
"arkadaşlar kitap karakterlerine özel hesaplar açılmıştır takip ederseniz sevinirim"
"@savasyildirim02 - @melis_isik936 @cinarkaya03 - @yigityilmaz936 @ruzgarkeskin72 - @motorcu2742 - @timur_erdem01 - @keser0133 - @hayalakar41 - @ardakaya0251 - @olgayilmaz.936 - @burcinsahin314"
"arkadaşlar edit sayfalarımız: @hayaliyazar24 - @savas_officia
l18"
Melis çöktüğü yerden kalktı. Kendi kendine söylenmeye başladı "Melis sen güçlüsün Savaş'ın seni asla bırakmadı bırakmaz!" Yutkundu ayakta duracak hâli yoktu ama direndi Savaş için direnmek zorunda hissetti kendini. Gözündeki yaşları sildi. "Kalk Melis Işık sevdiğin adam için, kızın için kalk!" Telefonunu çantasından aldı aklına gelen ilk numarayı aradı.
Telefon açılmadı. Artık Melis ne yapsa da göz yaşı durmuyordu. Kolundaki yarayı tuttu ağrıdan iyice ağlamaya başladı. Telefonundan taksi çağırdı yavaş yavaş yolun başına doğru ilerlemişti bitmiş bir haldeydi.
....
Kartal, Tiktak'ın yarasına bastırdı. "Olum kendine gel sinir etme beni!" Tiktak'ın gözünü açacak hâli bile yoktu. Canı yanıyordu bu ağrı ona koymazdıoymazdı ama yapan kişi Melis'ti dişlerini belli belirsiz tüm gücüyle sıktı "Kartal siktiğim şeyini bir an önce yap yoksa bundan daha kötü bir yara sende açılır!"
Kartal etrafına bakmaya başladı. Etrafta ağaç ve çimenlerden başka hiç bişi yoktu. Tiktak'ı yasladığı ağaçtan uzaklaştı "bekle geliyorum" Tiktak olduğu yerde dikleşmeye çalıştı. Yarasının acısıyla ağzından ufak bir inleme çıktı. "Ölümün benden olacak Melis intikamım çok kötü olacak!" Diye bağırdı.
Gözleri artık açmayacağı hâle geldi. Telefonun çaldığını duydu elini almak için cebine attı ama gücü yetmedi. Gücü hiç kalmamış şekildeydi. Etrafta kimse gözükmüyordu "Kartal baksana lan!" Diye bağırdı ama cevap gelmedi. Ölmekten asla korkmamıştı hatta ölmek ona ödül bile olabilirdi.
Böyle ölemezdi daha intikamını almalıydı "siktiğim kızından intikam almadan ölemem!" Gözünü tam kapanırken ona doğru yaklaşan ışığı gördü kim olduğunu seçmeye çalıştı fakat başarısız oldu gözleri çoktan kapanmıştı.
Topçu arabadan indi. Tiktak'a doğru koştu "kardeşim" kollarıyla Tiktak'ı sardı "uyan hadi bak gidiyoruz sana kim bunu yaptıysa hayatının en büyük hatasını yaptı buna emin olsun!" Diye bağırdı. Kartal geldi Topcu'nun yapacaklarından kendi bile korkuyordu "Melis yaptı" anlamsızca Topcu, Kartal'a baktı. Kartal yutkundu "bunu Tiktak'a yapan Melis" Topçu sinirle elini sıktı.
Tiktak'ı kucağına alıp arabaya koydu. Kartal tam arabaya binecekken Topçu durdurdu "sen git bana Melis'i bul" Kartal bişi demeden başını salladı. Arabayı çalıştırdı Topcu gözü daha da Tiktak'taydı ona bişi olursa kimseyi yaşatmazdı bu kendi kardeşi bile olsa böyleydi. Tiktak öz kardeşi değildi ama öz kardeşinden daha yakındı.
....
Soytarı etrafına baktı artık yaşama nedeni kalmamıştı tek amacı intikam alıp Savaş'ın yanına gitmekti. Cüzdanını ağır ağır açtı oradaki fotoğrafa uzun uzun baktı saçları sırılsıklam, üstlerinde yırtık kıyafetler, dudakları kaşları patlamış şekildeydi belliydi bir kavgadan çıktıkları.
(2006)
"Yine mi yurttan kaçtınız? Hiç mi akıllanmayacaksınız lan siz?" İkisi de birşey demedi. Kemerle bir kere daha vurdu Barış'a "kaçmak yok anlıyor musunuz beni?" Barış dişlerini sıktı. Bu sefer dönüp Savaş'a vurdu kemerle "burda benim sözüm geçer anladınız mı?" Kapıda onları izleyen çocuklara döndü "burda bu kadar çocuk var ama tek bela açan sizsiniz!"
