Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2.Bölüm

@karanlikevren

İyi okumalar🍂

 

İnsan bu dünyada ki en tehlikeli varlıktır.

 

"CAHİT TOPRAK"

 

Bir insanın ismini bir yerde gördüğümde veya duyduğumda neden korkardım.Korkmamın sebebi neydi?

 

Korkuyormuydum yada başka birşey mi?

 

Anlam veremiyordum,yıllar sonra bu isim.Kağıdın üstünde yazan isimle ellerim titremeye,beynim geçmişi gözlerimin önüne getirmeye başlamıştı.Şuan ki durumumu değil geçmişte ki o çoçuğu düşünüyordum.Yazık derlerdi,acırlardı ona lakin seslerini çıkarmazlardı...

 

Gözümden süzülüp tamda kağıdın ortasına damlayan sıvıyla ağladığımı fark ettim.Bakışlarım bileğimin üzerinde kolumun yarısına kadar ulaşan yara lekesine kaydı,bunun da sebebi o isimdi.Hayatımın kararmasının,vücüdumdaki sayısız izinde.Ayaklarımı yatağa uzattım ve sırtımı yatak başlığına yasladım.İlk sayfada o isim dışında birşey yazmıyordu,bir de koskocaman harflerle yazmışlardı.İkinci sayfasını açtım dosyanın.

 

O sırada telefonumun zil sesi yayıldı odaya,ekrana baktığımda arayan Poyraz'dı.

 

"Efendim"

 

"Bigem dosyayı okudun mu"sesi nefes nefese kalmış gibiydi.

 

"Henüz okumadım"

 

"Tamam ben gelene kadar sakın okuma o dosyayı ben gelince sana açıklayarak anlatacağım birkaç değişiklik oldu"garipsesemde sustum.

 

"Tamam,görüşürüz"dedim ve kapattım.Dosyayı elime alarak mutfağa geçtim ve kahve için ocağa su koydum.Kafam karışıktı hayliyle bu isim bana iyi şeyler hatırlatmadığı gibi düşündürmüyordu da her an başıma bir şey gelebilirdi adam lanetliydi benim deyimimle.

 

Kapının çalmasıyla hızlıca koridora yöneldim ve kapıyı açtım,karşımda nefes nefese kalmış bir hayli yorgun adam vardı.Geçmesi için kapıyı biraz daha araladım.İçeri girip direkt mutfağa geçtiğinde arkasından ilerledim.

 

"Sen salona geç ben kahveleri alıp geliyorum 2 dakikaya"başını salladı ve içeri geçti.Her ne kadar sevmesemde önemli bir konu olmadığı sürece gecenin bir vakti beni rahatsız etmezdi.Kahveleri kupayla birlikte içeri götürdüm.Koltukta oturmuş dosyaya dalgın bakışlar atıyordu,geldiğimi görünce oturuşunu düzeltti ve elimden kahveyi aldı.

 

"Bigem,şimdi dosyanın kiminle ilgili olduğunu anlamışsındır."dediğine başımı salladım ve bu arada da karşınındaki koltuğa oturdum.

 

"Bu adam senin baban ve çok pis işlere karışmış"alayla güldüm"Bunun beni ilgilendiren kısmı ne"derin bir nefes çekti içine ve bakışlarını yüzüme sabitledi."Uzun süredir askeri birimler tarafından aranıyor,polisler tarafından da ama şuan bir şey elde edilmiş değil.Birkaç gün önce kızının bir avukat olduğu bilgisine ulaşmışlar ve sen şuan onların gözünde bir suçlu da olabilirsin piyonda"dedikleriyle bir süre ifadesizleştim.

 

Yıllar geçmişti ondan kurtulmamın üzerinden ama bırakmıyordu yakamı."Piyon mu ne demek bu?"bir katil yüzünden piyon olmadığım kalmıştı,evet katildi annemin katili...

 

"Bigem,sence bir terör üyesinin kızına nasıl davranmalılar veya onun varlığını öğrendiklerinde ne yapmalılar?şöyle söyliyim sana babanın yanına sızıp hem vatanına bir haini yakalamalarında yardım ederek katkı sağlayacak hem de devlete o adamla bağının sadece soyadın olduğunu pis işleriyle bir alakan olmadığını kanıtlayacaksın,anlaşıldı mı?"

