@karanligin._yildiz
|
Anlaşma yapıldığı günün üzerinden tamı tamına 2 hafta geçmişti ne bir ilerleme vardı ne de artık bir rüya görüyordum hiçbiri yoktu. Tuhaf giden bazı şeyler vardı. İçimde yoğun bir his kötü bir olay olacağını söylüyordu. İçimde ki hissi bastırıp kütüphanede ki kitaplardan birini almış okuyordum. Ruhum sanki başka bir ruhla bağlanmışta onu bulmamı ister gibi çırpınıp canımı yakıyordu. Gözlerim ağrımaya başlayınca kitabı kapatmış ve derince soluklanarak çıkış yolu arıyordum. Bulamayacağımı biliyordum ama denemeden de olmazdı. En sonunda gözlerimi açmış, kütüphaneden okuduğum kitabı almış ve eve gidiyordum. Evin üzerinde ki pastaneden ve marketten atıştırmalık almıştım.
Uzun yolun sonunda eve varmış , üzerimi değişmiş ve mutfağa gelmiştim. Batı ve Buğra evde değillerdi, son günlerde artık çok kavga etmiyorlardı. Bu iyi bir şeydi en azından benim için ama bu durum beni korkutuyordu , hergün kavga edip tartışmalarına o kadar alışmışım ki bu beni hem tuhaf hissettiriyor hemde korkutuyordu. Kalbime cam kırıkları batar gibi bir acı girmiş yüzümü buruşturup acının geçmesini bekledim. Acı geçmeyince tezgaha yaslanmış ve derin derin soluklanıyordum. Acı hafifleyince su içmiş ve işlerimi yapmaya devam etmiştim. Acı ara sıra kendini hatırlatsada umursamamıştım. En sonunda işlerim bitince salona geçmiş elimde kahveyle film izliyordum. Bir süre sonra telefonuma gelen bildirimle dikkatim dağılmıştı. Bildirim Alp'ten gelmişti.
Alpişimm;
Bugün işin yoksa sana geliyoruzz , umarım işin yoktur çünkü şuan tam kapının önündeyim.
Geliyorum, geliyorum.
Zile basam mı? Eheh yoksa seni korkutsak mı ? Hmm...
Amaan aç kapıyı biz geldik işte
Mavi tiki varya mavi tiki...
Aç kapıyı, bakma bana ordan bön bön
Gülerek ayaklanmış ve kapıyı açmıştım. Alp yalandan sinirlenmiş bir şekilde kaşlarını çatarak " insan kapıyı açar insafsız. Çekil kenara evin bebeği geldi." Diyerek omuzumdan tutup kenara çekmişti. "Hop Alpişim sakin ol. Sinirlenme hemen." Demiştim şakacı bir şekilde. Tripli bir şekilde " sinirlenmekte haklıyım canım, insan abisini dışarıda bırakır mı? Dağ evi olsa neyse dışarıda yırtıcılar var." Dedi. şaka da olsa gerçekten dışarıda yırtıcı vardı ama abim insanlardan bahsetmişti , bense peşimde olan varlıklardan. Konuyu değiştirmiş , Alp ile film izlemeye devam etmiştik. En sonunda kapı çalınca Alp korku içinde "Bak geldiler, beni almaya geldiler aaa!" Diye bağırıp kaçışmaya başlamıştı. Kendimi tutamamış ve gülmeye başlamıştım. Bir yandan da kapıyı açmıştım. Gelenler Batı ve Buğra'ydı içeri girmiş ve Alp, Batı'yı tehlike gibi görmüş tetiklenmis bir şekilde izliyordu. Alp sinirle kaşlarını çatmış " Sen kimsin?" Diye sordu Batı'dan önce Buğra araya girdi "Mira'nın koruyucusuymuş. Adı Batı." Demişti sakin bir şekilde ama Alp daha çok sinirlenmiş ve kendini zor tutuyordu. Sert bir şekilde " Sana sormadım Buğra. Ona sordum" Diyerek kaşıyla Batı'yı işaret etmişti. Batı'da yavaş yavaş sinirlenmeye başlamıştı, her halinden belliydi. 2 haftada onu hemen tanımıştım. Alp sinirle " Ağzın yok mu senin? Konuşsana!" Diye şiddetle bağırmıştı. Batı , daha fazla dayanamamış ve sinirle kaşlarını kaldırıp " Ben Mira'nın koruyucusuyum. Adım Batı. Ayrıca Mira'nın Yıldızı'yım. Başka soru var mı?" Demişti. Alp , sinirle gülerek " Vay, vay, vay bak sen? Yıldızı'ymış hahaha" Dedi alayla. Daha fazla böyle durursam büyük bir kavga çıkacaktı ve bu hiç iyi olmazdı. Sakin bir şekilde Alp'e yaklaşmış elimi omuzuna koyup bana bakmasını sağlamıştım. Sakin bir ses tonuyla "Alp , Batı ve Buğra doğruyu söylüyor. Batı, bir süre bizimle kalmak zorunda." Alp kaşlarını daha çok çatmış, kalbimi kırmamak için sakin bir şekilde " Kalacak? Kalmak zorunda? Nedenmiş o?" Diyerek Batı'ya dönmüştü. Batı, başını iki yana sallayarak "Mira'nın hayatı söz konusu." Dedi. Alp ,bağırarak "Ne hayatı? Benden ne saklıyorsunuz siz?!" Diye bağırmamış, haykırmıştı. Buğra araya girmiş Alp'le konuşmaya başlamıştı. Alp, sonunda herşey'i öğrenmişti ve bu bence iyi bir şeydi. En azından rüyalarımızı anlatmadığımız sürece tehlike onları da bulmayacaktı. Alp , sakince " Herşey için özür dilerim. Ben biraz kıskandım da o yüzden ağrıma gitti." Dedi. Batı, sorun yok anlamında başını sallayarak "Sadece birazcık." Demişti o an Alp , Batı'nın ne demek istediğini anlamış ve kahkaha atmaya başlamıştı. Batı, Buğra ve Alp birbirleriyle tanışıp, konuşmaya devam ederken aralarından çekilmiş, mutfağa geri gitmiştim.
