Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM

@karanliktaki.isik3

⭐=🌟

 

Karmaşık duygular içerisindeydim önümde iki zarf kafamda binlerce ihtimal.

 

Kafamı iki elimin arasına alıp bastırmaya başladım. Olayın etkisiyle başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Her şiddetli ağrı da elimle daha çok bastırıyordum.

 

Gerginliğim yüzünden daha da ateş basmıştı, ayağa kalkıp üzerimdeki ceketimi çıkarıp bir köşeye fırlattım. Oda da bir kaç tur attıktan sonra pencereyi açıp nefes almaya çalıştım. Duvarlar üzerime üzerime geliyor, kendimi daha da bunalmış hissediyordum. Camı açıp bir beş dakika hava almaya çalıştım, iç sesimin bile kafası karışmıştı, eğer iç sesimi dinlersem daha çok panik olacaktım çünkü daha fazla beklemeden zarfı açmamı istiyordu ama o kadar cesaretim yoktu. Sadece birazcık da olsa kendime gelip daha sonra zarfı açacaktım.

 

Kendime gelir gelmez yerdeki zarflara baktım bir hışımla eğilip ikisini de yerden kaptım. Kalbim çok daha hızlı atmaya başlamıştı, ellerim istemsizce titreyip zarfı yırtmama engel oluyordu. Zarfın ucunu tam yırtacaktım ki birden kapıma sertçe vurulma sesi duydum. Olduğum yerden sıçrayarak elimde ki zarfları yere düşürdüm.

 

" Kızım açar mısın kapıyı? elim dolu birazcık acele edersen sevinirim." Gelen babamdı hemen zarfları yerden alırken de cevap vermeye çalışıyordum.

 

"Tamam baba birazcık izin ver " sesim o kadar garip çıkıyordu ki bişey olduğunu inşallah anlamaz diye dua ediyordum içimden. Babamın odama gelmesi pek hayra alamet değildi merakta etmiştim. Elimdeki zarfları nereye koyacağımı şaşırarak, birden halının altına koymuştum.

 

Aynanın karşısına geçip saçımı düzeltip iyi görünmeye çalıştım. Daha sonra kapının kilidini açıp önce babamın elindeki paketleri, daha sonra babamın paketler arasında ki kafasını gördüm.

 

Ben kapıyı açar açmaz beklemeden içeri girip paketleri yatağımın üzerine bıraktı ve bana kapıyı işaret ederek "dışarda ki halıyı da getir bakalım" halı mı ne halısı! Bu günü mü bekledin yani baba, of ya of. İyice işler sarpa sarıyordu ve zarflar halının altındaydı. Hemen halıyı içeriye alıp duvara yasladım ve hızlıca halının üzerine gelip babanın konuşmasını bekledim.

 

"Sana bir kaç hediye aldım. Umarım beğenirsin güzel günlerde kullan." Göz kırparak sözünü bitirdi. Duvara yasladığım halıya yaklaşırken " teşekkür ederim baba ama bunlara ihtiyacım yok bence geri iade etmelisin." Cümlemi bitirir bitirmez halıya yaklaşırken birden arkasını dönüp bana cevap verdi.

 

" Ne demek iade etmelisin boşuna mı aldım bunları sana ben" dedi kaşlarını çatarken. " Maalesef boşa almışsın babacığım " dedim son kelimemi yapmacık bir şekilde, konuşmasına izin vermeden " O halı neyin nesi benim halım varya baba" bu sefer babam beni daha demin ki hareketimi taklit ederek

" Ben dekorasyonla uğraşmıyorum, daha kendi siparişinden haberin yok gelmişsin benim hediyelerimi beğenmiyorsun. Bu da kendine hediyen galiba canım kızım" benim yaptığım gibi son kelimeyi yapmacık bir şekilde bastırarak söyledi biz böyle kelimelere alışık olmadığımız için bizim bünyeye ağır geliyordu. Çok sinir olmuştum bu tavırlarına babamın.

 

Tekrar halının poşetini açacakken

"tamam ben hallederim gerisini sen bırak baba" panik olmuştum ama yerde ki halının üzerinden de ayrılamıyordum.

 

"Olur mu öyle şey bir bakayım desenini falan nasıl seçmişsin yardım edeyim hem sermene" dedi ve durumun verdiği stresle birazcık sesim yüksek çıkmış olmalı ki aramızda tartışma başlayacaktı. " Ya baba bırak Allah'ın aşkına ne zamandan beri zevklerimi merak etmeye başladın. Hem sen dekorasyonla uğraşmıyordun noldu? Lütfen dışarı çık gerisini ben hallederim hadi." Bu yapmacık ilgileniyormuş gibi yapmaları yok mu beni deli ediyordu.

 

"Önce düzgün konuş Güneş. Tek bir şartım var odadan çıkmam için hediyelerimi kabul edeceksin" dedi karmaşık duygular içersinde bana bakıyordu. Zaten başka şart ne bekleyebilirdim ki onun için tek önemli olan şey para, iş, itibar. Ötesi olamazdı, maneviyat beklenemezdi bu adamdan. Şu anda gurur yapmanın sırası değildi, eğer inat edersem halıyı serecekti. Sadece ve sadece odamdan çıkması için kabul ettim. Çıkar çıkmaz arkasından kapıyı kitledim ve kapıya yaslanıp bir 'oh' çektim ucuz kurtulmuştum.

 

Artık zarfları ne pahasına olursa olsun açacaktım. Halının altındaki zarfları alıp sabah ki bulduğum zarfı açmaya başladım. O kadar çok korkuyordum ki bir yandanda kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Zarfı yırtıp içersinde ki mektupa ulaştım, açıp okumaya başladım.

 

"İşin akşama tamam Züleyha Köse. Ne istediğimi unutmamışsındır umarım."

 

Annemin ismini zarfta görür görmez gözlerim kararmaya başlamıştı. Ne isteği, ne işiydi bu konuştukları şey neydi böyle!

 

Zaman kaybetmeden diğer zarfı da hızlıca açtım taze kan ile çizilen gülümseyen yüz olan kısma temas etmemeye çalışarak.

 

" Umarım beğenmişsindir Züleyha Köse. Sıra sende çok zamanın yok, umarım zamanını doğru kullanırsın."

 

Olduğum yere yığıldım, bu okuduklarımı beynim kabul etmiyordu. Neler oluyordu?annemin bu olayla alakası neydi ve en önemlisi annemden istedikleri neydi.

 

Başım felaket bir şekilde ağrıyordu, düşünmeye çalıştıkça daha da şiddetleniyordu. Zorda olsa ayağa kalkıp çekmecede ki ağrı kesiciyi alıp içtim. Peki şimdi ne yapacaktım, annemin bu zarflardan haberi yoktu. Kime söylemeliydim, Ayça' ya söylemek istiyordum fakat onun da başının yanmasını istemiyordum. Anneme söylesem yalan söyleyecek ve beni başından savacaktı. En iyisi bu işi kendim çözmekti ama nasıl iletişime geçecektim. Zarfta ne bir isim ne bir adres yazıyordu, hem çok saçmaydı neden telefonla konuşmak varken böyle bir yolu tercih etmişlerdi ki.

 

Düşüncelerim git gide saçmalaşıyordu bu halde doğru düzgün karar veremiyordum bunun farkındaydım zorda olsa düşünmemeye çalıştım.

 

Üzerime lacivert çizgili geceliklerimi giyip lavobaya gidip cildimi temizleyip mutfağa geçtim. Yemek yememiştim bu yüzden yulaf kasesi hazırlayıp dolapta bulduğum meyveleri de üzerine dizip, kahvemle birlikte odama geçtim. İştahım yoktu ama açlıktan midem bulanmaya başlamıştı, zorda olsa yedikten sonra zarfları tekrar tekrar okudum belki gözden kaçırdığım bir ipucu vardır diye ama yok yok yok! hiçbir şey yoktu. Saat on iki olmuştu uyumam gerekiyordu. Zarfları büküp çantama koydum. Aklıma birkaç plan geliyordu ama ne kadar işe yarayacağını bilmiyordum.

 

Uyanmam zor olmuştu hafif makyaj yaptıktan sonra üzerime beyaz polo yaka tişörtümü, altıma da krem renginde palazzo pantolonumu giyip çantamı alıp evden çıktım. Kafamda şimdilik planımı oluşturmuştum, arabaya binip Ayça' yı arayıp açmasını bekledim. Ve her zaman ki gibi o enerjik ses açtı telefonumu.

 

"Efendim Güneşim, noldu hasretime dayanamayıp sesimi duymak için mi aradın" gülerek konuşuyordu neşesi gayet yerindeydi bakalım anlattıklarımı duyduktan sonra da böyle neşeli konuşabilecek miydi.

 

" Evet Ayça sesine hasret kaldım o yüzden sabahın köründe arıyorum seni. Şakanın sırası değil şimdi beni iyi dinle" Ayça sesimde ki endişeyi fark etmiş olması lazım ki onun da sesi benim ki kadar endişeli gelmeye başlamıştı.

 

" Noldu Güneş sen iyi misin? Bişey olmadı dimi, yine Züleyha teyzemlerle mı tartıştın yoksa?" Aklına gelen her ihtimali sıralıyordu.

 

"Keşke saydıklarının arasından bişey olsaydı. Ama daha kötüsü, şimdi sana atacağım konuma gelmeni istiyorum biraz işe geç kalıcaz ama izin aldım." Bir yandan konumu atarken bir yandan da arabayı sürüyordum.

 

" T-tamam geliyorum sen çabuk konumu gönder." Sorgulamadan sözünü söyleyip telefonu kapattı. Gideceğimiz yerin konumunu attığım da bende yaklaşmıştım. Evin yakınlardaki kamera kayıtlarına bakarak arabanın nereye gittiğini öğrenmeyi planlıyordum tek birşeyden korkuyordum o da görüntüleri silmiş olmalarıydı. Ama çok şükür silinmemişti.

 

Gittikleri yol boyunca gördüğüm bütün kameraları incelemiştim. Ve bulunduğum semtin bütün kameralarını görebileceğimiz yerin konumunu atmıştım Ayça' ya, diğer türlü iş çok uzayacaktı benim için gittikleri güzergah yeterli olmuştu. On dakika sonra varıp Ayça' yı aradım onunda bir beş dakikası vardı gelmek için. Ayça arabadan inip öyle bir geliyordu ki galiba telefon görüşmesine göre birazcık fazla endişelendirmiştim.

 

" Noldu Ayça ne işimiz var burda? sen iyisin, eminsin dimi?" Endişeli gözlerle bakıyordu şimdilik geçiştirmek için kısa cevap verdim.

 

"Ben iyiyim Ayça lütfen daha fazla soru sorma, sadece benimle gel hadi." Başımla kapıyı gösterip yürümeye başladım. Tamam anlamın da başını sallayıp beni takip etti.

 

Güvenlikten izin alıp kamera kayıtlarına bakmaya başladık ikimizde bilgisayarı geniş çaplı bildiğimiz için işimiz daha kolay olacaktı. Aradığımız plakayı Ayça'ya söyleyip yol boyunca gittikleri yerleri takip ettik, ve sonunda ıssız bir yere kameraların olmadığı bir yola girdiler.

 

" Allah kahretsin! kaçırdık " sinirlenmiştim hemde çok sinirlenmiştim. Ben kamera kayıtlarına bakmayı bırakıp odanın içersinde bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordum, Ayça ise belki o yolda kameralar vardır umuduyla tekrar tekrar bakıyordu bulacağımızı sanmıyordum.

 

"Maalesef Güneş bu gittikleri tarafta kamera kaydı yok şimdi napıcaz" tam tahmin ettiğim gibiydi.

 

" Tek seçenek var Ayça. Onların gittikleri yere gidicez ve bize tuhaf gelen herşeyi araştırıcaz." Ayça beni dikkatli dinliyordu ama ona olayı anlatmayı unutmuştum ve beklediğim soru geldi.

 

" Ya lütfen bana olayı anlatır mısın artık Güneş kendimi bir kitabın ortasından başlamış gibi hissediyorum bu hissi emin ol yaşamak istemezsin ve bana çabuk anlatman lazım." Verdiği örnek tam yerinde olmuştu ve bu benim gülmemi sağlamıştı iyi ki hayatımda Ayça vardı.

 

"Özür dilerim Ayça kamera kayıtlarına bakıcaz diye sana anlatmayı unutmuşum farkında değilim kusura bakma, gel dışarı çıkalım ayrıntılı olarak anlatayım. "

 

Neler olduğunu teker teker anlattım her anlattığım cümlede gözleri daha çok korkuya bürünüp ağzı daha çok açılıyordu. Ayça' nın şoku atlatmasını bekledikten sonra söze girdim.

 

" Ayça benim arabayla gidelim iki arabayla gidersek neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz arabanı buraya bırak dönüşte alırız." Ayça onay vererir gibi başını sallayıp arabanın ön koltuğuna oturdu.

 

"Güneş söylemeyeyim diyorum ama ben biraz korkmuş olabilirim . Bize bişey olursa kimse bilmiyor nereye gittiğimizi ve aksi gibi kameralarda yok napıcaz?" Emniyet kemerini taktıktan sonra benden cevap bekliyorudu.

 

" Endişeni anlıyorum Ayça, hak veriyorum sana ama başka türlü bulamayız bu zarfı koyanları. Belli ki bir dertleri var, hayır yani annemin ne işi olabilir ki bu adamlarla onu da anlamış değilim kafayı yiyecektim sana haber vermeseydim." Bu yaşadıklarım bana çok fazla gelmişti ve herşey daha kötüye gidecekti bununda farkındaydım.

 

" Merak etme her zaman yanındayım Güneşim, dertleri her ne ise beraber öğrenicez. Hadi çalıştır arabayı daha ne bekliyoruz." Neşeli bir ses tonu kullanarak moralimi düzeltmeye çalıyordu. Bende ona katılarak radyoyu açtım.

 

"Anlatamam derdimi,

bulabilirim belki

aklımdaki, doğru sözleri

Ama değil hiçbiri

Hiçbiri anlatmaya yetmez

İçimdeki çaresizliği..."

 

Şarkı devam ediyordu, biz ise kafamızdaki düşüncelerle bilmediğimiz yere gidiyorduk. Ayça birden bana dönüp korku dolu gözlerle "Güneş çabuk arabayı durdur, çabuk!" Etrafta hiçbir yaşam belirtisi yoktu Ayça ise yolun kenarında durmamı istemişti . Emniyet kemerini bir çırpıda çıkarıp arabadan indi elektrik direğinin yanına yaklaştı. Merakla hemen aşağıya inip Ayça'nın yanına gittim.

 

"Güneş baksana, aslında burda kameralar varmış birisi kameraları kırmış. Biraz geride de görmüştüm ama önemsemedim belki yanlışlıkla kırılmıştır diye ama bu ikinci kırılan kamera bu işte bir iş var." Ayça'nın düşüncesi mantıklı gelmişti.

 

" Haklısın Ayça bu yolun sonunda çoğu şeyi öğrenicez, bence o zarfın dışındaki kan, bir insanın kanı olabilir yani bu insanlar..." Bir iki saniye sessiz kalmıştım ve Ayça ne demek istediğimi anlamış ve sözümü devam ettirmişti.