 

Şok geçirerek dinledim anlattıklarını,benim hayatımı,annemin hayatını bitirdiği yetmemiş gibi birde Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya çalışanlara yardım mı ediyordu.Yazık,koca bir yazık herşey aklıma gelirdi ama bu gelmezdi.Nerden bulaşmıştı,kolay değildi dağ sıçanlarının arasına girmek,bağlantıları olmalıydı muhakkak.Asıl mesele devletin beni yargılamadan önüme bu dosyayı sunmalarıydı.Akıllarında muhakkak vardır bir plan diyerek kahvemden bir yudum aldım.

 

"Anladım,ama neden beni yargılamadılar da direkt bu göreve tabi tutmayı planladılar"saçmaydı bir o kadar da mantıklı."Emin ol senin hakkında senin bile bilmediğin şeyleri biliyorlardır,planları neler bilmem ama operasyon da bu davranışları bir işe yaracaktır,sana bildiri yaparlar istihbaratçı arkadaşım var o da bu dosya ile ilgileniyor o sana tüm detayları bildirecek."başımı anlamış ve düşünceli bir ifadeyle salladım.

 

Karşılıklı bir süre kahvelerimizi yudumladık.O da benim gibi bir hukukçuydu ve bu dosya nasıl eline geçti,nasıl haberi oldu hiçbir fikrim yoktu.Onun bağlantıları çoktu istediği şeyi anında öğrenebilirdi benim ise tam tersi.Neler olacaktı bu işin sonu nereye gidecekti,en önemlisi sızabilecekmiydim.Sızdıktan sonra nasıl devam edecektim,başıma şimdiden ağrı girmişti.

 

Baş ağrılarım bir zamanlar hiç durmazdı.Stres yüzündendi,birçok psikoloğa gitmiştim ama nafile bir şey elde edememiştim.Sonra sporu ve kitapları keşfetmiştim,birde ruhumu ferahlatan müziği.Bu üç şey gittiğim onca psikoloktan,içtiğim onca ilaştan daha iyi gelmişti bana.

 

Bu süreçte hem kendimi daha iyi tanımış hem de geliştirmiştim."Ben kalkıyım sen de yat uyu kafanı takma halledersin sen zaten tek göndermezler seni itin inine"onaylayan mırıltılar çıkardım ve"Teşekkür ederim beni aydınlattığın için iyi geceler"bu arada dış kapıyı açmış ve ayakkabılarını giyiyordu."Kahve için sağol ve sana da iyi geceler"dedi ve asansöre bindi.

 

Bende onun arkasından kapıyı kapattım ve kilitleyip salona geçtim.Sehpanın üzerindeki kupaları aldım ve mutfağa götürüp bulaşık makinesine yerleştirip tezgahı temizledim.Balkonuma çıkıp gecenin karanlığını aydınlatan ayı izledim bir süre,derin derin nefesler alıp verdim.Kafamı elimden geldikçe o adamdan uzak tuttum.Allah'ın yarattığı eşsiz karanlık gökyüzüne binlerce kez yine aşık oldum.

 

Severdim karanlığı,karanlık olan şeyleri.Dolabımda nadir görülürdü açık renkler kıyafetlerim genellikle siyahtır,eşyarımda öyle.Şu eşya konusu Beşiktaşlı olmamdan da kaynaklı olabilir yani çaktırmayın.

 

Üşüdüğümü hissedince içeri geçtim.Bir bardak su içtim ve lavaboya gidip direkt odama geçtim.Yüzüme serum sürüp yatağa geçtim ve pikeyi boğazıma kadar çekip gözlerimi kapattım.Bir süre gözlerim kapalı bekledim ama yok uyuyamıyordum,karnımda acıkmıştı.Beynim yemek diye haykırıyordu.Saat 24.00 dı fazla geç olmamıştı aslında kendime çiğköfte sipariş ettim.

 

Şuan diyeti,kiloyu düşünecek halde değildim.Karnım açtı ve doyuracaktım.Yarım saat kadar beklemenin sonunda çiğköftem gelmişti.Gece çiğköfte yemek çok mükemmel bir şeydi.İştahla çiğköftemi yufkaya koydum ve üzerine bol limon,sos ve yeşillik koyup dürüm haline getirdim ve bir güzel yemeye başladım.Bir yandan da film izliyordum.

 

Karnımın doymuşluk hissi ile sıcacık yatağıma tekrar döndüm ve gözlerimi kapattım bu sefer gerçekten uykuya dalmaya başladım.

 

Sabah gözlerimi yorgunlukla zar zor açtım.Uykum vardı ve gitmem gereken bir işte.Dün gece öğrendiğim şeyler aklıma gelince oflayıp yatakta doğruldum.

