@karayazar
|
Yemekten gelen topluluk bankaya adımını attığı sırada Mehtap duyduğu seslerle kendi düşünce aleminden uzaklaştı. Arkadaşlarına kısa bir an göz gezdirdi, birini yokmuşcasına sayarken. Dinçer onun aksine yemek boyunca aklından bir saniye çıkaramadığı kadına baktı, öylesine uzun ve öylesine içinden geldiği gibi olmasa da... Mehtap'ın kendisini yok sayması tüm keyfini kaçırıyordu. Ve ciddi ciddi düşünmeye başladı, yanlış bir şey yapmış olabileceğini. Bilmeyerek de olsa. Nilüfer masasına geçmeden önce arkadaşının yanına uğradı. Elindeki paketi Mehtap'ın masasına bıraktı. Mehtap başını kaldırdı. "Aç olmadığını söylemiştin, belki daha sonra yersin."dedi tebessüm ederek. Mehtap gülümsedi. "Teşekkür ederim." Nilüfer yanından ayrılıp masasına geçtiğinde, bir an için Dinçer'in olduğu kısma başını çevirdi ve o anda Dinçer'le göz göze gelişiyle afallayıp hızla önüne döndü. Aferin sana Mehtap, diye içinden söylenirken Dinçer'in ona bakmıyor oluşunu umdu. Dinçer gelen müşteriyle ilgilenmeye başladığında, karşısındaki genç kadın onu beğeniyle süzüyordu. Dinçer genç kadının ne gibi bir işlem yaptıracağını öğrenip dikkatini önündeki ekrana verirken Gizem gördüğü yakışıklı çocukla kendince sohbet etmeye samimiyet kurmaya çalışıyordu. Ama Dinçer'in pek oralı olduğu yoktu. Onun yerinde Faruk olsaydı kadınla çoktan kaynaşmış ve işi başka boyutlara çoktan taşımıştı. Dinçer umursamaz davrandıkça Faruk, Dinçer'in iyi çocuk tavırlarını yanındaki Serdar'a şikayet ediyordu. "Bu çocuk normal değil." "Senin gibi her dişiyle flörtleşmek istemediği için mi?" dedi iğneleyici bir biçimde. "Dostum karşısındaki kadın tam bir afet, bu kadar soğuk ve uzak duruyor oluşu aklıma kötü şeyleri getiriyor." İmanın altındaki gerçeği fark eden Serdar Faruk'a kendi işini yapmasını ve herşeye burnunu sokmaması konusunda uyardı. "Düşündüklerimizi de söylemeyelim tamam." Serdar ters bir bakış atıp yarım bıraktığı işine döndü. Gizem Dinçer'le yakınlık kurması Mehtap'ın da sinirini bozmuştu. Ne yani her bekar erkekle de ilgilenmese olmaz mıydı? Gizem bankanın saygın ve senelerdir daimi bir müşterisiydi, ayrıca çok da rahat bir kadındı. Kimin ne dediğini umursamaz hayatı kendi istediği gibi yaşardı. Hayat bir gün o da bugün, felsefesi adı altında hayatına yön verirdi. Gizem Dinçer'in ona soğuk davranmasını fazlaca bozulmuştu, ilk kez bir erkeğin ilgisini çekmiyordu yarıya kadar olan iri göğüsleri ve mini eteğinden görünen uzun bacakları. "Kredi kartımın biraz daha mı limitini arttırsam acaba, ne dersin?"diye sorduğunda, Dinçer Gizem'e baktı. "Sistem de kartınızın limitsiz olduğu görünüyor." Bir kahkaha attı keyifle. Bunu arada duymak elindeki gücü anımsatıyordu. Zengin ve güçlü bir kadındı. Ayrıca genç ve güzel. "Talep ettiğiniz çekin parası yarın sabah hesabınıza havale edilecektir. Sizin için yapmamı istediğiniz farklı bir işlem var mı?" Dinçer'in mesefeli duruşunu devam ettirirken, Gizem bozulduğunu belli etmemeye çalışarak teşekkürünü edip hızla oradan uzaklaştı. Zamanı kıymetliydi, hem o kaybederdi, ben değil, diyerek egosunu diri tutmaya çalışıyordu arabasına bindiği sırada. Mehtap ikili arasındaki tüm konuşmalara kulak misafiri olmuştu, istemsizce. Aklından bir ara Dinçer'in gay olduğu düşüncesi bile çöreklenmişti. Yoksa hangi erkek ona kur yapan seksi, genç ve güzel bir kadına karşı bu denli ilgisiz olabilirdi ki? Dinçer gözlerini yan tarafa doğru çevirdiğinde, Mehtap'ın kendi işiyle ilgilendiğini görüp başını masasını doğru indirdi. O sırada Mehtap Dinçer'e yakalanmadan önüne döndüğü için kendini şansı sayıyordu. Mesai bitiminde Serdar soluğu Dinçer'in yanında alıp, keyifsiz bir şekilde Mehtap ve Dinçer'e baktı."Benim kız çok hıysuzlaşmış, onun için benim hemen eve gitmem gerekiyor." Mehtap Serdar'ın karısından bir kaç sene önce boşandığını ve bu durumdan en çok minik kızları Aysu'nun etkilendiğini biliyordu. "Sorun değil de, önemli bir durum yok değil mi?"diye sordu, durumu bilmeyen Dinçer. Serdar Dinçer'in omzuna dokundu. "Kızım galiba babasını çok özlemiş." dedi hüzünlü bir tebessümle. Mehtap çantasını omzuna alıp camlı bölmesinden çıktığında Dinçer onu bankanın ortasında bekliyordu. Birlikte bankadan çıkıp Mehtap'ın arabasına gidene kadar kimse konuşmadı. Araba çalışmaya başlayıp yola koyulduklarında," Serdar kızıyla yaşamıyor mu?"diye sordu. Mehtap'ın gerginlikten direksiyonu tutan elleri terlemişti. Dinçer'e bakmadan cevap verdi soruya. "Serdar eşinden boşandı. " "Ayrı olmalarına çok üzüldüm."dedi Mehtap'a bakarak. "Bende."dedi genç adama bakmamak konusunda ısrarcı olarak. Yarım saatlik yolculuğun ardından Mehtap arabadan çantasını alıp indiğinde, onunla beraber hareket eden Dinçer Mehtap'ın arabayı kilitleyip yürümesiyle onu takip etmeye başladı. İkili asansöre yöneltip içeriye geçtiklerinde asansörün düğmesine basan Mehtap yarım saat önceki halinden bin katı daha gergindi. Ev sahibinin bulunduğu katta duran asansörden inip, dairesine doğru gittiklerinde, Mehtap kendi kendine mırıldanıyordu." Kendine gel." Dinçer "efendim "diye karşılık verdiğinde, Mehtap'ın sesini duymuş ama sözlerini anlamadığını belli edercesine bakıyordu genç kadına. Mehtap içinden söylediği sözlerin aslından söylemiş olmanın rahatsızlığını yaşarken bir taraftan da duymamış olmasıyla rahatlamıştı. "Çok beğeneceğime eminim." Sonuçta beğendiği kadına yakın olacaktı, çok yakın... Zile basıp kapının açılmasını bekledikleri o anda Mehtap yanındaki adamın bakışlarını üzerinde hissediyor, ama bakarsa daha da heyecanlanarak saçma bir harekette bulunmaktan korkuyordu. Kendisini son bir senedir, ölü olduğuna inandıran kalbi, Dinçer'in ona bakması, onun sesini duymasıyla küt küt atıyordu. Bu doğru değildi, Mehtap için. Yanlıştı. Her bakımdan. Mehtap elini zile götürüp tekrardan çaldı. Dinçer ikinci kere çalınan kapının açılmaması üzerine" belli ki evde kimse yoktur"dedi. Mehtap üçüncü kere zile uzanıp bastıktan sonra, başını yan tarafındaki genç adama doğru çevirdi."