Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Güneş Ve Ay

@karanligin._yildiz

Hava'nın kararık olmasından kapıya çarpmıştım. Günlerdir gecenin bir yarısı uyanıyor tuhaf sesler duyuyordum evimde tam olarak hâlâ tanımadığım bir adam vardı ve çok tanıdığım dostum vardı abim ise çocuk gibi inatlaşarak üçününde beraber yatmasını istemiş bende yine rahat duramayacaklarını çocuk gibi tartışacaklarını bildiğimden bahçede Ay ışığı altında uyumalarını istemiştim. Kapıya vurduğum başımı ovarak odama gelmiş ve kendimi yatağa atmıştım, bir süre öylece tavanı izlemiş ve Cem'i düşünmeye başlamıştım, davranışları tuhaf bir şekilde şüphe çekiyordu bu sabah burada olacaktı, derin düşüncelere dalmış ve Cem'in gitmeden önce şüpheli davranışlarıyla söylediği söz geldiğinde şüphe duymakta haklı olduğumu anlamıştım. Cem, yurt dışında olduğu için yazamayacağını , telefonunun kapalı olacağını söylemişti ama bana mesaj atmış ve sonra silmişti. Kesinlikle Cem benim arkamdan işler çeviriyordu ve ben bunu bariz bir şekilde şuan anlamış oldum. Kapının tıklatılıp açılmasıyla gelen kişiyi kokusundan anlamıştım her zaman ki gibi abime ait kahve ve tarçın karışımı olan bir kokuydu bu. Uyuduğumu sanan abim küçük bir çocuk gibi konuşarak beni dürtmüştü "Mir." Cevap vermemiş ve biraz daha beklemiştim tekrar aynı şekilde tekrarlamış ve sesini bu sefer yükselterek "Mir." Demişti abimin tatlılığına dayanamamış ve gözlerimi açmıştım " Ne oldu Alpiş?" Diye soru savurmuş ve gece lambasını açmıştım. Abim dudağını büzerek gözleri dolu dolu bir çocuk gibi "Batı ve Buğra kalbimi kırdılar, uyuyamadım bende yanına geldim." Dedi, neredeyse ağlayacaktı , kenara kaymış ve yanımda uyuması için yer açmıştım. Biliyordum ki benimle uyumak için yanıma gelmişti. Abim sesini çıkarmadan kucağında sarılarak getirdiği yastığı ile yanıma yatmış ve yastığına daha çok sarılarak "iyi geceler Mir." Demiş ve gözlerini kapatmış kendini çabucak uykuya teslim etmişti. Bir süre sonra gece lambasını kapatmış ve abimin üzerini örterek kendimi kuyuya bırakır gibi uykuya bırakmış bilincim bir kara delik tarafından çekiliyor gibi çekilmişti.

 