 

Hayat zorluyordu hemde fazlasıyla.Bazen çok zorlanıyordu insan,bir yerde kalıyordu.Yerinden kımıldamak bile istemiyordu.Bir salise bile önemliydi,her an herşey olabilir,yerle bir edilebilirdi.

 

Zorluk,güzeldir zorluğu yaşamayana.


Komodinin çekmecesinden ilacımı çıkardım ve başucumda ki su ile içtim.Stres anlarında nefes darlığım artardı,geçmişten bir iz daha.Birazdan daha iyi olurdum ama şuan cehennemi hisseder gibiydim.Herşey neden üst üste gelirdi,dünyada ki en saçma şeydi.Şuan buz gibi suyla duş almak vardı ama hasta olmak istemiyordum.

Telefonu şarja takıp odayı topladım,baya dağılmıştı.Birkaç işimi daha hallettikten sonra mutfağa geçip kendime karışık bol salçalı tost yaptım ve yanına da çay demledim.Şu lezzet gece daha iyi gider di ama canım şuan çekmişti.Mutfağı bal dök yala yaptıktan sonra koştur koştur odama gittim.Dolaptan kendime günlük siyah bir takım aldım ve giyindim.

Hergün aynı şeyi yapınca kafa kalmıyordu insanda.Yüzüme sadece güneş kremini sürdüm ve evden çıktım.Arabanın yanına ulaştığımda sibop kapaklarının yerinde olmadığını gördüm.Çalmışlardı,ben almaktan yorulmuştum ama onlar çalmaktan yorulmamıştı.Fırsat bulursam alacaktım ama şuan acelesi yoktu.

Adliyeye geldiğimde birkaç kişiye selam verdim ve direkt odama geçtim.Çantamı masaya bırakıp camları açtım,havasızdı oda.Biraz sonra kapının çalınmasıyla içeri Poyraz ve cüsseli bir adam girdi."Bigem dün dediğim arkadaşım"hatırladığımı belli eden mırıltılar çıkardım ve oturduğum sandalyeden seri hareketlee kalkıp masada ki çantamı elime aldım."Buyrun"diyen otoriter ve sert ses ile odadan çıktım.

Yanıma yaklaşan Poyraz'a döndüm"Bigem nasıl hareket edeceğini biliyorsun sana güveniyorum"dedi ve arkadaşına birkaç şey söyleyip yanımızdan ayrıldı.Açıkcası şu Poyraz bile bana güveniyordu ama ben kendime gram güvenmiyordum.Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.Sanırım gelişine devam edecektim yoluma,şartlara duruma göre yön verecektim kendime.

Sivil bir aracın yanına geldiğimizde arabanın arka kapısını açtım ve bindim.Ben binerken oda binmişti."Adınız neydi bu arada"adama o diye nereye kadar hitap edecektim."Fırat ismim kusura bakmayın tanıtmadım kendimi size"samimi bir gülüşle karşıladım mahcup sesini,oysa adliye de çok sertti."Benim ismimi biliyorsundur zaten,şuan nereye gidiyoruz"ben cümlemi tamamlarken araba ana yola çıkmıştı.

"Aklınız da binlerce soru işareti olduğuna eminim ama biraz dayanın herşeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenecek,aklınızdaki şüphelerden kurtulacaksınız"gayet sakin ve düzgün bir uslupla kendini ifade etmesiyle "peki"dedim ve elimde ki telefonumun ekran kilidini açtım.Ayça dan ve birkaç uygulamdan bildirim gelmişti.

"Bigem,adliyeden çıkarken gördüm seni bir sorun yok değil mi?"Fırat'ı etrafımda hiç görmediği için ve genellikle mesai saatlerinde dışarı çıkmadığım için yazmış olmalıydı.Ona küçük bir işim olduğunu ve iyi olduğumu yazdım.Telefonu siyah çantamın içine bırakıp akıp giden yolu izlemeye başladım.Milyonlarca hayat vardı,herkes farklı acılarla hayatta kalmaya çalışıyordu.

Her insanın derdi ve sıkıntı olurdu,olmaması imkansızdı zaten.Önemli olan bunlarla başa çıkabilmek,pes etmemekti,hayat kısaydı.

Arabanın yavaşladığını hissettiğimde toparlandım ve parmaklarımın arasındaki çantamı daha sıkı kavradım.Tamamen durduğunda Fırat ile birlikte arabadan indim.Geldiğimiz yerde gezdirdim bakışlarımı,eski ama hala ayakta duran bir bina vardı.Etrafında birkaç tane daha terk edilmiş bina,arkasında ise büyük bir ağaçlık alan bulunuyordu.Kafamda şekillenmişti bazı şeyler burası kesinlikle gizli bir yerdi,sadece birkaç kişinin bildiği.Kendimi şuan filmlerde ki o sürükleyici sahnelerde gibi hissediyordum.