Savaş dudağını silip elindeki kana baktı. Barış'a döndü o an Barış, Savaş'a baktı yok bişiyim der gibi. Bir kaç tane daha çocuklara vurduktan sonra okul müdürü gitti. Çocuklarda o ara dağılmaya başladı.
Savaş gidip Barış'a sarıldı. Barış kendini çekti bişi demeden odadan çıktı. Savaş yere oturdu vurulan yerlere baktı derin bir iç çekti "belki burda olsaydın anne böyle olmayacaktı sen bana kıyamazdın?" Derin bir iç çekti "doğrusu kıyamasan burda ne işim var?" Gözlerinden akan yaşları sildi "belki buraya gelmem daha iyi oldu Barış bana kardeşlik ne öğretti sizin gibi bırakmadı"
Barış içeri girdi. Ellerinde pansuman aletleri vardı "Savaş gel yaralarını saralım" Savaş'ın gözlerindeki yaşları görünce pansuman aletlerini yere bıraktı hemen Savaş'a koştu "canın çok mu yandı?" Gidip sıkıca sarıldı. "özür dilerim..." Savaş bişi demedi sarılmasına karşılık verdi.
Barış çoktan kabul etmişti bir ailesi olmamasını ama Savaş öyle değildi. Hep bulmak istemişti ailesini sürekli müdüre soruyordu. En son müdür dayanamayıp seni bir otobüs durağına bıraktılar demişti o gün sabaha kadar ağlamıştı yanında her zamanki gibi sadece Barış vardı.
Kapıdan uzanan kafayı görünce Savaş sinirle oraya baktı. "Kim var orda!" Diye bağırdı. 3 çocuk içeri girdi "Savaş ne oldu ağlıyorsun?" Dalga geçtiği çok belliydi Savaş'ın küçük eli yumruk şeklini aldı "Hamza git işine benle uğraşma" iki tarafta birbirini sevmiyordu. Hamza'yı alacak koruyucu aile Savaş'ı görünce onu istemişti o olaydan sonra sürekli kavga ederlerdi en ufacık şeyi gider müdüre söylerdi.
Hamza Savaş'a yumruk attı iki tarafta bu hamleden sonra kavga başladı. Müdür ve güvenliğin gelmesiyle kavga bitmişti. Hamza ve ekibini karanlık bir odaya koydu. Savaş ve Barış'ı yağmurun altına koydu "burdan bir yere ayrılırsanız sizi öldürürüm!" Savaş ve Barış müdür gittikten sonra gülmeye başladılar. Sürekli ceza aldıkları için artık umursamıyordular.
Güvenlik yanlarına geldi. Tahmini 50 yaşlarında babacan bir göbeği vardı. Saçlarının çoğu dökülmüş şekildeydi. "Yine bu ikili niye ceza aldı?" Dedi gülerek Savaş düştü bişi demedi. Barış sinirle "Hüseyin amca durmuyorlar sinir ediyorlar yine bize bulaştılar haklılar onu istememekte bende böyle oğlum olsun istemezdim!"
Hüseyin yavaşça Barış ve Savaş'ın yanına gitti. "Öyle deme oğlum Allah'ın gücüne gider" barış sinirle banka tekme savurdu Savaş Barış'ı tuttu "oğlum dur ben nasıl intikam alacağımı buldum" Barış merakla baktı "nasıl?" Savaş güldü"müdür en çok neye kızıyor yurtta?" Barış sinsice güldü "ben varım yapalım"
Hüseyin bişi demedi sadece ikisini izledi ona göre Savaş ve Barış'ın arkadaşlığı sonsuzdu. Onların kaderi birleşti aynı tarihte geldiler aralarında 1 hafta bile yoktu ilk Barış sonra Savaş gelmişti. Hüseyin'e göre onlar arkadaş değil kardeşlerdi.
Hüseyin ağır ağır yanlarından ayrıldı. Güvenlik kulübesinin içerisine girdi her yeri karıştırmaya başladı sonunda istediğini bulmuştu. Tekrardan Savaş ve Barış'ın yanına gitti.
Barış ve Savaş gelen Hüseyin'i izliyorlardı. Hüseyin çocukların yanına geldiklerinde nefes nefese kalmıştı. Nefes aldıktan sonra onu izleyen iki çocuğa baktı. "Ne bakıyorsunuz dizilin şuraya" ikisi de anlamayan gözlerle ona baktı Hüseyin'in ağzından ufak bir kikirdeme sesi çıktı.
