Yeni Üyelik
15.
Bölüm
@kardikus

Dışarıdan duyulan müziğin sesi kulakları rahatsız edecek cinstendi. O kadar rahatsız edici bir yüksekliği vardı ki içeride buna nasıl katlanacağımı düşünmüştüm. Evet, ilk kez bir bara geliyordum. Bunun için heyecanlı ya da meraklı falan değildim. Sanırım nedenini bilmediğim bir şekilde sadece burda olmak istiyordum.

 

Emir başıyla mekanı gösterdiğinde arabanın önünden geçip yanına geldim. Bana kısa bir bakış atıp yüzümü süzdükten sonra bir anda elimi kavradı. Ben ne olduğunu anlayamadan yürümeye başladığında peşinden ilerlemeye koyuldum.

 

Çevredekilerin dikkatini çekmek istemediğim için sessizce birkaç kez elimi çekmeye çalışsam da buna müsaade etmemiş daha da sıkı kavramıştı. Yüzüm kızarırken ellerinin ellerimde bıraktığı sıcaklık kalbimi ısıtıyordu sanki. Bu adamın hareketleri bünyemde elektrik etkisi yaratıyordu. Bunun sebebini çözebilmiş değildim.

 

Mekanın kapısına vardığımızda ızbandut gibi iki adam dikilmiş, Emir'i görünce önlerini iliklemişlerdi. Emir başıyla onlara selam vermiş ve mekandan içeri girmişti.

 

İçerisi loş ışıklarla aydınlık denilemeyecek kadar az aydınlatılmıştı ve bir koridor boyu uzanıyordu. Müziğin gürültülü sesi beni daha çok rahatsız etmeye başlamış, burnuma gelen yoğun alkol kokusu dolu olan midemi bulandırmıştı. Yanımdan geçen birkaç insanın omzuma çarpması bedenimi istemsizce hızlandırmış ve Emir'in arkasına iyice sokularak ilerlemeye başlamıştım.

 

Koridorun sonunda geniş bir alana çıkmıştık. İçerisi iki katlıydı ve geniş bir oynama pistinin etrafında yuvarlak masalar dizilmişti. İnsanlar masaların etrafına toplanmıştı ve henüz erken bir saat olmasına rağmen oldukça kalabalıktı.

 

Emir geniş alana geçmeden koridorun sonunda durmuş etrafı izliyorken bir anda bakışlarını bana çevirdi. Yüzüme bir şey öğrenmeye çalışıyormuş gibi bakarken "Sorun ne?" diye sordu duymam için oldukça sesli bir şekilde. Tek kaşı havalanmıştı.

 

"Sorun yok." dedim onun gibi bağırır tonda. Yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı. "Elimi az daha sıkarsan kemiklerimin kırılmasından korkuyorum. Kuru bir şeysin ama, gücün yerinde." dediğinde elini gerçektende sıkıca kavramıştım. Tedirgin olduğum zamanlar böyle tepkiler verebiliyordum ve bu benim istemim dışında gerçekleşen bir hareketti.

 

"Pardon." dedim elimi çekmeye çalışırken fakat Emir bırakmadı. Dudağı yana kıvrılırken bir anda beni kendine çekti ve kolunu belime dolayarak yanında durmamı sağladı. Belimin kenarında olan eli elbisenin incecik kumaşını sanki yakıp geçiyor tenimi kavuruyordu.

 

Şaşkınlıkla gözlerim irileşirken dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Benim dik başlı korkusuz kızım yoksa buradan hoşlanmadı mı?" diye sorduğunda yüzünü uzaklaştırırken kaşlarının alayla havalandığını gördüm.

 

"Korkmadım. Sadece biraz fazla gürültülü ve rahatsız edici derecede kalabalık." diye sordum laf çarparak gözlerimi devirip. Gülümsedi ve belime doladığı koluyla hafif kuvvet uygulayarak beraber yürümemizi sağladı.