Fırat'ın arkasından binaya girdim.Uzun koridor sonrası sol tarafa döndük ve Fırat telefonundan birkaç şey yaptıktan sonra karşımızda bulunan kapıdan tık sesi gelmesiyle kapıyı ittirdi.Temkinli ve oldukça hızlı adımlarla kapıdan içeri girdim.Şuan karşımda uzun bir masada oturmuş 4 kamuflajlı asker 2 adet sivil 50'li yaşlarda adam vardı.

Masanın en başında oturan adam beni görünce ayaklandı ve beni bir güzel inceledikten sonra"Hoşgeldin,Bigem Toprak"dedi.Soyadımı vurguluyarak,bu arada da Fırat'ta kendisine bir sandalye çekmiş askerlerden birinin yanına oturmuştu."Hoşbuldum"dedim ve odanın her köşesini hafizama kazırcasına inceledim.

Duvara monte edilmiş büyük bir bilgisayar,onun karşısında ki duvarda asılmış Türk bayrağı.

Yanında ki itin yerlerde sürünmekten gebermesine az kalmıştı ama bu onu hiç sorun etmiyordu.Puşt ağzını bile açmamıştı,2 saattir konuşturmaya çalışıyordu,normalde 2 dakikasını alacak şey saatlerini yiyordu.

Bedenine nazaran ruhu da yorgundu.Ani bir hareketle elinde ki piçi savurdu,artık katlanacak ne gücü ne sabırı vardı.İri cüssesiyle yerde kıvranan pezevenkin üzerine çullandı ve bir kaç yumruk atıp"KONUŞ LAN!O YANDAKÇILARININ YERİNİ BANA ADAM GİBİ SÖYLE,ŞU DAĞ TAŞ ŞAHİDİM OLSUN SENİ SİKİP SİKİP ÇOĞALTIR KUŞLARA YEM EDERİM"kükremesiyle yer yerinden oynamış yerdeki fare öksürerek yarım yamalak bir şekilde "Anlatıcam"yetmemişti,o çabuktan söylemesini istiyordu.

"Anlat orospu çocuğu anlat!"kaç senedir bir çok göreve gitmiş,sınırlarını sonuna kadar zorlamıştı.Çabuktan siktir olup gitmek istiyordu şu lanet yerden.Piç kurusunun birkaç şey tarif etmesiyle kafasında çıkarımlar yaptı ve yerde ölmek üzere olan faydasızın boynunu kırarak kimsenin görmeyeceği bir kenara attı.Ellerini bir birine sürterek yoluna devam etmeye başladı.Şu dağın başı her yerle aynıydı resmen.Uzun bir yolu yürümesi sonunda istediği yere ulaşmanın keyfiyle suratında bir gülüş meydana geldi.

Yere çömeldi ve karşı taraftaki topluluğa baktı.Yüksek ihtimalle timin diğer askerlerini sıra sıra halinde dizilmiş çadırlardan ikincisinde tutuyorlardı.O çadırın önünde ayrı bir kalabalık ve telaş vardı.Sağ elinin parmaklarını sakallarında gezdirdi,gözleri koyulaştı.Derin nefesler alarak kendini odakladı.

Yapacağı şey basit gibi görünse de ipin ucunda kendi canından bildiği,askerleri vardı.Yavaş ve sessiz adımlarla olduğu yerden uzaklaştı,dikkatli ve oldukça soğukkanlı olarak ilerdeki topluluğa yaklaşmaya başladı.Gözüne kestirdiği teröriste etrafı kontrol ederek yaklaştı ve ağzını iri elleriyle kapatıp uzak bir yere taşıdı,boynunu diğerlerine yaptığı şekilde kırdı ve üzerindeki kıyafetleri onun üstündekiler ile değişti.

Hislerine her zaman güvenirdi,inanırdı.Şuana kadar yanılmamıştı.Eline silahını aldı ve çadırlara yöneldi,bir süre girmeyi hedeflediği çadırı dinledi.İçeriden gelen KARA Timinin sesini duyunca gülümsedi.Her zaman olduğu gibi birinin sesi çok çıkıyordu,dudaklarının arasından sessiz ama sağlam bir küfür savruldu.