"Geçin siz poz verin" Savaş ve Barış birbirine bakıp Hüseyin'in dediğini yaptı. Birbirlerine sıkıca sarıldılar. Üstleri yırtılmışlardı, yüzleri yara dolu, saçları ve üstleri sırılsıklamdı. Hüseyin bu hallerine gülmekle yetindi. Fotoğraflarını çekip ikisine de verdi "bunu asla kaybetmeyin bu sizin kardeşliğinizin sembolü olsun"
İkisi de birbirine baktı ve aldı o günden sonra ikiside asla yanından ayırmadı. Savaş ve Barış cüzdanın ilk yerine bu fotoğrafı koymuşlardı.
(Günümüz)
Soytarı derin bir iç çekip gözlerindeki yaşları sildi. Daha da öldüğüne inanamıyordu, Savaş'ın onu bıraktığına inanmak istemiyordu. Sandalyenin çekildiğini duydu ama başını kaldırıp bakmadı bile sadece susmakla yetindi. "Kardeşim" dedi Yiğit Soytarı hiç bişi demedi sustu sadece konuşacak bişi bulamıyordu.
"Kardeşim yapma böyle topla kendini" dedi Yiğit. Soytarı dayanamadı sinirle ayağa kalktı "bu elimdeki fotoğraf ne biliyor musun? Benle Savaş'ın kardeşliğinin sembolü olum bizim kaderimiz siktiğimin yurdunda o odada birleşti böyle bitemez anlıyor musun beni? Kaç zorluklar atlattık biz daha çocukken tüm dertlerin üstünden beraber geldik ben korktum ona sığındım, o korktu bana sığındı. Tüm herşeyi beraber atlattık anlıyor musun o ölmedi herkesi bırakır ama beni asla bırakmaz!" Diye bağırdı dayanamıyordu. Göğüs kafesine bir bıçak saplandı sanki.
Bütün herkes onlara bakıyordu. Yiğit derin bir nefes aldı "kardeşim hepimiz ona çok bağlıyız emin ol buna biliyorum sen daha bağlısın ama yapma böyle" Barış sinir olmuştu iyice sinirle masadan kalktı o an sandalyesi devrildi. Dönüp sandalyeyi kaldırma gereksimi bile duymadı.
Sinirle onlara bakan gözlere baktı"dönün lan önünüze!" Diye bağırdı. Elindeki fotoğrafa baktı derin bir nefes almaya çalıştı göğüs kafesine saplanan ağrıyla öksürdü. Savaş olmadan nefes bile alamıyordu.
Yukarıya çıktığın da Melis'i gördü. Bekleme koltuğuna oturmuştu bitmiş hâldeydi. Sinirliydi Melis'e kardeşi o haldeyken o kaçmıştı Savaş'ın yanında durmamıştı. Tam kovacakken sonra yutkundu biliyordu Melis Savaş'ı çok seviyordu.
Soytarı omzunda bir el hissetti. Arkasına döndüğünde Rüzgar'ı gördü hiç bişi demeden tekrar ilerlemeye başladı. Rüzgar'ın dediği cümleyle olduğu yerde kaldı. "Kardeşim herkes duydu Savaş olayını bizimkiler gelecekmiş cenazesini öyle yapacağız" Barış öldürücü bakış attı. "Bak olum hepinizi uyarıyorum siktiğim yerinde mal mal haber duyurmayın benim kardeşim ölmedi!" Diye bağırdı ama bu sefer diğerlerinden daha gür çıkmıştı.
Melis ayağa kalktı Soytarı'ya doğru ilerlemeye başladı "Soytarı ölmedi dimi bir oyun oynuyorsunuz?" Soytarı yutkunmaya çalıştı beceremedi boğazında düğümlendi. "Oyun değil ama ölmedi benim kardeşim ölemez böyle kolay ölmez" sesi git gide daha az çıkıyordu hâli kalmamıştı her halinden belliydi.
(1 gün sonra)
Herşey kurulmuştu. Nerdeyse tüm arkadaşları, ortakları buradaydı. İzin vermemişlerdi Barış'ın Savaş'ı yıkamasına izin verilmedi yurttan tanıştığı onu da kardeşleri gördükleri Mehmet yıkadı. Herkes biliyordu Barış oraya girseydi çıkmazdı.
Cenaze bitmişti herkes son bir baş sağlığı diliyip gitmeye başladılar. Barış ve Melis mezarın başına oturdu. Çınar ve Arda bir saniye bile yanından ayrılmadılar. Melis sol gözünden yaş süzülürken yutkundu "buraya o kadar kişi gömdük hepsine aile gözüyle baktık ama hiç biri bu kadar can acıtmadı." Buket Soytarı'nın yanına oturdu.