 

"Tedirgin olmana gerek yok, arkadaşlarım gelsin, rahat edemezsen gideriz. Söylemen yeterli." dediğinde beni kendine daha çok bastırdı. Bu hareketi anlamsız bir şekilde güvende hissetmeme sebep olurken içten içe kendime kızdım. Kimseye bağlanmamalı ve böyle hissetmemeliydim. Özellikle benden yaşça büyük ve oldukça başarılı zengin birine.

 

Boş masalardan birine geçtiğimizde gözlerimi Emir'e diktim. "Buna gerek yok. Rahatsız olursam ben arabada beklerim. Sen keyfine bak." Beni umursamadı ve tepkisiz kaldı. Mavi gözleri kısılmış etrafı incelemeye devam ederken istemsizce onu izlemeye koyuldum.

 

Kirpikleri kadınları kıskandıracak cinstendi. Uzun ve sık.. Sanki gök mavisi bakışlarını örtmek için özenle yaratılmış gibi.

 

"İlk defa bara geliyorsun değil mi?" diye sorarken ceketinin cebinden sigara paketini çıkarttı. İçinden bir dal aldıktan sonra ileri iteledi. Bu kez bana uzatmamasına şaşırmıştım.

 

"Yani, yeni reşit oldum." dedim uzatmayarak. Sonra başımla sigara paketini gösterdim. "Bana uzatmayacak mısın?"

 

Uzanıp paketi alarak tekrar cebine koydu. Bu hareketi kaşlarımı çatmama sebep olurken işaret parmağını burnuma dokundurdu. "Sana daha çok zararlı ve ben zarar gör istemiyorum." derken birkaç kez parmağını burnuma vurmuştu.

 

"İzin alacak değilim, istersem içerim." dediğimde sigarasını yakmış alaycı bir bakışla bana bakıyordu. Sigara dumanını dudaklarından özgürlüğüne bırakırken "Dene de gör bak neler oluyor." diye göz dağı vermeye kalktı. Gülümseyerek göz kırptı. Uğraşmak istemeyerek gözlerimi devirdim.

 

Sessizlik çöküp mekanın gürültüsüne kapıldığımızda Emir'in gözlerinin üzerimde olduğunun farkındaydım. Fakat cesaret edipte loş ışıkta bile maviliği yeri göğü yaracak kadar belirgin olan adamın gözlerine bakamadım.

 

Etrafı izlerken gözlerim istemsizce üst kata kaydı ve çiftlere tanık olmama sebep oldu. Üst kat sevgililerin mekanıydı anlaşılan. başımı çevirdiğimde Emir'in güldüğünü gördüm. "Sen cidden baya saf, masum kızsın." dediğinde "Sensin saf masum." diye atıldım.

 

Sigarasının son dumanını içine çekti.

Emir'in bakışları donuklaşırken suratı gerilmeye başladı. Merak edip baktığı tarafa baktım ve bize doğru gelen dört kişilik bir grup gördüm. Arkada gelen ikilinin çift olduğu belliydi fakat önde gelen ikili garipti. Erkek olan bana yamuk yumuk hareketlerle bakarken, kız kaşları çatık bir şekilde beni inceliyordu.

 

Başımı çevirme ihtiyacı hissedip görüş alanıma Emir'i aldığımda çenesinin kasıldığı gördüm. Memnun olmadığı bir durum vardı fakat bunun ne olduğunu anlayamamıştım.

 

Kız bir anda bana sürtünerek geçip Emir'in dibinde durduğunda yükselip yanağına bir öpücük konduracakken Emir bir adım geri çekildi. Kızın bu davranışı midemin kasılmasına sebep olurken istemsiz bir sinir dalgası bacaklarımdan yukarı çıktı.

 

Noluyordu bana böyle? Cidden Emir'in dediği gibi çocukça hareketler yapmaya başlıyordum.

 

"Selam!" diye arkadan gelen toplu sese önümü döndüm. Zoraki bir gülümsemeyi yüzüme bıraktığımda istemsizice hapşırdım. Dibime sokulan ve Emir'i öpmeye kalkışan sarışın kız parfümü sanırım üzerine boşaltmıştı.

