@karanligin._yildiz
|
Gözlerimi açtığımda kendimi yine aynı rüyada bulmuştum . Ormanın çıkışını bulmam gerekiyordu, bir an önce buradan kurtulmam gerekiyordu ,artık bu rüyadan uyanmalıydım. Büyük bataklığa doğru gidiyordum, arkamdan gelen aynı adam "Nereye gidiyorsun kızım?" Demişti, Kaşlarımı çatıp ona döndüm ve sinirle soluyarak "Cehennemin dibine!" Diyerek , önüme dönmüş yoluma devam ediyordum, adam ise peşimden sessizce geliyordu. Batı, o rüyadan bizi nasıl çıkarmıştı? O yapabiliyorsa bende yapabilirim, bu yüzden bir yolunu bulmam gerekiyordu , içim gittikçe daralıyordu, kalbimde ki kan buz tutmuş , kalbime batıyordu.
Biraz daha yürümüş büyük bataklığa neredeyse az kalmıştı, arkamda ki adam "Beni hatırlıyor musun?" Diye soru savurmuştu,sorduğu soru ne kadar saçmaydı böyle.Tek kaşımı kaldırmış, ona doğru döndüm "Hatırlıyor olsaydım senden uzak durmak gibi bir çabam olmazdı. Demek ki seni hatırlamıyor muşum. " Demiştim, adam aldığı cevap karşısında burukça gülümseyerek başını yere eğmişti "Haklısın, saçma soru sormuş bulundum." Dedi, adam bana bir adım atarak yaklaşmıştı, elinde şeffaf bir küre oluşturmuştu,etrafında siyah dumanlar vardı, kürenin içi ise aynı beyaz kelebeklerden vardı.kaşlarımı çatmış anlamaya çalışıyordum,kendimi o kadar huzurlu ama bir o kadar da huzursuz hissediyordum ,kalbimde ki damarlar bir bıçağa dönüşmüş kendilerini koparmıştı sanki, canım o kadar çok yanmıştı ki gördüğüm görüntü gözlerimden birkaç damlanın sessizce akmasına sebep olmuştu. Derin bir nefes alarak sakin olmaya çalışıyordum ama bir türlü sakin olamıyordum. Adam, yavaş ve temkinli bir şekilde küreyi bana uzatmış "Yavaşça elini uzat ve küreyi eline al." Dedi, dedigini yapmış ve küreyi elime almıştım.Küre elimde uçmaya başlamıştı içinde de görüntüler oynamaya başlamıştı "Elini kalbine koy." Demişti , elimi kalbime koymuş ve Küre'nin içinde ki görüntüler netleşmişti. İki kadın, iki adam ve iki çocuk vardı. Kaşlarımı çatmış anlamaya çalışıyordum, adamlardan biri karşımda duran adamdı, çocuklardan biri bendim, zorla alınmıştım adam ve kadın "Bu çocuk bize ait. Aren size yeter." Dedi, Kaşlarımı çatıp, dikkatle izlemeye devam ediyordum. Kucağında zorla elinden alındığım adam tam karşımda duran adamdı. Kadın konuşmaya devam etmeye başladı "Mira bizde kalacak. Merak etmeyin güvende olacak ve iyi bakıcaz." Demiş ve siyah dumanların arasından kaybolmuştu. Sinir, kanıma zehir gibi bulaşmış beni etkisi altına yavaş yavaş almaya başlıyordu,içime çektiğim nefesle burnuma siyah dumanları çekmiştim. Olanları düşünüyordum çünkü oldukça tuhaftı. Kadın neyden bahsediyordu? Tamamen delirmiştim başka açıklaması olamazdı. Adam, yavaş bir şekilde elimde ki küreyi almış ve yok etmişti "Şimdi sadece görüntüde ki çocukla birbirinizi bulmanız gerekiyor. Bizi bul kızım, sırrı çöz. Ait olduğun yere yani bizim yanımıza dönmen lazım." Demiş ve dumanların arasından akbabaya dönüşüp gitmişti. Bu akbaba ,geçen konuştuğum akbabaydı.