Haberi aldıktan sonra kendine gelememişti. Uzun süredir başka ülkedeydi. Savaş için bir arkadaş değil anneydi Buket. Kendi çocuğundan farksız değildi bu gruptaki kişiler ama Savaş onun herşeyiydi Suat'tan kocasından bile önceydi.
Gece olduğunda Buket'in koluna dokundu Suat. "Güzelim gel hadi eve gidelim taziye olacak daha" Suat ve Buket çocuk bekliyorlardı. Zaten planları vardı bu hafta Türkiye'ye gelmekti bir an önce haberi vermek istiyorlardı. Savaş'a özel verecekti Buket çocuğu onun için bile hazırlık yapmıştı.
Haberi alır almaz herşey başına yıkılmıştı. Onun için sadece bir arkadaşını değil de; kardeşini, çocuğunu, abisini, babasını kaybetmiş gibi hissetti.
Buket kafasını hayır anlamıyla salladı "onu yanlız bırakamam burda" Suat hiç bişi demedi Savaş onun içinde kıymetliydi ama karısının da hamile haliyle burda olmasına dayanamıyordu.
Melis'e döndü "güzelim hadi kalk sende mahvoldun" Melis gözleri dolu şekilde Suat'a sarıldı "abi bizim kızımız oldu biliyor musun? Tam dedik bir aile olduk evlenecektik bu yıl söz verdi beni bırakmayacaktı şimdi ise kızımızla beni bıraktı" gözündeki yaşlar bir bir düşmeye başladı ama silmedi. Düşmesine izin verdi zaten bu zamana kadar hep içinde tutmuştu bu sefer tutmaya niyeti yoktu.
Bu zamana kadar hep güçsüz yüzünü Savaş'a gösterirdi çünkü Savaş onun en büyük gücüydü. Gücünün olduğu yerde onun güçlü kalmasına gerek yoktu zaten düşse elinden tutup kaldıracak biri var.
Hepsi ufak ufak kalmaya başlamıştı. Buket Soytarı'ya dokundu "hadi gidiyoruz kalk bebeğim" Barış kızaran gözlerini yavaş yavaş Savaş'ın mezarından ayırıp Buket'e baktı.
"Gidemem, yapamam bunu kardeşime" Suat Barış'ın koluna girdi tam kaldırırken elini çekti. Ona bile hâli yoktu bunu fark etmişti. Suat Soytarı'yı ilk defa bu kadar güçsüz görmüştü "kardeşim hadi kalk mecburuz gitmeye"
Soytarı mezara baktı "Savaş yalnız kalmayı sevmiyor. Herkes onu korkusuz sanıyor kim giderse gitsin umursamayacağını sanıyor ama öyle değil Savaş'ın en korktuğu şey yanlız kalmak kardeşlerinin sevdiği kızın onu yanlız bırakması" gözlerinden akan yaşı yavaşça sildi "şimdi söyle bana ben kardeşimi bu korkusu varken nasıl yanlız bırakim"
Melis sıkıca Soytarı'ya sarıldı "ama mecburuz Soytarı yoksa bende Savaş'ı bırakmak istemiyorum ama evde Ebru var kardeşinin son emaneti ona sahip çıkmamız lazım"
Soytarı mezara doğru eğildi toprağı öptü "söz kardeşim söz intikamını alıp yanına gelecem ama o zamana kadar beni bekle!"
....
Tiktak kendine ufak ufak gelmeye başladı. yanında ki Topçu'ya baktı "asla beni yarı yolda bırakmayacaksın dimi?" Gülerek yatan Tiktak'a döndü "asla kardeşim sen benim herşeyimsin merak etme o Melis'le ben ilgilenecem"
"Nerdeler?" Diye sordu Tiktak. Topçu masadaki kırmızı şarabı eline aldı. "Mezardalar hepsi perişan şekilde" Tiktak yattığı yerden yavaşça doğruldu. Masaya elini attığında Topcu kınayan gözlerle ona baktı "kardeşim ben burda neyim ben veririm" Tiktak gülümsedi "ver bakalım"
Kapı açıldı. İçeriye girenleri görünce güldü "kutlamaya erken başlamışsınız sanırım" koltuklardan birine yerleşti Kartal. Tüm arkadaşları burdaydı bugün kutlama vardı düşmanlarını yıkmıştı hemde onlara hiç dokunmadan.
Hepsi aşırı eğleniyordu. Saat 02:40 falan geliyordu telefona baktı Topcu "olum asıl eğlence yarın taziyede" güldüler "hallederiz merak etme işim var zaten orada" dedi kartal. Hepsi Kartal'a bakınca Kartal sadece gülmekle yetindi.
