Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Kalp Sancısı

@karanligin._yildiz

Odasına çekilen kızın arkasında bıraktığı geçmişinin bir parçası olan insanlardan uzaklaşıp , kaçmak ve başına gelenler ve geleceklerden kurtulmak istiyor , kendi kendisini yiyordu. Kızın arkasından Batı, önce Cem'e ardından Alp ve Buğra'ya göz atıp hızla peşinden gitmiş, bir ümitle Mira'yı bu karanlık hayattan çıkarmak istiyordu. Mira'nın odasına geldiğinde kızın , odanın her bir köşesini dağıtıp paramparça ederek geçirdiği duygusal krizi bastırmaya çalışıyordu. Batı , anlayamamıştı bir anda hangi durumdan dolayı bu kadar değişmişti hiçbir fikri yoktu. Yavaşça Mira'nın yanına adımlayarak sakinleşmesi için ikna etmeye çalışıyordu ama Mira, Batı'yı duymuyor daha çok bağırıyordu , Mira arkasını döndüğünde Batı'yı yeni fark etmiş gibi durulmuş ve derin derin öfkeyle soluklanıyordu. Bir adım atarak Mira'ya yaklaşmış ve temkinli bir şekilde durumu kontrol altına almak için bir çabanın içerisine girmişti. Batı , daha fazla konuşmamış ve Mira'yı kendisine çekip kollarını etrafına dolayarak sıkıca sarmış , yüzünü saçlarının arasına gömmüştü. "Sakin olmak zorundasın, bilirsin bu dünyada hiçbir şey sonsuz değildir. Sen bitmez sanırsın ama hayat kendi koyduğu kuralları yüzüne vurmak için fırsat kovlar ve beklemediğin bir an hiç çekinmeden bunu sana yaşatarak hatırlatır. Demek istediğim zaten birgün bitecekti o yüzden dert etme. Bak ilişkin bitti ama hâlâ hayattasın , zaman ilerliyor ama bak hiçbir şey olmuyor , hayatın senin için planları var ki başına gelmesi gerekenleri yaşıyorsun. " Demiş ve daha çok sarılmıştı. Mira, başını Batı'nın göğsüne gömmüş sessizce duruyordu. Batı, konuşmasını bitirmiş , sarılmanın ve Mira'nın duyduğu Batı'ya ait olan kalp atışlarının sesiyle biraz da olsa sakinleşmiş ve bilincini kapatmıştı. Batı , Mira'yı sakince kucağına almış , yatağına yerleştirmişti. Bir süre yanında sessizce beklemiş, en sonunda Mira'yı gerisinde bırakarak aşağıya oturma odasına geçmiş Alp ve Buğra'nın hâlâ tuttuğu Cem'in yanına doğru adımlamaya başlamıştı, bir hışımla Cem'in boğazına yapışmış başını geriye doğru gererek yavaş yavaş boğuyordu " En başından beri herşeyden haberim vardı seni küçük karaktersiz velet. Ne oldu ? Sahibin seni iyi besleyemedide mi Mira'nın yanına geri döndün? Söylesene?" Dişlerini birbirine yapıştırmış , ölümün soğukluğunu hatırlatan ses tonuyla konuşmuştu. Cem'in suskunluğu uzadıkça Batı bir o kadar yumruk atıyordu. Alp , bu durumu düzeltmek için "Batı,burada olmaz. Yukarıda Mira var. Benim bildiğim bir yer var , oraya gidelim." Düz ve ruhsuz bir tonla konuşmuş , önce Batı'ya ardından Buğra'ya bakmış bir cevap bekliyordu. Buğra, bağırmaktan acıyan boğazını konuşmak için zorladığı için sesi hırıltılı bir şekilde " Mira'yı evde tek bırakamayız, birinin burada kalması gerekiyor. Mira'nın daha rahat edebileceği biri olursa kafası dağılır. Böylelikle bizim içimiz de rahat eder." Demiş ve yerinde kıpırdanan Cem'i sarsarak rahat durmasını sağlamıştı. Batı , karar vermiş olacak ki artık soğuk hava çarpmış gibi titretecek sesiyle "Peki , gidelim. Alp , yanlış bilmiyorsam kız kardeşiniz varmış? Onu çağıralım burada Mira ile