Gördüğüm görüntü aklımda oynayıp duruyordu. İçimde yoğun bir acı doğmuş, üzerime bir yük gibi biniyordu, ruhumun kökünden sızan siyah kanlar tüm bedenimi kaplamış gibi acıyla yere düşmüştüm, düştüğüm yerden kalkmayı denemiş ama olmamıştı,ciğerlerim sökülüyor, ruhum şaha kalkıyordu, canımın acısı arttıkça yok olurmuşçasına derin derin nefes alıp vermeye başlamıştım. Kendime kendime gelmeye çalışıyor ama başaramıyordum. Durduğum yerin ilerisinde toprak zemin kabarmış ve hareket içerisindeydi, toprak gittikçe kabarmış,toprağın altından bir deri bir kemik olan bir yaratık çıkmıştı arkasına döndüğünde göz kontağına girmiştim.gözlerini bana dikmiş çok korkunç bir şekilde bana bakıyordu, gözleri simsiyah göz bebeği beyaz elips şeklinde olan bir yaratıktı, hareket etmemeye özen gösteriyordum en azından bu tuhaf yaratık üzerime atlamayana kadar gerçi istesemde hareket edemezdim, sanki felç olmuş gibi her yerim kilitlenmişti. Yaratık yavaş ve gırtlağından gelen hırıltılarla üzerime gelmeye başlamıştı, gözlerimi kapatmış hareket edebilmeyi umuyordum ama olmuyordu lanet olsun ki olmuyordu, gerçekten sinirlerim alt üst olmuştu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Üzerime gelen yaratık aniden koşmaya başlamıştı, o an başka bir yerden kırmızı renkte dumanlar üzerimi kaplamış canımın daha çok yanmasına sebep olmuştu. Kırmızı dumanların arasından üzerime atlayan yaratık bir insan eli gibi olan ön pençesiyle boğazımı sarmış, burnunu saçlarıma yaklaştırıp koklamaya başlamıştı. Gözlerimi kapatmış bekliyordum, ne olacaksa olsun yeter ki bitsin , artık bu rüyadan uyanmalıydım. Gözlerimi açmış, yaratık tam karşımda , başı başıma çok yakın durduğunu fark etmiştim, ağzının içi ölü kokuyordu. Gözlerini tamamen kan basmıştı, yaratık boğazıma daha çok bastırmış ve tırnaklarından birini şah damarıma yakın yerden kesmiş ve akan kanı koklayıp, pençesinde ki bana olan kanı ağzına götürmüştü, yaratık durulmuş ve sakinleşmis bir şekilde üzerimden çekilip benden birkaç adım uzaklaşmıştı. Bedenim tekrar dirilmiş gibi capcanlı bir şekilde kendine gelmişti, artık hareket edebiliyordum. Yavaşça ayağa kalkarak karşımda duran yaratığın hareketlerini izliyordum, tamamen kalkmamla yaratığın üzerime doğru saldırgan sesler çıkararak koşması bir oldu, hızla geriye gitmiştim. Ayaklarımın bağları sanki birbirlerine zincirlenmişti. Büyük bataklığa doğru koşmayabaşlamıştım. "Nereye gidiyorsun küçük insan?" Demiş ve daha fazla yaklaşmıştı yaratık. Yaratığın sorusuna cevap vermemiş daha hızlı koşmaya başlamıştım.Ne kadar süredir koşuyordum bilmiyordum ama bataklığa yaklaşmıştım. "Oyun oynayalım küçük insan , yoksa oynamak istemiyor musun?" Diye sordu cevap vermedim , het adımımda bataklığa doğru daha çok yaklaşıyordum. "Dediğimi yapmazsan seni öldürürüm küçük insan!" Demişti , Kaşlarımı kaldırıp yaratığa doğru döndüm "Öldürmek mi istiyorsun? Hiç uğraşma buyur, karşında duruyorum." Diyerek, yaratığa meydan okumuştum. Yaratık etrafımda yavaşça dönüyor ve beni izliyordu "Demek bana meydan okuyorsun küçük insan. Ölümden korkmuyor musun?" Diyerek önümde durmuştu, alaycı bir tavır sergilemiş ve "Büyük oyunlar oynamak benim işim. Ölümden korkmak mı? Asla." Demiştim, yaratık aldığı cevap karşısında bana daha çok yaklaşıp "Demek öyle. Şimdilik benden kurtuldun bir dahakine bu olmayacak küçük insan." Diyerek kırmızı dumanların arasından kaybolmuştu. Ölümden korkmuyordum, hiçbir şeyden korkmazdım ama bu olanlardan korkuyordum.