.....
Eve yaklaşan siyah araba ve yanında 2 motor hızla geliyorlardı. Evdeki korumaları görünce ilk araba sonra da motorlar durdu.
Araba da tahmini 27-28 yaşlarında bir adam indi. Yanında ki 2 motora baktı ikisi de kaskı çıkarmadı birbirlerine kısa bir bakış atıp içeriyi işaret ettiler.
Hepsinin üstünde siyah takımlar vardı. Motordaki adamlara göz kırpıp uzaklaştı ordan. İçeri girdiğinde etrafa bakılı kaldı uzun zaman olmuştu böyle şeylere bulaşmayalı.
....
Topçu ve ekibi kadehlerini kaldırdı şarkıya eşlik ederek. Yusuf yavaşça ayağa kalktı "olum o gün ki verdiğimiz söz gerçek oluyor siktiklerimin hepsi ölecek!" Diye bağırdı yarı sarhoş şekilde.
Birden kafasına tutulan silahla arkasına geri dönmeye çalıştı ama yapamadı.
Tam kartal ve Topçu elini beline attığı sırada önlerine siyah takımlı, motorcu kasklı, uzun boylu 2 kişi geldi. Birinin elinde dikenli bir zincir vardı.
Kartal hemen ayağa kalkmaya çalıştı ama başarısız oldu. Yusuf sinirle "Motorcu ve Buğra piçinin burda ne işi var? Bırakın lan bizi yoksa!" Motorcu usulca ona baktı. Bişi demedi zaten konuşmayı da sevmiyordu.
Bu zamana kadar kimse yüzünü ve sesini duymamıştı. Ne derse el işaretiyle yapardı. Sadece sesini kardeşleri bilirdi bı de ölecek düşmanları.
Yusuf'un dizine bir darbe vurdu arkasındaki kişi. Yusuf diz çöktü o darbeyle. Sinirle "yoksa ne olur lan!" Diye bağırdı arkasındaki kişi Yusuf duyduğu sesi birkaç dakika anlamaya çalıştı.
Kartal kinle Yusuf'un arkasındaki kişiye bakıyordu. "Çıkabilmişsin ordan ama unutma orası burdan daha iyi" daha fazla dayanamadı Buğra kafasını masaya vurdu geri kaldırdı.
Tiktak tam silahı Motorcu'ya doğru doğrulturken Buğra'nın hafif gülme sesi geldi "benim kardeşime bişi olsun o silah ikinizinde sonu olur" Topçu'ya bakıyordu Buğra sadece biliyordu ikisinin de birbirine zafı var.
Yusuf başını arkasına gönderdi gelen sesin ona ait olduğunu anlamak için. Döndüğünde düşündüğü gibiydi. Sesin sahibi o'ydu yanılmamıştı.
Buğra Yusuf'a döndü korkusunu görebiliyordu. "Keser seninki yüzünü görünce öldü lan" sesinde alaycı bir ifade vardı. Keser ciddiyetini bozmadan "ona öyle kolay ölüm yok" dedi. Motorcu ortama baktı kısa bir süre.
Tiktak sinirden delirmek üzeriydi biliyordu birine sıksa diğeri de Topçu'ya zarar verecekti. Kardeşine zarar gelsin istemiyordu.
Tiktak gizlice telefondan diğerlerini arayacakken Motorcu dikenli zinciri eline vurdu. Elinin acısıyla telefonu yere düşürdü. Topçu tekmeyi Motorcu'ya vurdu. Motorcu ufak bir sendelemeden sonra geri kendini topladı. Topçu kalkarken Buğra sandalyesine vurdu.
Keser sinirle "Şerefsiz'e ne yaptınız!" Diye bağırdı. Kimsenin sesi çıkmadı. Herkes derin bir sessizliğe gömüldü. Bir kez daha bağırdı ama bu sefer diğerinden daha gür şekilde çıkmıştı "Şerefsiz nerde?" Kartal güldü. Ölse de umrunda değildi şuan "öldü" ardından bir daha tekrarladı ama bu sefer heceleyerek "öl-dü"
Buğra daha fazla dayanamadı. Ardı ardına Kartal'ın kafasını masaya vurdu. Keser Kartal'ın bu halini izlerken eğleniyordu aslında. Öldüreceği kişiyi böyle eğlenirken ona inat gitmesi hoşuna gidiyordu.
....
Mehmet evinde içkisini ufak ufak yudumlarken kafasına tutulan silahı hissedince bir yudum daha aldı ve bıraktı masaya içkiyi. "Kimsin?" Diye sordu cevap vermedi arkasındaki kişi.
