Yeni Üyelik
7.
Bölüm

5. Bölüm İLANİ AŞK

@karayazar

 

Nilüfer Davut beyin istediği dosyaları teslim ettikten sonra eline iki kahve alıp soluğu Mehtap'ın yanında aldı. Fincanın birini masanın üzerine bıraktı. "Aranızın düzenmesine sevindim."

Mehtap kimden söz edildiğini anlamazdan gelerek "Kimden söz ediyorsun?" deyip kahveye yöneldi.

Nilüfer bedenini masaya indirip fısıltıyla konuştu.

"Dinçer'den söz ettiğimi pekala biliyorsun."

Mehtap içtiği kahveyi yutkunup"Önemsiz bir şeydi. "dedi konuyu kapatmak istercesine.

" Bende öyle düşünmüştüm zaten."

Nilüfer son sözünü söyleyip yanından ayrıldığında Mehtap üzerindeki gerginlikle öylece kala kaldı. Neden bu denli gerildiğine de bir anlam veremiyordu.

***

Mesai bitiminde Faruk yaptığı telefon görüşmesini keyifle sonlandırdı. Bankadan çıkmak için masasındaki son kontrolleri yapan Dinçer'in yanına gitti.

Masanın uc kısmına yarım bedenini yerleştirip"Benimle gece eğlencesine ne dersin dostum? "

Faruk'un sorusuna soruyla karşılık verdi. "Ne eğlencesi?"

Dinçer'e biraz daha yaklaşıp sesini alçak tutarak"elimde fazladan bir kız var." dediğinde, Dinçer algılama problemi yaşıyordu.

"Ne kızı?"

Faruk bir kahkaha attı. Yine aynı ciddi tavrıyla devam etti.

"Bildiğimiz kız, 90 ,60 ,90"dedi eliyle vücut hatları çizerek. Dinçer o anda iş arkadaşının kadın pazarlayan bir pez*ve*k olduğunu düşündü, Faruk Dinçer'in yüz ifadesinden onu yanlış anladığını düşünüp hemen açıklamaya başladı.

"Bana öyle bakma, hatunlar tek gecelik kızlar. Gönüllüler anlasana."

Dinçer duyduklarına inanamıyordu. Daha Dinçer ağzını açıp konuşmadan olanlara kulak misafiri olan Serdar Faruk'a cevap verdi.

" Rahat bırak çocuğu."

Mehtap ve Nilüfer ne olduğunu anlamak istercesine onlara taraf döndüklerinde, "Benim tüm çabam Dinçer'in sizin gibi birer memur hayatı yaşamaması."dediğinde, Serdar" bilmez miyim" dedi, sesindeki derin imayla.

Faruk bozulmuş gibi baktı Serdar'a. Dinçer'e dönüp" Sen ona bakma, onun içi geçmiş, sen benimle geliyor musun gelmiyor musun, onu söyle? "

Nilüfer" bu çocuk herkesi kendi gibi sanmaktan ne zaman vazgeçecek." diye yanındaki arkadaşına söylenirken,
Mehtap onu duymuyor gibiydi. Dinçer'in Faruk'a olumlu bir cevap vereceğini umarak, Nilüfer'e"hadi gidelim"dedi ve hızla bankanın çıkışına doğru ilerlerken Dinçer gözleriyle onu takip ediyordu.

" Daha düşünecek misin, hayır bunda bu kadar düşünecek ne var anlamadım."

"Nedense hiç şaşırmadım." dedi Serdar.

"Ben eve gidip kitap okumayı tercih ederim." deyip hızla Mehtap'a yetişme umuduyla koşar adım bankadan çıktı.

Mehtap arabasını çalıştırdığı vakit onu yakalamış olsa da yüzüne sadece soğuk bir tebessümle baktı.

Kesin onu da Faruk gibi biri sandı. Bu ihtimal bile Dinçer'in kalbine ağır geliyordu.

***

Annesiyle birlikte akşam yemeğini yiyen genç kadın fazlaca düşünceliydi. Aklının sürekli bankanın mavi gözlü delikanlısında oluşunu bir türlü engel olamıyordu. Bu durum iyiden iyiye canını sıkıyordu. Onu her görüşünde kalbinin ağzından çıkacakmış gibi atmasının bir an önce son bulmasını istiyordu.