 

"Selam." dedi Emir tok sesiyle. Müziğin sesi biraz azalmış ve daha sakin şeyler çalmaya başlamıştı. Kendimi dışlanmış grup üyesi gibi hissederken "Kim bu kız?" diye gelen soruyla sinirlenmiştim. Civciv sesli sarışın kız beni dikkatlice süzerken Emir'in bakışları da üzerimdeydi. Sarışın kızı omuzlarından hafif kenara itip yanıma geldiğinde kolunu omzuma attı.

 

"Tanıştırayım, Asel.. bir aile dostumuzun kızı. Üniversite için İstanbul'a geldi ve bizde misafir olacak." dediğinde kıpraşıp 'ne' diye tepki verecektim ki Emir'in omzumu sıktığını hissettim ve sustum.

 

"Meraba Asel.." dedi omzunda beyaz kürk olan siyah saçlı kız. "Ben Selin." derken bir adım yanıma yaklaştı ve sarılarak sıcakkanlı bir tanışma faslı yarattı. Bende kollarımı hafifçe doladıktan sonra çekerek kıza gülümsedim.

 

"Ben Engin." dedi elini uzatan çocuk. "Selin'in erkek arkadaşıyım." dediğinde gülümseyip elini sıktım.

 

"Bende Uygar." dedi neşeli sesi ile esmer bir çocuk. Elini uzatmak yerine Selin gibi sarılmaya kalkacakken Emir beni kendine çekti. Çocuk Emir'in bu davranışı karşısında şaşırmış görünmüyordu. Sadece gözlerinde biraz ürkeklik görmüştüm. "Me-memnun oldum Asel." dedi yutkunarak.

 

"Ebru bende." diye bir anda önümde beliren sarışın kız tehditkar bir şekilde bana bakıyordu. "Aramıza hoş gelmedin." dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

"Ebru!" diye baskın ve tok bir sesle araya giren Emir'e aldırmadım.

 

"Noluyo ya?" diye atıldım yüksek sesle. Fakat burnumun kaşınmasıyla tekrardan hapşırdım.

 

"Iyk!" dedi kız geriye bir adım atarken. "Kussaydın bir de üzerime." dediğinde kaşlarımı daha da çattım.

 

"Kusulmaya layık bir suratın olsaydı çoktan midemi boşaltmıştım." dediğimde tekrar hapşırdım. Parfümü tatlı bir çiçek kokusundan ibaretti ve aşırı derece de yoğundu. Bazı kokulara burnum alışabiliyordu fakat bu alışamayacağı kadar kötüydü.

 

"Ergenede bak sen.." dedi buruşturduğu suratıyla bana bakarken. Sinir tüm bedenimi kaplarken yumruklarımı sıktım ve göz ucuyla Emir'e baktım. Onun arkadaşı olabilirdi fakat benimle böyle konuşmaya hakkı yoktu.

 

"Derdin ne bilmiyorum ama bana bulaşma." dedim dişlerimin arasından. Bir kelime daha ederse yumruğu suratına geçirecektim.

 

"Yeter!" diyerek araya girdi Emir. "Neden geldin Ebru?" diye sordu sinirli yüz ifadesi ile bir aslanı bile ürkütecek şekilde.

 

"Abi valla ben haber vermedim." dedi Uygar yan taraftan araya girerken.

 

"Seni özledim." dedi kız masumlaşmış sesi ile. "Benimle görüşmüyorsun ki.." dediğinde Emir kızın koluna yapışıp "İlerde konuşalım." diyerek bizden uzaklaştırdı.

 

Ben arkadaşları ile masada kalırken içim farklı bir burkulmayla sızlasa da dışarı vurmadım. Ait olduğum yer değildi, burası da bu insanlarda. Müzik sanki iç karmaşamı hissetmiş gibi karmakarışık çalarken "Ben içecek bir şeyler alayım." diyerek masadan Engin de ayrıldı.

 

"Ne içmek istersin? Bende sana alıp geleyim." diyerek yanıma yaklaşan Uygar'ın gözlerinin içi gülüyordu.

 

"Teşekkürler." diye kısaca reddettim.