Silahı indirdi önüne geçti. Mehmet şaşkınlıktan konuşamıyordu bile dudaklarını araladı sonra geri kapattı bişi demeden.
Karşısında ki kişi masadan içkiyi alıp bir yudum aldı "biraz daha ağırı yok muydu bunun lan?" Mehmet şaşkınlığı üstünden attı "Bora senin burda ne işin var?" Bora hiç bişi demeden Mehmet'e baktı.
Mehmet yutkundu "kafama niye o silahı dayadın? olum insan kardeşine bunu yapar mı?" Bora güldü "insan ne zamandan beri kardeşine hainlik eder lan!" Bir anda ciddi olduğunda istemsizce Mehmet'e korku gelmişti.
Mehmet olayı toparlamaya çalıştı "olum ne hainliği? Ben sizin kardeşinizim ben size hainlik edebilir miyim?" Bora elini yumruk şeklinde yaptı sinirle sıktı. "Mehmet benle uğraşma sana burda neler yaparım çok iyi biliyorsun"
Mehmet etrafa bakındı. Bora uzun süre sonra Türkiye'ye adım atıyordu. Kimse tahmin etmiyordu Bora'nın tekrardan Türkiye'ye geleceğini.
Bora tahammül edemez şekilde baktı "anlat hadi niye bize ihanet ettin?" Mehmet birşey diyemedi sadece susmakla yetindi. Bora sinirle elini masaya vurdu "sana soruyorum lan niye sattın bizi? En önemlisi çocukluk arkadaşını Savaş'ı niye sattın?" Mehmet Bora'yı süzdü.
Yastığın altındaki silahı alırken Bora eline sıktı. Mehmet acıyla inlerken o silahını kontrol etti. Sağ sola çevirip baktı. "O elin bir daha o silaha giderse onu götüne sokarım" dedi. "Şimdi bana bu olayı açıkla Savaş'a ne oldu?"
...
Motorcu dikenli zinciri Topçu'ya sardı. Tiktak'a döndü "söyleyecek misin yoksa ben bu yavşağı böyle mi öldürim?" Topçu acıyla inledi vücudu kanlarla dolmuştu bile Keser ve Buğra Motorcu'yu hayranlıkla izledi. Bunların en iyi haddinden gelecek kişi Motorcu'ydu.
Yusuf Topçu'ya baktı. "Tamam anlatacam durun" Yusuf'u izledi Keser "anlat hadi lan!" Hepsinin gözü Yusuf'taydı.
Yusuf'un gözü hepsinde tek tek gezindi. "Bir şartla anlatırım" Keser sinirle tekmeyi vurdu "anlat lan dedim sana!" Yere düştüğünde karnına tekmeyi vurdu "anlatıyor musun yoksa ölecek misin?" Tiktak "anlatma her türlü öldürecekler zaten onlarda öğrenemez o zaman asla orayı"
Motorcu tam sinirle üstüne yürürken Keser "bekle" diyince durdu. Sadece Keser'e döndü. Keser bişi düşündükten sonra "siz anlatmazsanız siktiğim Mehmet'i anlatacak o daha kötü o zaman daha güzel şeyler yaparız hatırlıyorsanız bizim işkenceleri anlatın "
Kimseden ses çıkmayınca sinirle yakalarından tutup çıkardılar. Arabaya bir eşya gibi savurdular motorcu Kartal'ın elini motora bağladı. Keser ve Buğra onu izledi sadece. Kartal bişi yapsın diye baksa da kimse Motorcu'ya ses çıkaramıyordu deliydi onlar için diğer ismi. Gözü sinirlenirse Buğra'yı bile görmezdi.
Motorcu motora Kartal'ı iyice bağlayıp sürmeye başladı. Buğra kendi motoruna bindi hızla sürmeye başladı. Keser Tiktakgile baktı ellerini ve ayaklarını bağlayıp bişi demeden ön koltuğa geçti.
Arabayı sürmeye başladı. Öndeki iki motoru takip etmeyi seçti.
Karanlık bir mahalleye girdi. İki motorda aynı yerde durdular eski, yıkık, dökük bir yerdi.
Araba mahalleye girdiklerinden beri yavaştı. Keser arabayı mekana mı sürüyor yoksa geçmişe mi farkında bile değildi
...
"Soytarı gel lan buraya!" Soytarı mekanın içinde koşarken peşine Topçu takıldı. tüm ekip oturmuş ikisinin didişmesini izliyordu.