kalsın." Demiş ve kendisini bahçeye atmıştı. İçeride beraber kalmış olan Alp ve Buğra Cem'in kollarından tutarak Batı'nın arkasından sürüklemiş ardından bir ağacın gövdesine yaslayıp , bağlamış ardından ses çıkarmaması için ağzını önce bantlayıp sonrasından üzerini bezle bağlamışlardı. Alp , hemen cebinde ki telefonu çıkarıp Vira'yı birkaç deneme sonrası yanıt veren kardeşini çağırmış , ablasına bakmasını istemiş ve Vira'nın gelmesini beklemeye koyulmuşlardı. Buğra, düz sesiyle "Depo odada ihtiyacımız olan birkaç parçayı alıp geliyorum. Lazım olur." Demiş tam arkasını dönüp gidecekti ki Batı " Mira uyuyor. Uyanmamasına dikkat et. Hazır gitmişken ters giden bir şey var mı diye kontrol et." Buğra, başını onay verircesine hafif sallayıp içeri geçip, gözden kaybolmuştu. Batı ve Alp kendi aralarında Cem'e yapacaklarının hakkında konuşurken , Cem kapalı olan ağzından dolayı anlamsız boğuk sesler çıkarmaya başlamıştı. Buğra, Mira'nın odasında bulunan depo odaya gitmek için yavaşça kapıyı aralamış sessiz adımlarla sakince ilerlemeye başlamıştı. Mira'nın uykusunda ağladığını fark edip hızlıca yanına gelmiş , Mira'nın en sevdiği ve sakinleştirdiği şarkıyı mırıldanarak söylemeye başlamış bir yandan da çocukluk arkadaşı olan Mira'nın dağılmış saçlarını düzelterek okşuyordu. Dakikalarca aynı şarkıyı mırıldanarak saçını okşadığı Mira'nın sakinleştiğine emin olduktan sonra üzerine örtüp gerekli eşyaları aldıktan sonra bahçeye doğru ilerlemeye başlamıştı. Tam bahçeye çıkmış Alp ve Batı'nın yanına gidecekti ki ön kapıdan Vira'nın geldiğini görmüştü , Buğra'yı fark eden Vira "Yüzünü una'mı buladın ne bu beyaz surat?" Alayla sorduğu soru karşısında kaşını kaldırıp " Karşımda çirkin çingene gördümde ondan bu beyazlamalar." Diyerek alaya karşılık alayla cevaplamıştı Vira'nın sorusunu. Vira , gözlerini devirerek "ya ya geçenleri hatırlatırım sana Buğday efendi. Ne çabuk unuttunuz un çuvalına fırlatıldığınızı." Buğra, ne diyeceğini bilemez halde bir ifadeye bürünmüş , Vira'nın hareketlerini izliyordu. Kendine gelen Buğra " Neyse ne , bizim işimiz var. Mira'ya göz kulak ol , bizi sorarsa markete hava almaya gitti dersin." Vira , cevap vereceği sırada lafı bölünmüştü. "Sakın sorma. Boş ver dediklerimizi yap yeter. Mira'nın yanından ayrılma." Demiş ve hızla arkasını dönüp bahçeye çıkmıştı. Arkasında bıraktığı Vira ise dediğini yaparak Mira'nın yanına geçmiş , önce alnını öpmüş sonra tabletini alarak çizim yapmaya başlamıştı. Buğra , bahçeye geldiğinde Cem'in ağladığını ve çırpındığını görmüş daha fazla burada kalmak istemediği için "Artık gidebiliriz. Vira geldi şuan Mira'nın yanında." Batı ve Alp , Cem'i çözüp Alp'in arabasına doğru sürüklemiş arka tarafa bindirecekti ki Alp "Bagaja atalım bence. Koltuklarımı kirletir bu şerefsiz." Midesi bulanır gibi yaparak konuşmuş bir cevap bekliyordu. "Abartma ama mantıklı bir fikir , biraz oksijeni daralsında neleri kaybettiği aklına gelsin. Beyinsiz , nohut beyinli ibne." Demişti Buğra. Batı hemen Cem'i bagaja atmış öne binmiş Alp ve Buğra'yı bekliyordu. Sonunda Alp sürücü koltuğuna , Buğra ise arka koltuğa geçtikten sonra araba öne atılarak ormanlık alanda karanlığın zifirisine doğru ilerlemeye başladı.

