Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.BÖLÜM Duyulmayan çığlıklar..

@karanfil_

Uzun zaman sonra ilk defa evimize akşam yemeğine bir misafir gelecekti , annem ile babam genel olaraka evimize bir misafirin gelmesini pek tercih etmezler,misafirlik konusunda farklı bir bakış açısın sahipler. Genel olarak bir misafir ağırlamamız gerekiyorsa ya çiftlik evinde ağırlarız yada dışarda bir restorant'da yemek yeriz,dışarıda ağırlayacaksak ben annem ve babam gideriz , küçük kardeşim Ömer'i pek götürmezler çekingen bir çocuktur kendisi, evin dışını pek sevmez yabancıları ise hiç sevmez,evin dışında çok huysuz bir çocuk olabiliyor, ama evin içinde özellikle benim odamda olduğumuzda daha rahat ve daha sevimli oluyor, onu anlamaya çalışıyorum Ömerim içinde zor, konuşma engelli bir çocuk, ne mutluluğunu nede hüznünü hiçbişeyini anlatamıyor maalesef,ne heycanını nede televizyonda gördüğü en sevdiği karakterinin havalı repliklerini söyleyemiyor konuşamaması onu içine kapanık bir çocuk yaptı. Dışarıda işaret diliyle iletişime geçince insanlar tuhaf bakıyor, bu 6 yaşındaki bir çocuk için oldukça zor bir durum ama buna rağmen yaşama hevesi var benimle olunca beraber bahçede oturduğumuzda top oynadığımızda koşu yarışı yaptığımızda gözlerinin içi parlıyor işte o bakışları beni daha çok kendisine bağlıyor. Birde bu kadar zor bir ailede bu kadar hayata karşı mutlu olması yaşamayı sevmesi beni çok şaşırtıyor, ama umarım gözündeki bu hayat sevinci asla gitmez, çünkü o daha çocukluğunun baharında, herşeyin en iyisini hakediyor..

Ömer'imin konuşma engeli var, konuşamıyor maalesef ama hepimizi duyuyor, ömerim konuşamasada ben onu gözlerinden anlıyorum, işaret dilinide öğrendim, kendisini yanlız hissetmemesi için öğrendim ama annem ve babam bunu bir kusur olarak gördükleri için, ne öğrendiler nede öğrenmek için bir zahmette bulundular, ben onun dili oldum, ve o konuşana kadar dili olacağım.

Seneye 1.sınıfa başlaması lazım ama o konuşabilene kadar evde eğitim alacağını söylediler, bende pek okuyamadım, annem ve babam tam iç Anadolu insanı ve zihniyetleride öyle kız çocuğu okumaz ayıptır. Her ne kadar varlıklı ve modern bir aile gibi görünsek de okumamı pek istemezlerdi 8.sınıfda iken, sınıf birincisi olmama rağman beni okuldan aldılar açıktan okumama bile izin vermediler, ama ben yalvar yakar açık öğretimden lisemi bitirdim ve şuan her gün boş bulduğum vakitlerde hep ders tekrarı yapıyorum, belki ilerde üniversitesi sınavına girip güzel bir yer tuttururum, umudum var,14 yaşımdan sonra ev işi temizlik dikiş nakış yemek gibi bütün işleri öğrettiler, 16 yaşımdan sonra herşeyi benden beklediler maddi durumumuz çok iyi olmasına rağmen eve ne bir yardımcı nede bir aşçı almadılar sadece ehliyet almama izin verdiler onu da yine beni israrlarıma dayanamayıp izin verdiler. Hep evde olduğum için telefonumda yok, sadece evde kendimi bazı konularda geliştirebilmem için bilgisayarım var,böyle olunca hiç bir sosyal medyamda yok. kendimi kişisel gelişimde geliştirmeye çalışıyorum belki bir gün birine bir fayfam olabilir umuduyla yaşıyorum.