Şükrü amca genelde evinden pek çıkmaz." "Uyuyor o halde duymadığına göre." diye aklına geleni söylediğinde, Mehtap zile uzanırken yanıt verdi. "Şükrü amca geç saatlere kadar balkonunda oturur." Mehtap'ın cümlesi son bulduğunda Yaşlı adam karşısındaki ikiliye gülümseyerek bakıp"Hoş geldiniz"dedi ve ardından beklettiği için özür diledi. "Hoş bulduk. Estafurullah, bu saatte asıl seni meşgul ettiğim için ben özür dilerim Şükrü amca." "O ne demek öyle kızım." "Hanımın çiçeklerine bakım yapıyordum. Birinin dalı kırılmıştı." derken içindeki hüzün tüm yüzünü kaplamıştı. Eşinden kalan tek şey çocuk gibi bakıp büyüttüğü saksılarıydı. "Sizi de işinizden alı koyduk. Kusura bakmayın lütfen." Şükrü bey tebessüm etti. "Sende hoş geldin delikanlı." "Hoş bulduk Şükrü bey." "Dilersen kiraya vereceğim evi görmeye geçelim,"derken Dinçer'e bakıyordu. " Sizin için de uygunsa çok isterim." Kapıdan takılı olan anahtarı çıkarıp cebine attı ve" Gidelim o halde."dedi. " İşte bu daire. "diyip önünde durdukları dairenin kapısını açtı ve içeriye adımını attı. Dinçer evin tüm odalarını Şükrü beyle beraber gezip evin koridoruna tekrardan geldiklerinde Mehtap onları bekliyordu, son durumu öğrenmek için. Umarım evi beğenmemiştir, diye umut ederken, genç adam evi çok beğendiğini söyledi. O anda Mehtap büyük bir bozguna uğradı. Tek dayanağı Şükrü amcasının olumsuz yanıtıydı. "Evi tutuyorsun o halde evladım" Dinçer hiç tereddüt etmeden cevap verdi."Evet tutuyorum. " Şükrü bey aklına gelen Mehtap'a gözleriyle Dinçer'i işaret ederek"kızım sen delikanlıya en önemli şartımda söz ettin mi?"diye sorduğunda, Dinçer anlamayan gözlerle önce Mehtap'a ardından da Şükrü beye baktı." Ne şartı?"diye sorarken. "Ben evimde uygunsuz şeylere müsade etmem delikanlı. Sen düzgün birine benziyorsun ama insan gençken pek düzgün olamıyor, bilmem anlatabildim mi?"Şükrü beyin yüzünde ciddi bir ifade vardı. Mehtap Şükrü beyin sözleriyle utandı. Bu şartı yeni tanıdığı birini nasıl söylerdi? Şükrü amcasının bu konudaki tutumunu iyi bildiğinden sorduğu sorusuna şaşırmamıştı, ama gözlerini Dinçer'e doğru çevirmekten kaçınıyordu. "Benim pek kadınla kızla işim olmaz efendim. Ev iş arasında bir hayat yaşıyorum. İstanbul'da ise hiç tanıdığım yok. Evime yabancıları da almaktan hiç hoşlanmam"diyerek açıklamasını tamamladı. Şükrü bey bir kaç saniye düşünüyormuş gibi yaptı. Karşısındaki adamın tutumunu beğendi, hareketleri yeni yetmeler gibi değildi, zaten evi Dinçer'e gezdirdiğinde az çok onun hakkında bilgi sahibi olmuştu. Ayak üstü edindiği bilgi ve hayat tecrübesi sonucunda elindeki anahtarı Dinçer'e doğru uzattı. "Ev senindir, hayırlı olsun evladım." dedi gülümseyerek. Dinçer anahtarı eline aldığında, gözleri Mehtap'ın gözleriyle çakıştı, bu kez kaçırmadı gözlerini maviliklerden... |
0% |