 

"Çekinmene gerek yok, sanırım bundan sonra bizimle berabersin." dediğinde Selin Uygarı kolundan çimdikledi.

 

"Yanlış havuza dalmaya çalışıyorsun. Emir seni o havuzda boğar ben söyleyeyim." Uygar'ın omuz silktiğini gördüm. "Yanlış bir şey yapmıyorum ki kızım." diye karşılık verdiğinde Selin Uygarı ceketinden çekip yanıma kendisi geldi.

 

"Sen bakma bu yılışığa. Her zamanki halleri. Engin getirir şimdi içecek bir şeyler." dediğinde gülümseyerek karşılık verdim. Çok muhabbet edecek bir ruh halinde değildim.

 

"Çok mu yakın aileleriniz?" diye sorduğunda kaşımın tekini kaldırıp ne demek istediğini sorar gibi baktım. "Yani Emir, kolay kolay kimseyi getirmez yanında."

 

"Yakınlar evet." diyerek kısaca cevap verdim.

 

"Canın sıkıldı galiba, sen Ebru'yu takma. Emir'i takıntı yaptı kendine. Tesadüfen karşılaşınca da peşimize takıldı."

 

"Canım sıkılmadı. Sadece gerdi beni." dediğimde Engin yanında garsonla beraber gelmişti. Garson tepsideki içecekleri masaya dizerken Selin'in yanına sokulup yanağına bir öpücük kondurdu.

 

"Ne içmek istersin?" diye sorarak diğer tarafıma gelen Uygar'a gözlerimi devirdim.

 

"Ben sevmem." diye karşılık versem de bardaklardan birine bir içki doldurup önüme bıraktı.

 

"Çekinmene gerek yok Asel." diyen Uygar'ın arkasında görüş alanıma Emir girdiğinde doğrudan ona baktım. Ne konuşmuşlardı acaba?

 

Birkaç adımda yanımıza gelip Uygarı ensesinden tutarak kendine çevirdi ve yakasına yapıştı. "Seni şurda gebertmemem için tek bir elle tutulur sebep yok Uygar. Yaş tahtaya basma. Başka kapıya." diyerek kenara iteleyip yanıma kendisi geldi.

 

"Tamam kardeşim. Sen sakin ol." dedi Uygar deminki havalı tavrının aksine. Sanırım bu arkadaş grubunun rahat olanı Uygar'dı. Ağır abisi ise Emir.

 

Emir yavaş hareketlerle bana döndüğünde önümdeki içki bardağına baktı. Yüzünü kulağıma eğerek "Bunu içecek misin?" diye altında tehdit yatan bir ifade ile bir soru yöneltti. Tıraş losyonunun kokusu burnuma dolarken Emir'e neden sinirli olduğumu düşündüm.

 

"Bilmem." dedim başımı hafif kaldırırken. Yanağındaki ruju görünce tüylerim istemsize diken diken oldu. "İçeceğim galiba."

 

Bakışları yüzümle buluşurken şaşırmış gibi gözükse de bir şey demedi. "İç elbette. Benin yanımdasın nasılsa." dediğinde gözlerimi devirdim.

 

"Sen neden sevgilinin yanına gitmiyorsun? Yarım kalan bir işiniz varmış gibi gözüküyor." dediğimde ne demek istediğimi anlamış gibi elini yanağına götürdü ve yeni tıraş olmuş yüzünü elinin tersi ile sildi.

 

"Kardeşim sorunu halletmişsin gibi gözüküyor. Ebru'da gelmediğine göre." dedi Uygar imalı bir şekilde.

 

"Pezevenk! Şu kızı peşinize takmayın demiyor muyum? Başıma bela oldu."

 

Konuşma bir süre Ebru'nun Emir'e olan takıntısı üzerinde devam ederken ben konuşmaya katılmıyordum. İki kadeh bir şey içtikten sonra midemin rahatsız olduğunu hissetmiştim. Bünye alışkın değildi ve sanırım ters tepmişti.

 

"Bir bela daha yaklaşıyor galiba kardeşim." dedi Engin kadehinden bir yudum daha alırken.

 

"Ne belası?" Emir kaşlarını çatarken elini götürdüğü çerezden geri çekti. Engin'in de yüz ifadesi ciddileştiğinde konuşmaya daha dikkatli odaklandım.

 

Müziğin sesi kulaklarımı sağır edecek kadar olsa bile gergin bir sessizlik oluşmuştu masamızda.

 

"Kazım her yerde seni sordurtuyormuş duyduğuma göre. Sana kaptırdığı ihaleden sonra piyasanın sana karşı olan nabzını yokluyormuş." Kulaklarım pür dikkat Engin'in dudaklarından dökülenleri dinlerken merakla gözlerim açıldı.

 

"Pis işlerden elimi ayağımı çektim dedikçe beni içine çekiyorlar. Sorsun bakalım. Kim bilir, sormak için açtığı kapılardan birinin arkasında biz çıkarız." Sözünü bitiren Emir kadehin dibini buldu bir anda. "Bana boşuna kurt demiyorlar. Pusu kurmanın vakti geldi de geçiyor."

 

Emir'e Kurt mu diyorlardı? Elini ayağını çektiği pis iş ne idi?

 

"Sen yine de dikkatli ol." dedi Selin ciddi bir ifade ile. "Şakaya gelmez o herif." Emir tepki vermedi ve bardağını tekrar doldurdu. Uygar ise aramızdan çoktan ayrılmış karşı masada kızlarla muhabbete koyulmuştu.

 

Bir süre daha hep beraber içtikten sonra çifte kumrular ayrılmak istediler ve bizi masada Emir'le yalnız bıraktılar. Giderken Selin bana yine samimi ve sıcak bir şekilde sarılmış tekrar görüşmek istediğini söylemişti.

 

Bunun ne kadar mümkün olmadığını bilsem de gülüp onu onaylamıştım.Güzel bir arkadaşlıkları vardı. Emir'in etrafında böyle samimi insanların olacağını görmesem inanmazdım. Çünkü kendisi buz dolabı gibi bir herifti ve insanları ürkütmekte üzerine yoktu.

 

"Sevdin mi dostları mı?" diye sordu dirseklerini masaya koymuş hafif çakır keyif olmuşken.

 

"Senin arkadaşların. Sevip sevmemem bir şeyi değiştirmez." dedim net bir şekilde. Bakışları içimi delip geçerken dudağı alayla yana kıvrıldı.

 

"Kız kulesi, muhabbet etmemek için ant içmiş gibi." dedi bakışlarını etrafa çevirirken. O sıra diğer masalardan bir kız bakışlarını Emir'e dikmişti. Emir de onu fark ettiğinde yine mideme kramp girdi. yanaklarım yanmaya başlarken boğazıma doğru bir baskı hissettim.

 

Aptal bedenimin sırf bana annesi için yardım eden koca bir adama yoğun tepkiler veriyordu. İsim veremediğim yoğun tepkiler sinirlerimi alt üst etse de baş edemiyordum.

 

"Şey, ben arabada beklesem iyi olacak." diyerek hızlı adımlar atıp Emir'in yanından uzaklaşmak istedim. Onu beklemediği bir anda bırakmıştım ve yıkıcı mavi bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum.

 

Araba nerdeydi, içerde onca saat napacaktım bilmiyordum ama tek bildiğim bu ortamdan uzaklaşmak istediğimdi. Karanlık giriş koridoruna geldiğimde içim ürperse de durmadan yürümeye devam ettim.

 

Attığım her adım içime çivi çakılıyor gibi hissetmeme sebep oluyor boğazımda biriken can sıkıncı birikinti kulaklarıma vuruyordu.

 

Benim yıllardır derin, dipsiz bir kuyuda sakladığım duygularım, Emir'in karanlık ve soğuk kuyusunda mı can buluyordu?

 

Hayır, hayır. Bu olamazdı. İnsanların dediği gibi ergenlikten yeni çıkan bir kızdım belki de ben sadece. Duygu düzenim yoktu, bana birkaç kez yardım eden bir adama ilgi duyduğumu zannediyordum. Bunun başka açıklaması yoktu, olamazdı.