Allah'tan ben 18 olduktan sonra Ömer'im geldi yoksa hayat benim için çekilmez olurdu.İmkanım olsa Ömerime daha güzel bir hayat vaad ederdim, ama ikimizde bu eve haps edildik, boyun eğmek'ten başka seçeneğim yok, bağırıp çağırsam bu sefer sinirlerini ömerden çıkarıyorlar, Ömer'in sesi de sessizliği de ben oldum, arada bizimle ilgilenirler,mesela istedikleri gibi ev temizse hep beraber at çiftliğimize gideriz, ata binmeyi ömerde bende çok severiz. Yada bazen başbaşa tatile giderler evde olmadıkları o günler bizim için çok güzel geçer abla kardeş gecesi yaparız, tabi evden çıkmak yasak, eğer olurda bişey lazım olursa kapıdaki abilere söylememiz lazım. Anlayacağınız onlar izin verdikçe mutlu olma hakkına sahipiz. oysaki insanın mutluluğu sınırlandırmamalıydı..

Babam Murat Tekin, Bursa'da çok ünlü bir iş adamı, mimar kendisi. Dışarda çok sevilen saygı duyulan biri, ama bana hiç baba olamadı. Kızım diye seslenir ama kızı gibi hiç hissetmedim, onun daha çok sinir torbasıydım sinirliyse beni hırpalar, bağırır itikler canımı yakar, beyaz tenli olduğum için kollarım hızlıca kızarır,sonrada ben babayım hem sever hemde döverim der. Ama sevmez ki beni. Dışarıdan bu kadar medeni görünüp evin içerisinde bu kadar gaddar ve çağdışı olması çok itici. Ben bazen babamı çok seviyorum ama bazen onu sevdiğim için kendime çok kızıyorum. O beni sevmiyor neden ben onu seveyim ki ama elimde değil, onu sevmek elimde değil. keşke başımı okşasa bana baba sevgisi verse filimlerde görüyorum ve çok imreniyorum. ilerde olurda evlenebileceksem kendime eş değilde çocuklarıma bir baba seçeceğim.

Annem ise Yıldız Tekin, ev hanımı ama ismi gibi parladığı doğru çok eşsiz bir güzelliği var,yemyeşil gözleri kumral saçları güzel fiziği ve fiziğine uygun giyim tarzı yaşından genç görünmesine sebeb. Kendisi çok iyi bir eş, ve çok iyi bir insan ama annelik konusuna gelecek olursa maalesef ki annelik herkese yakışmıyor, beni ve kardeşimi askeri bir sistem ile büyüttü, yatış saatimiz,kalkış saatimiz,bakım saatimiz, kitap okuma saatimiz, spor saatimiz, herşey belli. Bir dakika gecikme yasak. Olurda geçirirsek, bağırmaya başlıyor hakaret etmeye bizi küçük düşürmeye zaten kırık olan bizi paramparça yapmaya başlıyor artık büyüdüğümizden dövemiyor gücü yetmiyor ama küçüklüğüm çocukluğum için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, çocukluğum gündüzleri annemden akşamları babamdan kaçmakla onların istediklerini yapmakla geçti, taki ben 18 yaşına gelene kadar yani Ömer'im doğana kadar, ben Ömer'in ablası olunca değiştim susmadım, ama pek bir ile yaramadı en azından kardeşime hiç vurmadılar. Buna izin vermedim. Zamanı geldi tabiki gücüm yetmedi ama Ömer'in erkek çocuk olmasından ötürü onu hep sevdiler taki konuşmadığını fark edene kadar, ondan sonra tedavilere başlandı, şuan ömerim 6 yaşında hala konuşamıyor. Ama umutluyum konuşacağını biliyorum hatta daha sağlıklı bir ailede olsaydık konuşurduk çünkü doktorlar piskolojik olduğunu söylüyorlar.

"NEHİR NEREDEN KALDIN? HADİ DAHA SOFRAYI KURMAMIŞSIN" Annemin bu ani bağırtısıyla irkildim ve hemen elimdeki çamaşırları asıp yanına gittim, sabah 5'de kalkıp temizliğe başladım annem camlardan tutun kapılara kadar heryeri sildirdi temizlettirdi. Temizlik takıntısı var, ama annem tam bir hanımefendi hiç bir işe el sürmez herşeyi bana yaptırır.

"Geldim Anne, çamaşır asıyordum" dedim yemek odasına girince.