Çadırda itlerden birinin olmadığını görünce çadıra girdi.Tim içeri giren kişiyle nerdeyse göbek atacak hale gelmişti,saatlerdir burdalardı."Oyy komutanım gözümüz yollarda kaldı"daha içeri girmeden konuşan askerine gözlerini devirdi.Şerefsiz burda bile laf yapıyordu.En akıllıları bir keskin vardı,ona baktı ve gidip bağlı olan ellerini çözdü.Diğerleri de ellerinde ki iplerden kurtulduğunda,"Ee ben yokken ne yaptınız"timin tek bir cevabı vardı.

"Ellerimiz bağlı anca birkaç yer öğrenebildik komutanım daha fazlası yok"hiç yoktan iyiydi.Oturdukları yerden bir işe yaramışlardı,o da bir şeydi.Sorusunu cevaplayan Kartal'a bir bakış attı ve "Kimse gelmeden dağılalım,sayıları abartılacak kadar fazla değil hallederiz,Kartal(Sinan) sen silah filan bul getir Kılıçla(Eren)beraber"komutanlarının cümlesini bitirmesiyle her ikisi de aynı anda çadırdan çıktı.

3 kişi kalmışlardı çadırda,Kartal ve Kılıç gelene kadar burda kalamazlardı,"Yağız Komutanım"kendisine seslenen adama dikti bakışlarını"Efendim, Kurt"timde bulunan herkes birbirini kardeşi yerine koyar,sever di.Ama Yüzbaşı Yağız ve Üsteğmen Kurt'un arasında ki bağa tüm askeriye imrenirdi,aynı zamanda da çözemezlerdi.

Yıllardır birbirlerinin acılarını ve sırlarını saklıyorlardı.Bazen bir göz göze gelmeleri bile tüm sorunu anlamalarına yeterdi.Göreve 2 yıl arayla başlamış yaklaşık 6 yıldır da aynı timdeydiler.

Kurt bir hayli yorulmuş sesini sert çıkarmaya çalışarak"İyi misin?"gülümsedi Yağız,şu yanındaki adamlardan başka durumunu soran olmazdı.Bu dünyaya yanlız kalmak için geldiğini düşünürdü seneler önce ama hala eksiklik vardı kalbinin derinlerinde.

"Ben iyi olmayacağım da kim olacak kurdum"Kurt duyduğu cümleyle birlikte gür bir kahkaha attı.Şerefsiz kendini yüceltmekten bıkmıyordu,"Lan oğlum bir kere de övme kendini anladık en iyisi sensin"arkadaşının dediğiyle sırıttı Yağız."Benimle uğraşma amına koyayım zaten nasıl ses telin varsa çadırı yıktın"aynı anda birbirlerine bir bakış attılar ve derin bir sessizliğe gömüldüler.Arada çadıra gelen giden varmı diye kontrol ediyorlar bir yandan da diğerlerini bekliyorlardı.

Timin en buruk üyesi Bozaydı,diğerlerinin aksine fazla sessizdi.Timin muhabbetine nadir katılır,ona soru yöneltilmediği sürece lafa atlamazdı.Tim onun bu haline fazlasıyla alışık olduğu için sorun etmezlerdi ama canları da yanardı.Birkaç kişiden duydukları kadarıyla bilirlerdi hayatını onun haricinde bildikleri fazla birşey yoktu.Duyduklarına bakılırsa 12 yaşında annesi ve babası tarafından ağır bir şekilde zorbalanmış,dayak yiyip bir yol kenarına atılmıştı.

Bilinen kısmı buydu ama daha neler vardı kimse tahmin edemiyordu,merakta etmiyorlardı.İnsanların hayatını kurcalamanın zararlarına uğramak istemezlerdi.

Çadıra Kartal ve Kılıç gelince ayaklandılar.Ellerinde bir ton silah ve mermi vardı,yakalanmamaları mucize gibi düşünülse bile bu itler de zeka sıfırken işleri normalinden daha kolaydı.Ellerinde ki silaha güvenen tiplerdi bunlar,cesaretleri yoktu aptalca birilerinin oyunlarına kanıp Türklere baş kaldırıyorlardı.Oysa Türk askeri bunların hepsinin farkındaydı.

Türk askeri,cesaretini atasından almıştı.Tek güvendiği şey ise yanındaki adamdı,tek inancı da Rabbiydi.Vatanı ve dini İslam uğruna savaşır,canını feda ederdi.
Kanında Türk kanı olan her çocuk bu vatanın kahramanı olarak doğardı.Tarih boyunca bu kahramanlar çok zulüme uğramış şimdi ki kahramanların ataları olmuş onlara ilham kaynağı haline gelmişti.