"Yemeği mi beğenmedin?"

"Hıı, bir şey mi dedin anne?"

"Yemeğine hiç dokunmamışsın, beğenmedin mi?"

"Olur mu hiç, sadece çok yorgunum. Uyusam iyi olacak."

"Bu saatte mi?" dese de Mehtap masadan çoktan kalkmıştı. Annesini duymadığını cevap vermemesinden anlamıştı.

Yatağına oturdu. Karşısındaki duran aynaya kaydı gözleri. Usulca ayağa kalktı, aynanın yakınına gidip yüzünü incelemeye başladı. Yüzünde ufaktan beliren ince çizgiler. Son zamanlarda kendini ne çok ihmal etmişti. Aldatılmanın suçlusu olarak kendini görmesi onu hayata küstürmüştü. Bir an için Dinçer'le yaşıt olduklarını hayal etti. Sonra iş çıkışı duydukları geldi aklına ve hırsla yatağa geri döndü. Dinçer'de masum değildi, diğer tüm erkekler gibi.

***

Balkonda kitabı okuyan Dinçer birkaç sayfa sonra kitabı elinden bıraktı. Ayağa kalkıp binanın çevresine bakmaya başladı. Acaba Mehtap'ı aramasam mi? diye bir düşünce geçse de hemen bu düşünceden vazgeçti. Saçma bir hareket olurdu. Hem neyi nasıl açıklayacaktı, ne sıfatla böyle bir şeye kalkışacaktı. Kitabı bıraktığı ahşap masanın üstünden alıp eve girdi.


***

Gece doğru düzgün uyumayan genç adam sabah koşusunu bu gün biraz daha erkene almıştı. Eşorfmanlarını üzerine giyip kendini sokağa attı. Koştu koştu koştu. En son evine yakın bir yerde açık gördüğü fırından taze simitler alıp, eve doğru yine aynı tempoyla koştu.

Terlemiş bedenini önce aldığı ılık duşla rahatlattı. Ardından üzerini giyinip evden çıktı, elindeki simit dolu poşetle.

***

Mehtap bugün at kuyruğu yapmıştı, önceki günlerin aksine sıkı topuz yaptığı saçlarını özgür bırakmayı tercih ederek. Yüzüne aşırıdan uzak bir makyaj yapmış olsa da göz çevresinde yeni yeni beliren çizgilerle biraz fazla zaman harcamıştı.

Hazırlanması bittiğinde, annesi onu kahvaltı masasında bekliyordu. Bugun kahvaltıyı Nilüfer'in getirecekleriyle yapacağını söyledi, canı hiç bir şey istemediği için annesine yalan söylemişti. Çantasını aldığı gibi evden ayrıldı.

Zübeyde Hanım kızından bir değişiklik sezimlese de bunun hakkında bir şey söylemedi. Kokusu yakında çıkardı nasıl olsa, diye düşündü.

***

Serdar dinlemek istemediğini belli etmesine rağmen Faruk gece takıldığı kadını nasıl kendine hayran bıraktığını anlatıyordu. Faruk yakışıklı olmasının yanında ağzı da fena laf yapıyordu, ikna edemeyeceği kız yoktu dünya üzerinde kendisine göre. Bu özelliğiyle ne kadar övünse de iş arkadaşları tarafından pekte saygı duyulmuyordu bu konuda.

Mehtap Ve Nilüfer'de şahit olmuştu Faruk'un kendini övme senfonisine. Adam olmaz bakışları attılar birbirlerine.

Dinçer mesainin başlamasına dakikalar kala bankadan içeri giriş yaptı. Herkese içten bir gülüşle "Günaydın." diyerek.

"O bakıyorum da pek bir keyiflisiniz Dinçer bey." dedi abartılı el hareketinin de varlığıyla Faruk ve ardından devam etti. "Neye borçluyuz bu neşenizi? "

"Sabah zinde kalktım, ondan bu neşem." diye cevap verdiğinde, Faruk ağzıyla saçma bir ses çıkardı. "Bizde yedik."

"Sen ona aldırış etme."

Serdar Faruk'u ciddiye almama konusunda genç adamı uyarırken, Faruk "düşüncelerimizi söylemek de suç oldu, vay arkadaş." dedi serzenişte bulunup.

Nilüfer "Biz ona hak arasında boş boğaz diyoruz."dediğinde herkes gülmeye başladı.

" Aman be sizinle sohbet edende kabahat. "deyip masasına geçti. Mesai başladığında herkes işini yapmaya başladı.

Çay dağıtımı yapan persolene simitleri bankadaki çalışanlara dağıtmasını rica etti Dinçer. Herkes keyifle simitlerini ısırmaya başlarken Mehtap simidi masasının bir köşesine bırakıp aç olmadığını söyledi, yemediğini merak eden arkadaşlarıma.

Öğlen arasında Serdar ve Faruk'un işleri çıktığından, Nilüfer'in de dışarda özel işleri olduğu için yemekte bir arada değillerdi. Mehtap çekmesinde her zaman bulunan çubuk krakerlerden birini çıkarıp yemeğe başlarken, Dinçer hazır fırsatını yakalamışken Mehtap'ın yanına gitti. Karşısına geçip "Aramızdaki sorunu hal ettiğimizi sanıyordum."

"Öyle zaten."

Dinçer ısrarla bakıyordu genç kadının aksine.

"Ben bugün ki tavrından dolayı emin olamıyorum. Tavırlı gibisin bana. Fark etmeden kalbini. Kıracak bir şey mi yaptım.?"

"Hayır."

"Yüzüme bakmıyorsun."

Bakarsa erirdi ve bu denli soğuk konuşamazdı.

"Çalışıyorum," önünde duran rastgele bir dosyayı inceliyormuş gibi yapıyordu.

Masanın önünde duran sandalyeden birine oturdu.

"Dün sana söylediğim sözlerden ötürü mü, böylesin?"

"Dün ne söylemiştin ki?" Net hatırlamasına rağmen yine duymak istiyordu.

" Anlamamış olamazsın sana karşı hislerimi. İlk günden beri kalbim sadece sen diye atıyor. Nasıl oldu diye sorma bana oldu işte. Lütfen artık beni yok sayma. Kalbim üzülmekten çok daha fazlasını hissediyor."

Donup kaldı. Duymayı beklediği sözler bunlar değildi. Zaten dün söylediği ima dolu sözleri de önemsememeyi tercih etmişti. Çünkü kendisini ablası gibi gördüğünü düşünmüştü. Aksi mümkün olamazdı. Üzerinde durmadım dese de zihni, kalbi o anın büyüsünde kaybolmuş gibi hissediyordu kendini. Ne yani şimdi o da onu sevdiği gibi sevdiğini mi söylüyordu. Bu imkansız, Hayal görüyor olmalıydı.

Başını kaldırıp Dinçer'e baktığında yüzündeki ifadeden ne kadar ciddi olduğunu anladı.

Ayağa kalkıp bankadan dışarıya çıktı, Mehtap'dan bir süre cevap alamayışının ardından. Çok üzülmüştü. Hiç böyle hayal etmemişti duygularını açık etmeyi. Hem bunu bankada gerçekleştirdiğine inanamıyordu, ama Mehtap'ın artık hislerini bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekiyordu. Herşey ani ve hızlı olsa da, olan olmuştu artık vede Dinçer kendinden de hislerinden de hiç olmadığı kadar emindi.

Mehtap ne yaşamıştı demin idrak etmekte güçlük çekiyordu. İlani aşk edilmişti kendisine hemde ani bir şekilde mekan fark etmeksizin öyle damdan düşer gibi. Ne yapacaktı. Bunu bildiği halde nasıl yüz yüze gelecekti genç adamla. Onunla birlikte olmayı çok istese de bu çok yanlıştı. Hem doğru olmazdı. Kendisinden gençti ve bu onu korkutuyordu. Keşke hislerini açıklandığında ona bu işin olmayacağını söyleyebilseydim diye kendini yiyip bitirse de genç kadın sonrasında, bunu söylemeyi ilk başta kalbi red ediyordu.

Loading...
0%