 

Alp, nefes vererek " işte burası. Siz nohut beyinli şeref yoksunu herifi alın gelin. Ben önden gideyim evin kapısını açayım." Bagajın kilidini açmış eve doğru adımlamaya başladı. Buğra, Batı'ya "Desene bize kum torbası beleş geldi diye." Başını iki yana sallayarak dudakları genişçe kıvrılmış , Cem'i bagajdan çıkarmaya başlamışlardı. Batı , Buğra'ya ithafen " sen korkarsın hatta dayanamazsın sen arabada uslu uslu dur kuçu kuçu." Demiş eve doğru yürümeye başlamışlardı. Buğra, Batı'ya alayla " Daha tanımadığın bir insan hakkında bu kadar emin konuşmamalısın pisi pisi." Batı, sadece başını sallayıp eve geçmiş, Cem'i sandalyeye zincirle bağlamışlardı. Alp , Cem'in karşına geçmiş, kaşıyla masa'da bulunan birkaç eşyayı göstererek "ilk hangisi ile başlayalım çürük beyinli?" Cem, masaya bakmış, gözleri ise korku ile iri iri açılmıştı. Çırpınarak, boğuk sesle ağlayarak yalvaran Cem'e karşı Batı , "Heyecanlı olduğunu bu kadar belli etmeseydin keşke neyse böylesi daha eğlenceli olur." Diyerek Cem'in suratına sert bir yumruk savurmuş geriye savrulmasına sebep olmuştu. Alp , derin bir nefes alarak kahkaya boğulmuştu , sinirden güldüğü apaçık ortadaydı. Gözlerini Cem'e dikmiş "Şaka yapıyoruz düdük. İşkence ederek seni öldürecek değiliz. Anlat bakalım ne ayaksın." Diyerek ayaklanmış , masanın üzerinde duran meyve tabağından portakal almış diğer tarafından da meyve bıçağı alarak dilimlemeyerek yemeye başlamıştı. Buğra , Cem'in karşısına geçmiş "Ağzı kapalıyken nasıl konuşsun Alp? Kafan mı iyi senin?" Diyerek başını sola yatırmış , Cem'in solunda duran Alp'e gözlerini çevirmişti. Batı, ilk kez herkesi şaşırtarak gülmüş ve "Biz buraya oyun oynamaya mı geldik? Yapmamız gerekenleri yapıp eve dönelim." Diyerek sinirle solumuştu. Buğra ve Alp başlarını sallayarak Cem'i sorguya almışlardı. Cem, sustuğu her an için yumruk yerken ağzından ve burnundan akan kanlarla yüzü belli olmayacak kadar kanlarla boyanmış acı içerisinde kesik kesik nefesler alarak sorulan her soruya cevap veriyor, kurtulmak için yalvarıyordu. Buğra ve Alp yorulmuş bir şekilde koltuklara yayılarak oturmuş Batı'nın Cem'i yumruklayarak sorgulamasını izliyorlardı.

 

Bir süre boyunca aynı şekilde devam etmiş , en sonunda da Batı'da yorularak soluklanmış , ruhsuz sesiyle " Bu kadar yeterli. Eve dönelim , Cem'i de yol kenarında bırakırız. Alp , Kız kardeşiniz Mira'yı oyalayamaz çabuk olsak iyi olur." Demiş ve kendisine çeki düzen vererek Alp'in arabasından ön koltuğa geçmiş öylece bekliyordu. Sonunda Alp ve Buğra, Cem'i de alarak yola çıkmış araba karanlığın içerisinde ormanda ilerlemeye başlamıştı. Bir süre sonra Cem'i ormanın bitişinde yol kenarına bırakıp devam etmişlerdi. Buğra aklına yeni gelmişçesine "Eve gitmeden önce markete gidip bir şeyler alalım. Ben , Vira'ya Mira bizi sorarsa markete hava almaya çıktığını söylersin dedim." Diyerek orta koltuktan başını Alp ve Batı'nın arasına uzatmış ikisine de tek tek bakarak cevap bekliyordu. Alp " Tamam. Birkaç atıştırmalık alır döneriz." Diyerek sağ'a sapmış , markete doğru ilerliyordu.