Bugünün kahramanlarından 5'i ise:

Yüzbaşı Yağız Kor

Üsteğmen Kurt Kiles

Teğmen Sinan Arsel-Kartal

Asteğmen Eren Kamış-Kılıç

Astsubay Başçavuş Akın Boz-Boza

Hepsi farklı hayatlar,farklı şartlar yaşayarak birbirlerini bulmuş ve sımsıkı tutunmuşlardı.Yeri gelmiş günlerce küs katılmışlardı görevlere ama birşekilde yeniden bir araya gelmişlerdi.

Ellerinde ki silahlarla çadırda bekleme başladılar,birkaç iti elden geçirmek kârlıydı onlar açısından.Adım sesleriyle boyunluklarını burunlarına kadar çekerek yüzlerinin bir kısmının gözükmesini engellediler.Arapça ve Türkçe konuşma sesleri çadırın önünde duyulunca Kartal ve Kılıç kapının her iki yanına geçti. Boza,Yağız ve Kurt ise çadırın ortasında içeri girmelerini bekler bir konuma geldiler.

Bir süre sesler kesildi ve içeriye 3 kişi girdi.Kartal ve Kılıç onları hızlıca içeri doğru fırlatıp diğerlerine bıraktılar.Üçe üç durumda üzerlerine doğru gönderilen teröristlerin ağzını kapattılar ve boğarak etkisiz hale getirdiler.Olacaklar tahmin edilebilir durumdaydı az sonra birkaç it daha damlardı çadıra,malum 3 arkadaşları eşek cennetine gönderilmiş bulunmaktaydı,diğer arkadaşlarının yanına.

Tim birkaç tanesini daha hallettikten sonra çadırdan temkinli adımlarla çıktı."Kurt Komutanım,nasılsınız"Kartalın mesaisi tam gaz devam ediyordu.Kurt başına gelecekleri tahmin edermişcesine bıkkın bir sesle"İyiyim Kartalım"keh keh sırıttı Kartal her zaman ki gibi "Ee siz nasılsınız Yağız Komutanım gerçi 5-0'lık maçtan sonra sizden iyisi yoktur"Yağız keyiflendi,Kurt ile uğraşmaya bayılırdı.Kartal'da ekmeğine yağ sürmüştü,"Tabi,ne koyduk ama Galatasaray'a ben de diyorum Kurt bugün neden asık suratlı operasyon yüzünden akıl edememişim"

Kurt samimiyetten uzak bir suratla Yağız'a baktı."Geçmişi hatırlatma mı istermisin Yağızım,istiyor gibisin"operasyon da goy goy yapan time pek rastlanmazdı.Sanırım diğer timlerin yerine bu görevi yerine getiriyorlardı."Şurdan çıkalım hatırlat Kurdum benim de sana hatırlatacaklarım var"
Yağızın cümlesiyle herkes sessiz moda geçti ve göreve odaklandılar.

Çadırdan epeyce uzaklaşmışlardı,alanı görebilecekleri düzgün konumlara ayrıldılar.Her biri bir taraftan göz hapsine aldı toplanma yerini,herşey normal seyrinde devam ediyordu.Dağ artıklarının bir kısmı yaktıkları ateşte ısınıyor,diğer büyük kısmı ise çadırlardaydı.Timin gözü kulağı az önce çıktıkları çadırdaydı özellikle.

Şuana kadar çadırı yoklayan olmamıştı ama yakındı.Çadırda bulunan cesetleri gördükten sonra ki yüz ifadelerini görmeyi tim sabırsızlıkla bekliyordu."Kılıç hazır ol emri aldığın anda ateşle"Yağızın sesiyle Kılıç yerinde iyice yerleşti ve silahını sımsıkı kavrayıp gözünü silahının merceğine yerleştirdi."Timin geri kalanı ne yapacağınızı biliyorsunuz"bir süre beklediler ama bu bekleme uzun sürmedi.Biri kadın biri erkek çadıra iki kişi girdi,çıkmaları 30 saniye sürmedi en kenarda duran çadıra koştular.Tabi elebaşının haberi almasıyla çadırda ki hareketlilik gözle görülür boyuta ulaştı.

Tüm alanda hakim olan kargaşayla Kılıç kaçmaya çalışan başkan itini bacağından vurarak yere serdi,timin geri kalanıda ateş etmeye başladılar.