Uzunca bir süre sonra sonunda bataklığa gelmiştim. Büyük kayalıkların üzerine oturmuş hem olanları düşünüyordum hemde dinleniyordum, başımı iki yana sallayıp sesin ve düşüncelerin yok olmasını sağlamıştım. Görüntü de beni alıp götürdüklerinde benden geriye sadece bir kolye ve bir hançer kalmıştı , kolye ve hançer geçen bana gönderilenlerdi. İç güdüsel olarak "Beni rüya boyutundan, olduğum boyuta geri gönder." Demiştim, dememle etraf bozulmaya başlamış ve rüyadan atılmıştım.
Gözlerimi hızla açmış , derin derin soluklanıyordum. Kan ter içinde kalmış bedenimi hissetmiyordum. Önce Koltukta uyuyakalan Buğra'ya ardından yanımda uyuyakalan Batı'ya döndüğümde, Batı'nın beni izlediğini görmüştüm. "Ne gördün?" Diye sordu Batı. Başımı iki yana sallayarak "Kabus" Dedim, Batı "Anlat.Ne gördün?" Dedi merak içinde. Oan doğru döndüm ve "Anlatamam, bunu sende söylemiştin." Dedim. Batı "Bana bir şey olmaz demiştim ama o yüzden anlat." Dedi , gözlerimi kapatıp açtıktan sonra sakince anlatmaya başlamıştım. Anlattıktan sonra Batı "Aynısını bende gördüm." Dedi dehşet ve şok içerisinde. İkimizde bir süre susmuş ve gördüklerimizi düşünmeye başlamıştık. Odanın içini aydınlatan ışığın kaynağına Ay'a bakmış ve ardından da Buğra'ya bakmaya başlamıştım. Buğra'nın yüzü Ay'ın ışığıyla daha da aydınlanıyordu, şakağında pusula şeklinde bir iz parlamaya başlamıştı. Batı'ya dönüp "Buğra'nın şakağında ki ize bakar mısın?" Demiş ve tekrar Buğra'ya dönmüştüm. Batı, kalkmış ve Buğra'nın yanına gitmiş izi inceliyordu. Bir süre daha inceledikten sonra iz yok olmuş ve Batı, Buğra'yı kucağına alarak depo odasına doğru ilerlemiş ve bana "tek uyuyabilecek misin? Korkuyorsan burada kalırım, nöbet tutarım." Demişti , başımı iki yana sallayıp "Korkmuyorum. Gidebilirsiniz." Dedim , dememle odaya gitmişlerdi. Korkuyordum ama Batı'nın bunu dalgaya almasını istemediğinden belli etmemiştim. Bir süre tavanı izlemiş ve bilincim tekrar yavaşça kapanmaya başladı.
Hayır, hayır yine olamaz , yine aynı rüyadaydım ve yine o noktadaydım ama bu sefer bataklığın yanındaydım. Sağ köşede adım sesleri gelmeye başlamıştı, temkinli bir şekilde o tarafa doğru bakmış ve dikkat kesilmiştim. Gelenler Batı ve Buğra'ydı, Batı "Sende mi buradasın?" Diye saçma bir soru sormuştu, yüzümü buruşturup "Beni burada gördüğüne göre demek ki buradayım pisicik. Zilini takmamışsın?" Dedim ve Batı "Bak bilmiyorduk mermer." Demişti, bir süre susmuş ve yan yana beklemiştik. Buğra "Bizim buradan çıkmamız lazım artık yoksa deliricem." Demişti, ikimizde başımızı sallamış ve cevap vereceğimiz sırada bir kahkaha sesi duymuştuk, kahkaha bir kadına aitti , sesten sonra kadının kendisi belirmişti "Sizi özledim evlatlarım. Batı, Buğra ve Mira. Yıldız ve Pusula'yı bulmuşsun kızım. Düğüm'ü çözün. Sırrı bulun ve bizi buradan kurtarın." Demişti ardından o da yok olmuştu. Üçümüzde birbirimize daha çok yaklaşmış ve korunmaya çalışıyorduk bir süre sonra küçük bir patlama olmuş, hepimiz başka bir rüyaya atılmıştık. Bu sefer normal bir rüya normal bir uykudaydık.
Bölüm sonuuu ~ Kitap ve Bölüm hakkında düşüncelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Görüşmek üzereee ~~
|
0% |