"Hemen sofrayı kur birazdan Melisa ile Kuzey enişte gelecek" dedi yemek odasından çıkarak bende"Tamam Anne, hemen hazırlıyorum" dedim,içerisi biraz havalansın diye yemek odasından bahçeye açılan kapıyı açtım. ve başladım sofrayı kurmaya bir yandanda Ömerin bahçede ağabeylerle oynamasına bakıyorum, beyaz ve ahşap ağırlıklı olan yemek odasını hazırlamaya başladım, ilk önce sadecemasanın ortasında bulunacak şekilde krem kumaş bir örtü serdim, sonrada altı kişilik servis aştım herkesin önü simetri duracak şekilde ayarladım,masanın ortasına kumaş örtünün üzerine içinde beyaz canlı karanfil buketi bulunan beyaz krem işlemeli bir vazo koydum,iki tane uzun mum beyaz mum koydum.

Mutfağımıza geçip yıkanan makineyi boşalttım son kez yemekleri kontrol ediyordum ki Annem geldi "Ellerine sağlık kızım, çok güzel görünüyor hadi git kendini ve onu hazırla" dayanamadım "Anne onun bir isme var, Ömer ona böyle hitap etme hissediyor ve üzlüyür" diye sitem ediyordum ki " KES SESİNİ, HADDİNİ BİL GİT DEDİKLERİMİ YAP SEN KİM OLUYORSUN DA BENİ SÖYLEDİKLERİME YORUM YAPMAYA CÜRET EDİYORSUN, HADSİZ KENDİNE GEL ARTIK" diye bağırdı bende gözlerim dolu bir şekilde mutfaktan bahçeye çıktım ömeri almaya hala ağabeylerle oynuyordu,"ÖMER" diye seslendim onunla oynayan ağabeye işaret diliyle gitmesi gerektiğini ve teşekkür ettiğini söyledi ağabey de ona işaret diliyle cevap verdi. Buda babamızın farklı bir takıntısı kendisi dışında kimse bizi hor göremez heralde, kendisi bilmemesşne rağmen işaret dili bilmeyen ağabeyleri gönderdi yerine işaret dilini bilenleri getirtti, 24 yaşıma gelmeme rağmen hala neden bu kadar korumamız var anlamış değilim, az çok bişeylerin farkındayım ama Ömerin ve benim geleceğim için susuyorum içimde biriktiriyorum.

Ömerimile yukarıya odasına gidip kumaş kahverengi bir pontalon krem rengi bir tshirt krem rengi çorap ve iç çamaşırlarını alarak kendi odamdaki banyoda onu yıkayıp giydirdim, hem konuşarak hemde işaret diliyle "Ömer ablacığım ben yıkanıp giyinene kadar beni odamda bekle olur mu?" diye sordum o da kafasını olumlu bir şekilde sallamakla yetindi, bende hızlıca saçlarımı ıslatmadan duşumu alıp giyinme odama geçtim midiboy krem yarım kollu bir elbise ve ince belime yakışan kahverengi deri bir kemer taktım, saçımı bir at kuruk yaptım, makyajı sadece çok özel günlerde yaptığım için Lolita Lempicka parfümümden sıkıp, giyinme odasında çıktım. Ömerimi de alıp aşağı indik tam salonu gireceğimiz vakit annem "Ne kadar güzel oldunuz yavrularım" dedi, işte yine yumuşadım ona kızgın olmam lazım ama ben hiç kızgın duramıyorum, ona gülümsemekle yetindik ömer ise annemin boynuna atlamakla o esnada annem "Nehir sen servisi yapma servis ve sonrası için kadın gelecek" dedi bende aynı şekilde sessizce onaylayarak salona geçtim. hep böyle olur zaten dışardaki herkes evimizde hep çalışan var zanneder, oysaki herşeyi zaten ben yaparım.