Mutfağa girmiş ve yoğun bir çarpışma olmuştu. Öyle bir vurmuştu ki sanki bütün oksijen çekilmiş , yüksek bir basınç altındaydı. Nefes almaya çalışmış ama alamıyordum ve aniden bağırıp bu durumdan kurtulmaya çalışmıştım. Batı, Buğra ve Alp aynı anda sesime gelmişti, Buğra ve Alp yanıma geçmek için hamle yapmış ama geçememişlerdi. Batı, Buğra'ya ve Alp'e doğru " Uzak durun, orada kalın ve sakin olun." Dedikten sonra bana doğru yavaşça yaklaşmaya başlamıştı. Daha fazla nefessiz kalmaya dayanamamış ve bilincim ruhun bedenden çıkması gibi çıkmış, gözümü beyazlar kaplamıştı. Hiçbir şey göremiyordum. Son duyduğum sesle tamamen bilincim kapanmıştım. Batı beni hemen tutmuş, Buğra ve Alp acı içinde bağırarak haykırıyordu.
Bilincim kapandıktan sonra kendimi yine aynı ormanda bulmuştum. Bu sefer peşimde beni kovalayan o 3 kişi vardı. Akbabalar yine yoktu ve bu benim için iyi bir durumdu. En azından kaçışım hafif olurdu. Gittikçe daha hızlı koşuyordum ama benim peşimden gelen o 3 kişi o kadar yakındı ki ne kadar koşarsam koşayım anında yakalayacaklarmış gibi hissediyordum. Aralarından biri " Kaçma dur!" Diye bağırmıştı buna rağmen durmamış ve daha çok koşmaya başlamıştım. Sert bir şekilde "Biraz koşmaktan zarar gelmez şu halinize bakın tıkanmışsınız. Hadi daha hızlı koşun." Diyerek gülmüş ve onlarla alay etmiştim çünkü artık akıl sağlığımı kaybetmiştim. Aralarından biri "demek oyun istiyorsun kızım. Pekala koş, istediğin kadar koş kızım. Ben hep senin arkanda olucam." Dedi hiç yorumlamış gibi. Bir kere ben onun kızı değildim bana hep kızım diyordu. Sinirle o kişiye doğru "Ben senin kızın falan değilim adam!" Diye bağırmıştım en sonunda , koşmaya devam ederken o adam "Hayır, sen benim kızımsın Mira." Demişti yumuşak bir sesle. Bunu demesiyle artık koşmayı bırakmış, durmuştum. Ona doğru dönmüş "Ne demek istiyorsun?" Diye sordum anlamayarak. Başını iki yana sallayıp, gülümseyerek "Yıldız'ı buldun sonra pusula'yı da buldun şimdi bu ormanı ve bataklığı bulun. O zaman ne demek istediğimi anlayacaksın güzel kızım." Demiş ve 3'ü de ortadan kaybolmuştu. Kaybolmalarına rağmen durduğu yere bakıyor, ne demek istediğini düşünüyordum. Bir süre daha öylece durmuştum ve şimdi ise yavaş yavaş ormanın ortasında ki o bataklığa doğru yürümeye başlamıştım. Koşmama gerek yoktu çünkü arkamda hiçbir tehlike yoktu. Yani umarım yoktur aksi halde şuracıkta bayılıp düşebilirdim. En sonunda bataklığa gelmiş ve bu sefer yere diz üstü çökerek oturmuştum. Aniden içimde büyük bir acı belirmişti ve içim içime sığmıyordu. Deli gibi ağlamak , kendimi parçalamak istiyordum. Bataklığa daha çok yaklaşmış ve içimde ki acının beni ele geçirmesine izin vermiştim. Daha fazla dayanamamış hüngür hüngür acıyla haykırarak ağlamaya başlamıştım.