Soytarı en son yorgunlukla Buket'in arkasına geçti "yoruldum sik kırığı sal alt tarafı bir tişörtünü aldım kızla buluştum koydum ya yerine" Topcu Buket'in önünde durdu. elini kaldırıp avucunun içini öptü "Dünyanın en güzel kadını, güzel annecim biraz izin verir misin şu piçi bı kere sikim"
Buket güldü ellerini teslim olur gibi kaldırdı "ne yapıyorsanız yapın beni karıştırmayın" diyip Suat'a yaslandı Soytarı kınar gibi bakıp diğerlerinin arkasına gitti. Güldüler hepsi bu hâline Soytarı en son kendini siyah uzun koltuğa uzanır gibi kendini bıraktı. Topçu başında dikilmişti çoktan "lan piç madem bu kadar kaçacaksın ikimizi de yoracaksın niye kaçıyon" Soytarı derin bir nefes aldı.
Savaş gülerek Soytarı'ya eğildi bişiler söyledikten sonra Soytarı ayağı kalktı. Topçu kolundan tuttu kendine doğru çekip vurmaya kalktığı an Soytarı üstündeki tişörtü tuttu "o elini çek yoksa yırtarım"
Tiktak Savaş'a baktı güldü. İkisi de birbirine göz kırptı. Tiktak anlamıştı Soytarı'ya tişörtü yırt dediğini ama bişi demedi şuan buradaki herkes için eğlenceydi bu.
Derya derin bir nefes çekti. Keser bakışlarını ikiliden çekip sevdiği kadına baktı gözleri telefondaydı yüzü asılmıştı. Keser kendine doğru çekip Derya'nın sırtını kendi göğsüne yasladı. ikisi de o an göz göze geldi ama Derya susmayı seçti ekranı kapatıp.
Keser sevdiği kadının ellerini ellerinin içine hapsetti şuan Keser için sadece gözlerine deli gibi aşık olduğu kadın vardı. Saçlarına büyük bir öpücük bıraktı sıkıca sarılıp kokusunu içine çekti. Kulağına yaklaştı Derya'nın "ne oldu uğruna öleceğim kadın" hiç bişi dememişti Derya önündeki kargaşaya baktı.
Soytarı ve Topçu birbiriyle uğraşırken birden Tiktak ve Savaş'ta girmişti olaya. Derya oturduğu yerden kalkıp mutfağa gitti. Keser bişi demeden arkasından giderken Caner tuttu "ne oldu kardeşim?" Keser eline yavaşça dokundu "yok bişi kardeşim bu aralar çok stresli o yüzdendir" diyip çekildi.
Derya bardağı alırken birden Keser belinden tutup tezgaha yasladı "Cennetin bile kıskanacağı gülüşün neden soldu kadınım?" Derya arkası dönük olduğu adama önünü dönmeye çalıştığında ayağını yaptı. Keser hemen kollarını çekip eğildi. Ayak bileğini tuttu "acıdı mı çok?" Derya sadece karşısındaki adamı hayretle izliyordu. Bu kadar ilgiyle ona yaklaşması tuhafına gidiyordu.
Başını salladı hayır anlamında Keser eczane dolabındaki kremi aldı tekrar Derya'nın önünde eğildi ayağına kremi sürdü. Canını yakacak diye krem bile süremiyordu farkındaydı Derya bunun fazla naif şekilde sürmeye çalışıyordu. Herkese ölüm olan adam ona yaşamdı.
Kremi sürdükten sonra Derya Keser'in ellerini tuttup kaldırdı. Keser yine ellerini tezgaha yasladı ama bu sefer Derya'nın rahat hareket edeceği şekildeydi. Keser karşısındaki kadına aşk dolu bakıyordu Derya'nın elindeki telefonu yavaş yavaş aldı.
Ekranı açtığında güldü "bu yüzden miydi moralinin bozulması?" Derya başını aşağı yukarı salladı "bitmiş ve çok istiyordum" Keser biraz düşündükten sonra sevdiği kadını öptü kendini çekti. Derya Keser'e sıkıca sarıldı "seni çok seviyorum be adam" Keser güldü karşısındaki kadının gözlerine daldı "bende seni çok seviyorum kadınım hemde o kadar seviyorum ki seni her gördüğümde ilk gün ki heyecan var yüreğim aşkından cehennem ateşi gibi yanıyor"
Derya yüzünü kapattı sadece heyecanla "Keser bey yapmayın böyle ya size aşkım daha da artıyor" Keser'in yüzünde çapkın bir gülüş oluştu "yarim sen bana gözlerinle Cenneti yaşatırken ben nasıl yapmayım" Derya ayaklarını kaldırıp Keser'e doğru yönelince Keser gülüp eğildi dudağına ufak bir öpücük bıraktı elleriyle saçına dokunup kokusunu içine çekti.