Hep beraber salonda misafirerlimizin gelmesini bekliyorduk babam " Nehir bugün Ömer bizimle yemeyecek misafirler gelince hoşgeldin dedikten odasına götür" dedi. çok şaşırdım çünkü tam sayı serviş açmıştım, ve Annemin bundan haberi yokmuş gibi görünüyor bene "peki baba, ben size katılacakmıyım" diye sorduğumda bana "Evet ama hiçbir şekilde konuşma hakkına sahip değilsin ben sana izin vermeden sakın konuşmaya kalkışma" dedi sesszice onayladıktan sonra kapı çaldı hepmiz sırayla kapıya dizildikten sonra sahte bir gülümseme ile melisa ablayla kuzey enişteyi buyur ettik tam kapıyı kapatacağım esnada melisa abla "Nehir dur güzel kızım, Akif'imde gelecek arabayı park ediyor" dedi Akif diye oğullarının olnadığına eminim,sorgular şeklinde onlara bakınca "Akif kuzey eniştenin çok değer verdiği biri" diye önü açık bir açıklama yaptı o esnada 1.90 boylarında beyaz tenli kara kaş kara göz ve çok yakışıklı fazlasıyla yakışıklı ve çok güzel fiziği olan biri geldi farkına varmadan nefesimi tuttum ömerin elbiseme yapışmasıyla kendime gelip "Hoşgeldiniz" diyerek onuda içeriye buyur ettim, cevao vermeyi tenezzülünde bulunmadan ufak bir baş hareketiyle içeriye girdi. Kaba herifin teki. melisa ablayla ve kuzey enişteymle görüşüp ömerin yorgun olması bahanesini verip kendi odama götürdüm sıkılmaması için sevdiği bir animasyon açıp aşağı indim .

Aşağı indimde herkes sofradaydı, annemle babam masanın birer ucunda annemin yanında melisa ablam. babamın yanında kuzey enişte ben ve akif yanyana melis ablam ile kuzey eniştemin karşısında oturduk. beyfendi o kadar kalıplı ki dirsekleri durmadan benimkilere değiyor. Kısa bir sohbet eşliğinde yemeğe başladık ben ise sadece annemin önüme koyduklarını yiyebiliyordum, bunu melisa ablam fark etmiş olacak ki "Ay Yıldız hala Nehir kızımın yediklerine mi karışıyorsun?" diye sitem etti, Annem ise hafif kaşlarını çatarak "Melisacığım kızımın bu duru güzelliği için herşey"dedi dişlerini bastırarak, sen bu konuda yorum hakkına sahip değilsin der gibiydi, o esnada hepimizi şaşırtacak bir ses çıktı Akiften "Kızınızım o duru güzelliği biraz fazla yemesiyle gitmez yıldız hanım merak etmeyin" dedi, sofrada bir an bir sessizlik oluştu melisa abla hafif bir sırıtmayla ve gururlu birşekilde Akife baktı, babam ise Akife yönellik "Kaç yaşındasın evladım?" diye sordu kendi öz evladına evladım demeyen adam elin kırk yabancısına evladım demesi içime bir hançer saplamasına sebep oldu o anda iyiki ömerim bizimle yemek yemiyor dedim içimden, Akif kendisine sorular sorulmaya başlayacağını anlamış gibi derin bir nefes alarak "32 yaşındayım efendim" diye cevap verdi bu sefer Annem "Ne iş ile meşgulsün oğlum?" dedi "Askerim Yıldız hanım" diye cevap verdi, askerlik ise ona yakışan bir meslek olduğunu düşünüyordum, dışardan çok güçlü korkusuz cesur birine benziyordu sanki sığınılacak bir liman gibi.. yaslanacak bir dağ gibi..annem ile babam birbirine bir göz tezması kurup anladıramadığım bir bakışma yaşadılar. babam "Görev yerin neresi?" diye sordu , Akif "Hakkari" diye kısa bir cevap verdi,bu sefer Annem "annen baban ne iş ile meşguller?" diye bir soru sordu, Akif'in yutkunma sesini duyduğuma emindim ama dışarıdan bişey belli olmuyordu, ama sanki zorlanarak canı sıkılmış gibi içten ve derin bir nefes alarak "Annem' de Babam'da yok" cevabını verdi o anda içim titredi, ama annem tam cevap alamayınca "Nasıl yani?" Diye tekrar bir soru sordu.Akif ise "yetimhanede büyüdüm" cevabı verdikten sonra artık daha fazla soru sorma der gibi bıkkın bir nefes verdi ben annem yerine utandım ve rahatsız oldum, oda sevgisiz büyümüş bir çocukdu o an kimse fark etmedi ama bu evin içinde aynı yaradan canı yanan 3 çocuk vardı, iki tanesi içindeki çocuğun çığlıkları susturmuş bu sofrada yemek yemeye çalışıyor diğeri ise benim odamda daha içinde ki çocuk ölmedi ama ölmek üzere odamda animasyon izliyor ölmesine izin vermeyeceğim onon çocukluğu ziyan olmayacak bunun için elimden ne geliyorsa yapacağım.Bu cümlesinde sonra annem ile babamın gurur dolu bir ifade ile ona bakdığını görünce içim acıdı bütün bunların ömere haksızlık olduğunu düşünüyordum istemsizce içim çok fazla buruktu gözlerim doluyor ve öfkelenmeye başlıyorum istemsizce elimde ki kaşığı sımsıkı tutuyordum üzerimde Akif'in bakışlarını hissedince hemen kendimi toparladım ve önümde bulunan suyumdan içmeye başladım, istemsizce geçmişimizden bir anıya gidiyorum...

