Yeni Üyelik
5.
Bölüm

3.Bölüm YAKIŞIKLI KOMŞU

@karayazar

2 GÜN SONRA

Dinçer pazar günü olması sebebiyle Ankara'dan gelen eşyalarını bir biri ardından kolilerinden çıkararak yerlerine yerleştiriyordu. Eşyalarının çoğunu oluşturan kitapları salonun bir tarafını boydan boya kaplayan açık raflara yerleştirirken, eline aldığı kitapla gözleri daldı.


***

Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen küçük Dinçer'in gözüne bir türlü uyku girmiyordu.

Yatağında oturur pozisyonuna geçip, küçük bedenindeki büyük sıkıntıyla gözlerini önce bugün yurttan ayrılan arkadaşının boş yatağına sabitledi. Gözleri doldu, Gözlerini birbirine kenetlemiş olduğu ellerine doğru indirdi sonrasında. Gözyaşları inci misali akıyordu yanaklarından aşağı doğru...

İçinden haykırarak ağlamak geliyor ama kimseyi rahatsız etmek istememişti. Sonuçta odanın içinde onun gibi kimsesiz birçok çocuk vardı...

Akan burnunu ard arda çekti. Şu dünyada kimsesiz oluşuna küçük yüreği de isyan ediyordu bir çok gece gibi bu gece de...

Neden ben, diye düşünmediği bir günü bile geçmiyordu. İçine kapanık bir çocuktu. Arkadaşları yetimhanedeki bahçede neşe içinde oynarken o hep bir köşede hayattan kendini soğutladığıyla kalırdı. Sadece birine kendini yakın hissetmişti, o da sabahleyin bir aileye evlat verilmişti. Arkadaşı için mutluydu mutlu olmasına ama yine tek başına kalmıştı...

Yetimhanenin gece bekçilerinden biri olan Şehmus Dinçer'in uyumadığını görüp onun yanına yaklaştı. Dinçer karşısındaki adamı gördüğünde sanki kızaran gözleri ve burnunu fark etmez gibi akan yaşlarını silip normal görünmeye çalıştı.

Şehmus karşısındaki çocuğu bir süredir uzaktan izliyordu. Onun içine kapanık hüzünlü hali kalbine dokunuyordu. Belki çocuk sahibi olamamıştı ama Dinçer'i ayrı seviyordu onca çocuğun arasında. Bir farklıydı. Küçücük yaşına rağmen olgun bir çocuktu. Kimseye sıkıntı vermekten çekinir, her duruma itiraz etmeden kabul ederdi. Sadece pek konuşmazdı.

"Sen neden hala uyanıksın?"diye sordu sebebini bilmesine rağmen. Usulca yanına otururken.

"Uykum kaçtı da Şehmus amca."dedi Dinçer boğuk çıkan sesiyle. Yalan söylemekten hoşlanmasa da herşeyi kendi içinde yaşardı. Şikayet etmeye hakkı mı vardı, en azından sokakta yaşamıyorum diyordu mantığı.

Şehmus uzaklara dalmış gibi önüne bakıyordu. Bir elini Dinçer'in bacağına atıp" sahip olduklarına şükür et evladım."dedi.

Dinçer buğulu mavi gözlerini Şehmus amcasına doğru çevirdi."Hiç bir şeyim yok ki."dedi bulunduğu ruh halinin verdiği hüzünle.

Şehmus derin bir nefes aldı. "İki kolun iki elin iki gözün var."dedi ve Dinçer'in onu dikkatle dinlediğinden emin olduktan sonra devam etti." Benim de bir ailem olmadı. Senin ve diğer bu odadaki tüm çocuklar gibi bende bu dünyada tektim ama sonra bana bir el dokundu ve hayatım değişti."

Dinçer merak içinde bekliyordu yeni sözlerini Şehmus'un. İç çekti. "Yıllar önce bende senin gibiydim. İnsanlardan uzak Mesefeli. Bir gün karşıma bir adam çıktı. Yıllar önce bir kaza sonrasında tekerlekli sandalyeye mahkum kalmış. O zaman bana sağlığın en büyük şans olduğunu ve hayatın da bize güzel fırsatlar sunacağını anlattığında pek inanmamıştım doğrusu. Ama o adamın her dediği yıllar sonra çıktı ve ben o günden sonra sadece çabaladım, mutlu olmak ve mutlu etmek için. Sende bunu yapabilirsin. "

" O nasıl olacak ki? "

" Öncelikle sürekli birileriyle kendini kıyaslamayacaksın. Herkes kendi kaderini yaşar, güçlü olanlar ise kendi kaderine yön verir. "

" Sonra? "diye sordu Dinçer. Hem merakı iyice kamçılanmış hemde kafası iyice karışmıştı.

" Devamı için çok geç bir saat, hadi sen şimdi uyu, daha çok zamanımız var konuşmak için. "

Dinçer'i yatağına uzandırıp üstünü örttü ve saçlarına dokundu." İyi geceler evlat.

"İyi geceler Şehmus amca."

Sabah gözlerini açan Dinçer yastığının kenarında bir kitap gördü ve kitabı eline aldı. Kimin bıraktığını ise içinden düşen notla anladı.


***

Duyduğu kapı ziliyle geçmişten günümüze hızla bir geçiş yapan Dinçer elindeki kitabı odada duran orta sehpanın üzerine bırakıp, dış kapıya doğru ilerledi.

Kapıya elini uzatıp açtı. Karşısında Mehtap'ı görmeyi bekleyen gözleri, Yeliz diye bir kızla karşılaştı. Yeliz'le binaya taşındığı gün teyzesi sayesinde tanışmıştı. Yeliz çekingen bir kızdı teyzesi hariçte. Ama iyi birine benziyordu. Dinçer için ona zararı dokunmayan her insan iyiydi.

Yeliz gerginliğini gizlemek istercesine sevimli bir şekilde gülümsedi, elindeki dolu tabağı uzatırken.

"Tahinli çörek yapmıştım da komşuluk hakkı size de getirdim."

Dinçer teşekkür ederek tabağa uzattığında, Yeliz o anlarda merdivenlerde teyzesi ve yakın arkadaşı tarafından dinlendiğinin farkında olarak üzerindeki gerginlikle savaşıyordu. Karşısındaki adam belli etmemekte bir hayli onu zorluyordu. Öyle ki ne diyeceğini bile unutmuştu. Dinçer'in soru soran bakışlarıyla konuşmasını anladı.

"Görüşürüz." deyip oradan hızla uzaklaşan genç kızla Dinçer ne olduğunu anlamayarak genç kızın ardından bakakaldı.

Tam evin kapısını örtmek üzereyken Mehtap hızla önünden geçip merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Seslendi ama Mehtap onu görmemezlikten geldi. Bugün herkes bir garip diye düşünüp eve girdi.

Mehtap arabasına binip hastanenin yolunu tutarken Nilüfer'in hastalanan kızı Sude'yi bile unutmuş ağzının içinden yakışıklı adında nam salan komşusuna söyleniyordu. Daha yeni taşındın bu ne hız böyle!


***

Nilüfer hastaneden çıkarıp eve getirdiği kızının uyumasıyla saçına dokunup odadan ayrıldı. Salona indiğinde arkadaşının yanına gitti.

"Sonunda uyudu." dedi kanepeye otururken.

"Çok korktu."

"Hem de nasıl, aynı babası iğne gördüğü anda bir fena oluyor."

İkili gülmeye başladı.

"Hastaneye geldiğinde pek bir keyifsizdin, bir şey mi oldu?" Hastanede kocası varken sormak istememişti.

Mehtap "Hava değişikliğinden sanırım yoksa bir şey olduğu yok." dedi ve ardından ben artık gideyim. Malum annem evde tek. Sen yine bir şeye ihtiyacın olursa haber ver, ben hemen gelirim. "

" Biliyorum çok sağol. "dedi minnetle.

Kapıya kadar eşlik etti." İyi akşamlar. "

" Sana da."


***


Akşam saatinin serinliği eşliğinde balkondan sokağı seyrediyordu. Mehtap'ın kendisine karşı olan tutumuna hiçbir gerekçe bulamıyordu.

Sokağa giriş yapan arabanın kimin olduğunu bilen Dinçer gözleriyle Mehtap'ın arabasını park edip inmesini izledi. Mehtap arabasının kilitleyip apartmana doğru ilerlerken anlık bir hisle başını kaldırdı ve Dinçer'in ona baktığını gördüğünde ise sabah ki durum geldi aklına, sanki bir an bile unutmuş gibi.

Önüne dönüp bir hışımla yürümeye başladı.

Bana neyse hiç yani!

***

"Tembel kalk artık."

Yeliz, pikesi ve küçüklüğünden beri sarılarak uyuduğu ayısına iyice sokulup, son dakikalarda kulağını tırmalayan sesi yok saymaya çalışırken, bu kez Begüm'ün sesi ulaştı kulaklarına.

"Teyze ben spor için gereken her şeyi hazır ettim."

"Güzel." dedi Zühre ve ardından bezgince gözlerini yatakta miskinliiğine devam eden yeğenine çevirdi. "Keşke herkes senin gibi olsa."

Uyandırma işine bu kez Begüm devr aldı. "Can kuş, kalk lütfen."

Begüm'e karşılık tek gözünü açıp sersemce baktı Yeliz. "Ne oluyor ya?"

Begüm yatağın kenarına oturup, arkadaşının başını okşadı. "Hemen kalkman gerekiyor, yoksa geç kalacaksın."

Yeliz duyduğu cümle karşısında iki gözünü de hızla açıp, odasındaki duvar saatine baktı. Çünkü işine bu güne kadar geç kalmamış vede asla geç kalmak istemezdi. Saat sabahın 4.30 gösterdiğini gördüğünde, derin bir nefes alarak, başını kaldırdığı yastığa bırakıp "İşe gitmeme daha çok var." dedi ve gözleri yumdu.

"Bu kız beni delirtecek."

Zühre çıktığı odaya sinir içinde geri dönüp, pikeyi Yeliz'in üzerinden hızla çekti"Hayatının şansına geç kalıyorsunuz hanım efendi."dediğinde Yeliz yatakta doğruldu. Güçlükle açtığı gözleriyle karşısındaki ikiliye şaşkınca bakarken algıları kapalı olan Yeliz'e ilk açıklamayı sakin ve tane tane konuşarak arkadaşı Begüm yaptı.

" Can kuşum, her sabah Dinçer bu saatlerde dışarıda spor yapıyormuş, onun için senin de hemen hazırlanıp dışarı çıkman gerekiyor. Elindekileri Yeliz'e uzatıp, sözlerine devam etti."Bunlarda senin giysilerin. "

Yeliz ve spor!

Aynı cümle içinde bile komikti genç kız için. Yüzündeki sersem ifadesiyle"Spor ve ben "teyzesinden aldığı bakışlarını, arkadaşına çevirdi." Siz delirdiniz mi? "

Zühre kaşlarını çattı." Deli senin gibilere derler. Kalk artık bu kadar çene yeter. "

Odayı terk eden teyzesinden sonra, Yeliz arkadaşıyla göz göze geldi."Emir büyük yerden, üzgünüm."

Dakikalar sonra Yeliz kendisini sokakta tempolu bir şekilde koşarken buldu, kendisine inanamayarak. Aslında teyzesinin gözü onun üzerinde olmasaydı bir kaç adım sonrasında bulduğu ilk yere otururdu da aklı başında olan hiçbir insanın teyzesini karşısına almasını tavsiye etmezdi. .

"Hedef görüş açımızda."

Yeliz teyzesinin sesini kulağına yerleştirilen kulaklıktan duyduğunda kendisini baskına giden polis gibi hissetti. Yüzüne hayret edercesine bir ifade yerleşirken, teyzesinin sesini tekrardan duydu. "Burda senin için uğraşıyoruz."

Teyzesi ev hanımı yerine bir dedektif olma yolunda adaydı Yeliz'e göre. Dinçer'in neyi sevdiğine, saat kaçta uyanıp spora gittiğini bile nereden öğrenebilmişti, hayran ediyordu. Bence bu buz dağının görünen kısmıydı. Daha Allah bilir neler çıkacaktı ajan Zühre'den.

" Bittim ben. "dedi nefes nefese kalan Yeliz.

"Bırakırsan fena yaparım."

Yeliz hızını yer yer azalmış olsa da hedefe azimle yaklaşmıştı, yaklaşmasına da ne diyecekti? Böyle şeylere oldum olası uzaktı. Ah be teyze beni ne hallere soktun!

Dinçer'in onu fark etmeden bu işten vazgeçmek için hareketlendi ama kulağını sağır eden bir sesle adımını sonlandırdı.

"Aklından bile geçirme."

Zaten o anda olan olmuş ve Dinçer tarafından fark edilmişti. Dinçer selam verip komşusuna devam ederken Yeliz de ona eşlik ediyordu. Koşu sırasında çöreklerin çok lezzetli olduğunu belirtip tekrardan teşekkür etti. Yeliz elini bile sürmediği çöreklerin kendisi yapmış gibi rol kesti.

Bir süre koştular. Artık dönüş yoluna doğru koşmaya başladıklarında, Zühre gizlediği yerden bezgince konuştu.

"Bu kadar zor değil, artık yap şu daveti."

O kadar kolaydı zaten!

"Bir şey mi dedin?"

"Yooo hayır."

***

Mehtap yataktan kalkıp temiz hava almak için odasının camını açtı. Derin bir nefes aldığı havayı geri verirken, Yeliz ve Dinçer'in beraber binaya doğru geldiklerini gördü. Yeliz'i normalde severdi ama bu ara gözüne nedense çok batıyordu. İçeri geçip hızla hazırlanmaya başladı. "Bunlar işi çoktan pişirmiş, yoksa sabahın köründe neden yan yana olsunlar ki."

***

Gün boyu Mehtap kendini işlere vermişti. Kimseyle eskisi gibi konuşmadığı iş arkadaşlarının da gözünden kaçmamıştı. Ama kim sorarsa bir şey olmadığını söyleyip konuyu kapatıyordu.

Kızının sağlık durumu nedeniyle Nilüfer bu gün izinliydi. Nilüfer'le akşam saatine doğru konuşup bankadakilerle birlikte geçmiş olsuna geleceğini bildirdi eğer müsaitlerse.

Nilüfer geçebileceklerini söylediğinde Mehtap telefonu kapatıp kafasını yine işlere gömdü. Bugün Nilüfer'in işlerinin tüm sorumluluğunu da kendisini üstlemmişti, gönüllü olarak.

O anda izlenildiğinin farkında bile değildi. Dinçer keyifsizce önüne döndü. Tüm gün herkesin yanına gidip konuşmuş kendisine sıra geldiğinde ise Faruk'la dosyayı göndermiş, onunla muhatap olmamıştı. O anda Faruk'a o anda başka acil işleri olduğunu öne sürmesi Dinçer'in o dakikadan sonra harekete geçmesini sağladı.

Yarım saat sonra Mehtap'ın peşinden kahve alma bahanesiyle gittiğinde, Mehtap yine onu ertelemişti işi olduğunu bahane ederek. Mehtap tüm gün Dinçer'le bir araya gelmekten kaçındı.

Akşam mesai bitiminde sözleştikleri gibi bankanın önünde toplaştılar.Her şeyden habersiz olan Dinçer arkadaşlarına iyi akşamlar."taksi durağına doğru ilerlerken, herkes arabasına bindi.

 

 

Loading...
0%