İçeri giren Caner yüzünden ayrılmak zorunda kaldılar. Ne kadar istese de Keser ellerini sevdiğinden çekti. Caner, Derya'ya uzun bir bakış attı Derya umursamadan kollarını Keser'e doladı. Ayaklarını kaldırdı parmak ucunda durdu. Keser güldü onun gözünde Derya'nın 5 yaşındaki bir kız çocuğundan farkı yoktu.
Yaşayamadığı tüm çocukluğu ona geri vermek istiyordu. O cehennemden onu kurtarırken de söz vermişti zaten
"sonunda ölüm olsa da seni hep yaşatıp mutlu edecem" demişti ve sözünü her zaman tutmuştu.
Keser kendine dolanan ellere gülerek baktı. Gözlerine baktı karşısındaki güzel kadına. Gözlerinde hayatı, yaşamanın sevincini buluyordu âdeta. Caner konuşmadan çıktı.
Keser karşısında salınarak ona sarılan kadını saatlerce hatta günlerce aralıksız izleyebilirdi. En son belini sardı ellerini sıkıca sarıldı sanki hiç bırakmayacak gibiydi. Derya'nın gözleri dolduğunda Keser elini hızla çekti "canını mı acıttım cennetim?" Derya hızla başını hayır anlamında salladı. Keser'in ellerinden tutup tekrar kendi beline doladı.
Keser anlamaz bakışlarla ona baktı "neden doldu gözlerin o zaman gülüm?" Keser'e sıkıca sarıldı "beni asla ne olursa olsun bırakma olur mu?" Derin bir nefes aldı ardından "hep ben senin, sen benim ol başka kimse olmasın" Keser eğilip saçlarının kokusunu iyice içine çekti "kızım sen olmasan bile senden başkası bana haram merak etme ben seni asla bırakmam sen hep benim olacaksın"
....
Keser normal de ağlayan biri değildi özellikle düşmanların yanında ama bu sefer öyle olmamıştı uzun zaman sonra gelmişti buraya her yerinde sevdiği aynı anda nefret ettiği kadınla doluydu. Gözleri doldu fakat saklamayı seçti arabayı mekanın önünde durdurdu önündeki iki motora baktı.
Motorcu ve Buğra Tiktak ve ekibinin kapısını açtı indirdi. Keser'e takıldı Buğra'nın gözü ama bişi demedi biliyordu onun için burası ne kadar kötüydü. Tam Topçu'yu götürürken Motorcu Keser'e döndü alaycı bir ifadeyle "sen o kadın için üzülmeye devam et o benim kardeşimle yatarken eğleniyordu gram üzülme yoktu" Motorcu, Topçu'yu yere atıp kafasını ayağıyla ezmeye başladı.
Keser hak verse de Topçu'ya ama daha da zoruna gidiyordu aşkları herkesin dilindeydi. Derya için herşeyi yapmıştı böyle bir son asla düşünmemişti. Derya'yı herkes bilirdi aşkı için herşeyi yapardı Keser içinde yapmıştı ama bunun sonu herkesin beklediği gibi mutlu değil ihanetle bitmişti.
Keser derin bir nefes alıp Motorcu'yu çekti. Tüm hepsini mekana kapattıktan sonra dışarı geçtiler. Kimse konuşmadı sadece mekanı incelemeyi seçtiler. Derin bir sessizliğin ardından bir araba geldi Bora Karahan sakince kapısını açtı aşağı indi. Üçlünün gözü gelene takılmıştı Bora arkaya geçip bagajdan Mehmet'i çıkardı. Mehmet daha da kurtulma çabasındaydı fakat Bora'nın elinden kurtulmak imkansızdı biliyordu.
Mehmet bu tayfanın ne olursa olsun geleceğini asla düşünüyordu hepsinin yemini vardı Türkiye onlar için cehennemden farksızdı. Mehmet "Keser kardeşim sen bari birşey söyle ben size hainlik eder miyim?" Keser oturduğu yerde dikleşti "Mehmet hayatının yanlışını yaptın!" Derin bir nefes verdi Keser "Bora götür içeri diğer itlerin yanına bırak" Bora başıyla onaylayıp çıktı.
Buğra ve Motorcu birbirine baktı ikisi de sustu ama anlamıştılar birbirinin dediklerini.
"Gerçekten hain miydi Mehmet..."
"Evet arkadaşlar bir bölümünde sonuna geldik aşırı geç geldi bölüm farkındayım hepinizden özür dilerim bir daha böyle uzun bir süre gelmemezlik olmayacak hepinizi çok seviyorum iyi okumalar inşallah beğenmişsinizdir"
"En sevdiğiniz karakter kimdi?"
"En sevdiğiniz yer neresiydi?"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |