Yeni Üyelik
10.
Bölüm

8.Bölüm KARMAŞIK DUYGULAR

@karayazar

Mehtap Dinçer'in yanından ayrılıp evine girdiğinde demin olanları düşünen zihniyle eli dudaklarının üzerinde gezinmeye başladı.

Mutfağa yöneldi ve dolaptan bir su çıkarıp bardağa doldurdu. Suyu kana kana içerken o andaki susuzluğunu yeni fark etmiş gibiydi. Bedenini esir alan sıcaklık yanaklarına alev topuna çevirmişti.

Mehtap elindeki bardağı mutfak tezgahının üzerine bırakıp odasına doğru yol alırken sessiz adımlarla önce annesinin odasının önünden geçti. Kapıyı ağır hareketlerle aralayıp baktığında annesinin sırtı ona dönük olduğu için uyuduğunu düşünüp ses çıkarmadan oradan uzaklaştı.

Zübeyde Hanım kapının örtülmesi ile yatağında hareketlenip bedenini kapıya doğru çevirdi ,yüzü asık ve son günlerde olduğu gibi yine çok derin bir düşünce içinde öylece durdu.

Genç adam yanında kaçarcasına giden kadının ardından bir süre bankın üzerine oturup öylece düşündü. O da genç kadın gibi heyecanlı ve karmakarışık duygular içindeydi. Elbette ki genç adam da ilk defa bir kadınla öpüşmemişti ama ne var ki ilk kez bu denli birini öperken tüm benliğiyle hissetmişti . Gerçek sevgi demek böyle bir şeydi öğrenmişti artık genç adam vede hislerinin güzel bir karşılığı olduğuna da ayrıca seviniyordu.

Kalbi çoğu insanın dediği gibi kelebekler kanat çırpıyordu. Gerçi genç adamın tüm bedeninde geziniyordu o minik kelebekler.

Bir süre daha bankın üzerinde yaşadığı durumu ve duygularını tarttıktan sonra ayağa kalkıp binaya doğru yürümeye başladı.

iki aşık kendi köşesine çekilmişken Zühre kendi içinde hain planlar kuruyordu ,yeğenin bu konuda Fikri çok açıktı teyzesine onları rahat bırakmasını söyledi ama Zühre kafaya koymuştu yeğeniyle Dinçer arasında bir şey olma ihtimaline karşılık mehtap'i saf dışı bırakmayı düşünüyordu.

 

***

ERTESİ GÜN

 

Mehtap ve Dinçer için gün çok güzel başlamıştı. Dinçer'den gelen mesaj da Mehtap'ın zaten günü o anda aydınlanırken, Dinçer bu flört başlama aşamasıyla gayet keyifli keyifli sırıtıyordu. Bankada işler yine eskisi gibi olmaya başlamıştı. Mehtap Dinçer ile konuşuyor ama eskisinden daha fazla dikkat çekmemek için uğraşıyordu bu kez. Sanki yanlış bir bakış bir gülüşle yakalansa kendilerine ele vereceklermiş gibi hissediyordu. Bu heyecanı ikisi de aslında sevmişti içten içe Ama Mehtap'ın korkusu birilerinin aralarındaki ilişkiyi fark etmesi olsa da Dinçer'in de korkusu genç kadının kendinden yeniden uzak kalma düşüncesiydi. Yoksa Dinçer göğsünü gere gere Mehtap'la aşkına herkese ilan edip sahip çıktığını haykırmak istiyordu. Genç kadının bu konudaki hassasiyetini bildiği için her şeyi akışına bırakmayı tercih etti.

Zaten sabahleyin genç kadınla mesajlaştığında, Mehtap aralarındaki durumun hiç kimse tarafından bilinmesine hazır olmadığını ve bir süre daha böyle gizli kalmasını rica etti. Genç adam gizli kapaklı şeylerden haz etmese de genç kadının bu düşüncesine saygı duyduğunu belirtti.

***

Öğle arasında sadece bankada ikili ve kapıdaki güvenlik görevlisi kalmıştı.

Dinçer elinde tuttuğu iki fincanla Mehtap'ın bulunduğu yere doğru gitti.
Ona bir fincan sıcak çay uzattı, tam sevdiği gibi hazırlamıştı.

Mehtap küçük bir teşekkürle ona baktı. Fincanı ellerine alırken, aslında bu basit hareketin ona ne kadar çok şey anlattığını fark etti.

"Oturmaz mısın?"diye sordu genç kadın.

"Bir an hiç sormayacaksın sandım." dedi o etkileyici gülüşüyle.

Dinçer sandalye yerleştiği gibi genç kadını Seyre daldı.

"Bana öyle bakmazsan olmaz mı?" diye sordu genç kadın.

"Ne yapayım, gözlerim komutları beynimden değil kalbimden alıyor." dediğinde Mehtap'ın kalbine doğru ılık bir şeyler akmaya başladı.

Mehtap yine utandı. Utangaç bir şekilde tebessüm etti ,bu genç adam Mehtap'a çok iyi geliyordu.

Birlikte Mehtap'ın yaptığı kekten yiyip sohbet ettiler.

***

Bankaya Serdar ve Faruk beraber giriş yaparken Faruk konuştu karnını okşayarak.

"Yine ne yedik be."

Serdar hemen cevap verdi.

"Her şeyi sildin süpürdün oğlum."

"Sanki çok şey yedim ,hemen de abart." diye kendini savundu Faruk.

"Bi beni yemediğin kaldı."

"Allah'tan bu seferki yemekler sendendi, yıl boyu konuşursun artık."

"Ben sen miyim?"

İki erkek tatlı bir aatıma eşliğinde masalarında geçerken Nilüfer cep telefonu ile bir görüşmesi yapıyordu. Mehtap Nilüfer'e dikkat kesildi o anda. Yüzündeki ifade pek de keyifli olmayan bir konu hakkında konuşulduğunu belli ediyordu. Nitekim Nilüfer masasına yerleşirken karşı tarafa" Tamam yarın randevu saatinden 15 dakika önce orada olacağım."dediğinde ,Mehtap bunun ne randevusu olduğunu tahmin ettiğinden yüzüne acı bir ifade oturdu.

Masasından kalkıp Nilüfer'e doğru yürümeye başladı. Nilüfer'in yanına geldiğinde Nilüfer kötü bir şey yaparken yakalanmış bir çocuk gibi suçluluk duygusuyla gözlerini arkadaşından kaçırıp masasındaki gereksiz objelere dikti.

Mehtap arkadaşına doğru eğilerek konuştu.

"Demek çocuğu aldırmakta kararlısın bu tek senin kararın mı ,yoksa Demir'de seninle aynı fikirde mi?"

Nilüfer yarı kızgın sesiyle."Şunu yapmayı keser misin zaten benim için buna karar vermek çok zordu ve evet merak ediyorsan Demir'in bundan haberi yok ve olmayacak da."

"Yanlış yapıyorsun."

"Beni uyarma ve işime de karışma lütfen."

" Ben İleride pişman olmanı istemediğim için seni uyarmıştım." dedi kırılmışlığını belli eden sesiyle.

Nilüfer son söylediği sözün pişmanlığı ile yanından ayrılmış olan arkadaşının ardından baktı üzgün bir yüzle. Ama bu konuda kimsenin akıl vermesini istemiyordu zaten bu kararı almak onun için çok zor ve yıpratıcı bir süreçti ve yeniden o korku içinde yaşadığı günlere geri dönmek istemiyordu.

Yeniden ölümle burun burnuna gelmekten korkuyordu, ölüm değildi korkusu. Kızını bu dünyada annesiz bırakmak düşüncesiydi. Çünkü kendisi de annesiz büyümüştü ve üvey anne ile büyümenin ne kadar zor bir şey olduğunu farkındaydı.

Mehtap'ın masasında keyifsiz bir şekilde çalışması Dinçer'in gözünden kaçmadı. Ne olduysa Nilüfer ile konuştuktan sonra olduğunun farkında olarak aralarında ne geçtiğini merak etse de, şu an için sormak ona pek doğru gelmiyordu.

***

İş çıkışı Dinçer ile beraber deniz kenarına gelen genç kadının ağzını bıçak açmıyordu. Denizin sakinleşen dalgalarına bakarken içindeki huzursuzluğu hissediyordu. Gözleri bulanık, düşüncelerini bir türlü toparlanmıyordu. Genc adamın yanında olduğunu biliyor, ama yine de yalnız hissediyordu. Bir süre sessizce oturdu, sadece dalgaların kıyıya vurmasını dinledi.

Genç adam, kadının suskunluğunu farkındaydı ama ona dokunmak için acele etmedi. Birkaç dakika sonra, genç kadının ellerini nazikçe tuttu ve başını hafifçe eğerek, "Buradayım," dedi sevecen bir şekilde.

Kadın, önce ona bakmadı, gözleri denizdeydi. "Bazen sadece biraz sessiz kalmak istiyorum," dedi, sesi alçak ve kırık. Çünkü yapmacık olarak mutlu görünmekten çok yorulmuştu.

Dinçer genç kadının parmaklarını yavaşça okşayarak, "Hiçbir şey konuşmana gerek yok," dedi. "Burası senin alanın. Ben de seni izleyerek, sadece burada oluyorum."dedi.

Kadın bir süre daha sessiz kaldı, ama genç adamın sıcaklığını hissederek, derin bir nefes aldı. Onun varlığı, içindeki boşluğu biraz olsun hafifletiyordu. "Yalnız değilim," dedi sonrasında, hafifçe gülümseyerek. "Ama bazen içimden bir şeyler kayboluyor gibi hissediyorum."dedi itiraf edercesine.

Kadının ellerini sıkıca tuttu. "Sadece kaybolmuş gibi hissediyorsan, kaybolmak da bir tür yolculuktur," dedi.

"Ben de seni bulacağım."

Gözlerini genç adamın gözlerinden kaçırmadan, hafifçe gülümsedi. Her şeyin tam olmadığı bir anda, ona güvenmenin huzurunu hissetti.

Loading...
0%