Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@karayelataman

Yürüyordum gök yüzünün altında, deniz sesinin yanında. Hayatımın belirsizliği için de yürüyorum, kendimi özümü bilmeden yürüyorum, hiç kimseyi tanımıyorum hiç kimseyi bilmiyorum. Tek tanıdığım kişi general.. ben Barlas Bartu Ataman, yeni ben buydu, kendini bilmeyen, özünü arayan Barlas, ben kimsesiz miydim?

Devlet için çalışıyordum artık, ajan olarak. Üst düzey olarak çalışmaya başlamıştım.

Bu yorucu oluyordu, ama sonuç olarak düzenli bir iş ve kalacak yerim vardı.

Bu bazen her şey yolunda gibi hissettiriyordu. Bu sanırım iyiye işareti, yada bana öyle geliyordu. Belki de öyle gelmesi lazımdı neyin doğru neyin yanlış olduğunu çözebilecek durum da değildim şu an. En kötü duruma bile şükür ediyordum. Sadece bazen aklıma gelen acaba ben eskiden kimdim? Sorusuydu.. ama kendime dair hiç bir şey bulamıyordum ve bu beni daha da zorluyordu. Böyle mi olması gerekti? İnanın hiç bilmiyorum keşke bilsem. Keşke ne olduğumu bilseydim..

Sigaramı yaktım ve İstanbul'un manzarasının tadını çıkarmaya başladım, en azından bunun iyi olduğunu biliyordum. Ben dalmışken kapı çaldı. Normal bir çalış değildi bu, hızla ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Kimdi bu alacaklı gibi çalıyordu. Kapıyı açtım ve çalan kişiye baktım teşkilatan bir kaç kişiydi ve önlerinde general vardı. Ne oldu der gibi baktım hepsine.

"İçeri almıcak misin devrem, donduk da"

"Biraz daha dönün o zaman" diye üstlerine kapatırken fatih ayağı ile kapıyı tutu.

"Saçmalama haydi aç kapıyı da girelim"

"Ula yangazlar, gidin başımdan!"

"Gitmiyoruz sen eve kitledin kendini çıkmıyorsun" dedi murat. Benim sinirler yine tavan olcak belli. Sabır çekerek kapıyı açtım. Eve girdiler, bende mutfağa geçerek kahve yaptım. Kahve olduktan sonra yanlarına geçtim verdim hepsine.

"İnşallah yanarsın fatih" dedim fatih'e verirken. Altan sırıtıyordu kesin bir şey vardı da bana söylemiyorlardı.

"Ne oldu da bu saate geldiniz?"

"Aslanım yeni görev geldi sana, yarın ona gidiceksin"

"Ne zaman belli oldu?"

"Bir kaç gün önce"

"Keşke direk yarın söyleseydiniz, ayak üstü giderdim"

"Öyle planlıyordum ben zorla getirdiler beni" dedi general. Gözümü devirdim.

"Ne görevi?"

"İspanyol teşkilatı tarafından korunan bir mafya örgüt lideri olan Abdullah kaplan, yakın zamanda bir balo düzenliyor İspanya da. Sorun şu ki ülkeye kaçak olarak silah, uyuşturucu ve insan sokuyor. Bir çok adamını yakaladık ama hiç biri konuşmuyor aleyhine hiç bir şey söylemiyor. Bu yüzden tam olarak neyi nerden, ne kadar soktuğunu bilmiyoruz."

"Ben ne yapicam, peki?"

"Sen oraya gidiceksin, onun kızını bulacaksın ağzından laf almaya çalış biliyordur bir şeyler. Eğer o olmazsa içlerine gir onlar gibi görün onlar gibi haraket et. Güveniyorum sana."

"Tamam, yarın kaçta gidiyorum"

"Yarın saat sabah 9 da uçağın kalkıyor. Bu senin yeni kimliğin" iç çekti. Ve devam etti.

"Alex Telles, yaşın 24, Türkiye'den silah getirip götürüyorsun kaçak yollardan nadiren de olsa kaçak şekilde insanları ülkelere sokuyorsun bu yüzden Türkiye'ye girişin yasakladı, bunlar seni aralarına alması için iyi olabilir. Mecbur kalırsan anlatırsın."

Kafamı salladım, zor bı görev gibi görünüyordu. Uzun sürecekti..


 

Loading...
0%