Gözlerime değen ışıkla uykum kaçmış ve ağrıyan başımı ovalamaya başlamıştım. Hâlâ kapalı olan gözlerimi kırpıştırarak açmış ve derin bir nefes almıştım, hemen yerimden doğrularak ayağa kalkmış ve birkaç parça kıyafet ve havlu alıp banyoya geçmiştim. İşlerimi bitirdikten sonra yatağımı da düzeltmiş ve camı açmış temiz havayı soluyordum. Bugün Cem yurt dışından dönüyordu ve çok mutluydum ama yinede ona karşı hiç hoş şeyler hissetmiyordum, arkamdan bir şeylerin çevirdiğinin farkındaydım bunu öğrenecek ve sorun her neyse çözecektim. Bakışlarımı aşağıya bahçeye indirdiğimde abim Alp , Batı ve Buğra'yı görmüştüm , birbirlerine sarılarak uyuyorlardı ve abim ise yüzlerini kalemlerle çizmişti. Batı'nın yüzünü Kedi , Buğra'nın yüzünü köpek yapmış daha sonra abim Batı'ya kedi zili ve kedi kulakları takmıştı. Buğra'ya ise köpek tasması ve köpek kulağı takmış ağzına da ot koymuştu. Bu duruma kendimi tutamayarak gülmüş ve fotoğraflarını çekmiştim abime hemen geldiğimi ve beklemesini işaret ederek odadan çıkmış, bahçeye doğru ilerlemiştim. Sessiz adımlarla yanlarına vardığımda uyuyan Batı ve Buğra'nın fotoğraflarını çokça çekmiş ve abimle gülüşüyorduk. Abim , aniden Batıya doğru "Batı, korkma ama arkanda köpek var." Diye fısıldadı , aynı şekilde Buğra'ya fısıldayarak "Buğra, arkanda kedi var baksana çok tatlı." Diye fısıldamıştı , bunun üzerine Batı ve Buğra bahçeye indiğimde birbirlerine ters dönmüş bedenleri çevirip yavaşça gözlerini açmışlardı. Ikiside birbirlerine gözlerini kırparak bakıyor ve anlamaya çalışıyorlardı Buğra "Bu kedi bizim Batı'ya çok benziyor." Diyerek kedi sandığı Batı'nın başını okşayıp "küçük pisicik seni." Dedi, hâlâ uykulu olan Batı , Buğra'nın dediklerini anlamamış ve "Bu köpek aynı Buğra. Tıpkı onun gibi , kulakları da öyle, tipide ona benziyor keşke mermer bana pisicik dediği gibi Buğra'ya da köpecik dese.." Demiş ve yattığı yerden kalmış ve bağdaş kurarak oturmaya başlamıştı, Buğra'da kalkmış ve olanları idrak etmeye çalışıyordu. Bir süre sonra ikiside tamamen kendisine gelmiş ve bizi fark etmişlerdi , ikiside bir ağızdan "Günaydın." Diyerek kalkmışlardı , abim alpişimle ben birbirimizi zor tutarken ikiside birbirine dönmüş ve şaşkınlıkla dona kalmış , öylece duruyorlardı. Abim alpişimle ben daha fazla dayanamamış ve deli gibi gülmeye başlamıştık. Bugra " Bak şimdi tam bir kedi oldun Batı. Kediler çok tatlı, sevimli ve güzeller ama sen çirkin olmuşsun tipsiz Batı." Demişti gülerek. Batı , Buğra'yı taklit ederek "Bak şimdi tam bir kedi oldun. Tipsiz Batı." Demiş ve hemen eklemişti " Sende tam hayal ettiğim gibi köpecik olmuşsun havla bakalım kuçu kuçu. Kuyruğunuda salla da millet az bir cilve gördün. Tipsiz Buğra." Demiş ve en sonda dayanamayarak "Mis gibi oldunuz mis , şu halinize baksanız birbirinizi kedi köpek gibi yersiniz. Gerçi kedi ve köpeksiniz şuan ama neyse." Demiştim , Buğra ve Batı bana dönmüş , ve Buğra "Biz hayvan mıyız Mir?" Batı, Buğra'nın ensesine vurmuş ve "Senin zaten hayvandan farkın yoktu ki kuçu kuçu." Demişti Buğra'da aynı şekilde Batı'ya vurmuş ve "Sende tam Mir'in istedigi gibi olmuşsun pisicik. Miyavla bakalım kedicik." Diyerek gülmeye başlamıştı, abim Alp ise eline ayna almış ve "Ama çok güzel olmuşsunuz elime sağlık. Baksana Mir, öyle değil mi? " Diyerek hem aynayı onlara tutuyor bir yandan da bana dönmüştü. "Öyle Alpişim, ellerine sağlık ikiside tam istediğim gibi olmuş, mamalarını verelimde aç kalmasınlar yazık." Abimde bana katılarak "gül gibi kedi ve köpeğimiz oldu çok güzel." Demiş ve beraber Batı ve Buğra'ya dönmüştük. İkiside alık alık hem birbirlerine hemde aynada ki görüntülerine bakıyordu. Bir süre sonra ikiside aynı anda bağırarak eve doğru koşmaya başlamıştı, Abimde peşlerinden baştan beri çektiği kamerayla gitmişti.

 