 

Sonunda marketten döndüklerinde Vira , Mira'nın yanında çizim yaptığını gören Alp , kardeşini yanına çağırarak ikisi beraber aşağı inmiş poşetlerin bir tanesinden çikolata alıp Vira'ya vermiş ve kardeşinin saçlarını okşayarak yanına oturması için elini koltuğa vurarak işaret etmişti. Batı, Vira'ya dönerek " Herhangi bir sorun çıktı mı? Mira nasıl?" Diye sormuş cevap bekliyordu. Vira , gözlerini Batı'ya kaldırmış düz bir sesle "Herhangi bir ciddi sorun olmadı. hâlâ uyuyor ve arada sırada ağlıyordu bende sakinleşmesi için onun en sevdiği ve sakinleştirdiği şarkıyı açıp dinlettim." Batı , anlamış bir şekilde kaşlarını kaldırarak başını sallamış Buğra'ya ithafen "Ben ortak depo odaya gidiyorum." Diyerek ayaklanmış ve üçlüye sırtını dönüp merdivenlerden çıkarak gözden kaybolmuştu. Alp "Artık bizde gitsek iyi olur. Sen burada kal Buğra, Vira evde yalnız kalamaz , yeterince kaldı zaten." Diyerek Vira'ya bakmış ardından hepsi ayaklanarak çıkışa ilerlemişti.

 

Buğra , Alp ve Vira'yı yolcu ettikten sonra poşetleri alarak mutfağa geçmiş, poşetlerin içerinde bulunan abur cubur ve atıştırmalıkları yerlerine yerleştirmiş , işini hallettikten sonra yukarı ortak depoya gitmiş , kapıyı yavaşça açıp Mira'nın uyanmaması için yavaş adımlarla depo odaya geçmiş kendisine temiz kıyafetler çıkartarak Batı'nın banyodan çıkmasını bekliyordu.

 

Bir süre sonra Batı, banyodan çıkmış ardından Buğra girmişti. Batı , ıslak saçlarını kurulayarak derin düşünceler içerisinde odasında masumca uyuyan Mira'yı düşünüyordu. Bir yandan gizemli olaylar olurken şimdi de başına bunun gelmesi ayrı bir ironiydi. Alp ve Vira , Mira'nın öz kardeşleri olmadığını hâlâ bilmiyordu. Bu konuyu Alp ve Vira ile konuşacaktı elbet ama önce Mira'nın toparlaması ve kendisini hazır hissetmesi gerekiyordu. Batı, saçlarını kuruttuktan sonra temiz kıyafetler giymiş , mutfağa gidip yemek yapmaya karar vermişti. Depo odadan çıkınca Batı , Mira'yı son kez kontrol etmiş her hangi bir sorun göremeyince odadan çıkıp mutfağa inmiş , yemek yapmaya başlamıştı. Buğra'da işini halletmiş , temiz kıyafetlerini giydikten sonra Mira'nın yatağının biraz çaprazında bulunan tekli koltuğa oturmuş nöbet tutmaya başlamış bir yandan da olma ihtimali yüksek olayları ve sonuçlarını düşünmeye başlamıştı.

 

Batı, mutfakta yemekleri hallettikten sonra salona geçmiş başını geniş koltuğa yaslayarak tavanı izleyerek düşüncelere dalmış bir şekilde öylece durmuş bekliyordu.

