Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@karamel_makiyatou

Demir ile ciddi ciddi animasyon filmi izleyecektik. Çocuk muyuz biz? Sanki çok büyüksün. Aslında sabahki olayı unutmasını sağlamıştı, eh buda iyi.

 

Onun odasına gittim v- oha! Nasıl hazırlamış hemen de her şeyi! Buz Devri Her Kapıyı Açar. Unutmayın bu 'özlü sözü'

 

"Ada! Hadi gel, izleyelim! İlk filmden." Hoopp tüm düşüncelerimden sıyrıldım. Dedi ve telefonu çaldı.

 

"Senin ebeni... Ne var lan?.. Of be! Ne güzel Ada ile film izleyecektik ben... Oldu paşam başka emrin... Ya havle... Ya bi s*ktir git... Gelmiyorum lan... Kardeşimle zamanla tanışıtsın... Başka?.. yav bi de get! Valla de... Söz ver lan!" Küfürle açıp mutlulukla telefonu kapatması harika.

 

"Hadi kalk! Bora onlar bekliyor." Nereye diye sormadım. Çünkü konuşmalardan az biraz anladım denebilir. Az biraz.

 

Cık.

 

Bir kafeye gelmiştik. Niye bu kadar mutluydu? Kesin sevdiği kız başkasına varmadı. Saçmalıyorum. "Hoş geldiniz." Dedi Bora. Onu görünce güldüm. "Bir sorun mı var Ada?"

 

"Yok, sadece telefon konuşmanız geldi aklıma. Küfürle açıp mutlulukla kapattı Demir. Nedenini az çok tahmin ediyorum." Dedim gülerek. Demir'in bana bakışları...

 

Sonra masaya baktığımda Oğuz'u gördüm. Demir'dr görmüş olacak ki sinirlendi. "Onun ne işi var burada." Dedi dişlerinin arasından.

 

Bora, "Lütfen, bu sınıf buluşması. Şimdilik ne sorununuz varsa bir kenara bırakın." Sonra bir kız ayağa kalktı. Adını daha öğrenemedim ama herkesçe tanınıyordu.

 

Eda burada olsaydı onun tahtı ikizimindi de neyse.

 

"Sakın organizasyonumu bozmayın, yemin billah olsun ki öldürürüm sizi! Kimse alamaz." Dedi. Tırstım. Demir uysallaştı. Evet, evet. Uysallaştı.

 

Oğuz'un yanı boştu ve Demir oraya oturdu. "Burası bugün bizim. Şimdi... DC?" Günahım kadar sevmem. "İsteyenler?" Benim dışımda herkes el kaldırdı. Ula Bora! Pislik. "İlk ben çeviriyorum." Dedi ve şişeyi çevirdi. Demir ve Mehmet. Mehmet soruyordu.

 

"D? C?"

 

"Cesaret!" Mehmet pislik gibi sırıttı. Bana baktı. "Mehmet, öldürürüm seni!" Dedi Demir.

 

"Şakaydı zaten. Senin cezan başka, Sit." Demir'in yüzü düştü hatta gözleri doldu.

 

"Sit deme..."

 

"Sit taklidi yaparsan kovarız seni." Hepsi güldü. Demir dudak büzdü. "AMA YA!" kıyamam ya, çok tatlı oldu bu.

 

Şişeyi Mehmet çevirdi. Ben cevaplıyorum, Selen soruyor. "Doğruluk mu? Cesaret mi?"

 

"Doğruluk." Cesur değilim paşam.

 

"Peki... İkizim nerede?" Bunu sormamalıydı.

 

O dört harfli kelime dudaklarımdan bir fısıltı şeklinde döküldü, "Öldü..." Selen bunu sorduğunda pişman olmuştu.

 

"B-ben... Özür dilerim..." Daha fazla kalamazdım. Aniden kalktım ve kimseyi dinlemeden çekip gittim.

 

Kafeden çıkıp uzaklaştığı da hâlen ağlıyordum. Biri beni kolumdan tutup durdurunca kim olduğuna baktım, arkamdan gelen biri değildi, yoldaki biriydi. Bartu. Neden her yerden çıkıyor.

 

Beni hafifçe kendi önüne getirdi. "Ne oldu?"

 

"Yok bir şey."

 

"Ağlıyorsun."

 

"Çok mu umurunda sanki(?)"

 

"Evet." Sesinde tek bir yalan dahi yoktu. "Şimdi anlat." Dedi kollarını önünde birleştirerek. Neden ağladığını anlattım. Eda'yı hatırlamak, hele ki ölümünü hatırlamak... Benim için çok zordu.

 

Benim en hassas noktam oydu, ikizim. Eğer mutlu bir anımızı hatırlatayım şu an mutlulukla gülümsüyor olurdum. Fakat ölümünü hatırlamak... Onun ölü bedenini bile göremedim, cesaretim yoktu...