Her bir mermi nice şehidin ruhu içindi.Yattıkları o kara toprakta rahat uyumaları,kanlarının yerde kalmaması içindi.Bu vatan binlerce kez ihanete uğramış ancak asla yıkılmamış dimdik ayaktaydı.Birçok plan yapılmış ve halen de yapılmaktaydı Türk'ü,müslümanı bu dünyadan silmek için.Lakin atladıkları bir şeyler vardı."Türk olmassa tarihte olmazdı"

Türk,var olduğu günden bugüne hemen hemen heryerde iz bırakmış kendini tüm dünyaya tanıtmıştı.Tüm dünyaya meydan okuyan bir ırk ve onu yok etmeye çalışan bir yığın ülke,bugünlerimizi, halen ayakta dimdik durmamızın sebebi bu vatan uğruna kendi canını feda edenler,hiç düşünmeden küçücük yaşta cehpeye koşanlar...

İt sürüsü küçülünce Yağız örgüt başkanına doğru koşmaya başladı,elinde ki adamı kaçırırsa delirirdi.Kendisine verilen görevi yerine getirmemekten nefret ederdi,bugüne kadar tamamlamadığı görev yoktu.Kararlıydı,ne dersem o olacak kafasınsaydı,kafasınsa sadece keçi boynuzu eksikti oda olsa tam bir keçiydi.Herkes bu huyunun farkındaydı o yüzden onunla fazla inatlaşmaz lafı uzatmazlardı.

Koluna giren sızıyla duraksar gibi oldu ama durmadı koştu.Yerde kıvranan pisliği tutup uzaklaştırdı,bir yere kaçmasın diye ellerini kelepçeledi ve gözünün görebileceği bir yere oturttu.Baktığında tim fazla zorlanmıyordu,hallederlerdi birkaç iti.Karşısında ki hayvana baktı"İyi eğlenicez senle hazır ol stres atma yöntemimsiniz"cümlesiyle istediği şey oldu,dağ faresi epeyce kudurdu oturduğu yerden.Kimseye ihtiyaç duymadan kendi keyfini yerine getirebiliyordu.

Eline telsizi aldı ve"Durum ne"karşıdan ses gecikmedi"Bitti sayılır sende durum ne"onda durum çok güzeldi."Herzaman ki gibi çabucak toplanın gelin"

"Ee anlat bakalım sizde durumlar nasıl son baskınlardan sonra biraz yatmış olabilir sizin sevkiyatlar"zevk alıyordu insanları sinir etmekten.Tabi şuan muhattap olduğuna insan denilebilirse."Ne yatması siz kimsiniz de yatacak bizim sevkiyat"horozlanmaya bak diye geçirdi içinden.Kim kimin elindeydi belli değil,"Oo sen yine iyi sökmüşsün Türkçeyi az önce eşek cennetine gidenler pek iyi konuşamıyordu"duyduğu adım seslerinden timin alanı temizlediğini anlamıştı.

"Komutanım iyimisiniz"bakışlarını koluna çevirdi.Kolundan vurulmuştu bunu vurulduğu an hissetse de umursamadığı için o an acısını anlamamıştı lakin şuan yarası fazlaca kanıyor ve sızlıyordu."Bu sefer iyi olmayabilirim Kartal"

Kılıç ile Boza elleri bağlı oturan itin tepesin de dikilirken Kartal da Yağızın sırtını bir kayaya yasladı.Çantadan birkaç sağlık malzemesi çıkarıp yarayı temizleme başladı.Yağız ses etmedi yorgundu,onun ruhu yorgundu.

"Kurşun içerde kalmış ben temizledim yarayı karargaha ulaşınca direkt baktıralım komutanım"başını salladı sakince sonra göz kapakları yavaşca kapandı.Kafasını arkaya doğru eğdi içine tüm havayı çekti.Bir süre böyle kaldı.

Gözlerini araladı ve time baktı onlarda ilerde ona bakarak oturuyorlardı.Ellerini topraktan güç alırcasına toprağa bastırdı ve yerinde doğrularak timin yanına adımladı."Beyler fazla vaktimiz yok toplanın helikopter sahasına gidelim"Hepsi Komutanlarının sözüyle ayaklandı,kollarından tutup kaldırdılar teröristi.

Bu sırada da Yağız telsizden karargaha ulaşmaya çalışordu."Yüzbaşı Yağız Kor,helikopter alanına 2 saat uzaklıktayız şuan da alana doğru ilerlemekteyiz"telsizden gelen bir iki hışırtı sesinden sonra albayın sesi duyuldu"Yağız helikopter yolda herşey yolunda değilmi"time eliyle işarer etti ve karşısın daki boş araziden ilerlemeye başladı.