 

Mira'dan ;

 

"Bu ormandan çıkıp herşeyden kurtulacağını mı sanıyorsun küçük kız." Diyerek korkutucu sesiyle kahkaha atan akbaba uçarak üzerimde daireler çiziyordu. Koşmaktan yara darbeleri alan bedenimi koşmak için biraz daha zorlayarak hızlanmıştım, daha ne kadar böyle dayanabilirdim hiçbir fikrim yoktu sadece ormanın üzerinde bulunan patikanın beni nereye götüreceğini bilmeden öylece koşuyor , akbabalardan kurtulmaya çalışıyordum. Akbabalardan farklı bir ses konuşarak "Kızım , koşarak kaçmak yerine , sorunların üzerine gitmelisin." Sinirle soluyarak "Kaçmak mı? Sadece bu yerden ve sizin saçma sapan kelimelerinizden bıktım. Bana ipucu vermek yerine , beni belirsizlik kuyusuna daha çok çekiyorsunuz. Her defasında da aynı şeyler oluyor. Sence ben mi kaçıyorum? " Demiştim , gerçekten artık sabrım tükeniyordu, sabrımın tükendiği gibi ruhum ve bedenimde tükeniyordu. Gerçekten yorulmuştum ve daha fazla dayanamıyordum. Ruhum , bedenimden kurtulmak ister gibi çırpınıp dururken buradan kurtulmaya çalışmak, saçma sapan kelimelerin cevabını bulmak için çabalamak , her defasında sırtımdan darbeler almak artık dayanılmaz hâle geliyordu. Bir süre daha patikanın bana izin verdiği kadar koşmuş tuhaf büyük şekilli bir ağacın yanında bulmuştum kendimi. Akbaba , sinirle soluyarak söylediğim kelimelerime ve soruma cevap vermemiş öylece beni izliyorlardı "Elini ağacın gövdesine koy. Artık uyanma vakti geldi. Dediklerimiz kelimelerin hepsini bir araya getirirsen sorunlarının cevabını bulabilirsin. Şimdilik görüşmek üzere." Demişti bende hemen dediğini yaparak elimi ağacın gövdesine koymuş beklemeye başladım. Akbaba ağzından anlamadığım birkaç söz söyleyip beni olduğum yere göndermişti.

 

Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda havanın kararmış olduğunu gördüm. Yerimden kalkmak için hamle yapmayı denemiştim ama bedenimin her tarafı uyuşmuş ve güçsüze düşmüşüm gibi halsize düşmüştüm. "Dikkatli ol. Kendini fazla zorlama." Diyerek doğrulup sırtımı yatağın başlığına yaslamama yardımcı olmuştu. Baktığımda Buğra olduğunu gördüğüm yüze "Teşekkür ederim buğday." Sesim güçsüz çıkmıştı , Buğra rica eder bir şekilde başını sallamış ve yanıma geçmişti. "Şuan nasılsın? İyi misin ?" Diyerek beni baştan aşağı kontrol eden Buğra'ya zoraki gülümsemiş "Aldığım darbelerden sonra daha da iyiyim turp gibiyim turp. Bak bana ne kadar güçlüyüm." Diyerek kol kaslarımı sıkarak şaka yapmıştım. Bu halime sırıtan Buğra "Görüyoruz mermer hanım. Çok güçlüsünüz lütfen bana zarar vermeyin ben daha minik bir çocuğum." Diyerek dudağını büzmüş olan Buğra'ya kahkaha atarken , Buğra sıcak , rahatlatan sesiyle " Elini yüzünü yıka , kendine gel beraber aşağı inelim valla çok açım bir bilsen koltuğu yememek için zor tuttum kendimi hele Batı bu sefer kuçu kuçu değil fare diyerek uğraşır benimle ağzına laf vermek istemem. " ikimizde bu dediğine kahkaha atmış bende kalkıp banyoya geçip işlerimi halletmiş , koltukta beni bekleyen Buğra , beni görünce hemen ayağa kalkmış koluma girerek mutfağa gitmeye başlamıştık.