 

Bartu beni arabasına bindirmişti. Bir süre sadece beni izledi. Ve ben uyumak, yani yorgunluktan bayılmak üzereydim.

 

Gözlerimi titrek bir nefes ile kendimi rahat bir uykunun kollarına bıraktıktan sonra kapattım.

 

*

 

Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Bartu beni yatağıma yatırmıştı.

 

Telefonumu alıp aşağıya indim. Kanepede oturdum ve telefonumu aldım. Anında bildirim geldi.

 

'ÖMRÜM' Kişisi sizi 'ÖLÜMÜNE KANKAYIZ BRAKOOO!' İsimli WhatsApp grubuna ekledi.

 

Ne?

 

Ömrüm: Gruba hoş geldiniz.

 

Mısra: Manyak mısın kızım?

 

Beren: İşsiz misiniz lan siz! Ders çalışacağım zamana mı denk geldi?

 

Selen: Eniştenizle konuşuyordum ama ben...

 

Mehlika: Her şeyi boş verin. Grubun adı çok güzel.

 

Ömrüm: ABİMİN İNADINA!

 

Telefonum birden elimden alınınca afalladım. Başımı kaldırıp alan kişiye baktım. Adal. Mesajları okudu. Sonra akıl süzgecinden geçirdi. Güldü ama tereddüt ederek. Sonra kahkahalarla katıla katıla güldü.

 

"Kızım, sana hiç ısınamamıştım ama böyle bir arkadaş ortamın varsa tamam." Dedi zar zor. Gülerek. Sonra kanepenin sırtına tutunarak zıpladı ve yanıma oturdu. Telefonumu da bana teslim etti.

 

"Hayır ya! İlk ben bakacaktım kardeşimin telefonuna!" Demir'i görünce biraz daha sırıttım. Telefonumu aldı ve oda okudu. "Ömür'ü bana ayarlasana." Bu cümleyi kurdu ve ben öylece kaldım. Ne dedi o?

 

Sonra telefona baktı. "Dilan kim? Yanda boş ver ya. Ömür yeter bana." Adla ona öyle bi baktı ki...

 

"Hayvan! Versene kıza telefonu!" Demir yeni kendine geldi ve telefonu bana teslim etti.

 

Dilan: Ooo grup kurmuşuz.

 

Tuana: Olm dakka bir gol bir. SKAİN LAN!

 

Siz: Sakin olmasın o?

 

Tuana: He pardon.

 

Siz: Ömür, kriterleri tekrar söylesene. Ciddiyim.

 

Ömür: Koyu kumral, yapılı, uzun, esprili, beni güldürebilecek, çocuk ruhlu, korumacı. Niye?

 

Siz: Abim emrine amade.

 

Ömür: WTF?!¡¿

 

Demir'e baktım. Bana mal gibi bakıyordu. "Şimdi telefonunu çıkar." Çıkardı. "Vereceğim numarayı yaz." Dinlemeye başladı. "0543 * * * şimdi gir WhatsApp'a. Yaz o kıza."

 

"Tamam." Sonra durdu. "Ne?" Adal karşısındakine malmış gibi baktı. "Ciddi misin?" Hızlıca telefonu kurcaladı ve bir şeyler yaptı. "Dur, ne?! Sen bana Ömür'ün numarasını mı verdin? Oha!" Garibim. Nasıl da sevindi. Sen olsan sen de böyle yapardın değil mi Eda? Telefonumu şimdilik kenara bıraktım ve Demir'i izlemeye koyuldum. Kumral saçları dağılmıştı ve düzeltmek için eliyle saçlarını arkaya doğru taradı. Heyecen ile yazmaya başladı. Bi'di öyle bir gülüyor ki... çok tatlılar bir şey bu!

 

Adal'a baktığımda başını çevirdi. Beni izliyormuş. Neden? Aman be! Çokta umurumdaydı.

 

Hala ona bakarken o bana bir kez daha baktı ve göz göze geldik. Gözleri o kadar tanıdıktı ki... o yeşiller... Gözleri parlıyordu. Gözleri kısıl değildi ama gülünce kısıldığı fark etmiştim. Şimdi bana bakarken gözleri titriyordu. Yüzüne, sol gözünün üstüne, bir tutam sarı saçı düştü. Elimle saçını düzelttim. Ve gülümsedim. Ona biraz yaklaştım.

 

"Seni tanımıyorum ama çok tanıdıksın, abi..." abi dedim. Evet, ilk olarak ona abi dedim.

 

Onu şokuyla baş başa bırakıp Demir'e döndüm. Nasıl da sevindi garibim. O mutlu olunca ben de mutlu oldum. Başını bir an olsun kaldırmıyordu ve parmakları durmaksızın çalışıyordu.

 

Loading...
0%