 

Duygularımın kırıntılarıyla uğraşacak vaktim yoktu benim. Hatayı en başta o evde kalmayı kabul ederek yapmıştım fakat çaresizdim.

 

Çıkışa yaklaşmış, mekandan tamamen kurtulacakken nefes nefese kalmıştım. Birden bileğimde hissettiğim baskı ile çekilip sırtımın duvara vurulduğunu hissettim. Dudaklarımdan acı dolu bir inilti döküldüğünde refleksle yumduğum gözlerimi araladım.

 

Karanlık sayılabilecek bir koridorda, maviliğinin arkasında bir karanlık yatan Emir'di karşımdaki. Şaşkınlığım bedenime hakim olsa da istemsizce kaşlarım çatılırken Emir'in bedenini bedenimin dibinde hissettim. İki kolunu da beni araya alacak şekilde duvarlara dayamış gözünü kırpmadan bana bakarken sıcak nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

 

"Sen naptığını sanıyorsun?" sorusu ikimizin dudaklarından da aynı anda dökülmüştü. Emir'in sesi benim sesimi bastırırken kararlı bakışlarından geri tepmeyeceğini anladım ve ilk ben cevap vermek istedim.

 

"Ben varken yanına gelmezdi o kız. Bende seni yalnız bırakmak istedim. Vakit geçirin diye." dedim sinirli bir ifade ile. Aslında içten içe Emir'in yine duygularını kontrol edemeyip ayarsız tepkiler vermesinden korkuyordum ama bunu dışarı yansıtmıyordum.

 

"Başlarım vaktine!" Kim sana yanımda başka kız istediğimi söyledi?" diye sorduğunda kırık kalbimde bir kelebek uçuştu. "Sen varsın ya yanımda!"

 

"Ben senin sevgilin değilim. Misafirim alt tarafı. Yanında gelmiş olmam özel hayatını yaşayamayacağın anlamına gelmez." dedim bastırarak.

 

"İstemiyorum." dedi kısaca. Bakışları hala gözlerimdeyken vakit ortası tıkalı bir kum saatinde hapsolmuş gibiydi. "Beni sakın bir daha tek bırakıp gitme." derken kükrer gibi konuşmuştu.

 

"O zaman benim yanımda başkalarıyla bakışma." dedim kendimden hiç beklemediğim bir anda. Emir'in bakışları yumuşarken tek kaşı havalandı. Bedenim söylediğim cümle karşısında afallarken gözlerimi kaçırdım. "Sana arabada bekleyebileceğimi söyledim. Eğer kızlarla bakışmak istiyorsan yalnız ol. Çünkü senin için küçük aile dostu bir kız bile olsam, yanımda başkasıyla bakışman bana hakarettir." dediğimde yan taraflarıma dayadığı kollarını serbest bıraktı.

 

Bir süre söylediklerimi tarttıktan sonra yanağını sıvazladı. "Ben kimseyle bakışmadım. Sadece başımı çevirdim ve o an sen kalkıp gittin. Ne olduğunu anlamadım bile. Küçük, aptal bir çocuksun!" dediğinde geriye bir adım attı.

 

"Sen de kartlaşmış, yaşlı bir adamsın." dedim söylenerek.

 

"Gel hadi." dedi bileğimden kavrarken. Tenime dokunduğu yer alev alırken bacaklarımda bir gıdıklanma hissettim. Kendimi olduğum yere sabitleyip çekiştirmesine karşı geldim. Dönüp bana baktığında "Kendimi orda iyi hissetmiyorum. Yoğun parfüm kokuları var ve burnumu kaşındırıyor." dediğimde size yemin ederim o loş ışıkta o buz gibi herifin gözlerinde şefkati gördüm.

 

Bileğimdeki eli avuç içime kaydığında parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Elinin sıcaklığı kalbimi kavururken tenimin yandığını hissettim. "O zaman iki dakika hesabı ödeyip çıkalım. Bir adam, yanında getirdiği kadını asla böyle bir yerde yalnız bırakmaz." dediğinde dönüp yürümeye başladı.