 

"Katil!"

 

Arabaya binip yola devam ettik. Başka kameralarda düşündüğümüz gibi kırılmıştı. Güneş yavaş yavaş doğuyordu, sadece biz erken yani karanlıkta uyanıyorduk işimiz yüzünden.

 

Uzakta sanki bir depo vardı. " Ayça uzakta bir depo gibi bişey mi var bana mı öyle geliyor yoksa" Ayça onaylayarak hemde espri yaparak cevap verdi.

 

" Lafı ağzımdan aldın Güneş bende sana tamda onu soracaktım. Hevesimi kursağımda bıraktın ya" benim şakalarımı kursağımda bıraktığı zaman söylediğim sözü bana söylemişti, hoşuma gitmedi değil hep o gülüyordu şimdi sıra bendeydi. Büyük bir kahkaha attım yaşadığımız olaydan ve mekândan sıyrılarak.

 

" Nasıl oluyormuş Ayça Hanım, bana her zaman böyle yapıyorsun sen işte, ben bir kere yapmışım çok mu?" Hâlâ gülüyordum ve Ayça da bana eşlik ediyordu.

 

" Bu sadece bir kere olur Güneş Hanım tadını çıkar." Daha çok gülmeye başladık keşke hep böyle olsaydı hayatımız, sadece mutluluk...

 

Depoya biraz daha yaklaşmıştık görebileceğimiz kadar yaklaşıp arabayı ağaçların arasına park ettikten sonra beklemeye başladık. Benim önüme çıkıp kaza yapmama az daha neden olacak ve evime kadar gelip zarf bırakan arabayı gördüm. Ayça da plakasından tanımış olacak ki.

 

" Bu araba o araba değil mi?" Birbirimize bakmıyorduk sadece depoya odaklanmış bir yaşam belirtisi görmeyi bekliyorduk.

 

" Evet Ayça aradığımız araba bu araba" son kurulan cümle bu olmuştu.

 

Yarım saattir araba da kısık sesli müzik eşliğinde oturmuş depoya bakıyorduk. Ve o yarım saatin sonunda beklediğimiz gerçekleşiyordu. Siyah giyinimli adamlar kapıyı açıp birisinin çıkmasını bekliyor gibiydiler.

 

İki dakika sonra içeriden hiç beklemediğim birisi çıktı, sanki kalbim durmuştu gördüğümü kanıtlamak için Ayça'ya sordum.

 

" B-bu, o gördün mü Ayça? Ben yanlış görmüyorum değil mi?" Şok olmuştum ve konuşamıyordum.

 

"Doğru görüyorsun Güneş, hem de çok doğru görüyorsun." İkimizde çok şaşırmıştık bu nasıl olabilirdi. Araba yanımızdan geçip gitti ama biz öylece kalmıştık.

 

Peki şimdi ne olacaktı, ne yapacaktık hiçbir fikrim yoktu. Sadece mantıklı bir sebep arıyordum kendime bu yaşananların mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Ama ne kadar mantıklı olabilirdi orası meçhul...

 

Aklıma gelirken dinlediğimiz şarkı gelmişti.

 

"Sandım ki dalarsam en dibe

Alamaz kimse beni burdan

Belki zararım kendime

İnsan bunu bilse de

Kaçamaz hazin sonundan

Alamaz kimse beni burdan

Kaçamam hazin sonumdan"

 

Şarkının sözleri gibiydim şu an hazin sonumdan kaçmayacaktım...

 

Evvvettttt bölüm sonundayız. Yazım hatalarım olmuş olabilir ne kadar dikkat etsemde gözümden kaçabiliyor. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Bir daha ki bölüme kadar hoşçakalın ve en önemlisi kitaplarla kalın :))

 

💗💗💗

Loading...
0%