@karanlikruhu
|
Önümde yanan ateşin alevlerini izlerken o gün, o evden çıkıp gittiğim gün aklıma gelmişti. Nasıl da silip atmışlardı beni...hiç düşünmeden sırf benim fikrime saygı duymadıkları için bu noktaya gelmiştik. O gün babamın dediği gibi olmuştu ben o evin kapısından dışarı çıktığım anda beni silmişlerdi. Bu kadar kolaydı onlar için kendi çocuklarını böylece yokmuş gibi saymak. Evet bende o gün hiç düşünmeden çıkmıştım o kapıdan, asla pişman olmadım verdiğim karar için ama onlar benim annemle babamdı ve beni böylece silmiş olmaları canımı fazlasıyla yakmıştı. Ama en çok canım yakansa iki yıl önce yaşananlar olmuştu, bu iki yılda yaşanlar herşeyi altüst etmişti. Ben artık eski ben bile olamıyordum. Artık ne yaşama sevinci, ne hayat enerjim ne de hayatın bir anlamı kalmamıştı. Geriye bir içimde kalan duygusuz safir vardı. Artık tek amacım bu vatan için savaşıp kanımın son damlasına kadar savaşmak ve bu uğurda şehit olmak. 2 yıl önce Gelin odasında üzerimde olan bembeyaz gelinliğimle kendime bakıyordum. Herşey çok güzeldi fazla güzeldi ve bu o kadar iyiydi ki tek bir sorunun bile olmaması. " Çok güzel olmuşsun " diyen arazla beraber gülümseyerek arkamda duran araz'a döndüm. Onun gelmesini beklemeden yanına gidip sıkıca sarıldım araz'ın kolları belimi sararken başımı göğsüne yasladım. Saçlarımdan öpüp "seni çok seviyorum safirim" dedi normalden oldukça kısık bir sesle, duyduğumu düşünmüyor olmalıydı ama ben yinede " bende seni seviyorum " demiştim bilsin istiyordum, sadece araz değil bütün herkes bilsin istiyordum çünkü ben arazı canımdan çok seviyordum ve onunda bu kadar sevdiğine emindim. Ellerini belimden çekince geri çekildim ve gözlerine baktım. " Bir yüzbaşının beni duymayacağını düşünmek biraz aptallıktı dimi safirim ?" Dediğinde gülerek başımı evet dercesine sallayıp "biraz öyleydi sevgilim" dediğimde o da güldü "olsun be safirim ben zaten seni çok seviyorum sen duysan da duymasan da" dediğinde hala gözlerine bakarken gülümsedim." Bende seni çok seviyorum her zaman ve her ne olursa olsun" dediğimde yüzündeki gülümseme silindi ve son cümlemi kendine hatırlatır gibi tekrar etti " her ne olursa olsun..." Bu tavrı biraz garibime gitmişti ben kendi düşüncelerime dalmıştım bile ama araz buna izin vermeden ellerini yüzüme koydu onun dokunuşuyla düşüncelerden çıkıp gözlerine baktım. Hafifçe gülümsedi " Biz evleniyoruz safirim ne bu düşüncelere dalıp gitmeler hem bak içerde senin timinde bekliyor. Aşkım aramızda ama senin bu timin kadar geveze insanlar görmedim" dediğinde güldüm "Yapacak birşey yok araz bey onlar benim askerlerim iş ayrı özel hayat ayrı kaç kere gördün görevde onları" başını salladı "haklısın safirim iş ayrı aşk ayrı" dediğinde ben öylemi dedim dercesine baktım yüzüne, gülerek başını salladı "tamam tamam. Ama öyle be safirim biz bunun bir örneğiyiz işte" Tam cevap vereceğim sırada çalan kapıyla bir adım geri çekildim ve kapıya baktım. Kapı açıldı ve içeri benim mükemmel timin bir bir girdiler odaya Bartu, Uraz, Pamir, Alp ve Tolga Bartu her zamanki zevzekliğiyle sırıtarak yanıma geldi "Ooo komutanım bu ne güzellik böyle...acaba araz komutanım yerine benimle mi evlenseniz ?" Demesiyle ona anlamaz bir şekilde baktım. Gülerek araza döndü, ben ve geri kalan tüm gülerken araz bartuya yaklaştı elini sertçe omzuna koydu ve kendine çekti ciddi bir ses tonuyla bartunun kulağına doğru konuştu. " Bana bak bartu seni buraya ben gömerim aslanım duydun mu ? Ayağını denk al ona göre " demesiyle Bartu'nun yüzündeki gülümseme silindi. Araz'ın elinden kurtulmak için geri çekilmeye çalıştı ama maalesef başaramadı korkuyla konuştu. "şaka yaptım valla komutanım şaka... Safir komutanım ve siz çok yakışıyorsunuz zaten sizin aranıza girmeye çalışanı ben kendi ellerimle öldürürüm siz hiç dert etmeyin" Demesiyle geri kalan bütün tim ve ben gülerken araz bartunun omzuna aferin dercesine vurup elini çekti. Bartu, arazın elinden kurtulmanın verdiği rahatlıkla sesli bir şekilde nefes verdi. Sonra time dönüp "hadi hadi tüyelim biz burdan" dedi ve bana döndü "komutanım herkes sizi bekliyor sizde lütfen" dedi ve korkuyla göz ucuyla araza baktı ve hızlıca dönüp odadan çıktı ardından geri kalan timde bartu'ya gülerek çıktı. Herkes odadan çıktıktan sonra yine araz ve ben kalmıştık araza döndüm "çıkalım mı artık ?" Dediğimde gülümsedi ve başını salladı kolunu koluna girmem için kaldırdı ki o sırada telefonu çaldı. " Kim bu arayan ya!" Diyerek telefonu çıkarırken ekranda kimin ismini gördüyse telefonu düşünmeden açtı. Uzun bir süre karşı tarafı dinledi sadece "peki tamam hallederiz" dedi ve kapattı telefonu ben merakla araza bakarken araz bana döndü. "Önemli birşey değil ev için bir belge gerekiyormuşta onun için aramışlar. Çıkalımmı artık ?" Diyerek kolunu kaldırdı. Başımı sallayıp koluna girdim. Birlikte odadan çıkıp düğün salonuna girdik herkesin alkışı eşliğinde ilk dans için sahneye ilerliyorduk bir an dönüp araz'a baktım. Yüzünde olan endişeye Mutluluk değil endişe vardı. Neydi bu endişenin sebebi ? İlk dans için sahneye vardığımızda alkışlar hala devam ederken yandan benim geveze timim'in bağırışlarını duyuyordum onlar ister istemez gülümsememe yetiyordu. Dans için araz'a döndüğümde elini tuttum. Hep merak edilen o ilk dans konuşmasında ben araz'a " Neyin var ?" Diye sordum dalmış gitmiş gibiydi tuttuğum eline biraz baskı uyguladığımda daldığı düşüncelerden çıkıp bana odaklandı. " Neyin var diyorum araz !?" Dediğimde zorla gülümsedi " iyiyim safirim birşeyim yok dalmışım öyle" dedi ama bu hiç inandırıcı değildi. " Bir yüzbaşıyı böyle kandıramazsın araz " dediğimde sanki pes etmiş gibi başını salladı " Peki. Peki...ya sorun ev işte bir belge eksikmiş ya o olmazsa anlaşma eksik kalıyor" dediğinde hayretle baktım "ya araz Allah aşkına bumuydu bende birşey oldu sandım. Hallederiz onuda, takılma lütfen " dediğimde başını peki dercesine salladı ve yaklaşıp yanağımdan öptü. Dansın geri kalan kısmında ufak tefek bir iki konuşmanın dışında konuşmadık. Şarkı bitiminde direkt nikah kıyılacağı için nikah masasına gidip oturduk. Nikah şahitlerimizin ardından nikah memuru da gelmişti. Kısa bir süre'nin ardından nikah memuru konuşmaya başladı ardından soru sorma kısmına gelmiştik. Nikah memuru bana döndü ve konuşmaya başladı " Adınız ve soyadınızı alabilirmiyim lütfen ?" " Safir...safir Yaman " bu