyi akıl edebilmiş idi. Ada gülümsedi.

Ada ona baktı. Uyuyunca yaramazlık yaptıktan sonra yorgun düşüp uyuyan bebekler gibi oluyordu. Arsen'e yaklaştı ve yerdeki telefonu aldı. Telefon kapanmamıştı. Ada, bu yüzden ister istemez telefonda ne yaptığına baktı. Biri ile mesajlaşıyordu. Ada mesajları okuyunca şok oldu ve kendinden, kendi 'Benliğinden' şüphe duydu.

 

Bu okudukları gerçek olamazdı.

 

İlahi Bakış Açısı

 

Bartu Telefon Konuşmasını Bitirdikten Sonra,

 

Bartu yaptığı konuşmadan sonra her şeyi unutmuştu. Gerçeklik algısını kaybetmişti. Geri mi dönmüştü? Ama nasıl? O ölmüştü?

 

"Bayyu..." Yeşil'in uykulu sesini duyunca Bartu kendine geldi. Yeşil oturur pozisyona geldi ama halen uyuyordu. "Annem geymeiy mi?"

 

"Annenden izin aldım. İstersen bugün buradasın." Yeşil mutlu olmuştu ama uykusu vardı ve mutluluğunu Bartu'ya yansıtamıyor idi. Bartu Yeşil'e baktı. Yeşil elbisesindeki süsler çıkartılabiliyordu. Bartu hepsini dikkatle çıkardı.

 

"Tokayayaımda." Dedi Yeşil. Bartu Yeşim'in saçlarına baktı. Küçük, ince lastik tokaları onun canını yakmadan nasıl çıkaracağını bilemiyordu.

 

"Nasıl çıkarabilirim?" Dedi. Yeşil halen uykusuydu ama soruyu cevaplayabilecek kadar uyanıktı. Önce esnedi, Bartu'da iki buçuk yaşına henüz girecek olan bu küçük kızın ağzını kapattı.

 

"Mayasya." Dedi. Bartu ilk defa Yeşil'i anlamamıştı. Yeşil bunu fark etti ve işaret ve orta parmağı hariç elini yumruk yaparak makas yaptı.

 

"Ha makas..." dedi Bartu.

 

"Jeyon get düsyor."

 

"Onur öğretiyor değil mi sana bunları?"

 

"İvet!" Bartu güldü.

 

"Ben makas alıp geliyorum." Dedi ve uzaklaştı. Telefon konuşmasını unutmuştu bile. Bu mucizevi varlık yardımcı olmuştu ona.

 

Bartu elinde bir makas ile dönmüştü. Küçük bir makas. Yeşil'in saçlarındaki tokaları onun saçlarını kesmeden kesmeye özen göstererek kesmeye başladı. Yeşil'in saçları çok inceydi. Bu yüzden annesi ince lastik tokaları tercih ediyordu.

 

Bartu tokaları kesme işini bitirince Yeşil'in saçlarındaki tokaları ayıklamaya başladı. Hepsi yeşildi. Yeşil, adının hakkını veren bir kızdı. Bartu bunu düşününce güldü.

 

Yeşil'in, toka takılsa bile şekli bozulmayan dümdüz ve incecik saçları omzuna geliyordu. Ayağa kalktı ve Bartu ile aynı hizaya geldi. Sonra başını hızlıca salladı. Saçları Bartu'nun yüzüne çarpıyordu. Zaten istediğinde buydu.

 

Bartu üstünde rahat şeyler olduğu için Yeşil'i kucağına aldı ve direkt odasına giderek yatağa uzandı.

 

Yeşil uyumadan önce -halen uykulu ama enerjik- Bartu'nun yüzünü incelemeye başladı. Eli Bartu'nun yüzünde dolaştı. Minnacık elleri hayranlık ile dolaşıyordu Bayyu'sunun yüzünde. Sonra saçları ile oynadı. Lüle lüle olan bu saçları çok seviyordu küçük kız. En sonunda elleri ile Bartu'nun gözlerini kapattı ve ona yaklaşarak uyumaya başladı. Sarıldı.

 

Bartu'da ona karşılık vererek ona sarıldı. Dizlerini Yeşil'in küçük ayaklarına değene kadar kendine çekti.

 

Masum bir meleğin gözünde masum olmak...

 

Etrafımdakiler melek. Ben ise onların ortasında kalmış iblis. Melekler birbirlerini seviyor ama iblisi daha çok seviyorlar.

 

Söyleyin o iblise; O sizin sevginizi hakedecek ne yaptı da onu bu kadar çok sevdiniz?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%