Ne kadar süredir o haldeydim bilmiyordum. Hâlâ rüyanın içerisindeydim ve ne çıkabiliyordum ne de içimde ki acıya son verebiliyordum. Hiçbiri olmuyordu , burada sıkışmış gibi daha çok daralmış ve bitkin düşmüştüm. Bir süre daha öylece durmuş ve gelen sesle daha çok ağlamıştım. Ses Batı'ya aitti. "İşte buldum seni mermer." Demişti yumuşak , şefkat dolu bir sesle. Bana daha çok yaklaşmış, yanıma çökmüştü "iyi misin? Neden ağlıyorsun?" Diye sormuştu telaşlı bir sesle. Gözlerimi yummuş ve gözyaşlarımı durdurmaya , tutmaya çalışıyordum sonra sinirle soluyarak "Hemen beni buradan çıkar. Götür bizi buradan, burada durmak istemiyorum. Lütfen gidelim!" Diye haykırmış , daha çok ağlamaya başlamıştım. Beni kendine çekip sıkıca kollarını etrafıma dolayarak "Tamam , sakin ol geçecek. Bence de gidelim artık mermer." Demiş ve yavas yavaş buğulanarak rüyadan atılmıştık.
Gözlerim hâlâ kapalıydı ama yinede ağlıyordum. Alp , korkuyla "İyi misin? Neden ağlıyorsun Mir." Diye sormuştu. Konuşmaya çalışmış ama konuşamamıştım. Batı, durumu anlamış olacak ki benim yerime konuşmaya başlamıştı , sakin ve yumuşak bir ses tonuyla "O iyi olacak. Büyük ihtimalle içinde ki belirsiz acıyla ağlıyordur." Demişti. Batı bunu nasıl anlamıştı? Belirsiz bir acıyla ağladığımı bilmesi mi beni iyi hissettirmişti yoksa benim yanımda olduğu için mi? Kendi kendime sorduğum sorularıma cevap bulamamış ve düşüncelerimin dolu olduğu rafların birine sıkıştırmıştım. O kadar çok düşünüyordum ki raflarım dolmuştu. Alp, biraz rahatlayarak "Ona , Mira'ma iyi bak. Kardesimi sana emanet ediyorum. Eğer olurda bir şey olursa ve onu üzersen seni dövmekten beter ederim." Demişti ve sonra bana doğru "Mir, kendine dikkat et. Saat geç oldu ve Vira evde tek başına." Demişti bir baba endişesiyle. Gözlerimi zar zor açmıştım. Başımı tamam anlamında sallamıştım. Alp, saçıma ellerini gömüp karıştırdıktan sonra yanağımı öpmüştü. Gülerek "olurda seni " diyerek iki parmağıyla Buğra ve Batı'yı işaret ederek söylediği söze devam ederek " rahatsız ederlerse veya üzerlerse hiç acıma ve gerekeni yap." Demiş ve gitmişti.
Alp gideli yarım saat olmuştu. Batı ve Buğra hâlâ yanı başımda durmuş bekliyorlardı. Onlara doğru dönüp "Ne bekliyorsunuz? " Diye sormuştum. Buğra hafif bir tebessümle "Nöbetteyiz , sen uyumaya çalış." Dedi. hemen ardından kaşımı kaldırarak "Uykum yok, midem bulanıyor." Demiştim. Batı hemen hareklenmis ve yanıma daha çok yaklaşmıştı "İyi misin? Hasta mı oldun sen?" Diye sorarken bir yandan da ateşimi kontrol ediyordu. Buğra hemen odadan çıkmış ve bir süre gelmemişti. Bir süre sonra Buğra elinde kova , bez ve ilaçlarla gelmişti. Kaşlarımı çatıp "Ne o temizlik mi yapacaksın Buğday?" Demiştim. Buğra gözlerini devirip "Evet mermer soluk görünüyor gidip bir sirkeli suyla silsem rengi açılır diye düşündüm." Dedi ima yaparak. Kesinlikle şuan Buğra'yı paspas yapıp gerçekten yeri silmek istiyordum. Buğra yanıma gelmiş bezi sirkeli suya batırıp sıktıktan sonra alnıma koymuştu. Batı'da ilaçları Buğra'ya vermiş, Buğra zorla ilaçları bana içirmisti. Batı, kaşlarını çatmış hafif bir sinirle " Uyusana kızım. Hastasın dinlenmen lazım." Diyerek hem Gözlerimi kapatmış hemde bir yandan da Buğra'ya ışığı kapatmasını söylemişti. Şimdi üçümüzde Ay ışığının altında odada öylece duruyorduk. Bir süre sonra Buğra ve Batı uykuya yenik düşmüş Buğra koltukta Batı baş ucumda uyuyakalmıştı. Bende daha fazla uykusuzluğa dayanamamış ve gözlerimi uykuya kapatmıştım.
Bölüm sonuuu ~
Bölüm hakkında yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bekliyorum. Görüşmek üzereee~
|
0% |