Daha çok küçüktüm eve misafirlerimiz vardı yine ben 9 yaşında varım yada yokum, annemle babamın beni çok sevdiğini düşünüyorum ve öyle zannediyorum, eve gelen misafirlerin bir kızı ve bir oğlu var kızlarına "prensesim" diye sesleniyorlar çocukluk aklıyla çok şaşırıyorum çünkü babam hep bunlar sadece kitaplarda olduğunu gerçek hayatta var olmadıklarını söylediğini hatırlıyorum, bana göre kimse kimsenin prensesi olamaz çünkü babamın dediği gibi onlar sadece kitaplarda vardır... Sonra bişey daha oluyor daha çok şaşırıyorum baba kızının saçını okşayıp "ah be güzel kızım sana olan bu sevgimi ne yapacağım, yandık murat seninde benimde dünya güzeli kızlarımız var" diyor, babam gülümsemekle yetiniyor ama o kız çocuğu utanıp başını eğiyor,küçük kız o anın heyecanı ve utancıyla babasına sarılacakken önündeki suyu döküyor ve annemin o en değerli kristal bardak kırılıyor, işte şimdi onu dövecek dediğimde o baba birden kalkıp" kızım iyimisin" diye sorup kızını kucağına alıp "aman dikkat et güzel kızım sana cam batmasın" diyor o esnada annem hemen kalkıp camları toplayıp sıkıntı olmadığını hatta "cana geleceğine mala gelsin kızım" dediğini hatırlıyorum, o gece babam onlatın oğullarına evladım ve oğlum diye annem ise kızlarına kızım diye seslenip saçını hep okşadığını hatırlıyorum ...ama ben bir kere o bardaklardan birtanesinş kırınca beni o kadar dövmüştü dudağım çatlamıştı hatta hıncını alamayıp o kırık camların üzerine düşmüştüm bağııryordu "SEN SADECE ZARARSIN KEŞKE DOğMASAYDIN NE İŞE YARARSIN Kİ SEN, SEN SADECE BİR HATASIN, İSTEMİYOUM SENİ, İSTEMİYORUM!" diye bağırdığını hakaretler ettiğini hatırlıyorum hatta şuan hala kolumda dikiş var... işte ben o an anladım aslında ben hariç dünyadaki bütün kızlar ve erkekler annemle babamın kızları ve oğulları olduğunu ben ise bir hiç olduğumu o adam ise gerçek bir baba benimkise ise sadece lafta bir baba o kadın gerçek bir anne benimkise ise lafta bir anne olduğunu kalbimin bütün kırıklarıyla anladım ve o gün kız abisiyle gülüp oynayınca keşke benimde abim olsaydı diye bütün gece acıma yanlızlığıma sevgisizliğime ağladığımı hatırlıyorum ben her ne kadar onları affetsemde içimdeki çocuk onları asla affedemeyecek...​​​​​​​​​​​​

 