Abim , Buğra ve Batı birbirleriyle uğraşmaya devam ederken ben Cem'i bekliyordum. İki ay iki asır gibi gelirken bu beş dakikaya daha nasıl dayanabilirdim bilmiyordum. İçim ateş gibi yanarken dışım buzdan bir parça gibiydi. Bir süre sonra kapı çalmış ve hemen koşar adımlarla açmaya gitmiştim, karşımda iki asır gibi gelen iki ayın sonunda sevdiğimle kavuşmuştum, kollarımı boynuna dolayarak kokusunu içime çekmiş ve derin derin soluklayarak parmaklarımı uzun saçlarında gezdiriyordum. "Çok özledim seni Cem. Çok beklettin beni." Diyerek beni kendisine daha çok çekip sarılmış ve " bende seni özledim Mira'm. Özür dilerim işlerim anca bitti, biter bitmez yanına geldim bak." Diyerek benden uzaklaşıp kendi etrafında kendini göstererek bir tur dönmüştü. Gülümseyerek " Evet öyle. Hadi içeri gir ayakta kalma daha fazla." Diyerek kenara çekilmiş ve Cem'in içeri girmesine izin vermiştim. Batı, sinirli ve dik dik Cem'i gözlerini kırpmadan yerinden kıpırdamadan izlerken bende Cem'e sorular sormaya başlamış ve alttan alttan tüm gece boyunca düşünüp öğrendiğim gerçekleri Cem'in ağzından duymak için cevabını bildiğim soruları sormaya devam ediyordum. "Peki Cem , söyle bakalım yurt dışında bana attığın konum ve sana aldığım elbiseyi giy ve gel mesajını hangi güzele atmak istedinde yanlışlıkla bana attın?" Sorduğum soruyla sessiz kalmış ve kendince bahane düşünüyordu, ben ve Cem dışında ki herkes şok içerisinde sorduğum soruyu idrak etmeye çalışıyorlardı. "Evet , daha ne kadar susacaksın? Bahane bulursun sen düşün." Diyerek ayaklanmış ve televizyonu açarak görüntüleri ekrana paylaşmış ve oynamaya başlamıştı. Abim, Batı ve Buğra büyük bir şok ve sinir içerisinde oynatılan görüntüleri izlerken ben Cem'in suratında ki ifadeyi izliyor ve konuşmama devam ediyordum "Evet? Bir açıklaman var mı Cem? Beni kullanıp aldatırken hiç mi utanmadın? Hiç mi vicdanın sızlamadı?" Susmaya devam eden Cem'in üzerine cebimde sakladığım gizli telefonunu atmış "Konuşsana Cem! Niye susuyorsun?!Konuşsana! Verecek cevabın yok değil mi?! " Diye haykırmaya başlamış içimin ateşini söndürmeye çalışıyordum Abimden önce Batı , Cem'in üzerine atlamış ve dövmeye başlamıştı, bir yandan da Buğra ve Abim Alp iki yanımda kollarımdan tutarak beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Batı'nın "Senin ben olmayan sıfatını..." Diyerek hem sövüyor hem dövüyordu , kollarımdan tutan Buğra ve abim beni koltuğa oturtmuş Batı'ya katılmıştı, Bana yardım çığlıkları atarak yalvaran Cem sonunda "durun!konuşucam!" Demişti , demesiyle Abim Alp , Batı ve Buğra durmuş konuşmasını bekliyorduk. Batı'nın üzerinden kalkmasıyla kendisine çeki düzen vermiş ve konuşmasına başlamıştı "Sebebi seni sevmemem Mira, seni hiç bir zaman sevmedim. Sadece kullandım, sen benim için sadece canı sıkılınca oynandığı bir oyuncaksın." Abim daha çok sinirlenmiş ve boğazına yapışmıştı bense abime "Abi , konuşmasını bitirsin sonra ne yapıyorsanız yaparsınız " demiştim net bir sesle , Cem bir süre susmuş ve konusmaya başlamıştı "Seni sevmememin ve kullanmamın sebebide senin çirkin olman , istediğim gibi bir güzelliğe sahip değilsin, senden nefret ediyorum Mira. Yine olsa yine yapardım ve pişman bile olmazdım , şuan bile pişman değilim. Kimse seni sevmez." Demişti, uzunca bir susmasının ardından konuşmasını bitirdiğini anladığımda abime işaret vermiş ve odama koşar adımlarla gitmiştim.

 

Kapıyı ardımdan kapatmış , yaslandığım kapıdan yere kayarak sessizce ağlamaya başlamış ve sözlerinin ağırlığından kurtulmaya çalışıyordum. Ellerimi yumruk yapmış hiç durmadan yere vuruyor ve boğazım parçalara ayrılacaktır gibi acımaya başlayana kadar bağırıyor, haykırıyor ve etrafa zarar veriyordum. Camın önüne gitmiş ve camdan Cem'e ait olan ne varsa hepsini dışarı atmış odamı dağıtarak içimde ki acıyı, öfkeyi dindirmeye çalışıyordum. İçeri ne zaman geldiğini bilmediğim Batı'nın kollarımı tutup beni sarsarak "Mira, Bana bak. Sakin ol." Demesini duymazlıktan gelerek kollarımı tutan ellerinden kurtulmaya çalışmış , başarısız olmuştum. Batı tekrar beni sarsarak kendine çekmiş ve sıkıca kollarını bedenime sarmış başımı göğsüne yaslayarak "Yapma bunu kendine. Farkında değilsin ama beni öldüreceksin, senin varlığında dokunmaya kıyamayan yüreğim, canının acısıyla ölecek kadar seni çok seviyor, lütfen kendine gel , ağlama daha fazla. Ağlayarak olanlar düzelmeyecek, güçlü olmak zorundasın." Demiş ve daha çok sarılmıştı bana . Bir süre öylece durmuş ve en sonunda nefes almadan bağırıp, haykırarak kendimden geçtiğim için bilincim daha fazla dayanamamış ve gözlerime kalbime kalbime hancerin batması gibi karanlık batmış ve acı içerisinde kendimi yokluğun kucağına bırakmıştım.