 

Mutfağa giderken Batı'nın salonda koltukta öyle dalgın ve düşünceli bir halde olduğunu görmüş Buğra'ya dönerek "Ne oldu?" Buğra , neyden bahsettiğimi anlayarak konuyu geçiştirmek için "Bir şey yok. Bunları düşünmemelisin. Kafanı bu tarz şeylerle yorma." Başımı sallayıp Batı'ya doğru "Ne olmuş benim pisiciğime bakalım? Sütünü mü döktün?" Moral düzeltmek için şakayla solumuş ,Batı'ya durduğum yerden bakarak cevap vermesini bekliyordum. Batı, başını kaldırıp bana bakarak genişçe sırıtarak "Mermercik beni özlemişte benimle uğraşır olmuş, bak sen." Diyerek bir hışımla ayağa kalkarak yanımıza gelmiş eliyle saçlarımı karıştırıp soluma geçerek "Hadi bakalım karınlarımızı doyuralım ve film izleyelim." Diyerek Buğra'ya dönmüş , Buğra ve Batı aynı şeyleri düşünüyormuş gibi sinsi bir şekilde gülümsemiş Buğra ise Batı'ya "üç diyince kaldırıyoruz." Demiş Batı'da saymaya başlayarak "Üç, şimdi." Demiş , ne olduğunu anlayamadan ayaklarım yerden kesilmiş beni havaya kaldırmışlardı "İndirin beni." Diyerek çırpınmaya başlamıştım, Batı bana sırıtarak bakarak "Yok." Demiş indirip tekrar havaya kaldırmışlardı. Buğra "Minik kuşa bak uçmayı da öğrenirmiş." Diyerek kahkaha hepimiz bir ağızdan kahkaha atarak mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştık " İndirin beni , düşüp ölürsem sahipsiz kalırsınız. Öyle olursa pisicik ve kuçu kuçu aç kalır. Olmaz." Batı ve Buğra beni dinlemeyip yine aynısını yaptığı sırada mutfağa girmiştik, kurulu olan sofranın bir başına beni oturtmuş soluma Batı sağıma da Buğra geçmiş, birlikte yemeklerimizi yemeye koyulmuştuk.

 

Birlikte hem konuşarak hemde şakalaşarak yemeğimizi yemiştik , şimdi ise film açmış abur cubur yiyerek izliyorduk.

 

Film bittikten sonra Batı, bana ve Buğra'ya bakıp "Artık uyusak iyi olur neredeyse sabah oldu ve zaten yarın haftasonu. Bol bol uyuyalım hadi." Buğra , Batı'ya onay vermiş ikiside ayağa kalkmıştı.Buğra, televizyonu kapattıktan sonra bana dönmüş "Kalkmaya niyetiniz yok mu minik kuş?" Başımı iki yana sallayarak "Yeterince uyudum artık uykum yok." Beni dinlememiş itiraz eden Batı "Yok öyle bir şey, gözlerinden uyku selleri akıyor. Tipe bak birazdan bayılacak gibisin." Yine başımı iki yana sallayarak reddetmiştim ama dinlememiş ve ikiside kollarımdan tutarak odama götürmeye başlamışlardı. İtiraz etmeden ayak uydurmuş ve sonunda odaya gelmiştik.

 

Üzerimi değiştirmek için banyoya geçip işlerimi hallettikten sonra Buğra ve Batı koltukta beni beklediğini gördüm "Ne?" Buğra " Geç yatağına. Uyuduğuna emin olmamız lazım." Dediğine karşılık "Ben çocuk değilim Buğday." Demiş ve Buğra ve Batı ikilisine bakıyordum ikiside kaşlarını kaldırarak yeme bizi der gibi bakıyordu. Pes edip yatağıma geçtikten sonra uyumamı bekleyen ikiliye "İyi geceler pisicik, iyi geceler kuçu kuçu." Diyerek gözlerimi yummuştum, yavaş yavaş kapanan bilincimden Batı ve Buğra'nın beni kontrol ettikten sonra depo odaya çıktıklarını duymuştum Batı'nın "İyi geceler minik mermer. Merak etme ben burada nöbet tutacağım sakın korkma ben buradayım." Dediğini duymuş ve tamamen kapanan bilincimin esiri olmuştum.

 

Bölüm sonuuu ~

 

Kitap ve Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum.

 

Şimdilik görüşmek üzeree ~~

 

 

Loading...
0%