Ben kendi düşüncelerime dalmışken herkes yemeğini bitirmiş kalkmıştı zaten iştahım kesildiği için o az olan yemeğimi bile yiyemeden kalktım sofradan herkes gözü benim üzerimde olduğunu hissettim ama bişey yokmuş gibi bende onlarla beraber kalkıp salona geçtim, tatlı ve çay servis yapıldı. Çaylar içilince kuzey enişte boğazını temizleyip babama "Murat eski dostum,biz aslında size hayırlı bir iş için geldik eğer sizinde rızanız varsa benim için çok değerli olan Akif,Nehir kızımız ile bir görüşsün istiyoruz" dedi ve salonda ölüm sessizliği oluştu, bunu işte hiç beklemiyordum içimdekıi kırgın duygularla savaşmaya çalışmakla meşguldüm ben bir kere. Babam ise beni çok şaşırtacak şeklinde sanki böyle bişey bekliyormuş gibi sakince "Biz bir görüşelim hanımım ve kızım ile konuşayım size öyle dönüş yaparız" dedi.o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü çünkü olumsuz olsaydı babam hemen hayır derdi Ama ben hiç tanımadığım bir adamla evlenemezdim biliyorum tanıyorum babamı akifi çok beğendi damat olarak istiyor... Anın verdiği şokla ela gözlerimi kırpamıyordum bile zaten aradan 15 dakika geçmeden gitmek için kalktılar herkes le görüşünce akif "Nehir hanım sizden haber bekliyor olacağım, cevabınız olumlu olursa sizinle bir yemeğe çıkmak isterim" dedi ben sadece bakmakla yetindim Babam ise " dur evladım biz bir konuşalım yarın size haber veririz" dedi işte o an anladım babamı beni buna mecbur bırakacaktı...

Misafirler ve çalışanlar gittikten sonra ben annem ve babam salondan oturuyorduk, babam ise "Akifi tanırım maddi durumu da gayet iyidir sana iyi bir eş olacağına eminim, zaten senin gibi okumamış birini kimse istemez Akif ile evleneceksin" dedi. İçimde öyle bir fırtına kopuyordu ki "Hayır, istemiyorum ben Ömer'i bırakamam" dedim babam ise sana seçenek sunmuyorum dedi. Ağlamaya başladım " Baba yapma istemiyorum ömersiz olmaz" dedim babam ise uzun denilecek bir zaman sessizce bekledi annemle birbirine baktı gözleriyle anlaşıyorlardı sanki ve " Eğer Akif ile kendi rızan ile güzelce evlenmeyi kabul etmezsen, Ömer'in bütün tedavilerini durdururum." İşte o an benim için dünya durdu.. babam devam etti " git odana çık yat yarın olumlu olduğuna dair haber vereceğim yarın akşamda yemeğe gidersiniz" dedi..

Gözlerimden yaşlar aka aka çıktım odama ömerim yatağımda Kıvrılmış yatıyor ağzı hafif açık, tutamadığım yaşlarımı ve içim dışıma çıkana kadar ağladım ben bunu kaldıramıyorum, nasıl hiç tanımadığım bir adamla evlenebilirdim ömeri nasıl onlarla bırabilirim nasıl hakkariye gidebilirim ya kötü biriyse ya babamdan beterse zaten çok duygusuz biri olduğu belli, belki onada seçenek sunulmuyor dur ve öfkelidir sinirini benden çıkaracaktır, belki oda beni eve haps edecek çocukluğumu gençliği yaşayamadım, geri kalan hayatımı da yaşayamayacağım heralde, ama Akifi ikna edebilirsem belki Ömerimi kabul eder belki de hiçbişey korktuğum gibi değil.

 

Nehir uyuduğunda annesi ve babası arasında sessiz ve derin bir konuşma geçti.. sadece bu cümle çok önemli "Ben çocuklarımın iyiliğinden başka bişey düşünmüyorum hatun bana kızma" sözü önemliydi belki Nehir bu sözü duysadi içten içe babasına kırgın olmazdı...

Mahzun Nehirimiz Bütün gece bu olumsuz düşünceler ile boğuşurken ömerine sımsıkı sarılarak yattı, biz diyelim peki Nehirciğim ya Akif senin kurtuluş kapında o zaman ne yapacağız .

 

Evet ilk bölüm buraya kadar umarım Nehirimiz ile Akif'imizin hikayesini beğenirsiniz . Desteklerinizi bekliyorum. İlk kitabım acemeliğim muhakkaki vardır ama sizinle beraber daha iyi olacağına eminim

Karanfil kokulu günleriniz olsun canlarım...

Yıldıza basmayı unutmayın..

Loading...
0%