Tim de arkasından gelmekteydi."Yolunda Albayım"dedi ve telsizden onaylar nitelikte cevap alınca adımlarını hızlandırdı.Aklına 2 ay önce Albayının bahsettiği görev geldi,birçok detayından birhaberdi ama içinde o göreve karşı farklı hisler vardı.

Kabul etme süresi verilmişti,bugün kararını sunacaktı.O kabul etmese başka bir timin komutanı görev alacaktı yüksek ihtimalle."Neye daldınız bu kadar komutanım"yanında Boza'nın varlığını hissetmesitle ona kısa bir bakış attı.Bir soluk verdi dışarıya kolay kolay kimseyle iletişim kurmayan Boza ona az önce soru sormuştu.Hali düşündüğünden beterdi.

"O kadar mı belli be Bozam"Boza kafasını onaylar şekilde aşağı yukarı salladı."Kafamın dalgın olduğu doğrudur,bu dalgınlıkta gitmeyecek gibi"bu kadarı yeterli bir cevap olmuş kabul ederek bir adım gerisine düştü Boza ve yollarına devam ettiler.

Sonunda helikopterin olduğu alana gelince koşarak helikoptere ilerlediler.İlk önce Kartal zıplayarak bindi helikoptere ve teröristi helikoptere çekti,ardından diğerleri de bindi.

"Kurt komutanım sizde yok mu birileri?"anlaşılan bugün Kılıç ve Kartalın susacağı yoktu."Ne alaka oğlum"Kılıç'ın göz kırpmasıyla Kartal söze girdi."Komutanım benim teyze kızı var bir görüşün hem siz seversiniz platin sarı"Yağız da olmak üzere Kurt'a her zaman ki gibi herkes kahkahalarla güldü."Lan bak çarparım ağzınız ortasına görürsün platini,sarıyı"

"Komutanım lütfen vurun görmek için can atıyorum şuan"ciddi ciddi söylediği şeye Kurt sabır çekerek önüne döndü."Sen gül Yağız efendi benim sana yerlerde sürünerek güleceğim zamanlar yakındır"Yağız he he dercesine başıyla onayladı.Kılıç ile Kartal ise sinsi sinsi konuşuyorlardı,yine ne halt yiyeceklerini ise kimse bilmiyordu.

Karargaha geldiklerin de herkes odalara dağıldı.
Yağız kolunda ki kurşunu aldırdıktan sonra odasına adımladı.
Odasına girdiği anda direkt kendini duşa attı.Kısa bir duşun ardından üzerine formasını giydi ve siyah saçlarının nemini bir havlu ile aldı.

Saçını kurutma işlemini halledince odadan çıktı ve Adnan Albayın odasına adımladı.Kapıyı çaldı ve gel sesini duyunca odanın kapısını araladı,Yağız'ın geldiğini gören Adnan Albay"Gel Yağızım gel"kapıyı kapattı ve Adnan Albayın bakışları sebebiyle itirazsız koltuklardan birine oturdu.

"Ee Yağız kararını verdin mi? bu ara da kolun nasıl"başını dikleştirdi ve"Kolum iyi Albayım,kararıma gelirsek verdim"Adnan Albay yüzünde sıcak bir ifadeyle

"Neymiş kararın"dedi.

"Kabul ediyorum Adnan Albayım,sonu her ne olursa olsun geri çevireceğim görev olmadı,olamaz da"

Adnan Albay yüzünde gururlu bir ifade ile"Artık uzun bir süre görevlere çıkmayacaksın asıl göreve odaklanacaksın yarın görevin detayları konuşulacak sana bilgiler ulaşır az sonra"Albayın son sözüyle ayaklandı ve müsaade isteyip odadan çıktı.Timin yanına uğramadan odasına geçti ve telefonunu açıp baş ucuna koydu.

Beynini yiyip bitiren cümleleri bir kenara attı ve uykuya dalmaya başladı.

Yarın neler olacak ne gibi detaylar öğrenecek hiçbir fikri yoktu.Bildiği tek şey bu görevin de üstesinden geleceğiydi.

...

EVETTT BİR BÖLÜMÜN DAHA SONUNA GELDİK.

UZUN BİR BÖLÜM OLDU,SİZİ MERAKTA BIRAKMAK HOŞUMA GİDİYOR BİR SONRA Kİ BÖLÜM NELER YAŞANACAK SİZCE TAHMİNLERİNİZ NEDİR YORUMLARA BEKLİYORUM

SATIR ARASI YORUMLARINIZI ÖZELLİKLE BEKLİYORUM

UMARIM 2 HAFTAYA YAKINDIR YAZDIĞIM BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ

SEVİLİYORSUNUZ💋










Loading...
0%