 

Parmaklarımız birbirine dolanmışken kalabalık alanda üzerimizde olan gözleri umursamadım.

 

İlk düşündükleri şey eminim, bu adamın yanında bu çocuk gibi kızın ne işi vardı fakat umurumda değildi. Mavi gözlerinin ardındaki karanlığı merak ediyordum. Şu an yanında kendimi iyi hissediyordum. Belki bu hareketlerim için, bu düşüncelerim için yarın pişman olup aynı dik başlı Asel olacaktım fakat bunu da şimdi düşünmek istemiyordum.

 

Hesabı ödedikten sonra mekandan çıkıp direk arabaya geçmiştik. Dışarıda kışın soğuğunu yüzümüze çarpan kuru bir rüzgar vardı. Babam küçükken bu rüzgarların karı erittiğini ve baharın habercisi olduğunu söylerdi.

 

Emir arabayı çalıştırmamış geriye yaslanarak gözlerini kapatmıştı. Kafasını içinde şu an neler döndüğünü öğrenmek için nelerimi vermezdim. Zeki bir adamdı ve insanları etkileyebilme becerisine sahipti.

 

"Sorun ne?" diye sordum kendimi tutamayıp. İyi görünmüyor ve canı sıkılıyor gibiydi.

 

"Sorun küçük ama aynı zamanda büyük." dedi istifini bozmadan gözleri hala kapalıyken. Ne demek istediğini anlamamıştım.

 

"Anlamadım." dedim yüzümü buruşturarak. "Yardım edebileceğim.." derken bir anda doğrulup yüzünü bana çevirdi Emir.

 

"Etme." dedi bastırarak. Gök gürlemiş gibi içim ürperirken yüzünün yakınlığı bedenimi etkilemeyi yine başarmıştı. "Sen sadece küçük bir kız olmaya devam et. Çünkü büyük halinle beni çok zorluyorsun." dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

Bakışları gözlerimden dudaklarıma düştüğünde bacaklarımın uyuşup karnımın sızladığını hissettim. Kalbim kanatlanmış karanlık bir kuyuya doğru yola çıkmıştı. "Anlamıyorsun değil mi?" diye sordu. Sesi kısılmıştı.

 

Yüzünü hafif daha yaklaştırıp bedenimi kor zincirlere vurulmuş gibi bir duygu kaplamasına sebep olurken dudaklarını kulağımla çenemin arasındaki boşluğa bastırdı.

 

Kuru öpücüğü içimde tutuşmuş ve bir yangını başlatmıştı. Bedenim kaskatı kesilip nefesim ciğerlerimde takılı kalırken kulaklarımda tiz bir çığlık hissettim. İçimdeki bastırılmış ruhumun çığlığı.

 

Üzerine ölü toprağı atıp, yanına duygularımı gömdüğüm ruhumun o çorak topraklarından bir çiçek filizlendi.

 

Dudakları tenimden yavaşça ayrılırken "Şu elbisenin içinde ne kadar güzel olduğundan haberin bile yok." dedi sanki acı çeker gibi bir sesle.

 

"Neydi şimdi bu?" dedim zorlukla yutkunurken. Konuşmayı başarmam bile benim için mucizeydi.

 

Benden uzaklaşıp yönünü yola çevirirken "Sanırım benim sınavımsın. Fakat sorular bu sefer geçemeyeceğim kadar zor."dedi.

 

"Hı?"

 

"Neden bu kadar aptalsın ki?" diye kısık sesle kendi kendine konuştu ben yokmuşum gibi. Yüzü üzüntülü bir hal alırken arabayı çalıştırdı ve tek kelime daha etmedi.

 

Ne demek istiyordu?

 

♤♤♤

 

Bana bir yıldız vermeden geçmeyin lütfenn 🤗

 

Nasıl gidiyor sizce hikaye ?

 

Çok öptüm... sevgilerle Kardi 😚

Loading...
0%