 

Güneş, Ay'a aşıkmış onu çok seviyormuş Ay ise bir başkasını... Ay ,Güneş'e sevgisini belli etmişti, seviyordu , ilgileniyordu, zaman ayırıyordu ne olursa olsun durumlardan haber veriyordu ta ki Ay ,Güneş'i görene kadar... Ay , Güneşten uzaklaşmaya başladı eski sevdiğini düşünüyordu ve başka birini arayışa koyulmuştu. Güneş , ne kadar acı çeksede, Ay'a ne kadar kırgın olsa da bunu ona söylememiş çünkü bir önemi olmayacağını düşünmüş. Ay , Işık'ı sevmiş, ona platonik olmuş, sürekli onu düşünüyormuş , Güneş'e ise günler sonra dönüyor birkaç saniye konuşup hemen kayboluyormuş , Güneş bu duruma ne kadar üzülsede hiç sesini çıkarmamış ve dostu Gökyüzüne neden böyle siyaha dönüştüğünü anlatmış. Gökyüzü , duruma üzülmüş ve kapkaranlık bulutlarını serbest bırakmış günlerdir şiddetli fırtınalar çıkarıyor ve ağlıyordu. Çünkü Güneş siyaha bürünmüştü, artık herseyden şüphe ediyormuş, dayanamıyor ve acıdan ölüyormuş. Işık, Ay'ı Güneş kadar sevmiyormuş , düşünmüyormuş sadece onun bu hali hoşuna gitmişti. Işık, Ay'ı kullanarak Güneş'in yerine geçmeye çalışıyormuş. Başarmıştı da çünkü Güneş, Ay'a olan sevgisi yüzünden acı çekerek kendisini yakmıştı. Ay , bunu sonradan fark etmişti ama çok geç kalmıştı çünkü Güneş kendi ışığını Ay'ın üzerinden çekmişti. Ay, Güneş ile oynamış ve kendine Işık bulmuştu bunun üzerine Güneş ışığını Ay'ın üzerinden çekmişti. Ay , bilmiyordu ki sevdiği Işık'ın Güneş'in ışığını çalarak, Güneş'i karanlığa gömdüğünü , bilse böyle olur muydu? Belki de biliyordu ve bilerek böyle yapıyordu. Güneş, Ay'ı özgür bırakmış ve kendi içine gömülmüş, uzaktan izliyordu . Ay ise Işık'ı ile hayallere dalıyor, yok olana kadar beraber olacaklarını sanıyordu. Güneş biliyordu Işık'ın, Ay'ı sevmediğini, onu kullandığını ama Ay bunu reddediyordu ve Ay gerçekleri öğrendiğinde çok geç olacaktı çünkü Güneş ölecekti...Işık, Ay'ı Güneş kadar sevmiyormuş , düşünmüyormuş sadece onun bu hali hoşuna gitmişti. Işık, Ay'ı kullanarak Güneş'in yerine geçmeye çalışıyormuş. Başarmıştı da çünkü Güneş, Ay'a olan sevgisi yüzünden acı çekerek kendisini yakmıştı. Ay , bunu sonradan fark etmişti ama çok geç kalmıştı çünkü Güneş kendi ışığını Ay'ın üzerinden çekmişti. Ay, Güneş ile oynamış ve kendine Işık bulmuştu bunun üzerine Güneş ışığını Ay'ın üzerinden çekmişti. Ay , bilmiyordu ki sevdiği Işık'ın Güneş'in ışığını çalarak, Güneş'i karanlığa gömdüğünü , bilse böyle olur muydu? Belki de biliyordu ve bilerek böyle yapıyordu. Güneş, Ay'ı özgür bırakmış ve kendi içine gömülmüş, uzaktan izliyordu . Ay ise Işık'ı ile hayallere dalıyor, yok olana kadar beraber olacaklarını sanıyordu. Güneş biliyordu Işık'ın, Ay'ı sevmediğini, onu kullandığını ama Ay bunu reddediyordu ve Ay gerçekleri öğrendiğinde çok geç olacaktı çünkü Güneş ölecekti...

 

Bölüm sonuuu ~~

 

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Nasıl hissettiniz?

 

Yorumlarda belirtmeyi ve oylamayı unutmayın

 

Görüşmek üzereee ~~

 

 

Loading...
0%