soyadını her söylediğimde kendimi hep garip hissediyorum. " Peki. Anne adınız ?" " Arzu Yaman " " Baba adınız ?" " Ekrem Yaman " dememle soyadımdan çok onların adını yıllar sonra anmak hatırlamak daha garipti Benim bir annem babam vardı ama burda yanımda yoklardı. Klasik soruları araz'a da sorup geçtikten sonra sonunda o soruya gelmisti. " Siz safir yaman hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan Araz Vural'ı eşiniz olarak kabul ediyormusunuz ?" Soruya cevap vermeden önce dönüp araz'a baktım benimle beraber o da döndü Gülümsedim ve mikrofona dönüp " Evet " dedim. Bu kararımı düşünmeme bile gerek yoktu ki ben çok emindim araz'dan. Benim cevabımı ardından nikah memuru araz'a geçti. " Siz Araz Vural hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan Safir Yaman'ı eşiniz olarak kabul ediyormusunuz ?" Memurun sorusunun hemen ardından bir evet duymayı beklerken ses çıkmamıştı. Dönüp araz'a baktım ellerini masada birleştirmiş ellerine bakıyordu. Koluna dokundum bana baktı. " Sana diyor araz neye daldın cevap versene ? " Dememle araz başını iki yana salladı " Özür dilerim... özür dilerim safir ama ben yapamam " demesiyle şok içinde kalmıştım. " Hayır!" Dedi yüksek sesle herşey bu hayır'la bir bir yüzüme çarparken gözümden bir damla yaş süzüldü. Ben donup kalmıştım ta ki araz masadan kalkıp hızlıca salondan çıkmaya başlayana kadar hızlıca oturduğum yerden kalktım peşinden koştum. " ARAZ...ARAZ DUR !!" salondan çıktığımızda hala koşmaya devam ediyordu bende onun peşinden Gözyaşlarım arasında bağırırken dışarı çıktık. Sabah güneş olan hava da sağanak yağmur vardı şimdi. " ARAZ LÜTFEN DUR...NEDEN BÖYLE YAPIYORSUN NE OLDU!!" arabasına bindi hızlıca arabaya gidip cama vurdum " araz lütfen...araz yapma...araz beni bir dinle nolur. Ne oldu-" Araz kapıyı kilitledi ve bana döndü " Seninle evlenemem safir ben kendimi buna hazır hissetmiyorum özür dilerim " diyerek gaza bastı ve gitti peşinden metrelerce koştum. " ARAZ...ARAZ DUR DİYORUM SANA DUR...DUR" ayağımın takılmasıyla yere düştüm araz çoktan gitmişti bile " araz...araz lütfen..." Artık sadece kendi kendime sayıklıyordum çünkü araz çoktan gitmişti. Gözyaşlarım içinde o yolun ortasında yerde kalmıştım. " komutanım...komutanım !!" Diyerek yanıma gelen timim vardı birtek yanımda ama ben burda böylece kalmıştım. Saatlerce o sağanak yağmur da o yolun ortasında bekledim araz'ı ama gelmedi. O beni düğün gününde o nikah masasında terk edip bırakıp gitmişti. Timin zoruyla kalktım o yerden evlensek araz'la birlikte gideceğimiz o eve çamur olmuş sırılsıklam olmuş gelinliğimle girdim. Mahvolmuştu herşey...yatak odasına ilerleyip kendimi yatağın önüne yere bıraktım. Herkesi göndermiştim bir tek ben kalmıştım. Yıllar sonra tekrar yıkılmış safir. Bir umut bütün gece bekledim onu o yatak odasında o ıslak gelinlikle ama araz gelmemişti. " Neden yaptın bunu bana araz...neden ne suçum vardı benim...!" Bütün gece durmak bilmeyen gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. " Ne bekliyordun ki safir seni baban sevmemiş bir yabancı mı sevicekti...Sen bana bunu yaptın araz.. .bende seni artık ölsem affetmem, seni asla affetmicem araz Vural..." |
0% |